Uygur Müslümanları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uygur Müslümanları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağustos 2024 Cuma

SA10915/MT290: Hui Müslümanları İkinci Dünya Savaşı'nda Çin İçin Kutsal Savaşı Nasıl Yürüttü?

      Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Kanada'da yaşayan gazeteci ve yazar Steven Zhou'ya aittir ve 2. Dünya Savaşı'nda Japon işgalinde Çin için savaşan vatansever Hui Müslümanlarına  ve Müslüman Hui generallerinin elde ettiği zaferlere odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 16.08.2024, Sonsuz Ark

Their patriotic loyalty was based on centuries of tradition, a history that is now largely forgotten

"Vatansever sadakatleri yüzyıllardır süregelen bir geleneğe dayanıyordu ve bu tarih artık büyük ölçüde unutulmuş durumda."

1930'ların ortalarında Çin üzerinde bir fırtına kopuyordu. Japonya İmparatorluğu, Çin'le ilgili meselelerde yıllarca sömürgeci bir müdahale politikası izlemişti. 1934 yılına gelindiğinde, büyük komşusunu kendi kendini yönetmekten aciz bir "koruma alanı" ilan ederek tam kontrol sağlamaya çalıştı. Japon birlikleri ülkenin büyük bir bölümünü istila ve işgal ederek, imparatorluk sonrası parçalanmış bir coğrafyada birbirini izleyen bölgesel güçlerin üstesinden geldi.

9 Ağustos 2024 Cuma

SA10902/MT288: Çin İslamı'nın Zengin Tarihi

     Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz,"Interpreting Islam in China: Pilgrimage, Scripture, and Language in the Han Kitab (Çin'de İslam'ı Yorumlamak: Han Kitabında Hac, Kutsal Kitap ve Dil)” kitabının yazarı  akademisyen Kristian Petersen'a aittir ve Çin'de devletin Müslümanlara yönelik baskıcı politika uygulamalarına odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 09.08.2024, Sonsuz Ark


The Rich History of China’s Islam

"Çin'de Müslümanlara yönelik devam eden zulüm, Çin-İslamı'nın uzun ve çeşitli geleneğini yok ediyor."

Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki Müslümanlar, devam eden Uygur krizi nedeniyle düzenli olarak haberlerde yer almaktadır. Uygurların devam eden gözetim, polislik ve gözaltı uygulamaları, dini kıyafetler giymek, ritüel uygulamalara katılmak veya İslami eğitim almak gibi şeylere karşı politikalar yoluyla suç haline gelen İslam pratikleriyle yakından bağlantılıdır. Açıkça İslami işaretlerin ve faaliyetlerin pratikte yasaklanması, Çin-Müslüman Hui topluluğu da dahil olmak üzere Çin'in diğer Müslüman nüfusunu da kapsamaktadır. Kelly Hammond'un New Lines'da işaret ettiği gibi, son politikalar, devletin kültür emperyalizmi yoluyla kültürleşmeyi yönettiği İslam'ın "Sinikleştirilmesini" amaçlamaktadır.

2 Ağustos 2024 Cuma

SA10889/MT286: Çin'de İslam'ın Korkunç Bir Şekilde 'Sinikleştirilmesi'

     Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Arkansas Üniversitesi'nde Doğu Asya tarihi alanında doçent olarak görev yapan Kelly Hammond'a aittir ve Çin'de devletin Müslümanlara yönelik baskıcı politika uygulamalarına odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 02.08.2024, Sonsuz Ark


The Terrible ‘Sinicization’ of Islam in China

"Çin, Uygurları asimile etmek için onlara nasıl zulmediyor ve diğer Müslüman azınlıkları nasıl hedef alıyor?"

Son üç yıldır, Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki 1 milyondan fazla Uygur, dünyanın en kötü insan hakları ihlallerinden biri olan "yeniden eğitim kamplarında" sistematik, devlet tarafından yürütülen bir gözaltı ve hapis kampanyasına katlanıyor. Bu hikaye, Çin'in "ıslah edilen" Uygurların topluma yeniden katılmasıyla kampların küçüldüğü iddiasına rağmen, bu toplama kamplarının genişlediğini gösteren uydu görüntüleri The New York Times tarafından geçen ay güncellenen bu araştırma raporunda olduğu gibi, büyük medya kuruluşlarında hak ettiği yeri almaya başladı.

