İşsizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İşsizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2023 Cuma

SA10381/SD2880: Amerika Çalışma Ahlâkını Kaybediyor

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, The Washington Times köşe yazarı Don Feder'a aittir ve ABD'deki çalışma ahlâkının yok oluşuna odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 29.09.2023, Sonsuz Ark 

America is losing its work ethic

"Emeğin özgürleştirici doğası"

1894 yılında Başkan Grover Cleveland, İşçi Bayramı'nı federal bir tatil haline getiren yasayı imzaladı ve böylece sıkı çalışmanın Amerikan rüyasının önemli bir parçası olduğunu kabul etti.

27 Mart 2022 Pazar

SA9604/SD2362: Almanya Yeterli Asgarî Ücret Arayışında

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Hans Böckler Stiftung'daki Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nün (WSI) toplu sözleşmeler arşivinin başkanı, Tübingen Üniversitesi fahri profesörü Thorsten Schulten'e aittir ve şu anda Almanya'yı yöneten Sosyal Demokratlardan, Liberallerden ve Yeşillerden oluşan yeni Alman hükümeti tarafından koalisyon sözleşmesine uygun olarak hazırlanan yasa tasarısıyla, 1 Ekim'den itibaren saat başına yaklaşık yüzde 15'lik artışla 12 Euro'ya yükseltilecek olan ve yaklaşık 6 milyon Alman çalışanın hayatını etkileyeceği tahmin edilen asgarî ücrete odaklanmaktadır. Almanya'daki bu asgarî ücret artışının Avrupa Birliği geneline yayılması beklenmektedir. Asgarî ücret tartışmaları, 2008 ekonomik krizinin ve 2020'den itibaren dünyayı saran salgın paranoyasının olumsuz etkilerinin genel olarak yayıldığını göstermekte ve Avrupa'nın gelişmişlik düzeyinin de tartışıldığını kanıtlamaktadır. Güvenlik görevlilerinin saat başına 1 Euro zam isteğine 4. turda da 'Hayır' diyen Alman işverenlerin toplamda %40'ı bulacak olan bu zam talebini olumlu karşılamaması sonrası Berlin, Bremen, Hamburg, Hannover, Stuttgart, Düsseldorf, Köln/Bonn havalimanları ile Almanya'nın en büyük ve en işlek havalimanı olan Frankfurt havalimanında 22 Mart 2022'de ikinci kez tam gün grev çağrısı yapılmıştır. 21 Mart 2022'de, Alman Çiftçiler Birliği Başkanı Joachim Ruckwid'in Almanya'da buğday ve gıda fiyatlarının Ukrayna'da operasyonun başlamasından bu yana önemli ölçüde arttığını ve bu yüksek fiyat seviyesinin devam edeceğini söylemesi de Almanya'da yaşanan ekonomik krizin derinleştiğini göstermektedir.
Seçkin Deniz, 27.03.2022, Sonsuz Ark


Germany on the way to adequate minimum wages
"12€'luk ücrete karşılık gelen zam, planlanan Avrupa asgari ücret direktifine ilişkin güçlü bir sinyal."

Sosyal demokratlardan, liberallerden ve yeşillerden oluşan yeni Alman hükümetinin koalisyon anlaşmasında belirtildiği gibi, Çalışma Bakanlığı Asgari Ücret Artışı Yasası (Mindestlohnerhöhungsgesetz) taslağını sundu. Tasarıya göre, yasal asgari ücret 1 Ekim'den itibaren saat başına 12 Euro'ya yükseltilecek; yaklaşık yüzde 15'lik artış, altı milyondan fazla düşük ücretli işçiyi etkileyecek ve görünüşe bakılırsa Almanya'ya ikinci sıraya taşıyacak. Bu Avrupa'da Lüksemburg'dan sonra en yüksek asgari ücret.

18 Mart 2022 Cuma

SA9594/SD2355: 'Onlar İşlerimizi Alıyorlar'; Gerçekten mi?

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Avrupa ekonomik entegrasyonu, rekabet gücü, uluslararası ticaret ve uygulamalı ekonometri üzerine araştırmalar yapan, Cassino ve Güney Lazio Üniversitesi'nde yardımcı doçent ve Roma LUISS Avrupa Politik Ekonomi Okulu'nda yardımcı profesör olan Piero EspositoAB ve bölgesel entegrasyonun politik ekonomisi üzerine çok sayıda kitap yazan, Sant'Anna İleri Araştırmalar Okulu, Pisa'da politik ekonomi ve London School of Economics and Political Science'ta (LSE) Avrupa politik ekonomisi profesörü olan Stefan Collignon ve Roma Ulusal Kamu Politikaları Analizi Enstitüsü'nde ve Küresel Çalışma Örgütü'nde araştırma görevlisi olan Sergio Scicchitano'nun ortak çalışmasıdır ve  göçmenlerin Avrupa Birliği'nde işsizliğe neden olup olmadığını tespit etmeye odaklanmaktadır. Analiz'in sonuç cümlelerinden biri şudur: "Uzun vadede, göçün incelenen tüm çevre AB ülkelerinde işsizliği azalttığını bulduk. Göçmen işçiler yerli işçileri tamamlıyor ve yaşlanan nüfus ile beceri uyumsuzluklarının olumsuz sonuçlarını azaltıyorlardı. Dolayısıyla göç, bu ülkelerin uzun vadeli büyüme beklentilerini iyileştirmek için çok önemlidir." Suriyeli kardeşlerimizin ülkemize kazandırdığı ekonomik değerleri tartışmaktan aciz olan bir akademi dünyamızın varlığı Türkiye adına büyük bir eksikliktir; aşağıdaki analizden de görüleceği üzere bu eksikliğin bir an önce giderilmesi ve önyargıların bilimsel olarak çürütülmesi şarttır.
Seçkin Deniz, 18.03.2022, Sonsuz Ark


 ‘They’re taking our jobs’—really?
"Göçmenlerin Avrupa'daki yerli işçileri yerinden ettiğine yaygın olarak inanılıyor. Yaygın olarak inanılıyor, ancak bu yanlış."

