6 Kasım 2018 Salı

SA7085/SD1188: Sonsuz Ark Sohbetleri 25

"Türkiye, eleştirel düşünebilen bireylerinin arttığı bu Yükseliş Çağı'nda, daha sakin, daha nesnel ve çoğunluğun kabul edebilirliğinden daha fazla herkesin kabul edebilir bulacağı 'değerler' inşâ etme yolunda hızlı adımlar atmalıdır ve bu adımlarını da dikkatle, stratejik bir arka plana uygun bir şekilde  ve satanist teorilerin kurduğu tuzakların farkında olarak tasarlamalıdır..."


Türkiye gecikmiş bir çağın, Yükseliş Çağı'nın tam ortasında istikrarlı bir hükümet tarafından yönetiliyor. Bu tarihi dönüm noktasında bireyden topluma çok ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşümün iki farklı boyutu var; birinci boyut kendi tarihsel süreci içerisindeki değişimlere bağlı olarak Türkiye'ye özgü, ikinci boyut ise küresel sürece bağlı olarak 'değersizleşen' ve benzeşen, tekil özelliklerini kaybeden bireye ve küresel topluma özgüdür. 

Türkiye, kendisine özgü varoluş mücadelesine odaklanırken kendi sınırları içerisinde yaşayan bireyi ve toplumu küresel deformasyona doğrudan maruz kalmaktan korudu, ancak dolaylı olarak bu deformasyon etkisi bireyi ve toplumu hedef almaya devam ediyor; Türkiye küresel alanda başat bir role ulaşma azmi ile yol aldıkça refah seviyesi yükselen bir ülke olmaya devam ettiği için küresel deformasyon etkisi, doğru orantılı olarak artıyor. Bugün yaşanan ideolojik tartışmalar 'sığ ve seviyesiz'  bir tarzda ve kasıtlı bir şekilde çarpıtılarak Erdoğan liderliğindeki İktidar partisinin veya Hükümetin İslamî duyarlılığına saldırıya dönüşüyor.

Öncelikle net bir şekilde ifade edilmesi gereken bir gerçek var; Erdoğan ve partisinin ideolojik anlamda 'İslamî' bir niteliği yoktur, kendi tanımıyla Ak parti 'Muhafazakâr demokrat' ve bugün Erdoğan'ın ve kurduğu hükümetlerin muhafazakârlık ve demokratlık dışında herhangi bir ideolojik faaliyeti de yoktur. 

Eğer bahsedildiği gibi Erdoğan ve partisi 'Siyasal İslamcı' bir ideolojiye sahip olsaydı 2002-2018 arasında, bu ideolojinin öngördüğü şekilde stratejik hedefler belirler ve uygular; Cumhuriyet'in kurucu unsurlarının belirlediği sınırlara uygun bir şekilde hükümet etmez; tam aksine kurucu unsurların bıraktığı tüm izleri aldığı toplumsal desteğin gücüyle, özellikle 15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO-ABD-Avrupa Birliği askerî darbesi sonrasında ortadan kaldırırdı.

Erdoğan'ın bireyin ve toplumun dinî duyarlılıklarına, beklentilerine ve ihtiyaçlarına uygun olarak, demokrasinin gerektirdiği standartlar doğrultusunda yaptığı bazı değişiklikler -Başörtüsü serbestliği, Laikliğin İslam düşmanlığı formundan çıkarılması, devleti beyaz elitlerin kontrolünden çıkarması, devlet otoritesine halkı dahil etmesi, vb- tamamen muhafazakâr demokrat perspektifin gerekleri doğrultusunda ortaya konan uygulamalardır.

Türkiye toplumunun ihtiyaç duyduğu temel şey, özgürlüklerin 1808 sonrası tarihte ilk kez bu kadar saygın ve yaygın bir şekilde kullanılabiliyor olmasını sağlayan düşünce aralığıdır. Bu düşünce aralığını da sağlayan 2002 sonrası Erdoğan liderliğindeki hükümetlerdir. Tarih bu kaydı böyle değerlendirecektir. Darbe ve terör dışında herhangi bir nedenle özgürlükleri kısıtlamayan Erdoğan hükümetleri, bu konuda Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin son dönemde uyguladığı özgürlük kısıtlamalarının katı seviyesinden çok uzaktadır.

Türkiye, eleştirel düşünebilen bireylerinin arttığı bu Yükseliş Çağı'nda, daha sakin, daha nesnel ve çoğunluğun kabul edebilirliğinden daha fazla herkesin kabul edebilir bulacağı 'değerler' inşâ etme yolunda hızlı adımlar atmalıdır ve bu adımlarını da dikkatle, stratejik bir arka plana uygun bir şekilde  ve satanist teorilerin kurduğu tuzakların farkında olarak tasarlamalıdır...

Erdoğan'ın sıkıntı çektiği en büyük sorun bireylerin ve toplumların 'Din Algısı'dır. Doğal olarak bu sıkıntıyı en sağlıklı bir şekilde aşmanın yollarını bulmalı ve kendisi bizzat herhangi bir ideolojik felsefî yaklaşımdan uzak durmalıdır. Özellikle İslam şemsiyesi altına şeytanî bir beceriklilikle sokulan Sufizm ideolojisinin toplumda bir karşılığı olmadığını, bu ideolojinin de tıpkı İslamcılık gibi beşerî-seküler bir temele sahip olduğunu hatırlaması gerekmektedir. Çünkü Pentagon ve CIA, İngiliz devletinden devraldığı İslam'ı tahrif girişimlerini  Sufizm ve islamcılık merkezli iki ideolojik yaklaşımın altkümelerine serpiştirmişlerdir.

Sonsuz Ark, dinî özgürlüklerin doğru kullanılması adına İslam ve Kur'an araştırmalarının nesnel bir yaklaşımla ve ciddî bir perspektifle ilk kez ve mümkün olduğu kadar eksiksiz bir tez merkezinde oluşturulmasını ve sürdürülmesini önermektedir. 

Türkiye'nin bu Yükseliş Çağı'na yakışan da budur. Ki bu çağ aynı zamanda müslümanlara liderlik etme çağıdır; Türkiye'nin bütün müslümanlara ve insanlığa sağlıklı bir 'Din Anlayışı' konusunda ödemesi gereken büyük bir borcu vardır.

Selam ve Sevgiyle...



Seçkin Deniz, 06.11.2018, Sonsuz Ark, Sonsuz Ark Sohbetleri



Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı