Sistematik Analizler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sistematik Analizler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mart 2019 Cumartesi

SA7547/SD1333: Türkiye Tarihî Rekreasyon Alanı'na Giriyor

"1 Nisan 2019 itibarı ile Türkiye, son stres alanından uzaklaşacak ve her görüşten, inanıştan, ideolojiden hemen herkes kendi hayat alanında değişiklikler yapmak için zaman bulacak ve kendisi ile ilgili tasarımlar yapma imkanına kavuşacaktır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de tarihî rekreasyon alanına girecek, yürüdüğü yolda daha sakin, daha geniş ve daha derin bir analiz yapma imkanına kavuşacak; toplumun bütün kesimlerine ulaşmanın yollarını aramaya devam edecek, kendi iç bütünlüğünü tesis ettikten sonra ya da eş zamanlı olarak sınır komşusu olan ülkelerden başlayarak küresel alana yönelik stratejilerini güçlendirecek ve çeşitlendirecektir."


Bir medeniyet kolay inşâ edilmez, var olan bir medeniyet de kolaylıkla yok edilemez; ancak bir medeniyetin sürekliliği kendisini yenilemesiyle, hayatın hemen bütün ayrıntılarında incelikle çalışmasıyla mümkün; Türkiye bugün tarihî bir dönemeci aşıyor. 31 Mart 2019 seçimleri bu anlamda sonucu ne olursa olsun çok yoğun bir kaotik yakın iki, uzak dört yüzyıllık geçmişin sona erdiği dönemi temsil edecektir.

16 Şubat 2019 Cumartesi

SA7449/SD1288: Yeni ve Daimi Paradoks: "Ben"

"İnsanın dinginlik arayışında "ben"in özne olduğu, hedef veya eylem olmadığı apaçık belli iken, insan neden "ben"i hedef ve eylem olarak tasarlamakta ve ısrarla insanın bireysel ve sosyal pozisyonlarını çalışma alanlarından uzakta tutmaktadır?"


Batı medeniyeti ve kültürü ile yetiştirilmiş olan insan, kendi temel değerlerini "dışlanma riski" dolayısıyla açıkça sorgulamaktan kaçınır; sorgulamanın doğrudan fark edilmemesi için de kendi kültürü ve medeniyeti dışındaki öğreti ve düşünce sistemlerine ilgi duyarak yeni "dinginlik araçları" arar... 

Ortadoğu ve doğu kültürü Hıristiyan batı için daima cazip ve gizemli bir form taşıdığı içindir ki; Batı insanı, eski dünyanın ruha hitabeden eski değerlerini kendi kültürel değerlerine entegre ederek yeni bir üst değerler mozayiği oluşturmaya kalkar. Çok satan "doğu ivmeli" düşünce kitaplarının açtığı çığır, bunu kanıtlamaktadır.

14 Şubat 2019 Perşembe

SA7442/SD1285: Türkiye'de Din'e Bakış, Korku ve İnsan'ın Tanrılaştırılması

"Ancak başaramadıkları tek şey vardı; toplumlar köklerinin temel özelliklerini taşıyan genetik kodları nesillerine aktarırlar...ve bu kodlar toplumların yeniden dirilmesini sağlarlar..."


Toplumların planlanmış ve organize edilmiş, belirli hedeflere uygunluğu sabit olan tüm insan kaynaklı programlara, uzun bir zaman dilimi içerisinde arzulanan hedefe olumlu sayılabilecek tepkiler vermesi mümkündür. Buna karşılık söz edilen programların tam olarak uygulanabilir olduğunu iddia etmek mümkün değildir; ancak toplumların genel görüntüsü ve etkileyici önderleri hedeflere uygun portreler haline gelebilir/getirilebilir.

11 Şubat 2019 Pazartesi

SA7435/SD1281: Türkiye ve Bağımsızlık

"Türkiye bağımsız olacaksa artık olmalıydı...olacaktır da... Ortadoğu ve Dünya ABD olmadan da Türkiye'nin var olduğunu görmekte gecikmeyecektir..."


Uluslararası siyâset, ulusların çıkarlarıyla doğrudan ilgilidir ve her ulus kendi çıkar mekanizmalarını kontrol eden tek güç olmak ister. Ne yazık ki; bu istek, herhangi bir devlet için -eğer güçlü değilse- sadece bir hayalden ibaret olmuştur, olmaya devam edecektir de...

