26 Eylül 2014 Cuma

SA907/ KY6-SK26: Kutuplaşma Sınıfta Değil, Gazetelerde...

“Kutuplaşma Sınıfta” diye manşet atıyor Cumhuriyet... Kutuplaşma neden türbana yükleniyor? Açık başa yüklenmiyor mesela... Kimse bugüne dek 'Birilerinin başı açık, bu kutuplaşma yaratıyor, herkes açsın!' dedi mi?”

“Beşinci Sınıf’tan sonra ortaokulda türban serbestliği ile çocuğa cinsellik fark ettiriliyor” diyenler var.... Bu çocuklar zaten kız çocuk-erkek çocuk ayrımının farkında. Dolayısı ile bu iddia çok abartılı. Ortaokul öğrencilerinde türbanın serbest bırakılması, İmam-Hatip Ortaokulları’na talebi de azaltabilir. Zira bu okullara giden çoğu insan başörtüsü bu okullarda serbest olduğu için, çocuğu için zorunlu olarak seçim yapıyordu.

Başörtüsü serbestliği dayatma değil, özgürlük getiriyor. Bütün ortaokul öğrencilerine başörtü zorunluluğu koymak neyse, eğitim için baş açma zorunluluğu da odur. İnsanların küçük yaşta bir kimliğe eğilimli yetiştirilmeleri ailelerin seçimi.

Bu seçimde aile yönlendirmesinden, baskısından rahatsız olan çocuk birey olarak büyüdüğünde seçimini yapabilir. O çocuğu birilerinin istediği örtüsüz kadın modeli yapmak çok detaya takılmak. Oysa önemli olan ötekini anlayan ahlaklı, saygılı ve sağlıklı bireylerin yetişmesi...


***

Ayrıca bu şekilde İmam-Hatip Okulu ve Düz Lise ayrımı ile laik ve dindar toplum kesimlerinin ayrı gettolarda yaşamasının önüne de geçilmiş olur. Belki yıllarca birbirinden ayrı okullarda büyüyen ve büyüdüklerinde birbirine öteki olarak bakan insanlar yerine, aynı sınıfları paylaşan ve farklı düşünen kardeşler olarak büyümüş bireylerin barış dolu ortamı sağlanır.

Dinî, sosyolojik ve psikolojik olarak bu tarz kararların etkisi, araştırmaların sonucu, ailelere ideolojik tartışmalardan uzak, objektif bir şekilde aktarılabilir.

Şu ana kadar İslam dinini, başörtüsü ve beş vakit namazdan ibaret algılamanın, İslam ahlakının bunlar dışındaki önemli noktalarını es geçmenin getirdiği talihsizlikleri yaşadık.

***

Bunun dışında ergenlik çağına gelmiş bir genç kız çin dini yükümlülükler başlamış sayılır. Yani bu, kişinin özgür iradesi ile dini uygulamayı yapıp yapmayacağına dair kararıdır. Aile burada öğretir ve seçimi birey yapar. Bu seçimi yapana verilen özgürlük diğerlerinin özgürlüğü ile ilgili değildir. 

Bunun özendirici olacağını düşünerek karşı çıkacak ailelere ise, kendi başı açık çocuklarının da aynı özendiricilikte özgürlüğe sahip olduklarını hatırlatmak lazım.

Başı açık çocuğa da örtülü çocuğa da özenen olabilir. Bundan korkmamak lazım. Zira manevî olarak önemseyen ve dinî vecibe olarak görenlerin bir kumaş ile ilgili bireysel seçiminin kimseye zararı olamaz.

Ne örten ne açan bu noktada dışlanmamalı. Aileler, bu bir arada yaşama fırsatını, çocuklarının arkadaşlıklarını, kendi şahsiyetleri ve çizgilerini koruyarak sürdürmelerini destekleyerek iyi değerlendirmeli. Çok renkli bir toplum, uzlaşmış bir toplum olma fırsatını iyi değerlendirmeli.

“Kutuplaşma Sınıfta” diye manşet atıyor Cumhuriyet... Kutuplaşma neden türbana yükleniyor? Açık başa yüklenmiyor mesela... Kimse bugüne dek 'birilerinin başı açık, bu kutuplaşma yaratıyor, herkes açsın' dedi mi?

Hayır... Diyen çıkarsa cevabını birlikte verelim.

***

Gelişmiş bir toplum olmak için bu gibi konuları aşıp, üretime, ekonomik ve sosyal adalete yönelmenin zamanı çoktan geldi de geçiyor.

Bugün hala Türkiye'nin en büyük gazetesi Hürriyet'te ilk sayfada, okulda başörtü eğitimi verileceği, amacın bu olduğuna dair karikatürler görüyoruz. Karikatür elbette eleştirel olacak. Ancak şimdiye kadar bu özgürlüğün olmamasını hiç eleştirmedi bu arkadaşlar. Oysa bu da hükümet eleştirisi olabilirdi. Bu tek tip bir toplum yaratma hevesidir.

Başını örten ortaokul öğrencisinin aşağılanması, alay konusu olması ve dışlanmasını beraberinde getirir. Bu iktidara oyuncak edilecek siyasi bir konu olarak değil toplumda uzlaşma ve bireysel tercihlere saygı konusunda olgunluk gösterme fırsatını değerlendirememektir.

Karikatüristler, örtmek isteyenin, okulda başörtüsü yasak diye çocuğunun, imam veya hatip yapmayı düşünmediği halde oraya yollamak zorunda kalanın da yaşadıklarını ve bu noktadan oluşan siyasi çıkarı anlatabilirdi şimdiye kadar.  Bu sıkıntıyı yaşayan halktan insanlar değilmiş gibi bunu yok sayarak sadece iktidarı hedeflemiş olmuyorlar. Vatandaşı, aileyi, çocuğu dışlamış alaya almış oluyorlar.

Bu tercih ailenin tercihidir. Hükümet şimdiye kadar aç diyerek vatandaşa karışan devlet geleneği ile davranacak olsa herkese kapat der. Oysa durum bu değil. Kendi özgürlüğü gibi karşısındakinin özgürlüğünü destekleyen bireyler istiyorsak, şu anda bu konuya takılmamak lazım... 

Bu oraya gidiyor gerekçesi ile bu özgürlüğün kısıtlanmasını talep etmek olamaz. Böyle bir durum söz konusu olsa nasıl eleştirilirdi değil mi?  O bakış açısı ile şimdiye kadar ki kısıtlama da eleştirilmeli.
Zira toplum okudukça, eğitim seviyesi arttıkça bir yerlere gelinecek. Belki o eğitimle başörtülü başörtüsüzün derdini anlayacak. Bu fırsatlar kutuplaşma fırsatı görülmemeli. İktidar karşıtlığı, sınıf arkadaşı karşıtlığına dönüşmemeli.

Okul öncesi ve ilköğretimde ibadethane açılması konusu ise çocuklardan ziyade öğretmenlere tanınmış bir imkân diye düşünüyorum. Bu habere 'Kafa kesme özgürlüğü ne zaman gelir inşallah' diye yaklaşarak başlık atan gazetecileri kınıyorum.

Pek çok din, din cahilleri nedeni ile, insanların dini bilmemesinden faydalanılarak cinayetlere katliamlara alet edildi bugüne dek. Harf devrimi ile, Arapça ve Kuran dersleri alerjisi ile, inananlara, bazı hocaların kendi yorumlarını din diye ezberletilmesinin önü açıldı.

Bu nedenle dinden ve dini bilgiden değil, insanların bilgisizliğinden faydalanıldı. Gelişigüzel tercümeler farklı yorumların parantez içi eklenmesi ile insanların önüne konuldu. Kafa kesilmesi için yola çıkanlar bunlara inandırıldı. Bu boşluklardan ikna edildiler. Bu nedenle dine mesafeli olanların da artık buna fırsat vermemsi gerekir. Bu da dinin ne olduğunu bilmek ile mümkün olacak.


Serra Karaçam, 26.09.2014, Konuk Yazar, Medya Müfettişi



Seçkin Deniz Twitter Akışı