31 Ağustos 2015 Pazartesi

SA1697/KY36-CK1: Odadaki Fil

"PKK odadaki fil, herkesin gördüğü, farkında olduğu, ama muhaliflerin çoğunun ismini bile zikretmediği bir fil."


Karşımızda silah bırakmak istemeyen bir örgüt var. Buna itiraz edebilecek olan var mı?

Devletle barış görüşmesi yaparken anlaşmanın ilk maddesini yerine getirmemiş, silahlı militanlarını sınır dışına çekmemiş, aksine şehirde silahlı milis grupları oluşturmuş, daha da fazla silahlanmış, devlet içi-devlet yapısı oluşturmaya kalkmış bir örgüt yok diyebilen var mı?

SA1696/KY35-YTK12: Seçim Yoluna Döşenen Tuzaklar

"Siyasetin kendi önceliğinin ülke çıkarlarının önüne geçmesinin neye mal olduğunu, önümüzdeki 3 ay içinde hep beraber göreceğiz."


Koalisyon becerilemedi. Azınlık hükümeti kurulamadı. Kırk beş gün dolduğu için Anayasa'nın 116. Maddesi'ne uygun şekilde otomatik olarak çoklu hükümet kurulması eşiğine geldik.

Türkiye'de bir ilk olacak. Tam bu sırada zaten hiçbir seçim hükümetine girmeyeceğini ta baştan açıklamış olan MHP'ye CHP de katıldı. Beklenenin aksine HDP, “Hükümette yer alacağım, dahası kimleri bakan görmek istiyorsak buna da biz karar veririz” dedi.

SA1695/ KY33-YO17: Şehrin En Popüler Kafesinde Patlayan Bomba...

"Nasıl oldu da PKK’nın siyasi kanadı olan bir parti o kafenin müşterilerinin birinci partisi haline geldi?"


30 Aralık 1994. Taksim’de vitrinler ve sokaklar yılbaşı için süslenmiş.  Saat:18.30. Hava artık iyice kararmış.

O zamanki adı Opera Pastahanesi olan The Marmara’nın girişindeki ünlü kafe dolmaya başlıyor. Saat:18.30. Mis Sokağı’nda evinden buraya yürüyen duayen sinema eleştirmeni Onat Kutlar giriyor içeriye. Bugün evlilik yıl dönümleri. Eşi Filiz Hanım akşam için kuaföre gitmiş, onu beklemeye başlıyor.

SA1694/KY29-YA24: Haber-Röportaj: Soykırım'ın Tanıkları Taşkentliler Devlet'e Kırgın

"Biz şehitleri anarken, Cumhurbaşkanı Rum tarafında kahvaltıdaymış. Bir saatini ayıramadı bize… Bugün var, yarın yok o koltuklar… Yatın kalkın, şehitlere dua edin. Size vatan bıraktılar, gelecek bıraktılar canlarını vererek. Biz de kendi ellerimizle yıkmaya çalışıyoruz.”


Taşkentliler, 1974 yılında verdikleri 83 şehidin anma törenine devlet erkanının katılmamasını kınadı. Devlete kırgın olduklarını kaydeden Taşkentliler, “Bizim şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine o koltuklarda oturanlar, bu vatanın onlar sayesinde var olduğunu, onlar sayesinde rahatça uyuyabildiklerini unutmamalılar. Madem bugün şehitleri anmak utanılacak bir şey olacaktı, bıraksaydılar hepimiz ölseydik. Niçin direndi bu halk” sözleriyle öfkelerini dile getirdiler.

SA1693/KY28-ATA48: KKTC Cumhurbaşkanı’nın Şehit Törenlerine Katılmaması

"Sayın Cumhurbaşkanı'nın, hoş olmayan günlere gebe olduğumuzu iyi değerlendirmesi gerekmektedir."


KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra neredeyse son 50 yıldır süregelen birçok törelerimiz bir bir değişmeye başladı. Söylenen gerekçeler de belli.

“Müzakereler başladı, Rumları gücendirmeyelim.”

“Geçmişi unutalım, geleceğe bakalım.”

14 Ağustos 1974 tarihinde EOKA-B tarafından Mağusa’ya bağlı Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde yaşayan silahsız Kıbrıslı Türklere karşı bir katliam uygulanmış ve kadın, çocuk, bebek ve yaşlı olmalarına bakılmaksızın en genci 16 günlük, en yaşlısı ise 95 yaşında olmak üzere 126 kardeşimiz şehir edilerek dozerlerle çukurlara gömülmüşlerdi.

30 Ağustos 2015 Pazar

SA1692/KY15-BT8: AKP'ye Çocuk Kolu Başkanı Yetiştirir gibi Bir Hâlim mi Var?

"Yağız'a annesi olarak ne öğreteceğimi, ne yapması gerektiğini ne dozda olacağını iyi biliyorum, kimse çok konuşmasın!"


Üç-dört gün önce oğlum Yağız bana gelip, "Anne ben namaz kılmak istiyorum", dedi. "Nasıl yani?" diye düşünürken, aynı sitede oturduğumuz arkadaşının beş vakit namaz kıldığını ve ondan heveslendiğini öğrendim. 

