Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Cevval’in kırdığı döngü, içindeki çatışmaların dayanılmaz hale gelmesiyle mümkün olmuştu. Günümüzde yaşanılan dayanılmaz acılar, insanlık için de sonraki medeniyet döngülerinin kırılmasını mümkün kılacaktı."
İnsanlık tarihinden derlenmiş bir Batı medeniyeti vardı, ama kökleri çürüktü. ‘Allah’tan başkalarını dost (koruyucu) edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı (çürüğü) ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!’ diyordu Allah, Ankebût Suresinin 41. ayetinde.
‘Bekçi’, Batı’nın örümcek evinden daha çürük olan akıl evini inceliyordu:
“İlk temsilcisinin Poetika ile Aristoteles olduğu kurgucu anlayış ve milattan sonra birinci yüzyılda eski Romalı düşünür Longinus'un Peri Hypsous (Yücelik Üzerine) adlı çalışmasında bir yapıtın sanatsal değerinin içindeki coşku miktarı ile ölçülebileceğini iddia ederek kurgucu anlayışı reddeden dışavurumcu anlayış...
Batı medeniyeti, kurgucu ve dışavurumcu iki temelle sürekli çatıştı durdu. Bu iki temel aralarına onlarca akımı alarak dönüştüklerinde en son giyindikleri form Kurgucu Modernizm ve Dışavurumcu Postmodernizm olarak insanlık tarihine kaydedildi...
Değişen hiçbir şey yoktu. Batı medeniyeti, başladığı yerdeydi ve beş yüz yıllık bir süreç, insanlığa teknolojiyi ve kuantumu hediye etmişti; ancak yeni binyıl için insanlığa ait bir hayâl kurma hakkını yitirmişti.”
Batı kendisini çürük bir temelle var etmeye çalışmakla kalmamış yeryüzündeki bütün temellere sirayet eden güçlü bir zehire dönüşerek her yeri kurutmuştu; Allah, kupkuru bir toprağa döndürmüştü yirmi birinci yüzyıla kadar kurduğu ve Batı medeniyeti ile son halini alan, Allah’tan başka dostlar edinen insanlığın medeniyetini.
Bugün yaşadığımız her şey aslında başlangıçtaki şeytan kaynaklı kaostan kaynaklanıyordu:
“Fikrin Kırım Tarihi, beş yüz yıllık Batı medeniyeti ile başlamamıştı. Binlerce, belki de milyonlarca yıllık insanlık tarihinde ilk somut fikir kırımı, Batı medeniyetinin temel aldığı Antik Yunan medeniyetine ve ondan önce binlerce yıllık önceden gelen Antik Hind (İndus), Antik Maya, Antik Çin, Antik Mısır, Antik Mezopotomya ve Antik Roma medeniyetlerinin savaşlarla kuruluşlarına ve savaşlarla yıkılışlarına kadar, her medeniyeti etkileyen iki insan arasındaki çatışma ile başlamış; Adem'in iki oğlu arasındaki kurgusalcı ve dışavurumcu düşünce farklılıkları ile insanlık tarihine girmişti.
Düzeni çağrıştıran modernite ile düzene karşıtlığı betimleyen post-modernite, egoizm ve bunlarla birlikte bütün alt etkileri içeren çatışma, insana atalarından miras kalmıştı. Adem'in iki oğlu arasındaki temel ayrışma, kesin bilgiye olan inancın sembolü olan kardeşin içtenlik kriterine, diğer kardeşin bencillik kriteri ile karşılık vermesi ile açığa çıkmıştı.
