Ölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2024 Çarşamba

SA10989/MT301: Hastalık ve Ölüm Oranını Doğru Şekilde Tahmin Eden Bağışıklık Sistemi "Saati" Geliştirildi

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Tüm insanlar biyolojik olarak aynı oranda yaşlanmaz; farklılıklar büyük ölçüde bağışıklık sisteminin farklı hızlarda gerilemesine bağlanır."


Immune System “Clock” Developed That Accurately Predicts Illness and Mortality

Bağışıklık sisteminiz kadar yaşlısınız.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Buck Yaşlanma Araştırmaları Enstitüsü'ndeki araştırmacılar, bağışıklık sisteminizin ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar sürede güçsüzleşeceğinizi veya birkaç yıl sonra klinik baş ağrılarına dönüşebilecek, görülmeyen kardiyovasküler sorunlarınız olup olmadığını tahmin etmede doğum günü pastanızdaki mum sayısından daha doğru olan bir iltihap-yaşlanma saati geliştirdiler.

22 Şubat 2023 Çarşamba

SA10055/MT135: Trajik Bedel: COVID-19 ABD'de Çocuk ve Gençlerde Önde Gelen Ölüm Nedenlerinden Biri

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"COVID-19, Ağustos 2021 ile Temmuz 2022 arasında ABD'de çocuk ve gençlerde önde gelen ölüm nedenlerinden biri olmuş ve genel sıralamada sekizinci sırada yer almıştır."

The Tragic Toll: COVID-19 Is a Leading Cause of Death in Children and Young People in the U.S.

COVID-19, 0-19 yaş arası çocuklar ve gençler arasında 1.300'den fazla ölüm dahil olmak üzere ABD'de 940.000'den fazla kişinin ölümünün altında yatan nedendi. Şimdiye kadar, COVID-19'dan kaynaklanan ölümlerin yükünün bu yaş grubundaki diğer önde gelen ölüm nedenleriyle karşılaştırıldığında nasıl olduğu belirsizdi.

20 Mart 2019 Çarşamba

SA7525/KY13-AO236: Doğru Duruş'a dair...

"Acaba, sınandığımızda sergileyeceğimiz duruşun doğru olabileceğinden emin miyiz?"


İnsan, toplumsal bir varlık. 

O nedenle; içinde yaşadığı toplumdan rengini alır.

Toplumsal hayat ise, kelimeler ve kavramlar üzerinden şekillenir..

17 Mart 2019 Pazar

SA7516/KY13-AO235: Ölüm Var..

"İnsan kendine bir sığınak bulamazsa nasıl yaşar bu kirlenmiş yerkürede?"


Ölüm var..

Sanki asırlarca yaşayacak gibiyiz ve bu ihtirasla oldukça kısa olan bir ömrü tüketiyoruz. Oysa; ölüm, yanı başımızda ve hızla günlerin ipini çekiyor..

Düşünün; menzile yaklaşınca hafızamızda geçen günlerle ilgili ne kalıyor? Her geçen günle birlikte zihnimizde geçmişle mesafe kısalıyor ve sadece o anı yaşıyor gibiyiz. 

20 Aralık 2015 Pazar

SA2220/KY35-YTK44: Ölümden Bir Nayde Geçti

"O yüzden “Elbet ölünür.” Geride anaların 'ne insanca ne hayvanca bile olmayan çığlıkları' kalarak…"


Ölünür elbet, dünya kuruldu kurulalı en kesin, en tartışmasız şey ölümün kaçınılmazlığı. Hele “Başın sağolsun” diyenler yaşını sorduğunda cevabın “58” olunca muhtemelen daha az acı geliyordur duyana.

Ama öyle olmuyor. “Nahide Abla” yani bizim çağırışımızla “Nayde” önceki gece bir özel hastanenin üst katlardaki odasında son nefesini verdiğinde benim için hep saçları iki taraftan kurdeleli, canlı mı canlı yemyeşil gözleriyle hayata gürültü katmaya, pes etmemeye her daim hazır bir genç kızdı nihayetinde.

22 Eylül 2014 Pazartesi

SA899/KY15-BT3: “Peki Paşam, İstediğin Olsun!”

 Konuk yazarımız Bahar Türker'e sabırlar ve babasına Allah'tan rahmet diliyoruz.
Sonsuz Ark 


19 Eylül, 08:11

Sabah 4:00 'de Babacığımın bütün acıları dindi, geride bana bıraktığı ciğer acısıyla yanıyorum şimdi gün aymadı, aymaz bugün...