"Neden namaz kılınır?" dedi. Anlattım anlayabileceği bir şekilde.. Ama onun anladığı çoğunlukla dua etmekti... Hiçbir namaz suresini bilmediği halde sırf öğrenmesi, bilmesi için, "Ben sana gösteririm" dedim ve benimle beraber akşam namazı kıldı.. 

SA1691/KY13-AO20: Başörtüsü Üzerine

"Şimdi 'Bir başörtülü siyasetçi bakan oldu' diye yırtınanlar, ne kadar saçma bir işle uğraştıklarının farkında olamayacaklar mı? Bıkmadılar mı bu konulardan?"

Fotoğraf: Seçkin Deniz, 2012

İslamda kadınların nerelerini örtmeleri gerektiği konusu bildim bileli tartışılıyor. Kadının İslam'a göre tam örtülü kabul edilmesi için kimisi çarşafı zorunlu görürken, kimisi de cinsellik çağrıştırmayan şekildeki giysilerle örtünme hükmünün yerine getirilebileceğine inanıyor. 

SA1690/KY1-CÇ145: Geceye Gazel

"sorsam denecek
bu tıfli hangi eçhelin şakirdi"


bilsem kim çaldı takatim
kim uçurdu kanatlarım
kim saldı koynuna gecenin
bu gencecik çağımda
kim gark etti gönlüm karanlıklara

SA1689/KY5-PT73: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Âhilik

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***

Âhilik

Batınî doktrinin Anadolu'daki bir diğer kurumlaşması da, Âhilik örgütü vasıtasıyla meydana gelmiştir. Daha önce görüldüğü gibi eski Mısır loncalarının devamı niteliğindeki İsmaili Fütüvve örgütü Türkler arasında Orta Asya'da yaygınlaşmış ve "Âhilik" adını almıştı. Anadolu'ya Yesevi dervişleri ve İsmaili Dai'leri ile birlikte gelen Âhiler, meslek örgütü mensubu olmaları nedeniyle kırsal alanlardan ziyade, şehirlere yerleştiler.

SA1688/KY35-YTK11: Belirsizliklerin Başkenti

"Bu Meclis'in, bu yemyeşil çimenlerin sessizliği daha iki ay sürecekti anlaşılan…"


Meclis bahçesinde ikindi ezanıyla birlikte sessizlik ağırlaştı. Sonra haber geldi, toplantı bitmişti. Bahçıvanların özene bezene yetiştirdiği çimlerin üzerinde kurulmuş televizyon çadırları toplanmaya başlandı. Kablolar çekiliyordu birer birer.

Konuklar dağıldı iyice. Ağırlıkla Meclis muhabirleri, haber müdürleri ve temsilcilerin kaldığı meydan tenhalaştı. Sonra ilk haber düştü; Başbakan Davutoğlu 17.30'da açıklama yapacaktı.

29 Ağustos 2015 Cumartesi

SA1687/ KY33-YO16: Şimdi Söz Sırası Kronoloji'de

"Ateşkesi kim bozdu, masayı defalarca kim devirdi, çözüm sürecini kim bitirdi sorularının cevabı bu uzun kronolojide saklı."


Hakkında çok şey yazılıp çizildi. Aslında böyle değil, şöyle dediği söylendi. Üzerinden misilleme denen infazlar, canlı bombalı saldırılar meşrulaştırılmaya çalışıldı. “Erdoğan’ın saldırgan politikaları”nın, “PKK’nın misillemeleri”ne davetiye çıkardığını yazarak adalet hatta kısas konusunda bile IŞİD’den daha geri bir yere düştüğünü gösterenler oldu.

2005’den beri çözüm süreçlerinin arkasında durmuş 'Erdoğan’ın başkan olmak için savaş çıkarttığı' gibi kör testereyle yapılmış komplo teorileri, '11 Eylül’ü Bush yaptırdı' tezlerini ileri sürenlere meczup muamelesi yapan yabancı gazetelerde kapış kapış gidiyor.

SA1686/KY6-SK49: Daha İyi Bir Dünya...

"Her şeyin sahibi olan azınlığın çoğunluğa tahakkümü biter mi bilmiyoruz."


International Panel on Social Progress (Uluslararası Sosyal Gelişim  Paneli) beş kıtadan önde gelen 200’ü aşkın akademisyen ve yazarı bir araya getirerek uzun dönem,li bir çalışmaya imza atacak.

Panel, 2017 yılında, 21. yüzyılda dünyanın nasıl daha iyi bir hale getirebileceğine dair bir rapor yayınlamayı hedefliyor. Rapor oldukça geniş bölüm başlıkları altında hazırlanacak. Raporun başlıkları akademisyenler arasında paylaştırılarak saha çalışmaları da yapılacak.

28 Ağustos 2015 Cuma

SA1685/TG145: Twitter Kullanıcıları ABD Ordusu'nun Hedefinde

"Amerikan ve İngiliz istihbaratları, propaganda ve algı yönetimi gerçekleştirmek üzere sosyal medyanın gizli bir şekilde kullanımına yönelik çalışmalara derin bir şekilde dâhil olmuştur."