Kâtil olacak olan kardeş, maktûlün içtenlik fikrini kırmıştı ve sonradan olacakların sorumluluğunu taşıdığının farkında değildi... İnsan-insan soy ve fikir kırımının temelinde, her zaman ihmal edildiği gibi sadece bu vardı. (Kur'an'-ı Kerim/Mâide 27-30)”
‘Yeryüzüne birbirlerine düşman olarak inme cezası’ ile cezalandırılmış olan Adem’le karısının iştirak halinde işlediği suçu atlamamıştı ‘Toprak Yazarı’; doğrudan çatışmanın merkezine inmişti:
“Ancak Fikrin Kırım Tarihi, Adem'in iki oğlu ile başlamamıştı. Allah, Ademi yaratarak İblis'e Adem'e secde etmesini emrettiğinde, İblis, düzene başkaldırarak Allah'ın fikrine karşı dışavurumcu-post-modernist ilk kırım hareketini başlatmış, "Kendisinin ateşten, Adem'in topraktan yaratıldığını ve Adem'den üstün olduğunu” ileri sürerek Allah'ın emrine karşı çıkmıştı. İnsanın ilk fikir kırımı, İblis'in fikir kırım teşebbüslerinin sonucu olarak Adem’in -ve eşinin- ölümsüzlük aldatmacasıyla yasak ağacın meyvesinden yiyerek trigonun Adem'in şahsında tamamlanmasıyla gerçekleşmişti. (Kur'an'ı Kerim/A'râf: 11-27 )”
Kaçınamadığımız, kaçınma ihtimalimizin bulunmadığı bir yerde yakalanmıştı aklım bu gerçeğe. ‘Toprak Yazarı’nın bizi insanlığımızın doğasına taşıyan cümleleri, belki de bağışlanmamızın da bir gerekçesi olacaktı; ama sorumluluğumuz kıyamete kadar bitmeyecekti:
“Yeni milenyumda İblis'le başlayan, Adem’le ve onun oğulları ile devam eden Fikrin Kırım Tarihi, elçilerin ve kitapların gönderilmesi sürecinde kısa aralıklarla kesintiye uğrasa da sona ermemiş, -Kur'an'ın gönderilmesi ile yeni bir mecrâya girmiş olmasına karşılık- Müslümanların, oluşturdukları medeniyeti dışavurumcu bir koda entegre etmesi dolayısıyla insanlık için asıl iyiliğin yaygınlaşmasına mâni olmuştur.”
Ne yaparsak yapalım bu döngü değişmeyecekti, tek çıkışımız vardı:
“Bütün olanlara karşılık, Batı medeniyeti ile süregelen insanlık tarihi, yeni bin yılda -Fikrin Kırım Tarihi kıyamete dek sürecek olsa da- hakikatin/gerçeğin tek kaynağına muhtaç olduğunu insana hatırlatmaktadır. Bu yaratılışından beri, insana destek veren Allah'ın gönderdiği kitap olan Kur'an'ı Kerim'dir ve o insanlık için değişmeyecek ideali, hayâli ve iyiliği şöyle tanımlamaktadır:
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir." (Kur'an'ı Kerim/ Bakara 177)
Müslümanların, insanlığa bir medeniyet hayal etme ve gerçekleştirme borçları ve sorumlulukları vardır ve bu medeniyetin tek kaynağı da, geçmişteki perdeleme gayretlerine rağmen insan için sadece Kur'an-ı Kerim'dir.
"Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik." (Kur'an-ı Kerim/Enbiyâ 10-11)
Allah'ın fikri, iblis ve insan tarafından kırılmaya teşebbüs edildiği için insanlık tarihi birbirini ardıllayan kaoslardan kurtulamamıştır. Kasas Sûresinin 1-6. ayetlerinde Allah şöyle anlatıyor günümüz gerçekliğini:
"Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı. Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım."
Modernite her devirde kurduğu ve kolladığı kibir/büyüklenme ile insanları sınıflara ayırmış, ezmiş ve öldürmüştü; buna karşı çıkanlar da kendilerini ezilmekte olanların haklarını savunan post-modernler olarak tanımladılar; ancak gerçekten amaçladıkları şeyleri insanlara anlatmadılar. Her biri sadece ve sadece bireysel çıkarlarının korunduğu ve kollandığı bir düzen istedi. Fikirlerin kırılmasına karşı çıkanlar bizzat fikirlerin kırımına, kitaplarıyla, düşünceleriyle, sanatlarıyla hizmet ettiler...
Yeni binyıl, üçüncü bin yıl, bize, fikrin yeniden kurulmasının ve buna bağlı olarak insan için tanımlanan iyiliği yeni kitaplarla, düşüncelerle, sanatla idealar dünyasından gerçekler dünyasına indirmemizin sorumluluğunu yüklüyor.”
Cevval’in kırdığı döngü, içindeki çatışmaların dayanılmaz hale gelmesiyle mümkün olmuştu. Günümüzde yaşanılan dayanılmaz acılar, insanlık için de sonraki medeniyet döngülerinin kırılmasını mümkün kılacaktı. Ama eğer Kur’an merkezli sürükleyici ve inançlı bir aklı inşâ edebilirsek.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.