9 Eylül 2020 Çarşamba

SA8840/AH25: The Outpost-Son Karakol; Afganistan’da Amerikan Zorbalığı’nın Sonu

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonuç olarak filmin kuru gürültüsüne gömülen, ancak bütün insanlığın bilmesi gereken bir gerçek var: Afganistan, hainlerine ve ödediği ağır bedele rağmen  işgalcileri Rusya ve ABD'yi ayrı ayrı zamanlarda rezil ederek 'yendi'.


Filmi izlerken çok karışık şeyler düşünüyordum. Bu bir film değildi, doğru izlenmesi gereken bir belgeseldi; Amerikan İmparatorluğu’nun yenilgisini anlatan nesnel olmayan bir belgesel, güneş doğmadan en az bir saat önce okunan sabah ezanını güneş doğarken okutan bir cehalete ek olarak film süresince sık sık ve zamansız bir şekilde fonda yankılanan ezan seslerine işlenen İslam düşmanlığını yayan propaganda videosuydu.

Jake Tapper’in olguları ve olayları çarpıtarak anlattığı Little, Brown and Company, Hachette Kitap Grubu’nun 2012’de yayınladığı ‘Son Karakol, Amerikan Cesaretinin Anlatılmamış Hikayesi- The Outpost: An Untold Story of American Valor’ adlı kitabın senaryolaştırılmış haliydi. Yenilmiş bir ordunun içindeki birkaç askerin kahramanlığını anlatıyordu.


ABD’nin desteklediği Mücahit Afganistanlıların Rus-Sovyet İmparatorluğu’nu yendikleri dağlarda, bu kez yine Amerikan istihbaratının kurduğu, ancak Rusya’nın desteklediği Taliban’a karşı Amerikan İşgal Ordusunun kurduğu (ABD’ye göre 8 (9), Taliban’a göre 15 ABD askerinin öldürüldüğü, 27’sinin yaralandığı) son karakol Taliban saldırısında hezimete uğrayarak geri çekiliyordu.


Rambo III ile Sylvester Stallone’nin Ruslara karşı savaşan Afganlılara destek vermeye giden 'tek kişilik dev ordu’ olarak dünyanın bütün sinema salonlarını doldurduğu 1988 yılından 32 yıl sonra Hollywood bu kez bir karakolda Afganlılara yenilen Amerikan ordusunun filmini çekiyordu. 3 Ekim 2009'da, 300 kişilik bir Taliban gücü, Doğu Afganistan'ın Nuristan eyaletinin Kamdeş kasabası yakınlarındaki Amerikan Muharebe Karakolu (COP) Keating'e saldırmıştı.

(Rambo III, başrolünü eski porno yıldızı Sylvester Stallone’nin oynadığı Rambo serisinin üçüncü filmi olan 1988 ABD yapımı savaş filmiydi. Sylvester Stallone ve Sheldon Lettich’un senaryosunu yazdığı filmi Peter Macdonald yönetmişti. 58 ila 63 milyon dolar arasında bir prodüksiyon bütçesiyle Rambo III, o zamana kadar yapılmış en pahalı filmdi. 25 Mayıs 1988'de dünya çapında gösterime girmiş ve gişede 189 milyon dolar hasılat yapmıştı.) 

İki film arasındaki bu karşıtlığa eşlik eden temel bir ayrıntı daha vardı. Rambo’nun sevip hediyeler verdiği küçük Afgan delikanlının yerini bu kez ailesi tarafından Amerikan bombardımanında öldürüldüğü iddia edilen, ancak Amerikalı askerlere göre ‘ABD ordusundan tazminat almak için kendilerinin öldürdüğü’ küçük bir genç kız almıştı.

Rambo III Ruslarla savaşan Afganlıları yüceltirken, Outpost, işgalci zorba Amerikan Ordusunun katliamlarını görmezden gelerek, baskı altındaki yoksul, savaşlarla mahvolmuş Afgan halkını paragöz, çıkarcı, yalancı ve ikiyüzlü olarak tanımlıyordu. Çünkü Ruslar gibi Amerikalılar da Afganlılara yenilmişlerdi ve yenildikleri Taliban yerine zavallı halkı aşağılayarak intikam almaya çalışıyorlardı. İşbirlikçi Afgan ordusu da Amerikalı askerler için korkak bir orduydu.