US military studied how to influence Twitter users in Darpa-funded research

Facebook’un, haber kaynaklarının manipüle edilmesiyle duyguların kontrolünü konu edinen tartışmalı deneyine benzeyen ve ABD ordusu tarafından fonlanan büyük bir proje kapsamında, Twitter ve diğer sosyal medya kullanıcılarının aktiviteleri kaydedilerek analiz edilmiştir. 

SA1684/KY28-ATA47: Bazı Ekonomik Tedbirler Alınabilir

"Vatandaşımız, hükümetimizden tedbirler almasını ve sırtındaki bu tür haraca dönüşmüş yüklerin kaldırılmasını veya da azaltılmasını istemektedir…"  


Dünya üzerinde süren ekonomik daralma, Asya borsalarının çökme noktasına gelmesi, Avrupa Birliği içinde yaşanan deflasyon ve Türkiye’de yaşanan siyasi olaylar ile terörün yarattığı olumsuz ekonomik gelişmelerin etkisi bizim küçücük (KKTC) ülkemizde beklendiğinden daha da büyük oldu. Dövizdeki kur değişikliğinin önüne geçilmesi mümkün olmasa da halkın ekonomik sıkıntılarını azaltacak bazı tedbirler alınabilir.

SA1683/KY1-CÇ144: Hasırlı/ Roman- Bölüm 3-2

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."


“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM ÜÇ
2
KONU DIŞI BİR SÖYLEV

"Sevin!" derdi 'Bilge' lakaplı Daştan! Obamızın nakkaşı, söz ustası Şair-i Âzam Daştan; "Sevin!" derdi.

“Sevin Dostlar!"

Sevmenin hesabı kitabı yapılan bir zamanda, bölük-pörçük aşklar yaşanan bir zamanda siz noktasız virgülsüz ünlemsiz sevin. Zırhınız olsun Sevgi.

SA1682/SD291: Dalgaların Sesi - 18. Gün/ İç Sesler

"Gülümsedi yine genç adam tünediği kum tepesinin üzerinde; uzaklardan süzülen genç kadının silüetine bakarak..."


Ellerine bakıyordu... daha dün, yumuşacık ve kirsizdi çocuk elleri... hiçbir yara izi yoktu cildinde... Daha dün, yüreği çocukçaydı... yanar, soğur veya coşardı... daha dün, bir bilinmeyen kadar gizli ve garipti...

Genç adam, gülümsedi anlamsızca... ellerini sevdi, içi diye... geçmişi, hatırâları diye... Yaşattı, yok etmeden hatırâlarını... yaptıklarının genç kadına söyledikleriyle çelişmediğini düşündü...

SA1681/SD290: "niye bilmek ister çocuk?"/22.05.2006/ 493. patika


...bilmek... cezbedici bir hâl...
...bilmiyor olmanın yetersizliğini ruhunun tüm derinliklerinde hisseden ve acı duyan her çocuğun en mükemmel rüyası; biliyor olmak...
...rüyaların mükemmelliği, mevcudiyetlerinin sorgulanamaz oluşuyla bellidir...
...niye bilmek ister çocuk, niye bilmeye dürter onu rüyalar?...
...sorgulanamazdır, sorgulanmazdır...
...her çocuk bilmek ister, öylece...

SA1680/KY20-MEK28: Lazarus Morel: "Hepinizi özgürleştireceğim!"

"Kürt meselesi, işlevselliği ve ürettiği siyasal değer anlamında Lazarus Morel çapında bir deha ile yönetilen, çok kârlı bir siyasal tecim meselesidir."


Özgürlüklerine önderlik ettiği zenci köleler tarafından linç edilmek gibi paradoksal bir öykü kurar Jorge Luis Borges, 'Alçaklığın Evrensel Tarihi’nde. Lazarus Morel, 1800’lerin başlarında, Mississippi nehrinin iki yakasındaki bereketli topraklarda pamuk ekimi ve hasadı işinde çalıştırılan zenci kölelerin özgürlük düşleri üzerine kurduğu akıl almaz tezgah ile gerçek bir deha örneğidir.

SA1679/KY28-ATA46: Anastasiadis Helen Milliyetçilerini Seçti

"Komisyonlardaki ve çalışma gruplarındaki Rum üyelerin tümü de seçme. İlk koşul Helen Milliyetçisi olmaları."


Anastasiadis’in Müzakere heyetine bakıyorum, hepsinin kökeninde Yunan Milliyetçiliği eylemleri ve adanın Yunanistan’a bağlanması için çalışmalar var. Kendilerinin veya da ailelerinin bir şekilde EOKA ile bağı bulunuyor. 

Rum Cumhurbaşkanı'nın görüşmecisine bakıyorum, “18 yaşımdan beri doğum günlerimi  (20 Temmuz) coşkuyla kutlayamıyorum” diyen, Rum Ulusal Konsey’ine alternatif olarak sunulan ve uzun uzun yapılan görüşmelerin ardından partilerin oy birliğiyle görüşmeci olarak onaylanan fanatik bir Rum-Helen Milliyetçisi.

27 Ağustos 2015 Perşembe

SA1678/ KhB28: Sonra Uzaklaştı Zaman...


