30 Eylül 2015 Çarşamba

SA1823/TG150: Küresel Düzen: Suud Ailesi ve Vahhabizm

"Kör salınımlarla dolu bir dünyadan asla bahsedilemez."


Sonsuz Ark'ın Notu:
Gerçeğin ne olduğunu hepimiz geçmişten delillerle anlamaya çalışıyoruz ve elbette doğru olanı sadece Allah bilir, ancak görünürde olanlar Osmanlı'nın parçalanışı, analizde iddia edilen tezlerin hemen hepsinin gerçekleşmiş olması, ırkçılık ve milliyetçilik, alkol, kumar, zina ve Müslüman kadınların örtülerinden çıkması için kandırılması gibi eylemlerin artık müslümanlar arasında normalleşmiş olması, 'İslâmî Terör' kavramının uluslararası diplomasi de bir külliyat adına dönüştürüldüğü gerçeği ve bugün maalesef yaklaşık yüz yıllık geçmişine rağmen Müslüman Kardeşler'in otoritelere sürekli boyun eğen ve otorite ile uyumlu çalışan yapısı, Mursi'ye sahip çıkmaya çalışarak yaşadığı büyük kırılmaya rağmen büyük bir direniş göstermekten aciz oluşu, Bin Ladin ve El Kaide ile birlikte Taliban'ın bahsedilen iddialara delil olarak değerlendirilebilecek tutum ve davranışları analizin içeriğine hak vermemize neden olmaktadır. Analizde bilerek veya bilmeyerek Hamas'a yöneltilen 'terör' iddiası dışında herhangi haksız bir tesbite rastlanıldığını söylemek zordur, ki; Hamas Müslüman Filistinlilerin onurunu koruyan bir duruşa sahiptir. Yine ayrıca 23 Ocak 2015'te, Mursi'ye karşı darbeyi finanse eden Kral Abdullah'ın ölümü ile tahta geçen Kral Selman'ın eksen değiştiren ve Erdoğan ile yakınlaşan politikaları sonrasında Küreselcilerin ve Suud ailesinin içinden fertlerin saldırılarına uğraması dikkate değerdir.
Seçkin Deniz, 30.09.2015

***
The ‘House’ of Saud - No more Islamic than Billy Graham

Hegelci diyalektiğin ilkelerini takip eden Küreselciler, son alternatifleri olan Yeni Dünya Düzeni’ni kabul etmeye bizi zorlamak için birbirine karşıt iki güç ortaya çıkardılar: Terörizm veya “Politik İslam” karşısında “Liberal- Demokratik Batı". 

SA1822/KY6-SK50: Kurban Tartışmaları

"Kurban Bayramı, İbrahim gibi bir peygamberin bile inancının sınandığını göstermesi açısından içerisinde derin sırlar taşıyıp, inanç sahibi olan ve olmayan herkesi düşünmeye davet eden bir bayram aslında."


Bizi kim bu hale getirdi? Kurban bayramında bile politikleşecek hale ne zaman geldik biz Türkiye'de? İnsanları kurban kesmeyelim de x kuruma bağış yapalım diyecek hale ne getirdi? Kurban nedir? Bir şeyi feda etmektir. Bunun için kurbanın pozisyonundan çok kurban kesenin o feda etmişlik hissini yaşayabilmesi esas. Kaç kişi neden kurban kesildiğini biliyor?

SA1821/KY35-YTK21: Herkesin Bayramı

"Bir bayram daha kendi koşullarında, kendine has kutlanıp idrak edilip idrak edilemeyip gelip geçiyor işte."



Herkesin bir bayram hatırası var. Dün (24 Eylül) sabah camileri dolduranlar arasındaki çocuklardan bazıları için o sabah, o namaz hayatı boyunca en değerli bayram hatırası olacak belki. Veya kesilen kurban, kurbanın alna sürülen kanı.

Misafirler, misafirlikler, bayramlığı mahvettiğini fark ettirmeden cepte eriyen çikolatalar belki. Kediler sadece kendilerine ait olduğuna inandıkları bu dünyada insanoğlunun onlar için hazırladığı mangalların etrafında yerlerini alacak daha ateş yakılmadan.

SA1820/KY33-YO30: AK Parti’nin Seçimlerdeki En Büyük Kozu

"Karşısında böyle bir muhalefet bloku olan AK Parti o yüzden seçmeni için sadece bir parti olamıyor bir türlü. Her hatasını örten bir el uzatıyor bu muhalefet bloku."


15 Ağustos 2001 günü AK Parti’nin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na altı kurucu isim teslim etmişti. Dilekçeyi teslim eden kuruculardan biri Türkiye’nin bin ban bon şarkısıyla tanıdığı pop şarkıcısı Yasemin Kumral’dı. Heyetteki isimlerden AK Parti kurucusu Yaşar Yakış, uzun süredir AK Parti’nin dış politikasını eleştiren bir muhalif artık. Soyadının gücüyle kurucu listesine girmiş İbrahim Özal ise siyasete, boşanmadan Meclis’teki sekreteriyle evlenerek veda etmişti. O kuruculardan Nur Doğan Topaloğlu 3 yıl önce hayatını kaybetti.

SA1819/KY28-ATA61: Kıbrıs’ta AB, NATO veya BM Garantisi

"Bizi koruyacakları yerde, silahlarımızı toplayıp Rumlara verdiler ve katledilmemizi de ıslık çalarak seyrettiler."


Kıbrıs adasının 1 Temmuz 1878 tarihinde İngilizlere kiralanması sonrasında bunu fırsat bilip Kıbrıs’ı tümüyle ele geçirmenin hayalini kurmaya başlayan Rumlar, ne yaptılarsa bunu bir türlü başaramadılar. Çevirdikleri dolaplara, yaptıkları katliamlara ilaveten bir de 1963-1974 yılları arasında bize acımasızca uyguladıkları soykırımı da eklediler, ama nafile; ne silahla ne de ekonomik olarak bizlere çökmeye mahkum etmekle bu adaya bir türlü sahip olamadılar.

29 Eylül 2015 Salı

SA1818/SD305: "geçmiş zaman ikindileri ile geceler"/ 15.05.2006/ 488. patika

...geçmiş zaman muhabbetleri...
...kişiye ve kişilere dair...
...ülkelere, milletlere ve dahi insanoğlunun tüm geçmişine dair...
...her zaman biraz mayhoş, kekremsi ve buruk tadıyla geçmiş zaman ikindileri konuşulur bolca...
...ve katmerli yüz hatlarıyla acılar...
...en derin izlerin bulunduğu yerlerdir acılar, geçmiş zaman ikindilerinde...
...neden mi ikindi?...
...günün hârı ikindiden sonra düşer de ondan...

SA1817/SA304: Dalgaların Sesi - 23. Gün/ Sessiz Ses

"Gelince de gidişini, gidiş serüvenini özleyecekti."


Sevgiyle baktı genç adam; özlemişti onu... Bu kıyı, uzun öykülerin sıcak yuvasıydı... Islak ve tutkulu tüm duygular buradaydı; çıplak ve davetkâr... bir o kadar da duru ve günahsız...

Ve buraya hep gelecekti...

SA1816/YB32: Hayatınızın En Büyük Yanılgıları / Sınanmış Renkler 31

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Görüyoruz işte; sınırları aştığımızda en çok kendimize zarar veriyoruz..."

Zorlu zamanları vardır insanların; yakan, kavuran, insanı kendi beyninde tıkayan, çözümsüzlüğün tüm ayrıntılarını her an yaşayan zamanları... Otuz'a yaklaşmışken başlayan, Otuz'u Kırk'a dayayana kadar da bir türlü düzelmeyen zamanlar bu zamanlar, aranızda bu zamanlara varmış olanlara seslenmek istiyorum dostlarım... Zamanınız var mı birazcık? Hadi gelin gemide kahve içelim, koydayım bu gece...

28 Eylül 2015 Pazartesi

SA1815/KY33-YO29: 90’lara Dönen Siz Olmayasınız?

"Modası geçmiş aşırı dozda bir hamasetin, vicdan patlamasının, 90’lar edebiyatının Cizrelilere bir faydası olmadığı gibi bugünkü 90’ların, bugünkü JİTEM'lerin üzerini örttüğünü fark etmelerini de beklemiyoruz herhalde."


*Pazar Mahallesi'nde yaşayan ve ‘ismimi yazmayın, korkuyorum’ diyen yaşlı bir kadın gece boyunca yaşananları şöyle anlattı: “Yüzü maskeliler kapımı çaldılar. Ödüm koptu, ben tek başıma yaşıyorum, hastayım. Ömrümün bu son günlerinde başımıza gelenlere bakın”

*Aynı mahallede emekli olduğunu söyleyen başka bir kişi olayları anlatırken gözyaşlarını tutamıyor: “İki  polisi kapımın önünde öldürdüler. Ciğerim yanıyor, bu vatanın evlatları birer birer yere düşüyor. Yazıktır günahtır, bu çatışmalar dursun, artık ne bizim ciğerimiz yansın ne başkalarının”

SA1814/KY36-CK13: Türkiye'nin Suriye Politikası Değişti mi?

"Erdoğan'ın sonradan getirdiği açıklamaya paralel olarak Davutoğlu da Türkiye'nin pozisyonunda bir değişim olmadığı ve hâlâ 3. evrede olduğunu ifade ediyor."


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rusya gezisi sonrasında yaptığı bir açıklama Türkiye'nin Suriye politikasında önemli bir değişim yaşandığına dair yorumları beraberinde getirdi. "Geçiş sürecinde belki Esad ile gidilme gibi bir şey olabilir" cümlesi Türkiye medyasında epey yer buldu.

Erdoğan bu ifadesine daha sonra bir açıklık getirdi: "Benim Suriye politikası ile ilgili Türkiye’nin yaklaşımı Başbakanlığım döneminden itibaren neyse, bugün de aynıdır. Bizim Suriye'nin içiyle herhangi bir derdimiz yok ama 911 kilometre sınırımızın olduğunu da; ne Esad ne de dünya unutmasın. Her an biz oradaki terör örgütlerinin tehdidi altındayız. Biz buna bir yere kadar sabrederiz..." 

SA1813/KY28-ATA60: Rumların Gerçek Kıbrıs Stratejisi

 "Aklın yolunu seçmek yerine, hayalin yolunu seçen, hüsranlar oturuyor yerine işin sonunda."


Gerek Kıbrıs Rum Futbol Federasyonu’na (KOP) üyelik olayı, gerekse de Kıbrıs Rallisi’nde KKTC’nin yok sayılması konusu, Rumların Kıbrıs konusundaki ana stratejilerinin birer minyatür uygulaması. Tabii anlayana. Aslında bu tür uygulamalar ve girişimler her ne kadar hüsranla bitiyorsa da, en azından Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs konusuna bakış açılarını net bir şekilde ortaya koyarak, bazı iyi niyetli arkadaşlarımıza ve siyasi körlere esaslı ders veriyor.

27 Eylül 2015 Pazar

SA1812/KY13-AO26: Sözün Otoriterleşmesi

"Eğer söyleyecek bir sözümüz varsa, onu söylemenin ötesinde bir tutum içine girme hakkını nereden alıyoruz?"


İnsan aklı, önüne çıkan sorunları çözmek ve böylece daha iyi bir yaşam geliştirmek için çeşitli düşünceler üretebilecek donanımdadır. Bu yeti sayesinde hepimiz görüşlerimizi ortaya koymaya çalışıp bu düşüncelerden yola çıkarak gelişim için ortak bir yol üretmeye çalışırız. Bunu yapabilmek için aklın serbestçe üretebilmesine, yani sınırsız düşünce özgürlüğüne ihtiyaç var.

Düşünce özgürlüğünün sınırsızlığı ise toplumsal yarar ve mantığın elverdiği kadardır. Eğer düşünmeye pranga vurulursa, düşünceye güvence getirilmezse toplumsal gelişme sağlanamaz ve toplumlar git gide geri düşerler.

SA1811/KY37-AZ6: Selahattin’e Tek Sorum Var...

"Arkadaş sen ne istiyorsun? Lafı geveleme, açık söyle, millet duysun, herkes ona göre kararını versin."


Aslında soru çok basit ve net: PKK terör örgütünün demokrasimize dönük saldırı kampanyası için bi’tek neden söyle... Haftalardır PKK’yı perdelemek için ellerinden geleni yapan meslektaşlar, yakınındalar, bunu soramıyorlar, ben buradan sorayım...

Dur... İşini kolaylaştırayım... Diyebilirsin ki... Kürtçe üzerinde ağır baskı var, yasakladınız, insanlar haklarını arıyor. Kürtçe TV istiyorduk, bunu bile yapmadınız, sizler ırkçısınız. Yolda yürüyen gençlerimiz yaka-paça beyaz Renault’lara bindiriliyor, sonra onlardan hiç haber alamıyoruz. Sistematik işkence uyguluyorsunuz, halk büyük ıstırab çekiyor. Yargısız infazlar var. Devlet faili meçhuller peşinde.

SA1810/KY35-YTK20: Lafla Peynir Gemisi Yürür mü?

"Yalanla kurmaya çalıştığınız şeyin sonu belli de olan arada yaşanacak acılar olacak sadece."


Winston Churchill 1914'te İngiliz filosuyla çarpışıp sonra Boğazlardan içeri giren ve nihayetinde Türk bayrağı çekilip satın alındığı açıklanan Goeben zırhlısı için “Ortadoğu halklarına daha önce hiçbir geminin taşımadığı ölçüde katliam, sefalet ve yıkım getirmiştir” der.

Churchill, Osmanlı'nın Yavuz adını verdiği geminin Türklerin savaşa girmesine neden olduğu ve böylece savaşın Ortadoğu coğrafyasına taşındığını, yaşanan bütün acıların sorumlusu olduğunu böyle ifade ediyor.

SA1809/KY5-PT77: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Rose Croix; Gül Haçlılar

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***

Öte yandan, 1510 yılında İngiltere'de, ünlü Simyagerlerin bir araya geldikleri "Müneccimler Birliği" kuruldu. Kökenini Kabbalacılardan, Kudüs'den kaçan Şark Şövalyelerinden ve Templierler'den alan bu dernek, 1570 yılında Almanya'da "Rose Croix Kardeşleri" cemiyetini kurdu. 

Rose Croix'ların, Müneccimler Birliği'nin bir yan kolu olarak kurulduğuna dair bir belge, Michel Maier'e ait bir Manüskir'de bulunmaktadır ve halen Leipzig Kütüphanesi'nde muhafaza edilmektedir. Hermes, Kabbala, Eflatun, kısaca tüm Ezoterik ekollerin bir sentezi olarak kurulan Rose Croix, Eflatun'un etkisiyle, Ezoterik öğreti bünyesindeki akılcılığı ön plana çıkardı. 

26 Eylül 2015 Cumartesi

SA1808/KY32-YR13: Sevgi ve Şiddet Sarmalının Görsel Dili

"Şiddetin kol gezdiği hayatta iyiliğe, bağışlamaya tutunmanın bir yolu var mıdır sorusu etrafında dönüyor film..."


Tyrannosaur (2011) orta yaşı geçmiş huysuz ve kavgacı bir adamın, dünyasına Hannah adlı yardımsever bir kadının girmesiyle değişmesinin hikâyesi. İşin içine girince hiçbir şeyin bu kadar da basit ve yalın olmadığını anlıyoruz, bir hidayet hikâyesi değil bu. Sinema oyuncusu, müzisyen ve yönetmen olan dört başı mamur İngiliz sanatçı Paddy Considine’nin uzun metrajlı ilk filmi.

SA1807/KY26-CA21: Zayenderut Düşünceleri

Doğru bir adım atmak için Aliya’nın sorularını hatırlayalım, geçmişte yaptığımız gibi: “Yapmamamız gereken neyi yaptık ve yapmamız gereken nelerden uzak durduk?”


İsfahan’da kaldığım otelin lobisinde asker ve polislerimizin katliamlarına ilişkin haberleri izledim televizyonda. Donup kaldım bir süre, sonra yürekleri kan ağlayan anneleri hatırladım. Aynı sahneleri kaçıncı kez izlediğimi, benzeri kınama ve telin açıklamalarını kaç kez dinlediğimi düşündüm. Daha sonra kupkuru bir yatak halinde önümde uzayan Zayenderut çıktı karşıma. İki yazgı iç içe ilerliyor, birbirini tamamlıyor sanki. Annelerin hayatlarında, yeri doldurulamaz acılı bir boşluk oluştu ve güzelim ırmak kurumuş.

SA1806/KY27-ŞT21: Dünya Dedikleri...

"Ezcümle mesele ilerlemek yada geride kalmak değil; ister ileride olunsun isterse geride kalınsın neyin ölçü alındığı, hangi ölçüye göre ilerlenildiği ya da hangi ölçüye göre geride kalındığı meselesi... Ölçü meselesidir..."


Seyyid Hüseyin Nasr’ın Doğu ve Batı eksenin de ele alıp; Hıristiyanlar ve Müslümanlar nezdinde özelleştirerek söylediği bir söz var. Der ki Nasr; "Hıristiyanlar la Müslümanlar arasındaki ilerde olmak ya da geride kalmak farkı salt ilerleme ya da gerileme ekseninde ele alınabilecek bir fark değildir; zira bu kadar ilerlemekte bu kadar geride kalmakta son tahlilde bir seçim, bir ölçü meselesidir."

Ve bu sözlerini bir soru ile hitamına erdirir Nasr; "Eğer ölçü ilerlemek ise bir Müslüman ne kadar ilerleyebilir?...Ne kadar ileriye gidebilir?..."

25 Eylül 2015 Cuma

SA1805/SD303: Bayramları Yok Etmek İsteyen Aydınımsılar

"Bayramların yok edilebilirliği üzerine düşünce üretenlerin, bayramların asıl amaçlarını gizleyerek içeriğini boşaltmaları ve anlamlarını kaydırmaya çalışmaları gerçek bir densizliktir... "


"Bayramlar yok edilebilir mi?"... Bu sorunun varlığı sebeplere bağlı olmasaydı soru var olmazdı zaten... Biz de bu soruya, "Bayramlar yok edilemezler, ancak anlamları kaydırılarak etkileri en aza indirilebilir", diyerek cevap verebiliriz...

Türkiye'de İslam dinine ve İslam Dini'nin tüm kompoze figürlerine şiddetle muhalif olan yazarların, gazetelerde bağırıp çağıran yazılarla veya derin felsefi ve ruhsal çözümleme özentisi düşünce artıklarıyla, fikirlerini en doğru sayarak yaymaya çalışmaları, her şeyden önce büyük bir saygısızlıktır...

SA1804/KY33-YO28: Failler Yine Hesabı Ödemeden Kapıdan Çıkıp Gitti

"Şu çağda hakikati aramaksa işi gücü kalmamış birkaç aptalın işi artık..."


Sonuç kısmında şöyle yazan bir Cizre raporu bu:

“Yapılan operasyonun hangi amaçlı yapıldığı heyetimizce tespit edilememiştir. Zira sokağa çıkma yasağı duyurusundaki örgüt üyelerinin yakalanması amacı karşısında operasyon sonrası herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu durum da operasyonun aslında halka yönelik bir saldırı, korkutma, tehdit ve yıldırma niteliğinde olduğu kanaatine ulaşılmıştır.”

SA1803/KY36-CK12: İzdivaca Mani Olan Yalan

"Sorun şu ki: “Batı” ile izdivaca mani olan şey aslında utanılan aile değil, bir yalanın üzerine inşa edilen kimlik."


Türkiye sinema tarihinin en "nadide" temalarından biri annesinden/babasından utanan genç kız/oğlanın zengin sevgilisi ile yalan üzerinden başlayan, hüsranla devam eden, ama mutlaka mutlu sonla biten öyküsüdür.

Genç kız/oğlan fakir bir ailenin çocuğudur. Bir şekilde kendini ekonomik seviyesi yüksek bir çevrede bulur. Ailesinden utanır. Yalan söyler. Zengin sevgilisi ile 'aşk' yaşamaya başlar. Yalanı (çoğu zaman) o zengin çevredeki kötü anti-karakter tarafından deşifre edilir. Sevgilisi onu yalan söylediği için terk eder. Fakat en sonunda hikâye bir vuslatla biter.

SA1802/KY28-ATA59: Sivil Toplum Örgütlerinde Ayırımcılık Yapmak

"En azından benim adlarını ezbere bildiğim 35 tane Sivil Toplum Örgütü'nün hiç biri bu toplantıya Cumhurbaşkanlığı tarafından maalesef davet edilmedi."


Tüm okuyucularımın mübarek Kurban bayramlarını kutlarım. Ayrı ayrı hepsine sağlık dolu, mutluluk dolu, huzur dolu nice bayramlar dilerim bu güzel günde...

Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı, KKTC’de faaliyet gösteren Sivil Toplum Örgütlerini sürmekte olan müzakerelerde nelerin olup bittiğini anlatmak ve Türk tarafının tezlerini dile getirmek için hafta başında bir AKM’de bir konferans düzenledi. Buna, brifing veya da bilgi vermek için yapılmış kısa toplantı da diyebilirsiniz. 

24 Eylül 2015 Perşembe

SA1801/KY13-AO25: Gelişme ve Düşünce Özgürlüğü

"Yapılması gerekli ilk şey; tabulara sığınan, konuları kalıplar çerçevesinde ele almaktan başka bir yeteneği olmayan gruplardan, kişilerden gelecek adına hiçbir şey beklememektir."


Tartışma kültürü gelişmeden toplumların gelişmesi mümkün değildir.Yani düşünsel gelişme tartışma kültürünün yerleşmesi ve gelişmesiyle ilintilidir.

Düşünsel aktivitesi, düşünsel enerjisi yüksek toplumlar sürekli yeni fikirler ileri sürdükleri ve bulunulan hali değiştirerek kendilerini daha ileriye taşımak istedikleri için böylesi toplumları yönetmek zordur.

SA1800/KY37-AZ5: Kürt Kardeşim Hepinizden Vatansever Çıktı, Utanın!

"Bu ülkede bir Türk-Kürt savaşı yaşanmıyor. Türkiye Cumhuriyeti, bölgesel ve küresel odakların ülke demokrasisini tahrip etmek için koçbaşı olarak kullandığı bir dış tehdide (PKK) karşı kendini savunuyor."


Son sözü baştan söyleyeyim: PKK bir “dış saldırı” örgütüdür, oyun, Türkiye üzerine oynanmaktadır, ama Türkiye’nin Kürt nüfusu büyük bir belanın anaforu içindedir. Eğer “milli birlik ve kardeşlikten” söz ediyorsak, önce, Kürt kardeşlerimizin bu belanın içinde zarar görmemesi için elimizden geleni yapmalıyız. Çünkü, Kürtler, bir yıl içinde ikinci kez üzerlerinde oynanan oyunda olgun duruşlarıyla bu memleket için hayırlı ve ortak geleceğimizi belirleyecek büyük bir sınav veriyorlar. 

