31 Aralık 2015 Perşembe

SA2276/KY25-NO42: Hendek mi Tank'tan Çıktı, Tank mı Hendek'ten?

"Aylardan beri sosyal medyada paylaştığınız yalan haber ve resimler sayesinde olması gereken duyarlığı da öldürdünüz. Allah bir deseniz bile şüphe ile bakacağız artık, ama onu zaten demiyorsunuz."


Kürtler, tarihlerinin değilse bile, Türkiye tarihinin en özgür dönemini yaşarken; kendilerini temsil ettiği söylenen 80 milletvekili ile parlamentoda iken; neden 6 aydır hendek kazmaya başladığını kendi halkına bile anlatamazken, sen halâ hiç bir şey olmamış gibi davranma yolunu seçiyorsun? 

Ama unuttuğunuz bir şey var: devlet 1990'ların devleti değil ve ilk defa işlediği insan hakları ihlalleri hariç tutulursa haklı pozisyonda. Kürt meselesinin silahla halledilmesinin mümkün olmadığı konusunda nasıl bir icma oluşmuşsa, şu an yürütülen terörle mücadelenin haklılığı konusunda da o kadar geniş bir icma ve destek var.

SA2275/TG172: 2005'te Der Spiegel'de Yayınlanan IŞİD'ın Doğum Tüzüğü ya da Fuad Hüseyin-Zerkavi İlişkisi

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz 12 Ağustos 2005'te Neocon Der Spiegel'de yayınlanmıştır ve bugüne dek Sonsuz Ark'ın da yayınladığı dosyalardan da görülebileceği gibi Zerkavi'nin El Kaidesi'nden koparak Bağdadi'nin IŞİD'ine doğru evrilen bir stratejik planın gün gün yıl yıl nasıl uygulandığını ve bütün bunların herkesin gözü önünde ve Pentagon ve ona bağlı tüm istihbarat örgütlerinin gözetimi ve desteğinde gerçekleştiğini anlamamızı sağlayacaktır.
Seçkin Deniz, 31.12.2015

The Future of Terrorism: What al-Qaida Really Wants
(Terörizmin Geleceği: El-Kaide Gerçekte Ne İstiyor?)

El-Kaide’nin niyetinin ne olduğuna dair herhangi bir sezgiye sahip birisi varsa o da Ürdünlü gazeteci Fuad Hüseyin’dir. Kendisi el-Zerkavi ile hapishanede birlikte kalmanın yanında örgüt liderlerinin birçoğu ile bağlantı kurmayı başarmıştır. Fuad Hüseyin, bu kaynaklarla kurmuş olduğu temaslar neticesinde grubun ana planını detaylı şekilde ortaya koyan bir kitap yazdı.   

Bir Arap gazeteci için bile el-Kaide’nin merkezi ile temasa geçmek çok da kolay bir iş değildir. Buna rağmen Amman’da ikamet eden Hüseyin, teröristlerle kurmuş olduğu temasları oldukça başarılı bir kitaba dönüştürmeyi başarmıştır. Kitabın adı: “El-Zerkavi - El-Kaide’nin İkinci Nesli”. 

SA2274/KY43-BRŞ5: Dünden Bugüne Etik: Bodiou'nun Etik Reçetesi Üzerine Bir Giriş

“Dünyada hiçbir şey başkalarının hakkından daha önemli değildir.”
Immanuel Kant


Giriş Yerine  

Günümüz dünyasında yeniden başını kaldırmış ve tartışmaların odak noktasına yerleşmiş olan kavramlardan biri “etik” kavramıdır. Etiğin tartışmaların odak noktasına yerleşmesinin asıl sebeplerinden birisi -hiç kuşkusuz- “evrensel ahlak” olarak nitelenmesidir, bir diğeri ise kendisiyle çelişir bir şekilde pratik hayata yansımalarıdır. 

Şöyle ki; görünürde, mantık ve ontoloji ile birlikte felsefi tartışmalara hapsedilmiş olduğu halde, “insan hakları” diye bir iddia ve/veya söylemin yanında hatta çoğu zaman önünde başat giden bir araçsallaştırmaya tâbi tutulduğu bilinen bir gerçektir. Onu tartışmaların ilgi odağı haline getiren ilkesi ise iyiye değil, bugünkü işlevine bakıldığında; kötüye işaret etmesiyle yakından ilgilidir.

SA2273/KY41-KT5: Müzikli Makalelerin Hal-i Pür Melali II

"Kayda çağırabileceğiniz bir enstrüman virtüözünüz olmadan kültürel iktidar tartışmasında zayıf tarafta olmak mukadderdir."


Geçen haftaki yazımda muhafazakar kesimin müzik alanındaki durumunu anlatmıştım. Bu hafta da aynı konuya devam edeceğim.

Muhafazakar camianın ortaya koyduğu müzik anlayışı genelde siyasidir. Zaman zaman da soyut anlamlar taşıyan tuhaf şiirlerin bestelendiği örnekleri de görmek mümkündür. Bunun nedeni arabesk ve pop müziğin ısrarlı karşı cins vurgusuna bir tepkidir diyebiliriz.

SA2272/KY1-CÇ178: Düşlerin İsyanı/Roman-Bölüm 2-III

"Yaşamım düş kurmakla geçti ya!"

“Duygu darlığı yaşayan sanatçılar, kahramanlarını en çok nefes nefese bırakanlardır.. rahat nefes almayı bilmezler.”
F.Nietzsche

Bölüm İki
-III-

5 Ekim 1961 yılında Erzurum’da doğdum. İşte yanlış bir ifade. Doğdum, dediğimde bizatihi tanığı olmuş olmuyor muyum? Öyle. Oysa şöyle demeliydim. “.. tarihinde doğmuşum!” doğumumdan haberli olanların beni haberdar edişlerini ima eder ki; doğrusu da bu. Neyse efendim düzeltiyor ve 5 Ekim 1961 yılında doğmuşum, ifadesini kullanıyorum. Memnun oldun mu? Ha! Memnun musun? Ya da mutlu musun demeliydim? Canın cehenneme, arkadaşım!. Ya aklını başına alır lafları uzatmaktan kaçarsın ya da..

SA2271/KY42-HM4: Erdebil Tarikatı ve İlhanlılar: Tasavvuf ve Siyaset İlişkisinde Yeni Dönem 4

"İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır."
Hamidreza Mohammesnejad


Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili (1252-1334) Türbesi , Erdebil


Maraşî Şiî Seyitler Hareketi 

Seyyid Kavameddin Maraşî liderliğinde Miladî 1350-1360 (Hicri 751- 762 )yılları arasında Mazendaran’da Maraşî Şiî Seyitler hareketi ortaya çıkmıştır. Seyyid Kavameddin’in babası Şeyh Hasan Cüri’nin müritlerindendi ve bu nedenle Mazendaran bölgesi temelleri daha önce atılmış olan “Hasaniye” Tarikatına (Hasan Cüri) geçmiştir. Miladî 1340 (Hicri 741) kurulan tarikat soyunu altıncı İmam Cafer’e dayandırıyordu.

30 Aralık 2015 Çarşamba

SA2269/KY37-AZ38: Savaş Kapıya Dayanırsa ‘Hodri Meydan’ Deriz

"Zorlamayın... Bakın, sonu çok kötü olacak..."


Bir demokrasinin bu ölçüde saldırıya uğraması... “Demokratik” olduğunu söyleyen müttefikleri tarafından yalnız bırakılması... 

Türkiye tarihi günlerden geçiyor, sağlam durarak tabii ki aşacağız bu riskli dönemi ama, birileri savaş denilen o insanlık suçunu toprağımızın içine taşımaya kalkarlarsa, “Dünya yıkılır, yeniden kurulur ve Türkiye de o yeni dünyadaki onurlu yerini alır” böyle biline...

SA2268/KY35-YTK47: Önüm, Arkam, Sağım, Solum…

"Tarih dönüp dolaşıp benzer öyküler, olaylar, kişiler arasında yine çok benzer anlaşmalar, düşmanlıklar, taktik ve stratejik değişikliklere mecbur ediyor bölgede yaşayan herkesi."

Şişli Belediyesi'nin logosundaki üzerinden bir Türk bayrağı uzanarak dalgalanan kule biçimli eser ilçedeki tepelerden birinde dikili Abide-i Hürriyet Anıtı'nın ta kendisi. 1911'de bizzat Enver Paşa'nın katıldığı törenle açılan Abide-i Hürriyet Anıtı 31 Mart vakasında hayatını kaybeden 3 subay 71 asker için yaptırılmıştı.

Bu topraklardaki ilk ulusal anıt kabul edilen Abide-i Hürriyet'e zamanla 2. Meşrutiyet'in ve İttihatçıların önemli isimleri de defnedildi. 1996'da ise Tacikistan'daki mezarından alınıp getirilen Enver Paşa'nın istirahatgâhı oldu.

SA2267/KY33-YO62: ODTÜ Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği

"Bugün ODTÜ’nün devrimcileri, Kenan Evren’in 30 yıl önce ODTÜ Camii’ne direndiği gibi direniyorlar ODTÜ’de yeni bir mescide…"


Ankara’ya cami yaptırmak Türkiye’de her zaman büyük bir mesele olmuştur. Kocatepe Camisi için ilk girişim 1944 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmet Akseki’nin öncülüğünde kurulan Ankara Yenişehir’de bir Cami Yaptırma Kurumu Derneği ile atılmış, caminin yeri ancak DP döneminde belirlenebilmiş, yanındaki Diyanet binalarının temeli 1963’te; camininki ise ancak 1967’de atılabilmiş ve cami ibadete ancak 20 yıl sonra taa 1987’de açılabilmiştir. TBMM Camii’nin de hikayesi benzerdir...

Ankara’da cami yapmanın en zor olduğu yer ise ODTÜ olmalı. Sadece bugün değil bundan 30 yıl önce de çok zordu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bir cami yapma fikri 1960’lı yıllara kadar uzanıyor.

SA2266/KY36-CK37: Garry Kasparov: "Putin İyi Bir KGB Ajanı"

Garry Kasparov:
"Putin'in düşmanlığı yükseltmeye ihtiyacı var. Çünkü ancak bu sayede Rusya içinde propagandalarını işletmeyi başarıyor ve ne yazık ki Putin görevde kaldığı sürece de ben bu durumun iyileşeceğini düşünmüyorum."


Garry Kasparov tüm zamanların en büyük satranç oyuncusu. 1985’te 22 yaşında ilk dünya şampiyonu olduktan, emekli olduğu 2005’e kadar dünya satrancının bir numarasındaki yerini korudu. Emekli olduktan sonra ise siyasete girdi. 2008’de Putin’in karşısına devlet başkanlığı adayı olarak çıktı. Sonra Putin muhalifi olarak Rusya’daki insan hakları ihlallerine karşı çalışmaya başladı.

Halen ABD’de yaşayan Garry Kasparov’la Türkiye-Rusya krizi, Putin’in Suriye ve Ukrayna’daki agresif politikaları üzerine konuştuk. (*)

SA2265/KY28-ATA101: 21 Aralık 1963 (5)

"Artık adımız “Mücahit” idi. Gerçekte “Mücahit” kelimesini de hayatımda ilk kez o gün duymuştum. Arapça ile daha tanışmadığım için de manasını hiç bilmiyordum. Çok sonraları “Cihat için savaşan asker” manasına geldiğini öğrenecektim."


Yurt binasına gelen abimiz bize artık çok büyük görevler düştüğünü, olası bir silahlı çatışma durumunda çok önemli bir yerde olduğumuzu ve nöbet tutmamız gerektiğini söyledi. Müdürün zemin kattaki odasında siyah bir telefon vardı. Çevirmeli tuşlu olanından. Bir arkadaşımız telefonun başında oturacaktı. 

Diğeri Müdür odasının kapısının önüne konacak sandalyede. Diğerleri de birbirlerini görecek ve duyacak şekilde, binanın içinden 3. katta bulunan terasa çıkan merdivenin başında ve sinilerde (sahanlıklarda) oturacaklardı. Rum tarafında, özellikle de Rum Polis Merkezinde olağan dışı bir hareket görürsek hemen birbirimize seslenecektik. Telefondaki arkadaş da kendisine verilen numarayı arayıp bilgi verecekti.

29 Aralık 2015 Salı

SA2264/SD352: Kaygusuz Dem/ Duru Demler 12

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Fotoğraf: Seçkin Deniz, 2013, Yıldız Sarayı Parkı, İstanbul

Uzun, uzak ve sâkin bir akşamüstü... dağların tepesinde asılı akşam güneşi... güneşi sarmalayan bulutlar gri ise de güneş kıpkırmızı... dağların arkasında kalan yere paralel aydınlık şeridi, az sonra olmayacakmış gibi parlak... ve yukarılarında göğün, sessizce ağırlaşan karanlık... bedenin hissettiği ise serinlikti...

Çağlardan beri, doğa, güzellikleriyle resmedilir şiirlerde... insan aynı görüntülerle şımartır gelgeç duygusal anlarını ruhunun... başka görüntüler yokmuş gibi...

SA2263/SD351: "ormandan topluma; yasaların dönüşümü" /27.04.2006/ 475. patika


...'orman', derler...
...ve diyenler, ormanın nebatât ve hayvanât bendiyle ilgilendikleri gibi, ormana bağlı ve ormanın içerdiği varlıklar ile o varlıklar arasındaki bir yığın vak'a arasında müteşabih şeyler yaparak sosyolojik analizler yaparlar...
...bir nevi orman hayatı ile insan hayatı arasındaki benzerlikler tespit edilir ve 'orman yasaları' na aykırı yahut paralel kanunlar insanlar için düzenlenir...
...orman, bu babda kendi canlılarını içerdiği için, toplumlar da birer orman olarak algılanabilmekte ve bu algılamaya binâen yeni analizler ve sentezler yapılabilmektedir...
...ilginç değil mi?..
...insanın kökenine dair çıkarsamalar da hayvanların biyolojik yapısı incelenerek yapılmaktadır...

SA2262/SD350: Değirmenler/ Kiler 5 (Günlük Bağımlılıklar)

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Esaret(ler)inizden kurtulmanın ilk adımı cesur olmaktır..."


Süregiden şeyler.... farkında mısınız; sizi bağlıyorlar... Üstelik kördüğümlerle bağlı olduğunuz hâlde, kurtulma güdüleriniz de bağlı...

Bağlamaz gibi duran tüm etkenler, yüreğinizin ve beyninizin en dokunulmaz köşelerinde meskun...

Aslında onları seviyorsunuz; köle olmak sizi mutlu kılıyor...

28 Aralık 2015 Pazartesi

SA2261/KY13-AO41: Çözüm, Kandil'i Aşmaktır...

"Geldiğimiz noktada sorunun çözüm yolu nedir?"


Bir süredir G.Doğu'da yaşanmakta olanların tek müsebbibi; Kandil,onun uzantıları ve tümüyle KCK'yı hizmetine sokmuş, onu ucuz asker yapmış olan dış güçlerdir. Her zaman söyledim, söylüyorum; Kandil sorunu halledilemeden bölgede ayrı bir devlet kurulmasına izin verseniz dahi sorunu çözemezsiniz. 

Bu sorun aslında Kandil'in de bağlı olduğu güçlerin ürettiği bir sorun haline dönüştüğü için artık Kandil'i de aşkın bir hale gelmiştir. O halde sorunun halledilebilmesinin tek yolu Kandil'in devreden çıkarılmasına bağlıdır.

SA2260/KY25-NO41: Köprüden Geçti Gelin ya da Kurtarılan İntiharcıları Ne Yapmalı?!

"Çok eleştirim var kardeşim çok! Olmaz ki bu kadar da hata yapılmaz ki!"


Neymiş adam, neden Ak Partili imiş? Doğru ya, Ak Parti en son seçimlerde % 0,001 oy almış bir parti olduğu için intihara kalkışan adamın Ak Partili bir eleman çıkması çok büyük bir eksiklik. Ayrıca adamcağız intihardan vazgeçtiği ve makam arabasının kapısına kadar getirildiği halde neden Erdoğan halâ iphone 6S i ile telefonda konuşmaya devam etmiş? Gülmeyin çok önemli konular bunlar. Ahan da bu konuyu ele aldım gördünüz mü?!

SA2258/KY33-YO61: “Yetersiz Yoldaşlıklar ve Sahte Dostluklar”

"Türkiye ile arasına hendekler kazıp, Moskova’da derdine çare arayan Demirtaş dönüş yolunda yakın dönem Kürt-Rus tarihini, Öcalan’ın savunmalarını bir gözden geçirmiştir inşallah."


“19. Yüzyılın en büyük Rus komutanlarından Paskeviç, Osmanlı-Rus savaşları sırasında Moskova’ya sunduğu raporunda “Nüfuzlu Kürtlerin, imparator tarafından himaye edileceklerine inandırılmasını” tavsiye etmişti. Yüzyılın ortalarına doğru Rusların “Kürt Kabileleri İdare Nizamnamesi” bile mevcuttu.

20. yüzyılın başlarında Ruslar Bedirhan Aşireti başta olmak üzere  Kürt isyanlarını desteklediler. Ama Türkiye ile ilk anlaşmaya kadar sürecek konjonktürel ve taktiksel desteklerdi bunlar. 1946’da aynı hikaye tekrarlandı. 1941’de İngilizlerle İran’a giren Sovyetler, 22 Ocak 1946’da Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurulmasının en büyük destekçisi olmuştu. Bu destek de sadece dört ay sürdü. Dört ay sonra ABD, Büyük Britanya arasındaki güç mücadeleleri sırasında Sovyetler İran’dan çekildi. İran ordusu Mahabad’a girdi ve Qazi Muhammed ve arkadaşlarını cumhuriyeti ilan ettiği Çarçıra Meydanı’nda idam etti.

SA2257/KY28-ATA100: 21 Aralık 1963 (4)

"Gerçekte bu haber çok sıra dışıydı. Ortada ne EOKA vardı ne de TMT."


Kendisini "akıllı” olarak tanımlayamayacağım Makarios, rahmetlik İnönü'nün bu kibarlığını Türkiye'nin acizliği olarak algılamış ve Türkiye'nin gücü ile varlığını küçümseyip, Türkiye'nin değiştirmeyi reddettiği 13 Anayasa maddesini silah gücü ile değiştirebileceğini sanma yanılgına düşmüş, 21 Aralık 1963 sabahı erken saatlerde organize bir şekilde Kıbrıslı Türklere saldırarak adayı kana bulamıştı.

Cumartesileri benim için sıra dışı bir okul günüydü. Hafta içi günlerden farklı olarak Cumartesi günleri okul saat 12.00’de biter ve İstiklal Marşından sonra koşarak yemekhaneye giderdik. Sonrası da macera doluydu. Önce, Mağusa Hastanesi Başhekimi amcam, eski Sağlık bakanı ve UBP Milletvekili, Dr. Ali Atun’un evine gider, bir yemek de orada yerdim. Sonra da harçlığımı alıp, doğru kız arkadaşımla birlikte gideceğimiz sinemanın yolunu tutardım. 

27 Aralık 2015 Pazar

SA2256/ÇY4-DB54: Sergei Shoigu Rusya'nın Yeni Lideri mi?

 Analist Evgeny Minchenko: 
“Yönetici sınıfında onun gibi bir kişi daha yok. Eşi benzeri görülmemiş bir hikayeyle karşı karşıyayız” 


Bu soruya cevap ararken Rusya Savunma Bakanlığı'nın başında bulunan Sergei Shoigu’nun hayat hikayesine bir göz atmak yerinde olur. Shoigu, Rus bir anne ve Tuva Türkü bir babanın çocuğu. Tuva, Rusya Federasyonu’nda Güney Sibirya'da özerk bir Türk cumhuriyeti. 

Shoigu aslında bir asker değil. Üniversite eğitimi inşaat mühendisliği üzerine. Politika geçmişi Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne katılmasıyla başlamış. 1988 yılında güney Sibirya’nın Abakan kentinde parti örgütüne katılmış. Komünist Gençlik Hareketi Komsomol için bazı görevler üstlenmiş ve bu onu Rus hükümetindeki tek Sovyet Komünist Parti’li yapıyor.

SA2255/KY20-MEK34: Kürtleri Rus Emperyalizmi'ne Oyuncak Yapanlar

“Rusya’nın sadece iki dostu vardır: Ordusu ve Donanması.”
III. Alexander


Emperyalizm ince işçilik gerektirir. Uzun yüzyıllara kök salmış bir tarih bilinci, şeytani bir dikkatle örülmüş ve sık sık bedellerle denenmiş kalıcı sadık bağlılar grubuna yaslı planlar, bunların her kriz sürecinde karmaşık ilişkiler ağına sahip sosyo-ekonomik ve jeo-stratejik gereklerce yeniden ve yeniden harmanlanması, her birinin insan kapasitesini çok aşan biçimde kayıt edilmesi, tasnif edilmesi ve geçmişten geleceğe bütün canlılığı ve bir o kadar viral yollar ile aktarılması gibi çok zahmetli, sabır gerektiren çok ince bir işçiliktir emperyal olmak.

En mahir emperyalistlere bakın, bütün derin ve kapsamlı sömürü ağlarında onların eli/kolu vardır, bütün büyük krizlerin tamamında, işgal ve kitle kıyımların tamamında parmakları vardır, bütün doğal kaynak ve insani hamulenin muazzam kısmı her tür yol ile o başkentlere akar ama hiç bir protestoda bayrakları yakılmaz, hiç bir sıkı ideoloji içinde onları tel’in eden sloganlar üretilmez, kitlelerce dostları yoktur ama kitlesel düşmanları da yoktur.

SA2254/KY1-CÇ177: Pazar Yazıları 5

"Sevgili karîlerimin (okuyucularımın) inanılmaz baskıları karşısında yelkenleri indirip yazmam isteklerine boyun eğdiğimi itirafla:)"


PAZAR YAZILARI -5-

Not 1- Okumayı ödünç kavramlarla yapmayalım, unutmayalım ki ödünç alınan her nen iadesi zorunlu bir nendir bu da okuma ediminde yarı yolda kalmamıza neden olur ve biz şöyle derken haksız sayılmayız; ödünç kavramlarla yapılan hiçbir okuma gerçek bir okuma değildir.
Not 2- Başlığın uzunluğu burada da karşımıza çıktı, evet çıktı ama artık şunu biliyoruz ki tüpün üstündeki çaydanlığın ıstırabının dahi resmedilebilir oluş gerçeğine ulaşmış bulunanlar için uzun başlık ürküsü yersizdir.
Not 3- Bu makalede boy aynasının ebatlarına ilişkin her hangi bir kritik yapılmamıştır. Bunu belirtmemizin nedeni “niçin boy aynasının ebatlarına ilişkin bir açınlama yok?” sorusunun usumuza gelme olasılığının hiç de küçümsenemeyecek denli yüksek oluşudur.
Not 4 – Bu önemli notu buraya dercetmeyeyim, bilahare yazayım.

İKİRCİKLİĞİN KURAMSAL TEMELLERİNİN KARŞIT OLUMLAMASI ÜZERİNE BİR KRİTİK
- ya da toyluğun kaçınılmaz akibeti hakkında bir kaç söz-

Biliyoruz ki kişi ne bir bir sesin aksülamelini sağlayan hoparlör ne de bir görüntüyü yansıtan bir ekrandır. Ve fakat kişinin böyle bir varlık haline gelmesi de olasıdır. Bu sapmayı yaşayan salt günümüz kişisi de değildir. Belki bu durumda olan günümüz kişisinin nicelik olarak fazlalığından söz edebiliriz. Kendini kendisi olarak gerçekleştirememiş ve hatta bundan kaçınmış kişi bir hoparlör veya ekran olacaktır. 

Var olmakla yola çıkan kişi dediğimiz varlık eğer bundan bizar değilse kanaatimizce yorulmaktan ürktüğü içindir. Zira yaşamak insanı yorar. Bu böyledir. Kendisi olarak kendi varlığını temellendirme gayreti belki yorgunlukların en fazlasını yaşatandır. Ve fakat tatlı bir yorgunluk olduğunu vurgularsak bunun yersiz bir edim olduğunu söyleyen çıkabilir mi? bilmiyoruz. 

SA2253/KY5-PT90: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Tasavvuf Dünyası'ndan Hezeyan Örnekleri 10

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***


90. Tasavvufta müşrik olmanın bir örneği ‘Rabıta’ (S.90–99) 

Rabıta:

Rabıta 'nın lügat anlamı, iki şeyi birbirine bağlamaktır. Tasavvuf ıstılahatında rabıta, ilahi ve zati sıfatlarla muttasıf şuhud makamına ulaşmış kamil bir şeyhe kalbi bağlamaktır. Yani bu müridin şeyhine bağlanması demektir. Bu bağlanma şeyhin huzurunda, şeyhin gıyabında suretini, siretini, nuraniyetini, kudsiyetini hayalen kendisi ile birlikte/ muhafaza etmek; yanında bulunduğu zaman edebe bürünüp himmet ve inayeti Allah'dan niyaz ederek mürşidden beklemektir. Mevlana Halid Zülcenaheyn hazretlerinin bildirdiğine göre rabıta, müridin, fenafillâh nakamına ulaşmış olan şeyhinin suretini hayalinde saklayarak Ruhaniyetinden istimdad dilemektir.

SA2252/KY37-AZ37: O Hendeklerde Emperyalizmin Bayrağı Saklanıyor...

"Ama terör yanlısı sözde siyasetçiler, yazarlar, sözde kanaat önderleri... Bu ihanetin hesabını nasıl verecekler?..."


PKK, Kürt gencinin canını ucuzlattı, mazlum bir halkın, Türkiye, Kuzey Irak, hatta İran üniversitelerinde yetişmiş en parlak kuşağını, “emperyalistin kara gücüne”  dönüştürmenin ağır hesabını tarih önünde nasıl verecek? 

Buradan çok uyardım, “Amerika gibi emperyalist bir gücün hava kuvvetleri desteğinde devrim falan değil, ancak karşı-devrim yapabilirsiniz” diye... İşte, orada-burada açtıkları hendeklerin arkasında yaşadıkları budur...

SA2251/KY35-YTK46: Gelinim Sana Söylüyorum…

"Senin “Kürdistan bağımsızlığının mücadelesinin parçası” olarak tanımladığın bir hendek gerçekte sadece tabut konulan bir çukura dönüşüyor her saat."


Bundan yüz yıl önce Ermeni Tehciri kararı nedeniyle milyona yakın Osmanlı vatandaşı yollara dökülmüştü. Onlar Anadolu'nun her yerinden güneye doğru hareket ediyordu. Toplanma noktalarını aşıp ilkin Urfa ve civar kentlerde konaklamaya başladılar.

