Düşlemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düşlemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ekim 2018 Pazar

SA6939/KY71-ATANTİK39: İslamcılık: "Pireye Kızıp Yorgan Yakmak"

Dindarın günahı dine yüklenemeyeceği gibi İslamcıların hataları ve yanlışları İslamcılığa yüklenemez…  


Modern dünyaya muhalif tek akım İslamcılıktır.

Her şeyine; kurgusuna, yapaylığına, şovuna, saltanatına, zulmüne, haksızlığına ve sınıflar arasında oluşturduğu uçuruma, tüketimine, üretimine, yani modernliği modern yapan her unsuruna karşıdır. Yoksa İslamcı olunamaz…

İslamcılık bitti savı, klasik İslamcılık için geçerli ve iktidar merkezli bir hareket iktidara geldiğinde bu hareketin sonunu ilan etmek makul görünebilir. Ancak İslamcılık salt iktidar merkezli bir hareket değil ki; aynı zamanda dini bu dünyada siyasal ve sosyal çerçevesi içinde yaşama tekabül ettirme arayışıdır da… 

30 Eylül 2018 Pazar

SA6904/KY71-ATANTİK38: Bilmenin Neliği…

"Her bilgi bir başka bilgi tarafından eleştiriye tabi tutulabilir, yanlışlayabilir veya doğrulayabilir. Bu da bizim nasıl yaklaştığımızla ilişkili olduğu aşikâr."


Bu aralar bilme üzerine düşünüyorum da...

Neyi biliyorum? Bu soru uykularımı kaçırıyor. Bakıyorum, bildiğimi sandığım birçok şeyi derinlemesine düşündüğümde bilmediğimi fark ediyorum. Kendini bilgiç zanneden kişilerin söylediklerine bakıyorum, kitapta okuduklarımı düşünüyorum. Bakıyorum, yine söylenen her söze, söyleme yönelik bir sürü şey söylenebilir ve tamlıktan, bütünlükten uzak şeyler. Ama insanoğlu, yine de doğru olduğunu düşündüğü şeyleri cesaretle söylemeye devam ediyor.

23 Eylül 2018 Pazar

SA6865/KY71-ATANTİK37: Sahtenin Egemenliği

"Mesele ise bu sahteliğin ve yapaylığın doğal olarak kabulünün sağlanması ve bunun içselleştirilmesidir. Sahteliğe yönelik yapılan her eleştiri bizzat sanki değerlere yönelik yapılmış bir saldırı gibi tepki almaktadır."



Akıl, kurgusal olanı harekete geçirir, her kurgu ise sahte olanı işlevsel kılar. Bu durumda fıtrat hep geri planda kalır. Sahtenin egemenliği hayatı kuşatır. 

Modern dönem bu sahte olanın iktidarını öne çıkartmaktadır. Her dönemde tabii ki sahte olan vardır. Ancak bu sahte olana yönelik büyük bir tepki olduğu için genelde sahteliğine vurgu yapılmadan onun doğal oluşuna gönderme yapılır. Yoksa sahte, sahteliği açığa çıktığı anda reddi içinde taşırdı. Bugün ise doğal olan komik olan ve saf olandır. Yani doğal olan istenmeyen olana dönüştürülmüş durumdadır. 

19 Eylül 2018 Çarşamba

SA6844/KY71-ATANTİK36: Doğa ve İnsan…

"Modern insan hem insana hem de doğaya tahakküm kurarak varlığın ifsadına neden olmaktadır. Bugün yaşanan sorunların ana kaynağında da bu yatmaktadır."


İnsanlık tarihi boyunca doğa ve insan ilişkisi gündemi belirleyen bir özelliğe sahip olmuştur. Doğa insanı da içinde tutan bir varlık katmanıdır. İnsan bir boyutu ile bu doğanın bir parçasıdır. Ama aynı zamanda insan, bu doğanın dışında olabilecek bir özelliği de taşımaktadır. Tarih boyunca insan, doğa karşısında hep bir arayış içinde olmuştur. Kimi zaman korkmuş, ona sığınmış, onu tanrısal bir konuma yükseltmiştir. İnsan, güçlü olduğunda ve tekniği kullanmaya başladığında ise doğayı biçimlendirmeye ve onunla savaşmaya başlamıştır. 

9 Eylül 2018 Pazar

SA6793/KY71-ATANTİK35: Varlığın/ İnsanın Bütünlüğü…

"Hayatı sadece çocuk, erkek, kadın veya işçi, memur, patron, yönetici, yönetilen gibi ayrımlar üzerinden okumaya başladığımızda kaçınılmaz bir parçalanma hayatın vazgeçilmez özelliği haline gelir."


Varlığı kendi bütünlüğü içinde anlamlandırmanın yöntemini bulmakta yarar var. Çünkü parça ve bütün ilişkisi bu yöntem üzerinden doğru bir şekilde kurgulanabilir. Parçanın parça ile ilişkisi ve parçanın bütün ile ilişkisini yorumlayacak bir bakışa bugün dünden daha fazla muhtaç olduğumuz bir durumdur. Parçaya odaklanan her bakış eksik, bütüne odaklanan her bakış zaaf taşıyacaktır. Bu yüzden bütün ile parçayı aynı düzlemde kavramamıza imkân tanıyacak bir sistematik düşünme biçimini öncelemeliyiz…

2 Eylül 2018 Pazar

SA6754/KY71-ATANTİK34: Üstad Seyyit Kutup Üzerine Yeniden Düşünmek…

"Seyyit Kutup bize iki temel miras bıraktı: ilki, özgüven, kendi dinine, dinin düşünce yapısına ve sorunların çözümündeki etkililiğine olan güven… Sağlam karakterli, ahlaki yapısı güçlü şahsiyetlerin değişim konusunda ne kadar önemli olduğunu da..."


İslamcılığın sahih bir şekilde anlaşılmasına ve dinin bugün için hem anlamını ve hem de nasıl yorumlanması gerektiği konusunda önemli bir öncü şahsiyettir Seyyit Kutup…  Üstadımız, kendisinden önceki İslamcı müktesebatın özür dileyici bakışını eleştiriye tabi kılarken Müslümanların özgüvenlerini kazanacak bir bakışı öne çıkartan yaklaşımı temel olarak kabul eder. Bu yüzden İslamcılık müktesebatı çerçevesinde Seyyit Kutup ikinci kuşak aydın olarak kabul edilir.

Batı karşısında İslam’ın ‘izzeti nefsini’ savunan ve Müslüman olmanın nasıl büyük bir şahsiyeti inşa edeceğini fikir düzeyinde öne çıkartan yaklaşımı ile Seyyit Kutup, kendi kuşağı ve kendisinden sonraki kuşağı da ciddi bir şekilde etkilemiş ender şahsiyetlerdendir.

29 Ağustos 2018 Çarşamba

SA6733/KY71-ATANTİK33: Küreselleşme ve Eğitim…

"Küreselleşmenin artık kurgusal bir zeminden hareketle kurgulandığını görmüş bulunuyoruz. Bu yüzden küreselleşme istendik bir durum değil, bilakis, yerellik insani ve doğal olana aidiyeti taşır. Ama küreselleşme üzerinden insanlık, tarihi boyunca bu kadar acımasızca sömürülmemiştir. Bu sömürüye dur demenin yolu küreselleşmeden geçmez. Bilakis yerliliğin ve farklılığın öne çıkarılması ile bu sömürü çarkı geriletilebilir."


Küreselleşme, bir olgunun, değerin ve biçimin dünya ölçeğinde genel bir kabule dönüşmesini sağlayan bir kavramsallaştırmadır. Bu çerçeve içinde kendi içinde bir eğitimi de taşır. Eğitimi, kişide istendik davranışın oluşmasına zemin oluşturma çabası olarak da betimleyebiliriz. 

Bu tanımlar üzerinden küreselleşme ve eğitim iç içe bir olguya işaret eder. Küreselleşmeyi sağlayan temel kültür ise ‘modern batılı kültür’ diye vurgulanan bir kültürdür. Bu kültürün oluşturduğu teknik üzerinden dünya çapında yaygınlaşması sağlanmıştır. Tarihte hiçbir dönemde olmayacak kadar bir kültür bu dönemde yaygınlık kazanmıştır. Bu gerçeği anladıktan sonra küreselleşme ve eğitim meselesini ele almakta yarar vardır.

26 Ağustos 2018 Pazar

SA6719/KY71-ATANTİK32: Kurbiyyet Meselesi

"Allah'a yakın olmak merhameti ve şefkati celbeder. Affedilmeyi kolaylaştıran yakınlık, insanın da diğer varlığa ve insana merhametli olmayı ve şefkatli davranmayı öğrenmesine vesile olur."


Kurbiyyet kurmanın farklı katmanları vardır. Allah'a yakın olmanın da farklı katmanları ve farklı nedenleri olabilir. Kurban,  insanların Allah'a yakınlık kesbetmeleri için sahip oldukları veya olacakları bir hayvanı onun yolunda keserek paylaşmayı eksene alan mali bir ibadettir. Allah'a yakınlığın fakir fukaraya yakınlık ve zaaf taşıyan insana yönelik gösterilen ihtiram ile ilişkisi olduğu bedihidir. Bu yüzden tekebbür günahın kaynağı, tevazu ise kurbiyyetin zemini olarak kabul edilir.

19 Ağustos 2018 Pazar

SA6685/KY71-ATANTİK31: Hakikatin İzdüşümü

"Eğer insan hakikatin temel ölçüsü ise bu şu demektir ki her insan sayısı kadar hakikat vardır. Bu yüzden kimse kimseyi hakikate çağırma hakkına da ve imtiyazına da sahip olamaz."


Hakikat yansımalar yoluyla insan zihnine gölgesini düşürür. Bu zihne düşen gölge eğer doğru bir zeminde anlama ve oradan bilgiye dönüştüğünde hakikatin varlığının ışımasından bahsedebiliriz. Bu yüzden hakikat bizzat kendisi olarak kendisini ele vermez. Ancak telmih ve işaretler ile konuşur. Hakikatin kavurucu gerçekliğine talip olan kişi, o yakıcı ateşe dayanamaz… Örneğin Musa as için ‘Dağa bak, dağ dayanabilirse beni görürsün’ emri ilahisi bunu açık kılar.

Hakikat bu anlamıyla mutlak ve salt Yaratıcı, Kudret sahibi ve İrade ile İlim sahibi bir Zat’a aittir… O zaman elimizde sadece yansımalar kalır… Ötesine sahip olduğunu söyleyen hokkabaz olduğunu deşifre etmiştir.

15 Ağustos 2018 Çarşamba

SA6663/KY71-ATANTİK30: Diren Türkiye, Amerikan İmparatorluğu Çöküyor!

"Meselelerimizi Ak Parti parantezinden kurtararak konuştuğumuzda diyalog kurabiliriz. Bunu hiç olmazsa okuryazar taifesinden beklememiz makuliyet içerir." 


Yukarıdaki başlık hamaset üzerinden atılmış değil siyasal gelişimin dinamikleri ve siyaset biliminin büyük değişim için öne çıkardıklarını dikkate aldığı gibi sosyolojik ve sosyopsikolojik bir zeminden hareketle son otuz yılın muhasebesi üzerine kurulu bir değerlendirmeye atıftır. Meraklılarına Wallerştayn, Garaudy gibi ve onlarca düşünce adamının bu konuda yazdığı kitapları ve özellikle yakın gelecek tarih kitaplarını hatırlatayım…  

Batı’nın en kaba, sert ve haşin gücü olan Amerika, yeni bir dünya düzeni kurma arayışlarının fiyasko ile sonuçlanması üzerine gittikçe hoyratlaşmakta ve kabalaşmaktadır. Trump’ın seçimi ile birlikte tam bir serseri mayın gibi etrafa saldırıya başlamış ve gittikçe yalnızlaşmayı başarıyor. Her güçle kavgalı hale gelen Amerika sonun başlangıcını yaşamaya başladı. 