31 Mayıs 2024 Cuma

SA10779/MT268: Uygurlar: Felaketten Önce Kaşgar

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız metin, New York'ta yaşayan ancak Asya'ya özel ilgi duyan, Fotoğrafları ve yazıları Hong Kong Free Press, Blind Magazine, GQ Japan ve The Guardian gibi ulusal ve uluslararası yayınlarda yer alan uluslararası bir fotoğrafçı ve serbest yazar Robert Gerhard'a aittir ve fotoğrafçı Kevin Bubriski'nin 1998 yılında Kaşgar'da çektiği fotoğraflarla tanıklık ettiği, Xi Jinping başkanlığındaki Çin yönetiminin camileri, mezarlıkları, çarşıları ve Uygurlar için kültürel öneme sahip her yeri yerle bir eden geniş çaplı yıkım kampanyasına, zorla kısırlaştırma, zorla çalıştırma ve aile bölünmeleri gibi insanlığa karşı işlenmiş suçlarına maruz kalan Müslüman Uygulara uyguladığı etnik, kültürel ve dinî soykırımın boyutlarını ortaya koyan, Kaşgarlı şair ve aktivist Tahir Hamut İzgil'in düzyazı ve şiirleri ile katkıda bulunduğu, Dru Gladney'in Uygurların durumuna derinlik ve anlayış katan tarihi bir denemesinin de yer aldığı The Uyghurs: Kashgar Before the Catastrophe - Uygurlar: Felaketten Önce Kaşgar' adlı kitaba odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 31.05.2024, Sonsuz Ark

The Uyghurs: Kashgar Before the Catastrophe

Silinen şeylerin yeri doldurulamaz, ancak Kevin Bubriski'nin 1998 tarihli fotoğrafları Sincan'da bir zamanlar ne olduğunu hatırlamamıza yardımcı olabilir.

1998 yılında fotoğrafçı Kevin Bubriski, Çin'in Sincan bölgesindeki kadim başkentleri Kaşgar'da Uygurlar arasında bir süre geçirdi. Fotoğrafları, şehirleri ve kültürleri Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in baskısıyla sonsuza dek değiştirilen bir halkın yaşamlarına bir bakış niteliğindedir.

28 Ocak 2021 Perşembe

SA9052/SD1949: AB-Çin Yatırım Anlaşması: 'Değerlere Dayalı' Bir İlişki mi?

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, İtalyan Donanma rezervinin komutanı ve Orta Doğu'daki birkaç barışı koruma misyonuna ve Akdeniz'de arama-kurtarma misyonlarına katılan Milano Üniversitesi Cattolica'da Ekonomi ve İleri Uluslararası İlişkiler Okulu (ASERI) uluslararası ilişkiler profesörü ve direktörü, Il Messaggero'nun köşe yazarı Vittorio Emanuele Parsi ve aynı zamanda Cenevre'deki ASERI'de çalışan, Radikal Sağın Analiz Merkezi'nde siyasi analist ve kıdemli araştırmacı Valerio Alfonso Bruno'nun ortak çalışmasıdır ve Avrupa Birliği'nin Çin ile yaptığı yatırım anlaşmasına odaklanmaktadır. Analistler, Merkel liderliğindeki Avrupa Birliği'nin, Biden'ın gelişi ile birlikte AB'ye fırsat ve öncelik verilmeden, Trump dolayısıyla ABD ile bağlarını koparmasına ve yakın gelecekte dünyanın en büyük ekonomisi olacak olan ve Covid-19'un yayılmasını kontrol altına almadığı için  avantaj elde eden otoriter Çin ile anlaşma yapmasına karşı itirazlarını dile getirmektedirler. ABD-Çin rekabetinde Avrupa'nın Çin'i tercih etmesine uzunca bir süredir direnen liberallere rağmen, ABD'nin temsil ettiği vahşi Kapitalist Liberalizmin etkisiyle artan yoksullaşma ve eşitsizliğe karşı, başta Almanya olmak üzere, Çin ile ayrı ayrı anlaşmalar imzalayan Avrupa Birliği ülkeleri, tercihlerini yaparak taraflarını seçmişlerdir. Analistlerin, Almanya'nın ihracatının Amerikan ordusunun Avrupa Kara Kıtası'na konuşlanarak verdiği güvence ile mümkün olduğunu hatırlatması ve sanki ABD-AB arasındaki ilişki değerlere dayanıyormuş gibi 'değerlere' atıfta bulunması ilginçtir. ABD'nin, Avrupa'nın birçok ülkesinde, özellikle Almanya'da bulunan ordusu Rus tehdidi bahane edilerek konuşlandırılan bir işgal ordusudur. Avrupa Birliği-Çin Yatırım Anlaşması sadece Avrupa ile Çin arasında yapılan sınırlı bir anlaşma değildir, aynı zamanda Avrupa Birliği para birimi olan Euro'nun da, küresel mübadele ve rezerv aracı olan ABD Dolar'ı karşısında 1 Ocak 2002'deki doğumundan 2008'deki ekonomik krize kadar süren kaybettiği birinci raunda karşılık, şansını yeniden deneyeceği Para-Kur Savaşlarının Çin destekli ikinci raundudur. 1 Ocak 2002 sonrası kullanıma giren Euro karşısında Dolar'ı destekleyen Çin bir taşla çok kuş vurmakta ve ekonomik ve siyasi olarak çökmüş olan Avrupa'yı çaresizliğinden yakalayarak ABD ile rekabetinde masadaki bir piyon seviyesine indirmektedir. ABD NATO'yu bir ticari birlik ve Bilgi Savaşı aracı haline dönüştürememiştir. Türkiye, dizlerinin üzerinde ABD'den Çin'e doğru sürünen Avrupa Birliği'ne karşı koruyucu ve yönetici elini uzatmalı, tarihî rolüne duyulan acil ihtiyacı bütün ayrıntılarıyla planlamalıdır.
Seçkin Deniz, 27.01.2021

EU-China investment deal: a ‘values-based’ relationship?

"AB-Çin yatırım anlaşmasının yıl sonunda netleşen sonucunu Hong Kong'da demokrasi yanlısı figürlerin tutuklanması izledi; bu iyi görünmüyor."

Avrupa Birliği, 2020'nin sonlarına doğru Çin'deki önemli açık alanlar da dahil olmak üzere AB yatırımcılarına her zamankinden daha fazla pazar erişimi sağlayan iddialı bir Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAI) için sürdürülen Çin müzakerelerini sonuçlandırdı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e ve ticaretten sorumlu başkan yardımcısı ve komiser Valdis Dombrovskis'e göre, CAI, zorla çalıştırma taahhütleri ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün ilgili temel sözleşmelerinin onaylanması dahil "tarafları sürdürülebilir kalkınma ilkeleriyle desteklenen değerlere dayalı bir yatırım ilişkisine bağlayacak".

25 Temmuz 2020 Cumartesi

SA8744/SD1758: Çin'in Kendi Belgeleri Sincan'da Potansiyel Soykırım-Kısırlaştırma Planlarını Gösteriyor

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Washington Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı'nda (The Victims of Communism Memorial Foundation) Çin’in Tibet ve Sincan’daki etnik politikaları üzerine çalışan akademisyen Adrian Zenz'e aittir ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki nüfus azaltma politikalarına odaklanmaktadır. Müslüman kadınların rahmine doğum kontrol aygıtları(RİA)nın yerleştirilmesi, kısırlaştırma ameliyatları, erkeklerin tutuklu kamplarına tıkılarak kadınlardan uzaklaştırılması, Han Çinlileri ile Uygur kadınların evlenmesinin teşvik edilmesi ve Sincan'a Han Çinlilerinin göçünün arttırılması gibi resmî politikaların varlığını belgeleyen Adrian Zenz, müslüman nüfusun azaltılmasını hedefleyen resmî performans hedeflerini irdelemekte ve şu sonuca ulaşmaktadır: "Bu bulgular Pekin'in Sincan'daki kültürel soykırım arayışını etno-ırksal üstünlük kampanyasıyla tamamladığını gösteriyor; bu BM tarafından belirlenen fiziksel soykırım ölçütlerinden en az birini karşılayan bir kampanyadır. Uluslararası toplumun belirleyici önlemler almasının zamanı gelmiştir. Durum, Pekin'in Sincan'daki politikalarının kademeli olarak kültürel soykırımdan demografik soykırım biçimine ilerleyip ilerlemediğine dair bir değerlendirme de dahil olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili bir soruşturmayı gerektiriyor." Irak, Suriye, Pakistan, Afganistan, Yemen, Mısır, Libya gibi müslüman ülkelerde milyonlarca insanın öldürülmesinin asıl sorumlusu olan ABD'nin (ve Avrupa Birliği'nin) Çin'in Kazak, Kırgız, Uygur müslüman azınlıklara uyguladığı soykırımı, kendi dış politikasında bir değişken olarak kullanması, Çin'in gerçekten sorgulanmasının önündeki en büyük engeldir. ABD-AB cephesinin, özellikle dolarizasyona karşı birlikte çalışan Türkiye ve Çin'in ilişkilerini sabote etmek için Türkiye'yi Çin'e karşı tepki vermeye zorlayan politikaları ve yayınlarına karşılık 9 Şubat 2019'da yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, "Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmış ve uluslararası toplumun gündemine taşınmıştır. Özellikle Ekim 2017’de “Tüm Dinlerin ve İnançların Çinlileştirilmesi” siyasetinin resmen ilan edilmesi, Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesi hedefi doğrultusunda atılmış yeni bir adım olmuştur. Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir. Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır. Yurtdışında yaşayan Uygur asıllı soydaş ve vatandaşlarımız bu bölgedeki akrabalarından haber alamamaktadır. Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış, yetim kalmıştır. 21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır. Sincan Bölgesinde yaşanan trajediyle ilgili görüşlerimizi Çin makamlarına her düzeyde dile getirdik. Böyle bir ortamda, bir bestesi yüzünden 8 yıl hapse mahkum edilen değerli halk ozanı Abdurrehim Heyit’in hapishanedeki ikinci yılında vefat ettiği haberini derin teessürle öğrendik. Bu elim hadise, Türk kamuoyunun Sincan bölgesindeki ağır insan hakları ihlalleri konusundaki tepkisini daha da kuvvetlendirmiştir. Bu haklı tepkinin Çin makamlarınca dikkate alınmasını bekliyoruz. Abdurrehim Heyit’i ve Türk ve Müslüman kimliğine sahip çıkmak uğruna hayatını kaybeden tüm soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Bu vesileyle, Çin makamlarını Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı göstermeye ve toplama kamplarını kapatmaya davet ediyoruz. Uluslararası toplumu ve BM Genel Sekreterini de Sincan bölgesindeki insanlık trajedisinin sona erdirilmesi için etkin adımlar atmaya çağırıyoruz." diyerek Türkiye'nin tepkisini dile getirmiştir. 10 Şubat 2019'da Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ise konuyla ilgili internet sitesinden yaptığı açıklamada halk ozanı Abdurrehim Heyit'in sağ olduğunu iddia etmiş ve "Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün ilgili açıklamaları tamamen gerçek dışıdır. Çin tarafı buna şiddetle karşı çıkmaktadır..(.).. 20. yüzyılın 90'lı yıllarından itibaren, Çin'in içinde ve dışında bulunan 'üç şer güç' (etnik bölücülük, dini aşırıcılık, şiddet ve terör), Çin'in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde binlerce şiddet ve terör olayı planlayıp düzenleyerek çok sayıda masum vatandaşın hayatını kaybetmesine, yüzlerce polisin şehit düşmesine ve sayılamayacak kadar mal kaybına yol açmıştır. Mesleki eğitim merkezleri kurulduktan sonra Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde 25 aydır herhangi bir şiddet ya da terör olayı meydana gelmemiş ve güvenlik durumu büyük oranda iyileşmiştir. Çin hükümetinin Uygurların ve diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerini tasfiye ettiği iddiaları tamamen asılsızdır." demiştir. ABD'nin Sincan'da DAEŞ vb terör örgütlerini organize etmeye çalıştığı artık sır değildir, ancak Çin'in neyi dini aşırılık olarak tanımladığı Sincan'dan kaçan müslüman kadının şu ifadesinde de görülebilir: “Çok fazla çocuğumuz varsa, dini aşırılıkçıyız... Bu, eğitim merkezlerine gitmemiz gerektiği anlamına geliyor.” Ayrıca ABD riyakarlığı Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü'nün Pekin'i 80.000'den fazla Uygur ve diğer Müslüman azınlığı Nike ve 82 diğer markaya ürün üretmeye zorlamakla suçladığı "Uyghurs for Sale-Satılık Uygurlar" başlığıyla yayınladığı raporda da ortaya çıkıyor. Rapor'un Nike'ye yönelttiği suçlamalar şöyle: "Doğu Çin'de ABD şirketi Nike için ayakkabı üreten bir fabrika, gözetleme kuleleri, dikenli teller ve polis koruma kulübeleri ile donatılmıştır. Burada, insanlar insanlık dışı koşullarda iradelerine karşı tutuluyor. Otuz yılı aşkın bir süredir Nike tedarikçisi olan bu tesis, her yıl yaklaşık sekiz milyon çift ayakkabı üretiyor...(.)... Çin parti devleti köleliği kurumsallaştırdı, endüstriyel ölçeğe yükseltti ve yabancı şirketlere köleler sundu. Dahası, suçlarını arttıran Çin, kölelerini sınırları içindeki ırksal azınlık gruplarından alıyor." Türkiye'nin ABD-AB-Çin küresel rekabetinde tuzaklara düşmemek için temkinli olarak tanımlanabilecek politikalar üretmeye devam etmesi gerekmektedir.
Seçkin Deniz, 25.07.2020

China’s Own Documents Show Potentially Genocidal Sterilization Plans in Xinjiang
"Han Çinlileri'nde(*) üreme kısıtlamaları gevşetildiği için aile planlaması birimleri etnik azınlıkları hedef olarak seçiyor."

"Performans hedefleri:

Hedef 1: Rahim içi kontrasepsiyon cihazının yerleştirilmesi için hedef nüfus; 524 kişi

Hedef 2: Sterilizasyon (Kısırlaştırma) için [hedef] nüfus: 14.872 kişi

Seçkin Deniz Twitter Akışı