SA1799/KY22-AB17: Dinime, İnancıma, İbadetime, Siyasetime Karışma CHP!

"Peygamber soyundan geldiğini iddia ederken… Başörtüsü sorununu anca CHP çözer, derken…"


Her fırsatta AKP’lileri dini siyasete alet etmekle suçlayan CHP’liler AK Parti'nin seçim şarkısı olan 'Haydi Bismillah' şarkısına YSK’ya başvurarak yasak koydurdu. CHP gene kendi söylemlerini unuttuğundan biz dini siyasete alet ettiği yerleri kısaca hatırlatalım.


"Biz ibadeti Allah için yaparız, siyaset için yapmayız. Herkesin buna özen göstermesi lazım" derken… 


Seçim öncesi Atatürk’e ilk defa mevlit okutarak şov yaparken…

SA1798/ KY9-NK79: Faşist Tümör

"Allah ne derse o olacak! O neyi murad ediyorsa o olacak! Gerisi laf-ı güzaf!"


Üç aylık kontrollerim başladı ve On Dokuz Mayıs Hastanesi ile yeni taramalara Bismillah dedik.

Hacettepe’de bazı tahlilleri yaptırmak neredeyse imkânsız gibi. Mesela mamografi için randevu almanız gerektiğinde şunu söylüyorlar: “Randevuyu en erken bir yıl sonraya veriyoruz dolayısıyla veremiyoruz. Siz dışarıda çektirin”

SA1797/KY1-CÇ152: Hasırlı/ Roman- Bölüm 3-6

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."


“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM ÜÇ
6

“Nemi danem!” dedi gülerek. Ben de güldüm. Çölden olmadığı belliydi. Gürbüzdü. Kısa boyluydu. Üzerindeki giysiler büyük şehirlerden bir şehirli olduğunu imliyordu. Sürekli gülüyordu. Anlamadığım birkaç sözcükten başka söz çıkmadı ağzından. Boynunu büktü prangalarına yaslandı yeniden. Benden kendisine bir hayır dokunmayacağını anlamıştı. Ben de anlamıştım. Yine de o duruşu, gülüşü.. içimi acıtmıştı. 

23 Eylül 2015 Çarşamba

SA1796/KY35-YTK19: Yeni Dönem ve 'Aydınlar’

Bir ülkede solcu, liberal, milliyetçi, muhafazakâr… ne olursanız olun ilk şart namuslu olmaktır.


Rusya Suriye'ye ağır silahlarla giriyor. Çatışmaların açık tarafı haline getiriyor kendi ordusunu. İran çoktandır orada zaten. ABD buna karşı mı, aralarında bir mutabakat veya paylaşım mı var bilmiyoruz henüz.

Moskova, önce Gürcistan sonra Ukrayna şimdi Suriye'de aktif operasyonlarla genişlemeye devam ediyor sıcak denizlere. Hani şu “resmi tarihle dalga geçme uzmanı” arkadaşların ilk ondaki esprilerinden “sıcak denizler” meselesi hayata geçiyor işte.

SA1795/KY33-YO27: “Emrindeyiz ya Hüseyin” Afişinin Altında Olan Bitenler…

"Zamanlamalar bu kadar manidar olunca rehineleri kurtarmaya Bağdat yönetiminin kudreti henüz yetmiş değil."


Tam 12 (21) gün geçti. Türkiye’nin gündeminin ağırlığından pek dönüp bakılmadı, ama aslında tam da Türkiye’nin o ağır gündemi üzerine çok şey söyleyen bir haberdi bu. 2 Eylül günü Bağdat'ın Şiilerin yaşadığı Sadr semtinde bir stadyum inşaatında çalışan 18 Türk işçi, askeri üniforma giyen maskeli kişilerce kaçırıldı. (Daha sonra 2 kişi serbest bırakıldı)

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç kaçırılan 14 işçi, 3 mühendis ve bir muhasebecinin "Kaçırılma sırasında şirkette Türk işçilerini diğer ülkelerin vatandaşlarından ayırarak bir seçime tabi tuttuklarını öğrendik" diyerek özel olarak seçildiğini açıkladı.

SA1794/KY36-CK11: İhtiyacımız Olan Yeni Bir Demir Lady

"Batı kamuoyu hem ABD'de, hem de Avrupa'da derin bir liderlik krizi içinde." 


“Bahaneleri bırakın. Bosna'ya şimdi yardım edin. Bosna'da korkunç olaylar oluyor, daha kötüleri ile de tehdit ediliyor.  Saraybosna sürekli bombardıman altında. Gorajde kuşatılmış durumda ve düşmesi muhtemel. Ve eğer bu gerçekleşirse, büyük bir katliamdan korkuluyor. Binlerce Sırp askeri başka bölgelerden mültecilerle dolmuş olan Saraybosna'ya girebilir... Bu Sırpların “etnik temizlik” politikası, Hitler ve Stalin'in barbarlığını birleştiren ve Sırp olmayan nüfusu yok etmeyi amaçlayan politikası... Saraybosna'daki Aliya İzzetbegoviç hükümeti meşru ve uluslararası tanınırlığı olan Bosna Cumhuriyetinin hükümetidir... Türkiye'de ve Müslüman dünyasında [Bosna konusunda] büyüyen bir endişe var. Bosna'daki Müslümanların katli kendi başına korkunç bir olay olmakla birlikte, bu çatışmanın yayılma riski de var... [Sırbistan] bu ana kadar Batının ilgisizliğinden güç aldı... Açık bir askerî müdahale tehdidi Sırbistan'ı saldırganlığına son vermeye zorlayabilir... Tereddüdün şimdiye kadar bedeli ağır oldu. Bu acil bir meseledir...”

SA1793/KY28-ATA58: Yol Yapmak Bu Kadar Zor mu?

"Bence durum çok acil ve acil olduğu kadar da vahim."



Yerleşim yerlerinin genişlemesi ve nüfusun kendi doğal sürecinde artması nedeni ile KKTC’de yeni yolların planlanması ve yapılması gerekmekte. Ulaştırma Bakanlığı’nın yeni yolların planlanması ve yapımı ile ilgili yoğun bir çalışma başlatması gerekiyor.  Hem de acilen.

22 Eylül 2015 Salı

SA1792/SD302: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 58 (11-15 Mayıs 2012)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”

  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)



11-15 Mayıs 2012  (452 Tweet)

15 Mayıs 2012
24978. @saveorcansel bazen büyük bir taklitçiyi sanatçı zannedenler olabilir bu onların taklitçiliğinin de kanıtı değil midir?

15 Mayıs 2012
24977. @_TurgutKaya_ susan bunu hak ediyor, görmezden gelen gördüğünü beyan etmekten korkuyor, affetmeyi bilen hak edeni affediyor:)

15 Mayıs 2012
24976. Peynir Gemisi: Harflerin Öyküsü 5 'Ayna, Tutarlılık' peynirgemisi1.blogspot.com/2012/05/harfle…

SA1791/SD301: "rastlantı"/16.05.2006/ 489. patika


...bilimsel bir analiz-sentezin halk diline dönüşüne tanık oldunuz mu?...
...olmadıysanız olun...
...bilimadamlarının, uğurlarına tüm enerjileriyle tüm zamanlarını harcadıkları işlerini ne kadar çok sevdiklerini görün...
...ve onların, o sizce muğlak ve anlamsız görünen bilimsel kavram ve terimlerini nasıl büyük uğraşlar vererek anlayabileceğiniz hâle dönüştürdüklerini, saygıyla izleyin...
...kendi karmaşık çalışmalarını, sizin anlayabileceğiniz seviyeye dönüştürürken en çok kullandıkları yöntem, felsefenin başlangıçtaki sorularının oluşum aşamalarına tersine dönüş gibidir...

SA1790/ SD300: Dalgaların Sesi - 22. Gün/ İç Sesler

"İyi bir öykünün iyi kahramanları kıskandılar, kızdılar, özlediler, beklediler, hayâl ettiler, dost oldular ve konuştular... seslerle paylaştılar..."



Tüm öykülerini düşündü genç adam... tuhaflaştı, irkildi ve yeniden düşündü... Aklı başında olmak, ne derin görelilikler sunuyordu insana... Sanatçı kimlikleri hatırladı; ne kadar zıt ve sıradışıydılar.. .insan göreliliklerine göre, normal değildiler...

Öyküler üretilirken de kendisi değildi zaten... ama onu sevmişti... okyanus kıyısındaki bu öyküyü gerçekten sevmişti.

SA1789/SD299: 1789; Şeytan Tapınakları- Şeytânî Cehennem'in Patladığı An

Sonsuz Ark'ın Notu:
2000'li yıllarda Dünya'da her geçen gün artan ahlaksızlık ve katliam setleri Şeytan'ın Krallığı'na ulaşmak isteyenlerin ne kadar ilerlemiş olduklarını kanıtlamaktadır. Bu artık bir realitedir. 1789; Şeytan Tapınakları'nın yer altından çıktığı Şeytânî Cehennem'in Patladığı An'dır. Zihinsel temeli 1773'te, Almanya-Frankfurt'ta siyonist yahudi banker Mayer Amschel Rothschild ve on iki arkadaşı tarafından atılan bu şeytani tasarım, paranın kazandırdığı güç ile bütün imparatorlukları yok ederek, imparatorlukların koruduğu değerleri savunmasız bıraktılar...1789 Siyonist-masonik öz geçmişin intikam yılıdır, Fransız devrimi olarak yüzlerce yıldır pazarlanan özgürlük vaadiyle insanları aldatan köleleştirme düzeninin kanlı bir şekilde açık tarih sahnesine çıktığı yerdir. 15 Temmuz 2016'da Türkiye'de ilk büyük yenilgisini alana kadar 243 yılda dünyada kanlı-kirli-şeytani zaferler kazanan bu yapı artık Eski Dünya Düzeni'dir ve insan, müslüman insan bu şeytani krallığı açıkça fark ettiği için bu düzeni yıkacaktır.
Seçkin Deniz, 13.07.2018



A history of the New World Order -Yeni Dünya Düzeni Tarihi

1773 - Mayer Amschel Rothschild en etkili on iki arkadaşını bir araya getirerek kaynaklarını bir havuzda topladıkları takdirde dünyayı yönetebilecekleri konusunda onları ikna etti. Bu toplantı Frankfurt-Almanya’da gerçekleşmişti. Rothschild, arkadaşlarına planlamış olduğu organizasyonu yönetmek için olağanüstü bilgi ve yeteneğe sahip birini bulduğunu söyledi, bu kişi Adam Weishaupt ismini taşımaktaydı.  

21 Eylül 2015 Pazartesi

SA1788/AŞ65: 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri Yaklaşırken...

"Bu halk, müstakbel mülteci bu halk, onlara dur demeyecek mi?"


Siyaset Arenası, İnsan-nefs eşlemesinde nefse denk geliyor; insan da bir ülkeyi oluşturan insanlar topluluğuna. İnsanlar bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Ölenler ölüyor, kalanlar acıları hafifleye hafifleye hayata devam etmenin yolunu buluyorlar. Sonuçları etkileyen nefsin talepleri, yani Siyaset Arenası'nda zuhûr eden değişimler.

İşte Suriye'deki dram ve ölülerini geride bırakarak ülkelerini terk eden Suriyeliler; Siyaset Arenası'nda yaşanan her şey insanları yurtlarından uzaklaştırıyor, sonu bilinmez bir yolculuğa çıkarıyor, Türkiye'yi Yunanistan'a bağlayan denizde üfürülerek şişirilen botlarda gelecek arayanlardan suya gömülenlerin yanında, Macaristan sınırlarında, Macar Meclisi'nin güvenlik güçlerine sığınmacılara 'vur' emri kararı çıkarmasına neden oluyor.

SA1787/ KY33-YO26: Bu Dağlıca İçin de Marş Besteleyip Düğünlerde Çalacak mısınız?

"Bu psikolojiyi ancak Kürtler değiştirebilir. Evlerinin önünde, köylerinde Türk gençlerinin öldürülmesine karşı yüksek sesle ses çıkararak yapabilirler bunu."



21 Ekim 2007 günü saat 00.20'de Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca Köyü'nde  bulunan TSK Komando Taburu, Irak’tan giren 200 PKK’lı tarafından basıldı. Baskında 12 asker hayatını kaybetti, 8 asker esir alındı. Esir askerler günlerce PKK tv'lerine çıkarılıp konuşturuldu.

Baskından 1 hafta sonra PKK militanlarından oluşan Koma Awazên Çiya grubu baskın için Oramar (Dağlıca’nın original Kürtçe adı) Türküsü’nü yaptı.

SA1786/KY36-CK10: Bir Haberin Hikâyesi: Onların 12 Eylül'ü

"Gözaltına alınan, tutuklanan, işkence görenler sadece bir kesimden oluşmuyordu..."



TRT Haber'de Yıldıray Oğur'un genel yayın yönetmenliğinde hazırladığımız “Şimdi ve Burada” programının erken hazırlık aşamasında ortaya çıktı 12 Eylül dosyası yapma fikri. Program, geçtiğimiz pazartesi akşamı yayınlandı ve 12 Eylül'ün bugüne kadar konuşmamış tanıklarına mikrofon uzattı.

Lakin üzerinde bu kadar çok konuşulmuş, birçok kitaba, filme, şarkıya, belgesele konu olmuş bir meseleyi yeni bir açıdan işlemek mümkün müydü?

SA1785/KY28-ATA57: Yol Kesmek

"Hiç kimsenin kendi maddi çıkar ve kazançlarını başkalarına ödetmeye hakkı olmamalı bu güzel ülkemizde…"    


KKTC gerçekten de yasaların, tüzüklerin, emirnamelerin ve kuralların geçmediği bir ülke haline geldi maalesef. Tam tabirle, “Herkes kendi kafasına göre iş yapıyor.”

Lefkoşa-Girne ana yolu ve devamındaki Ecevit Caddesi, Girne kentini kuzey-güney doğrultusunda adeta ikiye bölmekte. Lefkoşa-Girne ana yolundan Girne’ye doğru geliyorsanız, Batıya doğru gitmek için iki seçeneğiniz var. 

20 Eylül 2015 Pazar

SA1784/KY23-NN18: Nehir Nil Güney Afrika'da; Cape Town - Johannesburg - Pretoria - Pilanesberg - Sun City

"İnsanı doğası ile şaşırtan ve bir o kadar da huzur veren bir ülke Güney Afrika. Seyahatiniz esnasında güzel plajları ve okyanusu seyrederken birden uzakta beliren balinadır güzelliği bu ülkenin."


Yurtdışı seyahatler insanın kendisi için yapabileceği en güzel yatırımlardır. Her seyahat dönüşü etrafınıza ve ülkenize bakış açınız değişir. Gazetelerde, dergilerde gördüğünüz o ülkelere, derisinin rengi değişik, gözünün şekli farklı insanlara dokunursunuz.

Seyahat ettikçe bir dünya vatandaşı kimliğine bürünür, daha da özgürleşirsiniz. Sohbetleriniz zenginleşir. Hep derim ya, empati duygunuz gelişir. Seyahatler, size yeni bir siz katar.

SA1783/ ÇY4-DB51: İngiltere Suriye’yi Bombalamalı mı?

"Eğer her şeyin herkes için(!) daha kötüye gitmesini istiyorsak..."
Nick Witney


Sonsuz Ark'ın Notu:
The Guardian'ın Türkiye ve Erdoğan karşıtı yayınlarının temelinde neocon-siyonist perspektif vardır. Bunu Gezi olaylarında, 17-25 Aralık'ta, PKK Terörü'nün onlarca can aldığı dönemlerde net bir şekilde gördük. Aşağıdaki analiz, inşa ettiği vahşi terör örgütü IŞİD'in her türlü finansman, personel (en son IŞİD'e SAS komandoları ile verdiği destek medyada yer aldı) PR, silah ve mühimmat ihtiyaçlarını ABD, Fransa, Almanya ve İsrail'le birlikte temin eden İngiltere'nin 'Suriye'yi daha kaotik bir coğrafya hâline getirmesi için neler gerektiğini anlatan' bir analizdir. Analiz'in hedefinde her zamanki gibi Erdoğan vardır; bugün Rusya ve İran ile birlikte Esed'le ortak bir siyasi çözüm arayışında olan ABD'nin zihninin teorik arka planınından yansıyanlar da net bir şekilde sahada görülmektedir.
Seçkin Deniz, 20.09.2015

***
Should the UK bomb Syria? If we want to make things far worse for everyone

Sadece Suriye'nin komşuları orada etkin hareket edebilir - ve bu bomba ile değil, diplomatik çabalarla olmalıdır. Ama ortada AB'nin mülteci krizi için hızlı bir düzelme yok.

SA1782/KY37-AZ4: “İnsanlık” 2013’te Sonlandı, Farkında Değilsiniz...

"İnsanlığı Obama-Putin bitirdi..."


Minik Aylan’ın Bodrum sahilindeki cesedi karşısında travma yaşanıyor, düne kadar, “ne işi var bu kadar Suriyeli’nin buralarda” diyenler bile ortalığa dökülmüş durumdalar. 

Geçiniz...

Ya, yaşamakta olduğunu çağın gerçeklerinden kopuk bir şaşkınsınız, ya da, günü birlik çıkarlar doğrultusunda koşturan omurgasız bir iki yüzlü...

SA1781/KY35-YTK18: Hatırlamazsan Anlayamazsın

"Karşımızdakilerin cesareti onların kendi iman ettikleri mücadeleyi kıyamete kadar bırakmayacakları gerçeği kadar bizim unutkanlığımızdan da aslında."




Bu toprakların en büyük zaafı da bu zaten. Belki insanoğlunun yaratılıştan beri eksikliği. Unutmak bazen iyidir o yüzden unutuyoruz muhtemelen. Ama unutmamak gerekenleri unutmak sonumuz oluyor genelde. Nasihatten çok daha iyidir biliriz ki hatırlamak. Sobaya siz ne kadar tembih ederseniz edin gidip o minik elini illâ ki sürer çocuk. Elini yakmadan öğrenmez bir türlü sobaya değmemesi gerektiğini.

SA1780/KY5-PT76: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Batı Dünyası ve Ezoterizm; İsmailîler ve Templierler

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***

Batı Dünyası ve Ezoterizm; İsmailîler ve Templierler

M.S. 874'den, 1256'ya kadar ortadoğuda İsmaililer'in son derece etkin olduklarına daha önce değinilmişti. Güçleri o denli artmıştı ki, 1164 yılında, İsmaili İmamı 2. Hasan, Ramazan ayının ortasında şeriatı kaldırdığını açıklamıştı. Oruç tutmanın yanı sıra, namaz kılma ve diğer ibadet zorunluluklarının da kalktığını duyurmuştu.

19 Eylül 2015 Cumartesi

SA1779/KY27-ŞT20: Kalın Türk'ün Yarası

‘Kalın Türk’te dile gelen Türk’ün deyimiyle İmanı da Türklüğü de gevremiştir yaralı Türk’ün…


Türk’ün ya da Türkiye’nin kendisine dair bir tanım yapmaktan hızla uzaklaşarak, Türk ya da Türkiye hakkında kotarılmış herhangi bir tanımın ehven-i şer ölçüleri arasında eğlenmeyi yeğlemesi bir bakıma da artık iyileşmekten başka çaresi kalmayan bir yaranın kabuk bağladığı her zaman yeniden kanatılıyor oluşundandır.

Tarihin hemen her aşamasında bir şekilde kanamakla maruf Türk’ün iyileşme kabiliyetini yitirdiği bir zamanda başına gelen en son kazasından kalma bir yaradır bu Türk’ü de, Türkiye’yi de gocundurup duran yara…

SA1778/KY32-YR12: Ortak Mahallemiz Ütopya Değil

"Batı’yı sorgusuzca taklit kültürel dokumuzu zedeledi ve değerlerimizle telif edebileceğimiz bir gündelik yaşam elimizden alındı. Buna cevap olarak eski yapıları ve yaşantıyı aynen tekrarlama düşüncesi de son derece beyhude."


Bugünlerde kardeşlik kelimesini yazdığınızda tepki veren insanlara dua kelimesinden rahatsız olanlar da eklendi. "Kürt -Türk savaşı çıkmayacak, büyük çoğunluk sağduyu içinde dua ederek bu kâbusun sona ermesini bekliyor" dediğinizde hakarete uğrayabiliyorsunuz. Durmadan masayı kimin devirdiğini, ajan ve hainin kim olduğunu konuşmanız gerekiyor. Esas olan fiili duadır elbette, fakat dua en edilgen haliyle bile kalpleri yumuşatır, nefreti söküp atar, ayrımcılıkları ortadan kaldırır, aynı mahallede bir arada yaşamanın güzelliğini hatırlatacak nice kapılar açar. 

SA1777/KY26-CA20: Bizim Hikâyelerimiz Var

 "Bir toplumun sanatını 'Batı Sanatı ve Zevki' açısından var veya yok saymak, o toplumun sanatçılarını bizzat sorunlu, zaaflara yol açan ve yanıltan yöntem ve yönelimlere mahkum ediyor."


Sanat alanında yüz yıllık maceramız nasıl özetlenebilir? Söz konusu olan büyük ölçüde Cumhuriyet’in ilanını takip eden dönem, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla da başlatılabilir. Kuşkusuz bir dönem öncesi ve sonrasından yalıtılan net bir tecrübeden söz edilemez.

“Yüzyıl” üzerine mülazahalar Jacques Bossuet’in sorusunu hatırlatıyor: “Tek bir an bile silebiliyorsa, yüz yıl nedir ki, bin yıl nedir ki?” (Badiou, Yüzyıl, sf.7)

SA1776/KY13-AO24: MHP'li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türk Milliyetçiliği'nin Evrimi

"Bugünkü MHP, dünün MHP'si değil.. Artık lügatında solla mücadele yok, onlarla omuz omuza vermek var. Din ise söylemlerinden iyice uzaklaşmış durumda.."


Fotoğraf: Seçkin Deniz, 2012

Lise yıllarımızda bir çoğumuz gibi sol-sağ çatışmalarının içinde yoğrulduk, bu karmaşa içerisinde ne olup bittiğini anlamaya, iki grup arasındaki çatışmaları anlamlandırmaya çalıştık.

Sol, özetle; ABD ve onun yörüngesindeki Batı ülkelerinin Türkiye'yi sömürdüğünü, mevcut kapitalist sistemin kaynaklarımızın emperyalizme akıtılmasının önünü açtığını ileri sürüyor ve bu sistemin sosyalist/komunist sisteme dönüştürülmesi halinde Batı'nın ülkemizi sömürmesinin önüne geçileceğini ve böylece bağımsız,ilerici bir sistemin kurulacağını iddia ediyordu.

Seçkin Deniz Twitter Akışı