Türkiye, tarihi varlığı süresince, özellikle Osmanlı Devleti dönemi itibariyle dünyaya hükmeden bir sistemin merkezi olmuştur; ancak bu durum, cumhuriyetin kuruluşundan sonra -özellikle batılı ülkelerin uzun süren çalışmaları sonucunda- kendi dar ve küçük 'ulus devlet modeli'nin içine hapsedilmiştir. 

8 Şubat 2019 Cuma

SA7428/SD1277: Devlet'in Halkla İlişkileri

"Halka, kendisi için iyi olan sorulmadığı sürece, devlet ve halk ilişkileri asla hayal edilen boyutta olamayacaktır. Halk elektronik çağı olan 21 yy. da, seçtiği vekillerin ve seçtiği hükümetlerin verdiği kararlara uymak zorunda kalmamalıdır; seçilenlerin her kanun için halkın fikirlerini alabileceği bir elektronik sistem uygulanabilir hale getirilmeli ve halk kanunları değiştirme yetkisini asla devretmemelidir; vekiller kanun teklif edebilme hakkı dışında hak sahibi olmamalıdırlar. Doğal olarak bu durum bu referandumun sürekliliğini zorunlu kılmaktadır; başka bir çözüm yoktur."


Devletin neden var olduğunu ve neden var olmaya devam etmesi gerektiğini incelemeden devletin Dünya'da ve Türkiye'de neden aynı şekilde algılandığını görmek mümkün değildir. 

Evet; Devlet, Dünya'da ve Türkiye de aynı şekilde algılanmaktadır. Bu gerçeği, ortak insanlık tarihinde mevcut olan sebeplere dayandırabiliriz; ancak özenle görülmesi gereken husus şudur; bilgiye ulaşmada ve özgürlüklerin kullanımındaki hareket alanları Dünya'nın farklı kıt'alarında farklı olarak gelişmiştir. Ülkelerin kuruluşlarındaki sebeplerin de çok etkili olduğu bu dönüşüm ve gelişim aşamaları, kıt'alardan ülkelere doğru hızlı ya da yavaş süreçler yaşamışlardır ve yaşamaya devam edeceklerdir.

5 Şubat 2019 Salı

SA7420/SD1273: Sinema ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Panik

"Sinema, yıllarca Amerika'yı olduğundan daha güçlü gösterdi; hâlâ gösteriyor. Bugün dünyanın her yerinde Amerikalılar, olağanüstü güçlere ve akla gelen her türlü teknolojiye sahip insanlar olarak algılanıyorlarsa, bunu sağlayan unsurlar konferanslar, kitaplar, dergiler, bilimsel yenilikler, Amerikan yardımları, savaşları veya jean, cola, araba markaları değildi; bilhassa sinema idi." 


Amerikan orijinli filmlerin, özellikle kurgusal filmlerin izleyenleri nasıl etkilediğini analiz etmek sinema eleştirmenlerinin, yapımcılarının, yönetmenlerinin işi olabilir, ama bu işin en önemli tarafının da sonuç kısmında bireylerin izlediklerinden etkilenmesi gerçeğinin olduğunu ve bunun psikologları, sosyologları, din adamlarını ve siyasetçileri ilgilendirdiğini unutmamak gerekir. Sinema her iki grup için çok önemli bir araçtır. Sinemayla ilgilenen herkesin "hedef almaşığı" farklı olsa da her şey dışarıdan ilgisiz görünen noktalardan birbirine bağlı olabilir.

3 Şubat 2019 Pazar

SA7414/SD1270: İslâm, Felsefe ve Tasavvuf

"Aklını kullanan bir kul olmak insana neden zor geliyor?"


Öncelikle tertemiz üç soru soralım? İslam'ın derdi ne? Felsefe'nin derdi ne? Tasavvuf'un derdi ne? Sonra temiz cevaplar bulalım. Çok zor değil bu iş.

Felsefe'nin derdine bakalım kısaca. Felsefe, 'Bilgi'nin peşine düşer. Evren’e, varlığa ve varlığın oluşumuna dair sorular sorar. Burada İslam'la çelişen bir tarafı yoktur. Zira Kur'an sorular soran insanlara cevaplar verdiğine göre aslında İslam Felsefe'nin kafasını karıştıran soruları ve cevapları kesin bilgiyle temize çıkarır. Bütünleşiktir bu anlamda Felsefe ve İslam. Ancak Felsefe'nin filozoflar tarafından saptırılan hedefleri, işleri karıştırır. Kir ve pislik burada başlar. Yani insanın ve İblis'in megaloman standartları felsefenin temiz yapısını bozar.

1 Şubat 2019 Cuma

SA7408/SD1267: Prangalar Sökülürken...

Türkiye, "seçkinler"in vurduğu prangaları birer birer sökerek değişiyor, serpiliyor, büyüyor. Daha önce işleyemediği yeraltı zenginliklerini işlemeye, nesillerini bilimsel kriterlerle yetiştirmeye, komşularıyla ilişkilerini dengelemeye çalışıyor; araştırma ve geliştirmeye aç insanları yönlendiriyor, finanse ediyor; vatandaşlarını tatmin ediyor, yitirdikleri "onurları"nı buldurup tamir ediyor, vatandaş merkezli kanunlar ihdas ediyor. 


Türkiye'nin genel ve esas iki probleminden birincisi, kalitesiz meşhurlarının bolluğu ve bu meşhurların hak etmedikleri, ancak -bazen fevrî, bazen insiyâkî, bazen de farkında olarak-kullanmaktan çekinmedikleri gücüdür. İkincisi; meşhur olmayan, fakat verdikleri kararlar ve yaptıkları "öznel/subjektif tercihlerle" sebep oldukları olayların geometrik etkisine göre, meşhurlardan daha fazla derin etki bırakan kalitesiz kişilikler ve onların gizli gücüdür. 

Bu problemler almaşığı şu şekilde de görünür bir târif aralığına tesbit edilerek, iki büyük problem tek probleme indirgenebilir; "Türkiye'de herhangi bir kayda değer -nesnel/objektif ölçekli- emeğe isnâd edilmemiş kişilikler, asla olmamaları gereken yerlerdedirler."

29 Ocak 2019 Salı

SA7402/SD1263: Beyazlar Ölürken...

"Unutmamak gerek; ölü bir devin leşi çürüyene kadar, kokusu her yeri rahatsız eder. Dev, ölümünden sonrasını bile kontrol etmeye kalkar; eğer tedbirli değilseniz esas öldürücü darbeyi ölürken vurur."


Dünya'nın eskimiş, tehlike arz eden gecekondu yapılanmaları yerle bir edilirken, Türkiye'nin aynı sıfatlı yapılanmalarının yerli yerinde durmasını ummak ancak "dinozorlar"ın direnci kırık harcı ve tedavülden kalkmış hüsn-ü kuruntusudur. Bittâbi onlar da eski alışkanlıklarını sürdürmeye çalışarak, bas bas bağırıyorlar. 

O dinozorların hangi sınıfsal yahut grupsal çıkarların kaygısını güttüğü önemli değildir; hangi dine mensup oldukları, hangi siyasî "yol"a baş koydukları da önemli değildir. Önemli olan onların "benzer, anlamdaş ve sesteş" yaygaralarıdır. Onların tanrıları, onların çıkarlarıdır ve o çıkarlar öldükçe bağırtılar yerini böğürmelere bırakacak ve nihayetinde onlar bağırtılarıyla beraber insanların gözlerinden, kulaklarından ve hafızalarından silinip gideceklerdir. Tarih, bu yüzden benzer vak'aların toplamıdır.

27 Ocak 2019 Pazar

SA7396/SD1260: AB Dağılırken…

Seçkin Deniz'in Notu:
12.11.2009'da 105. Sistematik Analiz olarak yayınladığım "AB Dağılırken..." başlıklı analizim, 23 Ocak 2019'da Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından imzalanan Aachen Anlaşması ile mevcut Avrupa Birliğinin tarihe gömüldüğünü 10 yıl önceden tesbit eden bir içeriğe sahiptir. Almanya ve Fransa arasındaki bu anlaşma iki ülkeden birine saldırı olduğunda diğerinin ona yardım edeceği vaadi ve iki ülkenin hakimiyet alanlarının sınırlarını, AB sınırları olarak belirliyor. Bu anlaşmadan 3 gün sonra 26 Ocak 2019'da, Avrupa'nın 21 ülkesinden 30 tarihçi ve Nobel ödüllü yazar, Avrupa'nın dağılmanın eşiğinde olduğunu belirten bir manifesto yayınladı. Donald Trump liderliğindeki ABD'nin ve İngiltere'nin AB'yi terk ettiği belirtilen menifestoda şu ifadeler yer aldı: "Avrupa, bir önceki yüzyılda onu iki kez intihardan kurtaran Atlantik'in iki yakasındaki iki büyük müttefik tarafından terk edildi. Kremlin'in işgalci patronunun manipülasyonlarına karşı giderek daha savunmasız hale gelen kıta, bir fikir, irade ve temsil olarak gözlerimizin önünde dağılıyor. Biz aşağıda imzası bulunanlar bu felaketi reddedenler arasındayız. Kendimizi Avrupalı ​​vatanseverlerin arasında addediyoruz. Mirasımız, Avrupa halklarını savaş geçmişlerinden kaldırıp yükseltecek kuvvetli bir güç olduğuna inandığımız harika Avrupa inancımız. Bugün bu inancın karanlık çağların eski sefaletlerini uyandıran yeni totaliterlik belirtilerini ortadan kaldıracak tek erdemli güç olduğuna inanıyoruz. Bugün tehlikede olan bu fikir, bizim vazgeçmemizi yasaklıyor. Faşizmin yenilgisinden 75, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından da 30 yıl sonra medeniyet için yeni bir savaş var. Eski inançla yeni bir ara vermeliyiz. Başka seçeneğimiz yok. Şimdi Avrupa fikri için savaşmalıyız. Milliyetçi ve kimlikçi saldırılara cevap olarak, aktivizm ruhunu yeniden keşfetmeliyiz. Paris'ten Roma'ya, Barselona'dan ​​Budapeşte'ye, Dresden'den Viyana ve Varşova'ya özgürlüklerimizi yakmak isteyen bu kundakçılara karşı alarm zillerini çalmamız gerekiyor." Euronews, 26.01.2019
Seçkin Deniz, 27.01.2019
.

AB Başkanlığı ve AB Dışişleri Bakanlığı gibi yüksek dereceli tartışmalar gündemdeyken AB’nin dağılmasından söz edebilmek güç gelebilir; fakat aynı tartışmaların geçmişi, derinliği ve yaşanan anlaşmazlıklar dikkatle incelendiğinde ‘Dağılma Olasılığı’nın, birliğin Başkanlık gibi üst bir temsiliyet makamı ile daha da güçlenme olasılığından daha yüksek olduğu sonucuna ulaşabiliriz. 

28 Ağustos 2018 Salı

SA6727/SD1112: Erdoğan; İndirilmesi Gereken Bir Popülist mi, Desteklenmesi Gereken Bir Kahraman mı?

"Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınan karardır. Siz kimsiniz ki?" 
Recep Tayyip Erdoğan, 12 Mayıs 2016:



Türkiye, belgeli tarihle ilişkisini sağlıklı kuramamış olmanın acılarını yaşamaktadır; tahrif edilmiş olan tarihi gerçeklerin geleceğe yön veremediği, sonraki nesilleri neyin doğru olduğuna dair kuşku içinde bıraktığı ve tarihi kişiliklere yönelik duyguların çarpıtıldığı ve olayların anlatıldığı gibi gerçekleşmediği bilgisi güvensizliği-özgüven eksikliğini derinleştirmektedir. 

Stratejik bir 'Olgu'nun incelenmesi, 'Olgu'ya bağlı olarak kişilere ve olaylara yönelik çıkarların ya da saldırıların taraflarının bakış açılarının nesnel bir şekilde ortaya konması ve ayrıntılı bir şekilde analiz edilerek sonuçlandırılması, şimdiki zamanda yaşananları olduğu gibi anlamaya ve geleceğe güvenilir tarihi bir belge bırakmaya ve geçmişten gelen bilgiye güvensizliği azaltmaya yarayacaktır. 

16 Ağustos 2018 Perşembe

SA6666/SD1098: Başkan Olarak Donald Trump ve Amerika Birleşik Devletleri Gerçeği

Bu analizin ana tezi şudur: 
"Eski 'Yeni Dünya Düzeni'nin kurucuları olan Siyonist-Satanist Küreselciler ile onlara karşı görünen Ulusalcılar arasındaki kavganın iki tarafı olarak görünen Amerikan Derin Devleti'nin temsilcileri ile ABD Başkanı Donald Trump birlikte çalışmaktadır. Trump sıradan bir ABD başkanı olarak kan dökücü satanizmin hizmetindedir." (Lütfen, 20 Ekim 2018 Cumartesi günü yayınladığımız "SA7004/SD1170: Trump'ın Wall Street, Soros, Blackwater, CFR ve Rothschild Bağlantıları" başlıklı çeviriyi kanıt serisinin bir parçası olarak okuyunuz. 20.10.2018, Seçkin Deniz)
Seçkin Deniz, 16.08.2018




ABD Başkanı Barack Obama: "Trump Temel ABD dış politikasını koruyacaktır." 
14 Kasım 2016, The Washington Times

Giriş

ABD Başkanlarının ABD'nin iç ve dış politikalarının sürekliliğinde çok fazla etkili olamadıkları neredeyse somut bir olgu. Son ABD başkanı Trump'ın 2016'da seçilmesi ABD seçmen profilinde oluşan kaymaya işaret etmekte, Liberal-Kapitalist-Sağcı özgeçmişi olan Demokrat Parti'nin Amerikan Solu'nun yeni evi olduğunu, Amerikan Sağı'nın da özgürlükçü köleliğe karşı ve eski solcu, yeni muhafazakâr Cumhuriyetçi Parti'de kümelendiğini görmemizi sağlamaktadır.  


"Başkan Olarak Donald Trump ve Amerika Birleşik Devletleri Gerçeği" başlıklı analiz, Sonsuz Ark'ta çevirilerini yayınladığımız, ABD kaynaklı 28 analizden elde edilen sonuçlar değerlendirilerek hazırlanmıştır.

3 Nisan 2018 Salı

SA5892/SD938: İnsan Aklının İmtiyazlı Sınıfların Baskısı Altındaki İmkânı; Fıtrat ve Kur'an

"Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, akletmeyen (düşünmeyen) sağırlar ve dilsizlerdir." (Enfâl 22)

 

Giriş

İslam, akla hitap eden ve akletmenin önemini sürekli vurgulayan bir kitaba, Kur'an'a sahiptir; doğal olarak bu kitap kendisini okuyanı muhatap almakta ve onu düşünmeye davet etmektedir. Kitabın okuyanı, kitabın bildirdiği bilgiye sahip olarak bilen, yâni âlim olur; fakat bilmek yetmemektedir, okuyan, o bilgiyi öğrenen, öğrendiği bilgi ile düşünmek ve hayatını devam ettirmek gibi bir sorumluluğa da sahiptir. 

İnsan ömrü süresince sınanan bir varlık olarak, apaçık düşmanı olan şeytanın tacizlerine, tahriklerine tazyif girişimlerine açık olduğu içindir ki Kur'an'ı okumaya, bilgisini sağlamlaştırmaya, düşüncelerini geliştirmeye mahkûmdur. Dolayısıyla ergenlik dönemine girmiş olan erkek veya kadın her insan, bir mükellef olarak Kur'an'ın birinci dereceden 'Oku!' emrinin de muhatabıdır, bu emir, gereğinin yapılması için başkasına devredilemez, okuma sonrası yapılması gerekli olan düşünme fiili için başkasına vekâlet verilemez. O halde mükellef olan her insan, her müslüman, hangi ölçülerle yaşayacağını öğrenmek ve hangi ölçeklere göre ahirette yargılanacağını bilmek üzere Kur'an okumak ve kendi birikimi ve aklıyla onu yorumlamak hakkına da sahiptir.

13 Şubat 2018 Salı

SA5638/SD896: Sürdürülebilir Diplomasi ve Türkiye'nin Proaktif Dış Politikası

"Sürdürülebilir diplomasinin en büyük destekçisi iç politikada güç birliği, savaş gücü ve savaşlarda elde edilen başarıdır; savaş ve zafer yeni tanımlar yapma, yeni değişkenler üretme ve yerel ya da küresel herhangi bir değişkende söz söyleme hakkı kazandırır."


Türkiye, küresel ve bölgesel sorunların merkezinde olan bir coğrafyada binlerce yılın biriktirdiği çok ağır insanî yüklerle doğrudan karşı karşıya kaldığı yirmi birinci yüzyılın ilk on yılında elde ettiği tecrübeyi, ikinci on yıla -çok ağır iç ve dış saldırılar altında sarsılsa da- gittikçe güçlenerek ve birleşerek taşırken, üçüncü on yıla girişin temellerini de birbirinden zorlu iki on yılda elde ettiği özgüvenle ve cesaretle atıyor. 2018 başlarken uzaktan ve yakından görülen, tamamen 'temel atmaya odaklı' bir kararlılıkla ortaya konan şeylerin bileşimi Türkiye'nin iş hacminin genel tanımını yapıyor.

Türkiye, geleceğinin temellerini atarken, geçmiş iki yüz (ya da dört yüz) yıllık sönme-savunma-korunma odaklı dış politikasına tam tersi bir yön belirler ve 'proaktif dış politika merkezli yaklaşımlar' edinirken, muhatabı olan ülkelerle sorunlu olarak tanımlayabileceğim iki (dört) yüzyıllık diplomatik etkileşimin ruhunu, karakterini ve değişken çeşitliliğini aynı şekilde muhafaza mı edecek, yoksa yeni yüzyılın -ya da binyılın- koşullarına uygun, ancak gerçeklikten kopmayan sürdürülebilir yeni bir diplomatik ruh, karakter ve sınırları elde edilen güçle genişleyen-genişlemek zorunda olan- diplomatik değişkenler dünyasının çeşitliliğini mi arttıracak?

10 Nisan 2017 Pazartesi

SA4192/SD646: 16 Nisan Referandumu'nda Türkiye 'Yüksek Demokrasi Standardı'nı Oylayacak

Sonsuz Ark'ın Notu:
16 Nisan 2017 Türkiye'nin istikrarına hizmet edecek olan bir Anayasa Değişikliği Teklifi'nin halk tarafından onaylanacağı ya da reddedileceği bir tarihtir. Teklif, muhalefet olarak 'konumlanan' yapıların ve dış basının, küresel siyaset arenasının tüm çarpıtmalarına rağmen gayet açıktır. Türkiye'de hükümet sistemi değişecektir ve hükümet kurulamama olasılığı artık tarihe gömülecektir, Cumhurbaşkanı  mevcut anayasada yürütmenin sorumsuz başkanı iken, anayasa değişikliği ile sorumlu başkanı olacaktır. Sonsuz Ark olarak Anayasa Değişiklik Teklifi'ni ülkemizin yararını temel aldığımız için destekliyoruz.
Seçkin Deniz, 10.04.2017


Leuven Üniversitesinde siyaset bilimi dersleri veren Prof. Bart Maddens, Flamanca yayın yapan VRT kanalına bağlı De Redactie internet sitesi için, "Türkiye'deki gibi bir referandum Belçikalılara layık görülmüyor" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Darbe girişimi sonrası Türkiye'yi ziyaret ettiğini, ancak gördüklerinin 'mutlak bir totaliter atmosferin' zıttı olduğunu kaydeden Maddens, "Konuştuğum kişilerin çoğu, bana samimi bir demokrat gibi göründü. Gelecek hafta pazar günü yapılacak referandumda 'evet kampının' kazanması bana sürpriz olmaz." dedi.

'Evet'in kazanması durumunda Türkiye'nin diktatörlüğe döneceğine ilişkin iddialara değinen Maddens, meseleye medyada yer alanlardan daha incelikle bakmak gerektiğini ifade ederek, şunları yazdı:

12 Mart 2017 Pazar

SA4086/SD628: Avrupa'nın Değişmez Kodları ya da Türkler'in Avrupalı Olamayacağı Gerçeği

Aşağıdaki analiz tam olarak 10 yıl önce Fransa Devlet Başkanlığı seçimleri öncesinde Türkiye karşıtlığının iç siyasette oy kazanma aracı olarak kullanıldığı bir dönemdeki gerçek fotoğrafı yansıtmaktadır. 10 yıl sonra bugün tarihte eşi ve benzeri görülmemiş, diplomasi ya da herhangi bir diplomatik nezaket ya da müeyyideye uymayan bir hakaretle karşı karşıyadır Türkiye. Artık Avrupa neredeyse bileşeni tüm ülkeler tarafından bir seçim kazanma aracı olarak ırkçılığa ve İslam düşmanlığına prim veren radikal dar görüşlü politikacıların kontrolüne girmiş durumdadır. Le Pen sistemden dışlansa bile kızı ile birlikte, onlarca kopyası türemiştir. Hollanda polisi, 16 Nisan 2017 Referandum çalışmaları için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın, Almanya'dan kara yoluyla Rotterdam'a gideceğinin açıklanmasının ardından Rotterdam Başkonsolosluğu Rezidansı önündeki yolu trafiğe kapatmış, konvoydakilerin çoğunu sınır dışı etmiş ve Bakanı da konsolosluk binasından 30 metre önce kuşatma altına almıştır. 11 Mart 2017 Almanya ve ardından Hollanda için utanç verici bir gün olmuştur.
Seçkin Deniz 12.03.2017


Fransa Devlet Başkanlığı seçimleri ve bu seçimlerdeki aday ve aday ardılı kompozisyonları Avrupa'nın temel sorunlarından biri olan Türkiye ilgili sorulara verilen cevaplarla şekilleniyor. Ya da zaten şekillenmiş olan perspektiflerin, yargıların dışa vurumuna sahne oluyor. Gerçi adayların tamamına yakını Türkiye ve Avrupa içerikli zıt fikirlerden hiçbirini sesli olarak yansıtıyor değiller; aksine klasik Fransız ikiyüzlülüğünü yansıtıyorlar. Bir tek kişi hariç; ırkçı parti lideri Le Pen... O her zamanki sabit duruşuyla: "Türkleri ve Türkiye'yi seviyorum, ama Türkiye Avrupalı değil", demeye devam ediyor...

9 Mart 2017 Perşembe

SA4073/SD626: Türkiye, ABD'li Yardım Kuruluşu Mercy Corps'un Faaliyetlerini Neden Durdurdu?

Sonsuz Ark'ın Notu:
"Türkiye ABD'li yardım kuruluşu Mercy Corps'un faaliyetlerini durdurmuş. Batı medyası kara propaganda kaynıyor. 3 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yapan Türkiye'yi "Suriyelilere yardım eden kuruluşu kapattı" diye haber yapıyorlar. Washington Post'un haberinden anlaşıldığına göre Mercy Corps, bir insani yardım kuruluşu olmaktan çok daha fazlası. Mercy Corps'la ilgili sadece Sabah gazetesinden Ersin Ramoğlu'nun casusluk konusunu işlediği "Hatay’daki yabancı yardım örgütleri casus kaynıyor" başlıklı yazısı var. Mercy Corps'un kapatılma gerekçeleri ne ise acilen yerli ve yabancı basına açıklamayla duyurulmalıdır. Manipülasyona izin verilmemelidir."
09.03.2017



Türkiye'nin başında çok büyük belalar var; BMGK üyeleri ile birlikte Almanya, İsrail ve İran gibi ülkelerin Irak ve Suriye'de ürettiği kaos yıllar geçtikçe kronik bir hale geliyor; bu kaosu besleyen unsurlar sınır bölgelerinde her türlü insan unsuru ve lojistik destek faaliyetleri açısından Türkiye aleyhine artık tehdit boyutunu aşmış durumda. 

Türkiye sınırlarına duvar çekerek kaos olgusunun maddi adımlarını atıyordu ve dış politik sınırlılıklarla elini kolunu bağlayan yabancı STK'ların Suriyelilere 'yardım maskesi altında' Türkiye aleyhine çalışmalarını arttırdığı bir ortamda Türkiye'nin hiçbir şey yapmaması düşünülemezdi. Ve Türkiye 14 yardım kuruluşu içinde en etkili olan ABD'li International Medical Corps (IMC), IRC, İrlanda merkezli GOA, Hollanda'lı vakıf ve dernekler, Çocukların eğitimi için çalışan bir kuruluş olarak tanınan Save The Children International (SCI), yine ABD merkezli Catholic Relief Services (CRS), Mercy Corps ve diğerleri arasından Mercy Corps'un tüm izinlerini iptal etti.

7 Mart 2017 Salı

SA4065/SD625: Muhafazakârlık(*) mı Artıyor, Uzak Batı'nın Rantı mı Azalıyor?

"Muhafazakârlaşmak veya ılımlı İslam’ın yükselişine dair manipülasyonun, üç yüz yıldır zayıf düşürülerek sömürülen bir ülkenin gelişmesini; bölgesel ve küresel anlamda büyük bir güce dönüşmesini engellemekten başka bir amacı da yoktur."


Uluslararası bilinirlik düzeyi yüksek bazı batılı yayın unsurları (dergiler ve gazeteler), Türkiye'de muhafazkârlığın arttığına dair art arda anketler yayınlıyor ve bu anketlere bağlı olarak yorumlar yapıyor, Türkiye'nin geleceğine dair kehânet varyasyonları üretiyorlar. Aynı koşuyolunun yerli müdavimleri veya uzantıları da benzer sonuçlara ulaşmak için özel olarak üretilmiş sorularla dolu anketler yapılmasını sağlıyor ve bu anketlerin yönlendirilerek elde edilmiş sonuçlarına herkesten saklı bir yerde bakıyor, değerlendiriyor; bu verilere dayanarak diledikleri formatlarda yazılar ve yorumlar tezgâhlıyorlar. 

Bu tür çalışmalarla zihinlere 'Türkiye hızla muhafazakârlaşmaktadır' önermesi hızla enjekte ediliyor. Kuşkusuz bu önermenin inanılırlık katsayısı yükseltildikçe sonraki adımlar hesaplandığı üzere uygulamaya konmaktadır. Sonraki adım da,'Türkiye'nin muhafazakârlaşma hızının kontrol edilmesi ve muhtemel olumsuz gelişmelerin yönetilmesi adına bu hızın sıfırın altına düşürülmesi gerekliliği' şeklinde yönlendirmeler yapılacağı öngörüldüğü için de asparagas haber üretmek ve yayınlamakla 'görevli gazete ve televizyonlar' gündem oluşturma ve yönetme telaşıyla -üstelik bu telaşı saklamaya bile çalışmadan- profesyonel "habercilik" maskesi altında bu büyük manipülasyonu adım adım realize ediyorlar.

4 Mart 2017 Cumartesi

SA4051/SD620: Şeytani Aklın Psikolojik Manipülatörü; Alon Ben-Meir/Huffington Post

"Alon Ben-Meir'den Siyonistlerin küresel sömürü düzeninin sürmesi için Yahudiliği, WASPların ve Vatikan'ın Hıristiyanlığı nasıl istismar ettiğini anlatmasını beklemek, yaptığı bu manipülasyonu okuyan herkesin hakkıdır."



Aşağıdaki inanılmaz psikolojik manipülasyon(*) çalışmasını yapan ve bu çalışmasını Huffington Post'ta yayınlayan FETÖ destekçisi Alon Ben-Meir, düzenli olarak, daha fazla barış ve refah sağlamak ve İsrail, Arap ve Türk yetkililer arasındaki müzakereleri mümkün kılmak için Track II diplomasisine (Kişiler ya da gruplar arasında, bazen 'devlet dışı aktörler' olarak adlandırılan sivil toplum temsilcilerinin yürüttüğü, resmi olmayan ilişkiler ve faaliyetler) giren, İsrail-Suriye ve İsrail-Filistin görüşmelerine aktif olarak katılmış ve Arap Barış Girişimi'nin kararlı ve angaje bir savunucusu olarak popülarize olmuş, Ortadoğu politikaları ve meseleleri konusunda uzmanlaşmış yahudi kökenli bir Amerikalı. 

28 Şubat 2017 Salı

SA4029/SD615: Referandum(*) ve Cesaret - Azınlık İktidarına Son

“Yargı birilerinin arka bahçesi olmayacak!” 
Recep Tayyip Erdoğan, TC. Başbakanı, Kocaeli Mitingi, 18.08.2010


Türkiye'de Referandum, Demokratik Refleksler, Fotoğrafik Referandumlar, İlk Demokratik Referandumlar, Turgut Özal, Cesaret ve Yenilgi, Kayıp Yıllar, Toplumsal Başkaldırı, Eskimiş Siyasi Aktörlerin Tasfiyesi, Askerin Dize Gelişi, Statüko Sahibi CHP ve Referandum

Türkiye yeni bir halkoylamasına/ referanduma, oylamaya sunulan hukukî metinleri yeterince tartışamadan giriyor. Buna karşılık televizyonların sık sık yaptığı halk röportajlarına yansıyan durum ise daha farklı; iktidarın ürettiği hizmet yelpazesinden memnun olan kesim ile bu hizmetleri aldığı halde, salt hizip kaygısından, iktidar partisine karşı duyulan ideolojik karşıtlık hissinden güç bulan kesim arasında ciddî boyutlara ulaşan tartışmalar mevcut. Yapılacak oylama, hukukî metin üzerindeki tartışmalardan beslenmediği için neredeyse İktidar Partisi’nin güven oylamasına dönüşmüş durumda.

Seçkin Deniz Twitter Akışı