28 Şubat 2019 Perşembe

SA7477/SD1302: İmran Han'ın IMF Reçetesi; "Pakistan için Yepyeni Bir Gelecek Mümkün"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin Pakistanlı The National'a aittir ve Batı'nın büyük desteği ve ürettiği koalisyonla tıpkı Fransa'da Macron gibi, şimdi de Venezuela'da Guaido'yu yapmak istediği gibi, neredeyse zorla Pakistan'a başbakan yaptığı İmran Han'a IMF ve Körfez fonlarının akması için yazılarak ellerine tutuşturulan kemer sıkma politikalarını içeren reçetenin 200 milyon kişilik nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında veya marjinal bir şekilde yaşayan Pakistan'a 'iyi' geleceği masalını anlatmaktadır. Son Ecevit hükümetinde ABD'den ithal edilerek bakan yapılan Kemal Derviş'in uyguladığı reçetenin tıpkısı olarak, Pakistan'da İmran Han tarafından başlatılan IMF programın özellikleri tanıdık: "ülkenin büyük mali açığını azaltmak için tasarlanmış, yolsuzluğu ve beceriksiz bürokrasiyi ortadan kaldıracak, ihracatı iyileştirecek, ithalatı azaltacak, karmaşık ve başarısız bir vergi rejimini basitleştirecek ve kamu hizmetlerinin maliyetini arttıracak bir program". Çin-Rusya-ABD rekabetinde taş devrine dönüştürülen Pakistan, şimdiden Hindistan ve İran ile terör ve savaş konsepti ile yeni satanist bir komployla karşı karşıya kalmış durumdadır... ABD ve Avrupa'nın planladığı İsrail ve körfez  ülkelerinin destek verdiği, FETÖ'nün maşa olarak kullanıldığı 17-25 Aralık emniyet-yargı darbesi yahut 15 Temmuz 2016 askeri darbesi başarılı olsaydı, bugün Türkiye de bütün kazanımlarını kaybetmiş, IMF'ye mahkum edilmiş, taş devrine döndürülmüş bir ülke olacaktı. İslamî bir Refah Devleti vaadi de Pakistanlıların hassas dinî duygularını tatmin etmek için kullanılan klasik bir aldatma aracı olarak ekranlarda dönecekti. Cemal Kaşıkçı'yı vahşice öldürterek itibar kaybeden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, özel karşılama törenleri sonrası (İslamabad’da şimdiye kadar hiçbir yabancı ülkeye uygulanmayan bir protokolle gösterişli bir şekilde karşılandı, 22.02.2019) 20 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzaladığı Pakistan'dan (aynı turda Hindistan'la da 100 milyar dolarlık anlaşma imzaladı), senatonun hediyesi altın kaplamalı yarı otomatik bir silahla ayrıldı. 27 Şubat 2019'da da Pakistan ve Hindistan birbirlerinin uçaklarını düşürdüler (Pakistan, Hindistan'dan uçağını düşürdüğünü kanıtlamasını istedi).
Seçkin Deniz, 28.02.2019

A brand new future is possible for Pakistan

"İmran Han'ın refah ve istikrar vizyonunu başarması bütünüyle çıkarımızadır."

Pakistan seçim kampanyası sırasında, İmran Han sık sık ülkeyi İslami bir refah devletine dönüştürmek istediğini söyledi. 10 Şubat Pazar günü Dubai’deki Dünya Hükümetler Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, ülke için 'gerektiği kadar acı verici olacak' geniş kapsamlı ekonomik reform yapılacağından bahsetti. Haklı olarak, Mr. Han, Pakistan’ın fakirlerinin çoğunun durumunun iyileştirilmesi için göz korkutmaya devam ediyor. 

Ülkenin 200 milyon kişilik nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında veya marjinal bir şekilde yaşıyor. Beş kişiden biri bunun altında bir varlık ortaya koyuyor. Ancak şimdi Han, açıkça sosyal eşitsizliğe son vermenin ekonomik iyileşme atının önüne koyulamayacak bir araba olduğunu açıkça kabul ediyor; bu, Venezuela'yı kuşatan krizin grafik olarak gösterdiği bir gerçek.

SA7476/SD1301: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 457 (06-10 Aralık 2017)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(06-10 Aralık  2017)  (Aralık 2017: 4.660  Tweet+Önceki Toplam: 290.256 +4.660 = 294.916 Tweet

Mehmet Kemal Firik @mekefe2
Öldürülen #Yemen diktatörü Ali Abdullah Salih İrancı ve Esadcılara göre Husilerin yanındayken "Devrimci" Suud safına geçince "Katil" diye tanımlanıyor :) Bize göre o hep diktatördü #Ortadoğu
@Seckin_Deniz retweetledi

Turgut Alp Boyraz @turgutalpboyraz
"İsrailli komutan meyve çaldı haberimiz" Türk medyasında geniş yer buldu; bu videoyu konuştuğum Filistinliler ise "çaldıkları meyveler onların olabilir, çaldıkları vatanımızı geri versinler yeter" yorumunda bulundu pic.twitter.com/SHO3sG11Xc
@Seckin_Deniz retweetledi

27 Şubat 2019 Çarşamba

SA7475/Sonsuz Ark-YD142: Neden Adalet İsteriz?

Yine de; adaletin ne olduğuna dair herkes aynı fikirde olmasa da, adalete dair inanç; beynimizin bir parçasıdır ve belki de bizi biz yapan o parçalardan birisidir."