20 Eylül, 08:01

"Ölürsem beni memleketime (Adana’ya) götürün, sakın buralarda bırakmayın!" diye vasiyet etmişti babacım... Peki paşam, istediğin olsun.

21 Eylül, 18:05

Beni kötü rüyalardan uyandıran, sevdiğim ilk adam... Bir bilsen seni nasıl özledim.

15 Temmuz 2014 Salı

SA777/KY1-CÇ66: Yolculuk

“Ayaz yoktu. Kar yoktu. Kızakçı yoktu. Ve ben otuz yıl sonra yeniden ağlıyordum.”


Annemin bir kez olsun sızlandığını hatırlamam. Onun yerinde bir başkası olsa?! Hep hastaydı. Aklım erdiğinden ölümüne kadar -altmış beşine varmadan ölmüştü- bütün bir ömrü hastalıkla geçen biri nasıl sızlanmazdı? Daha gencecik yaşında kalbinden muzdaripti. Şairlere yakışır bir hastalık değildi kuşkusuz. Kronik kalp hastası.

Kalbini iyileştirmek için uygulanan tedaviler böbreğinin birini tamamen işlevsiz bırakmıştı. Diğer böbreği de dostlar alış-verişte görsün kabilinden iş görüyordu. Sonra romatizma. Kireçlenme. Yüksek tansiyon. Ve sanki biraz biraz sızlanmanın eşiğine getiren burun kanamaları..

14 Mayıs 2014 Çarşamba

SA677/PZ22: Anlatsan Olmaz, Dertlerin Depreşir; Anlatmasan…

“Ölüm kadar büyük acı yok belleyenler, ölümden daha büyük acıların saymakla bitmeyeceğini de bilsinler.”


İnsanı ayakta tutan imanıdır, duasıdır, sabrıdır. İman yoksa, kime dua edeceksin, ne için sabredeceksin? Dua etmişsin, duanın kabulü için sabretmen lazım. İman yoksa dua da yok, sabır da. İnsanın içini söken dertler geldiğinde kaçacak yerimiz yok, gidecek kapımız yok Allah’tan başka.

Ölüm gelir haber vermeden; hastalık başından eksik olmaz insanın, ama bir de devası olmayanı çıkarsa karşına, ne yapacaksın? İçin içini yer, ruhun sıkışır, çaresiz dolanıp durursun olduğun yerde. Yaş insana tecrübe verir, korkaklığını alır, sabırsızlığını alır. O yüzden bizim gibilerin yüzü pek çabuk hareket etmez, değişmez. Sonrasını çok görmüşüz o meselelerin. Başka çaremizin olmadığını biliriz. Dudaklarımız kıpır kıpırdır, dua ederiz, bekleriz. Gözümüzden birkaç damla yaş süzülür, geçmişimize bakıp dertlerimizi hatırlarız.

7 Nisan 2014 Pazartesi

SA623/KY7-NY10: Aldanmak

 ''Ey insan, seni kerem sahibi Rabbine karşı aldatan nedir? ''  
İnfitar/6


 Nefeslerin anlık alınıp verilişleri ile sınırlı dünya hayatında yaşıyoruz.

Ecel kelimesinde anlamını bulan dünya hayatımızın sonunun, nefes alış verişlerimizin kaçıncı durağında bizi yakalayacağı yine aynı bizlerce meçhul.

Lakin  "ÖLÜM"  biz onu unutsak, yok saysak ve  hiç beklemesek de  zaman içindeki salınımında keskin gerçekliğiyle en umulmadık anda gelip bizi bulacak. Tıpkı hiç ummadığımız anlarda yakınlarımızı bulduğu gibi..

Ne yazık ki ölümün yakınımız veya uzağımızdaki hayatları apansızın sona erdirmesi, hayatı alıp götürmesi bile onun yakın bilgisi için yetmiyor biz insanoğluna.

15 Şubat 2014 Cumartesi

SA554/KY7-NY9: Bir Gidişin Geride Bıraktığı

“Yavrumu benden sonraya bırakma Allah’ım!”


Gökyüzü grimsi bir renge bürünmüş.. hava ise puslu.. semada asılı kalmış bulutlar gibi duygularım da hüznün tüm koyu tonlarına salmış kendini... Dışarıdaki puslu hava beni de çekiyor içine.. zihnimin derinliklerinde kalmış, ruhumda izler bırakan tüm acı hatıralarım canlanırken gözlerimde, gözyaşlarım süzülüyor hafiften yağan yağmurla birlikte..