Tehcir kararından hemen önce de Van, Erzurum, Trabzon gibi illerden ve Kafkaslardan yaklaşık aynı sayıda insan da tersi yönde batıya doğru göç ediyordu. Onlar da Ruslardan ve hele ki Rus ordusundaki Ermenilerden kaçıyordu. Bu yüz binlerin konaklama noktalarında karşılaştıklarına şüphe yok. Benzer sefaletler çektikleri biliniyor.

26 Aralık 2015 Cumartesi

SA2250/KY40-HF9: İdamlık Bir Şia Eleştirisi-Hüsameddin Ferzîzâde: İslâm’dan İslâm’a-Uydurulan İslâm’dan İndirilen İslâm’a Yolculuk 9

Sonsuz Ark'ın Notu:
22 yaşında Azerî kökenli İran vatandaşı bir Üniversite öğrencisi olan Hüsameddin Ferzîzâde Şiâ'ya yönelik sistematik eleştirisi yüzünden İran İslam Cumhuriyeti adı ile anılan Faşist Velayet- Ruhbanlık Sistemi tarafından idama mahkum edilmiştir. Aşağıda bu tertemiz delikanlının aziz hâtırâsına ve eserine dair tercümeyi bulacaksınız. Ona destek olmak için bu çalışmayı yayınlıyoruz. (Güncel Not: Hüsameddin Ferzîzâde kardeşimiz, 14.09.2020 günü yayınladığımız aşağıdaki çalışmasını paylaştığım Twitter hesabıma şu mesajı bırakmıştır: "Selam, Hayatımın zor günlerinde beni desteklediğiniz için teşekkür ederim. Husamuddin farzizade" Çalışmasını yayınladığımız zamandan bu yana 5 yıl geçmiş, bu zaman içinde, 1993 doğumlu olan bu genç kardeşimiz İdam'dan kurtulmuş, ancak üniversiteden atılmış, hayatı cehenneme çevrilmiş bir durumda. Umuyorum dost ellerimiz ona uzanabilir  Türkiye olarak. Seçkin Deniz) 
Seçkin Deniz, 26.12.2015

Bismillahirrahmanirrahim

İşkence gören Râviler

Beni Abbas da dedelerinin Hz. Muhammed ve Peygamberin Ehl-i Beyti’ne yakın olmaları hakkında sahte hadisler uydurmuşlardır. Bu tür sahte hadisler uydurmayan râviler Abbasiler döneminde işkence edilerek hapse atılmış ya da ev hapsine mahkum edilmişlerdir.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta bulunmaktadır: Emevi ve Beni Haşim soyundan gelen büyük bilge ve alim olan dindarlar bu tür hadisleri kabul etmez ve rivayet etmezlerdi. Emevilerden Ömer bin Abdulaziz, Muaviye ibn Yezid ve Haşimilerden Hüseyin ve Seccad gibi kişiler bu tür örneklerdendir.

SA2249/KY26-CA34: 'Kaspa', Şehrazat ve Mernissi

"Kuşkusuz küreselleşmenin olguları ve bağlamları karıştırdığı bir dönemde çok daha karışık tutsaklıklardan söz etmemiz gerekiyor bugün."


Kadınları İslâmî değerler ve söylemler alanında edilgin kılan ve gösteren hegemonik bir dilin macerasını Mohja Kahf (ve kısmen Rana Kabbani) bize “oryantalizm” etkisi üzerinden anlatmıştı. Dilin tonu, yaşanılan tecrübelerden nadiren bağımsız oluşabilir. Fatima Mernissi, Asiye Djabbar (yazıda bu soyadını artık “Cebbar” olarak kullanacağım), Neval el-Seddavi gibi “Arap feministi” olarak anılan yazarlar modernleşme baskısı karşısında Müslüman toplumların kadınlarının karşısına çıkan güçlükleri az veya çok iki yönlü olarak okuma çabası içinde kitaplar yazdılar.

SA2248/KY27-ŞT34: Acı Vatanda Bir Garip Kul; İki Vatan Arasında Türklerin Hikâyesi

"O kadar ki, bu süreç boyunca ilkin havaalanlarında yere serilmiş kartonlar üzerinde namaz kılarak kendini açığa vuran bir gerçekliğin kendi camilerini kuracak bir bilinç boyutuna nasıl yükseldiklerini de okuyabileceğimiz bu hatıralar sadece bu süreci açık etmesi anlamında bile önem taşıyor."


En gerçek çehresini Şerif Gören''in aynı adlı filmi olan ''Almanya Acı Vatan''da bulan, Almanya''ya çalışmaya giden ilk kuşak Türklerin hikâyeleri elbette birbirinden sancılı ve şaşırtıcı. O hikâyelere, hem Almanya hem de tüm Avrupa genelinde yaptığı İslami çalışmalarla tanınan Ali Özdemir de kendi hikâyelerini ekliyor. Özdemir, göç eden ilk kuşak Türklerin, Türkiye''den hiç de görülmeyen hikâyelerini aktarıyor.

II. Büyük Savaş'ın direkt olarak Avrupa ülkelerine ve dolaylı olarak dünyaya etkileri konusunda özellikle ''Göç Yazını, Göç Edebiyatı ve hatta Göç Sineması'' bağlamında pek çok çalışma yapıldığı malumdur. Bu bakımdan Türk insanının bu ülkeye göç edişiyle başlayan süreci konu edinen sosyolojik çalışmalar bir yana, göçü ele alan içeriden ve dışarıdan pek çok edebi üründen söz etmek mümkün; Sözgelimi W. Riemann''ın Almanya''ya içinden bakarak başlattığı ve ilk elde genel bir atmosfer içindeki ayrılık, hasret, yoksulluk, garibanlık söylemiyle gelişen, sonradan siyasal bir içerik yüklenerek şekillenen ilk yerli ürünlerini sayabiliriz.

SA2247/KY32-YR26: Dağın Etrafını Dolaşan Şiir ve Müzik

"Bir dağın doruğundan çıkıp yıldızlı gecelerden vahşi ormanlardan çöl fırtınalarından geçiyor Anar’ın müziği, yolda kaybolmadan kurda kuşa yem olmadan emaneti taşıyacağını hissettiriyor."


Yaşadığımız bölgede adı konmayan bir 3. Dünya Savaşı yaşandığını dillendirenler hiç de az değil. Türkiye de bunun bir parçası olsun isteniyor. Savaşlarda ilk ölen hakkaniyet, adalet, insaf ve merhamet. İstenir ki sanat, edebiyat, düşünce ortadan kalksın söz etkisini hükmünü yitirsin de insan kolayca teslim alınsın.

Direnmenin bir yolu söylemenin inceliklerini, kelime haznesinin genişliğini muhafaza etmek. Geçtiğimiz aylarda şair Cahit Koytak’ın evinde bir buluşma gerçekleşmişti. Şairin Mevlüt Ceylan tarafından tercüme edilen uzun Gazze Risalesi İngiliz şair Rogan Wolf tarafından seslendirilmiş ve şiiri iki dilde dinlerken kelimelerin sese dönüşmesine ve anlamın farklı dillerdeki birliğine tanık olmuştuk.

25 Aralık 2015 Cuma

SA2246/TG171: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 19. Bölüm

     “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-50

Sınır Devriyesi ile aranızda hiç anlaşmazlık oluyor muydu?

Genellikle onları uzaktan gözlemlerdik. Mobil komuta biriminde görev yaparken onları görürdük. İbadet gününde Tenuvah yolunda (yerleşimcilerin ibadete giderken kullandıkları yol) olurlardı, Filistinlileri kontrol ederlerdi.

SA2245/KY43-BRŞ4: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 27-29

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”


Kadın Askerlerin İtirafları – Women Soldiers’ Testimonies

İtiraf 27
Adı: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Sachlav | Yer: Hebron

Bir keresinde Hebron’daydım ve bu hayret verici küçük sarışın kız oradaydı, “***, Küçük Şeytan” (Hebron’da bulunan yerleşim birimlerinin birinden bir Yahudi kız) Karakolun yakınlarında, Şabat elbisesinin içinde zarif ve sevimli ve gülümseyerek yanımızdan geçiyordu. Ve sonra bazı Araplar gördü ve büyük bir taş kaptı yerden ve birine doğru koştu, üzerine sıçradı ve "Bum!" Onun başına vurdu o taşla.

SA2244/KY36-CK36: Demirtaş Rusya'ya Niye Gitti?

"Putin, Demirtaş'a o çok özlediği medya görünürlülüğünü kısa süre için sağlamış olabilir. Peki, PKK'yı içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarabilir mi?"


Zamanlama hep olduğu gibi manidar.

Bir yanda PKK'nın yanlış hesapları, ahmaklığı ve acımasızlığı sonucu bozduğu ateşkes sonrası dinamikler. Sahada büyük zarar gören bir örgütün hem askeri anlamda, hem de kamuoyu desteği bakımından yaşadığı hüsran. Gezi'yi darbe olarak tanımlamış Demirtaş'ın, Geziciler'e yönelik sitemleri, karşılık bulamayan çağrıları. %49.5 dinamiklerine kendini hızla adapte etmiş ve bu meselede fabrika ayarlarına dönmeye hazır bir merkez medya.

SA2243/KY28-ATA99: 21 Aralık 1963 (3)

"Makarios 21 Aralık 1963 gecesi organize bir şekilde Kıbrıslı Türklere saldırarak adayı kana bulamıştı…"


21 Aralık Cumartesi sabahına girdiğimiz güne kadar olan yaşamım ve hatıralarım üç aşağı beş yukarı böyleydi. Ama sonrası… Sonrası çok kötüydü ve Kıbrıslı Türklerin yaşamı tam bir kabusa dönüştü ileriki günlerde, aylarda ve yıllarda.

Dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı III. Makarios, Enosis, yani adanın Yunanistan’a bağlanması doğrultusunda Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyetine ortak olmasını ve Anayasal haklarını önünde engel olarak görmekteydi. Bu nedenle de Enosis yolundaki ilk adımını Anayasa ile Kıbrıslı Türklere verilen ortaklık haklarını ortadan kaldırmak yolunda attı ve Kıbrıs sorununun başlangıcını oluşturan aşağıdaki 13 maddelik Anayasa değişikliğini önce Kıbrıslı Türklere, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne sundu.  

24 Aralık 2015 Perşembe

SA2242/TG170: Ruhani’nin Danışmanı: "İran Bir İmparatorluktur ve Başkenti Irak’tır"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki yazı, herhangi bir ırka ya da soya üstünlük vermeyen, ancak takva ile üstünlüğün mümkün olduğunu söyleyen İslam Dini'nin tüm emirlerine aykırı bir şekilde ve ve bizzat İslam adı kullanılarak emperyalist bir sömürgeciliğe ve yayılmacılığa makul bir tarihsel-dinî özgeçmiş uydurmaya endeksli resmi İran propaganda içeriklerini yansıtmaktadır. Gerçekte içerikteki zihinsel yapının İslam'la ilgisi yoktur; mevcut İran İslam algısı iddia edildiği dinin en saf hâli değil, İslam'a uzak ve antik İran dinlerinden beslenen muharref -bozulmuş, mistik Hint-İran geleneğidir ve bu din bizzat Allah'ın Elçisi Muhammed'e yönelik akıl ve insanlık dışı iftiraları akaid olarak kabul etmektedir. (Bununla ilgili Hüsamettin Ferzizâde'ye ait ve onun İran'da idama mahkum edilmesine neden olan "İdamlık Bir Şia Eleştirisi-Hüsameddin Ferzîzâde: İslâm’dan İslâm’a-Uydurulan İslâm’dan İndirilen İslâm’a Yolculuk" başlıklı Farsça metnin çevirisini Sonsuz Ark'ta bulabilirsiniz.) İran'ın temel meselesi aşağıdaki yazıdan da anlaşılabileceği gibi, bugün Irak, Suriye ve Yemen'de Rusya ile işbirliği yaparak  sünni müslümanları öldüren işgalci ve sömürgeci bir stratejiyi uygulamaktır; İran'ın ümmet kaygısı yoktur. İran bir an önce bu ırkçı ve emperyalist temayüllerinden vazgeçerek Türkiye ile savaşacağına, rekabet ederek düşmanlık üreteceğine dinin emirlerini yerine getirmelidir; İran halkının ümmet olma bilinci dışında felaketten kurtulma ihtimali yoktur.
Seçkin Deniz, 24.12.2015



Advisor To Iranian President Rohani: Iran Is An Empire, Iraq Is Our Capital; 
We Will Defend  All The Peoples Of The Region; Iranian Islam Is Pure Islam – Devoid Of Arabism, Racism, Nationalism

Hatemi hükümetinde istihbarat bakanı olarak görev yapmış (2000-2005) ve şu anda İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin danışmanlığını yapmakta olan Ali Yunusi, 8 Mart 2015 tarihinde İran’da düzenlenen “İran, Milliyetçilik ve Kültür” konulu konferansta bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşması aynı gün ISNA haber ajansı tarafından yayınlandı. 

Yunusi’ye göre geçmişte olduğu gibi yeniden bir imparatorluk haline gelen İran’ın başkenti olan Irak, İran uygarlık, kültür ve kimliğinin merkeziydi. Yunusi, Pers İmparatorluğu’nun veya onun deyimiyle “Büyük İran’ın” sınırlarını çizerken bu sınırlar içerisine Çin, Hint alt kıtası, Kuzey ve Güney Kafkaslar ve Basra Körfezi’ni de dâhil ediyordu. 

SA2241/KY41-KT4: Müzikli Makâlelerin Hâl-i Pür Melâli I

"Sanat her ne kadar hislerden ilham alsa da, eğitim ve profesyonellik gerektiren bir iştir."

 

Sağ kesimin sanat alanında faaliyetlerinin zayıf olması kendisini solda tanımlayan; fakat çoğunlukla elitist jakobenlerden oluşan diğer kitleyi “kültürel iktidar” yapıyor. Size müzik alanında sağ cenahın ahvalini anlatayım:

Gerek muhafazakâr, gerekse milliyetçi kitlelerin yetiştirdiği nitelikli sanatçı sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bugüne dek diğer kesimin devlet kaynaklarını sanatsal (?) faaliyetler için kullanması ve ellerindeki medya organları sebebiyle bu konuda önde olması gayet anlaşılır bir durumdu. Çünkü sanat harcama ve zaman ayırmayı gerektiren bir uğraştır. Çok az sanatçı aynı anda başka işlerle meşgul olarak sanat faaliyeti yapabilir.

SA2240/KY43-BRŞ3: Frankfurt Okulu Düşünürlerinin Yahudi Düşmanlığına Dair Tutumları

"Birçoğu Yahudi olmakla birlikte Siyonizm’e uzak duran ve hatta bu sorunun önemini reddeden Frankfurt Okulu mensuplarının,  soruna ilişkin yaklaşımlarının ardında yatan düşünüş biçimlerinin anlaşılması oldukça önemlidir."



Giriş
Tarihsel vatanlarından sürgün edilmiş olan Yahudilerin sıkıntılarına ve kıyımlarına son verecek olan ve onları İsrail topraklarına geri götürecek olan bir Mesih beklenmektedir tüm Yahudi dini ve felsefi metinlerinde. Böylesi bir tema, beraberinde bir özleme de çağırışım yapmaktadır. 

XIX. Yüzyılda, Hahamların “sapkınlık” olarak nitelediği Siyonist örgütlenme ve hareketler Yahudileri kendi içlerinde ikiye ayırmıştı. Hahamlar açısından bu hareket “Aşkı vaktinden önce uyandırmak”tı, öte yandan Avrupa’daki kıyımlara ve ayrımcılığa dayanamayan ve daha çok politik-dinsel bir misyon üstlenen bazı gruplar, bu özlemi ideolojileştirip “zor kullanarak” vatanlarına geri dönmeyi hızlandırmaya çalışmıştır.

SA2239/KY1-CÇ176: Düşlerin İsyanı/Roman-Bölüm 2-II

"Yaşamım düş kurmakla geçti ya!"

“Duygu darlığı yaşayan sanatçılar, kahramanlarını en çok nefes nefese bırakanlardır.. rahat nefes almayı bilmezler.”
F.Nietzsche

Bölüm İki
-II-

Bu gün çok üşüdüm. Tıpkı Sivas meslek yüksekokulunda okurken kaldığım evde üşüdüğüm gibi. Bir göz odası, tuvaleti dışarıda olan bir evdi. Yalnız kalıyordum. Yalnızlığı oldum olası sevmiştim. Yurda girememiştim. Ben de, işte o tek gözlü evi tutmuştum. Bir somya; son sınıf bir öğrenciden yatağı-yorganı-yastığıyla birlikte aldığım bir somya. Bir arkadaş da masa vermişti. Dört raflı bir kitaplığım vardı ya Allah için okunacak doğru dürüst bir tek kitap bile yoktu. O kitaplığı mutfak rafı gibi kullanıyordum. Bardaklar, bir tava.. içinde zeytin, yağ bulunan kavanozlar.. 

SA2238/KY42-HM3: Erdebil Tarikatı ve İlhanlılar: Tasavvuf ve Siyaset İlişkisinde Yeni Dönem 3

"İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır."
Hamidreza Mohammesnejad


Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili (1252-1334) Türbesi , Erdebil

Moğollar ve Safeviler; Tasavvuf-Sufilik ve Siyaset

Moğollar zamanında İran halkı zor durumdaydı (14). Bu dönemde Moğolların özelliklerinden biri de elçilerinin çok olmasıdır. Herhangi bir makam sahibi olan Moğol beyleri hem kendi işleri hem de eşinin özel işleri için İran’ın köy ve şehirlerine elçi olan memurlarını gönderiyorlardı. Elçi de o Han ve Hatun’un makam ve rütbesine göre birkaç hizmetçi ve silahlı adamı beraberinde götürüyordu. 

Bunlar herhangi bir köy de konaklandıkları vakit o köy halkı onların ve hayvanlarının yiyecek, içecek ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamak zorundaydılar. 

23 Aralık 2015 Çarşamba

SA2236/KY37-AZ36: ‘Anti-Terör’ İslam İttifakı Bu Hâliyle İşlemez

"Halklarına hesap vermeyen diktatörlükleri ve mezhep zeminde doğmuş terör örgütlerini kullanan küresel güçlere karşı coğrafyamızı, ancak demokrasiye yüzünü dönmüş Müslüman toplumların dayanışmasıyla koruyabiliriz..."


Baktım, Suudi Arabistan’ın iddialı bir şekilde açıkladığı teröre karşı “İslam İttifakı”nı herkes, dört görme özürlünün bir fili tarif etmesi gibi değerlendirmiş, kim neresinden tuttuysa, orayı anlatıyor... 

Oysa, gerçek, Suudi liderliğindeki 34 üyeli böyle bir ittifakın bu şekliyle işlemeyeceği, hedeflerine ulaşamayacağıdır...

Suudiler, “kriterleri olmayan” geniş tabanlı koalisyonlar kurmayı çok severler, bu politika, onları, bölgesel/küresel diplomasinin merkez noktalarından birine taşır, ama genelde sonuç da yoktur...

SA2235/KY35-YTK45: Hollywood da ‘Savaş’ Diyor

"Zihnen savaşa, silaha, çatışmaya, intikama, paylaşıma her açıdan daha yatkın her geçen gün daha yakın bir insanlık."

Maltepe Camii'nin karşısındaki Eti Sineması'nda izlediğim filmde kahraman, iyi şerif kötü Kızılderilileri öldürmüyordu. Filmin adını da aldığı Mavi Askerler büyük bir katliam yapıyordu finalde, aslında beyazlarla anlaştıkları için bir saldırı beklemeyen kabileye; çoluk çocuk demeden öldürüyordu hepsini.

Yıllar sonra televizyonda Küçük Dev Adam'da da güle ağlaya yine kahraman şerifin gerçek yüzünü görmüştük. Çok sular aktı bütün bu filmlerin üzerinden. Şimdi önüm arkam sağım solum kaçamayacağım kadar Star Wars serisinin son filminden bahseden yazılar, twitler, facebook paylaşımlarıyla dolu.

SA2234/KY36-CK35: Irak'ta Deve Kuşu Politikası: IŞİD Nasıl Güçleniyor?

"IŞİD'i bitirmek bir yana, Sünni sivilleri hedef alan bu politikalar, IŞİD'i daha da güçlendiriyor."


Hatırlayalım, IŞİD neredeyse bir kurşun bile atmadan Musul'u, yani Irak'ın en büyük ikinci şehrini epey kolay bir şekilde ele geçirmesinden sonra ABD Başkanı Barack Obama'nın hedefindeki isim dönemin Irak Başbakanı Maliki olmuştu. Obama Musul'un ele geçirilmesinden sonra yaptığı ilk açıklamada Maliki'yi IŞİD'in ilerlemesinden sorumlu tutmuş ve Maliki'nin başbakanlık makamını kaybetmesi ile sonuçlanan süreç böyle başlamıştı. 

Peki neden Maliki IŞİD'in ilerlemesinden sorumlu tutuluyordu?

SA2233/KY28-ATA98: 21 Aralık 1963 (2)

"Önce kafamı kaldırdım, Başkan Johnson’un yüzüne gülümseyerek bakarken de elini sıktım."


Bando da yer almak ise bir başka ayrıcalıktı.

Tören günlerinde giyilen beyaz gömlek, beyaz pantolon ve sol omuzdan, sağ taraftaki pantolon cebine kadar uzanan geniş kırmızı kurdele çok fiyakalı gelirdi bize. Tören günü özene bezene bu giysileri giyer, yurt binası ile okulun arası 50 metre olmasına rağmen, herkes görsün diye eski hastane, günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi kampüsünün yer aldığı binanın sol yanından limana doğru gidilir, Canbulat kapısından içeri girilir, Yeşil Deniz caddesi boyunca deniz tarafındaki surlara paralel yürünür, Deniz Kapısı (Prota Del Mare) yanına gelince Namık Kemal Meydanına taraf dönülür, Selimiya Camisi geçilip şehrin meydanına gelinirdi. Orada bir sandviç yenilir, sonra da İstiklal Caddesi boyunca yürünerek Akkule’ye varılır ve kara kapısından dışarı çıkılarak gerisin geriye Namık Kemal Lisesine dönülürdü. 

22 Aralık 2015 Salı

SA2232/KY13-AO40: Kürt Halkı Kandil'den Koptu

"Eğer Türkiye, dışarıdan gelecek bir saldırıyla, yani bir savaşla karşı karşıya kalmaz ve bölgede bir çatışma konsepti oluşmazsa bundan böyle Kürt Halkını sadece barışçı yollarla ikna etmek mümkün olacak."


PKK'nın/Kandil'in Güneydoğu'da çatışmaları başlatmasının ana nedeni halkı barışın, huzurun büyüsünden çıkarmaktır. Barış ve huzurun gelişmesi, legal siyasetin gelişmesi , Kandil'in halk üzerindeki etkisini kaybetmesi demek. O nedenle Kandil yeniden çatışmaları, şiddeti ve ölümleri halkın önüne koydu.

Kandil/PKK'sı, Öcalan'ın Türkiyelileşme projesi olan HDP'yi, yerel ağı elinde bulunduran etnik Kürt partisi BDP (DTP) ile dengelemeye çalıştı. Bu yolla Türkiye genelinde HDP ile sempati ve yeni mevziler kazanılmaya çalışılırken BDP ile de halkın kendi saflarında bütünleşip baskın güç haline geleceğini ve böylece bu güç üzerinden kürtlerin Kandil'in inisiyatifinde tutulacağı hesap ediliyordu.

SA2231/KY20-MEK33: Avlaktaki Bariyeri Aşmak Gerek!

"Avlaktaki bariyeri aşmış adamlarımız da çok az maalesef, kendi halkımızın, Türk ya da Kürt, köylümüzün bile gerisindeyiz bu konularda."


Mardin Artuklu Üniversitesi'nde önceki gün düzenlenen "Kürt Sorunu ve İslamcılar" konu başlıklı sempozyumda kanaat önderleri sorunu tartıştı. Sempozyumun katılımcıları arasında bulunan Sonsuz Ark yazarı Mustafa Ekici, Kürt sorununun sosyolojik temelleri, Türkiye siyasetinin 100 yıllık serüveninde sorunun hangi merhalelerden geçtiğini, emparyalizmin çizdiği sınırların sanallığını ve bugün yapılması gerekenlere dair bir konuşma yaptı. İşte Ekici'nin yaptığı o konuşma...

SA2230/SD349: Kaygusuz Dem/ Duru Demler 11

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Fotoğraf: Seçkin Deniz, 2013, Yıldız Sarayı Parkı, İstanbul

Göz kapakları yaklaştılar birbirine; alttakiler az yukarı, yukarıdakiler az aşağı yürüdüler... az kıllı tombul yanaklar, göbeğinden tutulup çekilen şişirilmiş balonlar gibi yanlara doğru genişlediler... dudaklar gerildi ve dişler önlerden uzattılar beyazlıklarını...

Genç adam gülümsüyordu... gözbebeklerinden yükselen sevgi ve saflıkla yoğun bileşik hoşluk, tanımlanamayan büyüklükte bir güçle yayılıyordu çevresine... dilinde sevgi, şefkat, merhamet ve az şımarık kendicelik vardı... o kendinde değildi o anda... bebeğinden bahsediyordu... onu sevimlileştiren tek şey, bebeğinden ona yansıyan doğallığın saflığıydı...

SA2229/SD348: "dogma repliklerine dair" /27.04.2006/476. patika


...kötü kokan ağızlarda sık sık tekrarlanan şeylerden biri 'dogma'dır...
...sorsanız, kelime anlamı hususunda çok fazla fikirleri de yoktur onların...
...düşüncelerine kopyalanmış, paketlenmiş anlamını orta çağ kilisesinden almış olan bu sözcük, modern çağda orta çağ zihniyetli insanların dilinde, yine bir suçlama aracı olmaya devam etmiştir...
...'değişmezlik' temel anlamıyla, bilimin temel kanunları da dogma olabileceği gibi (gelecekteki keşifler o kanunları yanlışlayabilirler ve hiçbir insan kökenli ispat kesin değildir), her zaman sağlam temelleri olmayan ancak katı ve uzlaşmaz olan 'sabit inatlar' da aynı oranda dogma olabilmektedir...
...hangisi olursa olsun, her ideoloji kendi değişmezlerini kutsar, zira onlar olmadan ideoloji olmaz...
...değişmezliği suç unsuru olarak telakki ettiğiniz zaman, somut veya somut olan her şeye aynı unsuru arayan gözlerle bakmanız gerekecektir...
...tıpkı evrim teorisine takılı kalıp da, bu konudaki bilimsel evrimi algı dışında tutanların tavırları gibi...

Seçkin Deniz Twitter Akışı