Bir Afgan muhbir, iki ABD askeri ve bir Afgan askeri

Taliban tarafından tek tek hedef gözetilerek öldürülen ve değişen karakol komutanı Amerikalı yüzbaşıların ‘Şura’ dedikleri ve yaşlı Afganlıları çağırarak emirlerini dikte ettikleri ve para torbalarını salladıkları anlarda, Amerikan Dışişleri’nin yayınladığı ve diledikleri ülkelere karşı yaptırım sopası olarak kullandıkları yıllık İnsan Hakları Raporlarını hatırladım.

Sözde 'Şurâ'

ABD Başkanı Bush’un 2003’te Irak’a demokrasi götürme reklamları da eşlik ediyordu bu hatıralara. Tıpkı Afganistan gibi terör yatağı ve iç savaş arenası haline getirilmişti Irak. Ve sonra Suriye, Libya, Yemen, Somali, Sudan, Mali ve daha fazlası Amerikan katliamcılığının ve kaosunun belgesi olarak açlık, yoksulluk, terör ve iç savaşlarla mahvedilmiş Müslüman ülkelerdi.

Türkiye, Erdoğan liderliğinde bu sona mahkûm olmaktan kurtulmuştu: 15 Temmuz 2016’da Amerikan Emperyalizminin sona erişinin ilk büyük adımını Türkiye’de atıyor ve FETÖ terör örgütüyle yapmaya kalkıştığı son kanlı Amerikan darbesini çıplak elleriyle durdurarak tarihi değiştirmeye başlıyordu iyi insanlar.

Ne kadar çirkin göründüklerini bilmiyor olamazlardı Amerikalılar bu filmi tasarlarken ve çekerken, üstelik alçak, katil ve yalancıydılar. ABD polisinin keyfi bir şekilde siyah Amerikan vatandaşlarını öldürmesine karşı bir isyan hareketi olan ‘Black Lives Matter- Siyah Hayatlar Önemlidir’in Amerikan sokaklarını yakıp kavurduğu bir dönemde sondan önceki siyahi karakol komutanını ‘korkudan altına yapan’ bir yeteneksiz olarak tasvir etmeleri iğrençti.

Filmin başından sonuna kadar her açıdan disiplinini kaybetmiş ve sürekli küfür eden psikopat ruhlu ve Irak’taki katliamlarda binlerce masum insanı öldüren Amerikan askerlerinin ‘uyduruk kahramanlığına’ odaklanan senaristin ruhundaki aşağılık şeytanî izlerle karşılaştığımda kendimi tutamadığımı söylemem gerek. Canlarını zor kurtarmış olan yenilmiş Amerikan askerlerini kahramanlaştırma çabaları filmin ruhundaki aşağılık izleri daha da açığa çıkarıyordu. Oysa işgalci bir ordu şerefsizce yenilmiş ve kovulmuştu.


Taliban baskınının olduğu gün Karakol’un son komutanı olan Amerikan subayının, son anda yetişen Amerikan helikopterlerinin ve uçaklarının attığı bombaların neden olduğu devasa çukurları gördüğünde ‘iyi ki bizden yanalar’ dediğinde filmin değerli sayılabilecek bir tek ayrıntısı ile karşılaştığımı düşünmüştüm; tahrip gücü yüksek bu bombaların bir zihinsel bir vahşetin ürünü olduğu açıktı ve bütün Amerikalılar bu dev savaş makinesinin yeteneklerinin farkındaydı.

Filmin sonunda, kendi kurduğu karakolu kendi bombalarıyla havaya uçurarak helikopterlerle kaçan işgalci Amerikan Ordusunu izlemek tarihe şahitlik etmek gibiydi. En büyük işbirlikçisi Taliban’la 11 yıl sonra 14 Şubat 2020’da anlaşma imzalayacak ve geri çekilecekti. (2001 yılında Casus uçaklarla yeri belirlenen Taliban Lideri Molla Ömer'e saldırı hazırlayan CIA, Savunma Bakanlığı-Pentagon avukatları tarafından durduruldu. Hukukçular, ‘lider vurma yetkisi yasalaşmadı’ deyince uçak saldırısı düzenlendi ama Molla Ömer kurtulmayı başardı.) Tıpkı 31 yıl önce, 15 Şubat 1989'da Afganistan'dan çekilme sürecini tamamlayan işgalci Rus-Sovyet İmparatorluğu gibi.

COP Keating Karakolu, Nuristan Eyaletindeki üç dağın eteğindeki bir vadide bulunuyordu.

Filmin arka planını bilmeden yorumlamak çok kolay değil. Doğal olarak ‘Sonsuz Savaşlar Mekânı’ Afganistan, Rus-Amerikan imparatorluklarının örtülü olarak birbirleriyle savaştığı, ancak en büyük kurbanın Afganlılar olduğu bir küresel arenaydı.

Rus resmi propaganda sitesi Sputnik’in 2019’da verdiği bilgilere göre, Sovyet yönetimi, 12 Aralık 1979 tarihinde, Afganistan'a ordu gönderme kararı almıştı. Bu savaşta yaklaşık 650 bin Sovyet vatandaşı yer almış, 15 bin Sovyet er ve subay ise savaştan dönememişti. Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre 1979-1989 yılları arasında Afganistan'da SSCB'ye ait 125 savaş uçağı vurulmuştu.

Anadolu Ajansı’nın yayınladığı analiz farklı istatistikler de içeriyordu:

Yenilemez denilen Kızıl Ordu Afganistan’da yenildi ve Sovyet resmi rakamlarına göre, Hindukuşlar’da (savaşta kaybolanlar da dahil) 14 bin 751 kayıp verdi. Yani resmi rakamlara göre, Kızıl Ordu her gün 4,42, yılda ise bin 613 asker kaybediyordu. Bu rakamlara Afganistan komünist ordusunun kayıpları dahil değildi. Savaşta yaralanan, sakat kalan ve hasta olan asker sayısı ise 470 bin civarındaydı. On yıllık savaşta 620 bin Sovyet askeri Afganistan'a ayak basmıştı.

Zayiat sadece bununla da sınırlı değildi. Yine resmi rakamlara göre, aralarında 451 helikopter ve uçak, 147 tank, 443 top, 11 bin 369 kamyon ve petrol tankerinin de bulunduğu maddi zayiat, Sovyetler’i hem askeri ve hem de ekonomik olarak çökertti. Savaşın getirdiği milyarlarca dolarlık savaş yükü (50 milyar dolar olarak tahmin ediliyor) Sovyetler’in belini bükmüştü. Sovyetler Birliği bu savaşın ardından dağılmıştı.

Afganlılar dünyanın en büyük gücüne karşı verdikleri mücadeleyi ağır bir fatura pahasına kazanmışlardı: bir milyonun üzerinde şehit, yüz binlerce dul ve yetim kalmıştı geride. Nüfusun üçte biri ülkesini terk etmişti. Pakistan, İran ve dünyanın diğer devletlerinde yüzbinlerce Afgan, sığınmacı durumunda bulunuyor. Ülkenin altyapısı tamamen çökmüştü. Taş Devri’nde yaşamaya mahkûm edilmişlerdi. Sovyet işgali sonrasında başlayan iç savaş, Taliban'ın ortaya çıkması ve ABD’nin Afganistan'ı işgali sonrası her gün bombaların patladığı, saldırıların sürdüğü bir coğrafya haline gelmişti. Afgan “Cihadı”ndan Afganistan halkı dışında bütün batılı ülkeler faydalanmıştı.

Dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından 11 Eylül 2001 saldırılarıyla Afganistan için yeni bir dönem başlamıştı. Kaçırılan iki yolcu uçağından biri New York'ta Dünya Ticaret Merkezinin ikiz kulelerine, diğeri Washington'da Pentagon'a çarparken, bir uçak da yolcularla hava korsanları arasındaki mücadeleden sonra Pensilvanya kırsalında düşmüştü.

ABD, saldırılardan Afganistan'da üslenmiş El Kaide terör örgütü ve lideri Usame Bin Ladin'i sorumlu tutmuş, Afganistan'ı yöneten Taliban'dan El Kaide üslerini kapatmasını ve liderlerini ABD'ye teslim etmesini istemiş ve Taliban bunu reddetmişti. 7 Ekim 2001'de Amerikan ve İngiliz uçaklarının Taliban ve El Kaide hedeflerine hava saldırısıyla Afganistan'da yeni bir savaş başlamıştı.

ABD'nin en uzun savaşı olarak tarihe geçen işgal bugün hala devam ederken binlerce sivil katledilmişti ve bu savaştan en çok Afgan çocukları zarar görmüştü. Afganistan'da sadece son 10 yılda 41 binin üzerinde kişi öldürülmüştü. Öldürülenlerin yüzde 7,5'ini kadınlar, yüzde 17,9'unu ise çocuklar oluşturuyordu.

2009’daki Kamdeş Karakol baskını ABD’yi Afganistan’dan çekilmeye zorlayan bir Rus-Taliban ortak operasyonuydu. Rusya’nın Amerikan askerlerini öldürmesi için Taliban’a para verdiği iddia ediliyordu.

Baskından sonra sevk ettiği 17 bin askerle Afganistan’daki asker sayısını 100 bine çıkaran Başkan Barack Obama baskından iki yıl sonra Haziran 2011’de, bir yıl içinde Afganistan’dan 33 bin askerin çekileceğini çekilme sürecinin  başlayacağını ve güvenlik görevinin Afgan kuvvetlerine devir tesliminin 2014 yılında tamamlanacağını açıklamıştı.

Ancak Ekim 2015’te Obama, terörle mücadele bahanesi ile Afganistan'daki Amerikan birliklerini geri çekme takvimini değiştirdi, görevinin son bulacağı 2017 Ocak ayında ülkede 5.500 askerin kalmış olacağını açıkladı.

ABD bataklığa döndürdüğü Afganistan’da, El Kaide’nden sonra DAEŞ-IŞİD adlı bir örgüt kurmuş ve dünyanın her yerinden bu örgüte paralı askerler taşımış ve Türkiye, Suriye, Irak, Mısır, Libya dahil iç savaş ve terör ürettiği ülkelere kaos ihraç etmek için çalışmıştı. Obama’nın asker çekmek gibi bir niyeti yoktu.

Türkiye’nin 24 Ağustos 2016-29 Mart 2017 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekatı ile Suriye’de ve Irak’ta DAEŞ yok edilmiş ve Amerikan planları suya düşmüştü. Obama’dan sonraki Başkan Trump Aralık 2018’de 7.000 asker çekeceğini açıkladı, ancak Suriye ve Irak’ta yok edilen DAEŞ-IŞİD, Libya, Mısır gibi ülkelerde henüz işlevselliğini yitirmediği için geri çekilme bir türlü başlayamıyordu.

14 Şubat 2020’de Amerikan medyası ‘ABD ve Taliban ateşkes için anlaştı’ başlığıyla haberler geçmeye başlamıştı. Adı açıklanmayan bir üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilisine dayandırılan haberlerde, 7 günlük ateşkes anlaşmasının kısa süre içinde yürürlüğe gireceği belirtiliyordu. Kapsamlı barış görüşmelerinin söz konusu ateşkes sürecinin hemen ardından başlamasının öngörüldüğü, Taliban'ın anlaşma kapsamında mayın, roket ve canlı bomba saldırılarını durduracağı, ABD'nin 7 günlük gözlem sürecinin ardından anlaşmaya ilişkin bir ihlal olmadığı sürece anlaşma safhasına geçeceği belirtiliyor, barış görüşmelerinin oldukça detaylı ve Afganistan genelini kapsayacağı, ABD Başkanı Donald Trump'ın söz konusu anlaşmaya yönelik olumlu bir tutum sergilediği söyleniyordu.

ABD ve Taliban arasındaki görüşmelerin planlandığı ölçüde gitmesi durumunda ABD askerlerinin Afganistan'dan 18 ay içerisinde çekilmeye başlayacaktı. ABD Başkanı Trump, ABD ile Taliban arasında Aralık 2018'den bu yana devam eden barış müzakerelerini, 5 Eylül 2019'da Afganistan'daki ABD askerlerine düzenlenen ve Taliban'ın üstlendiği bombalı saldırı üzerine iptal etmişti.

Görüşmelerin askıya alınmasından sonra Taliban, bu kez de barış görüşmelerini sürdürmek için çözüm yolunu Rusya'da aramış ve başkent Moskova'ya heyet göndermişti. Haftalarca belirsiz şekilde kalan barış görüşmeleri, Taliban'ın elinde rehin tuttuğu 2 ABD vatandaşını serbest bırakmasıyla yeniden başlamıştı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani yönetimindeki hükümet için büyük bir tehdit unsuru olan Taliban örgütü, ülkenin birçok bölgesinde hakimiyetini koruyordu. Hükümetin geçen yıllarda Taliban ile barış görüşmelerine başlamak için defalarca girişimde bulunması ve bu kapsamda Barış Konseyi kurmasına rağmen sonuca ulaşılamamıştı.

Eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai döneminde, Afganistan yönetimi ile Taliban arasındaki temasların Katar'ın başkenti Doha'da Haziran 2013'te yapılması planlanıyordu, ancak Taliban'ın ofise "Afganistan İslam Emirliği" yazan tabela ve sözde bayrağını asması üzerine Afgan hükümeti müzakerelerden vazgeçmişti. Ofis, bir ay geçtikten sonra kapanmış ve barış müzakereleri de askıya alınmıştı.

29 Şubat 2020’de ABD ve Taliban, Katar'ın başkenti Doha'da tarihi bir anlaşma imzaladı. Anlaşma uyarınca Taliban'ın yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde, ABD ve müttefikleri Afganistan'daki tüm askerlerini 14 ay içinde çekecekti. Taliban anlaşmada "Afganistan'ın bir daha radikal gruplar için bir sığınak olmayacağı" sözü veriyor ve Kabil yönetimiyle görüşmelere başlama taahhüdünde bulunuyordu. Doha'daki imza törenine ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katılmıştı.

ABD 10 Mart 2020’de askerlerini çekmeye başladı. Kabil merkezli ABD'li askeri Sözcü Sonny Leggett, Doha anlaşması çerçevesinde Afganistan'da konuşlu Amerikan kuvvetlerin 8.600'e indirilmesi için harekete geçtiklerini açıklamıştı.

ABD Afganistan’da yenilmişti. Savaşa resmi rakamlara göre 1 trilyon dolara yakın para harcandığı, ancak buna Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) operasyonları ve Savaş Malülleri Yönetiminin harcamaları gibi yan harcamaların dahil olmadığı açıklanan Pentagon verilerine göre, 2001'den bu yana 775 bin Amerikan askeri Afganistan'da görev yaptı. Bunlardan 2 bin 300'ü öldü, 20 bin 589'u yaralandı. Resmi rakamlara göre 43 bin 74 sivil ve 64 bin 124 Afgan güvenlik görevlisi de hayatını kaybetti.

ABD bugün Afganistan’da yaptıklarının hesabını vermek üzere soruşturuluyor. Uluslararası Ceza Mahkemesinden (UCM), Mart 2020’de ABD'nin Afganistan'da işlediği savaş suçları iddiaları hakkında soruşturma başlatılması yetkisi vermiş ve bu adım ABD yönetiminin tepkisini çekmişti. ABD Başkanı Donald Trump, Haziran 11 Haziran 2020 tarihli kararnameyle, UCM yetkililerinin ABD'deki mal varlıklarına el konulması ve ülkeye giriş yasağının da dahil olduğu bazı yaptırımlar uygulanması talimatı vermişti.

 UCM yazılı bir açıklama yaparak ABD'nin UCM yetkililerine yönelik 3 Eylül 2020’de uygulanmaya başlayan ekonomik yaptırımlarının, mahkemeye ve hukukun üstünlüğüne karşı "emsali görülmemiş ciddi bir saldırı" teşkil ettiğini açıkladı. UCM'ye Taraf Ülkeler Konseyi Başkanı O-Gon Kwon, yaptığı açıklamada, ABD'nin kararını reddettiklerini belirtti. Kwon, mahkemeyi ve çalışanlarını hedef alan saldırılara karşı taraf ülkeleri Mahkemeye olan desteği arttırmaya davet etti.

ABD-Taliban Anlaşması ise belirsiz bir askıda durmaya devam ediyor. Sanki "ABD Taliban'a daha çok saldır" emri vermiş gibi Taliban, ABD ile 29 Şubat 2020'de varılan anlaşmayı takiben ülkedeki saldırılarını yüzde 70 oranında artırdı. Bağımsız bir komisyonun ve batılı askeri kaynakların verilerine göre anlaşmanın başlama tarihi olan 1 Mart ile 15 Nisan tarihleri arasında bir önceki yılın aynı dönemine oranla fazladan 4 bin 500 Taliban saldırısı düzenlendi.

Afgan hükümetinin açıkladığı raporlara göre ise 1 Mart-15 Nisan arasındaki 45 günlük zaman dilimi içinde 900 Afgan güvenlik görevlisi saldırılar sonucu hayatını kaybetti. Bir önceki yılın aynı döneminde 520 güvenlik görevlisi öldürüldü. Veriler, Taliban'ın anlaşma gereği saldırılarını azaltmak yerine artırdığını gösteriyor. Reuters'ın aktardığı verilere göre aynı dönem içinde Taliban'ın kayıpları bir önceki yılla karşılaştırıldığında 1.660'tan 610'a düştü.

