25 Temmuz 2020 Cumartesi

SA8744/SD1758: Çin'in Kendi Belgeleri Sincan'da Potansiyel Soykırım-Kısırlaştırma Planlarını Gösteriyor

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Washington Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı'nda (The Victims of Communism Memorial Foundation) Çin’in Tibet ve Sincan’daki etnik politikaları üzerine çalışan akademisyen Adrian Zenz'e aittir ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki nüfus azaltma politikalarına odaklanmaktadır. Müslüman kadınların rahmine doğum kontrol aygıtları(RİA)nın yerleştirilmesi, kısırlaştırma ameliyatları, erkeklerin tutuklu kamplarına tıkılarak kadınlardan uzaklaştırılması, Han Çinlileri ile Uygur kadınların evlenmesinin teşvik edilmesi ve Sincan'a Han Çinlilerinin göçünün arttırılması gibi resmî politikaların varlığını belgeleyen Adrian Zenz, müslüman nüfusun azaltılmasını hedefleyen resmî performans hedeflerini irdelemekte ve şu sonuca ulaşmaktadır: "Bu bulgular Pekin'in Sincan'daki kültürel soykırım arayışını etno-ırksal üstünlük kampanyasıyla tamamladığını gösteriyor; bu BM tarafından belirlenen fiziksel soykırım ölçütlerinden en az birini karşılayan bir kampanyadır. Uluslararası toplumun belirleyici önlemler almasının zamanı gelmiştir. Durum, Pekin'in Sincan'daki politikalarının kademeli olarak kültürel soykırımdan demografik soykırım biçimine ilerleyip ilerlemediğine dair bir değerlendirme de dahil olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili bir soruşturmayı gerektiriyor." Irak, Suriye, Pakistan, Afganistan, Yemen, Mısır, Libya gibi müslüman ülkelerde milyonlarca insanın öldürülmesinin asıl sorumlusu olan ABD'nin (ve Avrupa Birliği'nin) Çin'in Kazak, Kırgız, Uygur müslüman azınlıklara uyguladığı soykırımı, kendi dış politikasında bir değişken olarak kullanması, Çin'in gerçekten sorgulanmasının önündeki en büyük engeldir. ABD-AB cephesinin, özellikle dolarizasyona karşı birlikte çalışan Türkiye ve Çin'in ilişkilerini sabote etmek için Türkiye'yi Çin'e karşı tepki vermeye zorlayan politikaları ve yayınlarına karşılık 9 Şubat 2019'da yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, "Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmış ve uluslararası toplumun gündemine taşınmıştır. Özellikle Ekim 2017’de “Tüm Dinlerin ve İnançların Çinlileştirilmesi” siyasetinin resmen ilan edilmesi, Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesi hedefi doğrultusunda atılmış yeni bir adım olmuştur. Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir. Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır. Yurtdışında yaşayan Uygur asıllı soydaş ve vatandaşlarımız bu bölgedeki akrabalarından haber alamamaktadır. Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış, yetim kalmıştır. 