Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Washington Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı'nda (The Victims of Communism Memorial Foundation) Çin’in Tibet ve Sincan’daki etnik politikaları üzerine çalışan akademisyen
Adrian Zenz'e aittir ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki nüfus azaltma politikalarına odaklanmaktadır. Müslüman kadınların rahmine doğum kontrol aygıtları(RİA)nın yerleştirilmesi, kısırlaştırma ameliyatları, erkeklerin tutuklu kamplarına tıkılarak kadınlardan uzaklaştırılması, Han Çinlileri ile Uygur kadınların evlenmesinin teşvik edilmesi ve Sincan'a Han Çinlilerinin göçünün arttırılması gibi resmî politikaların varlığını belgeleyen Adrian Zenz, müslüman nüfusun azaltılmasını hedefleyen resmî performans hedeflerini irdelemekte ve şu sonuca ulaşmaktadır:
"Bu bulgular Pekin'in Sincan'daki kültürel soykırım arayışını etno-ırksal üstünlük kampanyasıyla tamamladığını gösteriyor; bu BM tarafından belirlenen fiziksel soykırım ölçütlerinden en az birini karşılayan bir kampanyadır. Uluslararası toplumun belirleyici önlemler almasının zamanı gelmiştir. Durum, Pekin'in Sincan'daki politikalarının kademeli olarak kültürel soykırımdan demografik soykırım biçimine ilerleyip ilerlemediğine dair bir değerlendirme de dahil olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili bir soruşturmayı gerektiriyor." Irak, Suriye, Pakistan, Afganistan, Yemen, Mısır, Libya gibi müslüman ülkelerde milyonlarca insanın öldürülmesinin asıl sorumlusu olan ABD'nin (ve Avrupa Birliği'nin) Çin'in Kazak, Kırgız, Uygur müslüman azınlıklara uyguladığı soykırımı,
kendi dış politikasında bir değişken olarak kullanması, Çin'in gerçekten sorgulanmasının önündeki en büyük engeldir. ABD-AB cephesinin, özellikle dolarizasyona karşı birlikte çalışan Türkiye ve Çin'in ilişkilerini sabote etmek için Türkiye'yi Çin'e karşı tepki vermeye zorlayan politikaları ve yayınlarına karşılık
9 Şubat 2019'da yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy,
"Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmış ve uluslararası toplumun gündemine taşınmıştır. Özellikle Ekim 2017’de “Tüm Dinlerin ve İnançların Çinlileştirilmesi” siyasetinin resmen ilan edilmesi, Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesi hedefi doğrultusunda atılmış yeni bir adım olmuştur. Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir. Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır. Yurtdışında yaşayan Uygur asıllı soydaş ve vatandaşlarımız bu bölgedeki akrabalarından haber alamamaktadır. Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış, yetim kalmıştır. 21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır. Sincan Bölgesinde yaşanan trajediyle ilgili görüşlerimizi Çin makamlarına her düzeyde dile getirdik. Böyle bir ortamda, bir bestesi yüzünden 8 yıl hapse mahkum edilen değerli halk ozanı Abdurrehim Heyit’in hapishanedeki ikinci yılında vefat ettiği haberini derin teessürle öğrendik. Bu elim hadise, Türk kamuoyunun Sincan bölgesindeki ağır insan hakları ihlalleri konusundaki tepkisini daha da kuvvetlendirmiştir. Bu haklı tepkinin Çin makamlarınca dikkate alınmasını bekliyoruz. Abdurrehim Heyit’i ve Türk ve Müslüman kimliğine sahip çıkmak uğruna hayatını kaybeden tüm soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Bu vesileyle, Çin makamlarını Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı göstermeye ve toplama kamplarını kapatmaya davet ediyoruz. Uluslararası toplumu ve BM Genel Sekreterini de Sincan bölgesindeki insanlık trajedisinin sona erdirilmesi için etkin adımlar atmaya çağırıyoruz." diyerek Türkiye'nin tepkisini dile getirmiştir.
10 Şubat 2019'da Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ise konuyla ilgili internet sitesinden yaptığı açıklamada halk ozanı Abdurrehim Heyit'in sağ olduğunu iddia etmiş
ve "Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün ilgili açıklamaları tamamen gerçek dışıdır. Çin tarafı buna şiddetle karşı çıkmaktadır..(.).. 20. yüzyılın 90'lı yıllarından itibaren, Çin'in içinde ve dışında bulunan 'üç şer güç' (etnik bölücülük, dini aşırıcılık, şiddet ve terör), Çin'in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde binlerce şiddet ve terör olayı planlayıp düzenleyerek çok sayıda masum vatandaşın hayatını kaybetmesine, yüzlerce polisin şehit düşmesine ve sayılamayacak kadar mal kaybına yol açmıştır. Mesleki eğitim merkezleri kurulduktan sonra Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde 25 aydır herhangi bir şiddet ya da terör olayı meydana gelmemiş ve güvenlik durumu büyük oranda iyileşmiştir. Çin hükümetinin Uygurların ve diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerini tasfiye ettiği iddiaları tamamen asılsızdır." demiştir. ABD'nin Sincan'da DAEŞ vb terör örgütlerini organize etmeye çalıştığı artık sır değildir, ancak Çin'in neyi dini aşırılık olarak tanımladığı Sincan'dan kaçan müslüman kadının şu ifadesinde de görülebilir:
“Çok fazla çocuğumuz varsa, dini aşırılıkçıyız... Bu, eğitim merkezlerine gitmemiz gerektiği anlamına geliyor.” Ayrıca ABD riyakarlığı Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü'nün Pekin'i 80.000'den fazla Uygur ve diğer Müslüman azınlığı Nike ve 82 diğer markaya ürün üretmeye zorlamakla suçladığı "
Uyghurs for Sale-Satılık Uygurlar" başlığıyla yayınladığı raporda da ortaya çıkıyor. Rapor'un Nike'ye yönelttiği suçlamalar şöyle:
"Doğu Çin'de ABD şirketi Nike için ayakkabı üreten bir fabrika, gözetleme kuleleri, dikenli teller ve polis koruma kulübeleri ile donatılmıştır. Burada, insanlar insanlık dışı koşullarda iradelerine karşı tutuluyor. Otuz yılı aşkın bir süredir Nike tedarikçisi olan bu tesis, her yıl yaklaşık sekiz milyon çift ayakkabı üretiyor...(.)... Çin parti devleti köleliği kurumsallaştırdı, endüstriyel ölçeğe yükseltti ve yabancı şirketlere köleler sundu. Dahası, suçlarını arttıran Çin, kölelerini sınırları içindeki ırksal azınlık gruplarından alıyor." Türkiye'nin ABD-AB-Çin küresel rekabetinde tuzaklara düşmemek için temkinli olarak tanımlanabilecek politikalar üretmeye devam etmesi gerekmektedir.
Seçkin Deniz, 25.07.2020
China’s Own Documents Show Potentially Genocidal Sterilization Plans in Xinjiang
"Han Çinlileri'nde(*) üreme kısıtlamaları gevşetildiği için aile planlaması birimleri etnik azınlıkları hedef olarak seçiyor."
"Performans hedefleri:
Hedef 1: Rahim içi kontrasepsiyon cihazının yerleştirilmesi için hedef nüfus; 524 kişi
Hedef 2: Sterilizasyon (Kısırlaştırma) için [hedef] nüfus: 14.872 kişi