1 Şubat 2016 Pazartesi

SA2431/Sonsuz Ark-YD-26: Masonluk- Kabala-Tasavvuf'un Kökeni ya da Yahudiliğin, Hristiyanlığın ve İslam'ın Tahrif Tarihi

"Yeni Dünya Düzeni aslında kendilerini dünyanın efendisi gören bir avuç insanın dünyaya hükmetme ve yön verme düzenidir. Kendini hükümranlıklarının önünde engel teşkil eden her türlü din devlet ve organizasyonu tasfiye çalışmaları hızla sürmektedir."



Seçkin Deniz'in Notu:
Aşağıdaki analizi ve Kabala İncelemesi'ni okumadan önce "Özgürleşme; Kabala, Ruhbanlık ve Tasavvuf Prangalarından Kur'an'a Sığınarak Kurtulmak" başlığıyla Sonsuz Ark'ta yayınladığım kişisel analizimi okumanızı tavsiye ederim. 01.02.2016
***
Kabala sözcüğünün anlamı, "sözlü gelenek"tir. Yahudi inanç dünyasının tasavvufu, mistik ve bâtınî / ezoterik inanç koludur. Eski çağlardan gelen pagan bir öğretidir. Yahudi Tevrat kaynaklı olmasına rağmen, Hermetizm, Pisagorcu Orfik, Neoplatonizm ve Panteizm gibi ilk çağ Pagan Mısır, Babil ve Yunan kökenli bilgileri de içerir. Sezgiye dayalı bilgi edinme metotlarıyla (Aydınlanma yoluyla) inisiye olunarak Tanrısal bilgiye ulaşmayı esas kabul eder.

Tarihsel bir gelişme ile Yahudilik ve Tevrat'la sistematize bu pagan gelenek, daha sonra Hıristiyanlığın da Kabala'nın gelişmesinde Yahudilerin Babil Sürgünü esnasında doğu öğretilerinin de katkıları çok olmuştur.[1]

Kabala'nın yazıya dökülmesi, ancak Yahudi 2. mâbedin yıkılışından sonra Rabbi Schimeon Ben Jochai'nin oğlu Rabbi Elezar ile Rabbi Abba tarafından Rabbi Schimeon'un yazmaları derlenerek sonunda İspanya'da Kabalizm'in İhtişam kitabı ya da Işığın Kitabı Zohar ortaya çıkmış oldu.

Kabala'nın temeli, daha çok Hz. Musa'ya Tanrı tarafından aktarılan Tevrat'ın "yazılı olmayan özünü" kapsamasına rağmen Yahudilik'ten farkı; Yahudiliğin temel ilkesinin Musa'nın yasalarına uymak olmasına karşılık Kabala'nın Tanrı ile insan arasında doğrudan bir bağ kurmaya çalışan ezoterik bir sistem olmasıdır.[2]


kabala ile ilgili görsel sonucu

Kabala, belki de çok sert ve katı tutumları olan Yahudi Tanrı anlayışına ve Yahudi din anlayışındaki eksiklileri giderme ihtiyacından kaynaklanmış olabilir.

Tevrat'ın aslı olan ilk 5 kitapta dinin aslı olan, açıkça bir Şeytan anlayışı, ölümden sonra diriliş, hesap günü, cennet ve cehennem anlayışı yoktur. Kabala anlayışında Tanrı anlayışı panteisttir. Her bir varlık Tanrı'nın eseri olduğundan O'nun bir parçasıdır ve Tanrı'dan ayrı düşünülemez. Yani Tanrı, birdir; ama kâinattaki her şeyi kapsar. Dolayısıyla her şeyde Tanrı'yı görmek esastır.



kabala ile ilgili görsel sonucu

Yuhanna İncili'nde Hz. İsa'nın "Beni gören, Tanrı'yı görmüştür. Ben ve Baba biriz." demesiyle Hallâc-ı Mansur'un "Enel Hak" demesinin bir farkı yoktur ve bu, panteist anlayıştan kaynaklanır.

Ayrı görünen her şey, bir bütündür. Bütün varlıklarda öz aynıdır. Esas olan bir olmak, bire ulaşmak ve her şeyi bir şey görmektir. Benliği aşmak ve FENAFİLLAH'a ulaşarak bir de yok olmak...


Bütün bu öğretiler, bir noktadan sonra dikkat edilmezse TEVHİD'i zedelemektedir. Gerçi Kabala'da anlatılan Tanrı tek ve Tevrat'ta ismi geçen değildir. Ne Tevrat'taki Elohim'dir ne de Yahve'dir. Kabalacıların Tanrısı, "SONSUZ IŞIK Tanrısı" (AIN SOPH)  olduğu belirtilir ve bir de dişi Tanrı vardır. Dişi Tanrı'nın adı, "SHEKİNAH" olarak bilinir. Tevrat'ta ismi geçen iki tanrı ismi ELOHİM ve YAHVE, asıl Tanrı AIN SOPH'un iki tezâhürüdür.[3]


Buraya dikkat edilirse Hıristiyanlık'taki teslis anlayışının temeli fark edilir. Samimi Musa dininde olan Yahudiler de bu gerçekler üzerinde iyi düşünmeli, Tanrı'yla bir olmak, yani Fenafillah'a ulaşmak sıradan bir insanın işi değil. Bu bir sırdır, Tanrı'yı herkes anlayamaz. "İnsan-ı Kâmil" olmak gerekir. Bu anlayış, İslam Tasavvufu dâhil her dine sızdırılmıştır.




İslam Tasavvufundaki Vahdet-i Vücud anlayışının temeli, Kabala kaynaklıdır. Kabala'nın önemli gelişimi ve eserlerinin yazılması, Endülüs İspanyasıdır. İslam dünyasında Vahdet-i Vücud anlayışının kurucusu, ünlü İslam mutasavvıfı Muhiddin-i Arabi de Endülüs'te yaşamıştır.

"Kabala, ortaçağda Hıristiyan ve İslam mistizmine derinden sızmıştır" ifadesini kullanmamızın çok önemli bir anlamı vardır. Çünkü Kabalacı anlayışta diğer inançlara girip kendine benzetme, önemli bir taktiktir. Bu anlayıştaki birçok Kabalacı yahudi, Hıristiyan ve İslam Dini'ne sızmıştır. 


Hıristiyanlık'taki nümeroloji ve İslam'daki ebced hesaplamalarıyla kelimelerin sayı değerleriyle olaylar arasında bağlantı kurmak, yine Kabala'daki Gematria kökenlidir. Bütün bunların devamı çeşitli gizli ilimler ve büyü, hep Kabala'ya dayanır.


Tabii bu hareket bu kadar etkin olursa, bu işe Allah'ın karışmaması ve bazı uyarılar yapmaması düşünülemez. Babil hakkında ve özellikle kendileri için iyi bir büyücü üstad zannettikleri Hz. Süleyman hakkında yapılan ikazı Kabalacıların iyi okumasını tavsiye ederiz:


وَاتَّبَعُواْ مَا تَتْلُواْ الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَـكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ 


"Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye bir şey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi." [4]


Yahudi Mistizmi'ne göre Tevrat'ın herkesin anlayabileceği açık bir anlamı vardır. Bir de "Adam kadmon" (İnsan-ı Kâmil) seçkinlerinin anlayabileceği gizli bir anlamı vardır. Kurân için de benzer şeyler söylenir. Bütün bunları niye söyledik, konuyla ne alakası var? Tamam, Kabala'da eski gizemli pagan inançlar ve yukarıdaki Tanrı-ışık-evren-insan anlayışı var; ama bunlar buz dağının görünen ve bizi yanıltan kısmıdır. Mistik yoga gibi sıradan insana ve entel sosyeteye sunulan kısmı...


Gelelim işin asıl özüne. Bazı Kabalacılara göre aslında Tevrat'tan önce insan yaratılmadan Kabala vardı. Melekler, Adem cennette yaratıldığında ona Kabala'yı öğretti. Kabala'da en önemli bilgi, yaşam ağacıdır. Adem'den diğer peygamberlere nakledildi. Hz. İbrahim, bu sırları Mısır'da biraz açtı ve büyük bir medeniyet ortaya çıktı. Bu sırları Mısır'da öğreten Hz. Musa, sonunda bunları Tevrat ile şifreledi. Hz. Süleyman, özellikle bu sırları çözdüğü için cinlere hükmetti, havanların dilinden anladı vs. İşte , kabalacılara göre bu yüzden Tevrat'taki sırlar, Kabala'yla çözülebilir. Onlara göre Kabala, bu sırların bir anahtarıdır.


Bu sırlar, Adem'e yani insana iyiyi-kötüyü bilme ve Tanrı gibi olmanın sırlarını da kapsıyordu. Yasak meyve ve yaşam ağacı aydınlanmasının Tanrı gibi ölümsüz olmanın bilgisiydi. Peki şimdi de insana Cennet'te verilen bilgiyi ve Tanrı gibi ölümsüzlük sağlayan hayat ağacını hangi meleğin verdiğini Kurân'dan okuyalım:


فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَى شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَّا يَبْلَى 


Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" [5][6]


Eğer ölümsüzlük bilgisini veren melek, Kurân'da yukarıda tanımlanansa, durum son derece karışık. Gerçi Kurân/Araf 20'de şeytan, insanı "melek olma ve cennette ebedî kalma" vaadiyle kandırdığı belirtilir. Yasak meyveden yeme ve Tanrı gibi olma ise Tevrat'ın iddiasıdır ve insanı kandıran, yılandır.


Tevrat'ın Yaratılış 2 ve 3. bölümlerinde hayat ağacının meyvesinden yeme ve Tanrı gibi olma olayı, Yaratılış 3:22'de de doğrulanmaktadır. Gelelim işin can alıcı noktasına. Yılan ve Şeytan'ı bir kabul edip işi bunları kutsamaya kadar götüren kabalacı grupların varlığı görülmektedir. Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın kaynaklarını okuyan akıl sahibi bir insan, bu mücadelenin nelere vardığını görebilir. Bunun farkında olan Ortadoks Yahudilik, bu tür gelişmelere direnmektedir. Ancak Lucifer'in ışığı ile aydınlanmış çocukları da (İlluminati) boş durmamaktadır.


Yahudi dinindeki mistik eksiklikleri giderme amacıyla Kabala'nın kullanılması, bir ölçüde haklı görülebilir. Ama Kabala anlayışı, Yahudilik içine farklı bir din haline dönüşmüş, Tevrat'taki birçok anlayış, aslından saptırılmıştır. Birileri gizli emelleri için kendine yakın bulduğu şeylerle kendileri için engel gördükleri başka şeyleri tasfiye etmeye çalışmaktadır.


Birilerinin saf tevhid ve vahiy anlayışını bozacak bir şekilde Yeni Dünya Düzeni'ni yeni pagan dini için Kabala'yı kullanmasına dikkat edilmelidir. Geçmişte Tapınak Şövalyeleri, günümüzde ise İlluminati ve Masonluk, Kabala'yı mistik Yahudi tarikatları dışında kullanan gizemli topluluklardır. Günümüzde oluşturulan Siyonizm de işe yeni bir boyut daha kazandırmıştır.


Bu gizemli topluluklar için de özellikle Kudüs ve Süleyman Mâbedi, çok önemlidir. tapınak ustası Hiram Abif, bunlar için bir idoldür.


Tapınak Şövalyeleri, Haçlı seferleri ile ele geçen Kudüs'teki Mâbette aradıklarını bulan insanlar tarafından kurulmuştur ve Hıristiyanlıkla bir ilgisi olmayan gizemli bir gruptur. Her türlü dinî sınırlamalardan uzak Kabalacı anlayış, bunların emelleri için uygun mesajlar sunmaktadır.


Dilimize de tercüme edilen Vicomte Leon de Poncins'in "Vatikan Karşısında Farmasonluk" isimli eserinde ünlü Masonların yazılarından yaptığı alıntılarda işin nerelere kadar vardığını görelim:


Ortaçağ'da eski bâtıl inançlar Avrupa'ya girdi. Yahudi Kabalistleri, bu tür şeyleri yaymakta öncelikli ajanlar oldular. Modern Masonluk ise bu pagan dininin sürdürülmesini sağlayan önemli bir etkendir." [7]


"Bir üstat Mason, artık sıradan bir insan değildir. ilâhî kimlik kazanmış bir adamdır. Tanrı, insana dönüşmüş, insan da ilâhî kimlik kazanmıştır." [8]


"Size Yüce Ekselansları şunu söylüyoruz ki, 32., 31. ve 30. derecelerden kardeşlerimize şunları tekrarlayınız: Yüksek dereceden Masonluk inisiyeleri olan bizler, hepimiz, Lucifer doktrininin saflığını korumalıyız. Eğer Lucifer (Şeytan) olmasaydı, Hıristiyanların Tanrısı, yaptıkları zâlimliği, hainliği ve insana karşı nefreti yansıtan, barbarlığıyla bilimi aşağılayan Adonay ve rahipleri, O'nu karalamaya çalışırlar mıydı? Evet, Lucifer, Tanrı'dır ve ne yazık ki Adonay da Tanrı'dır. Dinsel felsefe, tüm saflığı ve gerçekliğiyle Lucifer ve Adonay'ın eşit olduğunu vurgular." [9]


"Kudüs'teki tapınak yıkıldığı için inşa edilmesi gereken o tapınak, dünya üzerindeki tüm Masonlarını tek düşünce altında birleştiren bir anıttır. Saçma-sapan savaşların, ırk ve sınıf ayırımının, toplum dışına itilmelerin yaşanmayacağı, insan ırkının kökenindeki teklik tanıyacağı yeni bir sosyal  düzenin başlayacağı yerdir. Her inisiyenin kendini adamaya ve taşları döşemek için elinden geleni yapmaya yemin ettiği, asırlardır süren gizli bir iştir bu." [10]


"Bizi iyi ve kötüyü bilme ağacının meyvesini yememiz için kandıran kötücül yılan, belli bir güdüyü simgeler. Bu gizli teşvik, bütün gelişimin ve gerek insanları ve gerekse grupları içine alan fetihlerin, keşiflerin, icatların başlangıcıdır." [11][12]


Ne ilginçtir ki yüzyıllardır Tanrı anlayışını sürdüren Yahudiler arasında Şeytan, sinsi bir şekilde gizlice kendini asıl Tanrı seviyesine yükseltebilmiş, tüm insanlığa saptıracak ve hükmedecek hedefte bir hayli ilerlemiş. Gerçek Anti-Christ / Deccâl anlayışı, bu olsa gerek Bakın ünlü Yahudi yazar Kudüs Üniversitesi profesörü Israel Shahak, "Yahudi Tarihi ve Yahudi Dini" isimli eserinin 68-72 sayfalarında bu konular hakkında neler yazmaktadır: [13]


"Yahudilik'teki Tek tanrıcı anlayışın çürüyüşü, 12. yüzyıl ile 13. yüzyıllarda gelişen Yahudi Mistizmi (Kabala) aracılığı ile başlamış ve 16. yüzyılın sonlarına kadar tüm Yahudi toplumlarını kuşatacak şekilde mutlak zaferini kazanmıştır. Kabala'ya göre evren, tek bir tanrının değil, değişik karakter ve etkilere sahip birkaç tanrının yönetimindedir. Asıl Tanrı'dan ilk olarak "Bilgelik" ya da "Baba" olarak isimlendirilen erkek bir tanrı, daha sonra da "Bilgi" ya da "Anne" diye isimlendirilen bir tanrıça doğar.


Bu ikisinin evliliğinden de bir çift genç tanrı doğar. Erkek olan, "Kutsanmış Kişi" olarak nitelendirilirken, onun kız kardeşi ise "Kutsanmış Kadın" ya da "Allah'ın Tecellisi / Shekninah" ya da "Kraliçe" gibi isimlerle nitelendirilmişti.


Öncelikle bu kabalistik sistem hakkında ne söylenirse söylensin, onun kesinlikle tek tanrılı / monoteist olduğu söylenemez. O zaman Hinduizm'in ya da geç dönem Greko-Romen dininin ya da antik Mısır dinlerinin de tek tanrılı olduğunu kabul etmeye hazır olmak gerek." [14]


Yazarın kitabının bu satırlarında Kabala inancında bu iki kardeş tanrının birbirlerinden şeytanın kandırmasıyla ayrı düştüğü ve şeytanla yattıkları, cinsel birleşmeleri için Yahudilerin ibadetleriyle bu birleşmeye yardımcı oldukları... ve bu iş için şeytana da dua ettikleri anlatılmaktadır.


Şimdi de İngiliz yazar Nesta H. Webster'in "Ancient Secret Tradition" (Antik Gizli Gelenek) adlı makalesinde Kabala hakkında yazdıklarını okuyalım:


“Büyücülük, bildiğimiz kadarıyla, Filistin’in İsrailoğulları tarafından işgal edilmesinden önce, Kenanlılar tarafından uygulanıyordu. Mısır, Hindistan ve Yunanistan da kendi kahinlerine ve büyücülerine sahipti. Tevrat’ta büyücülük aleyhinde yapılmış lanetlemelere karşı, Yahudiler, bu uyarıları göz ardı ederek, bu öğretiye kendilerini bulaştırdılar ve sahip oldukları kutsal geleneği, diğer ırklardan aldıkları büyüsel düşüncelerle karıştırdılar. Dolayısıyla, Kabala karşıtlarının, Kabala’nın saf bir Yahudi kökenden gelmediği şeklindeki itirazlarının haklı temeli vardır.” [15]


Gerçi bu gruplardan farklı düşünen Kabalacı gruplarda vardır. Gerçekte maddi hırslardan uzak olmaya çalışarak, nefsinin kulu olmaktan kurtulup, samimi bir şekilde Allah’ı arayan bir düşüncenin insanlığa bir zararı olamaz. Sorun, bütün uğraşıları hayat ağacının meyvelerinden yararlanıp, Tanrı gibi olma, böylece dünyaya ve insanlığa hükmetme hırsında olanlarda. Yani nasıl dinleri kendi amaçları için saptıranlar varsa, burada da ayni sorun daha fazlasıyla bulunmakta. Şeytani düşüncenin amacı, her şeyi kendi çıkarları için dejenere etmektir. Şeytani düşüncenin amacı, her şeyi kendi çıkarları için dejenere etmektir.[13] Bu konuda "Gizli örgütler" kitabında bu konuda yazılanları okuyalım: 


"Aslında iki farklı Kabala geleneği olduğundan bahsedilir. İyi olan Kabala Tevrat'ın ilk beş kitabını yorumlayan tasavvufi yorumlardı. Daha sonra bazı hahamların elinde çeşitli yorumlar eklenerek aslından saptırıldı. Bu gruplardan biri Hemesçi Altın şafak topluluğu adındaki örgüt, kabala felsefesini temel alarak, sefirot ile antik Yunan ve Mısır efsanelerini karıştırarak çorba haline getirip üzerine Hindu ve Budist teorilerinden biraz serpeleyerek ortaya çıkan yemeği Mason ve Rosenkreuzculardan ödünç aldığı tabaklarda sunuyordu." [16]


Bu gruplarda benzet-benzeme prensibi vardır demiştik. Böylece birçok ülkelerde yaşadıkları toplumun dinine rahatlıkla girerler. Hz. İsa döneminde zalim Roma’yı Hıristiyanlıkla dize getirmişlerdir. Bunu Yahudi yazar Marcus Eli Ravage, Century dergisinin Ocak-Şubat 1928 sayısındaki iki makalesinde itiraf eder. Bu yazara göre Hıristiyanlık kasıtlı olarak Roma toplum anlayışına uydurularak, Romalılar tarafından kolayca kabul görecek hale döndürülerek, hem Hz. İsa’nın öğretilerinden kurtuldular, hem de Roma etkisizleştirilmiş oldu.


Zaten Pavlus’un yaşamına bakarsak, başta İsa’ya düşman. Hz. İsa’nın ölümünden sonra birden “İsa’yı gördüm. Bana vahiyler gönderiyor” diyerek, Hz. İsa’nın öğretilerine ters, Romalıların öğretilerine yakın bir anlayışta din sunuyor. Bu yüzden Hz. İsa’nın gerçek havarileriyle çatışmaya giriyor. Böylece Tevrat’ın aslını bozan Yahudiler ve özellikle Kabalacılar, Hz. İsa’nın doğru öğretilerini de, aynen Tevrat’ta olduğu gibi, yine aslından saptırmışlardır. Yani bir taşta iki kuşu vurmuş oluyor.


Zaten Pavlus’un mektupları baştan aşağı batıni-ezoterik yorumlardan oluşur. Teslis ise tam bir Kabalacı tanrı anlayışıdır. Kurtarıcı Mesih anlayışının temeli de yine Kabala’dır. Ayni yazar Yuhanna’nın Vahyi içinde yine Kabalistik anlayışla Roma’nın yıkılışını anlatarak, Yahudilere ümit verdiğini yazmaktadır. İncil’in bu son bölümü günümüzde Mesih’in gelişi ve Armagedon Savaşı kehanetlerinin temelini oluşturur.[17] 


Bu anlayıştaki bir kısım Kabalacılar ortaçağda Tapınak Şövalyeleriyle, daha sonra Masonluk olarak tekrar örgütlenmişlerdir. Ayrıca 17. yüzyılda Martin Luther’le Hıristiyan dinine sızıldığını ve böylece Protestan hareketinin başlatıldığı görülür. Protestanlıkla önceleri samimi duygularla başlayan Kutsal Kitaba dönüş hareketi daha sonra yön değiştirerek, sonunda Evanjelizm’le tam bir Yahudileştirme hareketine dönüşmüştür. Protestan önderleri iyice irdelenirse çoğunun gizli Yahudi olduğu görülecektir.


Martin Luther’in hocası Reuchlin tam bir Hıristiyan Kabalacısıydı. Kabalacılar için Martin Luther “Mesih’in yolu açan adam” olarak tanımlanır. Protestanlıkla öncelikle, Yahudileşmenin ve Kapitalizmin önünde büyük engel olan Katolik Papa otoritesi tamamen yıkıldı. Şimdi sıra Hıristiyanlığın tamamen yok edilmesinde. Gerçi Papalığın tarihteki uygulamalarının savunulacak bir tarafı yok ve Hıristiyanlığın bu tasfiyeye dayanacak sağlam temelleri de, daha Pavlus döneminde yok edilmişti. Bu insanlar istedikleri bir gün, Hz. İsa’nın gerçek bir insan olduğu tüm dünyaya kabul ettirecek delillere sahip. Günü gelince İsrail’den bu deliller tüm dünyaya sunulacak. Bunun kilisede farkındadır sanırım. 1995 yılına kadar İsrail’i tanımayan Vatikan, 1995 yılında bu delillerle tanımaya mecbur bırakıldı.[18]


Samimi Hıristiyanlar için son derece önemli bir gerçek daha var o da şudur; İncil veya Tevrat’ın aslı nerede? Hz. İsa döneminden, şimdiki Siyonizm’e dönmüş Yahudilik, daha fazla hak yolda mıdır? Hz. İsa’nın tenkit ettiği Yahudilik, şimdi daha doğru bir Tevrat anlayışına mı sahip? Bu geri dönüş Hz. İsa’nın tenkit ettiği yanlışlara tekrar dönmek değil midir? Böylece Yahudiler Hıristiyanlığı, Yahudiliğin içinde asimile edip, kendilerine muhalefetten tamamen kurtulmuş olmuyorlar mı? 


Bu da iyi düşünülmelidir. Kozmik Kitapçılık yayınları tarafında yayınlanmış “İsa ve Mistik Kabala” isimli eserde Hz. İsa’nın Kabalacı bir haham olduğundan bahsedilir. Bu eserin 205. sayfasından okuyalım: 


”Eğer İsa Mesih Kabalanın kaynağı ise, o zaman Kabala da Hıristiyan’dır” [19]


Bu eserde Hıristiyanlığın temelinin Kabala olduğu ispatlanmaya çalışılmıştır. Tevrat’ta ismi geçen büyük peygamberlerin yaptıkları yanlışlıkları okuyan bir kişi, böyle bir dinin peşinden nasıl gider veya böyle kutsal kişilerin bu haltları işleyeceğine ihtimal verir mi? Birilerinin bu kutsal kişilerin saygınlığına gölge düşürüp, günahı kutsallaştırmak için sarf ettikleri çabayı anlamaz mı? Bu çabaların sonucunda hangi Tanrı’ya hizmet edildiğinin farkına varmaz mı?


Neden Yahudi Mistizmi’nde öteki dünya yoktur? Neden Cennet, Mesih’in gelmesiyle bu dünyada kurulacaktır? Kabala’nın dönüşünü hazırlamaya çalıştığı Mesih’in kimdir? 


ASLINDA KABALA, MUSA DİNİ VE DİĞER SEMAVİ DİNLERİ REDDEDEREK, BUNLARIN YERİNE ALTERNATİF BİR DİN OLMA ÇABASINDADIR. 


Kabalacılar her ne kadar Yahudi kökenli olsalar da, gerçekte Tevrat da dahil hiçbir dini kitabı, peygamberi ve vahyi kabul etmezler. Onlar Tanrıya bu dünyada ulaşılacağına inanırlar. Kabalacılık saf Musa Dinini de tasfiye etmektedir. Saf bir şekilde nefsini kötülüklerden koruyup Tanrıya yakın olmaya çalışan, Hıristiyan ve Musa Dini’nden olup hoşgörü içinde birlikte yaşamayı amaçlayanlar bunlara dikkat etmelidir. İşin içine bir de Siyonizm dahil edilmiştir. “İlluminati” isimli eserin Hıristiyan yazarı Texe Marrs bakın bu konuda ne tespitler yapıyor:


”Başkenti Kudüs olacak şekilde, bir dünya hükümeti hatta dünya imparatorluğu kurmak için çalışıyorlar. Siyonizm’i yüceltiyor, Yahudilerin büyük tapınağını yeniden inşa etmeyi ama aslında bunları yaparken, ne Tevrat’ı ne Musa’nın Şeriatı’nı, ne de Mesih, Hz. İsa’yı şereflendiriyorlar. Hıristiyanlar, yurtseverler ve milliyetçiler için kafalarında planladıkları şeyi düşünmek bile dehşet verici. Eğer bu adamların planları gerçekleşirse İsrail ve Yahudiler de bundan çok zarar çekecekler. Dünyadaki büyük dinler, insanı hayrete düşüren iğrençlikte şeytani bir din oluşturmak için okült mezheplerle birleşerek bir sentez haline geldiğinde, Ortodoks Yahudiliği de sona ermiş olacak.” [20]


Yazar, kitabında Luficer'den (Aydınlatan-Şeytan) aldıkları ışıkla aydınlanan İlluminati hakkında geniş bilgiler sunar.


Yazar, bu grupların neden Kudüs ve Tapınakla ilgilendiklerinin çok farkında. Musa Diniyle ve Hıristiyanlıkla bir ilgilerinin olmadığının altına çizmektedir. Samimi Musa Dininde olan Yahudilerin, Siyonizm’le nereye doğru yol aldıklarını sorgulamaları gerek. Bizim burada samimi dindar insanlara diyecek bir şeyimiz yok. Çünkü bu din gerek Siyonizm’le gerekse Kabalacılıkla aslından bir hayli uzaklaştırılmış durumda. Bu durumu fark ederek İsrail Devletinin kuruluşunu onaylamayan gerçek dindar Hahamlardan bahsetmiştik. Günümüzde ise Protestanlık Evanjelik anlayışla tam bir Hıristiyan Siyonizm’ine dönüşmüştür. Geriye en büyük engel İslam kaldı. Nedense Hz. Muhammed hariç bütün peygamberler, hep bu aydınlanmış Kabala geleneğiyle yetişmiş oldukları belirtilir. Kabalacıların İslam’da yalnız İsmaililer, Haşhaşiler gibi Şii guruplarla ilişkileri görülür.


Şiilerde 12 imam ve tekrar geri kurtuluş için gelecek kayıp imam Mehdi, Mesih anlayışının bir ürünü olduğu açıkça görülmektedir. İslam’ın ilk dönem fitne hareketinin içindeki önemli şahsiyetin Yahudi Abdullah İbni Sebe olması, bazı konularda bizlere ipucu vermektedir. Abdullah İbni Sebe ekibinin Hz. Ali’yi hemen Tanrılaştırarak, İslam’da ilk büyük Şii ayrılığın doğmasında son derece büyük etkileri vardır. Tabi günümüzde Şii gurup, şu an başlarına büyük bela olmuştur.


Şimdi gelelim İslam Protestanlığına ve şu meşhur Mesih Sabetay Sevi’ye. Mesih konusu işlenecekse, bu önemli şahsiyetten bahsetmemek olmaz. Bu şahsiyetin ve ona mürit olmuş kişilerin ülkemiz geçmişinde çok önemli rolleri olmuştur. 


Sabetay Sevi (1626-1676) İzmir’de doğmuş, Talmud ve Kabala eğitimi almış, genç yaşta bazı meczup halleriyle dikkat çekmiştir. Kabala’dan Mesih’in geliş tarihi olarak 1666 yılını ortaya atmış ve Mesihliğini ilan etmiştir. Günahın kutsallığı ilan eden Sabetay Sevi’nin uygulamalarından, Kabalanın Mesihi’nin Tevrat’tın Mesih’iyle ne kadar alakası olduğunu sanırım samimi Museviler anlamıştır. Bizim ikazlarımız, şimdi daha iyi anlaşılmıştır sanırım. 


Sebatay Sevi, Osmanlı’da yaşayan Yahudiler arasında karışıklığa sebep olup ölüm cezasına çarptırıldığında, bu iddiasından vazgeçerek Müslüman oluyor ve müritlerini de Müslüman yapıyor. Ölümünden sonra da müritleri, Müslümanlıklarını sürdürerek, Türkçe isimler kullanıyorlar.


Bu cemaat daha çok Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik ve Özbekler tekkesi gibi bazı tarikatlarda şeyhlik makamına kadar yükselmişlerdir. Ne de olsa benzer tasavvufu felsefeye sahipler. Yani Şiilikle başlayan macera aynen devam etmiştir. Sadece bu tarikatlarda değil; İttihat ve Terakki, Hareket Ordusu, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Jön Türkler, İstiklal Harbi ve Türkçülük hareketleri içinde hatırı sayılır sayıda yer alırlar. Meşhur Fransız İhtilali’nde bile bu hareketin müritleri rol alır.[21]


Bu çalışmalar sonucunda karşılarında önemli bir karşı güç olan Vatikan’daki Papa gibi, Osmanlı’daki Halifelik de tasfiye edilmiş oldu. Böylelikle İslam da dünya siyasetinden tasfiye edilmiş oldu. Artık sömürgecilerin yayılmacı emelleri karşısındaki en önemli güç dünya siyasetinden çekilmiş oldu. Ama daha her şey bitmedi. Çünkü Halifelik tasfiye edilmesine edilmişti ama kaynakları sağlam olduğundan, İslam Dini’nin temelleri tam manasıyla tasfiye edilememişti. Daha İslam Protestanlığı tam organize edilememişti. 


İşte asıl kaynağa dönelim, Kuran’daki din diyenler umarız işin sonunu, Martin Luther gibi Kutsal Kitaba dönelim derken, Hıristiyanlığın vardığı yere götürmezler. Tabi tasavvufi çalışmalarla nefsi ıslah etmek gayretinde olanlar da, Kurân’da tanımlanan tevhid anlayışı korumaya dikkat etmeliler. Nefsi terbiye edip “Kamil İnsan” ya da “Arif” olacağız derken, “Arif insanın dini yoktur” denilen noktaya iş gitmemeli.


Tevhidi ve ilahi vahyi koruyamayan diğer dinlerin hali ortada. Şu an bu gelişmelerin farkında olan İslami teşekküllerde, açıkça yer alamamaktadırlar. Ancak çeşitli temaslarla şu an Yeni Dünya Düzeni için, kendine dostlar devşirme ve Yeni Dünya Dini hazırlama çalışmaları durmaksızın devam etmektedir. Medeniyetler arası diyalog, ılımlı İslam gibi çalışmalar, hep bu arayışa hizmet içindir. 


Yeni Dünya Düzeni aslında kendilerini dünyanın efendisi gören bir avuç insanın dünyaya hükmetme ve yön verme düzenidir. Kendini hükümranlıklarının önünde engel teşkil eden her türlü din devlet ve organizasyonu tasfiye çalışmaları hızla sürmektedir.


İnsanlara sunacak mesajı kalmayan, sağlam temellere dayanmayan dinlerin bu tasfiye hareketine dayanması çok zor. Birileri bu temeller üzerine kurulan aydınlanma hareketiyle, ekonomide kapitalizm, düşüncede Protestan temelli laik anlayış ve yönetimde cumhuriyet ve demokrasiyi oluşturarak, dünya üzerinde bütün bölgesel otoriteleri yıkmışlardır. Geriye önlerinde tek merkezden yönetilecek bir dünya kalmıştır.


Krallara ve din otoritelerine verdiği mücadelede insanlık özgürlüğüne kavuşmuş oldu mu bilemem. İnsanları, dinlerin tahakkümlerinden kurtarıp, bizi deliler gibi özgür kılan, her türlü tüketimle sarhoş ederek, istedikleri hedefe doğru yol almaktadırlar. Deli ve sarhoş insanların kendileri için bir engel teşkil etmediklerini iyi bilmektedirler. Dünyanın bütün zenginliklerine egoistçe göz dikip, kendilerini tüm dünyanın tek hâkimi saymaktadırlar.


İnsanlık tarihi, kendini egosuna tapan ve kendini Tanrı yerine koyan bir sürü meczubun hikâyeleri ve enkazları ile doludur. Bu kötü gidişi insanlık fark ederek daha hakça bir yola mutlaka sokacaktır. Barış, diyalog, dayanışma içinde daha paylaşımcı ve aydınlık bir dünya için yapılan çalışmalar, birilerinin her türlü tahakküm hesaplarını boşa çıkarmalıdır.


(Analiz alıntıdır, ayrıca aşağıdaki  Kabala İncelenmesine Giriş'e bakınız)



Seçkin Deniz, 01.02.2016, Sonsuz Ark ,Yayın Dünyası'ndan, 




Kaynaklar:


[1] Melih Ülkü Akat, "Ezoterizm ve Batınilik Tarihi", Nokta Kitap, İstanbul 2007, s.111.

[2] Ahmet Akıncı, "Kabala", Dharma Yayınları, İstanbul 2005, s.26.
[3] Migene-Wippler Gonzales, "İsa ve Mistik Kabala", Kozmik Kitaplar, İstanbul 2006, s.34-48.
[4] Kurân-ı Kerîm, Bakara Sûresi 102.
[5] Kurân-ı Kerîm, Taha Suresi 120.
[6] İlhan Akkurt, "Armagedon Kehanetleri, Evanjelizm ve İlluminati", Ozan Yayıncılık, İstanbul 2013, s.197-200.
[7] Vicomte Leon de Poncins, "Vatikan Karşısında Farmasonluk", Koridor Yayınları, s.168.
[8] Vicomte Leon de Poncins, a.g.e., s.169.
[9] Vicomte Leon de Poncins, a.g.e., s.6.
[10] Vicomte Leon de Poncins, a.g.e., s.108.
[11] Vicomte Leon de Poncins, a.g.e., s.6, 108, 125, 168-169.
[12] İlhan Akkurt, "Armagedon Kehanetleri, Evanjelizm ve İlluminati", Ozan Yayıncılık, İstanbul 2013, s.200-202.
[13] İlhan Akkurt, "Armagedon Kehanetleri, Evanjelizm ve İlluminati", Ozan Yayıncılık, İstanbul 2013, s.202.
[14] Israel Shahak, "Yahudi Tarihi ve Yahudi Dini", s.68-72.
[15] Nesta H. Webster, "Ancient Secret Tradition" (makale)
[16] "Gizli Örgütler", s.152.
[17] "Sonuncu Dünya Düzeni", s.68.
[18] Tomas'a Göre İncil, s.234.
[19] "İsa ve Mistik Kabala", Kozmik Kitapçılık, s.205.
[20] Texe Marrs, "İlluminati", s.79.
[21] Efendi, c.2, s.26-52.


"Kabala, İlluminati ve Armagedon" başlığıyla yayınlanan metnin alındığı yer:


http://gizliilimler.tr.gg/Kabala,-%26%23304%3Blluminati-ve-Armagedon,-I.htm

http://gizliilimler.tr.gg/Kabala,-%26%23304%3Blluminati-ve-Armagedon,-II.htm
http://gizliilimler.tr.gg/Kabala,-%26%23304%3Blluminati-ve-Armagedon,-III.htm


_______________________________________________________________________




Kabala İncelenmesine Giriş

Yazan Dr. William Wynn Westcott


Çeviren Kemal Menemencioğlu - Translation Copyright © 2001 hermetics.org


Altın Şafak Hermetik Cemiyetinin üç kurucusu arasında Dr. W.W. Westcott ayrıca Kabala konusunda diğer kurucular, Dr. Woodman ve MacGregor Mathers gibi tanınmış bir uzmandı. Westcott ayrıca Oluşum Kitabı "Sepher Yetzirah"ı İngilizce'ye tercüme etmişti. Westcott ayrıca İngiliz Gül Haç Cemiyeti SRIA (Societas Rosicruciana in Anglia) başkanıydı, Teosofik Cemiyetinin ezoterik okulu ve Framasonluğa mensuptu.


Giriş


1. Okült bilimlere açık olan edebiyat, felsefe ve din araştırmacıları eski çağ Rabbinlerinin (hahamlarının) Kabalası üzerinde biraz durmayı deneyebilirler, çünkü din veya inançları ne olursa da, böylelikle sadece bilgi değil, fakat içinde doğdukları ve büyüdükleri veya muhakeme güçleri geliştiğinde yeni uyarladıkları din ve doktrinleri farklı olanlarla karşılaştırdığında yaşam ve insan kaderi konusundaki görüşleri genişler.


2. Bu konuda kazanılacak yarar konusunda emin olarak eski İbrani Kabala doktrinlerine dikkatinizi almak isterim. Bu deruni incelemeye erken yaşta girme şansına sahip oldum ve sonraki yıllarda bu İbrani dini felsefe üzerinde biraz bilgi biriktirebildim ve Gül Haç cemiyetinde üyeliğimle bu konuda bilgim daha da geliştirdim. Ancak Kabalistik kitaplar o denli fazla ve denli kapsamlı oluşu, bir çoğunun sadece Rabbini İbranice veya Keldanice incelenmesi gerekmesi, bu konuda öz güvenimi yirmi yıl öncesi bu yazımın 1888 yılında Hermetik öğrencilerinin bir cemiyetinde konuşma olarak ilk yayınladığım zamana kıyasla azalmasına neden olmuştur. 


O tarihten sonra Jean de Pauly "Zohar"ın Fransızca tercümesi ve Arthur E. Waite'in "Kabala Edebiyatı ve Tarihi" ("The Literature and History of the Kabalah") yayınlanmıştır. Yine de bu küçük yazının Kabalanın daha kapsamlı eserlerine hakim olmayı zaman bulamayanlar için yararlı olacağı düşüncesindeyim. Gerektiği gibi Eski Ahit'e referans edilmiştir, ancak kasıtlı olarak Yeni Ahit'e veya İsa'nın öğrettiği inanç ve doktrinlere iliştirme yapılmamıştır ve eğer Kabalada iddia edilen Kutsal Üçlem bağlantısını irdelemek isteyen varsa Zohar ii, 43, b ve C.D. Ginsburg'un "Kabbalah"ta bulunan İngilizce'sine danışabilir.


WM. WYNN WESTCOTT, M.B., vs.


Kabala


3. İtiraf edilmelidir ki Kabalanın menşei kadim çağların sislerinde kaybolmuştur, hiç kimse onu kimin çıkardığını veya ilk öğretmenlerin kim olduğunu ortaya çıkaramamaktadır. Kökenlerinin M.Ö. 515, İkinci Mabet dönemine bulunan İbrani hahamlara dek indiği konusunda epey kanıt bulunmaktadır.


4. Bu felsefenin, Yahudilerin Babil'de esaret dönemi sırasında Keldani öğretilerinin Yahudi geleneklerine etkileşiminden doğduğu önerilmiştir. Şüphesiz ki, öğreti erken dönemlerinde tamamen sözlü aktarılmaktaydı, bundan dolayı Kabala veya İbranice imla olarak QBLH kelimesi QBL kabul etmek, almaktan anlamına geliyor ve şüphesiz öğreti olarak aktarıldıkça elinden geçtiği kişilerce değiştirilmiştir. Asırlar sonraya dek onun herhangi bir bölümünün yazıya döküldüğüne dair herhangi bir kanıt yoktur. Musa'nın zahiri Pentateuch [Latince Musa'ya atfedilen "Beş Kitap", Tevrat], üzerinde giderek kabaran şerh ve tefsirler ve Mişna ile Gemara'yı içeren Talmud'dan ilginç bir şekilde ayrı tutulmuştur. Bunların Kabalanın derin ve gizemli doktrinlerinden etkilenmeden İbrani teolojide geliştiği gözükmektedir. Benzeri bir şekilde, Hindistan'da ezoterik bir dizi yazıtlar Upanişadlar'ın genel halkın kullanımı için talimatlar içeren zahiri Brahmanalar ve Puranalar ile yan yana geliştiklerini görürüz.


5. Halen mevcut olan en eski Kabalistik kitapların iddia edilen yazılış tarihini reddeden eleştirici araştırmacılar arasında çeşitli tartışmalar sürmüştür ve onlara atfedilen yazarlarının bunları yazamayacaklarını öne sürmüşlerdir. Ancak eserlere bir tarih veya yazar saptamaya gelince, bu aynı eleştirmenler büyük fikir ayrılıkları gösterip birbirleri ile çelişkiye girmektedirler. Yıkıcı eleştiri gerçek bilgiyi elde etmekten çok daha kolaydır.


6. Eski Kabalistik eserlerinin en önemlisine göz geçirelim:


7. "Sepher Yetzirah" veya "Oluşum Kitabı" en eski eserdir ve dini atalardan İbrahim'e atfedilmektedir. Bu eserin bir İngilizce tercümesinin yapmış bulunuyorum, bir kaç baskısı yayınlanmıştır. Bu eser Yaratılış konusunda çok ilginç bir felsefi tema açıklamakta. Dünya, güneş, gezegenler, elementler, insanın kökeni ve İbrani alfabenin yirmi iki harfi arasında bir paralellikten söz etmekte. Harfleri bir triad/üçlü, Heptad/yedili ve bir Dodecad/on ikiliye bölmekte. Üç ana harf A, M ve Sh (Ş) ilksel Hava, Su ve Ateş olarak tanımlamakta; yedi çift harf gezegenlere ve zamanın yedi bölmelere vs.; on iki tek harf ise aylara, Zodyak burçları ve beden organlarına eşleştirilmektedir. 


Modern araştırmacılar bu eserin mevcut kadim yazıtlarının ilk M.S. 200 tarihinde derlendiğini kabul etmeyi eğilimleri vardır. "Sepher Yetzirah" hem Kudüs, hem de Babil Talmudları tarafından söz edilir. Aynı Mişna gibi Yeni-İbrani dilinde yazılmıştır.


8. İbranice'de ZHR veya ZUHR olarak yazılan "Zohar" veya" Sohar" olarak bilenen "İhtişam Kitabı" veya "Işık Kitabı", Tanrı, Melekler, Ruhlar ve Kosmoloji konularını içeren bir çok farklı metinin derlenmesinden meydana gelmiştir. Kitabın yazarı 160 yılında yaşayan Rabbi Simon ben Jochai'ya atfedilmektedir. 


Kendisi Lucius Aurelius Verus, İmparator Marcus Aurelius Antoninus'un valisi tarafından zulme uğradı ve bir mağarada yaşamaya zorlandı. Bu eserin önemli bölümleri sözlü geleneklerden derlenmiş olabilir. Ancak başka bölümler şüphesiz zamanla, hatta 1290 yılı civarlarında İspanya, Guadalajara'lı Rabbi Moses de Leon tarafından yayınlandığı zamanda dahi ilave edilmiştir. Yayınlandıktan sonra tarihsel gelişi bilinmektedir. Kitap baskısı Mantua'da 1558 yılında, Cremona'da 1560 yılında ve Lublin'de 1623 yılında çıkarılmıştır; bunlar "Zohar"ın İbrani dilinde yazılı üç ünlü kodeksleridir. İbranice okumayanlara için Zohar'ı etüt etmenin en pratik yolu Baron Knorr von Rosenroth'un 1684 yılında "Kabbala Denudata" başlığı altında Latince'ye yaptığı kısmi tercümeleri ve S. L. MacGregor Mathers tarafından bunların İngilizce'ye tercümeleri olacaktır ("Siphra Dtzenioutha" - "Book of Concealed Mystery" - "Gizli Sır Kitabı"; "Ha Idra Rabba," "Greater Assembly" - "Büyük Meclis"; ve "Ha Idra Suta," "Lesser Assembly," "Küçük Meclis"- Not bu kitabın Giriş Bölümü ve Önsöz Bölümüsitemizde yayınlanmıştır). Bu üç kitap, Zohar'ın tonu, stili, içeriği konusunda iyi bir fikir vermektedir, ancak sadece kısmi, bir görüş verir. Zohar'ın diğer metinleri: Hikaloth - Saraylar, Sithre Torah - Kanunun Sırları, Midrash ha Neelam - Gizli Tefsir, Raja Mehemna - İtikatlı Çoban, Saba Demishpatim - Yaşlıların Sözleri, Peygamber Elias ve Januka, Genç Adam; ve Tosephta ve Mathanithan başlıklı notlardır.


9. Şu anda Jean de Pauly tarafından Zohar'ın eksiksiz ve son derece skolastik bir Fransızca tercümesi basılmak üzeredir.


10. Diğer ünlü Kabalistik eserler arasında: Rabbi Azariel ben Menachem'in "On Sephirtoh'un Şerhi", M.S. 1200; Rabbi Akiba'nın "Alfabe"; " Cennet Kapısı" ; "Enoch Kitabı"; "Pardes Rimmonim, veya Nar Bahçesi"; "Tecelliler Üzerinde Bir Çalışma"; Chajim Vital'in "Otz ha Chiim, veya Hayat Ağacı"; Isaac de Loria'nın "Rashith ha Galgulim, veya Ruhların Devri" Isaac de Loria; ve özellikle 1070 yılında ölen ve ayrıca Avicebron olarak bilinen ünlü İspanyol Yahudisi Ibn Gebirol'un yazıları, onun başyapıtı "Hayatın Pınarı" veya "Krallığın Tacı" eseridir.


11. Kabala öğretisi her biri bir süre ünlü olan birkaç okulla sınıflandılılmıştır: 1190 - 1210 yılları arasında Rabbi Kör Isaac, Rabbiler Azariel ve Ezra, ve Moses Nachmanides'in Gerona Okullu. Rabbiler Jacob, Abulafia (ölüm 1305), Shem Tob (ölüm 1332), Akko'lu Isaac'ın Segovia Okulu. Rabbi Isaac ben Abraham Ibn Latif okulu, yaklaşık 1390. Abulafia (ölüm 1292) ve Joseph Gikatilla (died 1300) okulu; ayrıca of Rabbiler Moses de Leon (ölüm 1305), Menahem di Recanti (ölüm 1350), Isaac Loria (ölüm 1572) ve Chajim Vital'in (ölüm 1620), "Zoharistler" okulları. Ünlü Alman Kabalistler arasında John Reuchlin veya Capnio, ikiünlü eser yazmıştır: "De Verbo Mirifico," ve "De arte Cabalistica."


12. Genelde Kabalistler arasında iki meyil vardır: biri tamamen doktrin ve dogma koluna; diğeri de pratik ve mucizevi harikalar işine koyulmuştur.


13. En ünlü harikaları uygulayan Rabbinler arasında ayrıca Ari olarak bilenen Isaac Loria, ve ne garip ki Müslümanlığa dönen Sabatay Sevi idi. Bu her iki Rabbinin çıkardığı okült külliyatının yaşayan temsilcileri vardır. Genelde bunlar dağılmış bireylerdir, inisiye gruplarını bulmak enderdir. Orta Avrupa'da , özellikle Rusya'nın belirli bölgelerinde, Avusturya ve Polonya'da halen Kabalaya atfettikleri garip şeyler yapabilen ve "Harikalar Yapan Rabbinler" olarak bilinen Yahudiler vardır, ve açıklanması çok zor şeylerin İngiliz Kabalistik ritüel ve tılsım öğrencileri tarafından yapıldığı görülmüştür.


14. Eski metinlerle ilgili Rabbini Tefsirlerin çoğu birbirine dolanan o denli kabarık bir Kabalistik külliyat oluşturur ki kavranması neredeyse imkansızdır. Her halde, ülkemizde eski yazmalarda halen saklı olan ne doktrinler bulunduğunu bilen ne bir Yahudi, ne de Hıristiyan vardır.


15. Dogmatik veya Teorik Kabala Tanrı, Melekler ve insandan daha ruhani varlıklar; insan Ruhu çeşitli yönleri ve parçaları; doğum öncesi yaşam, reenkarnasyon ve çeşitli ince alemler ve varlık boyutları konusunda felsefi kavramlar sunmaktadır.


16. Pratik Kabala, Eski Ahit'te her cümle, kelime ve harfi inceleyerek mistik ve alegorik yorumlar getirmektedir. Harf, rakam ve onların karşılıklı ilişki türleri; Gematria, Notorikon ve Temura ilkeleri; ilahi ve meleksel isimlerinin tılsımlara uyarlanması; sihirli karelerin (vefkler) hazırlanması; ve sonradan ortaçağı majisinin temelini oluşturacak çeşitli konulara giren çok kapsamlı bir külliyat.


17. Belirli bir Kabalistik eseri okumak yerine, onun felsefesi konusunda genel bir fikir edinmek isteyenler için mevcut üç standart eser vardır. Bunlardan ikisi İngilizce'dir, biri Dr. C. Ginsburg, 1865 yılında yayınladığı eserdir. Bu doktrinlerinin resmi ve kapsamlı bir özetidir. Diğeri Arthur E. Waite'in [ A.E. Waite önemli bir Altın Şafak üyesiydi]1902 yılında yayınladığı mükemmel "Kabalanın Doktrin ve Edebiyatı" ("The Doctrine and Literature of the Kabalah") eseridir ve ayrıca Fransızca olarak Adolph Franck'ın 1889 yılında yayınladığı eser vardır. Ancak bu daha çok betimleyici özelliktedir ve ayrıntılara pek girmez.


18. İbrani sistemde Hint dini felsefesinin birçok noktalarına değinmemektedir veya farklı mahiyeti oluşundan dolayı dışlanmaktadır. Örneğin, yok edilen Dengesiz Güç Alemlerinden başka alemlerin kozmolojisine pek değinmektedir; sarsılmaz Karma yasası göz alıcı bir özellik değildir; reenkarnasyon öğretilir, ancak yeniden doğuş genelde üçe yaşama sınırlıdır.


19. Kabalistik doktrinin küçük bir parçası Yahudi Talmud'da bulunmaktadır, ancak bu metinlerde gerçek Kabala'da bulunmayan biraz kaba bir anlayış vardır; örneğin insanların önceki yaşamların günahlarından dolayı hayvan biçimlerinde veya erkeklerin kadın olarak yeniden doğmaları gibi.


20. Unutmamak gerekir ki birçok doktrin birkaç Rabbinin öğretileriyle sınırlıdır ve belirli bir konuda eski bir doktrin ile yeni bir doktrin arasında bazen büyük farklar ortaya çıkmaktadır, bu değişik devir ve okulların Rabbinlerin Kitaplarında açıkça görülmektedir. Bazı Kabalistik öğretiler daha hiç basılmamıştır ve günümüze dek sadece mürşitten müride aktarılmıştır. Hiç bir İbrani kitapta bulunmayan ve Gül Haç ve Hermetik Localarda öğrettiğim konular da vardır. Bu eski İbrani kitapların dikkatli bir incelemesi bazı dogmaları sadece layık olan öğrencilerle sınırlamak, bilinçsizce yayılıp cahil veya çıkarcı kişilerden istismar etmelerini önlemek amacıyla bazı kasıtlı "perdeler"in konulduğu göstermektedir.


21. Kabalistik doktrin külliyatına herhangi bir önemli ilave konulmadığı yaklaşık olarak iki üç asır geçmiştir. Ancak bundan önce felsefi temayı açıklamak veya uzatmaya yönelik uzun bir şerh ve tefsir silsilesi üretilmiştir.


22. Daha önce belirttiğim gibi Kabalanın ne zaman bir somut bütün ve felsefi sistem olarak ilk oluştuğu belki de hiç bir zaman ortaya çıkmayacaktır, ancak eğer onun İbrani dinin Ezoterizmi olarak kabul etsek, ki bunun doğru olduğunu inanıyorum, esas öğretileri şüphesiz Jehovah, Yahveh ibadetinin esas ilkelerinin çıkışına yaklaşık olarak eş zamanlı olması gerekir.


23. On iki kavimin oluşu tarihi bir gerçek olup olmadığını veya Musa ve hatta Kral Sülyeman'ın bile gerçekten varolup olmadıklarını tartışan bazı şüpheci araştırmacıların iddialarına göze atmaya çaba göstermeyeceğim [Bu yazının hazırlandığı zamandan geçen bir asır süresince arkeolojik bulgular eski ahit tarihinde geçen birçok olayın doğruluğunu saptamıştır]. Bu çalışmamızın maksadı açısından, Yahudi ulusun, İkinci [Süleyman] Mabedin zamanında (M.Ö. 536) Asya hakimi Kirus'un, M.Ö. 587 yılında [Babil] Kral Nebuchadnezza tarafından zorla tutsak edilen bazı Yahudilerin Kudüs'e dönmelerine ve İbrani dinini icra etmelerine izin verdiğinde Yahveh teolojisi, bir rahip sınıfı sistemi ve elle tutulur bir doktrinleri olduğu yeterli olacaktır.


24. Kudüs'e bu dönüşten sonra, M.Ö. 450 yılında Ezra ve Nehmeniah, İbranilerin Eski Ahitlerini edit edip derlediler veya Musa'nın Tevrat'ı yazdığını ve Kral Süleyman hükümdarlığını inkar edenlere göre o zaman Pentateuch'ı [Latince 5 kitap, Tevrat, Torah] yazdılar.


25.Yenilenmiş din, Kudüs'ün Ptolemy Soter tarafından işgal ettiği, ancak Yahudi dinin temellerini yıkmadığı M.Ö. 320'ye dek devam edebilmişti. Hatta, halefi Ptolemy Philadelphus yaklaşık olarak M.Ö. 277 yılında İbrani metinlerin revize edilmelerine ve yetmiş iki alim tarafından Grekçe'ye tercüme edilmelerine sağladı. Bu tercüme asırlardır Eski Ahit'in Septuagint uyarlaması olarak bilinmektedir.


26. Bundan sonra Yahudilerin üzerilerine başka belalar geldi ve Kudüs M.Ö. 170 yılında Antiochus tarafından işgal edilip yağma edildi. Bunu Makkabilerin uzun savaşları takip etti ve Romalılar Judai, Yudeya'yı işgal ettiler. Sonra Yahudilerle çekişen Pompey şehri işgal etti ve kısa süre sonra M.Ö. 54 yılında Romalı general Crassus tarafından yağma edildi. Yine de Yahudi dini muhafaza edildi ve İsa'nın yaşadığı devirde bütün dini kutlama ve bayramların bulunduğunu görüyoruz. M.S. 70 yılında sonradan Roma İmparatoru olan Titus tarafından Kutsal Şehir işgal edildi, yağmalandı ve yakıldı.


27. İbrani Eski Ahit bütün bu çilelere rağmen muhafaza edildi, ancak kaçınılmaz olarak birkaç eserine birçok değişiklik ve ilaveler olmuştur. Bir rahip sınıfı silsilesi tarafından aktarılan halka sunulan Eski Ahit'e dahil edilmeyen daha ezoterik öğretiler de değişik öğretmenlerin etkileriyle değişime uğramış olabilir.


28. Bu devreden kısa bir süre sonra Eski Ahit kitapların ilk şerh ve tefsirleri dizileri hazırlanıp günümüze dek gelmiştir. Bunların arasında en eskileri yaklaşık olarak M.S. 100 yılında yazılan "Kanun" üzerinde "Targum of Onkelos" ve "Peygamberler" veya "Nebiler" üzerinde Jonathan ben Uzziel'in eseridir.


28. Yaklaşık olarak M.S. 141 yılında Judai'lı Rabbilerin ünlü eseri "Mishna" yazıldı ve "Talmud" denilen çok kapsamlı ve kabarık İbrani doktrinlerin derlemesine temel oluştu. Bunların iki versiyonu vardır, en önemlisi Babil'de ve diğeri Kudüs'te derlenmiştir. Esas "Mishna"ya Rabbiler "Gemara" denilen tefsirleri ilave ettiler. Bu zamandan itibaren Judai literatürü epey genişledi ve en azından 1500 yıla dek dini eserler çıkaran bir sürü İbrani Rabbin vardı. İki Talmud ilk kez Venedik'te 1520 ve 1523 yıllarından sırayla basıldılar.


29. Eski Ahit kitapları Yahudiler için asırlardır yön verici bir meşale olmuştur, ancak bilgili Rabbinler sadece bunlarla yetinmediler ve onları iki paralel literatür dizisiyle takviye ettiler. İlki Talmud'a dayalı olarak Eski Ahit'i açıklamak ve halkı eğitmek üzere Musa tarafından verilen On Üç Tartışma Kuralı'nın tefsiridir, diğeri ise gizli doktrin ve ezoterik anlamlarını açıklamaya yönelik uzun, daha karmaşık ve derin bir metindir. Oluşum Kitabı, Sepher Yetzirah ve İhtişam Kitabı, Zohar, eski Rabbinlerin ehil olduklarından övündükleri ve hatta Tanrının Musa'ya rahiplerin halka ifşa edilen yazılı kanundan ayrı olarak, ifa etmeleri için verdiği "Gizli Bilgi" olduğunu dahi iddia ettikleri sözlü geleneğin özü, cevheri temsil etmektedir.


30. Kabalanın başlıca ilkelerinden biri de, ruhsal bilgeliğin On Sayı ve Yirmi İki Harften oluşan Otuz İki Yoldan elde edildiği kavramıdır. Bu On Sayı, İlahi Tecelli, Sephiroth'u,Yüksek Ana, Binah'ın Büyük Denizi, Kristal Denizin Kutsal Sesler Korosunu simgeler. Üç esas Element, Yedi Gezegen ve güneşin yıllık seyrinde beşeri yaşama yön veren semanın On İki Zodyak etkisi ile Evrenin, Doğanın Yirmi İki okült gücü simgeler. "Sepher Yetzirah" tercümemin sonunda Otuz İki Yolun adları ve açıklamalarını vermiştin.


31. Kabala ve Ortodoks Yahudilik arasındaki bağın göstergesi, Rabbinlerin Eski Ahit kitaplarını ruhsal yaşamın kültürü için Yirmi İki (harfler) diziye sınıflandırdıklarını görüyoruz. Bu sınıflandırma Eski Ahit'in otuz dokuz kitabından on iki ikincil peygamberin kitaplarını bir diziye; Rut'u Hakimler'e; ve Ezra'yı Nehemya'ya ilave ederek, ve ikişer kitaptan oluşan Samuel, Krallar ve Tarihler kitaplarını birer kitap sayarak elde ettiler. Otuz dokuz kitap Ezra'nın zamanında saptanmıştı.


32. Kabalayı açıklayan kitaplara dönersek, onların atfedilen kökenlerinin doğruluğu, otantikliği ne olursa da, kadim eserler Sepher Yetzirah ve Zohar'ın mesafeli görüşlü bir kozmolojiyi ima eden, açık ve berrak bir ruhsal felsefe içerdikleri reddedilemez ve teolojik bir doktrin külliyatını kuran özel bir adın onuruna layık görülmeli - Kabala.


33. Umumi İbrani dininin esas dayanağı ve temeli her zaman Yahveh'in (Jehova) seçilmiş halkına ifşa ettiği Kanunları beyan eden Pentateuch, Musa'a atfedilen beş kitap olmuştur. Bu kitaplarla başlayan Eski Ahit, tarihi kitaplar, peygamberlerin şiirsel öğretilerini içeren kitaplar takip etmiştir, ancak birçok bölümler maddi ve dünyevi özellikler hakimdir ve Büyük Din kitaplarında beklenen ruhsal tertip yoksunluğu gözükmekte, hatta bazen günümüzün ahlaki değerlerle çakışmaktadırlar.


34. 3000 yıl önceki bir küçük ulusa hayati önem taşıyan Musevi Kanunları hijyen hususlarını düzenlemeye yönelik çok sayıda ayrıntılı kurallar getirmiştir, ancak hatalı kullara karşı çok kıyıcı cezalar ve acımasız muamelelerde bulunmaktadır. Oysa, bunlar modern görüşe göre milyonlarca dünyalarıyla Evreni Yaratan bir Tanrıdan tecelli edilecek şeylere pek uymuyor. Ayrıca, ölüm sonrası bir beşeri yaşamdan neredeyse hiç söz edilmemesi, İsa'dan gelecek yeni ifşaları gerekli kılan bir maddecilik göstermektedir. Oysa, muhafazakar İngilizler bu sözleri kuşkuyla bakıyorlar, ancak onlardan Eski Ahit'te ölüm sonrası yaşam veya ruhun ıslahı için bir dizi yaşamdan geçmesi ve ruhun ölümsüzlüğü açıklayan bir metini göstermeleri istenildiğinde onları bulamazlar ve papazların: "Eğer açıkça konmamışsa da ima edilmektedirler" demeleri ile yetinmektedir. Ancak gerçekten öyle mi? Eğer öyleyse nasıl oluyor da modern bir yazar şunu söyleyebilmiştir: "Eski Ahit'e refah iyi işlerin ödülüydü, oysa Yeni Ahit'e ödül geçimsizliktir"? Bu sadece gelecek yaşam olmadığında veya Eski Ahit'te düşünülen ödül ve cezalandırma yoksa mümkün olabilirdi.


35. Ancak bu gözlem doğrudur ve Eski Ahit'te insanın hayvan kadar ölümlü olduğunu öğretmektedir, örneğin (Vaiz/Ecclesiastes, iii. 19): "Çünkü adem oğullarının başına gelen, hayvanların başına gelir; ve başlarına gelen şey birdir; bu nasıl ölüyorsa, öteki de öyle ölüyor; hepsinin bir soluğu var; ve adamın hayvana üstünlüğü yoktur; çünkü hepsi boş. Hepsi bir yere gidiyorlar; hepsi topraktandır, ve hepsi yine toprağa dönüyorlar... Ve gördüm ki, adamın kendi işlerinde sevinçli olmasından daha iyi bir şey yoktur; çünkü onun payı budur; çünkü kendisinden sonra olacak şeyi görmek için onu kim geri getirecek?" Kendi Ego, Ruh veya Yüksek benliğinden başka kim olabilir.


36. Ancak belki de bu kitap adı şanı belirsiz bir Yahudi veya yarı Keldani veya Babil'linin kaleminden çıkmıştır. Bu hiç de öyle değil, zira bütün Yahudi alimler bu kitabı Yahudilerin en görkemli döneminin kralları Süleyman'a atfediyorlar. Eğer ruhun ölümsüzlüğü Halkın anlayışına açık olan Yahudiliğin özünde varsa, o zaman Süleyman bunu o denli kaba bir şekilde inkar etmezdi.


37. Yine de, Tekvin'de Yaratılışın öyküsüne baktığımızda aynı hikayeyi görürüz. Hayvanlar topraktan yapılmıştır, insanlar topraktan yapılmıştır, Havva Adem'den yapılmıştı ve her birinin sureti içine hayat nefesi "Nephesh Chiah" (Nefes Hiyah), can üflendi. Ancak, Adem'in bir süre içinde barınacak, deneyim kazanacak, ıslah olacak, sonradan farklı bir gelişim evresine geçecek ve nihai olarak İlahi kaynağa dönecek Yüce Zeka'dan bir Işın aldığına dair herhangi bir ima yoktur. Ancak, onlar her kimse, bu eserlerin yazarları, insanın daha yüksek bir tarafı, Ruh Varlığı olduğu konusunda herhangi bir kavramdan yoksun olmaları herhalde olası değildir. Eleştirel görüşe göre belirli bir dönemde dini felsefe Eski Ahit'ten çıkarılmış ve imtiyazlı bir sınıfa ayrılmıştı. Bu durumda halka kabulü için sadece katı ve kesin kanun ve gelenekleri içeren dış katmanı kalmıştı. Dini kitap olarak Eski Ahit'te yoksun olan ruhsal felsefe Kabala'nın esas özü olabilir; zira bu Kabalistik dogmalar İbrani'dir, ruhsal ve görkemli bir yüceliğe sahiptir. Eski Ahit onların ışığında okunduğunda bir ulusun kabulüne layık bir eser olmaktadır. Burada Kabalanın öz esasları ve kadim alt-temelinden söz ediyorum. Kabul ediyorum ki bir çok mevcut eserde bu asli hakikatler asırlarca derleyiciler, düşsel ve çoğu zaman kaba ilaveler ve şarklı imajlar tarafından örtülmüştür. Ancak bütün bunların ardından saklı bir İlahi Gücün kilit ilkeleri, onun tezahür eden Tecellileri, insan yaşamı diriltmesi, ruhların öte yaşamları, dünyevi yaşamın faniliği burada tam anlamıyla açıklanan temel doktrinlerdir ve bu Yahudilerin Kabalası ve sözde doğunun ezoterik Budizm ve Hinduizm öğretileri arsındaki temas noktalarıdır.


38. Olası olarak Protestan kilisesinin koptuğu Katolik kilisesi ilk başında Kitabi Mukaddes'in kasıtlı dışrek, zahiri mahiyetinin sırrına ve çoğu kez aslında alegorik içerikli tarihi olaylar kapsayan Yahudi kitapların gerçek manalarına varmanın anahtarı olarak Ezoterik Kabalayı anlamanın ruhban sınıfı ait yöntemine vakıftı. Eğer bunu kabul edersek, asırlardır Katolik kilisesi neden ruhban sınıfının haricindekilerin Eski Ahit'i irdelemelerine karşı caydırıcı tavır aldıklarını açıklar. Ayrıca bu Protestanların hırçın rahip sınıfının Reformasyonu ile birlikte ruhban sınıfı haricindekilerin Eski Ahit kitaplarını okumalarını teşvik etmekle hatta işlediklerini ima eder.


39. Musevi ve diğer Eski Ahit kitapları sürekli bir şekilde zalim ve kıyıcı sistemleri desteklemek için kullanılmıştır. Bunun dikkat çekici bir örneği, yüz yıl önce kadar yakın bir zamanda cereyan etmiştir ve Protestan ülkelerin rahipleri oybirliğiyle Yahudilere zorunlu olan Yahweh kanunlarına dayanarak köle ticaretinin devam etmesini desteklediler.


40. O zamanlarda çoğu kez serbest düşünürler ezilen ve zülüm gören ırkları kollamaktaydı ve asırlardır en bilgeli insanlar, en büyük bilim adamları İbrani yazıtlardaki talimatlar, iddialar ve öykülere atfedilen yanılmazlığı karşı verdikleri mücadelelerde hep başarıdan başarıya koşmuşlardır.


41. Eski Ahit bir bakıma binlerce Hıristiyan'ı bir arada tutmaktadır, zira İsa doktrinini Yahudi halkının doktrinleri üzerine inşa etmiştir, ancak günümüzde türeyen sonsuz Hıristiyan mezhep ve fırkaların hemen hemen hepsi Kitabi Mukaddes'e kendi kişisel yorumlarını katma hakkını iddia ederek ortaya çıkmıştır, oysa bu kitabın tefsir anahtarları kayıp veya en azından eksiktir ve onların yardımı olmadan kritik hatalar olacağı kaçınılmaz olduğu bilinse, her kafasına esen onu yorumlamaya kalkışamaz.


42. Kitabi Mukaddes'in farklı yorumlarının muazzam birikintisi abes, fuzuli ve beyhude olmasına rağmen, önem arz etmektedir, çünkü yüzlerce mezhep ve fırkanın takipçileri kendilerine sadece kişisel yorum hakkını değil, aynı zamanda kendi dışında olanları kınama hakkına da el koymuşlardır -- sanki Kitabi Mukaddes için iddia ettikleri yanılmazlık kendi kişisel propaganda veya kilise servisleri üzerine yansıması elzemdir. Dini hoşgörüsüzlük her kasabayı lanetlemiştir ve başkalarından kendilerini farklı sayarak kendi dar çevrelerinin dışındakileri eleştirmek, hatta zulmetmek veya cehenneme havale etmek hemen hemen hepsinde yaygındır.


43. Mistikler, Okültistler ve Teosofistler bütün dinlerin ortak temel ve kökenini göstererek mevcut müşterek aydınlanma olasılığını açıklamakla gerçekten büyük ve iyi bir hizmet sunuyorlar. Hoşgörü ve müşterek takdirle çok iyilik doğabilir, ancak dincilerin ayrışmacı mücadeleleriyle bütün inançlar zarar görür ve din, hoşgörüsüzlük, çekişme ve kibirlik anlamına gelen farklı isim olur. Hırslı bir fırkacının göstergesi ve işi artık, İsa'nın "Yargılamayın ki, siz de yargılanmayın" sözüne tam ters düşerek, başkalarının eforlarını kınamaya her an hazır olmasıdır.


44. Yahudilerin bir tarikatı, Saddusilikten gelişen bir kol Caraites tarih boyunca Kabalayı reddetmişlerdir ve ülkemizin [İngiltere] günümüzdeki İbrani hahamları pratik Kabalayı izlememektedirler ve Dogmatik Kabalanın doktrinlerini kabul etmemektedirler. Diğer yandan, bir çok ünlü Hıristiyan yazar Dogmatik Kabalaya karşı çok sempati ifade etmiştir.


45. M.S. 420 yılında ölen St. Jerome "Marcella'ya metup"ta On Sephiroth'a atfedilen bütün Kabalistik İlahi isimleri vermektedir. Diğerleri arasında Raymond Lully, 1315; Dördüncü Papa Sixtus, 1484; Pic de Mirandola, 1494; Johannes Reuchlin, 1522; H. Cornelius Agrippa, 1535; Jerome Cardan, 1576; Gulielmus Postellus, 1581; John Pistorius, 1608; Jacob Behmen, 1624; ünlü İngiliz Gül Haç mensubu Robert Fludd, 1637; Henry More, 1687; ünlü Jesuit Athanasius Kircher, 1680; ve Knorr von Rosenroth, 1689, vardı. Bunlara ayrıca Eliphaz Lévi ve Edouard Schuré, ikisi de Okült Bilimler üzerinde modern Fransız yazarlarıdır, ayrıca İngiliz yazarlar Dr. Anna Kingsford ve Edward Maitland ilave edilmelidir. Ünlü Alman filozof Spinoza, 1677, Kabala öğretilerine çok önem vermiştir.


Pratik Kabala


46. Dogmatik Kabaladan önce Pratik Kabalayı ele alalım. Teorik Kabaladan önce gelişi, belki de ilk başta Pentateuch'un her cümle, kelime ve harfinin İlahi İlhamdan kaynaklandığı ve en ufak zerresinin ihmal edilmemesi gerektiği kurama dayan bir inceleme içermesinden kaynaklıyordur. Rabbinler her kelime ve hafi saydılar ve sayıları harfleriyle temsil edildikleri için, bütün Tanrı isim ve sıfatların, ayrıca ilahi emirleri içeren bütün sözleri sayısal değerlerini hesapladılar.


47. İbrani harfleri ve sayılar şöyledir :




48. Ayrıca birkaç son harfi vardır, son K, 500; son M, 600; son N, 700; son P, 800; ve son Tz, 900. İlahi İsim Jah, JH'ın sayısal değeri 15'dir ve 15 her zaman genel kullanımda 9 ve 6, ThV, Teth ve Vau. ile temsil edilir.

49. Kabalistik Rabbinler Eski Ahit'in kanun kitapları "Torah"ın sözlerini yaşamda uygun davranış bilgisine bir kılavuz ve Sinagog ve evde uygun okunacak metinler olarak tanımlardı. Ancak her söz, öykü, kanun ve olayın ayrıca daha derin mistik bir anlam taşıdığını ve bunların Gematria, Notorikon ve Temuria kurallarına göre hesaplama, çevirme, devşirme ile bulunabileceğini iddia etmişlerdi. Bu uygulamadan ilki Grekçe, ikincisi Latince ve Üçüncüsü İbranice kelimedir ve MUR kökünden TMURH, devşirme anlamına gelir.


50. On yedinci asrın en önemli Rabbini, Menasseh ben Israel, Musa kitaplarını insan bedenine, Mishna adındaki tefsirleri ruha, Kabala ruhun özüne benzetmiştir: "cahil insanlar ilk olanı irdeleyebilirler, bilgili olanlar ikinciye, ancak en bilgeli olanlar tefekkürlerini üçüncüye yöneltirler."Kabalistleri, kutsal yazıtlarda yaygın sırlara erişim sağlayabilecek on üç kuralla sahip ilahi teologlar olarak tanımlamıştır.


51. Birçok Kabalist doktrin ve metotlarının ilkel insanlara Cennetten Melekler tarafından indirildiğini iddia ederler ve Pentateuch'in ilk Dört Kitabın anlatılan tarihleri ve ifşa edilen kanunların dışında özgün doktrinlerini de içerdiğini inanırlardı.


52. Zohar şöyle der: "Eğer Torah'ın bu kitapları sadece Esau, Hagar, Laban ve Balgaam hakkında öyküler ve söyledikleri sözleri içeriyorsa, neden onlara "Mükemmel Kanun, Hakikat Kanunu, Tanrının Hakiki Şahidi" denilir -- gizli bir anlamı olmalıdır. "Kanunun (Torah) sadece basit deyişler ve masallar içerdiğini söyleyen insana yazıklar olsun. Eğer bu doğru olsaydı, zamanımızda bile daha saygın bir doktrin kitabı derlerdik. Oysa olay farklı, her kelimenin ilahi bir manası vardır ve semavi bir sırdır. Kanun bir meleğe andırır, burada bilinmesi ve anlaşılması için ruhsal bir melek bir kılıfa bürünmelidir, aynı şekilde, Kanun insanların kabul etmeleri için bir beden olarak kelimelerden oluşmuş bir kılıf giymiştir, ancak bilgeli olanlar kılıfın, kıyafetin içine bakarlar."


53. Belirli dönemlerde hem basit Yahudi ve hatta Hıristiyan Pederler/Öncüler de kutsal yazıtların hem harfi, hem de mistik anlamları olmaları konusunda benzeri bir beyanda bulunmuştur. Talmud'un "Sanherin" kitabında Israel Kralı Manasseh, Musa'nın cariye Timnah ile adam otlarıyla Raşel hikayelerinden daha değerli anlatabileceği bir şey olup olmadığını sorduğunda, Musa bu hikayelerin içinde saklı anlamlar olduğunu açıkladı.


54. Hıristiyan Öncü Origen (M.S. 253), "Homilies"inde herkesin dünyanın altı günde yaratılması, bitkilerin Tanrı tarafından ekilmesi gibi hikayeleri arkasında daha derin manalar saklı mecazi anlamda görmeleri gerektiğini yazmıştır. Origen manalara üçlü bir anlam kabul etmişi - bedensel, psişik ve ruhsal, veya kutsal metinlerin bedeni, ruhu ve özü.


55. 1340 yılında ölen Nicholas de Lyra, dört yorum yordamı kabul etti: harfi, alegorik, ahlaki ve batıni veya mistik.


56. Bu görüş Zohar'daki temayı yakın bir şekilde izlemektedir. Zohar ii. 99'de Kutsal Kanun sevgilisine kendini açan aşık bir kadına benzetilir. İlk kez bunu işaretlerle (ramaz), sonra fısıltılarla (derush), sonra yüzü peçeli konuşmayla (hagadah) ve sonunda yüzünü açarak aşkını beyan eder, bu da sod'dur, gizlilikte iletişim, sır. 


57. Merhum Dr. Anna Kingsford ve Edward Maitland, sürekli olarak İbrani metinlerin arkasında gizli anlamların saklı olduğunu ısrar eden dikkate değer Kabalistlerdi. Merhum H.P. Blavatsky kadim dinlerdeki gerçek kadim kutsal metinlerinin yedi düşünce düzeyinde açıklamaya tabi olduklarını söylerdi.


58. Kabalistler normal ve sonlu biçimi ile her İbrani harfte derin anlamlar bulmuşlardır. Ayrıca büyük harf, yanlış yerleşmiş harfler ve olması gerektiğinden farklı imlalı kelimelerde sırlar bulmuşlardır. Değişik zamanlarda Tanrıyı Aleph, A; veya Yod, I, veya Shin, Sh, Nokta, daire içinde Nokta, hatta üçgen ve on yod'da oluşmuş bir Dekad ile temsil ettiler.


59. GEMATRIA, belirli bir sayısal değeri olan bir kelimenin, aynı sayısal değeri taşıyan başka bir kelimelerle ilintili olduğunu kabul eden bir yorumlama metodudur. Böylece belirli sayılar birkaç fikri temsil etmektedir ve bunlar birbirini yorumlayabilir olduğu düşünülmektedir. Örneğin, "Mesih", Messiah, MShICh olarak yazılır ve sayısal değeri 358'dir ve IBA ShILH, Shiloh gelecektir ile aynı sayısal değerle taşır, dolayısıyla Tekvin 49 V, 10, Mesih konusunda bir kehanet olarak kabul edilirdi. Ayrıca NChSh, Nachash, "Musa'nın Yılanının" değeri de 358. Shin (Şin), Sh harfinin değeri 300 olduğu için bir kutsal amblemi haline gelmiştir, zira RUCh ALHIM, Ruach Elohim, "Yaşayan tanrının Ruhu" aynı sayısal değerdedir.


60. NOTORIKON, veya kısaltma iki şekildedir, birinde bir veya birkaç kelimenin ilk ve son harflerinden bir kelime oluşturulur; ikincisinde tek bir kelimenin harfleri alınır, harflere ek harfler eklenir ve bundan bir cümle üretilir. Örneğin, Tesniye 30 V. 12: "Musa sorar, kim bizim için Cennette çıkar?" MI IOLH LNV HShMILH, bu cümledeki kelimelerin ilk harfleri sünnet anlamına gelen MILH, mylahkelimesini oluşturur ve son harfleri IHVH, Yahweh, kelimesini oluşturur: dolayısıyla sünnet Tanrının gösterdiği cennet giden yolun bir özelliği olduğu önerildi. 


61. Amen, AMN'in baş harfleri "Adonai melekh namen", "Efendi ve itatkar Kral" oluşturur. Rabbinlerin tılsımlarında kullanılan ünlü güç kelimesi AGLA,"Ateh gibur leolam Adonai," "Ebedi Güçlü Efendi" (veya Tu potens in saeculum Dominine) baş harflerinden oluşmuştur.


62. TEMURA daha da karmaşık bir yöntemdir ve çok sayıda ilginç divinasyon (kehanet) yöntemine yol açmıştır. Bir kelimenin harfleri belirli kural ve sınırlar içerisinde devşirir, veya çoğu kez bir diyagramla gösterilen belirli bir şemaya göre bir kelimenin harfleri başka harflerle değiştirilir. Örneğin, yaygın bir form alfabenin yarısını ters sırada diğer yarısı üzerine yazmaktı. Böylece ilk harf A, son harf T ile yer değişir, B harfi Shin (Ş) harfi ile yer değişir vs. Bu uygulama ile Yeremiah 25 v. 26'da Sheshak kelimesi aslında Babil anlanımına geldiği söylenir. Bu permütasyon ATBSh, atbaş olarak bilinir. Bu ilkeye bağlı olarak diğer başka yirmi bir olası biçim görüyoruz, sırasıyla Albat, Abgat, Agdat: tam diziye "Tziruph bileşimleri" denilir. Diğer biçimler: rasyonel, sağ, ters ve düzensizdir ve her yönü 22 hücreden oluşmuş, 484 hücreli bir dik dörtgen meydana getirirler. Sonradan hücrelerin içine aşağı ve yukarı serisine göre harfler dizilir ve yandan veya çapraz olarak vs. okunur. Bu türe Mark Masonların "Dokuz Hücre Kabalası" denilir.


63. Sayısal sanatların diğer bir uyarlaması Kısaltma ve Uzatma biçimlerinde gözükmektedir. Böylece Jahweh, IHVH 26, uzatılarak VD-HA-VV-HA elde edilirdi, ve 10, 5, 6, 5 veya 26 yerine 20, 6, 12, 6 veya 44 elde edilirdi. Zain, Z.7'yi uzatarak 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 veya 28 elde edilirdi; veya 28 da 2 artı 8 veya 10 olurdu. Tetragrammaton, Yahweh 26 aynı zamanda 2 artı 6 veya 8 olarak görülürdü: dolayısıyla El Shaddai, Kudretli Tanrı, AL ShDI, 1, 30, 300, 4, 10, veya 345'e elişti, ama ayrıca 12 ve 3'e, bir üçlem. İlginç bir hesaplamam yorumunda yola çıkarak Tevrat'a söz edilen Abram adının Abraham'a [İbrahim] değiştirilmesini ele almaktadır, ilk başta Abram ABRM ve Sarai ShRI, ABRHM ve ShRH oldu: onların yaşları 100 ve 90'dır ve kısırdılar: şimdi H, Heh, bereketli bir harf sayılıyordu, ve dolayısıyla H harfi ABRAM'e ilave edilmişti, Sarai'daki ve Yod I, H'a çevrilmişti.


64. En eski "Sepher Yetzirah"ta gezegenlere atfedilen bir dizi harf bulunmaktadır. Bu kaynaktan parşömene yazılan, pirinç veya taşlara kazılanbir tılsım hazırlama yöntemi geliştirildi ve her gezegenin bir harf ve sayısı olduğu için, her gezegen için bir belirli sayıda hücreleri olan kareler, vefkler hazırlandı. Dolayısıyla, Jüpiter'in sayısı 4, ve harfi Daleth idi ve Jüpiterin vefki içinde 16 küçük kare, hücre içeriyordu. Her birine 1'den 16'ya bir sayı yerleştiriliyordu, böylece her satır toplandığında 34 sayısını veriyordu ve sayıların toplamı 136 idi.


65. Hazırlanan her tılsım onu kutsamak için en azından bir Tanrı İsmi içeriyordu. Dikkate değer İsimler arasında IH, Jah; ALH, Eloah; then IHVH; ve sonra önemli 42 harfli İsim, ki aslında Aheie asher aheie (Ben benim) Jah, Jehuiah, Al, Elohim, Jehovah, Tzabaoth, Al Chai ve Adonai.


66. Shemhamphorash, ve Ayrıştırılmış İsim, önemli bir Güç Kelimesiydi; Üç çarpı 72 harften oluşarak Çıkış XIV'nin 19., 20. ve 21. mısranın kelimelerinin harfleri alınarak 19. mısranınkiler doğru sırdan, 20. ters ve 21. doğru sıradan yukarıdan aşağı yazılmışlardı. Böylece 72 harften oluşan üç sıra ortaya çıkmıştı ve bu sıralar yandan okunduğunda her biri üç harften oluşmuş 72 kelime ortaya çıkmıştı. Bunarlın arkalarına Al veya IH koyarak dünyadan cennete çıkan Yakub'un merdiveninin 72 melek adları oluştuğu farz edilirdi. Sonradan bu adlar madalya veya parşömen ruloların ön ve arka yüzlerine yerleştirilirdi ve 36 tılsım ortaya çıkardı.



67. Bazı Kabalistlere göre, Kral Davut ve Kral Sülyeman Kabalistik Majikal Sanatlar ile harikalar yapabiliyorlardı. Pentagram Sülyeman'ın mührü ve Heksagram Davud'un kalkanı olarak bilinirdi. Pentagramın köşelerine Ruh ve Dört Element atfedilmişti ve Heksagramın köşelerine Gezegenler atfedilirdi. "Sülyeman'ın Anahtarı" olarak bilnen eser tabii ki ortaçağda yazılmıştır ve gerçek Kral Sülyeman ile ilgisi yoktur. 


68.İbrani harfler ayrıca tarotun yirmi iki arkana major'u ile iliştirilmektedir. Bu kartların divinasyon (keghanet) için kullanımı oldukça yaygındır. Güney Avrupa çingeneler bu kartları fal bakmak için kullanır. Fransız yazar Court de Gebelin (1773-1782) arkana major kartlarını Kadim Mısır'ın majisinden kaynaklanan mistik semboller olarak kabul etmiştir. Okült bilimler her karta bir Sayı, bir Harf ve doğal bir nesne veya güç tahsis eder: Gezegenler, Zodyak burçları, elementler vs. Derlediğim "Arkana Major Tarot'un Sanctum Regnum" eserine başvurabilirler.



69."Papus" takma adı altında yazan Paris'li Dr. Encausse, ayrıca Tarot konusunda bir kitap yazmıştır, ancak kartlara eşleştirmiştir, ancak bu tekabülleri Gül Haçlılar yanlış bulmaktadır.[Westcott'un kastettiği Altın Şafak Hermetik Cemiyetinin tarot tekabülleri başka bir yazıda verilecektir]

70. Bildiğim kadarıyla, Kabalanın bir majikal sanat olarak uygulanması sadece Polonya ve Rus Rabbinlere, ve ayrıca Hıristiyan oldukları halde bazılarının sürekli Kabalistik tılsımlar giyen ülkemizde birkaç okült öğrenciye sınırlıdır.


Dogmatik Kabala 


71. Ginsburg'e göre: "Teorik Kabalanın büyük doktrinleri esas olarak şu sorunları çözmeye tasarlanmıştır: (a) İlahi Varlığın özelliği; (b) evren ve dünyamızın yaratılışı; (c) melek ve insanların yaratılışı; (d) dünyanın ve insanın mukadderatı ve (e) İfşa edilen Kanunun içeriği."


72. Kabala'da şu Eski Ahit beyanları teyit edilir: Tanrının Birliği, manevi biçimi (Tesniye, bölüm iv., v. 15); edebilik, değişmezlik, mükemmellik ve iyilik; Tanrının iradesiyle dünyanın yaratılışı; evrenin hükümranlığı ve insanın Tanrının suretinde yaratılışı. Sonsuzluktan mahduda geçişi sürecini, birlikten doğan çokluğu, maddenin Ruhsal Zihinden zuhuru ve Yaratıcı ve yaratılan arasındaki ilişkiyi Tecelliler doktrini ile izah etmeye çalışır. Bu teosofik öğretide ex nihil nihilo fit, ruh ve madde tek bir varlığın zıt kutuplarıdır ve hiçlikten hiç bir şey gelmediğine göre, hiç bir şey yok olmaz.




73. Aşağıda verilen yedi Kabalistik ideal, dünya ve insanlığın menşeini irdeleyen öğrenciler için büyük önem arz eder:


(1) Tanrı, Kutsal Olan, Yüce Anlaşılmaz Olan, AIN SUPh, Grek apeiros. (Zohar iii. 283) Dünyayı doğrudan yaratmadı; ama bütün şeyler İlk Kaynak'tan her biri bir öncekinden daha az mükemmel ardı ardına fışkıran Tecelliler şeklinde meydana geldi, dolayısıyla evren "Tanrının Tezahür" eden şeklidir ve son ve kaynaktan en uzak hasılat madde veya mükemmelliğin mahrumiyetidir.


(2) Algıladığımı veya bildiğimiz her şey Sephiroth türlerinde şekillenmiştir.


(3) Beşeri ruhlar şimdiki dünyamızdan önce varolan yüksek alemde önceden vardılar


(4) Doğumdan önce insan ruhları Üst Oda veya Hazinede mekan ederler, burada her bir ruh veya egonun hangi fizksel bedene mekan edeceği karar verilir.


(5) Dünyevi yaşam veya yaşamlardan sonra her bir ruh sonunda Tanrıyla birleşmek üzere arındırılır.


(6) Tek bir dünyasal ender olarak yeterlidir, neredeyse herkes için iki dünya yaşamı gereklidir, eğer ikinci yaşam başarısızsa, üçüncü bir yaşam günahkarı saflığa çeken daha güçlü bir ruhla ilişkilendirilir. Bu reenkarnasyon, Metempsychosis, ruh göçü veya yeniden doğumun bir şeklidir.


(7) Önceden varolan bütün ruhlar doğup, enkarne olup mükemmelliğe eriştikten sonra, Şerk Melekler de yüceltilir ve bütün varlıklar Kutsal Olanın Aşk Öpücüğüyle Tanrıyla birleşir ve Tezahür olan Evren İlahi Plan (FIAT) tarafından yenileninceye dek yok olur.


74. Araştırmacı yazarlar tarafından Kabalistik fikirlerin İskenderiye felsefesi ve Gnostik inançlara benzediği ve hatta Pitagorcu, Platoncu, Hint Brahmancı ve Budist fikirlerine benzerlik arz ettikleri kaydedilmiştir.


75. Şimdi İlahiyat kavramlarına biraz irdeleyelim. Isaac Myer şöyle yazar: Tanrı dört açıdan görülebilir: Ebedi Olan veya AIN SOPh, Ain Soph; Ben Benim AHIH, Aheie; önceden, şimdiden ve sonra Ezeli Varolan IHVH, Jehovah, Yahweh; ve Adonai veya Efendi, Doğadaki Tanrı ALHIM, Elohim olarak.


76. İngilizce Eski Ahit'te IHVH "Lord" veya Efendi olarak, Elohim de "God" veya Tanrı olarak tercüme edilir. Boutelli Jah'ın Jehovah, Yahweh'in bir aykırısı olduğunu söyler.


77. Eski Ahit'teki Jehovah, Yahweh, seçilmiş halkına güç ve ihtişamını gösteren, uluslara istediğini yapması için zulmeden, uygarlığımızın Ruhsal mevkiye layık göremeyeceği insanları habercileri ve temsilcileri olarak seçen kişisel özelliklere sahip bir kavim ilahı olarak İbrani Gizli Doktrininde temsil edilmemektedir.


78. Kabala gerçekten Jehovah, Yahweh, IHVH, Kutsal Dört Harfli İsim, Tetragrammaton iie doludur, ancak bir grup İlahi Kavramların İsmi, merkezi Ruhsal bir Işıktan Tecelliler olarak vardır. Mutlak Tanrıdan Yüksek Anna Binah'ın İlahi Olanı Jehovah, Yahweh'e inen bir sıra Tecelli vardır; diğer bir dizi Tecelli Tiperethİn güneşi ile ilintili Kutsal özellikler İlahi Olanı Elohim'e iner.


79. Diğer bir görüşe göre, Yahweh Tanrısal kaynaktan zuhur eden On Sephiroth denilen Tecelli grubu: "Cennetten Sesler"dir. Birincisi Sonsuz Işık, Ain Soph Aur'ın yoğunlaşmış İhtişamı olan bu On Sephiroth, İlk Alemde Tanrısallığın Gökkuşağı olarak tanımlanır. Bu ilk Alem, insan algılayabileceğinin ötesinde en yüksek varlık düzeyidir. Aydınlığı giderek azalan ardı ardına yansımalarla, insan en yüksek ruhsal vizyonunun kavrayabileceği bu plana, bir varlık düzeyi Atziluth alemine ulaşılır. Bu plandaki On İlahi Kalite, İlahi Dörtlü, Tetrad olarak gruplaşması, Yodi Heh, Vau, Heh, Tetragrammaton, Kabalistik Jehovah, Yahweh olarak simgelenir. Bu zahiri kitaplardaki Jehovah ile aynı değildir, ama yansıması Eski Ahit'te bir ulusunun hamisi olarak biçimlenmiştir. 0 "Söylenmez İsim"dir, hiç bir zaman telaffuz edilmez, gerçek sesi kaybolmuştur. Yahudiler onun yerine Adonai, ADNI kullanırlar. O telaffuz edilmez çünkü gerçek sesli harfleri bilinmiyor. Sesli harfleri gösteren noktalar kullanılmadan önce sözlü ifadesi durmuştu. (Note onuncu asırdan önce sesli harf noktaları kullanan hiç bir İbrani eser yoktur- A.E. WAITE)


80. Kabalada bir zamanlarda bir kaos devresinin varolduğu düşünülmüştür. Bu tezahüratın olmadığı bir dinlenme dönemiydi ve burada negatif hükmeder. Hindulara buna Pralaya derler. Tecelliler ile pasiflikten hareket doğdu ve Tezahür eden Tanrı ortay çıktı. Negatif dinlenme Ain'den Ain Soph, Sınırsız, Sonsuz, Bilinemeyen Ezeli ve Ebedi Baki, yine de Tecelli ile tezahürata yoğunlaşarak "Sınırsız Işık", Ain Soph Aur ortaya çıktı ve bir noktaya yoğunlaşarak Kether, Tezahüratın Tacı ortaya çıktı. Bundan sonra en Yüksek Alemde Kutsal Sesler, Sephiroth tecelli etti. Bunlar ilahi bir kavrama yoğunlaştılar, insanın kavramaya çalıştığı bir ruhsal varoluş evresi ve tanımlamakla, sınırlandırmakla, açıklamakla tapması için İlahi bir kişilik yaratır... Tanrısı, Yahudiler ona isim verdiler -- Yahweh.


81. Kademe kademe gelişmeyle her biri asli kaynaktan daha uzak güçler ortaya çıkar, bunlara da Başmelek, Melek, Gezegen Ruhları, ve insanın koruyucuları adları verilmiştir, Tanrıdan daha da uzak, insan Ruhları buluruz, bunlar Desteksiz İlahi Işıktan fışkıran Işık Kıvılcımlarıdır ve uzun bir değişim ve deneyim sürecinden geçmek üzere Ego varlığı olarak biçimlenerek evrenin çarkından dönerek geçmektedirler. Onlar varoluşun bütün evrelerine, ilahi pınardan ayrılığa katlanırlar ve sonunda büyük hacca çıktıları kaynakları Tanrı ile, Babaları ile yineden özleşirler. İlahi Olan nasıl düzenli nefes alış ve veriş, Tezahürat ve Dinlenme dönemleri geçirirse, onlar da düzenli bir evrim ve gerileme dizisini takip ederler.


82. İlahi dinlenme veya Kaos konusunda insan aklı hiç bir kavram algılayamaz ve sadece ruhsal yönünden gelişmiş insan Tezahüratın yüksek ve yüce evrelerini konusunda ufak bir fikir oluşturabilir. Dünyevi insan için bu tür fikirler sadece düştür ve onları kavrayıp ifade etmeye yönelik herhangi bir çaba sadece akli dengeyi şüpheye götürür. Metafizikçi için bu temalar yoğun bir ilgi alanı arz eder. Teosofist için yabancı bir kaynaktan zamanı geçmiş bir çağın ruhsal geleneklerini gösterirler ve bu ruhsal kavramlarının zaman zaman bulunduğumuz varoluş evreden farklı evrelerde Büyük bir Zihin tarafından tedarik edildiklerini akla getirir. Belki de onlar uzun bir zaman önce bizden daha ruhsal ve daha yüksek varoluş düzeylerinin Kutsal varlıklarına iletişim kurmaya daha açık ırkların yok olan inanç ve bilgeliklerin arta kalan parçalarıdır. Ruhsal bilgelik sadece daha yüksek seyyal kürlere erişebilen dünyevi varlıklara veya insanlara açıktır. Yukarılarda olan bir Ruhsal Varlık, kendimizi daha yüksek varlık düzeylerine yönelmeğe ve yükselmeye uygun bir biçimde arındırmadıkça bize yardım edemezler.


83. Yeni başlayan Kabala öğrencisi için en büyük güçlük, sözde maddenin gerçeklik, özdekçi ve materyalist izlenimlerini hükmedebilmektir. Kabala öğretir ki, maddeyi Ruhtan ayrı bir nesne olarak kabul etme düşüncemizi tamamen yok etmemiz gerekir. Maddenin Ruhtan ayrı olarak varolduğu ve onun Ruhun, Ruhların Tanrısı yarattığı düşüncesi herhangi bir gelişmenin söz konusu olması için reddedilmesi gerekir. Eğer madde varsa, o bir şeydir ve bir nesneden gelmesi gerekir, ama Ruh bir nesne değildir ve yaratıcı Ruh, en yüksek Ruhsal kavram en düşük nesne olan maddeyi hiçten yapması söz konusu olamaz, dolayısıyla yapılmamıştır ve madde yoktur. Her şey Ruh ve zuhurattır. Ex nihilo nihil fit. Varolan herşey sadece Ruhtan, İlahi Özden gelebilir. Varlığın varolmayandan türemesi mümkün değildir. Maddenin kendisini yaratması mümkün değildir. Madde Ruhtan zuhur edemez. İki söz tamamen farklı kavramlardır. Dolayısıyla madde varolamaz ve madde dediğimiz şey sadece fiziksel duyularımızın bir yönü, kavramı, illüzyonu ve hareket tarzıdır.


84. Kabala dışında, aynı gerçek birkaç müstesna Hıristiyan ve Filozof tarafından tanınmıştır. "İdeal Teori" 140 yıl önce İrlanda'nın Cloyne Piskoposu Berkeley tarafından ortaya atılmıştı ve Kabalistlerin her şeyin İlahi bir kaynaktan zuhur eden Tecelliler olduğu ve maddenin bunun sadece bir yönü olduğu fikriyle neredeyse farksızdır. Diğer filozoflar aynı teoriyi Nominalizm ve Realizm arasındaki tartışmada dile getirmişlerdir. Her hangi bir şey sıfatı dışında aslında var mıdır? Herhangi bir şeyin sıfatı altında varlık temeli var mıdır? Böyle bir bazı önerme gereği var mıdır? Kabalaya göre her şey Ruhtur ve bu varlık düzeyimizde sonsuz, yaratılmamış, zihinsel ve duyarlıdır, yaşam ve hareket içerir. Ardı ardına aktif ve pasif dalgalarla, desteksiz olarak vardır. Bu Ruh gerçek Tanrısalıktır, veya Sonsuz Varlık, "Ain Soph", bütün nedenlerin nedeni ve bütün etkilerin nedenidir. Her şey "O"ndan Tecelli eder, "O"nun içindedir. Evren milyonlarca değişik biçimlerde tezahür eden İlahinin ezeli zuhurudur. Bir etkinin nedeninden farklı olduğu gibi, Evren yine Tanrıdan farklıdır, ancak ondan ayrı değildir, o geçici bir etki değildir, Nedenin içinde bakidir. O insan içinde tezahür eden Tanrıdır. Madde sadece bizim kavramımızdır, o Ruhun en düşük tezahüratını temsil eder veya Ruh maddenin en yüksek tezahüratıdır. Ruhu yegane cevherdir. Kabalist der ki: "Madde sadece tecellinin tortusudur, ancak varlığı yokluktan sadece biraz daha yüksektir." Hint filozof maddeye Maya, illüzyon der.


85. Daha önce belirtildiği gibi Kabala'da Yüce Varlık birden fazla yön göstermektedir. Bir dönemde Anlaşılmaz Ebedi Kudret ardı ardına zuhur eden Tecellilerle beşeri algılamaya daha yakın varoluşa inmiştir ve nitelliklerini Bilgelik, Güzellik, Kudret, Merhamet ve Hükümranlık kavramlarına büründürdü. Bu nitelikleri ilk olarak bütün ruhlar, melekler ve insanların ötesinde yüksek evrensellik düzeyi, ilk alem, Atziluth aleminde gösterdi. Sonra aynı yüce özlerin yansımasını yine insanların algılaması ötesinde Saf Ruhlar varlık düzeyi, ikinci alem, Briah aleminde gösterdi. Yansıma yeniden tekrarlanır ve yüce vasıflar grubu ile İlahi Öz, Meleksel Güçler, Üçüncü veya Yetzirah Aleminde gösterdi. Son olarak da Kutsal On Sephiroth'un İlahi soyutlamaları son bir tecelli ile daha da sınırlandırılır, yoğunlaşır ve insan zihni tarafından idrak edilir kılınır. Çünkü insan Dördüncü Alem Assiah'ta Onuncu Sephira Malkuth veya maddi cisimler veya Kabuklar Alemi Krallığın gölgesinde yaşar. Bunları düşünürse, İnsanın İlahi Olan konusunda ne denli zayıf bir fikri olabileceği hiç de tevekkül değildir.


86. Diğer zamanlarda metafizik soyutlamaların bir kenara bırakıldığını görürüz ve Tanrı tasviri için şark hayalinin getirdiği bütün imajlar serilmektedir. Bu betimler her ne kadar yüceltilmiş bir insanlık etrafında dönüyorsa da, o denli abartılıdır ki, Semavi Adam ilahi söz portresinin ihtişam ve inceliliği içinde kaybolmuştur. Bu belki de ilahi antropomorfizmdir, ancak ihtişamından dolayı o kadar ince ve seyrek bir antropormorfizm ki, benzetmeyi el veren beşeri unsurlar ilahi tahayyüllerinin Semavi Adamı içinde yok olur.


87. Böyle düşsel bir tanrısal tasvir konusunda size bir örnek sunmama izin verirseniz:


"O bu bütünleyici düzen ile bilinir: O Ebedi Olanların Edebi Olanıdır; Kadim Olanların Kadimidir; Gizli Olanların Gizlisidir; sembolleri ile bilinebilir, ancak O bilinemez. Kıyafetleri beyaz, görüntüsü vâsi enginliği ile müthiş bir Yüz gibidir. Parıltılı ışınlarına yön vermek üzere ışıldayan alevli bir taht üzerinde oturmuştur. Yüzünün parlaklığı binlerce dünyaya çevrilmiştir ve parlaklığının Işığı ile adil olanlara öte yaşamlarında mükafat ve mutluluk alemleri verir. Kafatası içinde sürekli binlerce kez binlerce dünya desteklenip Ondan varlıklarını sürdürmektedir. Başında bir Çiy damıtılır ve dünyalara akan bu Çiyden ölüler diriltilip öte yaşamlara ve alemlere kaldırılırlar."


88. Kabalanın Tanrısı "Sonsuz Varoluş"tur. O sadece "Yaşayanların bütünü" veya "Vasıflarının bütünü" olarak tanımlanamaz. Ancak bütün yaşayanları Ondan olduğunu ve bütün vasıflarının evrensel olduğunu kabul etmeden, o insan tarafından bilinemez. O özünün tecellilerinin zuhurundan önce de vardı, O varolanların hepsinden önce, fizik planımızdaki bütün yaşamlardan önce, hatta onun bir üst planının, ve onun da üstü veya Saf Ruhlar Aleminden, ve Algılanamaz Varoluş planından önce de vardı. Ancak bu durumda hayal edebileceğimiz hiç bir şeye benzemezdi ve Ain Soph'tu; ve en yüksek soyutlamada Ain, negatif varoluş veya hiçlik hali. Ancak tezahürat zuhur olmadan önce, bütün varoluş onun içindeydi, Bilinen "Günlerin Kadimleri" olan Bilinmeyenin içinde önceden vardı. 



89. Ancak Kabala'da sergilenen bu düşsel ve şiirsel fantezi yönü daha fazla açıklamak yerine, Tanrının vasıflarının felsefi yönüne dönelim. Çünkü bu bütün doktrinin esasıdır.

90. O halde, Tanrı konusunda esas beşeri kavram AIN, Negatif Varoluşun Pasif halidir, aktif hali değil. Bundan sonra insan aklı AIN SUPh, Sınırsız, Ayrışmamış, Sonsuz Olan, Tanrı kavramına ve üçüncü evrede Sınırsız Işık, Evrensel Işık, AIN SUPh AUR'a geçer - "Işık Olsun" denildi ve "Işık Oldu". Pasif Aktife, harekete geçti, Şuurlu Tanrı uyanır. Şimdi bu ışık yoğunlaşmasını algılamaya çalışalım, bu aydınlığın ışınlarının bir araya gelerek ihtişam parlaklığından bir taç oluşturduğunu idrak etmeye çalışalım. Bu KTR, Kether, Taç, İlk Sephira; Anlaşılmaz Tanrının İlk Tecellisi, baki ve tezahür olan Tanrının ilk idrak edilir vasfı. Ayrıca ona ADM OILAH, Adam Oilah, Semavi Adam ve Autik Yomin, Günlerin Kadimi denilir. İmanlı Rabbinler başını eğer ve ilahi kavramı taparlar. O Eski Ahit'te İlahi İsim AHIH, Aheieh, "Benim" ile temsil edilir. (Çıkış Bab iii, beyit 5)



91. Şuurlu Tanrı enerjisiyle ortaya çıktıktan hemen sonra, iki Tecelli daha zuhur eder ve Üçlü bir üçgen sembolü şeklinde parlar. İkinci Sephira ChKMH, Chokmah, Bilgelik [İbranice Hokmah = Arapça Hikmet], Kral'dır, ve İlahi İsmi IH, Jah'dır; Üçüncü Sephira BINH, Binah, Anlayış, Kraliçe'dir ve İlahi İsmi IHVH, Yahweh'tir (Jehovah),-- Yüksek Üçlüyü oluşturur.

92. Bundan sonra da CHSD, Chesed, Merhamet olarak bilinen ve İlahi İsmi AL, El olan GDULH, Gedulah Sephirası ve sonrada aksisi ayrıca Pachad, korku denilen ve İlahi İsmi ALH, Eloaholan GBURH, Geburah Sephirası gelir ve yansıyan üçgeni ilahi İsmi AQLHIM, Elohim olan Altıncı Sephira, Güneş, TPART, Tiphareth, Güzellik Sephirası ile tamamlanır. Bu ilk üçgenin üçgenin bir yansıması olarak aşağa doğru bakar. Üçüncü üçgen de aşağı bakan ikinci bir yansıma olarak görülebilir. O Yedinci, Sekizinci ve Dokuzuncu Sephiroth'tan oluşmuştur. Bunlar sırasıyla: NTzCh,Netzach, Sağlamlık veya Zafer, İlahi İsmi Jehovah Sabaothm ile; HUD, Hod veya Hud, İhtişam, İlahi İsmi Elohim Sabaoth ile; ve ISUD, Yesod, Temel, İlahi, İsmi AL ChAI, El Chaiile. 


93. Son olarak, bütün bu fikirler tek bir biçimde, Onuncu Sephira MLKUT, Malkuth, Krallık, Shekinah'ta devam eder. Bu Sephira ayrıca Tzedek, Doğruluk olarak bilinir. Decad, Onlunun tamamı "Adam Kadmon," "Arketip Adam/İnsan" ve harika OTz ChIIM, "Hayat Ağacı"dır. Kadim Adam Kadmon resimlerinde Kether, Taçı alının üzerinde görürüz; Chokmah ve Binah düşünen beynin iki yarısıdır; Gedulah ve Geburah hareket organları, sağ ve sol koldur; Tiphareth kalp ve göüğüsün hayati organlarıdır; Netzach ve Hod sağ ve sol bacaklardır; Yesod sindirim ve üreme organlarıdır ve son olarak Malkuth, insanın yeryüzü veya en alt planda temeli olarak ayaklarına benzetilir: Adam Kadmon ve Arşetip Adam veya İlk Adam resmine bakınız.


94. Bu Triadler, Üçlüler, Eril ve Dişil güçler ile Birleştirme Prensibinden oluştuğu varsayılırdı, böylece bir Denge, MTQLA, Methequela vardır.


95. Bütün bu Kabalistik Fikirleri özgün bir biçimde betimleyen Sephira diyagramları hemen hemen Kabalistik Sephiroth, Zekalar veya Tecelliler doktrini kadar eskidir ve bunlar her konuda bu fikirleri şema şeklinde açıklayan amblemlerdir. Böylece her Tanrısal kavram, Melek Toplulukların yapıları, insan özelliklerinin yapısı, gezegenler, metallik elementler, Yıldırımın Zigzag şeklinde inişi, toplamı 26 sayısı olan IHVH, Yod, Heh, Vau, Heh, Mistik Yahweh, kutsal Tetragrammaton'un yapısı gösterilebilir. I., II., III., IV., V., ve VI. numaralı resimlere bakınız [Not: Bu resimler Internette yayınlanmamıştır, ancak elimize geçer geçmez bu sayfaya iliştirilecektir.] Bu İlahi Tecelli Dekadı (Onlu), ilk başta tamamen zihinsel erişimimizin ötesinde olan İlk planda, Atziluth Aleminde zuhur olduğu düşünülmelidir. Sonra da İkinci Saf Ruh planı Briah Aleminde yansır ve aynı Dekad şekli koruyarak Üçüncü Oluşum planı Yetzirah Aleminde ve nihai olarak insan aklı tarafından idrak edilecek kadar yoğunlaşarak varlığımızı sürdürdüğümüz Dördüncü plan Assiah Aleminde ortaya çıkar. Kendi açımızdan "Hayat Ağacını" birçok türden ilahi süreç ve tezahürat şekli olarak görebiliriz. Ancak bunlar fikirlerimizi sınıflandırmak için kullandığımız sembollerdir. İlahi Tecellileri konusunda bu fikirlerin gerçek olduklarını iddia ederek onları aşağılamamız gerekir, sadece insan tarafından öyle idrak edildiklerini söyleyebiliriz.


96. Örneğin, Kabala On Sephiroth'u Üç Sütuna gruplaştırır: Merhamet Sütunu; Metanet (Sertlik) Sütunu ve aralarındaki Ilımlılık Sütunu. Bu sütunlar ayrıca Üç Ana Harf, A, M ve Sh ile iliştirilebilir. Yine de, iki yatay çizgi ile üç grup çıkarabiliriz ve bu Sephiroth'ın İnsan Doğasının üç tiplemesi, Entelektüel, Ahlaki ve Nefsi (fizik bedeni temsil eden Malkuth dışında), böylece Kabalayı Akli, Ahlaki ve Etik Felsefe ile bağ kurmuş oluruz. Yine üç çizgi ile Sephiroth'u Dört Plan/Aleme bölebiliriz. Ancak daha önce belirtiğim gibi bu alemlerin her birinde on Sephiroth'un bütünü yansımaktadır. Altı çizgi ile Sephiroth'u Yedi Gezegensel güce iliştirebilir Yedi plana gruplaştırmış oluruz, böylece Kabala ile astroloji arasında bir bağ kurmuş oluruz. (W. Gorn Old yakın tarihte "Kabalistic Astrology" adında bir eser yayınladı).


97. Briah'te her Sephira'ya özel bir başmelek ve Yetzirah'ta bir Melek topluluğu veya ordusu atfedilir. Bunlar Kabalayı Talismanik (tılsım) maji ile ilişkilendirir. Ayrıca eski Kabalistik teoloji ve simya ile bir bağ vardır. Assiah'ta her Sephira metallerden birinin alegorik amblemi olmakta. Tamamen simya ile ilgili "Asch Metzareph" adında özel bir Rabbini eser vardır. İngilizce adı "Arındıran Ateş" anlamına gelir. Bu kitabın yaptığım İngilizce tercümesini mevcuttur. A.E. Waite Kabala üzerindeki eserinde Rabbin Azariel ben Menachem'in "Sephiroth Tefsiri" kitabında her bir Sephira'ya bir renk atfettiğini yazar, ancak bunlar Zohar'da Kether'i renksiz, Tipareth'i mor ve Malkth'u safir mavisi bulduğumuz renklere uymamaktadır.


98. Bu On Sephiroth'un resimde gösterilen yirmi iki "Yol" ile bağlandıkları düşünülür. Onlar her biri hem harf, hem de sayı olan İbrani Alfabenin harfleri ile numaralandırılmaktadır. Tarot  (Tarocchi) destesinin 22 Arcana Major kartları ayrıca bu Yollarla ilgilidir. 22 Yola 10 Sephiroth ilave edildiğinde Bilgeliğin insana kademe kademe indiği ve insanın 32 yoldan Bilgeliğin kaynağına adım adım geçerek tırmanabileceği ünlü "Otuz iki Tarz"ı oluşturur. Bu zihinsel Soyutlama yöntemi Hinduların misik tefekkürle öze döndükleri Yoga, İlahi ile birleşme sistemin Rabbini şeklidir.


99. Sıkça kullanılan Kabalistik sözler arasında, Taç Kether'in sıfatı olan Arikh Anpin, Makroprosopos, Büyük (Vasi) bulunmaktadır; ve ayrıca Merkezi Güneş Tipereth'in sıfatı olan Zauir Anpin, Mikroprosopos, Küçük Yüz, Hıristiyanlıktaki Tanrı Oğlu İsa, Hıristos'a fikir yakınlığı olduğu söylenebilir (Bunlardan ilki profili bir yüz, ikincisi ise tam bir yüz ile temsil edilmektedir, M. Mathers). Binah Yüksek Ana Aima'dır, Malkuth Aşağı Ana Mikroprosopos'un Gelinidir. Daath ve Bilgi, Chokmah ve Binah, Bilgelik ve Anlayışın birleşimidir. Merkabah, Ezekiel'in (bölüm i vre x) vizyonunda Tanrının Tahtlı Arabasıdır. O tekerlekler üzerindeydi ve dünyanın Dört istikameti ve insanlığın Dört türüne ilişkin olan İnsan, Aslan, Boğa ve Kartala benzeyen Kutsal Hayvan Biçimleri, Dört Cherubim tarafından taşınırdı.


100. IHVH, Jehovah [Yahveh] İsmin Dört harfi Yod, Hé, Vau, Hé, Kabalistler tarafından özel bir şekilde Sephiroth'a atfedilirler ve böylece halk tarafında telaffuz edilemez ve gerçek telaffuzu Yahudiler tarafından unutulduğu ve Hıristiyanlar tarafından hiç bir zaman bilinmediği kabul edilen İlahi ismin Tetragrammaton'un esrarengiz kavramı ortaya çıkar.

101. Kabalistlerin Kosmoloji konusundaki fikirleri kolay açıklanamaz, ancak daha önce belirtildiği gibi, Yüce Sonsuz Tanrı, "Ain Suph" dünyanın doğrudan Yaratıcısı değildi, dünya da hiçlikten yaratılmadı.


102. En yüksek Üçlü olarak "Taç, Kral ve Kraliçe" İlahi Tecelli olarak zuhur etmiştir ve güçleri Yedi Alt Sephiroth'a inerek ve genişleyerek Evreni onlu güçler bütünü ADM QDMUN Adam Quadmun, veyar Adam Kadmon, Önsel Adam ve Arketip Adam olarak kendi suretimizde yaratmıştır; ortaya çıkan dünya algıladığımız varolan Evrendir, Evrene "Tanrının Giysisi" denilir. Bu alt dünya İlahi Dünyanın suretidir, her şeyin yukarıda prototipi, aslı vardır. (Zohar ii. 20.)


103. Bazı Kabalistik metinler İlahi Kral ve İlahi Kraliçenin birleşmesinden ortaya çıkan daha eski dünyalardan söz ederler. Bu dünyalar hiçlik içinde yok oldular. Bu dünyalardan "Daha öncede İsrail'de hükmeden Edom Kralları" diye Tekvin 36, v. 31-40'de söz edilir. Bunların ardı ardına yok oldukları söylenir. Bu dünyalar sağlandılar, parçalandılar ve yok oldular.


104. İlahi Tecellileri ve Evrenin kökenini ele almış olarak, Dört Alemin ruhsal varlıklarına deyinmem gerekiyor. İlk, en saf ve en yüksek Atziluth Aleminde sadece mükemmel ve değişmez Adam Qilah veya Arketipin Önsel On Sephiroth'u bulunur.


105. İkinci Briah Aleminde, azametli yüceliği ile Kether'e ilintili olan "Metraton" başkanlığında Başmelekler yer alır. O Tanrının görünür tezahüratı Al Shaddai'nin kıyafetidir. Her ikisinin sayısı 314'dür (Zohar iii. 231a). Metraton kelimesi "Ulu Öğretmen" anlamına gelir. Bu kelime Grekçe'de Tanrının tahtı yanında veya altında anlamına gelen met thronon sözüne ilginç bir benzerliği vardır. Ancak türevi kesin olarak bilinmemektedir. O bütün semavi küreleri ve üzerindeki sakinlerinin evrimlerini hükmeden evrenin diğer Başmeleklerini hükmeder. Kabalistler göre Metraton dünyamızın Tanrısı [Rab-ül Alem] -- Grek Demiourgos'tur. MacGregor Mathers'a göre diğer Başmelekler [Sephiroth sırasına göre] Ratziel, Tzaphkiel, Tzadquiel, Kamael, Michael, Haniel, Raphael, Gabriel, ve Sandalphon'dur.

106. Üçüncü Yetzirah Aleminde Meleksel varlıkların toplulukların yer alır ve her Sephira için ayrı bir topluluk sınıfı vardır. bunlar ışık kıyafetlerine bürünmüş zeki bedensiz varlıklardır ve çeşitli semavi mekanlar, gezegenler, elemental güçler, mevsimler, zaman birimleri vs. başında dururlar. Bunlar belirli yüce Başmeleklerin altında görev alırlar. Sephiroth'un Melekler Topluluğu [Sephiroth sırasına göre] Chaioth ha kodesh, Auphanim, Arelim, Chashmalim, Seraphim, Melakim, Elohim, Beni Elohim, Cherubim ve onuncusu mükemmelleşmiş erkek ve kadın insan ruhları, Ishim.


107. Dördüncü Assiah Alemi en düşük varlıklar, Şer İfritler, kabuklar Kliphoth veya Qliphoth ve sözde maddi nesneler ile doludur ve bu alem insanların, fiziksel beşeri bedenlerde hapsolmuş Egolar veya Ruhların alemidir. Bu alemin de, her biri yüksek güç ve biçimlerden kademe kademe daha uzak, kademe kademe daha karanlık ve gayri saf on derecesi vardır. İlk başta erken evrenin THU, Tohu, Şekilsizliği; sonra BHU, Bohu, Boşluğu, üçüncü olarak ChShK, Karanlığı gelir ve bunlardan bizim dünyamız gelişti ve şimdi haliyle vardır. Sonradan sakinleri bütün insan günahlarını temsil ettiğ yedi cehennem gelir. Başkanları Samael veya Satan, ölüm meleği, ve Lilith, Faşiliğin Kadını Asheth Zenunim ve bu ifrit çiftine ayrıca "Canavar" [Beast] denilir (Zohar ii. 255). Samael'in ayrıca telaffüz edilmez bir ismi vardır o da IHVH'in tersidir, çünkü "Demon est Deus inversus" [Latince: "Şeytan Tanrının tersidir"].


108. Evren sadece küçük evren, Mikrokozmos, "Arketip Adam"ın sureti Dünyevi Adem denilen insanın yaratılışı ile tamamlandı. Mddi bedeninin Assiah Aleminde demirlenmiş olmasına rağmen onda bütün Sephiroth ve Alemlerinkine benzeşen ilke, biçim ve melekeler vardır.


109. Tanrı, Melekler ve Dünya konusundan şimdi de Kabalanın İnsan, beşeri Ruh veya Ego konusunda öğrettiklerine daha yakın bakalım.


110. Daha önce Tecelli doktrinin farklı varlık plan veya düzeylerinde [alem] varolduğu düşünülebilen ardı ardına İlahi Ruhun tezahür edilen evreleri içerdiği açıklanmıştık. On Sephiroth enerjilerini Üç Ruhsal plan ve bir Objektif veya Maddi plandan meydana gelen dört planda yoğunlaşırlar. Bu On Sephiroth ve planların her biri bir öz ibraz ederler ve bu özlerin sürekli farklılaşan oranlarda toplamında insan oluştururlar. Bu kökende bilim adamların "Arketip Adam" veya "Arketip İnsan" diyebilecekleri ve kabalistlerin ADM QDMUN, Adam Kadmon, ve Greklerin protogonos dedikleri oluştu. Bu türün varlık evreleri planlarda kademe kademe aşağı inen bir gerileme sürecinde bireye her türlü yaşam deneyimi sağlar, sonradan bir yukarı tekamül, evrim tırmanışına geçerek beşeri mükemmellik sağlanır ve nihai olarak arınmış ruhun haccını tamamlamış olmasının sonucunda İlahi ile tekrar birleşme sağlanır.


111. İnsanın güncel durumunu ele almadan önce, Kabalanın insanın asli durumundaki hali konusundaki görüşlerini ele almamız gerekir.


112. İnsan Yaratılışın son Kelimesiydi, bütün biçimlerin tekrarıydı, dolayısıyla vasıflarından dolayı melekleri aşıyordu. İlk insanın eti, fiziksel kılıfı, bedeni yoktu. Adam ve Havva sadece sadece seyyal bir kılıfla giyinmişlerdi ve iştah veya ihtiraslara tabi değillerdi. Onlar huzur ve sükunet içinde Işıkta, GN OiDN, Aidin, Aden Bahçesinde bulunuyorlardı (Zohar ii. 229b). Dünyaya inişlerinden önce, erkek ve kadın androjen, tek bir vücuttaydılar, enkarne olduklarında cinsiyetlere ayrıldılar. İlk insan çifti ilk emre karşı itaatsiz davrandı, günah işlediler sonuçta maddeye tam olarak indiler. Tanrı onlara "deriden kıyafetler" yaptı. Onlara fiziksel bedenler verdi ve bunlarla yemek ihtiyaçları ve bir dizi yeni fiziksel bedenleri üretecek ihtiraslar doğdu.


113. Ancak insan yine de Tanrının yeryüzünde suretidir. Şekli IHVH, Jehovah ile bağlantılıdır, çünkü resimde Yod kafadır, heh kollardır, Vau gövdedir ve son Heh'de bacaklardır (Zohar ii. 42a). İlk çift düşük huyların alegorik Kişiliği ve dünyevi yaşamı deneyimleme, güç ve biçimin sürekli değişimlerine katılmak arzusunu veren Samael tarafından baştan çıkarıldı. Onları saf psişik varlıklarını tehlikeye sokacak şeyi yaptılar, maddi biçimlerin içine tam olarak batılar, Malkuth'un kabalığını üzerine aldılar ve böylece üzerinde madde lekesi bulunmayan Sephiroth Ağacından, Yüksek Güçlerden ayrıldılar. Bütün madde sürekli biçimini değiştirir, dolayısıyla bedenleri de değişmelidir, bütün enkarne olan Egoların gibi bedenleri öldü. Ölümde kişilik dinlenmeye çekilir, sonradan ya yine bir yaşam deneyimine, ya ceza küresine, ya da mutluluk diyarına gider.


114. Dünyevi biçimleriyle kendileri gibi bedenler doğurdular ve tanrı o bedenlerde mekan edecek, yaşamı günahları ve çileleriyle deneyimleyecek, düşebilecekleri veya yükselip kayıp miraslarından pay kazanabilecekleri sınavlardan geçecek ve nihai olarak Sephiroth'un içinden yükselerek İlahi Varlıkla tekrar birleşecek başka ruhlar gönderdi.


115. Unutmayın ki ilk başta Sephiroth Tacı vardı, sonra bir eril güç Chokmah, daha sonra dişil bir güç Binah vardı. Onların birleşimi ile melekler, insanlar ve dünyadan oluşan yaratılmış evren zuhur etti, ancak "yukarısı aşağıdaki gibidir", dolayısıyla Tekvin'de bir Adamın, sonradan bir Kadının zuhur olduğunu ve onlardan bütün diğerlerinin zuhur ettiğini görürüz.


116. Tekvin kadara alegorik "Tekvin'deki Yaratılışın Tefsiri"nde şöyle denmektedir: -- "Cennette GUP, Guph adında bir hazine vardır ve İlahi Olan başlangıçta yaratılan ve sonradan dünyada doğacak bütün Ruhları buraya koymuştur. Bu hazineden alıp Kutsal Olan rahimlere çocuklar eker."


118. Diğer bir tefsir sembolik dille Kutsal Olanın bir çocuğun bedeninin şekillendiğini görmüş ve onu mekan edecek uygun bir Ego gönderir.


119. "Kutsal Olan, mübarek olsun, bedensiz ruhların üzerinde duran Meleğe yönlenir ve "şöyle bir ruh gönderin" der ve dünya varolduğunda beri bu böyle gider. Ruh, Kusal Olan'ın önüne çıkar ve onun huzurunun tapar. Ebedi Olan ona " Bu bedene gir" der. Anında ruh izin isteyerek şöyle der: "Ey Dünyanın Efendisi. uzun süredir bulunduğum alemden memnunum. Eğer lütfederseniz bu tiksindirici bedene girmemeye arz ederim, çünkü bir Ruhum." Mübarek olsun, Kutsal Olan şöyle yanıt verir: "İçine göndereceğim dünyaya ihtiyacın vardır. Seni Kendimden biçimlendirmenin nedeni ondan geçmen içindir." Böylece ruh maddenin on hapsedeceği, çile çekeceği ama baş edip yineden yükselmesi gerektiği dünyaya enkarne olmaya ve ona batmaya zorlanır. Zohar şunu ilave etmektedir: "dünyevi yaşamında insan ne öğrenip sergilerse onu enkarnasyonundan önce bilirdi."


120. Buna paralel bir doktrini Budistlerin reenkarnasyon kavramında görürüz. Burada ebedi Karma yasası Tanrının işini görür ve bireysel Egoyui yine bir dünyevi yaşama iteler.


121.  Christian Ginsburg "Ruh Göçü", reenkarnasyonun Pharisee'ler, Farizilerin Josephus, Yusufus zamanında doktrinleri olduğunu ve bu doktrinin Yahudiler tarafından 9. asra dek inanıldığını inanıldığını yazmıştır. Caraite Yahudiler buna 7. asırdan beri inanmışlardır. St. Jerome, bunun sadece seçkin birkaç kişiye öğretilen Erken Kilisenin bir doktrini olduğunu yazmıştır ve [İlk Kilise Babalarından ] Origin reenkarnasyon olmadan doğumlarından önce Esau ve Jakob, Yakup arasındaki mücadelede geçen olaylar, Tekvin 25, v. 22, ve Jeremiah'i anasının rahimdeyken söz edilmesi, Jer. i. 5, açıklanamaz.


122.  Böylece Kabala Egoların Ruh Pınarında geldiklerini, deneyim ve mükemmelliğe ulaşılıncaya dek tekrar ve tekrar reenkarnasyon geçirdiklerini ve nihai olarak İlahi Kaynağa geri döndüklerini öğretir. Zohar i. 145, 168; ii. 97.


123.  O halde, geçici bir süre için Tekvin 3, v. 21'de söz edilen bu "Deriden Kıyafet"te, sözde maddi bedende bir süre mekan eden nedir? Bu Jehovah'ın sembolik Dört parçası, ve Üç Alemden oluşan İlahi Kıvılcımdır, bu da Dördüncü Etkiler Alemi, Mddi Evrende oturmuştur. Aslında birkaç Kabalistik okulda bu Özlerin sayıları ve adları değişmektedir, ancak temel fikir aynıdır. Aynı şekilde değişik Hint kitaplarında İnsanın Yapısındaki ilkeler de değişmektedir, ancak hepsinde kök fikir aynıdır


124.  Beşeri ilkeler Üçlü olarak ve beden ile Dörtlü olarak ele alınabilir. Ayrıca astralı ve fiziksel bedeni ele alırsak Beşli olarak, ilahi ilkeyi bölersek Yedili olarak ve Sephiroth'a karşılaştırırsak Onlu olarak ele alınabilir. Bunlar tam olarak açıklamak çok uzun bir yazı ve birçok karmaşık anlamlı İbrani kelime ortaya dökmek gerekir ve konuya alışıl olmayanı zorlar. Bu konuda iki örnek verebilirim:


125.  Yod, Jehovah'ın Je'si, İlahinin en ulu ve yüksek tarafıdır ve Hint felsefesinde Âtmâ'ya benzetilebilir. Hé, Jehovah'in Ho'su, Neshamah'tır ve Hint felsefesinde Buddhi, öz ruhtur. Vau, Jehovah'ın v'si Ruah'tur ve Hint felsefesinde Manas, Akıldır. Son Hé, Jehovah'in ah'ı, Nephesh'tir ve Hint felsefesinde Kâma, nefs, iştah ve ihtiraslardır. Bütün bunlar maddi nesnelere etki yapan bir cihaz olan fizik bedeninin kalıbı astral kabukta yerleşiktir.


126.  Insan ruhu ayrıca "On Sephiroth"a tekabül eden farklı ve belirli şuur tezahürlerinde dağılmıştır. Değişik kabalistik eserler hepsi de birbirleri ile tutarlı olan farklı sınıflandırmalar uygularlar, en yaygın olanı üçlü bir ayrımdır: Nephesh, nefs, ihtiraslar Malkuth'a, Ruah, akıl Tiphereth güneşi etrafında gruplaşmış altı Sephiroth'a ve Neshamah, Karliçe, Kral ve Taç, Yüksel Üçlüsü ile ilintili ruhsal arayışlar.


127.  Bu Beşeri ilkeler Dört Alemde, İlahi, Ahlaki, Entelektüel ve Duygusal Alemlerde işler. bu esaslardan herhangi biri bir insana hakim olabilir ve sürekli değişken oranlarda olurlar. En yüksek prensip alttakileri gölgeler ve ortadakiler üste çıkabilirler veya fırsat eksikliği veya tutarsız hareketlerden dolayı bedenin maddeselliğine yaklaşıp aşağı ve daha aşağı düşebilir. Neshamah ruhsal mükemmeliyetçiliğe çekerken, Nephesh fiziksel zevke doğru çeker.


128.  Diğer bir sembolizm şeklinde, Kabalistler insanın iki yoldaşı veya rehberi olduğunu aktarır. Biri sağında yer alır ve iyi işleri teşvik eden etzer ha Tob'dur, o daha yüksek Sephiroth'tandır. Diğeri ise solunda yer alıp Samael ve Canavarın ajanı olarak şer cazibeleri, zevk, arzu ve ihtirasları teşvik eden Yetzer ha Ra'dır. Zohar 95 b'e göre insan çok talihsiz bir konumdadır, zira orada yazar ki Kötülük Meleği ona doğumdan itibaren bağlanır, oysa İyilik Meleği sadece 13 yalında bağlanır.


129.  Ölüme gelince, daha önce belirttiğimiz gibi, yaşantısı olağanüstü eksiksiz ve mükemmel olması dışında insan Egosu veya Ruhu değişik bir biçimde yeniden doğması gerekir, ancak bütün dinlerin kabul ettiği gibi ölümde büyük değişiklikler olur. Kabalaya göre, görünen fiziksel beden, Guph çürür ve ruhun hayvani tarafı nefs, Nephesh ondan sadece kademeli olarak dağılır. Ruh, Ruah, insani yön Assiah Aleminden ayrılır ve öz ruh, Neshamah yeniden doğmanın ötesinde mükemmelleşmiş bir biçimde ruhsal diyarlara erişir ve Cennetin Hazinesi Gan Oidin'e tekrar döner. "Sepher jareh chattaim" eserine göre insan öldüğü saatte yargılanır ve İlahi Varlığın vekili Shekinah üç Melekle birlikte ona yanaşır. Bu meleklerin başı Sessizlik Meleği Dumah'tır. Eğer ruh cezalıysa Sessizlik Meleği onu bir sonraki doğuşundan evvel Cehenneme, Gai-Hinnom'e belirli bir ceza süresi için götürür. Eğer Ruh onay alırsa Oidin veya Cennette geçer. Evrenimizin bu tezahürat döneminde bütün ruhlar çile ile ıslah edilip mükemmelleşmiş ve cennette kutsanmış ve geldikleri Tanrı ile yeniden birlik içinde olacaklar.


130.  İnsanın yapısı, kökeni ve mukadderatı konusunda Kabalistik teori, modern Hıristiyan görüşünden çok farklıdır, ancak Hint görüşünden farkı, ilkeden daha ziyade sunuş biçimdedir, bu ikisi uygun bir şekilde yan yana etüt edilebilir ve her biri diğerini aydınlatır. Aslında, Batı mistik doktrinleri kapsamına alan Mısır Hermetizm ve benzeri Ortaçağı Kabalizmi ile diğer yandan Hint Ezoterik Teosofi arasında kesin bir hudut yoktur. Onlar insanlara ruhsal fikirler insanlığa sunma amacında kullandıkları dil, tanımlama ve tasvirlerde farklıdırlar. Ancak herhangi bir ekolün diğerini suçlaması için gerekçe yoktur. Entelektüel kültür dünyası her birini yan yana barındıracak kadar geniştir. Her ikisinin insan algılamasına açık felsefi sistemler oluşu, her ikisin saf ve açık hakikatleri barındırabileceğinin kanıtıdır. Biz halen her şeyi ancak koyu bir filtreden görebiliyoruz ve Tanrı ile yüz yüze gelmeyi ve hakikate olduğu gibi tanımayı ummadan daha çok ilerlememiz gerekir.


131.  Öğrencilerin yaptığı gibi kademe kademe ilerlemekle yetinmemiz gerekir. Her derecede asli gerçekler değişik bir şeklide yeniden ifade edilmektedir. Onlar müridin zihinsel haline uygun dil ve sembolizm ile ifşa edilirler veya açımlanırlar. Dolayısıyla, bir öğretmen, mürşit ve önceden yolu izlemiş ve kişisel deneyim ve iç çağrışımlarıyla öğrencinin eriştiği seviyeyi tanıyacak bir rehberin ihtiyacı aşikardır. Mistisizmde yüksek ergiye her hangi bir asil, kolay veya kestirme yol yoktur. Yorulmadan çaba göstermek ve temiz bir yaşam hayati değer taşır. İnsan aklı sadece zihinsel gözlerinin herhangi bir zamanda algılayabileceği şeyleri idrak edebilir. Bu işlem zorlanamaz. Mistik bilgi gasp edilemez. Eğer bir öğrenci kendi derecesinden daha yüksek bir Derecenin bilgisine el koyarsa da, bu onun için sadece hezeyan, abes, hayal kırıklığı ve karanlık olur.


132.  Bir çok kez öğrencilere mantıklarının kabul edemeyeceği veya batıl inanç olarak reddedeceği doktrin, iddia veya açıklamalar sunulmuştur. Oysa aynı doktrinleri yaşamlarının daha geç bir evresinde itibar göstererek uyarladıkları görülmüştür. Bu açıdan Okültizm Framasonluğa benzemektedir. Ya gizli bilgiyi almaya kabul ediliriz, ya da edilmeyiz. Kabul edilmediğimiz taktirde onun sırrı bize sunulsa bile inanmayız. Okültizm sırları Framasonluk gibidir. Aslında bir bakıma Framasonluğun kayıp ettiği sırlarıdır. Onlar doğası itibarıyla istismara kapalıdır, çünkü sadece kişisel evrimle, tekamülle elde edilebilirler, onlar hariçten birine açıkça anlatılabilir, ama anlaşılmazlar. Çünkü herhangi birisi böyle bir sırra erişip ulaşabilmişse de en yakın dostuna söylemez. Bunun sebebi de basit olarak eğer arkadaşı kendi başına bunu algılayamıyorsa, basit sözlerle onun iletişimi gizli anlamını aktaramayacaktır.


133.  Kabalistik teori külliyatı Framasonluk sırlarına benzer özelliği vardır. Hiç bir zaman yazılmamış veya basılmamış çok doktrinler vardı. Bu eserler çoğu kez ilk bakışta abes gibi gözüken tasvirler ve absürd gelebilecek doktrinler içermektedirler. Ancak bunlar kısaca özetlediğim yüksek ruhsal öğretileri taşırlar. Bu eserleri sadece okumak yeterli değildir. Ruhsal şeyleri görebilmek için ruhsal gözün açık olması gerekir ve eski büyük Kabalistler cahil, ham ve tutarsız insanların önüne bilgelik incilerini sermediler, temiz olmayanları Bilgelik Mabedine sokup kirletmediler. Ciddi öğrenci Hakiki Okültizmin yüksek yaşam tarzına ulaşmak için azimli bir şekilde çaba göstermesi gerekir. Bundan sonra belki de, ileri bir gelecekte geri çevrilen cazibe unsurları ile özverili bir yaşamın kayıtları Büyük Kralın Sarayına girmek için parola görevini görebilecektir.


Copyright © 2001 hermetics.org, http://www.hermetics.org/GD-kabala.html




Seçkin Deniz Twitter Akışı