Evren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Evren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2025 Çarşamba

SA11299/MT347: Evrenin Genişlemesi Açıklamalara Meydan Okuyor: Yeni Veriler Kozmolojik Modelleri Paramparça Ediyor

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Hubble gerilimi büyüyor: Yeni veriler Evren'in genişlemesinin mevcut fizik modellerine meydan okuduğunu gösteriyor ve kozmoloji anlayışımızın büyük bir revizyona ihtiyaç duyabileceğini öne sürüyor."


Universe’s Expansion Defies Explanation: New Data Shatters Cosmological Models

Yeni araştırmalar, Evren'in teorik modellerin öngördüğünden daha hızlı genişlediğini ve Hubble gerilimini yoğunlaştırdığını doğruluyor.

Coma kümesinin hassas ölçümlerini kullanan bilim insanları, kozmik mesafe merdivenini yeniden kalibre ederek mevcut kozmolojik modellerdeki kusurları ortaya koydu.

17 Ekim 2018 Çarşamba

SA6988/Sonsuz Ark-YD123: Evrenin Neden Çökmediği Araştırılıyor

"Higgs-kütleçekim çiftlenmesinin gücünün alabileceği değer aralığını daraltmak, fizikçilerin deneysel veriyi çözümlerken çiftlenme değerini daha büyük bir doğrulukla saptamalarına yardım edecek."


Şu an var olan en iyi fiziksel modellere göre, evren şişme (büyük patlamanın hemen ardından başlayıp, saniyenin küçük bir kesri kadar sürmüş olan periyot) evresinden kısa süre sonra çökmüş olmalıydı.

Sorun kısmen Higgs bozonundan kaynaklanıyor. Higgs bozonu şişme sırasında üretilmiş olan ve diğer parçacıkların sahip oldukları kütle değerlerini açıklayan bir parçacıktır. Erken evrende (evrenin ilk saniyelerinde) Higgs alanının, evrenin standart vakum durumundan, negatif enerjili bir vakum durumuna geçmesine neden olacak enerji bariyerini aşacak denli büyük çalkalanmalar yapmış olabileceğini gösteren çalışmalar bir süre önce yapılmıştı. Söz konusu negatif enerjili vakum durumuna geçiş de, evrenin kendi üstüne çökmesine yol açmalıydı.

28 Mart 2018 Çarşamba

SA5861/Sonsuz Ark-YD92: Süperkütleli Kara Deliklere Evrenin Her Yanında Rastlanabilir mi?

"Madde, ışığın bile kaçamayacağı kadar büyük bir kütleçekim yaratacak biçimde yoğunlaştığında kara delik oluşur. Evrenin erken evrelerinde gaz çok boldu. Birkaç obur kara delik, muazzam miktarda enerji yayımlayarak bunları yuttu ve aşırı büyük kütlelere ulaştı. Dolayısıyla evrenin uzak köşelerine, yani geçmiş zamana baktığımızda süperkütleli kara delikleri çok parlak yıldızsılar (kuasarlar) olarak görürüz."


Yeni keşfedilen bir süperkütleli kara deliğin, evrenin oldukça tenha bir bölgesinde yer aldığının ortaya çıkmasının ardından, California Üniversitesi gökbilimcileri bu devasa gök cisimlerinin sanılandan çok daha yaygın olabileceğinden kuşkulanmaya başladı. 17 milyar güneş kütleli olan söz konusu kara delik, 200 milyon ışık yılı uzaktaki NGC 1600 gökadasında bulunuyor. Keşif ekibinden Prof.Chung-Pei Ma, bu bölgenin nispeten çorak bir alan olduğunu ifade ediyor.

Şimdiye dek keşfedilen en büyük süperkütleli kara delikler (kütleleri 10 milyar güneş kütlesi civarında olanlar) hep başka gökadalarla kaynaşan bölgelerdeki çok büyük gökadaların merkezlerinde bulunmuştu. Örneğin Guinness Rekorlar Kitabı’na giren en büyük kütleli kara delik olma ünvanını, 21 milyar güneş kütleli olan ve 2011 yılında California Üniversitesi Berkeley Kampüsü bilimcileri tarafından, Coma Gökada Kümesi‘nde keşfedilen süperkütleli kara delik taşıyor şu anda.

7 Şubat 2018 Çarşamba

SA5609/Sonsuz Ark-YD85: 'Kuantum Zeno Etkisi' Schrödinger’in Kedisi'ni Nasıl Etkiler?

"Ölçümün doğasına ilişkin bu yeni anlayış, ileride kuantum sistemlerin kontrolü konusunda yeni yöntemlerin geliştirilmesine yardımcı olabilir."

Görsel: Washington University in St. Louis

Schrödinger’in Kedis'ini(*) artık tanımayan yok. Kuantum fiziğinin ilginç yönlerinden birini anlatmak için tasarlanan bir “düşünce deneyi” olan bu düzenekte, içindeki radyoaktif atom ışıyarak bozunduğu takdirde etkinleşecek olan bir mekanizma ile bir kedinin bulunduğu bir kutu vardır. 

Kutunun içine bakma eylemi, atomun dalga fonksiyonunu çökertir. Yani atomun durumunun matematiksel tanımı olan dalga fonksiyonu, olası tüm durumların süperpozisyonu iken, tek bir belirli durum hâline gelir. Dolayısıyla kutunun içine bakıldığında, kedi ya canlı ya da ölü (atom ya bozunmamış ya da bozunmuş) olacaktır. Fakat bakılmadığı sürece, dalga fonksiyonu süperpozisyon durumunda olan atomdan ötürü, kedi hem canlı hem de ölü olarak düşünülebilir. 

24 Ocak 2018 Çarşamba

SA5530/Sonsuz Ark-YD83: Duygular İçgüdüsel Değil, Bilişseldir

Sonsuz Ark'ın Notu:
Mustafa Akdeniz'in Sonsuz Ark'ta yayınlanan 31.10.2010 tarihli SA55/MA5: Mantık; Siyah, Beyaz ve Gri/ YazıDers 5  başlıklı çalışmasında şu tesbit var: "Aslında insanlar tüm duygu ve düşüncelerini birbirinden ayrı/ayrık ve bağımsız sanarak hata yapıyorlar. Bu bir konumlama hatası ve bu hata giderildiğinde, ilgili eleştiriler ve bu eleştirilerden üreyen suçlamalar anlamsız kılacak. Bu türden sorunlarınız ortadan kalkınca birbirinizi kolaylıkla anlayabileceksiniz. Zaten en büyük sorununuz da birbirinizi anlayamamanız. Duyguların her türü, siz farklı ad/tanım blokları oluştursanız da tastamam düşüncelerden ibarettir. Sade bir anlatımla; duygular aynı zamanda düşüncelerdir, diyebiliriz. Ya da duygular düşüncelerin alt kümeleridir. Bu alt kümeler, korku, ümit, öfke, kin, heyecan, kıskançlık, hırs, sevgi, sevinç, özlem, gibi kategorik benlik baskılarından aşırı bir şekilde etkilenen düşünceleri içeriyorlar." Mustafa Akdeniz'e ait bu tezler aşağıdaki araştırma ile kanıtlanmış durumdadır. Yazıders serisinin tamamını okumanızı öneriyoruz.
Seçkin Deniz, 24.01.2018


"Hem kavrayışa (İng. cognition) hem de duyguya (İng. emotion) ilişkin mevcut makaleleri inceleyen LeDoux ve Brown, duyguların mimarisinin, yapıdan ziyade süreçle ilgili olduğunu belirtiyorlar."

Duygusal bilinç durumlarının beynin kabuksal (kortikal) devrelerinden mi yoksa kabuk altı devrelerinden mi kaynaklandığı, bilişsel sinirbilim dünyasında süregiden bir tartışma konusuydu. Kabuksal beyin bölgeleri, “düşünsel” sinir devrelerini barındıran bilinç bölgesi iken kabuk altı beyin bölgelerinin ise “düşünsel olmayan” sinir devrelerini barındıran bölge olduğu düşünülüyor. 

Duyguların beyindeki kökeni üzerine yoğunlaşan New York Üniversitesi’nden sinirbilimin efsane ismi Prof. Joseph LeDoux ve New York Şehir Üniversitesi’nden saygın felsefeci Prof. Richard Brown tarafından yapılan ve ayrıntıları Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bir çalışmada, duyguların beynimize içkin olarak programlanmış olmadığı ortaya kondu.

17 Ocak 2018 Çarşamba

SA5492/Sonsuz Ark-YD82: Akla Gelen İstenmeyen Düşüncelerden Nasıl Kurtulabiliriz?

 Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz Çözüm olarak meditasyon'u öneriyor... Günümüz modern insanının çok aktif bir şekilde yüceltilen meditasyonu her an her yerde önünde çözüm olarak bulması (Hatta doktorlar bile artık meditasyon yapılmasını tavsiye ediyorlar ve stresle başa çıkmanın yegane yolu olduğunu düşünüyorlar.) çok ilginç bir döngünün birilerinin desteği ile devam ettiğinin de işareti. New Age dininin ibadeti olarak da tanımlayabileceğimiz binlerce yıllık geçmişe sahip olan doğu kökenli meditasyon bir çözüm değildir, çünkü insanı kendisini yaratan Allah'tan uzaklaştırmaktadır. Allah yarattığı insana çözüm yollarını kesin bir şekilde haber vermektedir.  Allah Ra'd Suresi 28 ayette açık bir şekilde, "Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." ve Felak Suresi'nde "De ki: "Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım." ﴾1-5﴿ ve Nâs Suresi'nde: "De ki: "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik'ine, insanların İlah'ına sığınırım." ﴾1-6﴿ stresle ve akla gelen istenmeyen düşüncelerden kurtulmanın yollarını bize öğretmektedir.
Seçkin Deniz, 17.01.2018


Zihinlerimiz tamamen kontrolümüz altında değildir. Dostoyevski, “Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları” kitabında ünlü kutup ayısı gözleminden bahsederken bu duruma dikkat çekmişti. “Kendinizi bir kutup ayısını düşünmemeye zorladığınızda, o lanet şeyin her dakika aklınıza geldiğini göreceksiniz.” 

Neredeyse yaklaşık yüz yıl sonra, sosyal psikolog Daniel Wegner, Dostoyevski‘nin bu iddiasını bilimsel olarak doğruladı (1). Yapılan deneylerde, katılımcılardan kutup ayısı düşüncesini baskılamaları istenirken, bu görevde tamamen başarısız oldukları görüldü. İkinci adımda, araştırmacılar, katılımcılardan, özellikle bir ayı düşünmelerini istedi. 

10 Ocak 2018 Çarşamba

SA5458/Sonsuz Ark-YD81: Fermi Paradoksu

"Fermi Paradoksu olarak sözü edilen düşüncelerin aslında Fermi’ye ait olmadığını ve ortada paradoks denilecek bir şey de olmadığını biliyor muydunuz?"


The Fermi Paradox Is Not Fermi's, and It Is Not a Paradox

Gelin önce bu adlandırmanın nasıl ve nereden çıkmış olabileceğini anlayalım; sonra da sözü edilen düşünceyi bir infografikte görelim. 

Dünya dışı yaşam konusu açıldığında, genel olarak iki farklı düşünce yapısı ile karşılaşılır. Bunlardan biri, gökadamızda bulunan ve sinyalleri algılanabilecek durumda olan uygarlıkların sayısını hesaplayan Drake Denklemi kaynaklı araştırmacı yaklaşım; diğeri ise eğer akıllı yaşam olsaydı, zaten çoktan gökadayı kolonileştirmiş olacaklarını söyleyerek araştırmayı gereksiz bulan Fermi Paradoksu yaklaşımıdır. Drake Denklemi, Frank Drake tarafından türetilmiş olan özgün bir denklemdir. Fermi Paradoksu ise bir mit olup, adıyla anıldığı fizikçi Enrico Fermi tarafından asla savunulmamış bir düşüncedir. 

Seçkin Deniz Twitter Akışı