2015 yılında, çoğunluğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika kaynaklı bir milyondan fazla mültecinin gelişi, Avrupa Birliği'ni temellerinden yeniden sarstı. Milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının eski şeytanları yeniden ortaya çıktı, popülist Avrupa karşıtı partiler güç kazandı ve “ulusal egemenlik” konusundaki ısrarlar, Avrupa ilkeleri ve insanlık onuruyla uyumlu çözümleri engelledi.

28 Şubat 2020 Cuma

SA8392/SD1625: AB'de Asgari Ücretlerle İlgili Korkular ve Umutlar

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Eurofound'un çalışma hayatı gelişmelerinin raporlanması faaliyetlerini koordine eden ve Eurofound Çalışma Hayatı biriminde araştırma yöneticisi olan Christine Aumayr-Pintar'a aittir ve Avrupa Birliği yönetim organlarından biri olan Avrupa Komisyonu'nun adil AB asgari ücretlerine yönelik yasa tasarısına odaklanmakta ve Avrupa Birliği'ndeki artan eşitsizliğin ve çalışan yoksulluğunun azaltılması ve ailelerin refahına yönelik taleplerin karşılanması için ortak bir ücret belirlenip belirlenmeyeceğini ve üye ülkelerdeki farklı tutumları irdelemektedir. İlgili tartışmaların Türkiye-AB ilişkilerinde nasıl bir yer edinmesi gerektiğine dair önemli niteliklere sahip olduğu açıktır. Türkiye, bir bütün olarak vatandaşlarına eşit kazanımlar sunamayan Avrupa Birliği'nin bir üyesi olmak perspektifi yerine,  Türkiye-AB imtiyazlı ortaklığı tasarlamayı değerlendirmelidir.
Seçkin Deniz, 28.02.2020

Fears and hopes around future minimum wages

Avrupa Komisyonu'nun adil AB asgari ücretlerine yönelik yasa tasarısı, üye ülkelerde sendikalar arasındaki zıt tutumları hareketlendirdi.

Yeni Avrupa Komisyonu 'Görevde 100 gün' girişimlerinden biri olarak, Avrupa Birliği asgari ücreti için bir yasa tasarısı önermeyi amaçlıyor. Amaç, 2024 yılına kadar AB'deki her çalışanın nerede yaşarsa yaşasın adil ve yeterli bir ücret alması gerektiğidir.

22 Şubat 2020 Cumartesi

SA8378/SD1620: Toplu Pazarlık ve Sosyal Diyalog: Çözümün Bir Parçası

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, OECD, G7 ve G20 bağlamında dijitalleşme, dijital ekonomi ve iş politikalarının geleceğini kapsayan OECD (TUAC) için Sendika Danışma Komitesi'nin kıdemli politika danışmanı ve OECD Going Dijital Yönlendirme Grubu ve OECD AI Uzman Grubunun bir üyesi Anna Byhovskaya'ya aittir ve işverenler, çalışanlar ve temsilcileri arasındaki diyaloğun nasıl olması gerektiğine dair  bir çerçeve sunan OECD raporuna odaklanmaktadır. Analist'in, 'Sanayileşmiş ekonomilerde gittikçe daha fazla işçi artık tam zamanlı, düzenli işlerde çalışmamaktadır. Bu yeni gerçeklikle karşı karşıya kalan OECD, sendika üyeliğinin yeni çalışma biçimlerine ve 'sahte' serbest meslek sahibi olanların bulunduğu 'gri bölgeye' genişletilmesini öneriyor. Veriler sendikalaşmanın önündeki engelleri teyit etmektedir, çünkü düzenli işi olmayanlar, yaşadıkları ülkelerin çoğunda toplu pazarlığın kapsamı dışında kalmaktadırlar.' şeklindeki tespiti, sanayileşmiş ülkelerdeki eşitsizliğin ve işsizliğin boyutlarını görmemizi sağlamaktadır.
Seçkin Deniz, 22.02.2020

Collective bargaining and social dialogue: part of the solution
"Sosyal diyaloga, toplu sözleşmelere ve işçilerin sesine, OECD dahil, gerçek bir alternatif yoktur."

Gelecekte işçilerin ne yapacağını ve bunu nasıl yapacaklarını tahmin etmek her zaman zor olmuştur. Ama bildiğimiz gerçek şu ki, bugünün çoğu çalışanı 'işinin geleceğini' hayal ediyor. Bu yüzden kaliteli işleri güvenceye alacak olan önlemler ve mekanizmalar çok önemlidir.

