Sonsuz Ark Sohbetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sonsuz Ark Sohbetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2019 Salı

SA7487/SD1308: Sonsuz Ark Sohbetleri 35

"Şu anda bizi kuşatan ve bize ait olmaktan çıkan kültürümüz görüntümüzle birlikte bizi Batı'nın köksüz, özelliksiz ve ruhsuz basit bir mukallidi olmaktan koruyacak bir güce sahip değil."


Yaklaşık yüz yıldır Kuzey-Batı yörüngesinde Dünya büyük bir değişim içinde ve Türkiye de bu değişimi Batı'ya entegre kültürü ve algısı ile birlikte ruhunun bütün zerrelerine kadar yaşıyor. Ne yazık ki bu değişim değerler almaşığında iyiye doğru gelişmiyor. 

Türkiye, Batı'ya rağmen, Batı'nın akış çizgisinden ayrışsa da, kültürünü ve inancıyla kültürü arasındaki bağı korumak konusunda kararlı bir tutuma sahip değil. Felsefemiz, bilimimiz, edebiyatımız, görsel ve işitsel sanatlarımız gibi gündelik yaşantımız, giyim-kuşamımız, evlerimiz, eşyalarımız, beslenme alışkanlıklarımız , 'moda' saplantısı içinde, ne yazık ki kendi doğal akışının dışında bir baskı altında kendi özelliklerini yitirmeye devam ediyor. Şu anda bizi kuşatan ve bize ait olmaktan çıkan kültürümüz görüntümüzle birlikte bizi Batı'nın köksüz, özelliksiz ve ruhsuz basit bir mukallidi olmaktan koruyacak bir güce sahip değil. 

26 Şubat 2019 Salı

SA7473/SD1300: Sonsuz Ark Sohbetleri 34

"Hristiyanların, yahudilerin, budistlerin hatta ateistlerin kimlik krizi yaşadığı bugünde müslümanların yaşadığı kriz artık Sufizmin tekerlemeleriyle uyutulamaz, ölü İslamcılığın kaskatı çaresizliği ile tıkanamaz."


İnsanlık büyük bir boşluğun içinde; artık dinler tahrik, tahrif ve tazyif edildikleri yerde çözüm olarak ilgi çekmiyorlar. İyiliği, Barış'ı ve Adalet'i tesis edici tek güç olan din, her türlü şiddetin, istismarın, sömürünün ve ideolojik-politik manipülasyonun meşrulaştırılması ve yaygınlaştırılması için kullanılmaktan dolayı öldü. Bugün Kötülük, Savaş ve Zulüm, insanın gündeminde ve ilgi aralığında 'Din' olmadığı için artık engelsiz bir şekilde, eşitsiz bir şekilde insanlığın şimdisinde ve geleceğinde egemen olan tek gücün Şeytan'ın simgeleri olarak duruyorlar.

4 Ocak 2019 Cuma

SA7351/SD1238: Sonsuz Ark Sohbetleri 33

"Unutulmamalıdır; Tasavvuf en büyük şeytan eseri bir 'izm'dir. Tasavvuf'un tek düşmanı Kur'an ve onun anlattığı İslam'dır."


Bütün kıtalarda yaşayan insanlara umut ve yeniden inşâ süreci adına Türkiye'nin üreteceği stratejik akıl için insan temelli bir yaklaşım gerekiyor, Anadolu'nun bu anlamda kendine özgü bir değeri yok çünkü karşımızda şeytan var ve biz bu insanı Allah'a kul olma bilincine ulaştırdığımızda bugün insanı ve insanlığı sefaletin dibine çeken bütün beşerî sorunlar çözülecektir. Çünkü Şeytan'ın Krallığı'nın hüküm sürdüğü bir yer kürede ulusal ya da coğrafi merkezler anlam ifade etmez, Anadolu bir şey olsaydı bu sefaleti yaşamazdı.

25 Aralık 2018 Salı

SA7313/SD1231: Sonsuz Ark Sohbetleri 32

"2019 ve sonrası dönemde Türkiye Osmanlı dönemi politikalarının kapsamlı ve çok boyutlu politik perspektiflerine ve araçlarına daha çok ihtiyaç duyacaktır; ancak bahse konu politikaları tekrarlamak yerine onların çalıştığı patikaları ve temel aldığı yol haritalarını yeniden incelemeli,  imparatorluğu çöküşe sürükleyen hataları tesbit etmeli ve neyi tekrarlamayacağını belirginleştirmelidir..."


Dünya ve Türkiye için çok uzun, yorucu ve yıpratıcı bir yılı geride bırakıyoruz; ancak yaşanan bütün olumsuzlulara karşın elde edilen sonuçlar dikkate alındığında 2018 önceki yıllara oranla daha olumsuz bir sonraki yıla hazırlık yapmadı, Türkiye ve Dünya emperyal güçlere karşı verdiği mücadeleden güçlenerek çıktı ve geleceğe dair umut üretmek adına başarılı oldu. Her şeyden önce yer küreyi kan gölüne döndüren neocon-siyonist politikalar genel olarak durduruldu ve bu politikaların üreticileri, hangi politik araçları kullanırlarsa kullansınlar geçmişe oranla çok da güçlü ve etkili olamadıklarını anladılar. 

18 Aralık 2018 Salı

SA7283/SD1224: Sonsuz Ark Sohbetleri 31

"Kuzey Irak'ta ve PKK saflarında bulunarak, bu kanlı plana karşı duran Kürtleri Türkiyeci Kürtler olarak ayrıştıran ABD-AB-İsrail güdümünde kürt geçinenlere karşı Türkiyeli Kürtlerin elinin güçlenmesi gerekiyor. PKK'nın hangi aileden kaç kişiye nasıl zarar verdiğini devlet biliyor ve bugün devlet gücü ve imkanları ile bütün Kürtlerin aydınlatılması mümkün."


Türkiye tarihî günlerden geçiyor. Türkiye topraklarını bölerek Suriye, Irak ve İran'dan toprak alarak ABD-AB kuklası bir Kürdistan kurulmasını içeren yüz yıllık planı tam olarak çökertmek, ABD-PKK işgali altındaki Suriye topraklarına operasyon yapmak üzereyiz. 

Suriye ve Irak'ta göz koydukları topraklar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki topraklar gibi Osmanlı toprağıydı, İran sınırları içinde kalan topraklar tarih boyunca da İran sınırları içinde idi. İran ve Irak'ın bir kaç bölgesi dışında Kürtler bu coğrafyada hiçbir zaman salt çoğunluk olarak bulunmadı ve şu anda karşı karşıya kaldığımız plan sadece Türkiye-Irak ve Suriye sınırları içerisinde yine Kürtlerin çoğunlukta bulunmadığı Arap ve Türkmen nüfusun yoğunlukta bulunduğu toprakları da içerecek şekilde genişletilmiş bir amaca hizmet ediyor. 

11 Aralık 2018 Salı

SA7251/SD1218: Sonsuz Ark Sohbetleri 30

"Ancak asla unutulmamalıdır ki, Türkiye seçmeninin destekleyen %52,6'sına karşılık %47,4'ü Erdoğan'ı desteklememektedir ve bu durum Türkiye'nin daha da güçlenmesinin önündeki en büyük engeldir."


Dünya'da büyük bir değişim yaşanıyor; ancak bu değişim, Türkiye'deki ekonomi, tarım, inşaat, eğitim, teknoloji, sağlık, savunma, ulaşım, iletişim, sosyal devlet, adalet, insan hakları, inançlara, ırklara saygı ve demokrasi gibi temel alanlarda yaşanan pozitif gelişmelerin tam aksi yönde ilerliyor. Dünya, hegemonya sahibi ülkelerin bütün özellikleri ile çöküşünü izlerken Türkiye yükseliyor.

4 Aralık 2018 Salı

SA7220/SD1212: Sonsuz Ark Sohbetleri 29

"Kadına şiddet sorunu eğer kanunlarla, polisiye tedbirlerle çözülebilseydi, bugün Avrupa Birliği'nde kadınların üçte biri şiddete maruz kalmış olmazdı. Avrupalıların bu korkunç durumu gizlemeye çalışması Türkiye'yi kör etmemelidir..."


Türkiye yükselen 'kişilik' enerjisini doğru kullanması gereken bir dönemdedir. Eğer yüzlerce yıllık emeğin ürünü olan; kaybedilmiş, yenik, aşağılanarak yok edilmiş, baskı altındaki özgüvenin yeniden oluşum aşamalarının bu son döneminde, tarihin derinliklerinden beslenen ve zihinlerde sadece tortuları kalmış İslam'ın kazandırdığı bu 'kişilik' enerjisini toplumsal ve bireysel özgüvenin inşâsına harcama becerisini geliştiremezse, tıpkı taklit ettiği Batı ve medeniyeti gibi daha azgın şeytani bir kasırganın altında ezilerek yok olur.

