19 Eylül 2014 Cuma

SA895/TG53: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2001-2004/3. Bölüm

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

 Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

Görevimde ilk hafta, kontrol noktasındayım, Filistin bölgesi ile sadece Yahudilere serbest olan cadde arasındaki pasajda ilk kez bulunuyorum. Bir tel örgüsünün arkasında bulunuyoruz, geçenleri durdurarak sıra halinde kimliklerini alıp kontrol ediyor ve sonra kimlikleri tel örgüden geri uzatarak geçişlerine izin veriyoruz.


Eğitimimizi beraber tamamlayarak göreve gönderildiğimiz biri vardı, (bir Filistinliye) şöyle bağırdı:”Wakif (ahbap)! Dur!” Adam ne denildiğini anlamayarak bir adım daha attı. Bir adım daha ve yeniden bağırdı; “Wakif”! Adam bunun üzerine korkudan donakaldı. Askerin ne söylediğini tam anlayamamıştı. Doğrusu gelen geçeni durdurmak kimsenin umursamadığı bir prosedürdü. 

Asker, adama bağırmasından sonra attığı fazladan adımın suç olduğuna karar vermişti. Şöyle dedi: Bizim (emirlerimize) uymaları gerekir, bu yüzden tutuklanacak. Ben de ona şöyle dedim: “Dinle, sen ne yapıyorsun?” bana: “Hayır, hayır, benimle tartışma, en azından onların önünde. Asıl sen ne yapıyorsun, sana artık güvenmeyeceğim. Sen itimat edilecek biri değilsin” diye karşılık verdi.

Sonunda devriye komutanlarından biri geldi ve onunla konuştum. Ona: “Mesele nedir, onu ne kadar tutuklu tutmayı düşünüyorsunuz?” Bana şöyle cevap verdi: “Bak, ne istersen, canının istediğini (ona) yapabilirsin. Eğer onun davranışlarıyla ilgili bir problem hissedersen, yanlış bir şey, ne kadar önemsiz olursa olsun, onu istediğin kadar tutuklu olarak alıkoyabilirsin.”

Ve sonra olayı anladım. El-Halil’de bir haftadır bulunan biri, rütbesi ne olursa olsun, istediğini yapabilirdi. Başta bahsettiğim asker bir haftadır orada bulunuyordu, orada neler olup bittiğine dair bir fikri yoktu. Sadece bir haftadır oradaydı! Fakat isteyen herkes istediği şeyi yapabiliyordu, kurallar yokmuş gibi, her şeye izin vardı.

***

El-Halil’den hatırladığım diğer bir garip şey de “dul kadın” adı verilen prosedürdü. Bu prosedürde bir Filistinli ailenin evi askerler tarafından ele geçirilir ve gözetleme noktası olarak kullanılır. Bu bir teröriste veya onun gibi bir şeyin ailesine ait bir ev değil, sadece iyi gözlem noktası oluşturulabilecek bir evdir. Askerler aileyi evden dışarı çıkararak oraya el koyar. Şimdi, ben bu “dul kadın” operasyonuna katıldığım zaman…

Ordu ne kadar süreden beridir oradaydı? 

Uzun bir süreden beri, bilmiyorum, orada aylarca kaldık, eminim eve bizim oraya gelmemizden önce el koyulmuştu, daha uzun bir süre de devam etti. Sadece o evde yaşayanlar değil ayrıca alt kattakiler de oradan çıkarılır, kontrol noktasının güvenliği ve orduya temiz bir alan sağlamak için.

Yani ailenin evden çıkarılmasının üzerinden iki yıl geçti?

Evet, doğru, bu kavramsal olarak çılgınca bir şey, birinin evindesiniz, binanın merdivenlerinden yukarı çıkıyorsunuz, her taraf pislik içinde, merdivenlerde mermi kovanları ve cam kırıkları var böylece yukarı çıkan birisi olursa duyabiliyorsunuz. Ev, kimsenin içeride ne yapıldığını anlamaması için kamuflaj ağıyla kaplanmıştır. Birden kendinizi bir Filistin mahallesinde, bir ailenin evinde buluyorsunuz, bu tamamen gerçekdışı bir durum. Çünkü oradasınız, oturma odasında oturuyor ve birinin gelerek size saldırmasını beklerken etrafı dinliyorsunuz. 

Durum bu. Ve pencereden evlerine giden insanları seyredebiliyorsunuz, Yahudi mezarlığı birkaç adım ötede. Bazen oralarda gezinen Arapları görüyorsunuz, bu hayatta gördüğüm en ilginç şeylerden biri. Evde aileden geriye kalan yiyecekler ve TV de vardı, fakat TV’yi açmamıza izin yoktu. Bu çok fazla olurdu ve onların elektriğini kullanmamız “kötü işgal” olarak değerlendirilirdi…  

*** 

Bir gün her zamanki sabah brifinginden dönüyorduk ki Yahudi bir yerleşimcinin küçük bir Arap çocuğunu arabayla ezdiğini duydum. Kızıl Haç’a ulaştırılana kadar çocuğa müdahale edilmesi gerekiyordu. El-Halil’de bunun için Yahudi yerleşimcilere ait iki ambulans bulunmaktaydı. Olay yerine vardığımızda ortada görünen fazla bir şey kalmamıştı. Sadece zavallı çocuğun bir tarafa fırlamış bisikleti, yerleşimcilerden arabada oluşan hasarı kontrol eden birkaç erişkin ve ekibiyle beraber bir diğer ambulans. Oradan ayrılırken tıbbi müdahale ekibinden birinin komutanıma şöyle dediğini duydum: “Şimdi kimse bizim bu hayvanlarla ilgilenmediğimizi söyleyemez.” Bunu, Yahudi yerleşimci tarafından ezilen 12 yaşındaki bir çocuk için söylüyordu.

***

Bizi Harsina’da bulunan tabur komutanlığı yakınına nöbet görevi için gönderirlerdi. Bir Cuma gecesi yedek birlik bir terörist grubuyla karşılaşmıştı, yedek birlik de Harsina’da bulunuyordu, iki teröristi etkisiz hale getirerek ikisini de öldürmüşlerdi. İki terörist öldürüldüğü için Cuma gecesi yenen yemek şüphesiz neşeli geçmişti. Bu olay haberlerde de yer almış ve medya tarafından halka övgüyle aktarılmıştı ve bütün üs neşe içinde zıplıyordu.

Yemeği bitirip oradan ayrılırken teröristlerin cesetlerini taşıyan bir ambulans geldi ve bu güzel yemeğin ardından görmüş olduğum görüntü şuydu; üç kişi teröristleri ayakta tutarak onlarla poz veriyordu. Bu görüntüyle şoke oldum ve görmemek için gözlerimi kapayarak yoluma devam ettim, şok olmakla birlikte kendimi teröristlerin cesetlerini görmüş gibi hissetmiyordum. Sanırım her gün böyle garip şeylerle karşılaşınca değer yargılarınız bozuluyor.

 Eğer düşmanınız Arap veya başka bir şey ise onu karşınızdaki bir insan olarak görmüyorsunuz, o bir düşmandır ve onu tarif eden kelime de budur; düşman. O bir köpek veya başka bir hayvan değildir, ona aşağılık bir şey olarak bakmazsınız ama sizin için anlamsız bir şeydir. O bir düşmandır ve eğer düşmansa onu öldüreceksiniz. Ve onu öldürdükten sonra ona yapabileceğiniz daha kötü bir şey olmadığını düşünürsünüz ama gözüken o ki daha kötüsü de vardır. 



<<Önceki                 Sonraki>>



Tamer Güner, 19.09.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri




Seçkin Deniz Twitter Akışı