(Mengeneler sıktı şakaklarından kadının, kadın sarsıldı avuçlarından)
(Gök dokudu yüreğini erkeğin, erkek çağrıldı günahlarından)

***
...evet... martılara bakarken uzaklaşıyordu kara,
başka bir karaya doğru yaklaşırken biz...
...ben ön tarafında rüzgar savuruyordum gerisine doğru vapurun,
rüzgar hatıralara birer çift tebessüm ekliyordu sessizce...

SA1677/KY13-AO19: Türk ve Müslüman Olmanın Lüksü

"Asıl olan isimler, tanımlar değil, değerlerdir.."


Kendine 'Müslüman' diyenler yeni bir şey öğrenmeye ihtiyaç duymuyorlar. Zira, bu dönem müslümanları İslam'ın son ve en yüce din olduğuna sığınıyor, Müslüman olmanın herkesten üstün olmak anlamına geldiğine inanıyorlar.

Bu düşüncede olanlar Batılıları, Müslüman olmayanları da kendilerinin hiçbir sözüne kulak verilmeyecek geri zekalı,aptal zındıklar olarak görüyor, kendilerini onlardan bir şey öğrenmek durumunda olmadıklarına inandırıyorlar.

SA1676/ Sonsuz Ark-YD-17: Kıbrıs’ta Varoluş Hareketi Protesto Mektubu

"26 Ağustos Çarşamba günü saat 09.45’de KKTC Dışişleri Bakanlığı bahçe giriş kapısı önünde toplanan Kıbrıs’ta Varoluş Hareketi Başkanlık Divanı Üyeleri, Dışişleri Bakanı Emine Çolak’ın 14 Ağustos günü Politis gazetesine, 21 Ağustos günü Sputnik internet gazetesine ve 23 Ağustos günü de Kathimerini gazetesine verdiği demeçlerde, Kıbrıs konusunun özünü teşkil eden mülkiyet konusunda söylediklerini protesto eden bir eylem gerçekleştirmiş ve Dışişleri bakanlığı kapısına siyah bir çelenk bırakmıştır."
Başkanlık Divanı üyesi Prof. Dr. Ata Atun

26 Ağustos 2015
BASIN HABERİ

Protesto Mektubu Metni         

Sayın Dışişleri Bakanı Emine Çolak’ın;

14 Ağustos Cuma günü Politis’e yaptığı açıklamada, mülkiyet konusunu kastederek, “Hukuki doğruların her zaman adalet hissini yaratmayabileceğini ancak kesin tazminat veya mülkiyet hakkının yasal tanınmasının gerçekleşmesi durumunda bunların kabul edilmesi gerektiğini, aksi takdirde çözüme ulaşılamayacağını” vurgulamasını,

SA1675/ KY33-YO15: Hiç Atanamamış Bir Öğretmenin Bize Anlatmaya Çalıştığı...

"Bir öğretmen okulunda başlayan bu hikâyeyi, okuması eğlenceli, -bu hikâyenin- her yerinde yerde yatan cesetleri, hayatları karartılmış insanları, biten aşkları, kırılan hayalleri düşünmezseniz."


Tunceli Öğretmen Okulu’nda başlıyor hikâye. Yıl 1977. Herkesin bir örgütünün olduğu yıllar. Dersimli iki genç öğretmen adayı, Ayten ve Hamili. Okuldaki pek çok arkadaşları gibi yeni kurulan daha sert bir örgüte katılıyorlar. O zamanki adlarıyla “UKO”culara, ''Kürdistan Devrimciler''ne. Liderleri  de yine o zamanki adıyla “Abdullah arkadaş.”

SA1674/ KY35-YTK10: Nerede Kalmıştık?

"Bilebileceğimiz tek şey; Kasım ortasında bir hükümet kurulmuş olacak."


İki ay sonra ufukta sadece yeniden sandık göründüğüne göre, "Başladığımız yere döndük" diyebilirsiniz. Bir yanıyla öyle. 7 Haziran siyasetteki kilitlenmeyi doğuran bir seçimdi ve öyle bir kilitlenmeydi ki bütün girişimlere rağmen açılamadı.

Bir yanıyla partilerin birbiriyle ilişkisi açısından uzun zamandır rastladığımız bir yumuşama dönemine girildi. Bunu öyle kolay da küçümsemeyin. 

SA1673/KY28-ATA45: Türkiye’de Korkutucu Gelişmeler (2)

“Johnson Mektubu, kendi güvenliğimiz için NATO’ya bel bağlamanın ne kadar tehlikeli olacağını bize göstermiştir” 
Bülent Ecevit, 1966


Doğu Akdeniz bölgesinde, NATO’nun güney kanadını oluşturan Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş çıkması olasılığından büyük endişe duyan ABD, bölgede çıkacak bir savaşı kendi stratejik çıkarlarına zarar vereceğini düşünerek devreye girer ve dönemin ABD başkanı Lyndon B. Johnson, Türkiye başbakanı İsmet İnönü’ye, 5 Haziran 1964 tarihinde kaba bir üslupla yazılmış, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek amacını içeren bir mektup, daha doğrusu bir ültimatom, (kesin uyarı) gönderir.

SA1672/KY29-YA23: İslamofobi mi, O Da Ne?

"Oysa herkes çok iyi biliyor ki AB bir Hristiyan birliğidir, Müslüman ülkenin orada işi yoktur."


Bolek Zoltán Macar İslam Cemiyeti Başkanı

İslamofobi uzun zamandır medya dilinden kalkmıştı. Mücrim batı medyası bunun yerine daha uygun bir kelime koymuştu çünkü: 'Terörist'. Her Müslümanı külliyen terörist ilan eden AB, Türkiye’nin AB sürecinde, “Sen Müslümansın, yırtınsan da senin burada, bizim aramızda olman mümkün değil” demedi nezaketinden! Onun yerine bin dereden sular getirdi, iplere unları serdi.

Oysa herkes çok iyi biliyor ki AB bir Hristiyan birliğidir, Müslüman ülkenin orada işi yoktur. Şimdi biri çıkıp da, “Ne alakası var, AB standartlar numunesi, Türkiye standartlara uymuyor” derse Bulgaristan’ın, Litvanya’nın, Romanya’nın, Çek Cumhuriyeti'nin standardını sorarım kendisine.

26 Ağustos 2015 Çarşamba

SA1671/KY26-CA17: Karşılaşmalar: Baş Belası Günlükler

"Bütün günlükleri ve notları tek bir cümle gibi görmek istiyorum bazen, silinmesi zoruma gitmeyecek tek cümle. Tek bir sebeple yazılmadı oysa hiçbiri. Alıntılar, gözlemler, ansızın akla gelen tespitler, bir yazı için alınan notlar, bir sergide çarpıcı gelen eserle ilgili yorumlar… "


Küçük not defterlerini de hesaba katarsak sayıları elliyi buluyordur. Bir kısmı nispeten düzenli, çoğu karışık notlarla dolu, genellikle bir tarih düşülerek yazıldılar. Karmaşık olmaları kararsızlığımı artırıyor, onları ne yapacağımı bilemiyorum. Herhangi bir okuyucu, hatta usta bir editör bile okurken işin içinden çıkamayacaktır. O kadar düzenden yoksunlar ki elemeden geçirmem imkânsız görünüyor; lise yıllarından beri yazarak öğrenirim ben. Lise ve üniversite günlüklerim elimde değil, tavan arası temizliği sırasında kardeşim Bilge eskiciye vermişti içinde bulundukları kutuyu. Sonraki yılların günlüklerin de bir hayli dağınıklar. Bazen bir yıla dört-beş defter düşerken takip eden birkaç yıl boyunca düşülmüş bir nota nadiren rastlıyorsunuz.

SA1670/KY27-ŞT17: Kader Konuk; Yabanın Ekmeği Ne Kadar Tuzludur?

"'Yabanın Tuzlu Ekmeği'ne Martin Vialon'un ciddi bir vefa kaygısı ile yazmış olduğu sunuşu okurken Kader Konuk'un 'Doğu Batı Mimes'ine giderek hem Vialon'un, hem de E.Said'in vurgulamış olduğu göçmenlik, yurtsuzluk ve yabanlık eksenindeki Auerbach ve İstanbul yorumlarına karşı Kader Konuk'un 'Doğu Batı Mimesis'teki eleştirisini hatırlatmak istiyorum."


Alman filolog ve edebiyat tarihçisi Erich Auerbach'a dair iki kitap var elimizde: İlki Martin Vialon'un hazırladığı Sezgin Durgun, Haluk Barışcan, Cevdet Perin ve Fikret Tepe'nin çevirdiği seçme yazılardan oluşan 'Yabanın Tuzlu Ekmeği' diğeri ise 'Auerbach Türkiye'de' alt başlığıyla yayınlanan, Can Evren çevirisi, Kader Konuk'un 'Doğu Batı Mimesis' adlı kitabı.

SA1669/KY32-YR9: Tanrı'nın Yağmura Benzeyen Hizmetçileri

"Tanrının yağmura benzeyen hizmetçileri vardır
Toprağa düşünce mısır, denize düşünce inci olurlar"
Lale Müldür


90’ların başında Batılı düşünürler insanlığı globalleşmenin nimetlerine inandırmaya çalışıyorlardı. Emek, kültür, sermaye, imkânlar bütün dünyayı dolaşacak, zamanla birinde ne varsa artık ötekinde de o olacaktı. Küresel bir paylaşım fırtınası esecekti böylelikle. Gelinen noktada kısmen olumlu küreselleşme yaşandı belki, ama toplamda büyük bir düş kırıklığı var, sonu gelmez ihtiraslar, ayrımcılıklar ele geçirme sahip olma arzuları dünyayı daha tekinsiz kıldı. Umulanın aksine küresel adaletsizlik eşitsizlik yoksulluk savaşlarla daha da derinleşti.

22 Ağustos 2015 Cumartesi

SA1668/TG144: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 11. Bölüm

      “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-29

Tutuklamalardan hatırladıklarınız var mı?

Tabi ki. Tutuklamalar sırasında girdiğimiz evleri darmadağın ettiğimizi hala hatırlıyorum. Ama bunların içinde bir tanesi en kötüsüydü: Bir tutuklama görevindeydik ve GSS (Genel Güvenlik Servisi) ajanı bize içinde bulunduğumuz evi işaret ederek; “Bu evde silah olup olmadığını araştırın” dedi. Alçıdan yapılmış duvarları parçaladık.

21 Ağustos 2015 Cuma

SA1667/KY28-ATA44: Türkiye’de Korkutucu Gelişmeler (1)

"Aslında bu başarı hikâyesinin başlangıcı 1964 yılına kadar geri gidiyor."



Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kendi savaş uçaklarında, özellikle de dünyanın en gelişmiş saldırı uçağı olan F-16’larda, Aselsan ve Havelsan tarafından üretilen yerli yazılımları kullanmaya başlaması, başta Beşgen mimarisi nedeniyle ‘Pentagon’ olarak bilinen ABD Savunma Bakanlığı olmak üzere, birçok da dost geçinen ülkenin canını sıkmış durumda. 

SA1666/ KY33-YO14: Peki Ya Bir Bebekten Canlı Bomba Doğuran Karanlık?

"Barışa, çözüme yüksek sesle destek vermeyi yandaşlıkla bir tutan, Kadir İnanır’ı, Orhan Gencebay’ı, Hülya Koçyiğit’i, Yılmaz Erdoğan’ı bile mahalle baskısına uğratan sizler değil miydiniz?"


Kimsenin umurunda olmamış, #cizredeneleroluyor diye hashtaglar açılmamış, küçük bir haber:

“Cizre’de polis ekiplerinin hendekleri kapatmak için mahalleye girmesini engellemek için YDG-H üyeleri tarafından yola döşenen A4 plastik patlayıcı bir minibüsün geçişi sırasında patladı. Patlamada minibüsü kullanan 31 yaşındaki Sahip Akıl öldü.”

20 Ağustos 2015 Perşembe

SA1665/KY1-CÇ143: Hasırlı/ Roman- Bölüm 3-1

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."

“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM ÜÇ
1
TANRI KAVRAMI
TANIM BİR

      ***TANRI:  Cildi pudralanmış, içi kof cinsiyeti yitik.
ÇÖZÜNLEME:  Mevsimliktir bu varlıklar.. anlıktırlar..
                      Sel sularının taşlara çarpa çarpa sürüklediği odun parçaları gibidirler.
                      Ya da şimşeğin anidenliğine ve aldatıcılığına sahip varlıklar gibi.

SA1664/KY9-NK75: People Have The Power

"Hayattan almanız gereken dersler, geçmeniz gereken sınavlar farklı olsa da, arayış ve isteklerinizin aynılığı, Allah’ın izniyle, sizi birlikte yürümek için esaslı bir yol arkadaşı yapıyor."



Patti Smith’i bu şarkısıyla tanımıştım. Daha sonraları Bush’u ve Irak işgalini protesto ettiğini, İsrail’in Lübnan’a saldırması esnasında, tahrip edilen ve çok insan kaybı veren Qana Köyünü anlattığı Qana şarkısından haberdar oldum.

Bir Amerikalı olarak vergileriyle İsrail’in silahlanmasına katkıda bulunmaktan rahatsızdı. Vergileriyle alınan İsrail bombalarının Qanalıları katletmesinden rahatsızdı.

19 Ağustos 2015 Çarşamba

SA1663/ KY33-YO13: Türk Entelijansiyası Nasıl Kafayı Yedi?

"Ama yine de bütün bu komplo teorilerine inananlara uzaktan “Kafayı yemiş” muamelesi çekilir, pek itibarları, itibarlı gazetelerde köşeleri, tv tartışmalarında koltukları olmaz. Adlarının başında, aydın, entelektüel ise hiç yazmaz."


İkinci Dünya Savaşı’na denizci olarak katılmış ABD’li gazeteci Robert Stinnett, üzerinde tam 17 yıl çalışarak baskından 42 yıl sonra Pearl Harbor’ı aslında Japonların değil, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’na girmek için kendi kendini vurduğunu iddia eden bir kitap yazdı.

Başkan Franklin D. Roosevelt’in dünya savaşına girmek için 2400 ABD’li askeri öldürttüğü, 80 gemisini yok ettirdiği hem de bunu yapması için kamikaze Japon pilotlar ayarladığı tezine inanan tek kişi tabii ki o değil.

SA1662/ KY35-YTK9: Tecrübe Kazanmadan Yaşlanmak

"Tek tesellim bütün olup bitenlere karşı milletin birbiriyle bu kavganın parçası haline gelmeme inadı, sağduyusu, sezgisi."


Yazı yazmanın en çok eziyet olduğu günler vardır. O günlerin tam ortasındayız yine. Kahpe tuzaklar, alçak saldırılarla öldürülmüş insanların birbirinden acı hatıralarını okumaktan kaçamadığımız günler.

Şehit cenazeleri… Bombalı saldırılar… Akla hayale gelmeyen yeni pusu yöntemleri…
Toplumun sinir uçlarını gerilebilecek en son noktaya kadar germeye çalışan fiiller, sözler, kışkırtmalar, yalan haberler, spekülasyonlar.

SA1661/KY29-YA22: Hellim Peyniri'nin Tesciline İngiltere’den Tepki

"2008 yılında 1.76 milyon kilo Hellim Peyniri ithalatı yapan İngiltere’deki Hellim üreticileri Hellim'in sadece Kıbrıs’a ait olmadığını savundu"



KKTC, Hellimin, ‘Kıbrıs’a ait bir ürün olması’ sebebiyle Türkiyeli üreticilere “hellim üretmemeleri” yönünde çaba sarf ederken, İngiltere, Hellim'in Kıbrıs’a ait bir ürün olmadığını savundu. Kıbrıs’ın en önemli ihracat kalemlerinden olan Hellim'i korumak adına Türkiye’de çalmadık kapı bırakmayan yöneticilerin İngiltere’ye karşı ne gibi bir yaptırım uygulayacakları merakla bekleniyor.

SA1660/ KY28-ATA43: Rum Basını Sahte Haber Üretiyor

"Rum basınına çok inanmayın. Yüzde doksanını atın, geri kalan yüzde 10’unu da “belki” diye değerlendirin."



Son birkaç aydır Rum basınında, Rum lider Anastasiadis ile Cumhurbaşkanı Akıncı arasında sürdürülen Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili olarak gerçek olmayan, çoğu da duyuma dayalı kafadan atma haberler yayınlanıyor.

Bunlardan en çok öne çıkanları, okuyucunun en çok dikkatini çekenleri de öncelikle “Mülkiyet” sonra da “Toprak” konusu.

18 Ağustos 2015 Salı

SA1659/SD289: Dalgaların Sesi - 17. Gün/ İç Sesler

"Bir gölge olmak, kâbusa dönüşmeye hazır bir rüya olmaktan daha kötü değildi..."


Sıkıca tutundu hayâllerine genç adam... sarıldı gerçeklerin alın yazısına...

Her şey beyninin içindeydi... anlamak değildi derdi... anlaşılmak da değil... Onu hiç tanımak istemiyordu... ya da sonunu bilmediği bir akıntıda bir dalga boyu yol olmak da değildi içindeki hayâl...

SA1658/SD288: "ezik, pörsümüş ve umutsuzlar" /22.05.2006/ 494. patika

Baphomet (Şeytan) Heykeli, Detroit, ABD, Temmuz 2015, (3m, 1ton)

...mühürlenmiş ve daralmış gözler, kalpler... hepsi birbirine benzer...
...kısık göz kapaklarından, daracık kalp damarlarına kadar her şey aynıdır o gözlerin ve kalplerin sahiplerinde... hepsi aynı şekilde görür; aynı şekilde hissederler...
...küçük bir sivrisinek kadar inatçı, büyücek bir sığır kadar vurdumduymazdırlar, tezcanlı hallerinin tümünde...
...yüzeyden görür; kılcal damarlarda boğulurlar...

17 Ağustos 2015 Pazartesi

SA1657/TG143: Suriye İç Savaşı’nın Jeopolitiği

"Kirli iç savaş, ABD’yi inşa edici bir şeyler yapmaya mecbur bıraksa da Washington’un hali hazırda bölgeye yönelik asıl hedefi İran ile yapılan müzakerelerin devamı ve ilerleme kaydetmesidir."


Suriye Jeopolitiği

1916’da gerçekleşen Sykes-Picot anlaşmasıyla Orta Doğu’da yer alan ulus devletlerin sınırları beceriksizce çizilmeden önce; tüccarlar, politikacılar ve savaşçılar tarafından, kuzeyde Toros Dağları, batıda Akdeniz, güneyde Sina Yarımadası ve doğuda çöllerle çevrili coğrafyayı tanımlamak üzere Suriye ismi kullanılmaktaydı. 

SA1656/KY33-YO12: Kürdistan İşçi Partisi'nden Kürtleri ve İşçileri Korumak...

"Yani, tarih tekrarlanıyor, silahtan başka hiçbir şeyin heyecanlandırmadığı Kürdistan İşçi Partisi yine PKK’nın âli menfaatleri için herkesten önce Kürtleri vuruyor. Onunla da kalmıyor, kendi partisini (HDP) vuruyor, işçileri vuruyor, hatta Kürdistan’ı vuruyor…"


PKK, (Partiya Karkerên Kurdistanê) Kürdistan İşçi Partisi’nin kısaltması. PKK, son 10 gündür sadece Türkiye’ye, askerlere, polislere değil, isminde geçen her şeye de sırayla saldırıyor.

Askere, polise, sivil insanlara yönelik her saldırıda şarapnel parçaları, yüzde 13 oy alıp Meclis’te koalisyon pazarlıklarına oturacak kadar sandalyeye ulaşmış kendi partisini, HDP’yi bulup yaraladı.

SA1655/KY28-ATA42: Elektriği Kullanan Ödeyecek

"222 Kıbrıslı Rum ve 209 Kıbrıslı Türk son 41 yılın uygulamasının dışına çıkıp kullandıkları elektriği ödeyeceklerse, sayıları 500’ün çok üzerinde olan KIB-TEK çalışanları da ellerini cebine atmalı."


Basında çıkan haberlere göre Pile’de ikamet eden Türkler ile Karpaz’da ikamet eden Rumlar karşılıklı olarak her iki bölgeye elektrik veren kurumlara elektrik ücretini artık ödeyeceklermiş.

Karpaz’da yaşayan Rumların sayısı 222, Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin sayısı da 209. Üç aşağı, beş yukarı sayılar aynı. Bugüne değin Enerji takası düşünüldüğü için Karpaz’da yaşayan Rumlar Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’ndan (KIB-TEK) elektrik alıp ödemezken, Pile’de yaşayan Türkler de Rum Elektrik Kurumundan (İngilizce EAC, Rumca AHK) aldıkları elektriği ödemediler. Basit düzeyde Kıbrıs Türkçesi ile “Batsi” yani birbirlerine eşit gittiler.

16 Ağustos 2015 Pazar

SA1654/ÇY8-D4: O Gelecek...

"Çok geç olmadan aileler yeniden sevsinler birbirlerini, yeniden kenetlensinler diye..."


Hazırlanmalıyım, o gelecek. Zihnim berrak, yüzüm güleç, ruhum canlı, ellerim maharetli olmalı. En güzel yemekleri yapmalıyım. Her yer pırıl pırıl olmalı. En içten, en güzel sözleri söylemeliyim. Süslenmeliyim, güzel giyinmeliyim. Eski yaşanmışlıklara sünger çekmeliyim.. 

İnsan, tutunduğu dalı kırmamalı, sahip çıkmalı.. Mel'un şeytan hep vesvese saçıyor zaten, kimsede suç yok.. Tek suçlu Şeytan. Ben aslında öyle demek istememiştim, o aslında öyle yapmak istememişti, onlar aslında bizi düşünmüştü. Euzubillahimineşşeytanirracim...

SA1653/KY35-YTK8: Madalyonun Hangi Yüzü?

"Ama Türkiye aynı anda iç siyasette, dış politikada ve terörle mücadelede tutarlı ve dikkatli biçimde yoluna devam ediyor."

Aynı anda hem siyasetin yönünü belirleme çabası, hem terörle mücadelede yeni ve sert aşama üstüne de dış politikadaki en sıcak başlık Suriye meselesinde koalisyonla beraber hareket etmeye başlanınca haber, son dakika gelişmesi, yorumun bini bir para yağıyor üzerimize.

Hepsinde bir eşikteyiz aslında. 'Eşiği aşacak mıyız yoksa bulunduğumuz noktada yeni bir şey mi yapacağız?' belirsizliğini koruyor. Her sorunumuzun iki yönü var; madalyonun iki yüzü gibi. Dışarıdan bakınca birbirine benzese de her iki yüzü farklıdır madalyonların.

SA1652/KY1-CÇ142: İtiraf

"yüklen
yüklen kaykılsın hüzün pazarları"


kanadında nem niçin yeşermesin
yağmur tomurcuklanmasın
bahar mesafesinde gençliğin
karıncalanmış tökezlenmiş
kanatlarıma el sürme

SA1651/KY5-PT72: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Dedelik ve Alevilik

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***

Dedelik ve Alevilik

Dede Kavramının Etimolojisi

A- Anlam Ve Tarihsel Gelişim

Türkçe’de “D” harfi ile başlayan ender sözcüklerden biri olan “Dede” sözcüğü Oğuzca kökenlidir. Bu sözcük edebi Türkçe’de “Baba, Dede, Ced, İhtiyar, Amca ve Dayı” anlamlarında kullanılmıştır. Ancak biz burada bu sözcüğün toplumsal ve dinsel yönleriyle ilgileneceğiz. 

15 Ağustos 2015 Cumartesi

SA1650/KY32-YR8: Dersu Uzala: "Durun Vurmayın Ben Bir İnsanım"

"Onu şehirdeki evinde birlikte yaşamaya çağıran Yüzbaşı, yaban domuzunu iyi göremeyen, geyiği vuramayan, kaplanı ikna edemeyen Dersu’yu ikna etmeyi başarır. Fakat Dersu şehrin göbeğindeki parka çadır kurmaya, açık havada uyumaya, ağaç kesmeye kalkışınca tutuklanır. "


Yirminci yüzyılın başları. 1910 yılında Rusya kırsalında bir adam, ormanın içinde ziyarete geldiği mezarı yerinde bulamayınca şaşırıp kalır. Ağaçlar kesilip yerlere devrilmiş, her yana taşlar tuğlalar yığılmış ve medeniyet “vahşi ormana” hızlı bir giriş yapmıştır. Bu sahne Akira Kurosowa’nın Dersu Uzala (1975) filminin esasıdır aslında.

Film geriye dönüş tekniğiyle bizi 1902’ye götürdü. Uçsuz bucaksız ormanların uğultusu, üzerlerinden geçen sisin büyüsü, yağmurun her bir yaprağı yıkaması derken ruhumuzu şenlendiren doyumsuz manzara, bir manga askerin kafalarının görüntüsü ve at sesleriyle birden kesiliyor. Rusya’nın uzak doğusundaki Mançurya bölgesinde topografik bir araştırma yapmak üzere gelen Rus harita askerleri şarkı söyleyerek ilerliyorlar.

Seçkin Deniz Twitter Akışı