27 Kasım 2018 Salı

SA7184/SD1206: Sonsuz Ark Sohbetleri 28

"Türkiye yeni konumu dolayısıyla vatandaşlarını da birinci grup devletlerin vatandaşlarının etkilenme aralığına taşımaya odaklanmalıdır. Dış politik stratejiler, iç politik stratejilerden ayrılmalı ve Türkiye iç politik sorunlarını bugüne dek doğrudan dış politik etkilere açık olarak ele almaktan vazgeçerek farklı bir zemine taşımalıdır."


Türkiye, İngiltere'nin ayrılması ile etki alanı yok olan ve yaşadığı medeniyet travmasının sonuçlarını ekonomik, sosyolojik ve psikolojik çöküş olarak ödeyen ve tarihsel sömürü mirasının tam karşıtı olarak ABD-Çin-Rusya'nın etki alanı olmaya mahkum olan Avrupa Birliği'nin küresel sahneden geri çekilmesi ile birlikte artık Rus-Çin-ABD kutuplaşmasında belirginleşen 'Güvenli Alternatif Güç' özellikleri dolayısıyla farklı bir algısal alana girmiş durumdadır. 

Türkiye'nin dünyada 'Güvenli Alternatif Güç' olduğu gerçeği her geçen gün daha da yerleşik bir algı haline dönüşmektedir. Doğal olarak da bu algının iç politik yansımalarında görmek istediğimiz bazı temel sonuçları vardır.

20 Kasım 2018 Salı

SA7151/SD1200: Sonsuz Ark Sohbetleri 27

"Devlet, geçmişte yapılanın aksine, dileyenin dilediğine değer ve önem atfettiği, ancak birinin diğerini rahatsız etmeyeceği, düşman kabul etmeyeceği bir atmosferi inşâ etmek için bütün yeteneklerini ve güçlerini seferber etmek zorundadır... Devlet herhangi bir ideolojiyi, herhangi bir kişiyi ya da ait olduğu kesimi önemseyecek, öne çıkaracak politikalardan uzak durmalıdır."


Türkiye'nin önünde 2023 Haziran ayına kadar yaklaşık dört buçuk yıl var, Mart 2019'daki yerel seçimler dışında normal koşullarda seçim yok; Türkiye bu geniş zamanı çok verimli kullanmaya çalışmalıdır. Halkın çoğunluğu tarafından güçlü ve demokratik bir ülke olarak inşa edilmiş olan Türkiye artık birer handikap nesnesi olarak tanımlanabilecek ayrıntılarla gündeminin değişmesine izin vermemelidir. Bu ayrıntılar yakın tarihin temel ayrışma sebepleri olarak tahkim edilmiş olsalar bile günümüzde artık eski 'dayatma' niteliklerini kaybetmiş durumdadırlar. 

13 Kasım 2018 Salı

SA7119/SD1194: Sonsuz Ark Sohbetleri 26

"Dış politik hareketliliklerle birlikte iç politik hareketlilikler de artarak sürecektir; ancak bugüne dek engelleyerek, aşarak geldiğimiz uygulamaya konmuş her türlü terör, kaos, iç savaş ve darbe senaryoları sahipleri tarafından asla rafa kaldırılmış değildir."


Doğal olmayan yollarla sistem değişikliği yaşayan toplumlarda, değişimi gerçekleştiren güçlü azınlıkların yeni sistemin yerleşmesi için değişikliklere muhatap kılınan toplumun bütününün onayını almak gibi bir sosyolojik kaygıya sahip olmadıkları açıktır. Türkiye, yönetim sistemi sorunlarıyla iki yüzyıldan fazla bir süredir (1808 ve sonrası) meşgul bir ülke olarak tarihte ilk kez 16 Nisan 2017 referandumuyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni kendi iradesiyle kabul etmiş geniş bir topluma sahiptir. 

6 Kasım 2018 Salı

SA7085/SD1188: Sonsuz Ark Sohbetleri 25

"Türkiye, eleştirel düşünebilen bireylerinin arttığı bu Yükseliş Çağı'nda, daha sakin, daha nesnel ve çoğunluğun kabul edebilirliğinden daha fazla herkesin kabul edebilir bulacağı 'değerler' inşâ etme yolunda hızlı adımlar atmalıdır ve bu adımlarını da dikkatle, stratejik bir arka plana uygun bir şekilde  ve satanist teorilerin kurduğu tuzakların farkında olarak tasarlamalıdır..."


Türkiye gecikmiş bir çağın, Yükseliş Çağı'nın tam ortasında istikrarlı bir hükümet tarafından yönetiliyor. Bu tarihi dönüm noktasında bireyden topluma çok ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşümün iki farklı boyutu var; birinci boyut kendi tarihsel süreci içerisindeki değişimlere bağlı olarak Türkiye'ye özgü, ikinci boyut ise küresel sürece bağlı olarak 'değersizleşen' ve benzeşen, tekil özelliklerini kaybeden bireye ve küresel topluma özgüdür. 

30 Ekim 2018 Salı

SA7050/SD1181: Sonsuz Ark Sohbetleri 24

"Türkiye'nin artık gecikme hakkı yoktur. 30 Ekim 2018'de Mondros'la kaybettiği söz hakkını, yüz yıl sonra 28 Ekim 2018 İstanbul Zirvesi ile yeniden elde etmiştir."


Türkiye'nin uluslararası alanda bilinirliği ve etkinliği, artan ekonomik ve (yerli üretim silah teknolojisi desteği ve savaşan vatansever ordu kalitesinin şahlandırdığı) askerî gücüyle doğru orantılı olarak artıyor. Artan bu güç, gerektiğinde yumuşak, gerektiğinde sert bir formda kullanıldığı zaman sonuç alan ve bu yöndeki kararlılıklar sürdüğü sürece de sonuç almaya devam edecek olan bir niteliğe sahiptir. 

Çünkü; bu gücün en büyük desteği, dünyadaki kan ve terörden sorumlu olan neocon-satanist-masonik gücün karalama kampanyalarına rağmen küresel anlamda yaygınlaşan, güçlü-güçsüz bütün ülkelerde iyi, mantıklı ve haklı olan bütün insanların yüreğinde uyanan 'sempati'dir.

23 Ekim 2018 Salı

SA7016/SD1175: Sonsuz Ark Sohbetleri 23

"Türkiye, artık geri döndürülemez bir yükseliş sürecine girmiş durumda ise daha güçlü bir devlet mekanizması oluşturmalı ve buna dair gelenekler inşâ etmeli, gelecek nesillere sağlam bir temel bırakmalıdır."


Gelişmiş herhangi bir devlette kurumsallaşmış Stratejik Perspektif İnşâ Süreçleri, herhangi bir soruya ya da soruna yönelik cevaplar ya da çözümler arama kaygısıyla başlar. Soru ya da sorunla ilgili tanımlamalar, yeterlilikler, gereklilikler, tesbitler bütün ayrıntıları ile ve oluşturulan simulasyonlarla test edilmiş alternatifli öneriler eşliğinde, nesnel bir analiz tekniği ile ilgili alt kurumlarda sıralı sorumluluklarla işlerinde uzman unsurlar tarafından raporlara dönüştürülerek üst kurullara ya da kurumlara iletilirler; gönderilen bu raporlar üst kurumlarda stratejik analizlere temel teşkil ederler. 

16 Ekim 2018 Salı

SA6984/SD1168: Sonsuz Ark Sohbetleri 22

"Bugün Deizm gibi arkaik akımların sığınak olarak telakki edilmesi, Sufizm ve İslamcılık tarafından tahrif edilen 'Din Algısı'nın en keskin sonucudur. Doğal olarak bu hastalık ve nefret üreten iki masonik/satanist kurgulu yapıdan uzakta, Kur'an'ı doğrudan merkez alan ve Kur'an ile hem itikadî hem felsefî hem de ideal form olarak aykırı düzlemlerde bulunmadığı hususunda şüphe duyulmayan 'Sahih Hadisler' desteğinde insanlığa bir alternatif teklif hazırlanmalıdır."


Yeni Türkiye'nin önünde çok uzun bir yol, çok zahmetli bir süreç var; bu aynı zamanda tarihin dönüm noktalarından biri olan bu zamanda 'umut' olma imkanı yakalamış olmak gibi bir fırsatı da barındıran bir süreçtir. Doğu ve Orta Dünya, 1789 sonrası satanizmin etkisiyle inşâ edilen Batı'ya doğru boynuna boyunduruk takılarak zorla baktırıldı. Batıcılık Doğulu ve Orta Dünyalı devşirme liderlerinin ideolojik bir hedefi olarak yaygınlaştırıldı; oysa şimdi gelişmiş ya da gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerin hemen tamamı için, insanlığın geleceği için Türkiye, herkesin kendi iradesiyle dönüp baktığı uzak ve yakın ufkun adıdır; umuttur.

9 Ekim 2018 Salı

SA6948/SD1160: Sonsuz Ark Sohbetleri 21

"Beşer son umut olarak Türkiye'yi görüyorsa, Türkiye'nin lideri Erdoğan da bu umuda saygı duymakla mükelleftir."


İçinde yaşadığımız çağda, yeniden harmanlanan beşerî algıların, değerlerin ve ölçülerin ne yöne savrulacağının bilinmediği, ancak alınacak yolların hemen tamamının insanlığın geleceği için hayra, iyiliğe vesile olmayacağı kanaati yaygındır; oysa herhangi bir mü'min-müslüman için böyle bir risk yoktur. Herhangi bir mü'min- müslüman, beşerî algıların, değerlerin ve ölçülerin Kur'an'la sabit olduğunu bilir. Bu böyle iken müslüman düşünürlerin yaşadığı neredeyse 1200 yıllık travma, müslümanın nasıl yaşadığını, nasıl yaşayacağını bilme ya da belirleme iradesi göstermesini engellemektedir.

2 Ekim 2018 Salı

SA6913/SD1151: Sonsuz Ark Sohbetleri 20

"Allah kendini dinini korumaya muktedirdir, ancak insana da yüklediği sorumluluklar vardır."


Türkiye, çok ağır bir şekilde seyreden ardıl toplumsal travmalarla mağdur edilmiş bir halkın ülkesidir. Bugün gözlemlediğimiz sıkıntıların asıl sebebi, bu travmaların ürettiği birbiri ile çok sıkı bağlı ve ilişkili olguların ve olayların kişiler üzerinde oluşturduğu kaotik baskıdır. Halk'ın büyük çoğunluğu bu baskının ortadan kalkması için 2002'den beri Erdoğan'ı desteklemekte ve ondan çözüm beklemektedir. 

Erdoğan, dün (1 Ekim 2018) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk TBMM açılış konuşmasında, "Milli iradenin önünde engel oluşturan sistem içindeki tüm vesayet mekanizmaları ortadan kalkmıştır" diyerek halkın taleplerinin yerine getirildiğini ilan ederken, daha büyük bir sorumluluğun altına girdiğini fark etmiş olmalıdır. Çünkü tüm vesayet mekanizmaları ortadan kalkmışsa, halkın yaşadığı olgusal baskıların da ortadan kalkmış olması gerektiği sonucu çıkarılacaktır. Aksi halde vesayet mekanizmalarının bir kısmı kalkmış bir kısmı kalkmamış anlamına gelecektir. Peki, bahse konu vesayet mekanizmalarından kastedilen nedir?

25 Eylül 2018 Salı

SA6874/SD1143: Sonsuz Ark Sohbetleri 19

"Kadınların bedenlerinin satıldığı herhangi bir olayı “vergiyi doğuran olay” olarak değerlendirmek, insan haklarına aykırı olduğu gibi, bundan elde edilen vergi gelirlerinin diğer gelirler gibi değerlendirilerek bütçe yoluyla, gerek dinî, gerekse insanî hassasiyetlerle yaşayan insanlara kanalize edilmesi de insan haklarına aykırıdır."


İçinde bulunduğumuz yüzyıl, ahlakî açıdan insanlık tarihinin en utanç verici uygulamalarına şahit olmaktadır. İnsanlık büyük bir kaosun tam ortasında, çaresizlikle kıvranmaktadır. Dünya'yı etkileyen, ülkeleri, toplumları ve bireyleri baskı altına alarak kendi koyduğu kuralları, çıkardığı yasaları dayatan Batı Medeniyeti'nin insanlığa sunduğu şey sefalettir, onursuzluktur, hayvandan daha aşağı bir medeniyet seviyesidir. 


Çoğunlukla kadınların ve çocukların bedenlerinin satıldığı yüz milyarlarca dolarlık seks endüstrisi, trilyon dolarlara varan kumar, uyuşturucu ve alkol sektörü, faiz merkezli finansman ve sömürü sistemi insanı korkunç bir zifiri karanlık gibi sarmış durumdadır ve ne yazık ki devletler bu ahlak dışı, insan onurunu yok edici faaliyetleri 'vergiyi doğuran olay' olarak tanımlamakta, bu aşağılık faaliyetlerden elde edilen gelirleri devletlerin gelir hanesine yazmaktadırlar.

18 Eylül 2018 Salı

SA6839/SD1136: Sonsuz Ark Sohbetleri 18

"Nasıl bir 'İnsan', nasıl bir 'Toplum'" istiyoruz?


Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği sona ererken Türkiye'nin Osmanlı'nın son üç yüzyılından sonra ortaya çıkan kurumsal sorunları kronik nitelikleri ile diğer sorunların kaynağı olmaya devam ediyor. İki yüz yıllık yönetim sistemi sorunları 16 Nisan 2017 referandumu ile büyük bedeller ödenerek çözüldü. 

Bunu sağlayan şey Osmanlı'da çok daha önceye I.Selim dönemine köklenen Asker-siyaset-din çatışmasının zirve yaptığı 15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO-ABD-AB askerî darbesinin Erdoğan liderliğindeki halk ve devlet tarafından durdurulması ile asker yetiştiren kurumların yeniden yapılandırılması olmuştu. 17-25 Aralık 2013 FETÖ-ABD yargı-emniyet darbesi Emniyet teşkilatı ile yargı teşkilatının yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmıştı. FETÖ-ABD işbirliği ile 2012 Mit Müsteşarını tutuklama girişimi ve 2014 Mit tırlarının durdurulması istihbarat teşkilatlarının yeniden yapılandırılmasının yolunu açtı.

11 Eylül 2018 Salı

SA6802/SD1128: Sonsuz Ark Sohbetleri 17

"Pozitivizmin tüm kurumları ile İslam'a ve müslümanlara saldırdığı bu günde yapılacak en etkili faaliyet insanlara İslam'ın umudunu, itirazını ve alternatif ahlak ve hayat biçimini sunabilmektir."


Pozitivizm'in tüm dinlere karşıt bir akım olarak ne zaman başladığına dair kesin deliller mevcut değil, ancak gerek Antik Yunan kümesinde gerekse 18. yüzyıl Avrupası'nda somut olarak tarihe düştükleri kayıtlar bu olguyu sınırlı bir şekilde düşünmemizi sağlıyor. Bahse konu her iki dönem de câri din kurgularının ve kurumlarının insanı her açıdan tâciz eden niteliklerinin zirve yaptığı dönemlerdir... 


Savaşan tanrılarla dolu bir Antik Yunan'da Putperest Din, bu yapıyı sorgulayan 'doğurtma yöntemi'ni kullanan Sokrates'i idama mahkum ederken, 18. yüzyılda Avrupa'da Hristiyan-Katolik Din, engizisyon mahkemelerinde yargılayarak yaktığı, idam ettiği, özel işkence yöntemleriyle her türlü dinî otoriteye karşı çıktıklarını iddia ederek akıl ve bilim dışında otorite tanımayan masonları yok etmiştir. 

4 Eylül 2018 Salı

SA6765/SD1121: Sonsuz Ark Sohbetleri 16

"Bugün, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarını yaşarken insanın bilgiye olan ihtiyacı derinleşen mutsuzluk ve kaos sonucu evrilerek doğru bilgiye olan ihtiyaca dönüştü."


İnsanlık tarihi boyunca insan edindiği bilginin hayatına yansıması ile bir kimlik, kişilik inşâ ederken daima edilgen olmanın acılarını yaşamıştır. Bilgi, doğru ya da yanlış (manipülatif-spekülatif) bilgi olarak tasnif edildiğinde, insan zihninin ne kadar büyük bir tehdit altında olduğu daha net görülebilir. Doğru ile yanlış bilginin mücadele alanı insan zihnidir; çünkü davranışlar zihnin ürettiği sonuçlardır.


Bebeklikten itibaren ailenin, çevrenin baskılayarak öğrettiği bilgi insanın her şeyine müdahale ederek onu yönetir; doğal olarak insanı yönetmek isteyen herkes insana öğretilecek olan bilginin de kontrolünü eline almak ister. İnsan sistemler ve devletler üreten hakim gücün amaçları doğrultusunda eğitilir ve yönetilir. Bu devasa güç karşısında insan çok zayıftır; Allah'ın insanlara elçi göndermesinin temel amacı da, bu hakim gücün manipüle ederek değiştirdiği doğru bilgiyi yeniden öğretmektir.

Seçkin Deniz Twitter Akışı