The Outpost filminin arka planı çok daha geniş, ancak yorumlamak açısından bu veriler yeterli. Sonuç olarak filmin kuru gürültüsüne gömülen, ancak bütün insanlığın bilmesi gereken bir gerçek var: Afganistan, hainlerine ve ödediği ağır bedele rağmen işgalcileri Rusya ve ABD'yi ayrı ayrı zamanlarda rezil ederek 'yendi'


Rod Lurie’nin yönettiği The Outpost’ta başrolleri Orlando Bloom, Scott Eastwood, Caleb Landry Jones, Milo Gibson ve Jack Kesy paylaşıyor.

Amerikan Savaş tarihine COP Keating Savaşı (Kamdesh) olarak geçen The Outpost, Enduring Freedom Operasyonu sırasında Afganistan'ın kuzeydoğusundaki 300 Taliban savaşçısıyla savaşan 53 ABD askerinin ve iki Letonyalı askeri danışmanın hikayesini anlatıyor.

The Outpost’ın 2020 South by Southwest Film Festivali'nde prömiyeri planlanmış, ancak COVID-19 salgını nedeniyle festival iptal edilmişti. Film, 3 Temmuz'da seçilen sinemalarda ve daha sonra iTunes Store ve FandangoNow, Screen, AppleTV ve Spectrum gibi dijital platformlarda yayınlandı.

ABD askerleri tahliye edildikten sonra, ABD uçakları 8 Ekim 2009'da COP Keating Karakolunu yerle bir etti.


Çöken Amerikan İmparatorluğu'na şahit olmak isteyenler için öğretici bir film... Hollywood'un tasarlanmış Pentagon işgal projelerine uygun bir şekilde senarize edilmiş kurgularında işgalden yıllar önce insanların zihinlerine kazıdığı Iraklı, Libyalı, Afgan müslüman terörist kavramları da artık tarihe gömülmüş oluyor, görüldüğü gibi.

Amerikalı ve Avrupalı teröristleri senaryolarımıza dahil etme cesareti gösterdiğimiz gün, güçlü bir ülke olduğumuzu anlamış olacağız. Şimdilik henüz yolun başındayız, tarihteki haçlı teröristleri ile insanları tanıştırmakla meşgulüz...

İyi seyirler...



Ahmet Haydar, Sonsuz Ark, 09.09.2020, Sinema Notları 24






The Outpost İzlekleri:
  1. https://www.historyvshollywood.com/reelfaces/the-outpost/
  2. https://en.wikipedia.org/wiki/The_Outpost_(2020_film)
  3. https://www.imdb.com/title/tt3833480/fullcredits/?ref_=tt_ov_st_sm
  4. https://www.timeturk.com/tr/2009/10/04/afganistan-da-15-abd-askeri-olduruldu.html
  5. https://mohmuseum.org/copkeating/
  6. https://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Kamdesh

Molla Ömer-Taliban İzlekleri:
  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_%C3%96mer
  2. https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201706301029094442-onlarca-kez-yok-edilen-5terorist-elebasi/
  3. https://www.dw.com/tr/biyografi-taliban-kurucusu-molla-%C3%B6mer-abd-%C3%BCss%C3%BC-yak%C4%B1nlar%C4%B1nda-ya%C5%9Fad%C4%B1/a-47858077
  4. https://www.yenisafak.com/dunya/buyuk-birader-yakalandi-242014
  5. https://www.cnnturk.com/dunya/son-dakika-taliban-lideri-koronavirusten-oldu-iddiasi
  6. https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/yuzu-olmayan-adam-10-yildir-kaciyordu,wahaMhKdn0eMlOicjQ8NjQ/yVGMLuy390akRFq3yDhIYg.
  7. https://www.hurriyet.com.tr/gundem/mollayi-pentagonun-avukatlari-kurtardi-22011
  8. http://arsiv.ntv.com.tr/news/136468.asp
  9. https://islam-tr.org/konu/afganistan-islam-emirligi-komutani-ile-roportaj-29-11-2011.22437/

ABD-Taliban Anlaşması İzlekleri:
  1. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/talibanin-afganistandaki-ceyrek-asirlik-varligi/1749853
  2. https://tr.euronews.com/2020/05/02/taliban-afganistan-da-abd-ile-varilan-anlasmadan-sonra-saldirilarini-yuzde-70-artirdi





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı