Avrupa Parlamentosu Seçimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avrupa Parlamentosu Seçimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2024 Perşembe

SA10688/EK26: Avrupa'nın Gelecek Dönemi: Cesaret Zamanı

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, İtalya Demokrat Parti lideri Enrico Letta'nın eski özel kalem müdürlüğünü yapmış olan ve halen partinin Lombardiya'daki siyasi sekreteryasında AB politikalarından sorumlu üye olarak görev yapan Michele Bellini ve Hollanda İşçi Partisi PvdA'nın uluslararası sekreteri Ties Huis in 't Veld'e aittir ve Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaşırken Avrupa'daki ilerici, sağcı, milliyetçi politik çatışmalara odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 11.04.2024, Sonsuz Ark 

Europe’s next term: time for boldness

"İlerici liderler aşırı sağcı milliyetçilerle, Avrupa'nın daha az değil daha fazla entegrasyona ihtiyacı olduğu gerçeğiyle yüzleşmelidir."

Mayıs 2019'daki son Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önceki aylarda tartışmalara Avrupa Birliği'nin varlığı damgasını vurdu. Bu seçimler, Birleşik Krallık'ın birlikten ayrılmasına yol açan referandum, Donald Trump'ın 'Amerika'yı Yeniden Büyük Yap' sloganıyla ABD başkanı seçilmesi ve Fransa'da patlak veren gilets jaunes patlamasından sonra Avrupa için ilk sınavdı. Pek çok kişi kıtayı ele geçirmeyi hedefleyen 'ulusal-popülistlerin Avrupa şüpheci dalgasından' bahsetti.

5 Ekim 2023 Perşembe

SA10388/SD2886: Avrupa'nın Solan Demokrasisi

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Yunanistan'ın eski maliye bakanlarından, MeRA25 partisinin lideri ve Atina Üniversitesi ekonomi profesörü Yanis Varoufakis'e aittir ve Avrupa'da gittikçe yok olan demokrasiye ve 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerine odaklanmaktadır. Analist, açık bir tespit yapıyor: "Önümüzdeki Haziran ayında yapılacak Avrupa seçimlerinden duyduğum bıkkınlık, Avrupa siyasetine olan ilgimin azalmasından ya da yakın geçmişte yaşadığım siyasi yenilgilerden kaynaklanmıyor. Beni yoran şey, demokrasinin tohumlarının Avrupa Birliği'nde benim yaşam sürem içinde kök salmasını hayal etmenin bile zorluğu."
Seçkin Deniz, 05.10.2023, Sonsuz Ark 

Europe’s Fading Democracy

"Avrupa Birliği, AB siyasi kurumlarını sorumlu tutabilecek birleşik bir Avrupa siyasetinin yokluğu nedeniyle uzun zamandır demokratik bir eksiklikten muzdariptir. Son yıllarda üç gelişme, AB'nin Avrupa içinde ve ötesinde iyilik için etkili bir güç olduğu fikrini neredeyse yok etti."

Ağustos ayının sakin günleri önümüzdeki yılı düşünmek için iyi bir zaman. 2024 takvimime baktığımda en çok Avrupa Parlamentosu seçimlerini görüyorum. Ne yazık ki, beş yıl önce olduğu gibi bana ilham vermiyorlar.

9 Temmuz 2019 Salı

SA7816/SD1421: Avrupa Vatandaşları Daha Siyasi Bir AB İstiyor

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Hertie Yönetişim Okulu (Berlin) ve Sciences Po (Paris) ve Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Bruegel'de çalışan profesör Jean Pisani-Ferry'ye aittir ve Mayıs 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını değerlendirerek seçmen tutum ve davranışlarını incelemekte ve Avrupa Birliği'nin sonraki vizyonunun bu çerçevede belirlenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Avrupa'daki seçmen tutum ve davranışlarının, aşırılığı, terörü, ırkçılığı, değersizleşmeyi, teknokrasiyi, yozlaşmayı ya da herhangi bir şekilde demokrasi dışı seçenekleri sorguladığını ve tartışma-birlikte yaşama kültürünün devam etmesi yönünde arayışların sürmesi için herhangi bir siyasi akımı güçlü kılmadığını görebiliyoruz, 7 Temmuz 2019'da Yunanistan'da bu türden problemlere karşı değerlere öncelik veren Miçotakis'in Yeni Demokrasi Partisi'nin Çipras'ın Syriza'sını iktidardan indirdiği bir dönemde, Avrupa Birliği ve Yunanistan'ın aksine, Türkiye 31 Mart-23 Haziran yerel seçimlerinde seçmen ılımlı, terör karşıtı, hoşgörüyü, değerleri, demokrasiyi, yozlaşma karşıtı reformasyonu, kalkınmayı ve askeri darbelere karşı duruşu önceleyen Ak Parti iktidarına karşı Avrupa'nın 5 yıl önce yaşadığı kafa karışıklığını tercih etmiştir. Türkiye seçmeninin 2014'teki Avrupa seçmeni gibi, hiçbir şey vaat etmedikleri halde büyükşehirlerin bir kısmında  İP-SP-HDP desteğiyle CHP adayını seçerek 5 yılı yerel yönetimlerde belirsizliğe sürüklemesi ilginç bir deneyim sürecine işaret etmektedir.
Seçkin Deniz, 09.07.2019

Europe’s Citizens Say They Want a More Political EU

"Son Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupalı ​​seçmenlerin  seçime katılımlarındaki artış oranı bir şeyleri ulusal hükümetlerden farklı gördüğünü gösteriyor. Vatandaşlar politika tercihlerini ifade etmek için oylarını açıkça kullandıkları halde, çok az hükümet 'daha politik' bir AB liderliğine hazır."

Son Avrupa Parlamentosu seçiminin en önemli sonucu, ne muhafazakarların ve sosyal demokratların Liberallere ve Yeşillere koltuk kaybetmesi, ne de aşırı sağ milliyetçilerin beklenenden daha az kazanmasıdır; Vatandaşların, beklenenden çok daha fazla sayıda oy kullanmasıdır.

6 Temmuz 2019 Cumartesi

SA7809/SD1419: Avrupa Merkez Bankası (ECB)'nın Muhafızları Değişiyor

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Avrupa Merkez Bankası eski araştırma direktörü ve  London Business School’da Ekonomi Profesörü olan Lucrezia Reichlin'e aittir; Mayıs 2019'da yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri sonucu yönetimi değişecek olan kurumlardan biri olan Avrupa Merkez Bankası (ECB)'nin çıkarlar çatışmasını derinden yaşayan Avrupa Birliği'ni bir arada tutan bağımsız davranabilme reflekslerinin önemini vurgulamaktadır. 2 Temmuz 2019 günü Avrupa Birliği üyesi ülkelerin liderleri tarafından ECB başkanlığına aday gösterilen (Fransa ekonomi bakanlığı döneminde bir işadamı ve kamu bankası arasındaki anlaşmazlıkta aldığı rolden dolayı 2016 da yapılan yargılamada suçlu bulunan) IMF Başkanı Christine Lagarde, "ECB Başkanlığı için aday gösterilmekten onur duyuyorum" diyerek görevi kabul ettiğini ilan etti. Böyle bir özgeçmişe rağmen IMF başkanlığı yapmaya devam eden Lagarde'ın analizin yazarının ECB umutlarını yeşertecek bir yönetim anlayışına sahip olacağı tartışmalıdır. Foreign Policy'in haber spotu şöyle: "Christine Lagarde yakında dünyadaki en önemli politika yapma pozisyonlardan birini alacak"... Bu, Avrupa Merkez Bankası (ECB)'nın değerlerini kaybeden ve parasal çıkarlar etrafında toplanan Avrupa Birliği'nin yeni patronu olacağını, 1803’te ABD Başkanı Thomas Jefferson’a Fransa'nın elindeki Louisiana bölgesini hektarı üç centten 15 milyon dolara satarak ABD’nin topraklarını iki katına çıkaran, 'Bir savaşı kazanmak için ne gerekir?' sorusuna ‘Para, para, para’ diyerek cevap veren Napolyon Bonaparte'ın ruhunun geri döndüğünü gösteriyor.
Seçkin Deniz, 06.07.2019

The ECB’s Changing of the Guard

"Euro bölgesini on yıl süren krizlerle yönlendirdikten sonra, Avrupa Merkez Bankası'nın önde gelen liderleri şimdi yola çıkıyor. Halefleri hem benzer hem de yeni zorluklarla karşılaşacaklar ve onlarla etkili bir şekilde yüzleşip yüzleşmeyecekleri, iş için doğru kadınları ve erkekleri seçmek Avrupa ulusal hükümetlerine bağlı olacak."

Bu ay, Avrupa Merkez Bankası, ayrılan baş ekonomisti Peter Praet'in onuruna düzenlenen bir kolokyuma ev sahipliği yaptı. 2008 mali krizinden ve sonraki Avrupa krizinden sonraki yıllarda ECB Başkanı Mario Draghi ile yakın bir şekilde çalışan Praet, herkesten daha fazla, bankanın yönetim kurulunu zor durumlarda ortak bir karara yönlendiren kişi olmuştur. Ayrılışı geçen yaz ayrılan Başkan Yardımcısı Vítor Constâncio'nun ardından geldi ve Ekim ayında Draghi ve Aralık ayında ECB yönetim kurulunun Benoit Coeuré'si  takip edecek.

2 Temmuz 2019 Salı

SA7796/SD1416: AB Taht Oyunları

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Uluslararası Yönetişim Yenilik Merkezi çalışanı, Alman ekonomi tarihi ve küreselleşme uzmanı ve Princeton Üniversitesi Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Harold James'a aittir ve "Avrupa'nın uzun süredir devam eden merkez sol ve merkez sağ kuvvetlerinden oluşan ikili yapısı kesinlikle sona erdi." şeklinde Mayıs 2019'da tamamlanan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarına yönelik kısa bir değerlendirme ve yeni parlamentonun oluşması sonrası Avrupa Birliği'nin sürebilmesi için yapılacaklara yönelik tavsiyeler içermektedir: "İlk olarak, Avusturya ve başka yerlerdeki popülist skandallardan doğru dersler almalı ve yolsuzluğun engellenmesine ulusal ve AB düzeyinde öncelik vermeli. Ayrıca, yeni parlamentonun ABD ve Rusya’nın baskısı karşısında siyasi gündemi belirlemesi, küresel enerji ve güvenlik sorunlarına koordineli bir AB yaklaşımı geliştirilmesine yardım etmesi gerekiyor. Bu tartışmalar yolsuzluk ve şeffaf olmayan etki tartışmasına da bağlanacak.". Seçimleri Game of Thrones hikayelerine benzeten Harold James, analizini "Taht Oyunları bitmiş olabilir, ancak AB'de yeni güç mücadeleleri daha yeni başlıyor. Avrupa Parlamentosu seçimleri, kıtanın siyasi alanını önemli bir oranda değiştirdi; geleneksel partiler yeniden bir araya gelmeye veya değişmeye mecbur kaldılar. Bundan sonra ne olacak, tahmin etmek çok zor." karamsar bir paragrafıyla sona erdirirken, Türkiye'nin özgüvenini kaybetmiş bir Avrupa Birliği karşısında alacağı stratejik tavrı düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Artık bu somut bir gerçek, Avrupa Birliği 2004'te olduğundan çok daha uzakta ve zayıf; Türkiye Avrupa Komisyon başkanlığı seçimleri için büyük tartışmalar yaşayan Avrupa Birliği'ni ABD-Rusya-Çin triosunun iştahına terk etmemelidir.
Seçkin Deniz, 02.07.2019

Game of EU Thrones

"Avrupa Parlamentosu seçimi, şaşırtıcı ve çoğu için tatmin edici olmayan bir sonuçla uzun ve karmaşık bir hikayeydi. Bununla birlikte, karışık sonuçlara rağmen, hem sol hem de sağ taraftaki geleneksel partileri içerecek olan yeni bir Avrupa siyasi düzeni ortaya çıkıyor gibi görünüyor."

26 Mayıs'ta sona eren Avrupa Parlamentosu seçimleri, şaşırtıcı ve pek çoğu için tatmin edici olmayan bir sonuçla uzun ve karmaşık bir Game of Thrones hikayesinin tekrarı oldu.  Thrones Game'de olduğu gibi bazı taraftarlar farklı bir final çağrısında bulunuyorlar. Yazarları kovmak ve senaryoyu yeniden yazmak istiyorlar.

25 Mayıs 2019 Cumartesi

SA7703/SD1388: AB'nin Dört Zorluğu

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, İspanya Dışişleri Eski Bakanı ve eski Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Dünya Bankası Grubu Genel Danışmanı, Georgetown Üniversitesi misafir öğretim görevlisi Ana Palacio'ya aittir ve 22-26 Mayıs 2016 tarihleri arasında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik endişeleri değerlendirmekte ve seçim sonuçları ne olursa olsun Avrupa Birliğini, ekonomik gerileme, liberal demokrasinin çökmesi, AB'yi oluşturan ülkelerde liberal-illeiberal bölünmesinin derinleşmesi ve Avrupa Birliği'nin bürokratik yapısal sorunları olarak dört önemli zorluğun beklediğini tescil etmektedir. Ana Palacio, gerekli tedbirlerin alınmaması halinde Avrupa Birliği projesinin çökeceğini söylemektedir: "YouGov ve Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin yaptığı ankete katılan 14 ülkenin 11'inde, katılımcıların çoğunluğu önümüzdeki 10-20 yıl içinde olası bir AB çöküşü beklediklerini söylüyorlar. Bir zamanlar değerlere dayalı küresel işbirliğine dair bir umut ışığı gibi görünen bir proje için, bu yıkıcı bir tersine dönüştür."
Seçkin Deniz, 25.05.2019


The EU’s Four Challenges

"Bir sonraki Avrupa Parlamentosu'nun koltuk kompozisyonu ne olursa olsun, zorunluluklar değişmeyecektir: AB kurumları alçak gönüllülükle ticaret yapmalı, dikkatlerini kendi güçlerine veya statülerine değil, temsil ettiklerini iddia ettikleri projeyi geliştirmeye ve güçlendirmeye odaklamalıdırlar. Başarısız olurlarsa, gelecekteki süreç daha tehlikeli bir hale gelecektir."

Bu yılki Avrupa Parlamentosu seçimleri aylarca stres üretti. Avrupa yanlısı merkez temsiliyyet gücüne sahip olacak mı? Vücut işlev göremeyecek kadar çökmüş mü? Milliyetçi-popülistlerin söz birliği her oturumu kontrolden çıkaracak mı?

24 Mayıs 2019 Cuma

SA7700/SD1387: Yarının Avrupası

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, AB Dış ve Güvenlik Politikası eski Yüksek Temsilcisi, eski NATO Genel Sekreteri ve eski İspanya Dışişleri Bakanı, ESADE Küresel Ekonomi ve Jeopolitik Merkezi Başkanı, Brookings Üyesi ve Dünya Ekonomik Forumu'nun Avrupa Küresel Gündem Konseyi üyesi İspanya vatandaşı Javier Solana'ya aittir ve 26 Mayıs 2019'da tamamlanacak olan Avrupa Birliği seçimlerine yönelik ciddi uyarılar içermektedir. Bu metin, ekonomik ve demografi olarak çökmüş, Birlik umutları tükenmiş, gelecek endişeleri artmış, yoksulluk ve işsizlik korkusu zirveye tırmanmış, ırkçı, göçmen ve İslam düşmanı bir Avrupa fotoğrafı çekmektedir. Avrupa Birliği seçimlerinde 'bir düşman' olarak tanımlanan ve sürekli tacize, tahkire uğrayan Türkiye, üye olmak istediği Avrupa Birliği'nden bu bağlamda en az 30 yıl ileridedir ve Avrupa Birliği'nin çöpe dönüşmüş varlığından alabileceği hiçbir şey olmadığını fark etmek ve gelecek politikalarını buna göre belirlemek zorundadır.
Seçkin Deniz, 24.05.2019


The Europe of Tomorrow
"İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra AB'nin barış ve refahın garantörü olarak rolünü vurgulamak hâlâ gerekli. Ancak bugünün AB’si bugünün savaş sonrası nesline hitap etmek istiyorsa, ek meşruiyet kaynakları sağlamalıdır."

Her beş yılda bir, Avrupa Birliği öz-farkındalık uygulamasına katılmaktadır. Avrupa Parlamentosu seçimleri aynada kendimize bakmamızı ve zamanın geçişini hissetmemizi sağlıyor. Ancak yaklaşmakta olan seçimler özel: bu seçimler mülteci krizinden, Brexit referandumundan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın seçilmesinden bu yana yapılacak olan ilk seçimler. Bu fırtınalı yıllarda, bakışlarımız sürekli aynaya odaklandı. Bu oylamadan sonra, yansımamız nihayet özlem duyduğumuz netliği elde edecektir.

30 Nisan 2019 Salı

SA7627/SD1368: Bir 'Proje' Olarak Avrupa'dan Gerçek Bir Politik Topluluğa

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Amsterdam Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, pazar entegrasyonunun devlet dışındaki demokratik etkilerine yönelik araştırmalar yapan doçent Marija Bartl'a aittir ve  Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un, “Avrupa sadece ekonomik bir pazar değil. Bu bir projedir." şeklindeki açıklamasına karşı geliştirilmiştir. Yazar, Macron'a itiraz etmekte, "AB'yi bir proje olarak sunmak, onu daha fazla inşâ çalışması gerektiren bitmemiş bir şey olarak çerçevelendirir. AB politikadan ziyade politikalarla ilgili bir varlık haline gelir; Macron’un “statüko ve istifa” korkusundan kaçınmak için daima ilerlemek ve büyümek gerekiyor."  ve  "Avrupa, ortak bir pazar oluşturmaya yönelik, “işlevsel” bir varlık olarak ortaya çıktı. Proje, ikincil plan ve umutlarla olsa da kalıcı barışı sağlamaktan siyasi bir birlik inşa etmeye kadar pek çok yatırım yaptı. Ve, hiç şüphesiz, çok ilerleme kaydetti." diyerek konuyu sınırlandırmayı ve sorunu netleştirmeyi tercih etmektedir: "Bununla birlikte, bu başarı karanlık yüzü olmadan gerçekleşmemiştir. Birçok yorumcu, son yıllardaki “yayılmanın”, AB’nin rekabet edebilirliği, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini veya “serbestleştirilmesini” ve entegrasyonun ana araçları olarak “işgücü piyasalarının esnekleştirilmesini” kullanması koşuluyla “neoliberal bir tat” edindiğini söylüyor." Başlangıçta bir pazar ve çıkar birliği olarak ortaya çıkan Avrupa Birliği'nin teknokratik ilerlemelerle amaçlanan rotadan uzaklaştığını söylüyor ve saydığı beş yolla elde edilmiş bir kombinasyonla Avrupa'yı politik bir topluluğa dönüştürmeyi teklif ediyor: "AB yaşadığı muazzam genişlemeye rağmen, niteliksel olarak değişmedi; bir projeden, yön veya hedef sorusunun anlamsızlaştığı politik bir topluluğa dönüşmedi."  26 Mayıs 2019'da yapılacak olan Avrupa parlamentosu seçimleri yaklaştıkça Türkiye karşıtlığının arttığı bir Avrupa Birliği'ne üye olmamakla ilgili kararımızı netleştirmemiz ve Avrupa Birliği'nin üyelik görüşmelerini, tazminata mahkum edilmememiz için tek taraflı olarak resmen sonlandırmasını beklememiz gerekiyor.
Seçkin Deniz, 30.04.2019

From Europe-as-project to a real political community

"Europe 2025 seri yayınlarına devam eden Marija Bartl, Avrupa Birliği'nin bir 'proje' olma metaforunun pazar entegrasyonunu önlediğini ve bir Avrupa kamusal alanın ortaya çıkmasını önlediğini savunuyor."

Son dönemlerde Avrupa’nın geniş kapsamlı izleyicisi olan yüksek tirajlı bir programda, Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron şunları söylüyor: “Avrupa sadece ekonomik bir pazar değil. Bu bir projedir. ' Bunu yaparken, Avrupa Birliği'ni mevcut çıkmazının ötesine taşımayı; tehdit etmek yerine koruyan bir Avrupa'ya, tüm vatandaşları için bir ilerleme Avrupasına dönüştürmeyi umuyor. Oysa bu dil, paradoksal olarak Macron'un özlemlerini gerçekleştiren birliğin önünde duran Avrupa hayalimiz hakkında derinden sorunlu bir şey ortaya koyuyor.

18 Nisan 2019 Perşembe

SA7594/SD1354: Enflasyon Olmadan Yeşil Euro (Para)

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, LSE Avrupa Enstitüsü Avrupa Ekonomi Politikasındaki John Paulson başkanı, (Leuven Üniversitesi) uluslararası ekonomi profesörü Paul De Grauwe'ye aittir ve şu sıralarda Avrupa Birliği'nde sayılan belli başlı sorunlardan en büyüğü olarak Çevre sorunlarını ve hava kirliliğini gidermeye yönelik yatırımların finansmanının nasıl sağlanacağına dair değerlendirmeler içermektedir. Yazar'a göre, Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından (karşılıksız olarak) yaratılan para çevre yatırımlarını finanse etmek için kullanıldığında enflasyon yükselecek ve sonuç olarak amaçlanan yatırımlar gerçekleşmeyecektir. Paul De Grauwe'nin ilk teklifi şudur: "Çevre projelerini finanse etmek için verilen eski tahviller yeni 'çevre tahvilleri' ile değiştirebilir. Bunu yaparken, ECB yeni para yaratmış olmayacak. Sadece yeniden yönlendirilen para çevresel projelere doğru akacaktır. Toplam para miktarı aynı kalacağından, ek enflasyon riski yoktur."  İkinci teklifi ise şöyle; "Bir çıkış yolu da Avrupa makamlarının Avrupa Yatırım Bankası'na (EIB) 1.000 milyar Euro değerindeki çevresel yatırımın finanse edilmesi için yetki vermesi olacaktır. Bu siyasi otoriteler EIB'ye çevresel öncelikler hakkında kılavuz ekleyebilirler. EIB, bu yatırımların finansmanında kullanılmak üzere gerekli kaynakları elde etmek için tahvil ihraç edecektir. ECB, EIB tahvillerini, eski tahvillerin bilanço tarihinde sona ermesiyle eş zamanlı bir şekilde belirlenen bir hızda satın alır. Bu şekilde ECB, enflasyonu körüklemeden 'yeşil para' yaratmış olur." Avrupa, sosyal hakların iyileştirilmesi ve çevre yatırımlarının finansmanı konusunda çok yoğun tartışmalara sahne olurken, aynı zamanda derinleşen işsizlik, artan yoksullukla boğuşmaktadır. Avrupa Kurumlarının yaşadığı bu yetersizlik duygusu sorumluluk almamaktaki ısrarcı tutumu sorunları çözmekten ziyade daha da derinleştirmekte ve ulusalcıların, aşırı sağcıların ve ırkçıların tepkisel yükselişine neden olmaktadır. Sonuç olarak, Avrupa derin çöküşe doğru geri döndürülemez bir türbülansa girmiş durumdadır...
Seçkin Deniz, 18.04.2019

Green money without inflation

"Avrupa'da ekolojik bir geçişi 'yeşil para' tahvilleriyle finanse etmek ekonomik olarak mazur görülebilir."

Merkez bankası tarafından yaratılan para, çevre yatırımlarını finanse etmek için ne ölçüde kullanılabilir? Bu, bugün sıkça sorulan bir soru. Yeşil aktivistler, merkez bankasının -ve özellikle Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB)- para basımı yoluyla çevresel yatırımların finansmanını teşvik etmesi gerektiği konusundaki fikirlerini coşkuyla anlatıyorlar.

9 Nisan 2019 Salı

SA7569/SD1344: Avrupa Parlamentosu Seçimleri: Tehlikeli Zamanlarda Yeni Tepkiler

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu genel sekreter yardımcısı Katja Lehto-Komulainen'e aittir ve Mayıs 2019'da yapılacak Avrupa parlamentosu seçimlerinde aşırı milliyetçiler ve Avrupa karşıtlarının parlamentoda çoğunluğu sağlayacak şekilde milletvekili seçmesinin neden engellenmesi gerektiğini anlatmaya, işçileri etkileyecek bir söylem üretmeye ve (Türkiye'de 7 Haziran 2015, 16 Nisan 2017, 24 Haziran 2018, 31 Mart 2019 seçimlerinde CHP-HDP-İP-SP-PKK-FETÖ ittifakına benzer) sonuç alıcı yeni-büyük ittifakların ortaya çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır. Yazarın Avrupa Birliği'nin bugüne dek ürettiği politikaların sonucu olarak (vaat ettiklerinin aksine) ortaya çıkan iklim değişikliği ve çevre kirliliği ile mücadele, eşitsizliğin artması, çokuluslu şirketlerin tekel gücü veya vergi kaçakçılığı, dijitalleşmenin yönetimi, terörle mücadele, siber suç veya sahte (fake) haberler gibi sorunların çözümü için yine Avrupa Birliği yanlısı milletvekillerinin seçilmesi için çaba göstermesi trajiktir ve umutsuz bir vak'adır; Avrupa için yeniden 'Birlik' olmak artık bir rüyadır... Satanist/Masonik Küresel Liberalizmin ABD-AB eliyle ürettiği vahşet, sömürü, yoksulluk, çevre kirliği, savaşlar ve göç, ABD ve Avrupa'da işsizliğin artmasına ve refahın azalmasına neden olmuştur. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu genel sekreter yardımcısı Katja Lehto-Komulainen'in, sendikalar olarak inisiyatif alma çabası bir zamanlar (28 Şubat 1997 süreci) Türkiye'de '5'li Çete' olarak adlandırılan, TOBB, DİSK, Türk-İş, TİSK, TESK gibi sendika ve birliklerin demokrasiyi askıya alan askeri darbeye destek veren süper zenginlerin çıkarları lehine, işçilerin ve halkın aleyhine çabalarını hatırlatmaktadır. Mayıs 2019'daki Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa Kıtası'nı parçalarına ayıracak ve tek tip bürokratik-teknokrat-vizyonsuz Avrupa tarihe gömülecektir.
Seçkin Deniz, 09.04.2019

European Parliament elections: new responses in dangerous times

"Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, önümüzdeki beş yıl boyunca ilerlemeyi engelleyecek büyük bir popülist blok ortaya çıkabilir. Bunu önlemek için büyük bir seferberlik gerekiyor."

Mayıs 2019’da Avrupa Parlamentosu için yapılacak seçimler, önceki Avrupa Parlamentosu seçimleri gibi olmayacak; muhtemelen 40 yıl önce yapılan ilk doğrudan seçimlerden bu yana en önemli seçimler.

17 Mart 2019 Pazar

SA7515/SD1318: Avrupa Parlamentosu Seçimleri; 'Avrupa Ruhu' için Mücadele Etmek?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Avrupa Enstitüsü AB siyaseti LSE üyesi Miriam Sorace'a aittir ve Mayıs 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine ilişkin anketleri, parti manifestolarını, ittifak çalışmaları yapan sağcı, liberal partileri ve oluşan grupları, muhtemel seçim sonuçlarını ve bu sonuçlara bağlı olarak Avrupa Ruhu olarak tanımlanan Avrupa Birliği yanlısı parlamentonun oluşup oluşmayacağını değerlendirmektedir. Türkiye'nin Avrupa'daki kutuplaşmaları doğru okuması ve stratejik bir yaklaşım belirleyerek bu gruplarla ilişkisini kontrollü olarak sürdürmesi gerekmektedir.
Seçkin Deniz, 17.03.2019

European Parliament elections—battle for ‘Europe’s soul’?

"Avrupa Parlamentosu seçim kampanyaları tüm hızıyla sürüyor; ana Avrupa parti gruplarının platformlarının ve önümüzdeki beş yıl içinde AB için siyasi sonuçlarının neler olabileceğinin detaylı bir analizi."

Aralık ayındaki Avrupa Sosyalistleri Partisi kongresinde yaptığı konuşmada, KİH'in şu anki baş adayı Frans Timmermans, bu seçimleri 'Avrupa'nın ruhu' olarak nitelendirdi. Euroseptik (Avrupa Şüphecileri) kuvvetler 2014 seçimlerinde önemli kazanımlar elde etti ve bir sonraki seçimde de sandalye paylarını arttırmaya odaklandı. Açıkça Avrupa yanlısı güçlerin de seçim desteğinde önemli kazanımlar sağladığı görülüyor ve yeni Avrupa yanlısı güçler de oluşuyor (örneğin, İtalyan Daha Fazla Avrupa  partisi veya pan-Avrupa  Volt'u ). 'AB kurumları ve yetkiler'i konusunda açık pozisyon alanlar arttıkça (geçmişte AB karşıtı oyuncular tarafından tekelleştirildi), nihayet AB'de siyasi çekişme dönemine giriyor olabiliriz. Sırasıyla, daha az ve daha fazla Avrupa isteyen güçler tarafından baskı altına alınan 2019 seçim sonuçları bu nedenle önümüzdeki yıllarda AB'nin niteliğini belirleme potansiyeline sahiptir.

14 Mart 2019 Perşembe

SA7508/SD1317: Avrupa Birliği'nde Sosyal Hoşnutsuzluk ve Demokrasi

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, İtalyan Avrupa Federalist Hareketi'nin eski başkanı ve Avrupa Federalistleri Birliği'nin onur üyesi, Pavia Üniversitesi uluslararası politik ekonomi profesörü, Avrupa Birliği yanlısı Guido Montani'ye aittir ve büyük bir panikle Mayıs 2018'deki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Milliyetçilerin ve Avrupa karşıtlarının parlamentoda çoğunluğu ele geçirdiğinde neler olacağına dair korkular üretmekte ve ilerici olarak tanımladığı Avrupa yanlısı partilere yönelik çağrılar yapmaktadır. Guido Montani,"Geleneksel Avrupa güçleri dizlerinin üzerinde çökmüş gözüküyor. Siyasi liderler, Avrupa yanlısı olmanın anlamını aktarmakta yetersiz görünüyorlar. Hükümetler, yıllarca ekonomik ve parasal birlikte reformu ve bir Avrupa savunma gücü ve bir Avrupa dış politikası oluşturmayı tartıştılar, ancak gerçek reformlar yürürlüğe girmedi." şeklindeki tesbitinden sonra, "Eğer böyle devam ederse, Avrupa yanlısı partiler Mayıs ayında ezici bir seçim yenilgisi yaşayacaklar. Sonunda bir tarihsel döngünün sona erdiğini kabul etmenin zamanı geldi. Amerika Birleşik Devletleri tarafından savaş sonrası dönemde yaratılan uluslararası düzen geri dönüşü olmayan bir krize girmiştir. Donald Trump'ın başkan olarak yaptığı tek şey, zaten kaynayan kazanın kapağını kaldırmak." diyerek gerçeği itiraf etmekte ve son uyarısını yaparak tarihi gerçeği acı çekerek ilan etmektedir: "Avrupa demokrasisi ve ulusal demokrasi ortak bir kaderi paylaşıyor: ya birlikte zenginleşecekler veya birlikte yok olacaklar."
Seçkin Deniz, 14.03.2019

Social discontent and democracy in the EU

"Avrupa vatandaşları bir dönüm noktasındalar. Mayıs’taki parlamento seçimlerinden sonra, AB’de demokrasi bir adım öteye gidebilir ya da popülistler karanlık bir tarihi tekrarlayabilirler."

Barışçıl protestolar meşrudur ve politikacıların onları dinleyip yanıtlama görevi var. Ne var ki, Avrupa'daki son toplumsal isyanlar derin köklere sahiptir. Bu isyanlar AB’nin küreselleşmenin getirdiği zorluklara, çokuluslu şirketlerin yükselişine, yeni teknolojilere ve kontrolsüz göç akımlarına güvenilir bir cevap verememesinin sonucudur; on yıl sonra bile birçok Avrupa ülkesinin henüz atlatamadığı 2008 finansal krizinin yanlış yönetilmesinden bahsetmiyorum.

12 Mart 2019 Salı

SA7501/SD1315: İngiltere'den Bir Tartışma: "Sol'un Yaşadığı Krize Karşı Koymak"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz 'Kentimiz: Göçmenler ve Modern Birmingham'ın İnşâsı (Sınırsız)' adlı kitabın solcu yazarı Jon Bloomfield'e aittir ve Eski ABD başkanı Bill Clinton ve 'üçüncü yol' şeklinde özetlenen İngiliz eski liderlerinden Tony Blair'in sağcı ya da solcu olmayan felsefesinin ve düşüncesinin çöktüğünü; solun gerilemesine yönelik eleştirilerde bulunanların, İngiltere'de ve Avrupa'da, son 20 yılda işçi sınıfı hanehalklarının maddi durumlarının daha da kötüleşmesi, "reel gelirlerde azalma, düşük vasıflı, gündelik işlerin artması ve kamu hizmetlerinin çökmesi" gibi sorunlara odaklanmak yerine, iddia edilen “kültürel” kaygılara ve yerli beyaz nüfusun “korkularına” odaklandıklarını belirtmekte, İşçi Partisi ve Avrupalı benzerlerinin işçilerin haklarını küresel sistemle uzlaştıkları için savunmaktan vazgeçmeleri üzerine, alanın bu değişim için “kültürel”, “ırksal” ve “milliyetçi” açıklamalar bulmaları için her çeşit sağcı popüliste açıldığını iddia etmektedir. Jon Bloomfield Sol'un yaşadığı krize karşı koymak için sosyal-demokrat ve sosyalist partilerin, ilk adım olarak "istemeyerek kucakladıkları hiper-küreselleşme felsefesini açıkça reddetmeleri", ikinci adım olarak, "işgücü piyasasında ve küreselleşme dünyasının geçtiği kasabalarda en istikrarsız durumda olanların ekonomik ve sosyal kaygılarını ele almak için özel olarak tasarlanmış politikalar sunmaları" ve üçüncü olarak da  "solun göç konusunda olumlu bir vizyon sunması" gerektiğini söylemekte ve "Modern dünyanın bir gerçeğidir. 1950'lerin monokültürel dünyasına, en azından Avrupa kentlerinde geri dönüş yoktur." diyerek umutsuz bir şekilde yeni bir yol haritası açıklamaktadır. Avrupa bir bütün olarak çöküşün eşiğinde, neyi nasıl tartışması gerektiğini bilmeden kaosa doğru sürüklenmektedir. Türkiye ABD ve Avrupa'dan ihraç edilmek istenen bu satanist kaosa karşı stratejik bir perspektifle gerekli tedbirleri almak zorundadır. Çünkü Avrupa ve ABD artık yaşadığı krizlerle dünyanın bütün ülkeleri için büyük tehdit haline gelmiş durumdadırlar. ABD ve Avrupa tarafından ekonomik ambargo uygulanan, seçilmiş devlet başkanını illegal darbelerle görevden uzaklaştırmak için kaos üretilen ve en son elektrik sistemi çökertilen Venezuela tehdit altındaki dünya için somut, canlı ve şu an gözlenen bir örnektir. ABD ve Avrupa seçkinleri kendileri dışındaki insanlık unsurlarını diledikleri gibi yönetmek ve ezmeye devam etmek istemektedirler. Buna izin veremeyiz.
Seçkin Deniz, 12.03.2019


Countering the crisis of the left

"Sosyal demokrasi, seçmenlerini yabancı düşmanı sloganlarla kışkırtan popülistlerle mücadele etmeli mi? Solun krizi, bunun yerine sosyal güvensizliğe olumlu bir alternatif gerektiriyor."

Bunlar, Avrupa genelinde sol için korkunç zamanlar. Sol neredeyse her yerde oy ve entelektüel destek kaybediyor. Sosyal demokrat partiler için bu çöküş çoğu zaman felakete dönüştü; Polonya, Macaristan ve Yunanistan'da yok edildiler; Hollanda genel seçimlerinde ve Fransa başkanlık yarışmasında silindiler; Almanya'da acımasızca aşağı doğru dolanıp İtalya'daki işçi sınıfı desteğinin büyük bölümünü kaybettiler. İki ana istisna var: Jeremy Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi’nin ‘üçüncü yol’un ortodoksisinden açıkça ayrıldığı İngiltere ve sosyalistlerin sadece politika arenada değil, politik olarak da soldan iki partiyle koalisyona girdiği Portekiz.

10 Mart 2019 Pazar

SA7497/SD1312: Vahşi Liberal Demokratlar Öfkeli: "Demokrasi Cızırtıları; Baskı Altında İyi Yönetişim"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin,1977'de, Gütersloh-Almanya'da, babası bir Hitler-SS destekçisi olan Reinhard Mohn (Forbes'in Mart 2009 listesine göre dünyanın en zengin 261. ailesi olan Mohn ve ailesi 2,5 milyar dolarlık servete sahip; Amerikan kitap kulübü, İspanya'da 1962'de Círculo de Lectores (Okuyucu Dairesi) Bantam Books, Doubleday ve Random House; Arista Records  ve Alman RTL Televizyonu ve İngiliz Canal5 radyo ve televizyon zincirleri sahibi; 3 Ekim 2009'da 88 yaşında öldü) tarafından kurulan Bertelsmann Foundation-Bertelsmann Stiftung-Bertelsmann Vakfı'nın Sürdürülebilir Yönetişim Göstergeleri (SGI) projesinin proje yöneticisi, Potsdam Politika ve Yönetim Merkezi üyesi Christof Schiller'a aittir ve küresel olarak bütün değerleri yok ettiği için yok olan Liberal Demokrasi merkezli eleştiriler yapmakta ve Bertelsmann Vakfı'nın OECD ve Avrupa Birliği üyesi 41 ülkede yaptığı 2018 araştırmasında elde ettiğini iddia ettiği "Demokrasi standartlarının aşındırılması ve artan politik kutuplaşma, sürdürülebilir reformların uygulanmasını ciddi şekilde engellemektedir." bulgusuna odaklanarak, "Rapor, birçok batılı sanayi ülkesinde demokrasinin kalitesinin azaldığını, ankete katılan ülkelerin 26'sındaki demokratik standartların, dört yıl öncesine ait benzer verilerle karşılaştırıldığında azaldığını gösteriyor."  demesine rağmen ABD, Polonya, Meksika, Macaristan ve Türkiye'ye yönelik eleştirileri belirginleştirmekte ve üç ülkeyi suçlamaktadır: "ABD, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerdeki hükümetler, fikir birliği yapmak yerine kasten sosyal gerilimleri teşvik ediyorlar."  Christof Schiller, ABD, Macaristan ve Türkiye hükümetlerini kendileri ile işbirliği yapmamakla suçlarken bu hükümetleri destekleyen halkları da aşağılamaya devam etmektedir: "Polonya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde, örneğin, demokratik standartlar düşerken bile vatandaşların hükümetlerine olan güvenleri arttı. Dolayısıyla, temel demokratik değerler, nüfusun politik bilincine yeterince bağlı görünmemektedir."  Christof Schiller, Liberal Demokrasi maskesinin altında vahşi kapitalizmin, ultra zenginlerin dünyanın bütün insanlarına karşı yürüttüğü Vahşi Faşizm'in artık tepkiyle karşılandığını görmezden gelerek, Masonik-Satanist Eski Dünya Düzeni'nin köleleştirici, değersizleştirici stratejilerinin sürdürülemez olduğunu gördüğü için öfkelenmekte ve asıl kaygısının ne olduğunu açıkça ifade etmektedir: "Macaristan, Polonya veya Türkiye'de, örneğin iktidarda olanların, yasal olarak belirlenmiş danışma prosedürlerini kasıtlı olarak engellediğini veya karar alma sürecindeki kilit aktörleri hariç tuttuğunu göstermektedir." 'Danışma prosedürlerinden ve karar alma süreçlerindeki kilit aktörler'den neyi ve kimi kastettiğini, Küresel düzenin vakıflar-dernekler aracılığı ile hükümetler üzerinde kurduğu baskının işe yaramadığını net bir şekilde anladığımız günümüz dünyasında, Liberal Demokrasi vaizlerinin ürettiği demokratik standartlarda seçilmiş olan, ancak küresel düzene itaat etmeyen ve halkının çıkarlarını öne çıkaran her liderin ve onu seçen halkın hedefe konduğu, terör, askeri-bürokratik-yargısal darbe, ekonomik ambargo gibi ahlak dışı saldırılara maruz kaldığı (Türkiye, Brezilya, Arjantin, Mısır, Venezuela, Pakistan, vs) ve yine Liberal Demokrasi pazarlamacıları olarak tanınan bu vakıfların kendilerine itaat eden asker-sivil diktatörlere (Sisi, Esat, Muhammed Bin Selman, Hamaney, Obama, Merkel, Macron, Putin) yönelik hiçbir eleştiri getirmedikleri, aksine onlar için kırmızı halılı karşılama törenleri düzenledikleri görülmektedir. Bertelsmann Vakfı'nın Küresel Düzen'in etkin bir tetikçisi olarak (karar alma süreçlerindeki kilit aktörler) 15 Temmuz 2016'da Türkiye'de askerî darbe yapan  ve halen saldırılarına Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin desteği ile devam eden FETÖ ile ilişkisine birçok örnek verilebilir. 15 Temmuzdan yaklaşık iki buçuk ay önce 4 Mayıs 2016'da yayınlanan Milliyet haberi: "Kilis Valisi Süleyman Tapsız, Alman Bertelsmann Vakfı Ortadoğu Masası Başkanı ve aynı zamanda Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Danışmanı Christian-Peter Hanelt’i makamında kabul etti."  17.01.2017 tarihli Sputnik haberi: "Kilisli İşadamları Derneği (KİADER) Genel Sekreteri Hasan Ayaz, dönemin Kilis Valisi olan ve halen Karaman Valisi olarak görevde bulunan Süleyman Tapsız’a Fethullah Gülen’in takke hediye ettiğini öne sürdü. Savcılık, 35 şüpheliye ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ suçundan dava açtı." FETÖ ile mücadeleye öfkelenen Alman Bertelsmann Vakfı'nın açıklamasının yer aldığı 09.10 2018 tarihli Sputnik haberi: "Alman Bertelsmann Vakfı: Demokrasi kalitesinde Türkiye son sırada."  Bütün bunlar açık bir şekilde göstermektedir ki; 'Liberal Demokrasi' maskesi altında satanist-masonik dünya düzeninin kaygıları pazarlanmaktadır ve bu kaygılara hizmet eden özgürlük düşmanı her türlü terör örgütü, vakıf-dernek, sivil, askerî kuruluş, kurum ya da hükümet değerli ve anlamlı olarak korunmakta ve yüceltilmekte, buna karşılık halkının ve ülkesinin çıkarlarını gözeten, bireysel ve demokratik özgürlüklere 'gerçekten' önem veren her tür kişi ve kurum değersiz ve anlamsız bulunarak aşağılanmakta, itirbarsızlaştırılmakta veya yok edilmektedir. Bu bir savaştır ve Türkiye bu savaşta şeytanın ve kölelerinin karşısında konumlanmıştır. Aşağıdaki metni bu perspektifle okuduğunuzda daha iyi anlayacağınızı düşünüyoruz. Bu nedenle başlığa 'Vahşi Liberal Demokratlar Öfkeli' eki yapma gereği hissettik.
Seçkin Deniz, 10.03.2019

Democracy splutters—good governance under pressure

"Siyasi kutuplaşma ve azalan demokratik standartlar arasında OECD ve AB ülkeleri, küreselleşme, sosyal eşitsizlik ve iklim bozulma talebi gibi iyi yönetişim zorluklarını devam ettirebilir mi?"

Demokrasi standartlarının aşındırılması ve artan politik kutuplaşma, sürdürülebilir reformların uygulanmasını ciddi şekilde engellemektedir. Bu, Bertelsmann Vakfı tarafından Sürdürülebilir Yönetişim Göstergeleri (SGI) 2018 çalışmasındaki ana bulgulardan biridir.

21 Şubat 2019 Perşembe

SA7462/SD1294: Avrupa'yı Demokratikleştirmek: Vergilendirerek mi, Borçlandırarak mı?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Avrupa Birliği'ndeki büyük tartışmaların başladığı ve sürdüğü bir dönemde 7 ekonomist, hukukçu ve siyaset bilimci akademisyenin ortak çalışması olarak yayınlanan, 10 Aralık 2018'de başlattıkları Avrupa'nın Demokratikleşmesi için bir Manifesto ile  Yunanistan eski maliye bakanı Yanis Varoufakis'in 13 Aralık'ta, The Guardian'da yayınlanan, “Yeşil Yeni Anlaşmasını- Green New Deal”, anlaşması arasındaki farkları tartışmaktadır. Yedi yazar yeni vergilerin konmasını ve %80'i yeniden seçilmiş bir Avrupa Birliği Meclisi tarafından denetlenen Avrupa'da mali, sosyal ve çevresel adalet için gerçek bir politikanın oluşturulmasını sağlayan bir anlaşma ve bütçe sağlanmasını bir proje olarak ortaya koyduklarını, Varoufakis'in planında ise vergi yerine borçlanmanın temel alındığını, teknokrasinin öne çıkarıldığını, teknokratların yönettiği Avrupa'nın yaşadığı sorunlardan ders çıkarılması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Türkiye olarak bu tartışmalardan çıkarmamız gereken çok büyük dersler bulunuyor; öncelikle Avrupa Birliği artık bir birlik değil, 'batmak üzere olan bir gemi'; herkes kendi ülkesini ve çıkarlarını kurtarabilecek bir yol arayışında, ancak böyle bir yol bulunması artık imkansız... Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik gibi bir hedeften ziyade 'bir ortak' olarak yeni yollar bulması artık bir gereklilikten daha fazla zorunluluktur. Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye raportörü Kati Piri'nin 'Avrupa Birliği'nin Türkiye ile katılım müzakerelerini resmen askıya alması' önerisini 20 Şubat 2019'da onayladı; müzakerelerin askıya alınması önerisi, 7'ye karşı 47 oyla kabul edildi. 10 üye ise çekimser kaldı. AP'deki Hristiyan Demokrat grup üyesi Hollandalı parlamenter Esther de Lange de, "Türkiye ile müzakerelerin fişinin kalıcı olarak çekilmesini" istedi. De Lange, AB ve Türkiye'nin bir işbirliği üzerinde çalışması gerektiğini savundu. Türkiye bunu fırsata çevirmelidir...
Seçkin Deniz, 21.02.2019

Democratising Europe: by taxation or by debt?

"Avrupa'nın krizden çıkması için ortak eylem sorununu çözmesi gerekiyor. Mali kapasiteyle Avrupa'yı demokratikleştirmek, parasal gevşemeden daha iyidir."

10 Aralık 2018'de, 120 Avrupa siyasetçisi ve akademisyeni ile birlikte, Avrupa'nın Demokratikleşmesi için bir Manifesto ile imza kampanyası başlattık. Manifesto ilan edildikten bu yana 110.000'den fazla imza atıldı ve halen daha fazlası için açık. Manifesto Avrupa Birliği Meclisi kurmak isteyen ülkelerin ve Avrupa'da mali, sosyal ve çevresel adalet için gerçek bir politikanın oluşturulmasını sağlayan bir anlaşma ve bütçe sağlanmasını bir proje içermektedir; hepsi web sitesinde çok dilli olarak mevcuttur.

19 Şubat 2019 Salı

SA7455/SD1292: Jürgen Habermas: Avrupa için “Yeni” Bakış Açıları- “New” Perspectives For Europe-

Sonsuz Ark'ın Notu:
 Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Eleştirel kuram ve Amerikan pragmatizmi geleneğine mensup, Yeni-Marksist çalışmalarla tanınan, Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci, Jürgen Habermas'ın Bad Homburg Goethe Üniversitesi (Frankfurt) Humanities College'da, 21 Eylül 2018'de “Avrupa İçin Yeni Perspektifler” konulu bir konferansta yaptığı konuşmanın bir özetidir. Metin dikkatle irdelenirse Habermas'ın Avrupa Birliği adına yaşadığı umutsuzluğun, karamsarlığın derinliği görülecektir... Habermas, Avrupa Birliği'ndeki dağılmayı durduran ana etkenin para birliğinin sağladığı borç krizini yönetme imkanı olduğunu savunmakta ve "Ancak zaten sağduyulu deneyimler bize Avrupa entegrasyon sürecinin tehlikeli bir düşüş eğrisini izlediğini söylüyor. Sadece çok geç olduğunda, geri dönüşü olmayan bir noktayı kabul edersiniz." diyerek umut etmekten başka yapılacak fazla bir şey kalmadığını ifade etmektedir. Konuşmanın ayrıntıları bitmiş bir evliliğin, birlikteliğin henüz süren bencilce mâli dedikoduları gibi algılanmaktadır.
Seçkin Deniz, 19.02.2019

“New” Perspectives For Europe

Avrupa’yı Yeni Perspektifler hakkında konuşmaya davet ediyorum, ancak yeni perspektifler başarısız oluyor ve Avrupa’nın temelini dahi etkileyen 
Trumpian çürüme eski perspektiflerimi ciddi olarak sorgulamama neden oluyor. Kuşkusuz, önemli ölçüde değişen bir dünyanın durumuna bağlı riskler halkların bilinçlendirilmesinde etkili olmuştur ve Avrupa ile ilgili bakış açılarını değiştirmiştir. Ayrıca, daha geniş çaplı bir şekilde halkların dikkatini, Avrupa ülkelerinin şimdiye kadar şüphesiz bir şekilde ülkelerinde hissettikleri küresel bağlama yönelttiler. Genel olarak Avrupa ülkeleri kamuoyunda yeni zorlukların her bir ülkeyi aynı şekilde etkilediği ve bu nedenle yeni zorlukların birlikte en iyi şekilde aşılabileceği algısı artmıştır. Bu, gerçekten de, politik olarak etkili bir Avrupa için yaygın bir isteği güçlendirmektedir.

17 Şubat 2019 Pazar

SA7450/SD1289: Avrupa Hafızasının Kaybı -The Loss of European Memory-

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız Sheffield Üniversitesi siyaset-uluslararası ilişkiler profesörü Peter J Verovšek'e ait  'tespit ve öneri' merkezli metnin bilimsel bir değeri olduğunu söylemek zordur. Milletlerin Küresel düzenin efendilerine karşı haklarını koruyan taleplerini Faşizm olarak tanımlayan ve bu taleplere karşı ikinci dünya savaşı sonrası kurulan Küresel Düzen'e ait uluslararası kuruluşları 'milliyetçi kavramları' sınırlamaya çağırarak daha üst seviyede bir faşizmi norm olarak dayatan bir yaklaşımı bilimsel olarak değerlendirmek imkansızdır. Türkiye'de de Küresel Düzenle ilişikleri belirginleşmiş benzerlerinin sıklıkla dile getirdiği gibi 'Demokrasi, seçimlerden ve çoğunluk kurallarından daha fazlasıdır' diyen Profesör Peter J Verovšek, "Liberal demokrasi için uluslararası bir çerçeve, ikinci dünya savaşından sonra yaratılan küresel düzenin temel amacıydı. Uluslararası kuruluşların, Faşizmin Batı Avrupa’daki ana akım politikalara gerçekçi bir siyasi alternatif olarak geri dönmesi karşısında, halkın egemenliği ile ilgili milliyetçi kavramları şimdi her zamankinden daha fazla sınırlaması şarttır." derken 'Küresel Faşizm'i göreve çağırmaktadır. Social Europe'ın bütün yayınlarında olduğu gibi, dünyayı kan-savaş alanına dönüştüren sömürgeci aile-şirket faşizminin  uluslararası kuruluşlar eliyle tesisi Küresel Düzen olarak esas kabul edilmekte, bunun dışındaki bütün ulus bazlı refah talepleri abartılı bir şekilde faşizm olarak tanımlanmakta ve Avrupa'yı geçmişteki savaşla korkutmaktadır. Oysa Küresel Düzen'i tesis eden masonik-satanist güç birinci ve ikinci dünya savaşlarının altyapısını hazırlamış ve savaşı baştan sona finanse ederek Avrupa'yı ve dünyayı dilediği gibi şekillendirmiştir. Bugün yaşanan kaos Küresel Düzen'in eseridir. Küresel Düzen'in bir diğer kurbanı olan Türkiye'de yaşanan CHP-HDP-İP-SP-FETÖ-PKK gibi her biri farklı veya zıt siyasi temeller üzerine konumlanmış yapıların ittifakı da bu temel üzere değerlendirilmelidir. Bahse konu bu yapılar, parti, terör örgütü, cemaat, dernek vb maskeler altında Küresel Düzen'in bütün emirlerini uygulayan istikrarsızlaştırıcı, refahı azaltıcı ve aile-şirket sömürülerinin sürmesini sağlayan unsurlar olarak kurulmuş ve işlevsellikleri arttırılmış, 2002 sonrası dönemde Erdoğan liderliğindeki Ak Parti'nin ve 15 Temmuz ABD-AB-NATO-FETÖ darbesi sonrası Bahçeli liderliğindeki MHP'nin karşısına çıkarılmışlardır. Liberal Demokrasi adı altında pazarlanan Küresel Faşizm, bugün yok ettiği Irak, Suriye, Yemen, Libya, Afganistan, Mısır, Brezilya ve Arjantin gibi Venezula'yı hedef almaktadır...
Seçkin Deniz, 17.02.2019

The loss of European memory

"Demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılık, Avrupa'nın faşizme cevabıydı. Avrupa belleğindeki bu kayıp, yeniden canlanan popülizmin tam ortasında gerçek tehlikeler arz ediyor."


Büyük Buhran'dan (1929-1939) bu yana yaşanan büyük derin ekonomik gerileme, savaşlar arası yıllarda faşizmin yükselişine neden olandan farklı olarak demokratik bir meşruiyet krizi yarattı. Savaş sonrası dönemde (1945-1989), liberal demokrasinin ekonomik başarısının yanı sıra savaşların ortak anıları, neo-faşist hareketlerin politik olarak marjinal kalmasını sağladı. Bununla birlikte, Büyük Durgunluk (2007-13) uygulanabilir bir politik alternatif olarak aşırı-uç hakları yeniden canlandırdı. Chine Miéville, şu andaki düşüncelerini yansıtırken şunları söylüyor: “Yaşayan hafızada faşist olmak için daha iyi bir zaman bulamazsınız. Biz bir ütopyada yaşıyoruz: bu sadece bize ait değil."

27 Ocak 2019 Pazar

SA7394/SD1259: Eşitsizliğin İsveç Yüzü- The Swedish Face of İnequality-

Sonsuz Ark'ın Notu:
Stockholm merkezli düşünce kuruluşu Arena Idé'de araştırma başkanı, günlük dijital gazete Dagens Arena yazarı ve İsveç Dışişleri Bakanlığı'nda siyasi danışman ve konuşma yazarı olmak gibi bir geçmişe sahip olan Lisa Pelling'e ait olan aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz bize çarpıcı bir gerçeği anlatmaktadır: İsveç'te %10'u bulan zenginler büyük vergi indirimlerinden yararlanmaktadır; hediyeler veya bağışlar için vergi alınmamaktadır, emlak vergisi ve başka bir servet vergisi yoktur. Ev sahipleri ev onarım, yenileme yardımı aldıkları gibi, evlerinde çalıştırdıkları yardımcı işçiler için de vergi indirimleri ve destekler almaktadırlar. Çocuklarını özel okullarda çok cüz'i bir miktarla okuturken, kalan %90'lık kesim bu imkanların hiçbirine sahip değildir.  Yine aynı azınlık özel sağlık sigortaları ile özel sağlık hizmetleri almakta, diğerleri alamamaktadır. Kısacası, yazarın ifadesiyle, "fakir olmak daha pahalı ve zengin olmak daha ucuz hale gelmiştir." İsveç'teki 'Eşitlik Efsanesi'nin sona erdiği artık somut bir şekilde ortadadır... Türkiye, vatandaşları arasındaki eşitsizlikleri azaltırken Avrupa eşitsizliklerin her geçen gün daha da arttığı bir cehenneme dönüşmektedir.
Seçkin Deniz, 27.01.2019

The Swedish face of inequality

"İsveç, ilerici vergilendirme ve evrensel refah yoluyla eşitsizliği durdurduğu için eskiden saygı görüyordu.  Artık varlıklı ve "özgür seçim" için zenginlere eğitimde uygulanan vergi indirimleri kamu mallarında da geçerli.

Eşitsizlik neye benziyor? İsveç'te, artan eşitsizlik gelir dağılımına ilişkin verilerde kolayca tespit edilebilir. Mevcut karşılaştırılabilir son verilere göre, 1990'lardan bu yana başka hiçbir ülke eşitsizlikte bundan daha hızlı bir artış görmedi.

24 Ocak 2019 Perşembe

SA7390/SD1257: Avrupa'da Yoksulluk ve Eşitsizlikle Mücadele

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, FES'in Ekonomik ve Sosyal Politika bölümünün eski bir direktörü ve Dietz yayınevinin CEO'su olan Michael Dauderstädt'a aittir ve 'Resmi AB istatistikleri, Avrupa'daki yoksulluğun ve eşitsizliğin endişe verici boyutlarını gizlemektedir.' şeklindeki iddiasını destekleyen şu gerçeği netleştirmektedir: "Tahminimize göre, eğer piyasadaki döviz kurları kullanılıyorsa, AB genelindeki yoksulluk oranı, yüzde 28,2'dir (bu yaklaşık 500 milyon olan toplam AB nüfusunun yaklaşık 142 milyonuna eşittir)." Avrupa'nın Çöküş hikayesi artık somut bir şekilde yazılmakta ve okunmaktadır, yazarın sonuç cümlesi bu anlamda ek bir açıklamaya ihtiyaç duyurmamaktadır: "Avrupa'nın parçalanmasının önüne geçmek isteniyorsa daha güçlü ilerleme ve daha kararlı politikalar gerekecektir."
Seçkin Deniz, 24.01.2019


Addressing poverty and inequality in Europe

"Resmi AB istatistikleri, Avrupa'daki yoksulluğun ve eşitsizliğin endişe verici boyutlarını gizlemektedir. Son dönemlerdeki hafif hareketlenmelere rağmen, bu tehlikeli ölçek Avrupa'nın sosyal ve politik uyumunu tehdit ediyor."

AB’nin istatistik ofisi Eurostat, 2005’ten sonraya ilişkin Avrupa’daki yoksulluk ve eşitsizlik ile ilgili yoksulluk oranı ve S80/S20 oranı şeklinde resmi istatistikler yayınladı. Yoksulluk oranı, medyan gelirin yüzde 60'ından az kazanan nüfusun oranıdır. Bu, mutlak yoksulluktan ziyade göreceli bir ölçü olduğundan, aynı zamanda yoksulluk riski oranı olarak da adlandırılmaktadır. Bir bütün olarak AB için Eurostat istatistikleri, nüfus büyüklüğüne göre ağırlıklandırılan ulusal oranların ortalamalarına dayanarak hesaplanmaktadır.

20 Ocak 2019 Pazar

SA7380/SD1252: Kritik Bir An; Avrupa'da Güvencesiz İşlerle Mücadele

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, 2015 yılında Paris Kongresi'nde ETUC Konfederasyon Sekreteri olarak seçilen, İrlanda Sendikalar Kongresi'nin (ICTU) yasama ve sosyal ilişkiler eski görevlisi Esther Lynch'e aittir ve Avrupa Sendikaları Konfederasyonu'nun işçilerin güvencesiz iş sorunlarının çözülmesine yönelik beklentilerini giderecek yasal düzenlemelerle ilgili taslağın Avrupa Birliğindeki yasama süreçlerini ifade eden 'üçlü' prosedür ile komisyon, konsey ve parlamento tarafından müzakere edilme aşamasında işçiler aleyhine değiştirilmesini önlemeye yönelik bir çalışmadır. Bu çalışma aynı zamanda, kuruluşunda kavramsal ve teorik olarak vatandaşlarına daha yüksek refah seviyesi ve hayat standardı vaat eden Avrupa Birliği'nde yaşanan ve gittikçe derinleşen 'güvencesiz iş-işçi krizi'ni, somut kanıtlardan biri olarak kabul eden 'Çöken Avrupa' gerçeğini doğrudan resmetmektedir... Türkiye, iş güvencesi ve işçi haklarında Avrupa Birliği'nin mevcut krizleri ile uzaktan veya yakından herhangi bir şekilde kıyaslanamaz üstünlüktedir. Bu önemli bir tarihi andır...
Seçkin Deniz, 20.01.2019

Tackling insecure work in Europe—a critical moment

"İyi haber şu; AB’de istihdam rekor bir seviyede. Kötü haber de şu; bunların çoğu güvencesiz bir iştir ve şu anda bu trende verilecek bir direktifin bu sorunu düzeltecek kadar sert olması gerekir."

Avrupa büyüyen 'güvencesiz bir iş krizi' içinde. Noel'den hemen önce, Avrupa Komisyonu, AB'de istihdam çalışmalarında 239 milyondan fazla kişi ile, 2018 ikinci yarısında rekor seviyelere ulaştığını muzaffer bir dille ilan etmişti. Gerçekten de bu iyi haber, ancak çalışılan saat sayısının 2008 krizinden önceye göre daha düşük olduğunu kabul etmeyi göze alamayan bir haber. Bu yüzden, belki de daha fazla istihdam var, ancak daha ince bir şekilde, çok fazla insanın iyi bir yaşamı garanti etmek için çok az saatli güvencesiz işlerde çalışması yaygınlaşıyor.

Seçkin Deniz Twitter Akışı