“Bilin, halkın ekmeğidir adalet” der Alman şair Bertolt Brecht.

İnsan adalet ister çünkü ona ihtiyacı vardır. Gezegenimizdeki en sosyal canlılar olarak başkalarına duyduğumuz güvene bağlı olarak ya da olmayarak her zaman sömürüye ve tehlikeye açık halde bulunuruz ve dolayısıyla da “fair play” beklentisi taşırız. Adaletin ne olduğuna dair her zaman aynı görüşü paylaşmayabiliriz fakat adalet fikri beynimizin derinliklerinde örülmüştür. Araştırmacılar, cezalandırma dürtüsünün beynimizde inşa edildiğinden şüpheleniyorlar. Çalışmalar da haklı bir cezalandırmanın beynimizin nöral ödül merkezlerini gıdıkladığını gösteriyor.

SA7474/KY1-CÇ597: 'Tarihselciliğin Sefaleti'

"Töbe, daha ben senin tezin hakkında tek bir kelam etmedim.."


Yok sosyoloji imiş.. yok antropoloji imiş.. yok toplumsal değişme yasasıymış.. yok çatışmacı kurammış.. yok organizmacı kurammış.. yok işlevselci yaklaşımmış.. yok etkileşimci yaklaşımmış.. bıla bıla..vesaire vesaire.. bütün bunlara ne lüzum var.. la ben boşuna dört yıl lisans (sosyoloji dalında) iki yıl da ihtisas yapmışım ya.. bak adam ne güzel olan biteni açıklıyor.. beş aile var.. yeryüzündeki toplumları istediği gibi evirip çeviriyor.. manyak mısın sen hala sosyolojik okumalar yapmaya çalışıyorsun?

26 Şubat 2019 Salı

SA7473/SD1300: Sonsuz Ark Sohbetleri 34

"Hristiyanların, yahudilerin, budistlerin hatta ateistlerin kimlik krizi yaşadığı bugünde müslümanların yaşadığı kriz artık Sufizmin tekerlemeleriyle uyutulamaz, ölü İslamcılığın kaskatı çaresizliği ile tıkanamaz."


İnsanlık büyük bir boşluğun içinde; artık dinler tahrik, tahrif ve tazyif edildikleri yerde çözüm olarak ilgi çekmiyorlar. İyiliği, Barış'ı ve Adalet'i tesis edici tek güç olan din, her türlü şiddetin, istismarın, sömürünün ve ideolojik-politik manipülasyonun meşrulaştırılması ve yaygınlaştırılması için kullanılmaktan dolayı öldü. Bugün Kötülük, Savaş ve Zulüm, insanın gündeminde ve ilgi aralığında 'Din' olmadığı için artık engelsiz bir şekilde, eşitsiz bir şekilde insanlığın şimdisinde ve geleceğinde egemen olan tek gücün Şeytan'ın simgeleri olarak duruyorlar.

SA7472/SD1299: Yeni İsrail Yahudiliği Nasıl Doğdu?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Shalom Hartman Enstitüsü araştırma görevlisi ve akademisyen Tomer Persico'ya aittir ve Yahudilerin yaşadığı kimlik krizine odaklanmaktadır. Tomer Persico analizinde şu değerlendirmeyi yapıyor: "İsrail’deki “Geleneksel Yahudiler” daha laik hale geliyor: Rabbinik otorite azalıyor ve Ortodoksluk, Yahudiliğin tek gerçek şekli olarak kabul edilmiyor. Artık geleneksel evlerde yetişen birçok insan kendini seküler olarak sınıflandırıyor. Laik İsraillilerin Yahudi geleneğine yeni bir ilgi gösterdiği doğru olsa da, bu bireysel olarak gerçekleşiyor ve bu şekilde eğilimli insanlar dini kurumlar karşısında özerkliklerini koruyorlar. Seküler İsrailliler kendi kendine tasarlanmış özel bir Yahudiliği kabul ediyorlar veya Reformist veya Muhafazakar Yahudiliğe katılıyorlar."  ve iki akademisyenin yaptığı Yahudilerin kimlik arayışlarına dair araştırmalarla ilgili istatistikleri değerlendirirken somut bir çıkarımda bulunuyor: "Rosner ve Fuchs tarafından paylaşılan istatistikler açıkça gösteriyor ki, siyasi akış sağa doğru din sola doğru ilerliyor: Ultra-Ortodoks Yahudiler Ortodoks, Ortodokslar gelenekselci oluyor ve gelenekselciler sekülerleşiyorlar." Yahudilerin yaşadığı kimlik krizi yeni değil, ancak 2000 yıllık travmatik bir özgeçmişi, gizlenme, başka kimliklerde yaşama gibi kendisini tartışmaktan ve geliştirmekten uzak bir hayat sürmesine neden olan yahudi kimliği için 20. yüzyılın ikinci yarısından 21. yüzyılın ilk yarısına kadar geçen sürede sınırsız özgürlük yüzyılı olarak değerlendirildiğinde şu anda yaşanan krizin önceki krizlere benzemediği, yahudilerin ibrani kimliğinin yok olma tehlikesi yaşadığı ve bu durumun da bazı yahudiler için yas nedeni olarak değerlendirildiği görülecektir. Yahudiler, laik siyonizmin yeni bir yahudi kimliği ürettiğini ve 'Yeni İsrail Yahudiliği' olarak tanımlanan kimliğin başlangıçtan itibaren planlanan siyonist bir hedef olduğunu düşünüyorlar.
Seçkin Deniz, 26.02.2019

How the New Israeli Judaism Was Born

"Aynı anda gelenekçi, milliyetçi ve liberal olan yeni bir kimlik İsrail’i süpürüyor."

İsrail’i simgeleyen ikonik çizgi karakter 'Srulik' bir kitabın kapağında göründüğünde, daha iyi hissettiğimizi biliyoruz. Bu çok önemli bir olay. İçimizdeki, özümüzdeki, saf İsrailliliğimizdeki bir şey, artık eskisi gibi değil. Kariel Gardosh (“Dosh” olarak bilinir) tarafından yaratılan sabra imajı uzun zamandan beri artık olmadığımız her şeyin özlü bir ifadesine, genç devletin sembolünden genç devletten ayrılma sembolüne dönüşmüştür. Genellikle, artık genç, güzel, seküler ve adil olmadığımız ortaya çıkıyor.

SA7471/SD1298: "ipince kıl" /12.02.2005/ 310. patika



...insan, neden anne babayla büyümek üzere gelir dünyaya?...
...ve neden annesiz ya da babasız veya her ikisi olmadan büyür bazen?...
...düşündünüz mü?...
...düşünmenize sebep vardır elbet...
...cevap da...
...en kolay cevap, anne veya babadan birilerinin ölmesinin normal olduğu gerçeğini anlatır...
...sâhiden bu kadar basit mi?...
...iyilik ve kötülük zeminlerinde var denilen eksenlere bak!...
...zıt varoluşluluğun en derin yerinde dur ve düşün!...
...anne hangi eksendir, babayla gördüğünde?...

25 Şubat 2019 Pazartesi

SA7470/KY1-CÇ596: Kendini Aldatma

"Önce kendini aldatır insan. Kendine yalan söyler. Söylediği bu yalana önce kendisi inanır, önce kendisini inandırır. Sonra başkalarına yönelir."


İnsan yalana teşnedir. Kolayca inanır her bir yalana. Yalana teşne oluşunun kökeninde kendini aldatma olgusu yatar. İnsan kendini aldatmada pek mahirdir. Dışından olan yalanlara kolayca inanmasını sağlayan da bu durumdur. İnsan biteviye kendini aldatır. Kendini aldattığının farkında olmadan aldattığı gibi farkında olarak da aldatır. İnsan niye kendini aldatır? Hatta insan niye kendini aldatmaya mahkûmdur? Dense daha muvafık bir soru olacaktır.

SA7469/KY59-MLÖZ68: Kadın Öyküsü

"Hem onlar için, hem de insanlık için atılan adımın büyüklüğü hakkında bir şey söyleyebilmek henüz zordu. Ama nihayetinde her çözüme giden yol bir yerden bir adım atmakla başlar."


“Bir kadın koşuyordu sokağın ortasında yalın ayak. Ayak bileklerine kadar uzun etek, başında arkadan aceleyle bağlanmış oyalı, çiçek desenli yazma. Kahverengi saçlarının yarısı dışarı çıkmış, korkudan beyaza dönmüş yüzüne düşüyordu. Çığlık çığlığa yardım diliyordu kadın. Sokaktakiler ise şaşkın şaşkın bakıyordu. Bakıyorlardı sadece, o kadar. Yaşça genç olanlar, orta yaşlı ve yaşlılar… Kadınlar, erkekler… Fark edebiliyordu onları, görüyordu. Film karelerinin göz önünde yavaşlatılmış rejimde geçmesi gibi, otobüs durağının önünde, bakkalın, berber dükkânının, börekçinin kapısında duranları görebiliyordu... En küçük bir harekette bulunmamış sokaktakilerin hiç biri. Ne polisi arayan vardı aralarında, ne de bir müdahalede bulunan. Zaman donmuştu sanki. İnsanlar koşan kadının dramını izliyorlardı. 

SA7468/SD1297: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 456 (01-05 Aralık 2017)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(01-05 Aralık 2017)  (Aralık 2017: 4.660  Tweet+Önceki Toplam: 290.256 +4.660 = 294.916 Tweet


Rusya Rehberi @RusyaRehberi
Putin, Abbas ile telefonda görüştü - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Filistinli mevkidaşı Mahmud Abbas’la yaptığı telefon görüşmesinde Rusya’nın Filistin ve İsrail arasındaki tüm tartışmalı konularla ilgili diyaloğun yeniden başlamasından yana ol... ow.ly/1H2450fyicZ
@Seckin_Deniz retweetledi

24 Şubat 2019 Pazar

SA7467/SD1296: Göçmen Soykırımı: Demokrasinin Bayağılığı

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Roma Amerikan Üniversitesi sosyal bilimler bölüm başkanı, uluslararası ilişkiler ve küresel politika profesörü Irene Caratelli'ye aittir ve onbinlerce göçmenin Akdeniz'in kuzey kıyılarında, Avrupa limanlarına varmadan boğulmasını bir göçmen soykırımı olarak tanımlamaya çalışmaktadır; ancak akademisyen İtalyan analist, göçmen sorununun -ABD'nin ve Avrupa Birliği'nin saldırgan, kaotik politikalarının ürünü olduğunu bildiği halde- kaynağını sorgulamayı bir yana bırakırken, Avrupa'nın bütün olarak ve sivil toplum kuruluşları olarak boğulan göçmenlere kapılarını kapatmakla suçlu olduğunu, hükümetlerin başarısız politikalarını örtmek için göçmenleri günah keçisi olarak kullandıklarını ve ölmelerine izin verdiğini ileri sürmektedir. En azından bu çalışma Avrupalıların elit(!) tartışma biçimlerine uygun bir yaklaşım olarak, Irene Caratelli'nin, "Tüketim ve bireysellik, başkasına kötü bir şey olsa bile, hala güvende olduklarını düşünen yalnız ve güçsüz insanlar üretti. Makro ölçekte, halkın uygulayabileceği baskıyı ortadan kaldırmak için mükemmel bir reçeteydi. Göçmen soykırımı, bireysel ve ticari-merkantilist bir ideolojik kültürün yan ürünüdür. Ve yine de, makro açıklama ne olursa olsun, göçmen soykırımı da (sizin) bizim suçumuzdur." itirafını içerdiği için değerli kabul edilebilir.
Seçkin Deniz, 24.02.2019

The migrants genocide: the banality of democracy

"Akdeniz'de görünmez bir şekilde boğulan büyük rakamlar, Avrupa'da küçük bir acıma duygusu uyandırdı. Bu trajedinin göçmen soykırımı olarak yeniden tanımlanması bir şok getirebilir."

Bundan 40 yıl sonra Avrupa'da “göç krizi” olarak tanımladığımız şey, tarih kitaplarında göçmen soykırımı olarak anlatılacaktır. XXI. yüzyılın başlarında göçmen soykırımı, demokrasinin ve onun öngörülen normlarının, ilkelerinin, değerlerinin ve kurumlarının yetersizliğini ortaya koymaktadır.

23 Şubat 2019 Cumartesi

SA7466/KY1-CÇ595: Dil İcâttan Masun mudur?

"Her yeni sözcük bir uydurma diye değerlendirilirse dilin icattan masun olduğu gibi bir ön yargının egemenliğinden söz edilmez mi?"


İmdi şizofrenlerde neologizm (sözcük uydurma) diye bir durum var.. ancak diyelim ki düşüncenizi ifade edecek bir sözcük (herhangi bir dilde herhangi bir lügatte) yok.. 

Örneklendirelim: diyelim ki "değillemenin değillemesinin olumsuzlanmasının değillenmesi" demek yerine kişi "ugla magla" diye bir sözcük uydurdu ve dip not olarak da yukarıdaki işlevsel tanımı yaptı.. bu durumda o sözcüğü uyduranı neolojik bir hal içinde değerlendirip "şizofren" tanısı koymak olası mıdır?

SA7465/SD1295: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 455 (26-30 Kasım 2017)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(26-30 Kasım 2017)  (Kasım 2017: 3.418  Tweet+Önceki Toplam: 286.838 +3.418 = 290.256 Tweet

Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Hollywood, Amerikan haber kanalları ve şimdi de Müzik yapımcıları kadınlara taciz, tecavüz rezaletinde...işte sen busun Amerika, dünyaya tecavüz eden bir sapıksın twitter.com/Reuters/status…

deryabeyaz 🌐 @goodnightmoond
Amerika...Rezillikler ülkesi twitter.com/Reuters/status…
@Seckin_Deniz retweetledi

22 Şubat 2019 Cuma

SA7464/KY1-CÇ594: Lebriz

"Adam elindeki kitabı kapayıp dizlerine bıraktı kitabı. Başını kaldırıp kadına baktı. Kadının gözleri çakmak çakmaktı. Arada bir esen rüzgâr saçlarını gözlerinin önüne düşürüyor. Kadın öfkeyle gözlerine düşen saçlarını sağa sola atıyordu."


- Anlayışsızın tekisin, dedi kadın.

- Haklısın, dedi adam.

- Böyle demekle sorun çözülmüş mü oluyor şimdi? Dedi kadın.

- Bir sorun olduğunu bilmiyordum, dedi adam.

- İşte sorunun en büyüğü, dedi kadın.

- Her şeyi sorun etme huyunu da katmalısın sorunlar bohçana, dedi adam alayla.

SA7463/KY61-FÖ4: Tarih Tekerrür'den İbaret.. Dün Şili, Bugün Venezuela

Yaşasın Şili! Çok yaşa halkım! Yaşasın işçiler! Bunlar benim son sözlerim, fedakarlığımın boşuna olmadığından eminim. Sonunda, en azından, suçu, alçaklığı ve ihaneti cezalandıracak bir ahlak dersi olacak.”
Salvador Guillermo Allende Gossens



Venezuela’da darbeye yönelik son 2-3 yıldan beri süregelen ABD destekli aleni girişimler son 1 ayda hız kazandı ve ABD’nin atadığı(!) Guaido kendini başkan ilan etti. Lima Grubu Maduro’nun tanımıyla Lima Karteli ülkeleri (-Meksika hariç- Peru, Kanada, Kolombiya, Kosta Rika, Honduras, Panama, Paraguay, Şili, Santa Lucia), İtalya harici AB ülkeleri Guaido’yu Venezuela Başkanı olarak tanıdı. Şu an ordu Maduro ve anayasaya sadakatini beyan ettiyse de ama tıpkı 1973 Şili darbesinde olduğu gibi rüzgar tersine dönebilir. Tarih tekerrürden ibaret derler ya 46 yıl önce Şili’de yaşananlar bugün Venezuela’da yaşanıyor.

21 Şubat 2019 Perşembe

SA7462/SD1294: Avrupa'yı Demokratikleştirmek: Vergilendirerek mi, Borçlandırarak mı?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Avrupa Birliği'ndeki büyük tartışmaların başladığı ve sürdüğü bir dönemde 7 ekonomist, hukukçu ve siyaset bilimci akademisyenin ortak çalışması olarak yayınlanan, 10 Aralık 2018'de başlattıkları Avrupa'nın Demokratikleşmesi için bir Manifesto ile  Yunanistan eski maliye bakanı Yanis Varoufakis'in 13 Aralık'ta, The Guardian'da yayınlanan, “Yeşil Yeni Anlaşmasını- Green New Deal”, anlaşması arasındaki farkları tartışmaktadır. Yedi yazar yeni vergilerin konmasını ve %80'i yeniden seçilmiş bir Avrupa Birliği Meclisi tarafından denetlenen Avrupa'da mali, sosyal ve çevresel adalet için gerçek bir politikanın oluşturulmasını sağlayan bir anlaşma ve bütçe sağlanmasını bir proje olarak ortaya koyduklarını, Varoufakis'in planında ise vergi yerine borçlanmanın temel alındığını, teknokrasinin öne çıkarıldığını, teknokratların yönettiği Avrupa'nın yaşadığı sorunlardan ders çıkarılması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Türkiye olarak bu tartışmalardan çıkarmamız gereken çok büyük dersler bulunuyor; öncelikle Avrupa Birliği artık bir birlik değil, 'batmak üzere olan bir gemi'; herkes kendi ülkesini ve çıkarlarını kurtarabilecek bir yol arayışında, ancak böyle bir yol bulunması artık imkansız... Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik gibi bir hedeften ziyade 'bir ortak' olarak yeni yollar bulması artık bir gereklilikten daha fazla zorunluluktur. Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye raportörü Kati Piri'nin 'Avrupa Birliği'nin Türkiye ile katılım müzakerelerini resmen askıya alması' önerisini 20 Şubat 2019'da onayladı; müzakerelerin askıya alınması önerisi, 7'ye karşı 47 oyla kabul edildi. 10 üye ise çekimser kaldı. AP'deki Hristiyan Demokrat grup üyesi Hollandalı parlamenter Esther de Lange de, "Türkiye ile müzakerelerin fişinin kalıcı olarak çekilmesini" istedi. De Lange, AB ve Türkiye'nin bir işbirliği üzerinde çalışması gerektiğini savundu. Türkiye bunu fırsata çevirmelidir...
Seçkin Deniz, 21.02.2019

Democratising Europe: by taxation or by debt?

"Avrupa'nın krizden çıkması için ortak eylem sorununu çözmesi gerekiyor. Mali kapasiteyle Avrupa'yı demokratikleştirmek, parasal gevşemeden daha iyidir."

10 Aralık 2018'de, 120 Avrupa siyasetçisi ve akademisyeni ile birlikte, Avrupa'nın Demokratikleşmesi için bir Manifesto ile imza kampanyası başlattık. Manifesto ilan edildikten bu yana 110.000'den fazla imza atıldı ve halen daha fazlası için açık. Manifesto Avrupa Birliği Meclisi kurmak isteyen ülkelerin ve Avrupa'da mali, sosyal ve çevresel adalet için gerçek bir politikanın oluşturulmasını sağlayan bir anlaşma ve bütçe sağlanmasını bir proje içermektedir; hepsi web sitesinde çok dilli olarak mevcuttur.

SA7461/SD1293: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 454 (21-25 Kasım 2017)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(21-25 Kasım 2017)  (Kasım 2017: 3.418  Tweet+Önceki Toplam: 286.838 +3.418 = 290.256 Tweet

Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Edebiyatçılar ne çok benziyor birbirine... su-i kaste hüsnü zan ile bakmak ancak edebiyat ile mümkün, akılla değil:)

Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
@ZMuhasebe @gezgin07 o da olur inşaallah:)

20 Şubat 2019 Çarşamba

SA7460/ KY74-SA1: ABD Neden Guaido’yu Seçti?

22 Ocak 2019 günü Guaido'ya ABD Başkan yardımcısı Mike Pence'den bir telefon geldi: "Başkanlığını ilan et!"


Sonsuz Ark'ın Notu:
Lütfen, konuyla doğrudan bağlantılı olarak Gezi Terörü'nün anlatıldığı, Adil Çelik imzasıyla yayınlanan 1 Temmuz 2013, Pazartesi tarihli 'SA271/AÇ12: Taksim/Gezi Parkı Fonetiği: Kavramlar, Postulatlar, Teoriler ve Gerçek' başlıklı yayınımızı okuyunuz.


'Venezuela Krizi'ne dair çok sorulmayan bu soru epeydir kafamı kurcalıyordu. Parça parça edindiğim bilgileri karşıma çıkan bir yazı sayesinde birleştirme imkanı buldum. Bulduklarım uzun ama oldukça ilginç.

SA7459/KY13-AO231: Aday Yapılanlara ve Aday Yapılmayanlara dair..

"Siyaset, her zaman kendisine sadık olan ehil kişileri değil, toplum önünde görünür durumda olan, iyi/kötü varlığını hissettirenleri tercih eder, onların çevrelerindeki oyları almayı hesap eder.."


Siyasi partiler 31 Mart yerel seçimleri için aday gösterecekleri belediye başkan adaylarının, il genel meclisi ve belediye meclis adaylarının isimlerini seçim kurullarına bildirdiler.

Listelerin seçim kurullarına bildirilmesinin ardından aday yapılmayanlar, aday yapılan isimlere bakarak haklı olarak kimi eleştirilerde bulunuyorlar.

SA7458/Sonsuz Ark-YD141: Bazılarının Çektiği Acılar Neden Haz Duymamıza Neden Olur?

"Psikologlar, duyguları en iyi nasıl anlayabilecekleri, açıklayabilecekleri ve duygular üzerine nasıl çalışacakları konusunda uzunca bir süredir mücadele yürütüyorlar. Çünkü duygular, o kadar geniş bir alanda ortaya çıkıyor ki, birleştirici olabilecek bir tür çerçeve bulmak neredeyse imkansız görünüyor."


Azılı bir katilin tutuklanması, seçimlerde karşı tarafın başarısızlığa uğraması ya da rakip takımın hüsrana uğraması gibi durumlar, kişide, haz duygusunun harekete geçmesine neden olabilir...

Pixar’ın animasyon filmi “Inside Out”ta (Ters Yüz) hikâyenin büyük bir kısmı; filmin kahramanı Riley’in kafasının içinde geçer ve neşe, üzüntü, korku, iğrenme ve öfke gibi beş duygunun Riley’in davranışlarında ne gibi değişimler meydana getirdiğini anlatır.

SA7457/KY1-CÇ593: "Kız Sus.. Belki SP'lidir!"

"Güleyim mi ağlayayım mı.. karar veremedim.. demek ki diyorum üstte ne kadar birbirlerine sarılsalar da altlarını tutamıyorlar:)"


Üst tarafta güler yüzlü fotolar.. tokalaşmalar.. teşekkürler.. eyvallah ve fakat ya altta neler oluyor? 

Biraz önce (yarım saat oluyor, 12.02.2019, saat 14:27) pazarda (Salı semt pazarı) bir olaya tanık oldum.. iki modern giyimli bir bayan.. pazar arabalarını sürüyorlar.. derken tesettürlü bir bayanın pazar arabasıyla tekerlerin takılması sonucu modern kıyafetli bayanın pazar arabası elinden düştü.. 

19 Şubat 2019 Salı

SA7456/KY73-PH13: Meclis Künefe…

"İnsan gezdikçe öğreniyor ve ufku açılıyor. Ancak çevremize ilgiyle ve sahiplenici bir bakış açısıyla bakmamız, memleketimize sahip çıkmamız lazım. Tabiî ki halktan, arkeolog, antropolog, tarihçi, sosyolog, tabip, hukukçu bilinciyle hareket etmesini beklemiyoruz. Halk, öncelikle insani ihtiyaçlarının peşine düşer, çalışır, eğlenir ve toplumun devamı için ürer, geneli rutin bir sarmalın içindedir yani…"


Bu yazımda başka bir konudan bahsetmeyi düşünüyordum ancak geçtiğimiz hafta Gaziantep ve Hatay gezisi yapınca oralarda gördüklerimi, duyduklarımı ve edindiğim izlenimleri derleyip bunların üzerinden her zamanki gibi topluma biraz mesaj vermek istedim. 

Mesaj vermesek olmaz, çünkü dertliyiz. Ne demiş Ozan ‘aşk adamı ağlatır, dert adamı söyletir…’ Antep ve Hatay’a gidiyorum dediğimde en az on kişiden; şunu ye, bunu tat, falanda şu yemek var benzeri tavsiyeler aldığım zaman, içimden ‘yahu bu milletin yemekten başka bir keyfi yok mu?’ diye düşündüğümü söyleyeyim. Belki de ilgi alanlarımı bildikleri için -nasılsa tarihi kültürel yerleri gezer, yemeği düşünemez- aç kalır diye beni kolladılar. 

SA7455/SD1292: Jürgen Habermas: Avrupa için “Yeni” Bakış Açıları- “New” Perspectives For Europe-

Sonsuz Ark'ın Notu:
 Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Eleştirel kuram ve Amerikan pragmatizmi geleneğine mensup, Yeni-Marksist çalışmalarla tanınan, Alman felsefeci/felsefe profesörü, sosyolog ve siyaset bilimci, Jürgen Habermas'ın Bad Homburg Goethe Üniversitesi (Frankfurt) Humanities College'da, 21 Eylül 2018'de “Avrupa İçin Yeni Perspektifler” konulu bir konferansta yaptığı konuşmanın bir özetidir. Metin dikkatle irdelenirse Habermas'ın Avrupa Birliği adına yaşadığı umutsuzluğun, karamsarlığın derinliği görülecektir... Habermas, Avrupa Birliği'ndeki dağılmayı durduran ana etkenin para birliğinin sağladığı borç krizini yönetme imkanı olduğunu savunmakta ve "Ancak zaten sağduyulu deneyimler bize Avrupa entegrasyon sürecinin tehlikeli bir düşüş eğrisini izlediğini söylüyor. Sadece çok geç olduğunda, geri dönüşü olmayan bir noktayı kabul edersiniz." diyerek umut etmekten başka yapılacak fazla bir şey kalmadığını ifade etmektedir. Konuşmanın ayrıntıları bitmiş bir evliliğin, birlikteliğin henüz süren bencilce mâli dedikoduları gibi algılanmaktadır.
Seçkin Deniz, 19.02.2019

“New” Perspectives For Europe

Avrupa’yı Yeni Perspektifler hakkında konuşmaya davet ediyorum, ancak yeni perspektifler başarısız oluyor ve Avrupa’nın temelini dahi etkileyen 
Trumpian çürüme eski perspektiflerimi ciddi olarak sorgulamama neden oluyor. Kuşkusuz, önemli ölçüde değişen bir dünyanın durumuna bağlı riskler halkların bilinçlendirilmesinde etkili olmuştur ve Avrupa ile ilgili bakış açılarını değiştirmiştir. Ayrıca, daha geniş çaplı bir şekilde halkların dikkatini, Avrupa ülkelerinin şimdiye kadar şüphesiz bir şekilde ülkelerinde hissettikleri küresel bağlama yönelttiler. Genel olarak Avrupa ülkeleri kamuoyunda yeni zorlukların her bir ülkeyi aynı şekilde etkilediği ve bu nedenle yeni zorlukların birlikte en iyi şekilde aşılabileceği algısı artmıştır. Bu, gerçekten de, politik olarak etkili bir Avrupa için yaygın bir isteği güçlendirmektedir.

SA7454/SD1291: "kıpırtısız düşlerin içinde..." /14.02.2005/ 311. patika



 

...kadük ve cansız bir pencere dibinde, çalınan kıpırtısız düşlerin içinde...
...çocuk...
...çocukluktan gelen yüklerin peşinde, hayallerin ve masalların ellerinde paydalar...
...küçük küçük değilse diğerlerine verilenler, ona da değildi elbet; ama küçücüktüler sonsuza bölünmüş gibi...
...o kendisine düşenleri seçmeye çalışır ömür boyu...
...fakat bilmemektedir; bulmacalar neden var ve neden hayâller değil, olanlar gerçektir diye...
...bilse, der, yetişkinliğinde bilse insan, hangi paydalardan düşen kendisinin olacaktır diye...

18 Şubat 2019 Pazartesi

SA7453/KY59-MLÖZ67: Arınmak

"Hassas bir tartıda tartabilmelidir, sözlerinin ağırlığını. İtiraf ettirebilmelidir diline, ona kaç tane ölü kardeşinin etini çiğnettiğini."


Sıfırlanabilmelidir bazen insan. Tertemiz fıtrat kabuğuna düşen, senelerce biriktirdiği ve asıl rengini solduran ve sonunda kaybettiren tozlardan arınabilmelidir. Silkelenebilmelidir bazen. Her temizlik gibi meşakkatli olsa bile, sonucu görmeye değer bu arınma…

Başkaları tarafından sorguya çekilmeden, kendini sorgulayabilmelidir insan. Henüz bir suç vücut bulmadan evvel, titiz bir savcı edasıyla izini sürebilmelidir niyetinin. Mahkemenin önünde utancından dili tutulanlardan olmamak için, baştan uymayı bilmelidir beşere indirilen anayasaya.

SA7452/KY1-CÇ592: Şaşkınlık

"Bu yöneliş bir harabeye çevirdi insanlığı. Harâbe halindeyiz. Metruk bir yerleşkeden öte bir şey görmeyecektir bize uzaktan bakmayı, bakıp görmeyi becerebilen. Virâne. Harâbe. Yıkık dökük bir yer."


Bir rahne karşısında gönle rekzedilen râşeyi ref'etmek razı olanın rızalığını rindâne bir tavra hamletmeyi gerektirir sayıltısının bunaltıcılığı değil midir şaşırmışlığımız? Şaşkınlığımız? Bir şaşkınlık ki bungunluğun en derinine fırlatmış her birimizi. Her birimizi yapay sancıların, yapay sızıların, yapay korkuların, yapay acıların müptelası kılmış. Sahici duyguların esâmisi okunmaz olmuş yüreklerde. Ben’ler okşandıkça, 'ben'ler taltif edilince bitiyor her bir olumsuzluk. Her bir acı, her bir yara bir anda iyileşiveriyor. Çün her bir acı yapay, her bir yara yapay. Her bir duyarlılık bir kışkırtma için. Her bir yakınlık ben’i daha bir büyütmek için. Ve bu halin bizi getirip bıraktığı yer bungunluk. Devrimiz bungunluk, çağımız bungunluk. Bungunluk çağına fırlatıldı kendi elimizle her birimiz.

SA7451/SD1290: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 453 (16-20 Kasım 2017)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(16-20 Kasım 2017)  (Kasım 2017: 3.418  Tweet+Önceki Toplam: 286.838 +3.418 = 290.256 Tweet


Faruk 🇹🇷🇵🇸 @farukonalan
İsrailli blogger Ben Tzion bir de Mescid-i Nebevi'de, Peygamberimizin makamında video çekmiş.. pic.twitter.com/cNFENhjfzS
@Seckin_Deniz retweetledi

Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Nagehan Alçı-Rasim Ozan Kütahyalı... nereden geldiler? Neredeler, ne yapıyorlar? İlginç bence...
@Seckin_Deniz retweetledi

17 Şubat 2019 Pazar

SA7450/SD1289: Avrupa Hafızasının Kaybı -The Loss of European Memory-

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız Sheffield Üniversitesi siyaset-uluslararası ilişkiler profesörü Peter J Verovšek'e ait  'tespit ve öneri' merkezli metnin bilimsel bir değeri olduğunu söylemek zordur. Milletlerin Küresel düzenin efendilerine karşı haklarını koruyan taleplerini Faşizm olarak tanımlayan ve bu taleplere karşı ikinci dünya savaşı sonrası kurulan Küresel Düzen'e ait uluslararası kuruluşları 'milliyetçi kavramları' sınırlamaya çağırarak daha üst seviyede bir faşizmi norm olarak dayatan bir yaklaşımı bilimsel olarak değerlendirmek imkansızdır. Türkiye'de de Küresel Düzenle ilişikleri belirginleşmiş benzerlerinin sıklıkla dile getirdiği gibi 'Demokrasi, seçimlerden ve çoğunluk kurallarından daha fazlasıdır' diyen Profesör Peter J Verovšek, "Liberal demokrasi için uluslararası bir çerçeve, ikinci dünya savaşından sonra yaratılan küresel düzenin temel amacıydı. Uluslararası kuruluşların, Faşizmin Batı Avrupa’daki ana akım politikalara gerçekçi bir siyasi alternatif olarak geri dönmesi karşısında, halkın egemenliği ile ilgili milliyetçi kavramları şimdi her zamankinden daha fazla sınırlaması şarttır." derken 'Küresel Faşizm'i göreve çağırmaktadır. Social Europe'ın bütün yayınlarında olduğu gibi, dünyayı kan-savaş alanına dönüştüren sömürgeci aile-şirket faşizminin  uluslararası kuruluşlar eliyle tesisi Küresel Düzen olarak esas kabul edilmekte, bunun dışındaki bütün ulus bazlı refah talepleri abartılı bir şekilde faşizm olarak tanımlanmakta ve Avrupa'yı geçmişteki savaşla korkutmaktadır. Oysa Küresel Düzen'i tesis eden masonik-satanist güç birinci ve ikinci dünya savaşlarının altyapısını hazırlamış ve savaşı baştan sona finanse ederek Avrupa'yı ve dünyayı dilediği gibi şekillendirmiştir. Bugün yaşanan kaos Küresel Düzen'in eseridir. Küresel Düzen'in bir diğer kurbanı olan Türkiye'de yaşanan CHP-HDP-İP-SP-FETÖ-PKK gibi her biri farklı veya zıt siyasi temeller üzerine konumlanmış yapıların ittifakı da bu temel üzere değerlendirilmelidir. Bahse konu bu yapılar, parti, terör örgütü, cemaat, dernek vb maskeler altında Küresel Düzen'in bütün emirlerini uygulayan istikrarsızlaştırıcı, refahı azaltıcı ve aile-şirket sömürülerinin sürmesini sağlayan unsurlar olarak kurulmuş ve işlevsellikleri arttırılmış, 2002 sonrası dönemde Erdoğan liderliğindeki Ak Parti'nin ve 15 Temmuz ABD-AB-NATO-FETÖ darbesi sonrası Bahçeli liderliğindeki MHP'nin karşısına çıkarılmışlardır. Liberal Demokrasi adı altında pazarlanan Küresel Faşizm, bugün yok ettiği Irak, Suriye, Yemen, Libya, Afganistan, Mısır, Brezilya ve Arjantin gibi Venezula'yı hedef almaktadır...
Seçkin Deniz, 17.02.2019

The loss of European memory

"Demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılık, Avrupa'nın faşizme cevabıydı. Avrupa belleğindeki bu kayıp, yeniden canlanan popülizmin tam ortasında gerçek tehlikeler arz ediyor."


Büyük Buhran'dan (1929-1939) bu yana yaşanan büyük derin ekonomik gerileme, savaşlar arası yıllarda faşizmin yükselişine neden olandan farklı olarak demokratik bir meşruiyet krizi yarattı. Savaş sonrası dönemde (1945-1989), liberal demokrasinin ekonomik başarısının yanı sıra savaşların ortak anıları, neo-faşist hareketlerin politik olarak marjinal kalmasını sağladı. Bununla birlikte, Büyük Durgunluk (2007-13) uygulanabilir bir politik alternatif olarak aşırı-uç hakları yeniden canlandırdı. Chine Miéville, şu andaki düşüncelerini yansıtırken şunları söylüyor: “Yaşayan hafızada faşist olmak için daha iyi bir zaman bulamazsınız. Biz bir ütopyada yaşıyoruz: bu sadece bize ait değil."

16 Şubat 2019 Cumartesi

SA7449/SD1288: Yeni ve Daimi Paradoks: "Ben"

"İnsanın dinginlik arayışında "ben"in özne olduğu, hedef veya eylem olmadığı apaçık belli iken, insan neden "ben"i hedef ve eylem olarak tasarlamakta ve ısrarla insanın bireysel ve sosyal pozisyonlarını çalışma alanlarından uzakta tutmaktadır?"


Batı medeniyeti ve kültürü ile yetiştirilmiş olan insan, kendi temel değerlerini "dışlanma riski" dolayısıyla açıkça sorgulamaktan kaçınır; sorgulamanın doğrudan fark edilmemesi için de kendi kültürü ve medeniyeti dışındaki öğreti ve düşünce sistemlerine ilgi duyarak yeni "dinginlik araçları" arar... 

Ortadoğu ve doğu kültürü Hıristiyan batı için daima cazip ve gizemli bir form taşıdığı içindir ki; Batı insanı, eski dünyanın ruha hitabeden eski değerlerini kendi kültürel değerlerine entegre ederek yeni bir üst değerler mozayiği oluşturmaya kalkar. Çok satan "doğu ivmeli" düşünce kitaplarının açtığı çığır, bunu kanıtlamaktadır.

Seçkin Deniz Twitter Akışı