“Yavrumu
benden sonraya bırakma Allah’ım!”
Gökyüzü
grimsi bir renge bürünmüş.. hava ise puslu.. semada asılı kalmış bulutlar gibi
duygularım da hüznün tüm koyu tonlarına salmış kendini... Dışarıdaki puslu hava
beni de çekiyor içine.. zihnimin derinliklerinde kalmış, ruhumda izler bırakan
tüm acı hatıralarım canlanırken gözlerimde, gözyaşlarım süzülüyor hafiften
yağan yağmurla birlikte..
Şimdi
sadece geçmişin yaşanmışlığında anı olarak kalan tüm acıları düşünüyorum… neden
ve niçinlerle sorgulamak istemeden.. sadece öylesine.. içlerinden bir tanesinde
duruyorum. Acılara beden olmuş ismin en yalın haliyle…”Anne” kelimesinde
kalıyorum…ardından içini hüzün kaplayan keder diye doldurduğumuz diğer her şey
boş geliyor bana....geçiniz dercesine…takıldığım bu kelimeyi düşünürken, yıllar önce annelik nasıl bir duygu diye soran
bir arkadaşıma, yüreğini ellerine alırsın da dolanırsın ya yollarda.. işte o ruh
hali nasıl bir şeyse, annelik de öylesi bir şey dediğimi hatırlıyorum şimdi de.