30 Eylül 2014 Salı

SA913/ KY5-PT27: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Tasavvuf'un Doğuşu ve Gelişimi

بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

TASAVVUF’UN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ: [1]

İslâm mistizmi de denilen tasavvuf, manevî terbiye, nefsi tezkiye olarak tanımlanır. Ortaya çıkışında ve gelişmesinde bir takım siyasi ve sosyal olayların amil olduğu muhakkaktır. Şöyle ki, ne Hz. Peygamber (s.a.v.) devrinde, ne de onu takip eden asırda tasavvuf cereyanı bulunmadığı gibi, tasavvuf terimine de rastlanmamaktadır. Bu devirlerde kaynağını Kur'an ve Sünnet'ten alan ihlâs, züht ve takva esasına dayalı sade bir hayat vardır. Sistemli, tanım ve tasnifler olmadığı gibi, ilerde apayrı özellikler taşıyan gurupları oluşturacak hizipler de yoktur.

Öte yandan Emevî ve Abbasî halifeleri döneminde yapılan fetihler sonucu İslâm ülkesinin sınırlarının çok genişlediği bilinen bir vakıadır, Bu durum, toplumun sosyal seviyesini yükselttiği gibi beraberinde birtakım problemler de getirmiştir.

SA912/AS62: Didaktik/Psikal Faşizm'e Soru: Sen Hiç Fâkir Gördün mü, Psikiyatr Dr?

"Acaba G.W.Bush hiç çocukken kurban kesilmesine tanık oldu mu?" 
Alper Selçuk


Mübarek Kurban Bayramı’nın ikinci günü akşam; yemek yiyoruz. 9 Aralık 2008, 17:00 Haberlerini NTV’de izleyelim, dedik. Spiker, Kurban Kesimi ile ilgili ‘uzman’ görüşünü öğrenmek(!) ve öğretmek(!) amacıyla bir doktor bağladı ekrana; bir psikiyatrist. Psikiyatr doktor, uzmanlık görüşlerini yavaş yavaş serdetmeye başladı. Sekiz yaş altı çocukların ibadet kasıtlı kurban kesilmesini anlayamayacağından dem vurdu ve sâdede geldi, ‘Hayvan katliâmı’na tanıklık eden çocuk ve travmalar, tırnak yemeler, hayvan sevgisinin oluşmaması ve daha nice kötü şeyler’ konulu uzun bir analiz yaptı. Kurban keserken çocuklarını bu ‘vahşet’ten uzak tutmayanların ödünü patlattı. 
***
Öd bu; patladığı zaman, meseleyi -çocuğun yaşına bakmadan -uzatır da uzatır; çocuk, genç olur, yetişkin olur ve bu tür travmalar yaşamaması için hep bu ‘vahşet’ten uzakta tutulmaya gayret ettirtir adama. “Kuzu gibi bir yetişkin yetiştiririz”, dedirtir; hayvan sevgisiyle dopdolu, travmatik hiçbir özelliği olmayan süper insan yetiştiririz sandırır. 

29 Eylül 2014 Pazartesi

SA911/SD177: "en büyük hezîmet" /05.09.2006/ 542. patika



...kafası karışık olanın ferdî/ictimâi ayar damarı bozuktur...
...cehâletin karıştırdığı kafada ise ayar damarı yok olmuştur; bu büyük zâiyâtın telâfisi de ilâhi rahmete muhtaçtır...
...adem'in evlâdı, cehâleti imbikle damıtıp özümseme işini, ilmi ve irfânı öğrenip sindirme işinden daha kolay ve üstelik şevkle yapar...
...cehâlet öylesine câziptir, ki; imbikten geçirilmiş cehâlette büyük bir müjde olduğunu sanan insanoğlu, büyük bir iştiyâk ile cehldaşlarıyla ittifaka girer...
...mamafih ilimde ittifâk etmemek de bâriz bir alışkanlıktır ve aynı cehâlete birazcık benzer...
...bir de...
...körlük vasfı vardır...
...ilme ve irfâna dayanan aklın, irâdeye istinâden nefsin ve iblis'in ellerine düşmüşlükte yaşadığı perişanlık...

28 Eylül 2014 Pazar

SA910/KY1-CÇ77: Bir Adam ve Bir Sabah

 dudaklarında baş kaldıran/ çürük diş izleri kendi dişlerinin
kovulacak ne çok şey vardı bu sabah/ diye düşündü bir sabah bir adam 

kimi 
unutulmuş bir köpek leşinde gömülü
kimi 
bir ağacın böğrüne saplı kıymık gibi
duruyordu irin bağlı gözbebeklerinde
_______

uyandı bir sabah bir adam
dilinde ağırlıkları dünyanın
benliğinin en kuytu köşesinde
başıboş çıplak sözcükler
kösnül yabanıl ve ürkek
ve korkak hatta
kayda geçirilmemiş işaretlerin
zarafet derslerine çağrılı
yerçekimi bilgisinden yoksun

27 Eylül 2014 Cumartesi

SA909/SD176: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 34 (11-15 Ocak 2012)

“Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)

11-15 Ocak 2012 (386 Tweet)

15 Ocak 2012
12749. Gideceğim işte yine gece... yapayalnız bırakacağım seni... ben olmayacağım sen uyanıkken yanında...

15 Ocak 2012
12748. Eğer dürüst olsaydık, burada, teknolojinin olduğu yerde olmazdık...

15 Ocak 2012
12747. Biz aslında, naturel, organik kaygılı ve dahi minnetsiz duranlar; dürüst adamlar değiliz... sadece ikircikli, kin dolu adamlarız...

15 Ocak 2012
12746. Fukaralığı tatmayanlar, teknoloji ile ontolojik doğallık arasında uyumsuzluk görmezler...

SA908/FT30: Büşrâ: Lâhikâ1, Bilgi Destek Planı, Faaliyet Sıra No: 7

“Takva, Büşra gibi filmler kavanozu dıştan yalıyor.” 
Mesut Uçakan, Yönetmen


Subliminal mesaj: “Yalnızlığını ne kadar gizleyebilirsin?”

Film, asimetrik bir psikolojik harekât operasyonu. Bu sebeple filmi kendi ruhuna uygun bir atmosferde analiz etmek zorundayız. Teorilerin legal- illegal olmak gibi yasal zorunlulukları yok. Filmin geliştirdiği teorilere karşılık, bir teori geliştirmek hiç de zor değil; bu film TSK’nın köşe noktalarına çöreklenmiş faşist bir zihniyetin ürünü.

Başörtülü genç kızları ve kadınları etkin toplumsal katmanlardan uzaklaştıran, yıllarca kamusal alan tanımı yaparak bu hayalî alanının sınırlarını her gün biraz daha genişletip hedef kitleyi dar alanlarda kıstırıp yalnızlaştıran ideolojik faşizmin, bu yalnızlığı kişisel bir suç/tercih olarak başörtülü insanlara dayattığı son cümlesi, son sorusu: “Yalnızlığını ne kadar gizleyebilirsin?”

26 Eylül 2014 Cuma

SA907/ KY6-SK26: Kutuplaşma Sınıfta Değil, Gazetelerde...

“Kutuplaşma Sınıfta” diye manşet atıyor Cumhuriyet... Kutuplaşma neden türbana yükleniyor? Açık başa yüklenmiyor mesela... Kimse bugüne dek 'Birilerinin başı açık, bu kutuplaşma yaratıyor, herkes açsın!' dedi mi?”

“Beşinci Sınıf’tan sonra ortaokulda türban serbestliği ile çocuğa cinsellik fark ettiriliyor” diyenler var.... Bu çocuklar zaten kız çocuk-erkek çocuk ayrımının farkında. Dolayısı ile bu iddia çok abartılı. Ortaokul öğrencilerinde türbanın serbest bırakılması, İmam-Hatip Ortaokulları’na talebi de azaltabilir. Zira bu okullara giden çoğu insan başörtüsü bu okullarda serbest olduğu için, çocuğu için zorunlu olarak seçim yapıyordu.

Başörtüsü serbestliği dayatma değil, özgürlük getiriyor. Bütün ortaokul öğrencilerine başörtü zorunluluğu koymak neyse, eğitim için baş açma zorunluluğu da odur. İnsanların küçük yaşta bir kimliğe eğilimli yetiştirilmeleri ailelerin seçimi.

SA906/TG56: David Pollock’un Üstün Irk Hastalığı/ Abbas ve 26 Eylül BM Konuşması

Bir İsrailli bir Filistinliyi -çocuk veya yaşlı fark etmez- özgürce öldürebilir ve bu onun için sadece güvenlik sorunudur. Ancak bir Filistin'li işgal edilmiş ülkesinde özgürlük için taş atarsa bir terörist olarak öldürülmekten kurtulamaz. Bir Filistinli yani Bir Mahmud Abbas sadece ve yalnızca İsrail'in siyonist ideallerine hizmet ederse veya onları hoşnut ederse itibar elde edebilir, aksi halde Hamas gibi  terörist ya da Arafat gibi ölü olur. Aşağıdaki analiz tipik siyonist paranoyalarından beslenen  aşağılayıcı içeriği ve ahlak dışı bakış açısı nedeniyle yayınlanmaktadır.

Seçkin Deniz, 26.09.2014, Sonsuz Ark


Abbas BM’de: Bir Dinleyici Kılavuzu/ Abbas at the UN: A Listener's Guide/ David Pollock

Cuma günü gerçekleşecek olan konuşma, kapıyı diplomatik girişimler için açık tutar ve İsrail’in meşruiyetini ortadan kaldırmaktan ve hukuki süreçle İsrail’i tehdit etmekten kaçınırsa barış çabalarına yönelik bir zemin hazırlayabilir.

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas 26 Eylül tarihinde New York’ta BM Genel Kuruluna hitap edecek. Geçen sene gerçekleştirdiği bir önceki konuşmasından beri özellikle de şu birkaç ay içerisinde, İsrail-Filistin ilişkilerinde ve daha geniş ölçekte Orta Doğu bölgesinde pek çok şey değişti: İsrail ile barış görüşmeleri başarısız oldu, Fetih ve Hamas arasında uzlaşmaya yönelik bir anlaşma imzalandı, Gazze’de bir çatışma yaşandı ve çok yakın zamanda da “İslam Devleti” veya IŞİD kaynaklı vahim bir tehdit ortaya çıktı.

SA905/KY7-NY12: Benim İçin ‘Sonsuz Ark’

“O hayata bağlanmanıza sebep olacak olan o küçük kıvılcımları gönderir dünyanıza… İşte bu noktada “Sonsuz Ark”  benim için tam da böyle bir şey olmuştu.”

Hani bazı anlar vardır  ya keskin virajlarınız gibidir onlar, alamazsınız o virajları... hani dibi görünmeyen uçurumdan ruhunuzun bir kuş misali alçalışa geçtiği ve artık hayatta yapacak hiçbir şeyin kalmadığını düşündüğünüz anlardır öylesi anlar… her şey bitmiştir sanki… ne ileriye bakabilir, ne bugünü yaşayabilirsiniz… artık  bir ölünün ki gibidir tüm duygularınız
.
Tutunacak bir idealiniz de kalmamıştır üstelik… her şeyi denemişsiniz, ama dünyevî bakış açısıyla sanki hep kaybetmişsinizdir... o an ne yapacağınızı bilmez haldesinizdir… duygularınız uyuşmuştur… Ama siz bittiğinizi düşünseniz de, O, "RAHMAN" ve "RAHİM" olan bırakmaz sizi…

Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

DUYURU

Sonsuz Ark

Sonsuz Ark yayınları özgün ve emek ürünü olan yayınlardır ve ve bu yayınlar Hakikat adına bir düşünce mekaniği oluşturmak gibi 'değerli bir amaca' matuf olduklarından, herhangi bir ideolojik ya da bireysel çıkar amacıyla kısmen ya da tamamen alıntılanarak kullanılamazlar... Kısmen yapılacak alıntılar link verilerek yayınlanabilir; ancak bu tür yayın perspektiflerinde Sonsuz Ark yayınlarının bulundukları ortamla perspektif örtüşmesi gerekmektedir. 

Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark'ın amacına ve manifestosuna uymayan sitelerde veya bloglarda kısmen veya tamamen yayınlanamazlar. 

25 Eylül 2014 Perşembe

SA904/TG55: İran Liderlik Dönüşümüne Hazırlanıyor

CIA’in gölge-sivil yüzü Stratfor’un yayınladığı bu analizin en çarpıcı iki cümlesi şudur: 
"Humeyni aynı zamanda 1979’da şahın devrilmesiyle ortaya çıkan hareketin başında uzun süre kalarak sağlam politik bir ehliyete de sahip olmuş eşsiz bir liderdi."
Hamaney, ruhani lider rolünü üstlenmeden önce Ayetullah statüsüne göre daha az öneme sahip bir dini figür olmasına rağmen o zamandan beri üstün bir politik zekâ örneği sergilemektedir.” 
İran-ABD işbirliğinin 1979 devrimi(!)nden sonra da hiç kesilmediğini gösteren bu iki cümle Stratfor’un ‘Ruhani Lider’li İran Velayet Sistemi’nin sağlığı ile ilgilenmesini yeterince izah etmektedir. ABD’lilerin 'Eşsiz Bir Lider" dedikleri Humeyni ve ‘Üstün Politik Zeka’ atfettikleri Hamaney, ABD’nin Şer Ekseni ülkeler arasında sayılan İran’ın iki lideriydi.

Seçkin Deniz, 25.09.2014, Sonsuz Ark


Özet

Ruhani Lider Ayetullah Ali Hamaney’i hastanede ziyaret eden üst düzey yetkililerin ve tanınmış yabancı erkânın fotoğraf ve videoları İran tarafından yayınlanıyor olmasına rağmen İslam Cumhuriyeti’nin en güçlü noktasında bulunan Hamaney’in sağlık durumu belirsizliğini koruyor. Prostat ameliyatı olarak tanımlanan sürecin, alışılmışın dışında bir şekilde gerçekleştirilen halkla ilişkiler yönetimi, Tahran’ın halkı ve dünyayı üçüncü bir ruhani lider dönüşümü [1] için hazırlıyor olabileceğini ortaya koymaktadır. İran’ın içinde bulunduğu atmosferi normal olarak gösterme çabaları, İran politik sisteminde yer alan aktörlerin, İslam Cumhuriyeti’nin jeopolitik bir dönüm noktasına ulaşmışken bir güç boşluğu oluşacağı yönündeki endişelerini örtüyor.

24 Eylül 2014 Çarşamba

SA903/KY9-NK30: Korku ve Ümit...

“Yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyorsanız eğer kendinizi mutlu hissedin derim, aksi o kadar güç ki…”


Bu yazıları okumaya başlayanlar içerisinde mucize bir iyileşme hikâyesi bekleyenler olabileceği geldi şimdi aklıma. Ama öyle bir şey yok! Yani burada her şey muhteşem ya da her şey berbat hikâyesi yok. Hâlâ devam eden bir süreçten bahsediyorum ve kendimi hâlâ çok iyi ve kötü hissettiğim zamanlar oluyor.

Hastalığım teşhis edildiği günden bugüne dek hiç değişmeyen tek durum, uyumak için yastığa başımı koyduğumda dehşetli bir kalp sıkışıklığı ile aniden fırlayarak bir süre kendime gelememem. Bu durum hiç değişmiyor. Yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyorsanız eğer kendinizi mutlu hissedin derim, aksi o kadar güç ki…

23 Eylül 2014 Salı

SA902/TG54: ABD Suriye Muhaliflerini Nasıl Parçaladı?

Aşağıdaki analiz spesifik içeriği dolayısıyla yayınlanmaktadır. Analiz, ABD’nin Özgür Suriye Ordusu’nu uyguladığı belirsizlik stratejisi ile nasıl parçaladığını anlatırken, Suriye ve Irak’a bir laboratuar olarak bakıldığını ortaya koymakta ve IŞİD’e nasıl alan açtığını teknik bir dille gizlemektedir. 
Seçkin Deniz, 23.09.2014, Sonsuz Ark


Geçen hafta Kongre’de gerçekleşen oylama [1] Obama yönetimini İslam Devletine (önceki adı Irak ve Suriye İslam Devleti, ISIS) karşı yeni bir stratejinin parçası anlamında Suriye’de gerçekleştirilecek olan askeri operasyona bir adım daha yaklaştırdı. Suriye’deki güç boşluğunu önlemek için Amerika’nın çabuk ve kesin kararlar almadaki başarısızlığı ISIS’ın yükselişinde önemli bir faktördü. Bu tür eylemler çok önceden gerçekleştirilmeliydi.

 ABD’nin bunu gerçekleştirmesine yönelik isteksizliğinin asıl sebeplerinden birisi silahlı Suriye muhalefetinin bölünerek radikal bir hal almasıdır. Fakat Suriye’de eyleme geçme yönündeki bu endişeli durum yanlış bir şekilde, bölünme ve radikalleşmenin kaynağı olarak muhalefetin tanımlanmasına yol açmaktadır.

SA901/KY1-CÇ76: İsyan (Oyun)/ İkinci Perde - Sahne: 1

 
İKİNCİ PERDE
(Birinci perdedeki sahnenin aynı. Sağ tarafta beş sandalye. Yazar, Yönetmen, Figen ve Talat sandalyelerde oturmaktadır. Diğer oyuncular pencerenin karşısında endişeyle duruyorlar. Birinci İzleyici elinde tabanca sahnenin ortasında pencere tarafındaki oyunculara dönüktür. Yanında Anlatıcı, başı önüne eğik öylece durmaktadır.)

SAHNE BİR

Birinci İzleyici - Diğerleri

Birinci İzleyici- (Anlatıcı’ya) Şimdi arkadaş, bay anlatman adın her ne zıkkım ise, bütün gün kafamızı şişirdiniz durdunuz. Reklamlarda tanıtılan oyunla sizin oyun arasında mini minnacık bir benzerlik yok. Oyunun adı İsyan değil miydi?

(Sahnedeki bütün oyuncular şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar. Fısıldaşırlar.)

Birinci İzleyici- (Öfkeli) Kesin lan fısıldanmayı? (Oyuncular oldukları gibi kalırlar, Anlatıcı’ya) Dilini mi yuttun birader?

Anlatıcı- (Şaşkınlık ve korku ile) Şey.. şey yani?

SA900/ÇY4-DB15: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 14-15

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Kadın Askerlerin İtirafları- Women Soldiers’ Testimonies


İtiraf  14

İsim: *** | Rütbe: Baş Çavuş | Birim: Sınır Devriye  | Bölge: Seam  Bölgesi

Ayırma Duvarı’na yakın bir yerde devriye gezerken  Duvar inşaat firmasına ait bir araca taş atan bir grup küçük çocuğu hatırlıyorum. Bu taşların çoğu duvara çarpıp kalırdı, zaten doğru düzgün atamazlardı bile. Bir devriyeyle birlikte oraya  gitmiştik, komutanın aracı da geldi ve ben, “Tamam, plastik mermi kullanın” diye emir aldım. Tamam dedim, plastik mermi doldurdum. Tamam dedim bacakları hedef alalım. Tam karşılarında yere ateş etmek, çoğunlukla onlar için korkutucu oluyor. Doğal olarak ben de parçalara ayrılan plastik mermilerle ilgili hikayeler duymuştum ama hiç kullanmadım. Bu mühimmat,  birimlere içinde  üç kurşunla gelir.

Tampon.

Kesinlikle. Sınır Devriye onları daha çok acıtsın diye parçalıyor.

22 Eylül 2014 Pazartesi

SA899/KY15-BT3: “Peki Paşam, İstediğin Olsun!”

 Konuk yazarımız  Bahar Türker'e sabırlar ve babasına Allah'tan rahmet diliyoruz.
Sonsuz Ark 


19 Eylül, 08:11

Sabah 4:00 'de Babacığımın bütün acıları dindi, geride bana bıraktığı ciğer acısıyla yanıyorum şimdi gün aymadı, aymaz bugün...

20 Eylül, 08:01

"Ölürsem beni memleketime (Adana’ya) götürün, sakın buralarda bırakmayın!" diye vasiyet etmişti babacım... Peki paşam, istediğin olsun.

21 Eylül, 18:05

Beni kötü rüyalardan uyandıran, sevdiğim ilk adam... Bir bilsen seni nasıl özledim.

21 Eylül 2014 Pazar

SA898/SD175: "söz takası ve çatışmaların kaynağı" /08.09.2006/ 543. patika

...sözlerin takasındaki tıknazlık yer, bitirir insanoğlunu...
...sözlerden fikirler üremez...
...takası yapılan sözler hep aynıdır...
...ve bu takas, gönüllülük esası üzerine kurulu değildir...
...hükmetmeyi, eğmeyi, bükmeyi ve değiştirmeyi hedefleyen etki amaçlı ve tek yönlü bir takastır, bu...
...ve her tek yönlü söz takası, karşıt bir takas gâyesi oluşturur...
...değiştirmek isteyen, değiştirmek istediğinin kendisini değiştirmekten vazgeçirme ve farklı yönlerden eleştirmek kaygısıyla ortaya çıkan karşıtlığa dair sözlerinin takasına mahkum olur...
...karşıtlık, bazen sessizlikle, bazen de sert söz takaslarıyla vâki olur; insanlar buna 'çatışma', diyorlar...

20 Eylül 2014 Cumartesi

SA897/ KY5-PT26: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Giriş

بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

GİRİŞ

Tasavvuf: «Bireysel dincilik.» Sözde Allah'ın bizzat kendisini doğrudan tanımayı ve O'nunla bütünleşmeyi öğreten mistik doktrin. «Ruh terbiye­siyle manevî hiyerarşide duygusal ve sezgisel süreçleri kul­lanarak iler­leme.» [1]

Tasavvuf; esas itibariyle “Allah'ın, her şeyin öz kaynağı olduğunu”[2] sa­vunan spritüel ve spekülatif bir düşüncedir. Dolayısıyla tasavvufa göre kâinatta ne varsa her şey (hâşâ!) onun bir parçasıdır.[3]  Tasavvufun temel taşı bu­dur.

Tasavufun farklı tanımlamalardan bazıları

Maruf Kerhî'ye (ö. 200/815) göre, "Tasavvuf, gerçekleri almak, halkın elinde bulunandan umut kesip yüz çevirmektir".


Seriyü's-Sakatî'ye (ö. 251/865) göre, "Tasavvuf, güzel ahlaktır".

Cüneyd Bağdadî (ö. 298/910)'nin tanımı şöyledir: "Tasavvuf, Allah'ın seni senden öldürmesi ve seni kendisiyle diriltmesidir".

SA896/FT29: Mızrak Çuvalı Her Zaman Deler; Adalet Peşinde- Law Abiding Citizen-

“Biraz adalet hiç olmamasından iyidir…” 
Nick Rice, Savcı


Adı ve afişiyle sıradan, klasik bir Hollywood aksiyon filmi önyargısı doğuran film; şiddet, gerilim, suç değişkenlerini kullanmasına karşın tematik bir film; senarist psikolojik ve sosyolojik eleştirel bakışını Amerikan Adalet sistemi ve uygulayıcıları düzleminde konumlandırmış, filmin kışkırtıcı ses tonunun Amerikan yargı sisteminin anti-demokratik genlerini filme ve yapımcılarına karşı harekete geçirmemesi için yüksek ölçekli susturucular kullanmış.

Savcı Nick Rice’in kişisel başarı istatistiklerinin düşmemesi gibi küçük ölçekli kaygılarla sabote ettiği bir davanın kelebek etkisi ile birçok insanın ölümüne neden olmasını temel paradoks olarak kullanan Law Abiding Citizen, sistematik hukuk eleştirileri için yeni bir kapı açıyor olmasa da, insanlık tarihinde kangrene dönüşmüş olan adalet arayışının sürmesi adına, Uğur Yücel’in Ejder Kapanı kadar öğretici ve etkileyici.

19 Eylül 2014 Cuma

SA895/TG53: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2001-2004/3. Bölüm

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

 Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

Görevimde ilk hafta, kontrol noktasındayım, Filistin bölgesi ile sadece Yahudilere serbest olan cadde arasındaki pasajda ilk kez bulunuyorum. Bir tel örgüsünün arkasında bulunuyoruz, geçenleri durdurarak sıra halinde kimliklerini alıp kontrol ediyor ve sonra kimlikleri tel örgüden geri uzatarak geçişlerine izin veriyoruz.


Eğitimimizi beraber tamamlayarak göreve gönderildiğimiz biri vardı, (bir Filistinliye) şöyle bağırdı:”Wakif (ahbap)! Dur!” Adam ne denildiğini anlamayarak bir adım daha attı. Bir adım daha ve yeniden bağırdı; “Wakif”! Adam bunun üzerine korkudan donakaldı. Askerin ne söylediğini tam anlayamamıştı. Doğrusu gelen geçeni durdurmak kimsenin umursamadığı bir prosedürdü. 

SA894/KY1-CÇ75: Geçmişe Dair

çevresi işlenmiş mendiller için kullan at çağından önceki
inadına bir bekleyiş denebilir ya da umut ekimi


beynimin tam ortasında bir hüznün ölgün bakışları vardı
yalnızlığa sırnaşmış

-I-
köşegen ağızlarıyla kediler
yelkenlerini kemirirken gemilerin
mevsimleri bekliyordu insanlar
mevsimler
bir yağmurun beklendiği
bir de yağmurun beklenildiği
yalvaran
merhamet dileyen
yağmura uzanmanın hazzını yaşayan
belki şairlerdi yalan olan
belki yalana koşan şairlerdi
köşegen ağızlarıyla direnen
yalnızca gözbebekleriydi belki de
ufalanmış

18 Eylül 2014 Perşembe

SA893/YB21: Uzun-Uzak Okyanus Gecelerinden Sonra / Sınanmış Renkler 21

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

“İyiliği ve kötülüğü tanımlayan Allah’ı hatırlamak ve hatırlatmak için lazım değil miyiz birbirimize?” 

Okyanusların hep serin olduğunu düşünenlere hatırlatmak isterim; yanılıyorsunuz. O sonsuz yalnızlık hissinin her tarafınızı sardığı anlarda gökte eğer mevsimin coşarak getirdiği güneş varsa serinlik en çok özlediğiniz oluyor. İnsansız yalnızlığınızda doğanın kendi dengesi içinde size uzattığı ikramlar her zaman sizi hoşnut etmiyor. Dönsem mi diye düşünüyorum yine kıyılara… Serinlik size uğramış artık, diye duyuyorum.

İnsan insandan kaçışını iki sebebe borçlu; İnsan insandan bıkar ve kaçar uzaklara ya da insan insana daha iyi bakmak için kendini çeker alır insandan. Bu iki durum aynı değildir; ama bazen ikisi aynı anda vâki olabilir.  Uzaklara gitmek istemiştim üç buçuk ay önce. İnsanlar yormuştu beni.

SA892/TG52: IŞİD-ISIS İnfazlarının Arkasında Kim Var? SITE Nedir, Rita Katz Kimdir?

“ISIS sosyal medya hesabı, videoyu kısa bir süre içinde yayınlayacaklarını duyurdu, videoyu daha önceden ele geçiren sadece bizdik ve onları videoyu (daha önce) yayınlayarak alt ettik.”
Rita Katz
The Search for International Terrorist Entities Intelligence Group (SITE
[Uluslar arası Terörist Oluşumları Araştırma İstihbarat Grubu]

 Şüphesiz bu, kamuoyunu savaşa yönlendirme faaliyetlerine sıklıkla dâhil olan bir haber kuruluşundan beklenemeyecek bir şeydi ve aynı yönlendirme bir kez daha SITE yardımıyla gerçekleştirilmiş oluyordu. 

Ağustos ayının ortalarından beri büyük haber kuruluşları SITE İstihbarat Grubu tarafından internet üzerinde bulunduğu iddia edilen videoları naklediyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde aynı medya bu özel şirketin mahiyetini ve dağıttığı malzemenin orijinalliğini sorgulama gereği duymuyor.

The Search for International Terrorist Entities Intelligence Group (SITE) [Uluslar arası Terörist Oluşumları Araştırma İstihbarat Grubu] Rita Katz tarafından 2001 senesinde kurulmuştur. 2003 senesinde Katz, “Anonymous” müstear ismini kullanarak “Terörist Avcısı: Amerika’da Faaliyet Gösteren Köktendinci İslami Gruplar İçerisine Gizlice Sızan bir Kadının Hikâyesi” adını taşıyan bir kitap yazdı.

17 Eylül 2014 Çarşamba

SA891/KY9-NK29: Ufak-Tefek Sandığımız İşler

“Marketten çıkarken kapıyı kendisi açabilen insanlara dönüp bağırarak, şükretmelerini istemek gelmişti içimden, ama bu kadar derdin arasında bir de deli muamelesi görmek pek iyi olmayacaktı...”


Teşhis, ameliyat ve radyoterapi esnasında ve sonrasında yaşadıklarımı aklıma geldikçe yazmaya devam ediyorum.

Atila'nın ikinci biyopsimden sonra aldığı, büyük cepleri olan kot çantayı hiç yanımdan ayırmıyordum. Her dışarı çıkışımda yanımda biri olamayacağına göre ben de yeni taktikler geliştirmeliydim. Çanta sol omzuma asılı şekilde market alışverişie gidiyor, kasadan geçen malzemeleri sol elimle çantanın içine dolduruyor sonra da çantayı yine sol omzuma atarak çıkıyordum. Ancak bir süre sonra sol koluma da bir şeyler olmaya başlamıştı. Fazla ağırlık yapmadan sağ elimle de az malzeme taşımayı denediğim zamanlar da oldu; ama kolum hemen ödem yaptı.

16 Eylül 2014 Salı

SA890/ KY4-FM20: Bir Ressamla Röportaj - Seksenbirinci-

“Birileri geldi, gördü hatta burada dahi itiraf ettiler ki Michelangelo resim konusunda elime su dökemez. Biraz biraz Leonardo da Vinci yaklaşabilirmiş…”


Sevgili kâriler (aman işte) okuyucular, haber peşinde, röportaj peşinde koşmaktan yorgun argın masamda oturmuş idim ki, telefonumun bed sesi ile kendime geldim. Telefondaki sesin sahibinin içine düştüğü hayreti, şaşkınlığı, ürküntüyü anlatacak bir sözcük her hangi bir dilin lügatinde olduğuna ihtimal veremem. O sesin acipliği karşısında nefesim kesildi ayaklarımdan önce.

Sözünü ettiğim kişi çok yakın bir dostum –bir akıl hastanesinde doktordur kendisi- iş yerinden arıyordu. Bir ressam getirmişlerdi. Kendisini mutlaka görmem konuşmam gerektiğinden söz ediyor gibiydi. Kalktım gittim. Ve ressamla aşağıdaki görüşmeyi yaptım.

SA889/SD174: "çamur, tanrılık kompleksi ve hiddet" /08.09.2006/ 544. patika

...hiddetin kökeni hükmetme güdülerine dayanır...
...gerçi, insanoğlunun inada yaslanmış duran tüm duyguları, içindeki 'tanrılık kompleksi'nden kaynaklanmaktadır...
...Allah'ın çamura kendi ruhundan üflediği ve onu insana dönüştürdüğü gerçeği açık ve kesindir...
...yan etki olarak da, insanın içinde bir hükmetme güdüsünün olması doğaldır...
...ama doğal olmayan, insanın gerçekten her şeye hükmedeceğini düşünebilmesi...
...yaratılmışlardan yeni kombinasyonlar oluşturabiliyor olması, onun 'yaratma gücü'nün olduğu hâyâline kapılmasına neden oluyor...
...yaratamayacağını anlayınca, hükmedemediğini de fark ediyor ve hiddetleniyor...
...basit bir öykü bu...

15 Eylül 2014 Pazartesi

SA888/ KY5-PT25: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Önsöz-İçindekiler

بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 


ÖNSÖZ

Hamd Allah-u Teâlâya mahsustur. Allah’a hamd ederiz ve ondan yardım isteriz. O'ndan af diler ve nefislerimi­zin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden O'na sığınırız. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir. O'nun ortağı yok­tur. Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Onu kıya­metin önü sıra hak ile müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdi. 

Kim Allah'a ve elçisine tâbi olursa doğru yolu bulur. Kim de Allah'a ve Rasûlüne isyan eder­se, ancak kendi nefsine zarar verir. Allah'a asla zarar veremez. Muhakkak ki, sözün en doğrusu Allah'ın kitabıdır; yol gösterenlerin en ha­yırlısı da, Muhammed (s.a.v.)'dir. İşlerin en şerlisi sonradan dine sokulandır. Di­ne sonradan sokulan her şey bidattir ve her bidat da sapıklıktır.

14 Eylül 2014 Pazar

SA887/ÇY4-DB14: İsrail İstihbarat Askerleri’nin Netanyahu ve Ordu Komutanlarına Mektubu- (Tamamı)

Birim *8200’da görev yapmış 43 yedek askerin neden Filistin Toprakları’nda görev yapmayı reddettiğini açıklayan mektubu okuyun.

“Milyonlarca Filistinli 47 yıldır İsrail askeri egemenliği altında yaşıyor. Bu rejim, temel insani hakları reddediyor ve toprağın geniş alanlarına Yahudi yerleşimciler için, farklı hukuk ve yargı sistemleri ve kolluk kuvvetleri zoruyla el koyuyor.”

Sağdan sola: İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Moşe Ya'alon ve Genelkurmay Başkanı Benny Gantz son çatışmalar sırasında Gazze'deki haritalara bakarken. 
Fotoğraf: Ariel hermoni / İsrail Savunma Kuvvetleri / EPA

Başbakan, Sayın Binyamin Netanyahu,
GenelkurmayBaşkanı Benny Gantz,
Askeri İstihbarat Direktörü Tümgeneral Aviv Kochavi,
Birim 8200 Komutanı

Biz, Birim 8200 Gazileri, geçmiş ve şimdiki yedek askerler, Filistinlilere karşı eylemlere katılmayı ve İşgal Altındaki Topraklar üzerinde derinleşen askeri kontrol araçları olarak hizmet vermeye devam etmeyi reddettiğimizi beyan ediyoruz.

Genellikle asker istihbarat birimlerinin,  ahlaki ikilemlerden bağımsız ve yalnızca masum insanlara yönelik şiddetin azaltılması için katkıda bulunduğu düşünülür. Ancak, bizim askerlik servisimiz bize,  bu topraklar üzerindeki İstihbarat hizmetinin, İsrail'in askeri işgalinin ayrılmaz bir parçası olduğunu öğretti.

SA886/SD173: Türkiye, Ilımlı İslâm, Ağabey ve BOP; Örnek Koy-Yönlendir-Birleştir-Yönet

 "Türkiye kendi kimliğinde denenen dinsizliğe karşı, yine kendi kimliğinde denenecek olan din mecrâında ilerleyecektir; ancak asla bir kukla veya kuklaların bağlandığı bir değnek olmayacaktır..."



Son yıllarda Amerika'nın Türkiye için uygun bulduğu yeni bir kimlik ve kişilikten sık sık söz edilmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dedikleri büyük oyun tahtasında yeni almaşıklar oluşturmak için dev ülke ABD'nin başkanı ve ilgili bakanları bu hususta sık aralıklı beyanât vermekte, Türkiye'de uzun mücadeleler sonucunda sağlanmış Ilımlı İslam modelinin Ortadoğulu ülkeler (sadece Müslüman ülkeler, İsrail hariç) için bir baston kimlik vazifesi görmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Çünkü; yeni çıkarlar bu baston kimliğe sarındırılacak yeni uydu kişilikli Müslüman ülkeleri gerektirmektedir...


Eski diktatöryal/baskıcı rejimlerin eski yöneticileri, mevcut koşullanmalardan bunalmış durumdalar ve yeni ittifak şemsiyeleri altında Amerika'dan ve Avrupa'dan hızla uzaklaşmaktadırlar. Irak'ın işgali de yeni ittifaklar peşinde koşulmasından kaynaklanan tehditlere verilmiş en yıldırıcı cevaptır. Buna rağmen müslüman ülkelerde artık gözü açılmış civcivlerin sayısı, kamuoyu oluşturacak düzeye ulaşmıştır; yılacak göz sayısı da bununla ters orantılı olarak azalmıştır...

13 Eylül 2014 Cumartesi

SA885/TG51: Ebola Salgını: ABD Kaynaklı Bir Biyoterör Eylemi mi?

 “Batı Afrika’da daha önce asla bir Ebola salgını görülmemiştir.”

 Ebola

Bu makale Ebola salgını hakkında bize yalan söylendiğine inanmamız için çeşitli sebepler sunmaktadır. Makalenin içeriğindeki açıklamalar Ebola salgınının ABD bağlantılı bir biyoterör eylemi olduğunu ortaya koymaktadır. 

ABD’nin Batılı ana akım medyası aracılığıyla ısrarla savunduğu yalanlardan biri de, hiçbir saygın uzman tarafından Ebola virüsünün hava yoluyla taşındığına inanılmadığı görüşüdür. Bu mesele hakkında Kanada Halk Sağlığı Kurumu tarafından verilen beyanat(1) şöyledir:

“Enfeksiyon, laboratuar ortamında küçük parçacıklı aeresollar aracılığıyla primatlar üzerinde denenmiş ve kesin olarak gösterilmemiş olsa da, hava yoluyla insanlar arasında hastalığın yayılabileceğine dair ciddi şüpheler ortaya çıkmıştır. Hastalığın bu şekilde iletiminin ne kadar önemli olduğu açık değildir. Kötü hijyenik koşullar virüsün yayılımına yardımcı olabilir.”

12 Eylül 2014 Cuma

SA884/FT28: Ortaya Karışık Misyoner Bir Film: Tanrı’nın Kitabı -The Book of Eli-

"Batılılar geldiklerinde ellerinde incil vardı, bizim elimizde topraklarımız… Bize gözlerimizi kapayarak dua etmemizi söylediler... Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde incil, onların ellerinde ise topraklarımız vardı." 
Jomo Kenyatta, Kenya'nın İlk Devlet Başkanı 
(Doğumda konulan adı Kamua Ngengi, Hıristiyanlaştırılarak John Peter adı verildi, Adını Johnstone Kamau olarak değiştirdi)


Tam 30 kış, yani yıl, güneşten kavrulmuş Amerika’nın doğusundan batısına kadar yürüyen bir misyonerin öyküsünü anlatıyor film. Misyon; yaşanan savaş sonrası ozon deliğinin genişlemesi sonucu Güneş ışınlarının yakıcı, kavurucu yok edici etkisinin, yerkürede yeşil hiçbir şey bırakmadığı bir varsayım zamanında, her nüshası yok edilmiş İncillerden kalan tek nüsha’nın, kör alfabesiyle yazılmış Kral James İncili’nin, batıdaki yeniden başlama adasına götürülmesi.

Sinema dünyasından sessizce geçip gitmiş olması, yozlaşmış, paylaşmaktan ve şükretmekten uzak Amerikan toplumuna Hıristiyan değerlerinin hatırlatılması görevini üstlenen filmin, bu anlamda çok da başarılı olmadığını gösteriyor.

11 Eylül 2014 Perşembe

SA883/AŞ51: Şaşkınların Tarihi Yazılmaya Devam Ediyor

“Bağıran, çağıran ve entrika üretenlerle, susan, düşünen ve işlerine saygı duyarak alın terlerinin karşılığını isteyen insanlar bir arada yaşamaya da devam edecekler.”


Tepesi sislerle dolu bir dağın yamacında, merasındaki toprak damlı evinde akşamları internete girip Türkiye’yi ve Dünya’yı okuyan bir çoban gibi ya da yer küre istasyonunda kısa bir süre konaklayan bir misafir gibi bakıyorum her şeye. Akşama dek meranın minik tepecikleri, vadileri arasında koşuşturan keçilerinin, koyunlarının ardında yorgun düşüp, alın terini kenarları işlenmiş mendille silen çobanın gönül rahatlığı ile Türkiye ve Dünya siyasetini izliyorum. Şaşırdığımı söyleyemem.

Şaşırmıyorum, çünkü; insan aynı, hiç değişmiyor. İşinde-gücünde olan insanlar ve işi gücü insandan, insanın emeğinden çalmak olan piyasa maymunu insanlar tarih boyunca hep var oldu; şimdi de durum değişmiyor, gelecekte de değişecek gibi görünmüyor. Bağıran, çağıran ve entrika üretenlerle, susan, düşünen ve işlerine saygı duyarak alın terlerinin karşılığını isteyen insanlar bir arada yaşıyorlar.

SA882/ÇY5-DÇ6: Cin Ali’nin Çizdiği Rezidanslı Kuleler

“İlk önce kibrit kutusundan çizdiği evdekiler fırladı sokaklara… Peşinden, ilk çizdiği kuledeki Dayısı ve akrabaları…”


Müfredat kitapları herkes resim çizemez diyordu o yıllarda. Ya da herkesin güzel resim yapamayacağını düşünüyor olmalılardı. Özgürce, serbestçe, diledikleri renklerde…

Kendi çizimi de iyi değildi zaten. Ama boyaları çok severdi. Öğretmen, ilk resim dersinde kolaylık olsun diye resim çizemeyenlere, “Cin Ali çizebilirsiniz!” demişti. Herkes de onu çizmeye başlamıştı. Elbette bir bildiği vardır diye düşünmüştü.

Resim kâğıdını evde unuttuysa da kareli kâğıt dağıtırdı öğretmeni derslerde. Cin Ali’yi icat etmişlerdi. Kolaydı. Basitti. Dümdüzdü…

10 Eylül 2014 Çarşamba

SA881/KY1-CÇ74: “Dikkat Araç Çıkabilir” İbaresine Dolaylı Bir Gönderme

 
güzel şiirler yazardınız aşk üzerine
ve okumaya başlamazdan önce derdiniz ki
müstehcen giysiler giydirip
podyum açlığını gideriyorum kelimelerin
biz anlamazdık ve hatta kovardınız şiir dinletilerinden
oysa tek alkışçınızdık biz
alaya alındığınızın tek tanığı
gerekçeniz üzerinde ne denli yorulduğumuzu bilemezsiniz
bilemezdiniz bir kadının üzerinden ipek giysilerini kaydıran
kelimeler üzerine tutuştuğumuz bahisleri 

Seçkin Deniz Twitter Akışı