12 Ağustos 2018 Pazar

SA6650/KY71-ATANTİK29: İnsanın Düşmanı İnsan mıdır?

"Ey insan! Düşmanını iyi tanı ve bu bir başka insan değil... "


'İnsanın düşmanı' tanımı içinde 'düşman' kavramını yeniden düşünmekte fayda vardır. Mevcut kültürel yapı içinde düşman; kişinin herhangi bir ihtiyacını, isteğini ve beklentisini karşılamayan her şeye karşı kullanılan bir tanıma kavuşturulmuştur. 

Halbuki düşman kategorisi ontolojik olarak bir karşıtlığa sahip değildir. Bütün varlık barış içinde ikame edilmiştir. Ama karşıtlık epistemik düzeyde şeytan olarak tanımlanmış ve insan ile şeytanın soyunun kıyamete kadar bir düşmanlık üzere yaşayacakları bildirilmiştir. Fakat burada da şeytanın etkisi insanın zaaflarına bağımlı kılınmıştır. Çünkü şeytan tam olarak insan olan ve Allah’a yakınlık kesbeden kullara bir etkisi olmayacağı ilahi buyruk olarak kayıtlara geçmiştir.  

29 Temmuz 2018 Pazar

SA6569/KY71-ATANTİK28: Kavram’ın Anlam Katmanları…

"Maalesef bilgi ile çok yönlü bir ilişki kuran bilgin kişiler hariç kavramları genelde öğrendiğimiz ve daha sığ bir düzeyden hareketle kullanıyoruz."


Kavramları ne kadar biliyoruz?

Herhangi bir kavramın derinlikli anlamını bilmek için sadece sözlük anlamı yeterli değil. Sözlük anlamı bize kavramın kök anlamını verebilir. Ancak yeterli değildir. Bir kavramın tarihsel bir süreci vardır. Ayrıca bir kültürün içinde sürekli yeni anlamlar kazanarak varlık sahasına yönelir. Bir kavram bir olguyu, durumu veya bir davranışı ifade ederken o anlamın tarihsel bir süreç içinde bireysel ve toplumsal yaşanmışlıklardan süzülerek anlamı billurlaşır. Bu yüzden kavram kültürün temel kodlarını dikkate almadan anlamını bize deşifre etmez.

25 Temmuz 2018 Çarşamba

SA6547/KY71-ATANTİK27: Varlık Akıllı…

"İnsanı daha doğru anlamak için düşünülen her düşünceyi insanın bir boyutunu izah edeceğini dikkate alarak müktesebata bakarsak bir zemin kazanabiliriz... "


Varlığın somut bir düzlemi işaret ettiğini düşündük hep bugüne kadar…  İnsanın duyumları üzerinden algıladığımız varlık somut bir düzeyi belirtiyor. Ancak varlığın birçok farklı katmanı olduğu için zaten somutlaşmayan bir boyutu olduğunu da söylemek mümkün. Asıl itibarı ile varlığın sahibi olan Allah, varlığı yaratıp varlık sahasına çıkardığında zaten ilahi bir tecelli olarak diri olmakla yükümlüdürler. İnsan idrakinin dışında varlık canlıdır. Son zamanlarda yapılan fizik çalışmaları da varlığın canlı olduğunu bize göstermiştir.

22 Temmuz 2018 Pazar

SA6532/KY71-ATANTİK26: Sonsuzluğu Sonlulukta, Sonlulukta da Sonsuzluğu Keşfetmek

"Her soru insanın sınır kavramının derinliğini kavramaya dönük olmalıdır. Ahlak üzerine sorulacak sorularda da bu amaç tahakkuk etmelidir. Ahlak, en doğal hali ile varlığını sürdürürken başkasına zarar vermeden bunu gerçekleştirebilmektir."


Ben sınır tanımam diyen, aslında baştan ayağa sınırlısın…

İman ahrette sonsuzluğu dünyada ise sınırı ihtiva eder... Bilmeyenler varsa öğrensinler... Ve bu dünyada sonsuzluğu istemesinler... Yâda aldatılmış bir sonsuzluk üzerinden bu dünyalarını da öte dünyalarını da yokluğa tevdi ederler...

İnanıyormuş gibi yapılmaz, bu hayatı boyunca kişiyi takip eder ve hep mış gibi bir hayat yaşar… Mış gibi yapmak başka bir açıdan kişinin kendini sınırlamasıdır. İnsan sınırını bildiğinde tevazuu sahibi olur. Ama insan sınırlar içinde kaldığında ve başkalarını da bu sınırlara hapsetmeye çalıştığında ise tekebbür eder bulur kendini…

18 Temmuz 2018 Çarşamba

SA6511/KY71-ATANTİK25: Varlık Zinciri'nde Zerreler Arasındaki Bağı Oluşturan Bilgi

"İnsan anlamdır ve anlam arayışını yapacak yegâne varlıktır. Anlam üzerinden anlak sahibi oluşunu kavrayarak anılarını hatırladığında ve tazelediğinde kendi anlamını keşfedecek bir özelliğe de sahiptir."


Varlığımın her zerresinin birbirleri ile ilişkisinin niteliğini ve niceliğini kavramak en büyük emelim olmalı... Çünkü kendimi keşfetmenin yolu buradan geçiyor. Her zerremin birbiri ile bağının niteliğini ki bu aslında Allah’tan varlığa yönelik bir vahiy olduğu tartışılmaz sanırım… Yani her parçamın içinde yüzdüğü bir bilgi denizinde diğer parçalarla bağını kurarak kendisine yüklenilen veya anbean verilen emri yerine getirme sürecidir. Bu sürecin niceliğini keşfetmek ve nasıllığını ortaya koyduğumuzda ise zaten sır çözülmüş olacaktır. 

Bu mümkün mü? İçinde yaşadığımız dünyanın nitel ve nicel özelliği sanırım bu gerçeği niceliksel olarak tecrübe etmemizi engelliyor.

15 Temmuz 2018 Pazar

SA6496/KY71-ATANTİK24: İnsan Kalma/ Müslüman Olma…

"İnsan/Müslüman arıyorum, aranmalı ki İnsan/Müslüman bulalım, bulmalı ki İnsan’a/Müslüman’a dair bir şey inşa olabilsin... Ama İnsan/Müslüman kayıp..."


Yeni bir dünyaya doğru seyrediyoruz.
 

Bu dünya insanın ikincil varlığa dönüşeceği bir kültürü inşa ediyor.Yapay zekâ ve robot teknolojisi ile yepyeni bir çağ başlayabilir. Ve bu çağ hümanizmanın sonunu ilan edebilir… Bu gerçek batıda ciddi bir şekilde tartışılmaya başlandı. Ama biz çağı neredeyse bir yüz yıl sonra takip ettiğimiz için gündeme bile gelmiyor. Çünkü daha pozitivist çağı geride bırakmadık ki kuantum üzerinden yapay zekâ çağına geçelim… Nano teknoloji ile artık neredeyse yeni bir vücut inşa edilebiliyor. Her tarafımız akıllı teknoloji sarılmış durumda… Gerçek bir yeniçağa uyandığımızda insan tahakküm etmekten mahkûm olmaya evirilmiş olabilir.

11 Temmuz 2018 Çarşamba

SA6473/KY71-ATANTİK23: İnsan'ın İnşâsı Meselesi

"İnsan, anlamdır.Güvenilen insanın güvene layık bir şekilde hareket ettiğinde örneklik doğar. Bu örneklik yeni örnekliklerin varlık kazanmasına zemin oluşturur. İşte bu zemin bugün sorunlarımızın çözümüne dair sahih ve sahici bir bakış kazanmamıza yardımı dokunur…"


İslam tekil insanı inşa eder. Toplumu da bu inşa edilmiş tekil insan üzerinden kurar.Bu yüzden toplumsal veya kurumsal eleştiri yapmanın değer olarak bir karşılığı yoktur. Önce insan inşa edilmeli ki kurum ve yapılar onun üzerine bina edilebilsin... Yani toplumsallığın ve siyasallığın üzerine bine edilecek değeri uygulamada yaşayacak olan kişilerdir. Yani düşünce, kişiyi inşa ederek bu kişiler üzerinden kurumların yapısını betimler… Yoksa kurumlar, kendi başlarına bir değer taşımazlar…

8 Temmuz 2018 Pazar

SA6459/KY71-ATANTİK22: İnsan Bu Suçlu…

"Bir döngüsellik kuşatıyor hepimizi, dünümüzü, bugünümüzü ve yarınımızı…"


Gök masmavi...

İnsanın yüzüne gülüyor bulutlar... Havanın güzelliği yüreğimi sevince gark ediyor. Bulutlar, dans ediyor... İzleyene seyir keyfi... Yaşam cıvıldaşıyor... Varlık sevinçle titriyor...

Gök gürlüyor...

Kulakları sağır edecek ve gözleri köreltecek bir ses ve ışık demeti etrafı sarıyor... Yağmur fırtınaya dönüşecek bütün emareleri gösteriyor. Hava bir anda zifiri karanlığa dönüşüyor...

4 Temmuz 2018 Çarşamba

SA6437/KY71-ATANTİK21: Doğru Düşündüğümüz Yanlışlar…

"Eleştiri bir haktır. Bu hakkın hakkını vererek yerine getirmek elzemdir. Eleştiriyi kötüye kullanmak herhangi bir hakkı kötüye kullanmak gibidir. Bundan sakınmak her aklı başında bir insanın vazgeçilmez özelliği olmalıdır."


Eleştiri günlük dilimizin ekseni olmayı büyük bir başarı ile sürdürmektedir. Eleştirinin niteliğini ve etkisini de ayrıca tartışmaya açmakta yarar var… İnsanların eleştirel tutumunun doğruya ulaşmayla sınırlı olup olmadığı da ayrı bir muamma… Her insan eleştiri yapabilir. Ancak bu eleştirinin eleştiri sayılabilmesi için doğruya ulaşma hedefinden sapmaması gerekli… En önemlisi de bu eleştirinin nisbi gerçeklikler üzerinden yapılmaması, kendini bununla sınırlamamasıdır…

1 Temmuz 2018 Pazar

SA6420/KY71-ATANTİK20: Müslüman Ağaç Gibi Kökü, Gövdesi ve Dalları ile Bir Bütündür

"Müslümanın kökü; Tevhid, Adalet ve Özgürlüğüdür. Tabii ki bu üç özelliği de besleyen ahlaki yapısıdır"

 

Ağaç, kök, gövde ve dallara sahiptir. Ağacı ağaç yapan ise bu üç özelliğidir. Her özelliği ağacı vazgeçilmez kılar. Birisi eksik olduğunda ağaç eksilir ve ihtiyacı görmez…

Müslüman da ağaç gibi olmalı ve eksikliği onun müslümanlığının eksikliği olarak betimlenir ve kurtuluşuna engel oluşturur. Soru/n şu; müslüman insanın kökü, gövdesi ve dalları ne olacaktır, ağaç meyve veriyorsa müslümanın meyvesi ne olacaktır? Bu sorulara doğru cevaplar verildiğinde müslümanın ağaç gibi hayata kök salacağını ve dallarını semaya; ahirete yönelteceğini söylemek zor olmasa gerek!

Seçkin Deniz Twitter Akışı