21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır. Sincan Bölgesinde yaşanan trajediyle ilgili görüşlerimizi Çin makamlarına her düzeyde dile getirdik. Böyle bir ortamda, bir bestesi yüzünden 8 yıl hapse mahkum edilen değerli halk ozanı Abdurrehim Heyit’in hapishanedeki ikinci yılında vefat ettiği haberini derin teessürle öğrendik. Bu elim hadise, Türk kamuoyunun Sincan bölgesindeki ağır insan hakları ihlalleri konusundaki tepkisini daha da kuvvetlendirmiştir. Bu haklı tepkinin Çin makamlarınca dikkate alınmasını bekliyoruz. Abdurrehim Heyit’i ve Türk ve Müslüman kimliğine sahip çıkmak uğruna hayatını kaybeden tüm soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Bu vesileyle, Çin makamlarını Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı göstermeye ve toplama kamplarını kapatmaya davet ediyoruz. Uluslararası toplumu ve BM Genel Sekreterini de Sincan bölgesindeki insanlık trajedisinin sona erdirilmesi için etkin adımlar atmaya çağırıyoruz." diyerek Türkiye'nin tepkisini dile getirmiştir. 10 Şubat 2019'da Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ise konuyla ilgili internet sitesinden yaptığı açıklamada halk ozanı Abdurrehim Heyit'in sağ olduğunu iddia etmiş ve "Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün ilgili açıklamaları tamamen gerçek dışıdır. Çin tarafı buna şiddetle karşı çıkmaktadır..(.).. 20. yüzyılın 90'lı yıllarından itibaren, Çin'in içinde ve dışında bulunan 'üç şer güç' (etnik bölücülük, dini aşırıcılık, şiddet ve terör), Çin'in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde binlerce şiddet ve terör olayı planlayıp düzenleyerek çok sayıda masum vatandaşın hayatını kaybetmesine, yüzlerce polisin şehit düşmesine ve sayılamayacak kadar mal kaybına yol açmıştır. Mesleki eğitim merkezleri kurulduktan sonra Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nde 25 aydır herhangi bir şiddet ya da terör olayı meydana gelmemiş ve güvenlik durumu büyük oranda iyileşmiştir. Çin hükümetinin Uygurların ve diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerini tasfiye ettiği iddiaları tamamen asılsızdır." demiştir. ABD'nin Sincan'da DAEŞ vb terör örgütlerini organize etmeye çalıştığı artık sır değildir, ancak Çin'in neyi dini aşırılık olarak tanımladığı Sincan'dan kaçan müslüman kadının şu ifadesinde de görülebilir: “Çok fazla çocuğumuz varsa, dini aşırılıkçıyız... Bu, eğitim merkezlerine gitmemiz gerektiği anlamına geliyor.” Ayrıca ABD riyakarlığı Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü'nün Pekin'i 80.000'den fazla Uygur ve diğer Müslüman azınlığı Nike ve 82 diğer markaya ürün üretmeye zorlamakla suçladığı "Uyghurs for Sale-Satılık Uygurlar" başlığıyla yayınladığı raporda da ortaya çıkıyor. Rapor'un Nike'ye yönelttiği suçlamalar şöyle: "Doğu Çin'de ABD şirketi Nike için ayakkabı üreten bir fabrika, gözetleme kuleleri, dikenli teller ve polis koruma kulübeleri ile donatılmıştır. Burada, insanlar insanlık dışı koşullarda iradelerine karşı tutuluyor. Otuz yılı aşkın bir süredir Nike tedarikçisi olan bu tesis, her yıl yaklaşık sekiz milyon çift ayakkabı üretiyor...(.)... Çin parti devleti köleliği kurumsallaştırdı, endüstriyel ölçeğe yükseltti ve yabancı şirketlere köleler sundu. Dahası, suçlarını arttıran Çin, kölelerini sınırları içindeki ırksal azınlık gruplarından alıyor." Türkiye'nin ABD-AB-Çin küresel rekabetinde tuzaklara düşmemek için temkinli olarak tanımlanabilecek politikalar üretmeye devam etmesi gerekmektedir.
Seçkin Deniz, 25.07.2020

China’s Own Documents Show Potentially Genocidal Sterilization Plans in Xinjiang
"Han Çinlileri'nde(*) üreme kısıtlamaları gevşetildiği için aile planlaması birimleri etnik azınlıkları hedef olarak seçiyor."

"Performans hedefleri:

Hedef 1: Rahim içi kontrasepsiyon cihazının yerleştirilmesi için hedef nüfus; 524 kişi

Hedef 2: Sterilizasyon (Kısırlaştırma) için [hedef] nüfus: 14.872 kişi

Bunlar, Çin'in güneyindeki Xinjiang'da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) 2,53 milyon nüfusa sahip bir vilayetin başkenti olan Hotan'ın 2019 aile planlaması bütçesinden doğrudan yapılan alıntılar. Komşu,  322.000 nüfuslu ilçe Guma, 2019 için 5.970 intrauterin kontrasepsiyon cihazı (RİA) yerleşimi ve 8.064 kadın sterilizasyonu gibi kesin bir “performans hedefi” rakamı belirlemiştir.

Uygur çocukları 29 Haziran 2017'de Çin'in Xinjiang-Sincan -Kaşgar'da yerel bir polis memuruna şaka yapıyorlar . KEVIN FRAYER / GETTY IMAGES

Ağırlıklı olarak Uygur etnik azınlık mensuplarına ev sahipliği yapan bu iki ilçe, 18 ila 49 yaş arasındaki kadınların yaklaşık yüzde 14 ila 34'ünü tek bir yılda sterilize etmeyi planladı. Bu 1998 ile 2018 arasındaki 20 yılda kişi başına Çin'den daha fazla sterilizasyon anlamına geliyor. Sincan Sağlık Komisyonu'ndan alınan belgeler, bunun 2019 ve 2020'de Sincan'ın tüm güney azınlık bölgelerini hedefleyen daha geniş bir projenin parçası olduğunu gösteriyor.

2017'den beri, Çin'in kuzeybatısındaki Sincan'da, 1,8 milyon Uygur, Kazak ve diğer Türk azınlık grupları, Holokost'tan bu yana büyük olasılıkla etnik-dini bir azınlığın hapsedildiği en büyük sürgüne tabi oldular. Sürgüne uğrayan Uygurlar ve Çinli araştırmacılar bu kampanyayı “kültürel soykırım” olarak nitelendirdiler. Jamestown Vakfı'nın desteği ile bu ay yayınladığım yeni araştırmalar, Pekin'in Sincan'daki eylemlerinin, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin II. Bölümünde belirtilen fiziksel soykırım ölçütünü de karşıladığına dair güçlü kanıtlar sağlıyor: “ [hedeflenen] grupta doğumları önlemeye yönelik tedbirler uygulamak.”

2018'den başlayarak, sayıları giderek artan eski toplama kampı tutuklusu kadın, adet döngülerindeki değişikliklere veya durdurmalara denk gelen enjeksiyonlar verildiğini doğruladılar. Diğerleri, kamplara alınmada önce ya da sterilizasyon ameliyatlarına tabi tutulduktan sonra zorla RİA ile donatıldıklarını bildirmişlerdir.

Aynı yıl, Sincan'daki yayınlanmış doğal nüfus büyüme oranları (doğum eksi ölümler ve göç hariç) düştü. Uygur merkezini oluşturan illerden ikisi Kaşgar ve Hotan'da, kombine doğal nüfus büyüme oranları 2015-2018 arasında yüzde 1,6'dan yüzde 0,26'ya düştü. Bazı Uygur ilçelerinde 2018 yılında doğumlardan daha fazla ölüm görüldü. Sincan’ın doğum oranları 2019'da yüzde 24 daha azalırken, etnik azınlık bölgeleri yüzde 30 ila 56 arasında daha güçlü düşüşler gördü. Buna karşılık, tüm ülkede doğum oranları 2018-2019 arasında sadece yüzde 4,2 azaldı.

Endişe verici bir şekilde, Uygur bölgelerindeki en son doğum oranı rakamları yayınlanmamaktadır. Olağandışı bir gelişme olarak da her yıl Mart veya Nisan aylarında yayınlanan Hotan’ın yıllık raporu  Haziran ayının sonuna kadar çıkmadı, ancak eyaletlerinden biri negatif nüfus artış oranı bildirdi. Kaşgar’ın yıllık raporunda yayınlanmasından bu yana ilk kez doğum veya ölüm oranları açıklanmadı. Ancak toplam nüfusu bir önceki yıla göre azaldı. Açıkçası, hükümetin saklayacak bir şeyi var. Bir azınlık bölgesi olan Kızılsu, 2020 doğal nüfus artış hedefini açıkladı: Şok edici bir şekilde neredeyse sıfıra indirilmişti.

Uygur doğum oranlarının Kültür Devrimi'nin yaşandığı korkunç yıllarda bile sabit kaldığı düşünüldüğünde, en son düşüşler endişe verici yeni bir gelişmeye işaret ediyor.

Uygur doğum oranlarının Kültür Devrimi'nin yaşandığı korkunç yıllarıda bile sabit kaldığı düşünüldüğünde, en son düşüşler endişe verici yeni bir gelişmeye işaret ediyor. Kitlesel gözaltı kampanyası kesinlikle doğum oranlarını olumsuz etkileyecektir. Bununla birlikte, onları kamplarda toplamak, nüfus artışını tek başına bu kadar düşük seviyelere indiremez.

Bunun yerine, hükümet belgelerinden elde edilen kapsamlı yeni kanıtlar, aynı zamanda yeni Han Çinli işçilerin ve yerleşimcilerin kitlesel bir akışını teşvik ederken, azınlık doğumlarını baskılayan sistematik bir devlet kampanyasının varlığını ortaya koyuyor.

Han Çinli yetkililer ve akademisyenler yıllardır Sincan'da “aşırı azınlık nüfusu”nun büyümesinden yakınıyorlar. Sincan Sosyal Bilimler Akademisi Sosyoloji Enstitüsü müdürü Li Xiaoxia, 2017 yılında yüksek Uygur nüfus artış oranlarının mekânsal etnik ayrımı şiddetlendirdiğini ve “bir etnik grubun [belirli] bir arazi alanına sahip olduğu bakış açısını güçlendirdiğini” yazdı. Bu tür düşünceler tehlikeli olarak görülüyor, çünkü “uzun vadeli kural ve istikrarı etkileyen, Çin Nation-Race ile ulusal kimliğini ve özdeşleşmeyi zayıflatıyorlar”.

Ancak hükümetin aile planlaması hedeflerini uygulama çabaları çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandı. Sincan'da iki Han Çinli yazar tarafından derlenen 2013 yılında Dünya Bankası'nın mesleki eğitim ihtiyaçları raporu, “Sincan'ın kırsal ve azınlık bölgelerinde aile planlaması uygulamasının nispeten rahatladığını” belirtiyor. Sincan yetkililerinin ve araştırmacılarının çoğu bunu doğrudan azınlıklarda ağırlıklı olarak Müslüman inancından kaynaklandığını düşünüyor. Bunlardan biri 2016'da şöyle yazmıştı: “Bir aşırılıkçı dini düşünce dalgasının Sincan'ın güney bölgelerinde doğum oranlarında bir canlanmaya neden olduğu inkâr edilemez.”

Sincan’ın şu anki Parti Sekreteri Chen Quanguo yönetiminde 2017 yılında başlayan kitlesel kapma alınma kampanyası, azınlık doğum oranları üzerine benzeri görülmemiş bir baskı için ideal bir bağlam sağladı. Araştırmam, tutuklamaların öncelikle erkek haneleri hedef aldığını gösteriyor. Bazı bölgelerde hükümet listeleri, bunların yüzde 50'sinin gözaltı kamplarına veya hapishanelere gönderildiğini göstermektedir. Topluluk liderleri, dini otorite figürleri ve kocaların uzaklaştırılması dahil hiçbir şey devletin kadın azınlık üreme sistemleri üzerinde tam kontrol sahibi olmasını engellemedi.

Şubat ayında, (Karakaş İlçesinden geldiği için) “Karakaş Listesi” adı verilen sızdırılmış bir hükümet belgesi, kamplarda gözaltına alınan yüzlerce kişinin gözaltına alınma nedenlerini gösterdi. Şaşırtıcı bir şekilde, en yaygın neden çok fazla çocuk sahibi olmaktı. Sıklıkla, tutukluların devletin izin verdiklerinden sadece fazla bir çocuğu vardı. Doğum kontrol ihlalleri çoğu zaman uluslararası tek neden olarak belirtildi.

Buna karşılık, Ocak 2016'da Çin tek çocuk politikasını kaldırdı ve o zamandan bu yana vatandaşlarını pozitif nüfus artışını sürdürmek için iki çocuk sahibi olmaya teşvik etti. Bazı iller, doğum oranlarını artırmak için vergi indirimleri, düğün veya doğum sübvansiyonları gibi finansal ödüller veriyor.

Karakaş Listesi, 2018 ilkbaharında doğum kontrol ihlalleri nedeniyle gözaltına alınan Uygurların sayısında bir artış olduğunu gösteriyor. Tam olarak bu süre zarfında, Sincan'ın azınlık bölgeleri, doğum kontrol politikası ihlallerine yönelik acımasız yeni düzenlemeler yayınladı ve üç ilçe, ihlal edenleri internasyonla açıkça tehdit etti. Karakax County’nin (Seçkin Deniz'in Notu: Karakaş İlçesi, Çin'de Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin güneyinde, Hotan İli'inde bir ilçedir.) 2018 hükümet çalışma raporu gururla “doğum kontrolünü [politikalarını] ihlal eden davranışları ciddi şekilde azaltarak doğum ve doğal nüfus artış oranlarının önemli ölçüde azaldığını” belirtti. 2016-2018 yılları arasında Karakax’ın doğal nüfus artış hızı yüzde 83 azaldı.

Bununla birlikte, doğum kontrol ihlallerini kamplara kapatılmakla cezalandırmak, azınlık doğum oranlarını baskılamak için uygulanan birkaç stratejiden sadece biridir. İkinci yaklaşım, dünyada yaygın olarak kullanılan bir doğum kontrol şekli ve Çin'de en sık kullanılan form olan RİA'ların kitlesel olarak dağılmasıydı. 2018 yılında, bölgedeki nüfus ülke nüfusunun sadece yüzde 1.8'ini oluştursa da, Çin'deki yeni yerleştirilmiş RİA'ların yüzde 80'i Sincan'da takıldı. Sincan, 2019 yılına kadar kırsal güney dört azınlık bölgesindeki çocuk doğurma çağındaki kadınların yüzde 80'inden fazlasını “uzun vadeli etkili doğum kontrol önlemleri” ne tabi tutmayı planladı. Sincan’ın azınlık bölgelerinde bu terim, RİA veya sterilizasyon (kısırlaştırma) anlamına gelmektedir. Bir azınlık ilçesinde, prosedürün tıbbi risk oluşturmayacağı kadınlara RİA'lara “derhal” yerleştirilmesi ve kontrendikasyon olarak bilinen risklerin daha yüksek bir sağlık otoritesi tarafından onaylanmış bir teşhis ile kanıtlanması gerektiği ile ilgili bir açıklama yayınlandı.

Azınlık kadınlarına RİA yerleştirilmesini istemek yeterli gelmedi. Kısa bir süre sonra üçüncü ve en korkunç doğum önleme stratejisi -sterilizasyonlar- bunu izledi. Yakın zamana kadar, çoğunlukta Müslüman nüfusun dini hassasiyetlerini ihlal etmekten kaçınmak için Sincan'da sterilizasyon ameliyatları nadir yapılıyordu. Devlet herhangi bir dini davranış biçimine açıkça zulmetmeye başladığında, bu konu artık bir sorun olmaktan çıktı. 2018 yılında bölge, kişi başına ulusal ortalamanın yedi katından fazla sterilizasyon gerçekleştirdi. Daha sonra, 2019'da, artan sayıda erkek tutukluların toplama kamplarından hapishanelere veya zorunlu çalışma bileşiklerine kaydırıldığı zaman, devlet kitlesel kadın sterilizasyon kampanyası gibi görünen şeye doğru ilerledi.