Şimdi sadece geçmişin yaşanmışlığında anı olarak kalan tüm acıları düşünüyorum… neden ve niçinlerle sorgulamak istemeden.. sadece öylesine.. içlerinden bir tanesinde duruyorum. Acılara beden olmuş ismin en yalın haliyle…”Anne” kelimesinde kalıyorum…ardından içini hüzün kaplayan keder diye doldurduğumuz diğer her şey boş geliyor bana....geçiniz dercesine…takıldığım bu kelimeyi düşünürken,  yıllar önce annelik nasıl bir duygu diye soran bir arkadaşıma, yüreğini ellerine alırsın da dolanırsın ya yollarda.. işte o ruh hali nasıl bir şeyse, annelik de öylesi bir şey dediğimi hatırlıyorum şimdi de.

16 Aralık 2013 Pazartesi

SA501/MEY27: Evlat Acısı

“Yüzyıllık stres, şimdi acıta acıta, öldüre öldüre çıkıyordu yüzeye.”


Beyaz plastik eldivenli iki kişi, biri kadın biri erkek, karı-koca, erkek doktor, kadın hemşire, kilit parke taşlarının üzerinde sere serpe yatan genç kızın bedenine hamle yapıyorlar durmaksızın. Kadın, elinde serum, bizim kapıcı kadına “Kaldır!” diyor bağıran, telaşlı bir sesle. “Yukarı kaldır, pompala!” Erkek, genç kızın yüzüne bir bez sermiş, ona suni teneffüs yaptırıyor, sonra ara veriyor, kalbini pompalıyor usta hareketlerle.

Anlamsız gözlerle bakıyordum olanlara.  Olmayan bir şey izliyormuşum gibi, gerçek değilmiş gibi geliyordu bana. Etrafa baktım, bahçe duvarlarının üzerinde birer ikişer insan kafası görünmeye başladı. Hızla çoğalıyordu bakan gözler, ne çabuk toplandılar, ne çabuk duyuldu bu sessiz çaba?

11 Aralık 2013 Çarşamba

SA496/KY6-SK4: Sevdiklerinizi Ölmeden Sevin...

Değerli konuk yazarımız Serra Karaçam'a sabırlar ve başsağlığı, merhum dedesine de Allah'tan rahmet diliyoruz.
Sonsuz Ark


“Kızımla yapayalnız kalmış gibiyim... Ne garip. Daha birçok yakınım var oysa. Ama bu ilk kaybım hayatta…”

Dedemin, gusülhanede nakil aracından indireceğimiz sırada tabutuna omuz veren aile, kendi cenazesini bayrağa sarmıştı... taş gibiydiler, gururluydular; askerdi belki kaybettikleri yakınları.

Ne yapacağım dedim şimdi... Tabutu  bayrağa sarmak  veya ayete sarmak... Bu kararı nasıl veririz, bayrak da onun için önemliydi ayet de... Birini seçmek ise benim için zordu, ancak ayet öbür tarafa göçen bir müslüman için daha önemli olsa gerek dedim ve ayetli örtüye karar verdik... Bayrak daha dünyevi dedim.

18 Ekim 2013 Cuma

SA447/AS41: İçimizdeki Çocuk Ölüm'e ve Diriliş'e Nasıl Bakar?

"Bedeni toprak olan insan, bedeninde kalmadığı gibi çekip göklere giden ruhunda da değildir."


Geldik, gideceğiz; alternatif yok. Onların gittiği yere. Onlar, bizden daha önce ölümle karşılaşıp bileşenlerine ayrışan insanlar; annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz, nenelerimiz, yakın uzak milyarlarca insan. Niçin yaratıldık, niçin ölüyoruz?

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk 2)

”De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cum’a 8)

13 Mayıs 2013 Pazartesi

SA242/AyS9: Ölümün Bekçileri

 “Ölüler tarihe sizi doğuracaklar. Sizi, iğrenç sesinizi, nefeslerinizi doğuracaklar.”



BM Güvenlik Konseyi 

Deli saçması değil her şey; herkes hiç olmadığı kadar akıllı. Herkes aklının en cevval fotoğraflarını dillerinden boca ediyor herkesin kulaklarına. Kim ne kadar çılgın, kim ne kadar kâtil; ardı ardına, hiç nefes almaksızın konuşuyorlar. İnsanlar, konuşamayan insanlar, artık konuşamayacak olan insanlar; hayaları kesilmiş, karınları deşilmiş, paramparça edilmiş yüzleriyle ayaklarının altında inlerken; köpeklerden daha vahşi, domuzlardan daha iğrenç, tarihin gelmiş geçmiş en ahlaksız yaratıkları ellerindeki sopaları, kandan kapanmış yüzün içinde, derinden inleyen baygın, ölmek üzere olan adamın sesinin geldiği yere, ağzına sokup çığlıklar atarak çeviriyorlar, çeviriyorlar, çeviriyorlar. Ve yaptıkları vahşeti kameraya kaydedip internette yayınlıyorlar.

10 Nisan 2013 Çarşamba

SA225/YB8: Siyah/ Sınanmış Renkler 8

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

“Karanlık korkutmuş sizi, siyaha sürüklediği bel kemiğinizde. Korkmalısınız da!”

Rüzgâr biraz serin akıyor bu gece. Burada, güvertenin ağaç kaplama gecesinde göğe bakın. Berrak bir gökyüzü var tepemizde. Sayısız yıldız ve simsiyah, karanlık bir okyanus görüyorsunuz, değil mi? Kendisinden ötesini merak ettiren bu gök, yaratıldığı andan beri insana size göründüğü gibi görünmüştür. Ve bu siyah gök, her bakan insana, kendi içinden başlayıp sonsuza giden bir yolun yolcusu olduğunu hatırlatır. 

31 Mart 2013 Pazar

SA218/KhB15: Beddua

(Kanlarına sıyrılmış yüzüne bakma, sıyrılan insanlığın son nefesi)
(Bil artık; hayat dirilerin, ölüm katillerin huzur bulacakları son kafesi)
(…)
Alnı paramparça… yüzüne sıçramış parçalanmış beyni
Kanıyla sıvanmış yüzü, akları sıyrılmış gözleri oldu mu hiç çocuğunun?
Hiç, bir leş gibi
Kafası kayalara çarpa çarpa sürüklenen bir gövde gördün mü kendi kanından?
Kendi kanından
Canından büyüttüğün bebeğini
Öldürülmüş alnıyla kopardılar mı hayattan?

26 Şubat 2013 Salı

SA189/PZ12: “Silin O Hâinin Adını!”

"Beş sene akan kanı bir gecede durduracakken durdurmayan, darbe yapana kadar bekleyen bir ordu komutanı bu adam. Bu adam isteseydi bir tek genç ölmezdi bu memlekette."
Ömür bitmemişse kimse kimsenin canını alamaz. O saat gelince ne bir saat ileri ne de geri alınabilir, buyuruyor Allah. Amennâ. Ömrümüz varmış demek ki. Bizden bir sokak ötedeki bakkalı vurduklarında, aklıma çoluk çocuk gelmişti. Kimseleri kalmayacaktı Allah’tan başka. Kardeş yok, amca yok, dayı yok. Anam, hanım hadi neyse de en büyüğü on dört yaşında, en küçüğü yeni doğmuş kızımız, yedi çocuk meydanda kalacaktı. Büyük oğlumuz daha 8 yaşında. Ölümden korkumuz yok ama…

13 Şubat 2013 Çarşamba

SA180/MEY16: Derin Karanlık

"Umarım yol bittiğinde, ölümden aldığım dersi unutmazdım."
Gözlerindeki derin karanlığı gördüğümde bir tuhaf olmuştum. Derindi karanlık; apaçık görüyordum. Dudaklarından def ediyordu bu karanlığı; Allah’tan gelene boynumuz eğik dercesine. Cildi bembeyazdı; kemikleri irileşmişti ya da erimiş etinden kemikleri irileşmiş görünüyordu.

Ona: “Ölümden kaçış yok, biliyorsun!”, dedim, yekten. Gülümsedi. “Eğer vaktin gelmemişse, doktorun ne dediğinin önemi yok!” Başını salladı. Allah’a itimadını yineledi.

21 Aralık 2012 Cuma

SA131/DT9: Vindaviç Çağlarından Kalan Tedirginlikler

"Bir sokak arasında, bir el uzanır, bir silah patlar ve bir adam çuval gibi yere düşer. Geride kalan her ne varsa hepsi tamamen acıdır. Ne öldüren neden öldürdüğünü bilmektedir ne de öldürülen neden öldürüldüğünü…"



Kâbuslar çocukların felaketleridir; o tatlı uykuları bin bir korkuyla paramparça olur. Belki de masumiyetin dış etkenlerle bozulduğunun kanıtlarından biri de kâbuslardır. Ne bilir ki, çocuk bilincinin dehlizlerinde yapışkanlaşan, rüyalarında devleşen kara noktaları? Çocukluğumun karışık zamanlarından ısrarla çıkıp gelen hatırâlarımda kâbuslar da var.

Seçkin Deniz Twitter Akışı