23 Eylül 2014 Salı

SA902/TG54: ABD Suriye Muhaliflerini Nasıl Parçaladı?

Aşağıdaki analiz spesifik içeriği dolayısıyla yayınlanmaktadır. Analiz, ABD’nin Özgür Suriye Ordusu’nu uyguladığı belirsizlik stratejisi ile nasıl parçaladığını anlatırken, Suriye ve Irak’a bir laboratuar olarak bakıldığını ortaya koymakta ve IŞİD’e nasıl alan açtığını teknik bir dille gizlemektedir. 
Seçkin Deniz, 23.09.2014, Sonsuz Ark


Geçen hafta Kongre’de gerçekleşen oylama [1] Obama yönetimini İslam Devletine (önceki adı Irak ve Suriye İslam Devleti, ISIS) karşı yeni bir stratejinin parçası anlamında Suriye’de gerçekleştirilecek olan askeri operasyona bir adım daha yaklaştırdı. Suriye’deki güç boşluğunu önlemek için Amerika’nın çabuk ve kesin kararlar almadaki başarısızlığı ISIS’ın yükselişinde önemli bir faktördü. Bu tür eylemler çok önceden gerçekleştirilmeliydi.

 ABD’nin bunu gerçekleştirmesine yönelik isteksizliğinin asıl sebeplerinden birisi silahlı Suriye muhalefetinin bölünerek radikal bir hal almasıdır. Fakat Suriye’de eyleme geçme yönündeki bu endişeli durum yanlış bir şekilde, bölünme ve radikalleşmenin kaynağı olarak muhalefetin tanımlanmasına yol açmaktadır.

Aslında hâlihazırdaki kargaşanın sebebi, muhalefetin öz yapısı değil bizzat savaşın iç dinamikleridir. Suriye’deki silahlı gruplar arasındaki ittifaklar ve iç çatışmalar üzerine sürmekte olan bir araştırma projesi, muhalif askeri oluşumlar arası iç çatışmaların, Beşşar Esed’e karşı gerçekleştirilen mücadelenin çıkmaza girdiği veya kararsız bir durum aldığı zamanlarda nasıl yükselişe geçtiğini göstermektedir.


 Bu noktadaki sonuçlar iki yönlüdür. Suriye’deki parçalanma ve radikalleşme, silahlı muhalif grupların çoğalmasına zemin hazırlayan faktörler ve savunma yeteneklerini artırmak için tasarlanmış askeri destek eksikliği nedeniyle gerçekleşmektedir.

ABD’nin savaşın başlangıcından itibaren yürüttüğü Suriye politikasına karşı silahlı muhaliflerin karşı duruşu durumu açıklamaktadır: Muhaliflerin parçalanma ve radikalleşmesinde ABD tarafından takınılan kararsız tavır merkezi rol oynamıştır. Muhaliflere zamanında mali ve askeri destek sağlama ve rejime karşı muhaliflerin yeteneklerine yönelik niteliksel değişimler üretmek için askeri destek kullanımı anlamında, muhalif yanlısı devletlerin koordinasyonundaki birleşik başarısızlıklar da diğer özel olumsuz etkenlerdir. 

Bu tür nedensel bir hikâye, ISIS’in hızlı bir şekilde gerçekleştirdiği etkin askeri güç organizasyonu, uyguladığı barbarca şiddet ve Suriye’den Kuzey Irak’a yayılan bölgede sağlamış olduğu hâkimiyet konusunda farklı bir okuma sunmaktadır. ISIS’in yükselişi, Birleşik Devletlerin silahlı Suriye muhalefetini desteklememesi gerektiğini düşünenlerin en kötü korkularını onaylıyormuş gibi gözükse de durum bunun tam tersidir.

Kuşkuculara göre; Suriyeli ılımlı grupların sayısı hem azdır hem de bunlar birbirlerinden uzakta yer almaktadır; aşırı grupların organizasyonel ve askeri başarısı Suriye toplumunun gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Suriye’de açık ve doğal bir şekilde hâkim olan radikal İslam göz önüne alındığında, Suriye muhalefetini destekleme çabaları sadece ABD’nin menfaatlerini baltalayacaktır.

Suriye muhalefetinin gerçek doğasını anlama yönünde ortaya koyulan bu inatçı düşünce ve ABD’nin işbirliği yapacağı ılımlı kesimin belki de gerçekte hiçbir zaman olmadığı yönündeki şüpheci gürültünün [2] birleşimi, parçalanma ve radikalleşmeyi şekillendiren dört faktörün belirsizleşmesine yol açmakta ve bölgedeki Amerikan menfaatlerine karşı tehlike oluşturan, ISIS’ı ortaya çıkaran şartları oluşturmaktadır.

Bu faktörlerin ilki silahlı muhalefetin, otonom grupların serbest ve merkezden uzak ilişkilerle oluşumuna imkân sağlayan stratejik bir ortam içinde ortaya çıkmış olmasıdır. Başlangıçta Esed rejimi tarafında yer alan ekstrem askeri asimetrik bir durum, baskın ve hiyerarşik bir grubun muhalefeti hızlı bir şekilde yok etmesi anlamına gelecekti.

Parçalanma, muhalefetin yeteneksizliğine işaret etmekten ziyade, karşı karşıya olduğu meydan okumayı anlayarak buna hızlı bir şekilde uyum sağladığını göstermektedir.

İkinci faktör, bölgede yer alan bir dizi devletten ve özel şahıslardan [3] gelen ve koordineli olmayan finanstan kaynaklanan refahın, silahlı gruplar arasında bölünmeyi teşvik etmiş olması [4] ve mücadeleye birbirinden bağımsız olarak devam etmelerini sağlayacak imkânları sağlamış olmasıdır.

Muhalifler tarafından gerçekleştirilen saldırıları desteklemek amacıyla özel bağış toplayıcıları tarafından sık sık para toplanmaktadır. Muhalif komutanlar, kontrol noktalarına yönelik saldırılar ve bomba yüklü araçlarla yapılacak saldırılardan elde edilecek taktiksel sonuçları sağlamak amacıyla gerekli olan mali desteğin kademeli olarak gönderilmesini istemişlerdir.

Üçüncüsü, yabancı devletler ve özel bağışçılar kendi İslamcı gündemlerini sıklıkla masaya getirmektedir. İslami politik platformlar, silahlı muhalif grupların çoğu tarafından kullanılan semboller ve retorik, uygun destek kaynaklarını ortaya koymaktadır.

İslamcı gruplar, seküler veya ılımlı olarak isimlendirilen gruplarla karşılaştırıldığında daha güçlü organizasyonlar gerçekleştirmekte ve sürekli bir şekilde silah desteği ve mali destek sağlamaktadır. Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye, farklı çizgilere sahip olmakla birlikte buralardan gelen kaynaklar kuruduğu takdirde körfez ülkelerindeki özel şahıslara güvenmekte olan İslamcılara kaynak aktarmaktadır.

 ABD ve Avrupa ülkelerinden gelecek yardıma bel bağlayan seküler gruplar, bu desteğin az bir kısmının gerçekleşmesinin ardından ya ABD’den gelen yardımın ertelenmesine yol açan bir güvenlik soruşturmasına takılarak ya da sıklıkla ön cephede bulunan komutanlar yerine sürgünde bulunan liderler [5] ile temasta ısrarcı olan Batılı devletler sebebiyle zayıflamaktadır.  

Fert seviyesinde bakıldığında savaşçılar kaynakları iyi olan İslamcı grupları [6] tercih etmektedir. Bu yararlı unsurun muhalefetin İslamizasyonu için kullanılmasıyla, daha fazla seviyede Batılı askeri ve finansal destek hızlı bir şekilde sağlansaydı, radikal İslamcı grupların muhalifler içerisinde baskın bir pozisyon edinmeleri engellenebilirdi.

Dördüncü faktör, silahlı muhalefet Esed rejiminden kontrolü ele aldıkça ve ülkenin bazı alanlarında, özellikle kuzeyde, savunulabilir pozisyonlar elde ettikçe rejim, baskı yoluyla ve yaygın askeri tehditlerle gruplar arasında işbirliği sağlayan temel unsurları ortadan kaldırmıştır.

 Gruplar genellikle aynı yerel destek gruplarını kazanmaya çalışmış, bu politik yarışma sonuçta ancak silahlı mücadele ile çözebilecekleri bir noktaya gelmiştir. Ortaya çıkan iç çatışmalar İslamcı grupları daha fazla para ve bol silah elde etmeye yönlendirmiştir.

Mart 2013’te Rakka’yı Esed güçlerinden alan muhalif gruplar arasında gerçekleşen koalisyonun ardından el-Nusra Cephesi, daha zayıf olan el-Faruk Tugaylarına ait güçleri alandan sürmüştür. ISIS aynı prosedürü Ağustos 2013’te daha küçük bir grup olan Ahfad el-Resul’ü hedef alıp Rakka’da bulunan karargâhlarını ortadan kaldırarak ve onları bölgeden uzaklaştırarak tekrarlamıştır.
  
ABD’nin Suriye’de başarılı adımlar atması, uyumun sağlanması adına büyük bir katkı sağlayarak Suriye silahlı muhalefetinin radikalleşmesini engelleyebilirdi. ABD, geri adım atarak Suriye’deki grupların merkezi güçlerin üstesinden gelip gelemeyeceğine bakmak yerine, zamanında askeri ve finansal destek sağlamış ve bölgesel rakip güçlerden gelen ve aksi halde çelişen amaçlara hizmet edecek olan büyük miktardaki askeri ve mali yardımlara yönelik koordinasyon gerçekleştirmiş olsaydı parçalanmaya engel olabilirdi.

Koordineli ve büyük ölçekli bir yardım, fazla sayıdaki muhalif grubun kendi başına hareket etmesini sınırlayacaktı. Buna ilaveten özel yardımların sınırlandırılarak koordineli bir devlet desteğinin sağlanması, bu radikal güçlerin gözden düşmesini sağlamış olacaktı.

Son olarak, Suriye’deki savaş bazı bölgelerdeki yenişememe durumu ile karakterize olmuştur ki bu durum taraflara kısa süreli kazançlar ve kayıplar yaşatmaktadır. Amerikan hava saldırıları ile Suriye hava kuvvetleri oyun dışına sürülebilir ve karada rejimin topçu avantajı ortadan kaldırılarak muhalefete uzun vadeli bir saldırı imkânı sağlanabilirdi. Tamamen rejimle mücadeleye odaklanmış bir muhalefet, iç çatışma tuzağından kurtulmuş olur ve radikalleşmekten uzakta kalabilirdi.  
Neden burada birçok “yapabilirdi, edebilirdi” vurgusu kullanıldı?

Bu analiz, savaş içindeki parçalanma ve radikalleşme süreçlerinin doğru bir muhasebesinden ziyade, silahlı Suriye muhalefetinin Suriye’deki Amerikan duruşundan bağımsız olarak gelişim gösterdiği fikrine karşı konum almakta, tedbirli ve üzerinde düşünülmüş bir Amerikan politikasının zararlı ve istenmeyen sonuçlara sebep olmayacağı görüşünü savunmaktadır.  

Önümüzdeki günlerde, Başkan Obama’nın İslam Devleti ile alakalı yeni stratejisine dönük politik tartışmalar, herhangi bir nihai başarı veya başarısızlığın bizzat bu strateji sebebiyle ortaya çıktığı algısını oluşturacaktır. Eğer bu stratejinin başarılı olduğuna hükmedilirse bu yüzden geçen sene Suriye’de artarak gerçekleşen yıkımda Amerika’nın sorumluluğunu ve ISIS’ın büyüyerek bölgeyi tehdit eder hale gelmesinde etkili olan faktörleri anlayamayacağız. Ve eğer bu stratejinin başarısız olduğuna hükmedilirse o zaman da yanlış bir şekilde Orta Doğu’ya müdahil olmamanın en sağduyulu hareket olacağı sonucuna varacağız.

 Yani kısacası, tereddüt ve eylemsizlik özellikleri taşıyan bir politikanın tehlikelerini kavramakta başarısız olacağız. 

Yrd. Doç. Jonah Schulhofer-Wohl / 22 Eylül 2014, Virjinya Üniversitesi


Tamer Güner, 23.09.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri



Makalenin Orijinali:

REFERANSLAR







Seçkin Deniz Twitter Akışı