Bu kampanya, “Çiftçilere ve Pastorallere Ücretsiz Teknik Aile Planlaması Hizmetleri” projesinin bir parçasıdır. Özellikle Sincan'ın güney Uygur bölgelerinde ücretsiz “doğum kontrol ameliyatları” sağlamaktadır. Projenin açık amacı, bu bölgelerin 2020 doğum ve nüfus artış oranlarını 2016 seviyesinin “en az” 0,4 puan altına düşürmek. Ücretsiz “doğum kontrol ameliyatları” RİA yerleşimlerini, kürtajları ve sterilizasyonları içermektedir. Projenin 2019 ve 2020 için toplam finansmanı sadece bölgesel düzeyde 260 milyon RMB, yaklaşık 36 milyon $ olarak gerçekleşmiştir.

Kanıtlar, bu kampanyanın bir ya da iki çocuğu olan bazı kadınları ve üç ya da daha fazla çocuğu olan kadınların çoğunu ya da tamamını sterilize etmeyi amaçladığını göstermektedir. Bir Uygur ilçesinin 2019 aile planlaması politikası, üç veya daha fazla çocuğu olan kadınların sterilize edileceğini açıkça belirtmektedir. 2010 ulusal nüfus sayımına göre, Çin'deki tüm Uygur kadınlarının yaklaşık yüzde 20'sinin üç veya daha fazla çocuğu vardı; ağırlıklı olarak Uygur ilçelerinde, bu pay yüzde 36,1 kadar yüksek olabilir ve bu da Hotan City'nin yüzde 34,3 sterilizasyon hedefini açıklayabilir. Buna ek olarak, 2019 ve 2020'de Sincan, yasal olarak üçüncü bir çocuğa sahip olmalarına rağmen, RİA veya sterilizasyonları gönüllü olarak tercih eden kadınlara verilecek finansal ödüller için sadece bölgesel düzeyde yaklaşık 1,5 milyar RMB'yi,200 milyon doların üzerinde bir parayı bütçelendirdi.

Yerel ortak finansmanla birlikte, bölge çapında “ücretsiz teknik aile planlaması” projesi, Güney Doğu Sincan'daki 18 ila 49 yaş arasındaki tüm evli kadınların yaklaşık 200.000'ini veya yaklaşık yüzde 12'sini potansiyel olarak sterilize etmek (kısırlaştırmak) için yeterli paraya sahiptir. Bununla birlikte, en az bir azınlık valisi bu girişim için bu merkezi tahminlerin daha yüksek olabileceğini gösteren ek merkezi hükümet fonu aldı. Bu kampanyanın 2020'de sona ereceğini söylemeyi gerektirecek bir şey yok. Açık ara hedefi, ikiden fazla çocuğu olan bu kadınların yüzde 20'sini veya daha fazlasını artı daha az çocuğu olanların belli bir yüzdesini kısırlaştırmak olacaktır.

RİA'ların kitlesel olarak konuşlandırılmasıyla birlikte, bu kampanya Çin hükümetinin Uygur doğal nüfus artış oranlarını son yirmi yılınkinden yüzde 85-95'in altında tutmasını sağlıyor. Doğu Türkistan'ın Uygur bölgelerindeki hedefi “sıfır doğum kontrolü ihlali olaylarına” ulaşmaktır; bir azınlık çocuğu devletin iradesinin dışında doğmaz. Bu tür hedefler şaka değil. Hotan vilayetinin 2019 doğum kontrol performans göstergeleri, yarım milyondan fazla çocuk doğurma çağındaki kadına sahip tüm bölgenin, o yıl tam olarak 21'den fazla doğum kontrol politikası ihlaline sahip olamayacağını zorunlu kıldı. Teknik olarak, hükümet artık bir musluğu açmak veya kapatmak gibi azınlık doğum oranlarını istediği gibi aşağı yukarı çevirebilir.

Ne yazık ki, tüm bunların nerede biteceği belirsiz. Sayısal olarak durgun veya azalan popülasyonların kontrolü daha kolaydır. Endişe verici bir şekilde, Sincan’ın 2019 nüfus artış hızı orijinal hedefinin çok altındaydı.

Tek çocuk politikası altında Çin daha önce baskıcı doğum kontrol önlemleri uygulamıştı. Bununla birlikte, şimdiye kadar bunlar Sincan'da görülenlere yakın şeyler değildi: yargısız toplama kamplarındaki ihlalcileri cezalandırmak, tek bir yılda tüm kadınların üçte biri kadarını sterilize etmek, kadınları silahlı polis kuvvetleri ile aile planlaması kliniklerine göndermek veya sıfır nüfus büyüme hedefi.

Geçen yıl Sincan'dan kaçan bir kadın, Associated Press'e günlük bayrak toplama etkinlikleri sırasında şunları söyledi: “Çok fazla çocuğumuz varsa, dini aşırılıkçıyız. … Bu, eğitim merkezlerine gitmemiz gerektiği anlamına geliyor.” Kısa süre sonra, o ve diğer yüzlerce Uygur kadın silahlı polis muhafızları tarafından hastaneye kaldırıldı ve zorla RİA ile donatıldı. Sincan’ın nüfus artış hızı 2019’da asıl hedefinin çok altındaydı.

Sincan (Xinjiang)'ın doğum önleme taktikleri, çok ırklı bir etno-ırksal tahakküm stratejisi gibi görünen unsurlardan sadece bir tanesidir. 2015-2018 yılları arasında 2 milyon yeni sakin Sincan'a taşındı; hepsi Çin’in Han çoğunluğunun hâkim olduğu bölgelere. Devlet böylesi bir göçü kazançlı tekliflerle destekliyor. Sincan'daki bir Han Çin egemen bölgesi, Çin'in doğusundan (35 yaş ve altı) genç aileleri  5,8 dönüm ekilebilir arazi, yeni daireler, yıllık 102,500 RMB'ye kadar  (ulusal ortalamanın üzerinde yaklaşık 14.000 ABD doları) maaşlı devlet işleri ve ilave aylık geçim yardımı ödemeleri vaat ederek çekmeye çalıştı.

Buna ek olarak, bölgesel yetkililer Uygur kültürel kimliğini sulandırmak ve “Çin Ulusları Yarışı”nın özümsenmesini teşvik etmek için Han erkekleri ile Uygur kadınları arasındaki etnik gruplar arası evlilikleri aktif olarak teşvik ediyor.

Çok sayıda etnik azınlık erkeğinin kamplara ve zorlayıcı emek alanlarına dahil edilmesi, zorla ilişkiler gibi görünen bu süreci kolaylaştırmaktadır.

Bu bulgular Pekin'in Sincan'daki kültürel soykırım arayışını etno-ırksal üstünlük kampanyasıyla tamamladığını gösteriyor; bu BM tarafından belirlenen fiziksel soykırım ölçütlerinden en az birini karşılayan bir kampanyadır. Uluslararası toplumun belirleyici önlemler almasının zamanı gelmiştir. Durum, Pekin'in Sincan'daki politikalarının kademeli olarak kültürel soykırımdan demografik soykırım biçimine ilerleyip ilerlemediğine dair bir değerlendirme de dahil olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili bir soruşturmayı gerektiriyor.


Adrian Zenz, 1 Temmuz 2020, Foreign Policy

(Adrian Zenz, Washington'daki Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı'nda  (The Victims of Communism Memorial Foundation)  Çin çalışmalarında kıdemli bir akademisyen. Araştırma odağı Çin’in Tibet ve Sincan’daki etnik politikaları ve kamu alımları üzerinedir.)


Seçkin Deniz, 25.07.2020, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar
Takip et: @Seckin_Deniz


(*) Han Ulusu ya da Han Çinlisi Çin'de yaşayan en büyük etnik gruptur. Çin nüfusunun % 92'sini ve dünya nüfusunun yaklaşık % 19'unu oluştururlar. Türkçede Çinli kelimesi Han Ulusuna eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Han Ulusu adını M.Ö. 206 – M.S. 220 yılları arasında hüküm sürmüş Han Hanedanlığı'ndan alır.


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı