23 Eylül 2014 Salı

SA901/KY1-CÇ76: İsyan (Oyun)/ İkinci Perde - Sahne: 1

 
İKİNCİ PERDE
(Birinci perdedeki sahnenin aynı. Sağ tarafta beş sandalye. Yazar, Yönetmen, Figen ve Talat sandalyelerde oturmaktadır. Diğer oyuncular pencerenin karşısında endişeyle duruyorlar. Birinci İzleyici elinde tabanca sahnenin ortasında pencere tarafındaki oyunculara dönüktür. Yanında Anlatıcı, başı önüne eğik öylece durmaktadır.)

SAHNE BİR

Birinci İzleyici - Diğerleri

Birinci İzleyici- (Anlatıcı’ya) Şimdi arkadaş, bay anlatman adın her ne zıkkım ise, bütün gün kafamızı şişirdiniz durdunuz. Reklamlarda tanıtılan oyunla sizin oyun arasında mini minnacık bir benzerlik yok. Oyunun adı İsyan değil miydi?

(Sahnedeki bütün oyuncular şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar. Fısıldaşırlar.)

Birinci İzleyici- (Öfkeli) Kesin lan fısıldanmayı? (Oyuncular oldukları gibi kalırlar, Anlatıcı’ya) Dilini mi yuttun birader?

Anlatıcı- (Şaşkınlık ve korku ile) Şey.. şey yani?

Birinci İzleyici- (Tabancanın namlusuyla Anlatıcı’yı dürter) Şey ne la? Ha! Şey ne?

Anlatıcı- (Bir adım geri çekilir gibi yapar, gidemez) Bir yanlışlık olmalı efendim.

Birinci İzleyici- Yanlışlık mı? Ne yanlışlığı? Yanlışlıklar komedisini mi oynuyorsunuz?

Anlatıcı- (Boğazını temizler) Valla sizin gibi birinin bu Şekspir bilgisi..

Birinci İzleyici- Benim gibi biri derken..

Anlatıcı- (Korkulu) Şey.. elinizde böyle silah olunca..

Birinci İzleyici- (Tabancayı iyice göğsüne bastırır) elinde silahı olan bilmez mi? silah bilmeye engel mi?

Anlatıcı- (Yaltaklanarak) Siz daha iyisini bilirsiniz..

Birinci İzleyici- (Tabancayı kaldırır Anlatıcının gözlerine sokarak) Bilirim ya.. bak bir şey daha bilirim ki, sanırım sen de bilirsin, adamın biri “sahnede silah göründüğünde mutlaka patlar” türünden bir şeyler demişti..

Anlatıcı- (İyice büzülür, kısık bir sesle) Cehov denen adamın lüzumsuzluğu..

Birinci İzleyici- (Geri Çekilir) Her ne halt ise.. o adamın dediği gibi olsun istemiyorsan adam gibi sorularıma cevap vereceksin. Şey mey istemiyorum. Şimdi, bu oyunun adı ne, İsyan değil mi?

Anlatıcı- Bir yanlışlık olmalı beyefendiciğim. Oyunumuzun adı Nişanlı!

Birinci İzleyici- (Şaşırmıştır. Bir süre kıpırdamadan durur. Namluyla kafasını kaşır) Tamam, senin dediğin gibi olsun.. peki sabahtan beri yaptığınız ne? Alavere dalavere.. güldürmeye çalışıyorsunuz, her birinizi kasıntılısınız. Kabızlar gibisiniz. Sizin bağırsaklarınız ifsat olmuş. Şimdi (Sağda oturanları gösterir) şu sefillerin yanına geç. (Anlatıcı sağ tarafa geçer.) Oradan ayrılmayacaksın. (Sahnenin ortasına yürür. Pencere tarafında duranlara bakar. Seyircilere döner) Ben bu oyunu sevmedim. Sanırım sizler de sevmediniz. Sevilecek bir yanı yok. Karışıklık üzerine karışıklık. Rol mü yapıyorlar, gerçekten karıştırıyorlar mı, belirsiz! Ben belirsizliği sevmem. Hem böyle hamam dedikodusunu andıran diyaloglardan hiç hazzetmem. Ya tiyatro dediğin şu kurukafa ile konuşan adamınki gibi olur. Bu ne? Zırva.. şimdi sen (Avni’ye işaret eder. Avni üzerine almaz. Diğerlerine bakar) Sana diyorum ihtiyar. (Yine anlamamış gibi yapar, birinci izleyici öfkeyle) La kefen giyinen meczup sana diyorum.

Avni- (Titrek bir sesle) Ben mi?

Birinci İzleyici- Evet.. gel buraya. İçlerinde bir seni sevdim. Bir sen oyunculuğun hakkını verdin. Güzel bir konuşmaydı. Zaten tiyatro demek bu demek. La benim gibi konuştuktan sonra size ne ihtiyaç var? Hızlı ama (Avni sekerek gelir. Yanında durur) Kıyafetin bile hoş aslında. Adın ne senin?

Avni- Avni..

Birinci İzleyici- Sevmedim.. hiç de hoş değil. Gerçek adın ne?

Avni- Avni efendim.

Birinci İzleyici- Geç.. sen resim mi yapacaktın?

Avni- Yapıyor gibi yapacaktım.

Birinci İzleyici- Tamam.. adın Ressam. Bak adını unutma. Bu oyunu sen kotaracaksın. Benim istediğim gibi bir oyun olacak. Abuk-sabukluklardan uzak duracağız. Konuşmanı beğendim. Ezberin iyi imiş.

Ressam- Efendim, onlar oyunda yoktu. Ben kendi içimden geldiği gibi yaptım.

Birinci İzleyici- (Sevinir) Tamam işte. Tam dediğim gibi. Şimdi uşak kılıklı şu (Uşağı gösterir) sefili de alıyor, giriş yerinde bekliyorsun. Kızın hangisiydi?

Ressam- Kızım yok..

Birinci İzleyici- Nasıl kızın yok.. nişanlı?

Ressam- Oğlumun nişanlısı

Birinci İzleyici- Kızın sayılmıyor mu?

Ressam- Haklısın.

Birinci İzleyici- (Tabancayı aşağı yukarı sallar) Öyleyimdir. Oğlunun nişanlısı hangisi.

Ressam- (Sağda sandalyede oturan Figen’i gösterir) Figen Hanım!

Birinci İzleyici- (Figen’e döner) Evet Figen hanım şöyle buyurun. Sizi şöyle yanımıza alayım. (Figen güçlükle ayağa kalkar. Olduğu yerde titremektedir. Birinci İzleyici yumuşak bir sesle) Korkmayın hanımefendi. Burası sizin yuvanız. Korkması gereken benim. Hiç alışkın değilimdir kalabalıklar karşısında durmaya.. yani neredeyse altıma kaçıracağım. Hadi gelin artık.

(Figen güçlükle yanlarına gelir.)

Birinci İzleyici- Hep böyle soluk musundur? Yoksa tabancadan mı?

Figen- (Tane tane) Şey.. sanı..rım.. taban..

Birinci İzleyici- (Tabancayı beline sokar, ellerine Figen’e gösterir) Bakın yok artık. Hadi toplayın kendinizi. Gelelim konumuza, ihtiyar senin adın neydi?

Avni- Avni

Birinci İzleyici- (Ayaklarını yere vurur, elini belindeki silaha götürür, vazgeçer) Kahretsin daha biraz önce anlaşmıştık adını unutmayacağına dair. Adın Ressam ihtiyar tamam mı? Adın Ressam! Neymiş?

Avni- Ressam!

Birinci İzleyici- Aferin.. unutursan külahları değişiriz. Şimdi uşağı da al şu (Sağdaki kapıyı işaret eder) Şu kapının önünde dur. Figen hanım senin oğlunun nişanlısı değil. Öz kızın. Kızını sevdiğin bir dostunun oğluyla evlendirmek istiyorsun ve fakat kızın başka birini seviyor. Gerçi biraz Yeşilçam gibi olacak ama, olsun.. Romeo Juliet Yeşilçam mıydı? Hayır. Demek ki dünyanın her yerinde oluyor (Anlatıcı’ya bakar) Değil mi bay anlatman?

Anlatıcı- (Bitkin) Hakkı aliniz var efendim!

Birinci İzleyici- Öyledir. Evet ihtiyar kızını istemediği biriyle evlendirmenin peşindesin. Kızın direniyor. Kızın şimdi yerine geçip oturacak. Sen uşakla birlikte sahneye geliyorsun. Uzun bir konuşma yapıyorsun. Uşağın da alık alık seni dinliyor. Uşağın bu sahnedeki görevi sadece eşlik etmek. (Uşağa) Unutma, bir kere bile ağzını açmayacaksın. Hadi bakalım! Figen hanım siz yerinize geçin. Ben de yerime oturayım! Hadi ihtiyar.

(Birinci İzleyici sağa geçer, boş sandalyeye oturmak üzereyken Anlatıcı’nın yavaş yavaş sağ kapıya doğru yöneldiğini görür)

Birinci İzleyici- (Anlatıcı’ya) La Anlatman kaşınıyorsun sen! (Bağırır) Seydo!

Seydo’nun İçerden Sesi- Buyur Abi!

Birinci İzleyici- Burada bir oyun bozan var.. sana doğru gelmeye çalışıyor.

Seydo’nun İçerden Sesi- Tamamdır abi! Tasalanma!

Birinci İzleyici- (Anlatıcı’ya) Anlatman duydun değil mi? Seydo’nun en sevdiğim sözü tasalanma, demesidir. Bir defasında çok sevdiğim bir alaman kurdum vardı, çok severdim. Neyse bir gün dur diyorum, durmuyor, ha bire yaltaklanıyor. Seydo’ya durdur şunu, dedim, demez olaydım. Sen tasalanma! Dedi. Alaman kurdu hala olduğu yerde duruyor. Ayaklarına beton dökmüş.. anladın?

Anlatıcı- (Hızla yerine geçer, yutkunarak) Anladım Abi!

Birinci İzleyici- İyi.. (Ressam’a) Ee.. siz neyi bekliyorsunuz? Kapının oraya gidin. Biraz bekleyin. Sonra sahnenin ortasına gelin. Eylem bu.. eylemi ben söyledim. Sözleri siz söyleyeceksiniz? Bunda anlaşılmayacak ne var? Kızını istemediğin biriyle evlendireceksin, konu da var. Sözleri de bir zahmet siz söyleyin! Avuç dolusu para döktüm buraya. Kaç kişi geldik buraya biliyor musun? Hadi artık ayaklanın! (Ressam ve Uşak sağdaki kapıya giderler.)



Cemal Çalık, 23.09.2014,  Konuk Yazarlar,  Sonsuz Ark, Oyun



Seçkin Deniz Twitter Akışı