25 Aralık 2015 Cuma

SA2245/KY43-BRŞ4: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 27-29

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”


Kadın Askerlerin İtirafları – Women Soldiers’ Testimonies

İtiraf 27
Adı: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Sachlav | Yer: Hebron

Bir keresinde Hebron’daydım ve bu hayret verici küçük sarışın kız oradaydı, “***, Küçük Şeytan” (Hebron’da bulunan yerleşim birimlerinin birinden bir Yahudi kız) Karakolun yakınlarında, Şabat elbisesinin içinde zarif ve sevimli ve gülümseyerek yanımızdan geçiyordu. Ve sonra bazı Araplar gördü ve büyük bir taş kaptı yerden ve birine doğru koştu, üzerine sıçradı ve "Bum!" Onun başına vurdu o taşla.

Öylece öyle mi, fırlatmadan?

Aynen öyle. Ona doğru fırladı ve onun başına bu taşla vurdu. Ve bu adam yol boyunca yürüyen yaşlı bir adamdı. Sonra bağırmaya başladı kız: “İğrenç, kanı her yerimde, çok mide bulandırıcı!!” ve adam kıza döndü ve öylece yürüdü, benimle olan asker adama yüklendi ve onu yumrukladı sanki adam kızı tehdit ediyormuş gibi.

Tam şok olmuş olarak orada duruyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Fevkalade güzel Şabat elbisesi içerisinde aptal sarışın küçük bir kız bir taşla bir Arabın başına vurdu ve o asker kıza dönüp ona seslendiği için adamın suratına bir yumruk attı. Şabatı’ı geçirmek için kendi üslerinden gelen lafını etmeye bile değmeyen diğer dört tip (asker) sanki hadi bizi de dene der gibi adama yaklaştılar. Böylelikle Arap yarasının üzerine elini koydu sadece ve hayatını kurtarmak için koştu.

Kaç yaşındaydı?

Yaşlı. Elliden fazlaydı sanırım. Gerçekten yaşlı.

*** (kız) kaç yaşındaydı?

Sekiz yaşlarındaydı sanırım. Küçük bir kız. Yedi ya da sekiz yaşında. Bebek arabasında bir erkek kardeşi vardı, hatırlıyorum. Ona küçük taşlar vermişti ve “Onu Araba fırlat, onu Araba fırlat” demişti. Bu bebek arabasındaki küçük şey de bunu yaptı, söyleneni yaptı ve fırlattı. Oturduğu ve çok küçük olduğu için doğal olarak o taş onun ayakuçlarını vurdu, ama kızın ona gösterdi oydu: “Arab’a taşı fırlat.”

***
İtiraf 28

Adı: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: SNahal | Yer: Hebron

Hebron’daki ilk günümüzdü, büyük bir şok olmuştu, sadece görmüş olmak için İşgal Altındaki Topraklardaydınız.

İşgal altındaki Topraklarda daha önce bulunmuş muydunuz?

Hayır.

Nerelisiniz?

Haifa. Böylelikle daha sonra, Hebron’da bulunduğum ikinci gün askerlere fırtına yelekleri dağıtmam için Tel Rumeyda’ya götürülmüştüm. O bölgede olmaktan ve o şeyleri görmekten dolayı oldukça heyecanlıydım ve görevde kalmak istediğimi söyledim.

Ve ne gördün?

Tam oraya vardığımızda, bilirsiniz, sizi gerçekten çarpıyor çünkü demek istediğim temel eğitimde bilmeniz gereken ne (yanınıza) almak için? Gerçekten zaten gerçekten kullanmadığınız M-16, kask ve kurşungeçirmez yelek. Böylelikle oraya vardığımızda bir kurşun geçirmez giyinmek zorundaydım, hatırladığım kadarıyla bir Hummer veya bir Jeep kullanıyorduk, hangisi olduğunu hatırlamıyorum, o geniş olanlardan biriydi. 

Oraya vardığımızda ve “Dışarı çık” dendiğinde ben hiçbir şekilde çıkmıyorum dedim. “Neden?” Çünkü Hebron’dayım, (malum) Bölge’de. Dışarı çıkmıyorum. Israr ettiler, “Hadi ama, ne oldu sana? Görevin tam ortasındayız, çık dışarı.” Hayır, hayır, ben korktum. Neyse çavuşum geldi, elini verdi ve beni dışarı çıkardı. Sonra başında takkesi olan küçük bir çocuk gördüm ve harika diye düşündüm, Yahudi bir komşu, o halde gerçekten çıkabilirim. Araçtan çıktım ve hala kısmen korkuyordum, oradan buradan ateş sesleri duyuyorsunuz, veya onun gibi acayip şeyler. Gerçekten korktum.