18 Şubat 2020 Salı

SA8369/SD1617: Yeni Bir Avrupa Merkez Bankası (ECB) Stratejisi Zamanı

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Alman Ekonomi Uzmanları Konseyi'nin eski üyesi, Würzburg Üniversitesi ekonomi profesörü Peter Bofinger'e aittir ve Avrupa Merkez Bankası'nın yeni stratejisinin nasıl olması gerektiğine odaklanmaktadır. Yazar, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) çevre projelerini finanse etmesinin doğru olmadığını, bu tür finansman ihtiyaçlarının Euro Bölgesi üye ülkelerince giderilmesi gerektiğini vurgulamakta, Birlik yasalarında tanımlandığı gibi ECB'nin fiyat istikrarına ve enflasyona odaklanmasının ve bunun için kamuoyu ile iletişiminin doğru kurulması gerektiğini, ancak çok zor durumlarda  finansman için devreye girmesinin doğru olacağını ileri sürmektedir. Avrupa Birliği deflasyon ve durgunluk tehdidinden henüz kurtulmuş değildir, yakın gelecekte de bu tehdidin kalacağına dair bir işaret yoktur; Türkiye bu gerçeğin farkında olarak Avrupa Birliği ile ilişkilerini üyelik perspektifi gibi düşük profilli bir pozisyondan Stratejik-İmtiyazlı Ortaklık düzeyine çekerek avantajlarını arttırmaya çalışmalıdır.
Seçkin Deniz, 18.02.2020

Time is ripe for a new ECB strategy
"Avrupa Merkez Bankası'nın yaptığı şey, kamuoyu algısı oluşturmadığı için yanlış değildir."

12 Aralık'ta Avrupa Merkez Bankası (ECB) başkanı olarak düzenlediği ilk basın toplantısında Christine Lagarde kapsamlı bir stratejik inceleme yapılacağını açıkladı. Bu, 'her şeye bakmaya ihtiyaç duyuyoruz, her taşın altına bakılacak ve bu zaman alacak, ancak çok fazla zaman almayacak' dedi.

15 Şubat 2020 Cumartesi

SA8363/SD1615: Ekonomik Eşitsizlikle İlgili Ne Yapılmalı?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Göteborg Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Bo Rothstein'a aittir ve dünyada, özellikle Avrupa ve ABD'de artan eşitsizliğe karşı çözüm olarak sunulabilecek ekonomik modellere odaklanmaktadır. Liberal piyasa kapitalizminin bir sonucu olarak kamu hizmetlerinin yetersizliğini ve sermaye sahiplerine yönelik vergi indirimlerinin eşitsizliğin temelini oluşturduğunu ve bunun da bir kısır döngüye yol açtığını söyleyen yazar, kalıcı olamasa bile geçici bir çözüm olarak şirketlerin sermaye yapısının değişmesini, çalışanların şirketlerin yönetiminde etkin olması için sermayeye dahil edilmelerini, şirket ortağı olarak çalışmalarını önermektedir. Ne var ki; Batılı sermaye, sahip olduğu kapitalizm araçlarıyla kendi halklarını yokluğa mahkum etmekten utanmış veya pişman olmuş değildir; önerilen çözümler artık dön(e)meyen kapitalist çarkların dönmeye devam etmesi için gerekli olan hareket alanını sağlamaya yöneliktir.
Seçkin Deniz, 15.02.2020

What to do about economic inequality?
"Sermayeden elde edilen gelir büyümeden daha hızlı arttığı için ekonomik eşitsizlik artmıştır. Sermayenin sahiplerini değiştirme zamanı."

Liberal piyasa kapitalizmi dediğimiz ekonomik sistem önemli ölçüde değişti. 1980'lerin başından bu yana, bu sosyo-ekonomik model ekonomik eşitsizlikte büyük bir artışa neden olmuştur. Bu her zaman böyle değildi: 20. yüzyılda uzun bir süre boyunca batı toplumlarındaki ekonomik boşluklar bu sistemle azaldı. Ancak son otuz yıl için bunun tersi doğrudur.

11 Şubat 2020 Salı

SA8353/SD1612: 2020: Tehlikelerle Dolu Başka Bir Yıl

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Uluslararası Çalışma Örgütü Sosyal Koruma Departmanı'nın eski direktörü, Columbia Üniversitesi Politika Diyaloğu Girişimi Küresel Sosyal Adalet Programı direktörü Isabel Ortiz'e aittir ve Dünya'ya ve hükümetlere hakim olan Neoliberalizm'in kırk yıldır ürettiği eşitsizliği, yoksulluğu ve çatışmaları dikkate alarak, 2020'de 'Kemer Sıkma' dışında başka çözüm yollarının da olduğunu göstermeye odaklanmaktadır. Yazarın, "Hala dünyanın hegemonik gücü olan Amerika Birleşik Devletleri'nde çok şey kararlaştırılacak. 2020 Başkanlık seçimlerinde  (pek çok küresel meseleye dair bilgisi olmayan) ABD vatandaşlarının kullandıkları oylar, gezegenin diğer vatandaşları için de derin sonuçlar doğuracak." şeklindeki tesbiti önemlidir ve ABD'nin artık liderlik poziyonunu yitirdiğine işaret ederek sorunlar için gerçek tabanlı bir çözüm önermektedir: "Herkes için daha iyi bir gelecek mümkün. Hükümetler ve nihayetinde vatandaşlar, 2020'de dünyayı iyileştirebilirler. Ancak uzun vadeli bir vizyona karşılık hisse senedi fiyatları ve üç aylık kazançlarla ilgili takıntılar devam ederse, savunma harcamaları arttırılır ve refah azaltılır ve göçmenler ile yoksullar suçlanırsa, zenginlerin daha zengin olmasına ve çevrenin daha fazla zarar görmesine izin verilen, tehlikelerle dolu başka bir yıl daha olacak." Analizin çok kısa bir süre önceye kadar 'Komplo Teorileri' çerçevesinde değerlendirilen içeriğinin ne kadar gerçek bir felaketi yansıttığını ve bu felaketin 40 yıldır medya ve hükümetler tarafından nasıl saklandığını anlamamızı sağlamaktadır. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri kötü liderliğin sonuçlarını bütün insanlığa yüklemeye devam edecekleri yeni bir döneme girmiş durumdadırlar. İngiltere, 31 Ocak 2020 itibarı ile Avrupa Birliği'nden ayrılarak Neoliberal politikaların verdiği zararı azaltmaya çalışırken,  Avrupa Birliği'nin  geride kalan lider ülkeleri Fransa ve Almanya ve Trump liderliğindeki ABD, 'Küreselleşme' adı altında yeni bir sömürü düzeninin kurulmasını sağlayan Neoliberalizm'e, büyük şirketlere sağladıkları avantajlarla başka bir açıdan destek vermeye devam etmektedirler. Türkiye çok karmaşık ekonomik ve politik ilişkiler ağının yönettiği bir dünyada ilerici politikalarını sürdürmeye ve halkının refahını arttırmaya devam ederek bu kısır döngüden uzaklaşmış olmanın avantajlarıyla daha hızlı büyüyecektir.
Seçkin Deniz. 11.02.2020

Another year of living dangerously
"Uzun vadeli vizyona karşılık kısa vadeli politikalar izlenmeye devam edilirse, 2020 tehlikelerle dolu başka bir yıl olacaktır."

2019 yılı, yaygın gösteriler, artan eşitsizlik ve birçok ülkede temsil krizi ile sona erdi. Dünya, çevreyi tüketirken durgunluk ve yeni bir krize doğru uyurgezer bir şekilde ilerliyor. Hükümetler ve nihayetinde insanlar bu endişe verici eğilimleri 2020'de tersine çevirebilirler.

8 Şubat 2020 Cumartesi

SA8347/SD1609: Avrupa İçin Çok Fazla Tasarruf Sağlayan Doğru Makroekonomik Politikalar

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Floransa, The European University Institute'de ekonomi alanında doktora adayı olan, açık ekonomilerde ve para birimlerinde, hanehalkı heterojenliğinin para ve maliye politikalarını nasıl etkilediğine yönelik araştırmalar yapan Gergő Motyovszki'ye aittir ve Avrupa'daki aşırı tasarrufun harcamalar ve düşük faiz üzerindeki üzerindeki olumsuz etkisine odaklanmakta, bu durumun yüksek işsizliğe yol açtığını iddia ederek, Alman Medyasına karşı gevşek para politikasını savunan Avrupa Merkez Bankası (ECB)'yi desteklemektedir. Yayınladığımız analiz, Avrupa Birliği'nin yaşadığı derin kaosun teknik bir fotoğrafını çekmektedir. Eşitsizlik verilerinin zenginler lehine saklandığı Avrupa'nın bu karanlık çağında, Avrupa Birliği kurumlarının Avrupalılara refah vaat etmek bir yana herhangi bir iş bulmak gibi bir seçenek bile sunamadığını görmek ibret vericidir. Satın alma paritesine göre Avrupa'da liderliğe doğru gelişen bir Türkiye, tarihinin en karanlık en belirsiz dönemini yaşayan ve dağılmakta olduğu artık netleşen Avrupa Birliği'ne yönelik politikalarını netleştirmeli ve Merkel'in bir dönem tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık teklifini gündemde ısıtmalıdır...
Seçkin Deniz, 08.02.2020

The right macroeconomic policies for a Europe saving too much
"Alman şahinler, hasta bir Avrupa ekonomisinde para ve maliye politikaları ve risk paylaşımı konusunda hatalı değiller; ancak talepleri tutarsızdır."

'Avrupa'nın makroekonomik politikası' ile ilgili şiddetli bir tartışma yaşanıyor.


Alman medyası, ihtiyatlı koruyucuların savunduğu Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) aşırı gevşek para politikalarına giderek daha fazla saldırırken, eski ve mevcut merkez bankacıları da geleneksel olmayan mali politika yumuşamalarını eleştiriyor. Sıkı para politikası için zorlayan parasal şahinlerin ötesinde, mali ortodoksluk, çantanın iplerini gevşetme çağrılarına direniyor: Alman hükümeti, Schwarze Null (Siyah Sıfır) Dengeli bütçe politikasından sapma konusunda isteksiz.

4 Şubat 2020 Salı

SA8339/SD1606: Eşitsizlik Verileri'nin Saklandığı Karanlık Çağlar

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Dünya Eşitsizlik Veritabanı eş direktörü Facundo Alvaredo, Sciences Po öğretim görevlisi ve Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü araştırma görevlisi Lucas ChancelParis Ekonomi Okulu ekonomi profesörü Thomas Piketty, Berkeley California Üniversitesi Eşit Büyüme Merkezi direktörü Emmanuel Saez ve Berkeley California Üniversitesi Eşit Büyüme Merkezi ekonomi profesörü Gabriel Zucman'ın ortak bir çağrısıdır: "Sivil toplum, medya, hükümetler ve akademik topluluktan ilgili tüm tarafları, 21. yüzyıla eşitsizlik verilerini derleme çabasına katılmaya çağırıyoruz." Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletlerinin Eşitsizlik istatistiklerini saklama girişimleri, halkların doğru bilgi edinmelerine engel olmakta ve seçimlerin manipüle edilmesini sağlamaktadır. Metnin en önemli sonuçlarından biri şudur: "Ancak eşitsizliği ölçme konusundaki ilerleme, anlatıları daha fazla şeffaflıktan alıkoyan son politika gelişmeleri tarafından engellenmiştir. Birçok gelişmiş ekonomi, her yıl yapılan vergi denetimi sayısını azaltmış ve bu temel bilgi kaynağına erişmeyi ve bu bilgileri analiz etmeyi zorlaştırmıştır. Aynı şekilde, sermaye gelirleri üzerindeki ilerici vergiler aşamalı olarak kaldırıldıkça ve servet ve miras vergileri kaldırıldıkça, servet eşitsizliğine ilişkin en temel veri kaynaklarından bazıları ortadan kalkmıştır." Görüldüğü üzere, devletlerin politikalarını lehlerine belirleme gücüne sahip olan zenginlerin servetlerini arttırmaya odaklanan küresel politikalar artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır.
Seçkin Deniz, 04.02.2020

Escaping the inequality-data Dark Ages
"Artan eşitsizlik algıları demokrasinin temellerini zayıflatsa da, servet ve gelir eğilimleri hakkındaki veriler maalesef yetersiz kalmaktadır."

Eşitsizlik istatistiklerinin Karanlık Çağlarında yaşıyoruz. 'Büyük Durgunluk'tan on yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, hükümetler hala gelir ve servetin gelişimini tam olarak izleyemiyorlar. İstatistik ajansları bir bütün olarak nüfus için gelir artışı istatistikleri üretmektedir (ulusal hesaplar), ancak 'orta sınıf', 'işçi sınıfı' veya en zengin yüzde 1 ve yüzde 0,1 için değil. Google, Facebook, Visa, Mastercard ve diğer çok uluslu şirketlerin özel hayatlarımız hakkında özel bilgilere sahip oldukları bir dönemde, hükümetler gelir ve servetin dağılımı ile ilgili en temel istatistikleri hâlâ tespit edemiyorlar.

2 Şubat 2020 Pazar

SA8335/SD1604: Dünya Ekonomik Forumu: Neoliberal Vergilerle Sürdürülebilirliğe Doğru mu?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, başlıca araştırma konuları ücretler, çalışma süresi, refah devletleri ve endüstriyel ilişkiler olan Duisburg-Essen Üniversitesi Çalışmalar ve Beceriler Enstitüsü (IAQ) profesörü Gerhard Bosch'a aittir ve 'entelektüel olarak İskandinav sosyal modellerinin artan eşitsizliğe bir alternatif sunduğunu' kabul eden Dünya Ekonomik Forumu (WEF)'in çelişkilerine odaklanmakta ve WEF'in Yeni Davos Manifestosu üzerinden ortaya koyduğu bu duruşunu, "Bunu ideolojik olarak kabul edemez." diyerek resmi OECD ve WEF raporları üzerinden irdelemektedir. Avrupa'daki ve ABD'deki zenginlerden daha fazla vergi alınmasını savunan akımın geçtikçe güçlendiğinin ve milyarderlerin gösteri mekanı olarak çalışan WEF'in de nihayet bu gerçeği kabul ettiğinin düşünülmesinin istendiğini yazar, gerçeğin böyle olmadığını ve İskandinav ülkelerinin işe başlamada ve işten çıkarmada yeterli güvenceleri vermediğini ileri sürmektedir. Dikkat edilirse, Batı'lı hegemon ülkeler işsizlikten, eşitsizlikten ve yoksulluktan bahsetmekte ve bu parametrelerle ilgili büyük çatışmalarla meşgul olmaktadırlar. Vahşi Batı'nın çöküş ağrılarına ve bağırtılarına açıkça şahit olduğumuz bu dönemde ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek zorundayız.
Seçkin Deniz, 02.02.2020

World Economic Forum: towards sustainability with neoliberal recipes?

"Dünya Ekonomik Forumu entelektüel olarak İskandinav sosyal modellerinin artan eşitsizliğe bir alternatif sunduğunu kabul etti. Bunu ideolojik olarak kabul edemez."

Geçen hafta Davos'ta bir araya gelen Dünya Ekonomik Forumu (WEF), son yıllarda ahlaki çıtasını daha da yükseltti. Yeni Davos Manifestosu, 'şirketlerin vergi paylarını adil bir şekilde ödemeleri, yolsuzluğa sıfır tolerans göstermeleri, küresel tedarik zincirleri boyunca insan haklarını desteklemeleri ve rekabetçi düzeyde bir oyun alanı savunmaları gerektiğini' belirtiyor. WEF’in 2019 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu’nda artan toplumsal eşitsizlik ağır eleştiriliyor.

1 Şubat 2020 Cumartesi

SA8332/SD1603: Avrupa'da Çalışan Yoksul Sınıflar

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Bertelsmann Stiftung'un SGI Haber ve BTI Blog'unda yazan, uluslararası ilişkilere, kalkınmaya ve hukukun üstünlüğüne odaklanan bir editör ve analist olan Justine Doody'ya aittir ve Avrupa Birliği ile ABD'de çalıştıkları halde yoksul kalmaya devam eden çalışanların mevcut durumunu irdelemektedir. Tam zamanlı iş bulanların işlerinin devam edeceğine dair güvenlerinin kalmadığını, iş bulanların çoğunun geçici sözleşmelerle çalıştıklarını ve bir ayın altında kalan iş süreleri yüzünden güvencesiz olduklarını, tek kişiye göre belirlenmiş asgari ücretin tek gelire sahip aileler için yetersiz olduğunu ve işten ayrılanların sosyal güvencelerinin yetersiz olduğunu veya hiç olmadığını ifade eden yazar, istatistiksel olarak neredeyse tam istihdam gerçekleştiği iddia edilen İngiltere'de 2010 ve 2018 arasında görünmez işsizliğin yüzde 165 arttığını ve kriz öncesi var olan 29 gıda bankasına karşılık şu anda 2.000 gıda bankasının olduğunu vurgulamaktadır. Justine Doody'nin nihâi cümlesi Batı'nın ekonomik ve sosyal çöküşünün net bir fotoğrafını çekmektedir: "İstikrarlı, düzenli çalışma saatleri ve ilerleme fırsatlarıyla iyi işler çözümün bir parçası olmalıdır. Ve böylece, işten ayrılanlar (veya emekli olanlar) için sosyal güvenlik ağının oluşturulması veya eski haline getirilmesi gerekir."
Seçkin Deniz, 01.02.2020

The ranks of the working poor
"Birçok batı ekonomisinde istihdam artmasına rağmen, yoksulluk azalmıyor. Emek piyasası politikalarında yanlış olan ne?"

Büyük Durgunluk'tan bu yana, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Avrupa Birliği ülkeleri büyüyor. Yatırım ve ticaret arttı ve işgücü piyasaları da bunu takip ediyor. İspanya ve İtalya gibi krizlere maruz kalan ülkelerde bile işsizlik düşüyor. Ancak işsizlik oranı sert bir gerçeği maskeliyor: istihdam artıyor ama yoksulluk azalmıyor. Bertelsmann Stiftung tarafından geçenlerde yayınlanan AB ve OECD'de 2019 raporundaki önemli bir bulgu, çalışıyor olmanın artık konforlu yaşam standartlarının garantisi olmadığını gösteriyor.

28 Ocak 2020 Salı

SA8322/SD1600: 2020'de Dijital Ekonominin Haritalandırılması

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Luohan Akademisi Direktörü Chen Long ve Ekonomi alanında Nobel ödüllü, Luohan Akademisi akademik danışma kurulu üyesi, New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi İktisat Profesörü, Hoover Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Michael Spence'in ortak çalışmasıdır ve Dijital Teknoloji'deki hızlı değişime karşı alınacak tedbirlerin ve yapılacak düzenlemelerin genel çerçevesine dair bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Analizin ilgilendiği temel sorular şunlardır: "Bir teknolojinin olumsuz sosyal sonuçlarını tanımlamaktan ve azaltmaktan kim sorumludur? Dijital teknolojilerin önyargıyı güçlendirdiği, adaletsizliği artırdığı veya sömürüyü kolaylaştırdığı tespit edilirse ne olur? Hükümetler ve işletmeler bilgi çağında halkın refahını nasıl teşvik etmelidir?" Türkiye de, olumlu ve olumsuz etkilerini yaşadığı, ama henüz doğrudan tartışmadığı teknolojik değişimin kendisine neler yaptığını veya yapacağını bir an önce değerlendirmek ve yol haritasını belirlemek zorundadır..
Seçkin Deniz, 28.01.2020

Mapping the Digital Economy in 2020
"Günümüzün küreselleşmiş dünyasında, teknolojik olarak geride kalmak büyük maliyetler barındırmaktadır. Bu nedenle dünyanın dijital devrimin bireysel ve sosyal refah üzerindeki etkilerini mümkün olan en kısa sürede kapsamlı bir şekilde anlaması gerekir."

Mobil İnternetten yapay zekaya, blok zincirden büyük verilere kadar gelişen dijital teknolojiler insan refahında çarpıcı gelişmelere neden olma potansiyeline sahiptir. Fakat aynı zamanda toplumlar ve bireyler için tüketici, işçi ve vatandaş olarak rolleri üzerinde ciddi riskler de oluşturur. Dijital devrimin faydalarından yararlanmak ve tuzaklarından kaçınmak, dünyanın acınılacak kadar hazırlıksız olduğu benzeri görülmemiş bir yapısal dönüşümü yönetmemizi gerektirecektir.

25 Ocak 2020 Cumartesi

SA8316/SD1597: Yapay Zeka'nın İş ve Eşitsizlik Üzerindeki Etkilerini Kontrol Etmek

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Das Institut für die Geschichte ve Zukunft der Arbeit (IGZA) İş (Çalışma) Tarihi ve Geleceği Enstitüsü direktörü Dr. Christian Kellermann ve IGZA araştırma görevlisi Mareike Winkler'in ortak çalışmasıdır ve Yapay Zeka (AI)'nın iş kayıplarının ve eşitsizliğin artmasına etkisi olup olmadığını incelemektedir. Analiz'in, "AI'nın işgücü piyasası üzerindeki farklı etkileri kontrol edilmezse, eşitsizlik artmaya devam edecek." şeklindeki uyarısı Endüstri 4.0'ın refahı arttırıp arttırmayacağına dair soruların da kısmen cevabı anlamına gelebilir.
Seçkin Deniz, 25.01.2020

Controlling the effects of AI on work and inequality
"Christian Kellermann ve Mareike Winkler, herkese refah sağlamak için yapay zeka ile ilgili bir düzenlemenin gerekli olduğunu savunuyorlar."

Dijital dönüşümün meslekler üzerindeki etkileri ne olacak? Sayısal iş yıkımından sayısız iş yaratma fikri, standart yapay zeka (AI) kehanetinin bir parçasıdır. Ancak, çalışma görevlerinin hangi dereceye kadar yükseltileceği (düşürülmek veya hatta değiştirilmek) en az iki boyutla belirlenir: teknik taraf ve çalışmanın yönü.

27 Ocak 2019 Pazar

SA7394/SD1259: Eşitsizliğin İsveç Yüzü- The Swedish Face of İnequality-

Sonsuz Ark'ın Notu:
Stockholm merkezli düşünce kuruluşu Arena Idé'de araştırma başkanı, günlük dijital gazete Dagens Arena yazarı ve İsveç Dışişleri Bakanlığı'nda siyasi danışman ve konuşma yazarı olmak gibi bir geçmişe sahip olan Lisa Pelling'e ait olan aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz bize çarpıcı bir gerçeği anlatmaktadır: İsveç'te %10'u bulan zenginler büyük vergi indirimlerinden yararlanmaktadır; hediyeler veya bağışlar için vergi alınmamaktadır, emlak vergisi ve başka bir servet vergisi yoktur. Ev sahipleri ev onarım, yenileme yardımı aldıkları gibi, evlerinde çalıştırdıkları yardımcı işçiler için de vergi indirimleri ve destekler almaktadırlar. Çocuklarını özel okullarda çok cüz'i bir miktarla okuturken, kalan %90'lık kesim bu imkanların hiçbirine sahip değildir.  Yine aynı azınlık özel sağlık sigortaları ile özel sağlık hizmetleri almakta, diğerleri alamamaktadır. Kısacası, yazarın ifadesiyle, "fakir olmak daha pahalı ve zengin olmak daha ucuz hale gelmiştir." İsveç'teki 'Eşitlik Efsanesi'nin sona erdiği artık somut bir şekilde ortadadır... Türkiye, vatandaşları arasındaki eşitsizlikleri azaltırken Avrupa eşitsizliklerin her geçen gün daha da arttığı bir cehenneme dönüşmektedir.
Seçkin Deniz, 27.01.2019

The Swedish face of inequality

"İsveç, ilerici vergilendirme ve evrensel refah yoluyla eşitsizliği durdurduğu için eskiden saygı görüyordu.  Artık varlıklı ve "özgür seçim" için zenginlere eğitimde uygulanan vergi indirimleri kamu mallarında da geçerli.

Eşitsizlik neye benziyor? İsveç'te, artan eşitsizlik gelir dağılımına ilişkin verilerde kolayca tespit edilebilir. Mevcut karşılaştırılabilir son verilere göre, 1990'lardan bu yana başka hiçbir ülke eşitsizlikte bundan daha hızlı bir artış görmedi.

24 Ocak 2019 Perşembe

SA7390/SD1257: Avrupa'da Yoksulluk ve Eşitsizlikle Mücadele

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, FES'in Ekonomik ve Sosyal Politika bölümünün eski bir direktörü ve Dietz yayınevinin CEO'su olan Michael Dauderstädt'a aittir ve 'Resmi AB istatistikleri, Avrupa'daki yoksulluğun ve eşitsizliğin endişe verici boyutlarını gizlemektedir.' şeklindeki iddiasını destekleyen şu gerçeği netleştirmektedir: "Tahminimize göre, eğer piyasadaki döviz kurları kullanılıyorsa, AB genelindeki yoksulluk oranı, yüzde 28,2'dir (bu yaklaşık 500 milyon olan toplam AB nüfusunun yaklaşık 142 milyonuna eşittir)." Avrupa'nın Çöküş hikayesi artık somut bir şekilde yazılmakta ve okunmaktadır, yazarın sonuç cümlesi bu anlamda ek bir açıklamaya ihtiyaç duyurmamaktadır: "Avrupa'nın parçalanmasının önüne geçmek isteniyorsa daha güçlü ilerleme ve daha kararlı politikalar gerekecektir."
Seçkin Deniz, 24.01.2019


Addressing poverty and inequality in Europe

"Resmi AB istatistikleri, Avrupa'daki yoksulluğun ve eşitsizliğin endişe verici boyutlarını gizlemektedir. Son dönemlerdeki hafif hareketlenmelere rağmen, bu tehlikeli ölçek Avrupa'nın sosyal ve politik uyumunu tehdit ediyor."

AB’nin istatistik ofisi Eurostat, 2005’ten sonraya ilişkin Avrupa’daki yoksulluk ve eşitsizlik ile ilgili yoksulluk oranı ve S80/S20 oranı şeklinde resmi istatistikler yayınladı. Yoksulluk oranı, medyan gelirin yüzde 60'ından az kazanan nüfusun oranıdır. Bu, mutlak yoksulluktan ziyade göreceli bir ölçü olduğundan, aynı zamanda yoksulluk riski oranı olarak da adlandırılmaktadır. Bir bütün olarak AB için Eurostat istatistikleri, nüfus büyüklüğüne göre ağırlıklandırılan ulusal oranların ortalamalarına dayanarak hesaplanmaktadır.

22 Ocak 2019 Salı

SA7387/SD1255: Avrupa Birliği'nde Kriz; Güvencesiz Çalışma İstikrarsız Hayatlara Yol Açar

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, University College Dublin'den Sosyoloji alanında doktora yapmış, çalışma koşulları ve güvencesiz çalışma konularında uzmanlaşmış, 'Sosyal Değişim Eyleminde Düşünme' Kuruluşunda (TASC) kıdemli bir araştırmacı olan Sinead Pembroke'a aittir ve Avrupa Birliği genelinde yaygın bir şekilde yaşanan işsizlik, güvencesiz iş ve artan yoksulluğun İrlanda'daki boyutlarını irdelemektedir. Metin, Avrupa Birliği ve üye ülkelerin, çalışanlarının ev, evlilik, çocuk, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını, hemen hepsinin ücretsiz yardım kriterlerinin biraz üstünde gelire sahip oldukları için de devletlerden evrensel standartlarda beklenen bu tür hizmetleri alamadığını ifade eden bu analiz, "İş gereksinimlerinin işçilerin gereksinimlerinden önce gelmemesi gerektiğini söylemekten korkmamalıyız: sadece iş ödemesi değil, iş aile yaşamına elverişli olmalı ve her işçinin zihinsel ve fiziksel iyiliği sağlanmalıdır." beklentisi ve önerisi ile sona ermektedir. Görülmektedir ki; Türkiye, işçilerine ve vatandaşlarına, ev, evlilik, güvenceli iş, sağlık ve çocuk gibi konularda  Avrupa Birliği standartlarının çok üstünde hizmet üretmektedir.
Seçkin Deniz, 22.01.2019

Precarious work leads to precarious lives
"İrlanda'da evrensel sağlık ve çocuk bakımının olmaması, güvencesiz çalışmanın güvensizliğini daha da arttırmaktadır."

Çoğu zaman, politika yapıcı anlatıların işsizlik rakamlarının azaldığına odaklanmasına rağmen, özellikle güvencesiz işlerle işyerinde yoksulluk riski yaşayan veya gittikçe daha fazla sayıda bu risk altında olan işçi görüyoruz. Güvencesiz Çalışma, Güvencesiz Hayatlar: FEPS ve İrlandalı düşünce kuruluşu TASC tarafından yakın zamanda yayınlanan politika nasıl daha fazla güvenlik yaratabilir?  sorusuna cevap arayan bir rapor, güvencesiz çalışmanın iş piyasasının ötesinde sonuçlara ulaştığı için nasıl bir işgücü piyasası meselesi olmadığını açıklamaktadır.

20 Ocak 2019 Pazar

SA7380/SD1252: Kritik Bir An; Avrupa'da Güvencesiz İşlerle Mücadele

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, 2015 yılında Paris Kongresi'nde ETUC Konfederasyon Sekreteri olarak seçilen, İrlanda Sendikalar Kongresi'nin (ICTU) yasama ve sosyal ilişkiler eski görevlisi Esther Lynch'e aittir ve Avrupa Sendikaları Konfederasyonu'nun işçilerin güvencesiz iş sorunlarının çözülmesine yönelik beklentilerini giderecek yasal düzenlemelerle ilgili taslağın Avrupa Birliğindeki yasama süreçlerini ifade eden 'üçlü' prosedür ile komisyon, konsey ve parlamento tarafından müzakere edilme aşamasında işçiler aleyhine değiştirilmesini önlemeye yönelik bir çalışmadır. Bu çalışma aynı zamanda, kuruluşunda kavramsal ve teorik olarak vatandaşlarına daha yüksek refah seviyesi ve hayat standardı vaat eden Avrupa Birliği'nde yaşanan ve gittikçe derinleşen 'güvencesiz iş-işçi krizi'ni, somut kanıtlardan biri olarak kabul eden 'Çöken Avrupa' gerçeğini doğrudan resmetmektedir... Türkiye, iş güvencesi ve işçi haklarında Avrupa Birliği'nin mevcut krizleri ile uzaktan veya yakından herhangi bir şekilde kıyaslanamaz üstünlüktedir. Bu önemli bir tarihi andır...
Seçkin Deniz, 20.01.2019

Tackling insecure work in Europe—a critical moment

"İyi haber şu; AB’de istihdam rekor bir seviyede. Kötü haber de şu; bunların çoğu güvencesiz bir iştir ve şu anda bu trende verilecek bir direktifin bu sorunu düzeltecek kadar sert olması gerekir."

Avrupa büyüyen 'güvencesiz bir iş krizi' içinde. Noel'den hemen önce, Avrupa Komisyonu, AB'de istihdam çalışmalarında 239 milyondan fazla kişi ile, 2018 ikinci yarısında rekor seviyelere ulaştığını muzaffer bir dille ilan etmişti. Gerçekten de bu iyi haber, ancak çalışılan saat sayısının 2008 krizinden önceye göre daha düşük olduğunu kabul etmeyi göze alamayan bir haber. Bu yüzden, belki de daha fazla istihdam var, ancak daha ince bir şekilde, çok fazla insanın iyi bir yaşamı garanti etmek için çok az saatli güvencesiz işlerde çalışması yaygınlaşıyor.

8 Mayıs 2015 Cuma

SA1309/SD246: İşsizlikten Beslenmek

"Avrupa'da savaşlar sonunda göçmenlere duyulan ihtiyaç şu anda farklı bir gerekçeyle yeniden gündemde. Bu kez savaşların yok ettiği erkek nüfus değil sorun; yaşlanan nüfusun getirdiği sıkıntı dolayısıyla göçmenler yeniden revâçta."


Avrupa Ekonomisi'ne illegal işgücü katkısı sağlamak için ardı arkası kesilmeyen  ve çoğu batmayan mülteci tekneleri- Mülteciler Avrupa'ya nasıl giriyorlar ve nerelere gönderiliyorlar? 
Seçkin Deniz, 08.05.2015

Norveç'in Türkiye'den meslek sahibi yüz bin insan istemesiyle başlayan yeni bir süreç var. Buna mukabil İsveç, Iraklı mülteci Kürtlere; "Artık ülkenize dönün, ülkenizde savaş bitti", diyerek kapıyı gösteriyor. Norveç'in yetişmiş genç nüfusa olan ihtiyacı kadar İsveç'in de ihtiyacı var. Onlar yetişmemiş göçmen gençleri yük olarak gördükleri için, ülkelerinde istemiyorlar. Sendikalar Konfederasyonu başkanına göre, 'hükümet yabancı işgücüne kapıları açarak ücretleri düşürmek istiyor'.

Seçkin Deniz Twitter Akışı