Ordudaki ilk iki günüm. Böylece karakola geçtik ve bu karakolu gördük –Tel Rumeyda– yerleşimcilerin ikametgâhlarının yanındaydı ve orada gerçekten kalabalık yaşıyorlardı ve pencerelerinde tel ağlar vardı. Karakolun kendisini geçtim ve şoktaydım, sanki bir savaşın ortasındaymışım gibi hissettim. 

Etrafıma bakıyorum, büyük bir harabe gibi görünüyordu ve onlar içlerinde yaşıyordu. Ve karakol ve askerler silahlanmış ve hazır ol vaziyetteydiler ve etrafta çocuklar dolaşıyordu ve orada burada askerlerle konuşuyorken gördüm onları. Tellenmiş pencereli evler bu yönüyle, gerçekten tuhaftı. Ama ben yine de heyecanlanmıştım ve düşünüyordum, vay canına, kimsenin göremeyeceği şeyleri görüyorum.

Endişeden sonra ne oluyor?

Sonradan sakinleştim ve sonra, oraya gittiğimiz başka zamanlar, demek istediğim, senin korkman gereken bir şey değil, onların, Arapların korkması gereken bir şey olduğunu biliyorsun. Nasıl hareket ettiklerini de görüyorsun, sadece sokağı geçiyorlar. Onları yol boyunca yürüdüklerini hatırlıyorum, ve biz geziniyorduk, ve onlar İsrailli askerleri görürler, demek istediğim Yahudi göçmen çocukları, yol kenarlarından geçerlerdi. Askerler de. Korkuyorlar ve sen yavaş yavaş anlıyorsun ki daha güçlü olan sensin burada.

***
İtiraf 29

Adı: *** | Rütbe: Baş Çavuş | Birim: Sınır Devriyesi | Yer: Sınır Bölgesi

Burada kendine özgü bir durum var. Tam olarak ne zaman gerçekleştiğini hatırlamıyorum, ama 2002’nin sonlarında olduğunu düşünüyorum. Devriyedeydim birkaç savaşçı ile ve bir başkası arkada benimle oturuyordu. Gezici (yaya) veya benzer bir devriyede olabilirdik çünkü genellikle bir Jeepte bizden sadece üç kişi olurduk. Fakat zaten Jeepin arkasında iki savaşçı oturuyorduk, bir başka adam ve ben. Beş yaşlarında bir kaç çocuk yakalamıştık. 

Bunun nasıl geliştiğini hatırlamıyorum, onu nereden getirdiğimizi. Filistinliydi fakat onu topraklarına geri getirdiğimizi hatırlıyorum ya da böyle bir şey. Yani alınmıştı ve etraflıca tokatlanmıştı biraz ve Jeepe alınmıştı ve bu çocuk ağlıyordu öyle ki yanımdaki adam “Neden, ağlama!” diye bağırıyor. Adam çocuğa gülmeye başlar ve böylelikle sonuçta çocuk da ona gülümser (diye düşünürken ben) ve sonra - bum, karnına bir yumruk. Vay be, ben bile o kadar güçlü bir yetişkini yumruklayamazdım. Bir çocuk – sadece beş ya da en fazla yedi yaşlarında. Ufacık. Bum. Neden? “Bana gülmeye kalkma!”

Çocuk askere gülüyor muydu?


Sanmıyorum, onun güldüğünü görmedim. Kesinlikle askerden değil, korkudan titriyordu. Hepsi “Hayır, hayır…” diye yalvarırdı kendilerine zarar vermemeleri için. 

<<Önceki                 Sonraki>>


Birsen Şöhret, 25.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk-Çevirmen Yazar, Çeviri


Çevirmenin Notu: Çevirideki kesik, kekremsi ifadeler, röportajlardan yazıya aktarılan orijinal metne sadık kalındığı için, olduğu gibi çevrilmiştir. 


Orijinal Metin:

Seçkin Deniz Twitter Akışı