24 Eylül 2022 Cumartesi

SA9856/SD2543: Sıkıntı (Roman); 4. Bölüm-Cehennem 1

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

“Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız."
Kur'an, Meryem Suresi, 71-72. Ayetler


4. Bölüm/Cehennem

Çok susamıştım, toplantı salonundan çıktığımda aklımda bir tek şey vardı; The Jefferson Hotel’in kahve dükkanına uğrayıp su, çay ve kahve içmek. Sırası tam olarak böyleydi; su, çay ve kahve. Bu benim için zafer kutlaması niteliğini taşıyan daimî bir ritüel haline gelmişti neredeyse. Saat 10:20 idi; yaklaşık kırk beş dakika konuşmuştum. Sırtımdan tonlarca ağırlıkta ve çok geniş, dallı budaklı bir yük kalkmıştı. Kongre temsilcisinin sorusuna verdiğim cevabı hatırladıkça daha da keyifleniyordum.

O ihtişamlı sütunların eşlik ettiği koridorda yürüyerek büyük merdivenden aşağıya, Thomas Jefferson’ın heykelinin bulunduğu o ünlü lobiye inerken, her adımda, her basamakta o zafer ânının tadını çıkarıyordum. Meslek hayatımın nâdir anlarından biriydi. İşin tuhaf tarafı da Richmond’da yaptığım bu işin mesleğimle hiçbir ilgisinin olmamasıydı. İş anlaşmamızda tanımlanmış böyle bir sorumluluğum yoktu. Her şey Cevval’in hinliğiyle mümkün olmuştu.

Cevval böyle bir konuşma beklemiyordu, emindim. Toplantı salonunda konuşurken yüzünün halden hale girişini de izlemiştim, ama memnundu. Dananın kuyruğu kopacaktı ya da kesin bir olumlu sonuç alacaktık. Kaybedeceğimiz bir şey yoktu zaten. Riski, kelime anlamının uzandığı bütün alt ve üst katmanlarına, çeşitlerine kadar göze almıştım. Kongre temsilcisinin sorduğu soru da bunun karşı tarafta çok iyi anlaşıldığını gösteriyordu: ‘Bu cesaretinizi neye borçlusunuz?’

Ona verdiğim cevap, yeterince yüksekten, bilgece, ezici ve meydan okuyucuydu. Akıllı ve bilgili bir Kongre üyesiydi. Bir imparatorluk kültürünün, çöktükten yüz yıl sonra bile ününü ve yüksek etkisini hissettiren bir torunu olarak konuştuğumu biliyordu. O derin ve hâkim kültürün dil alışkanlıklarını kullanmış, Amerika’nın zaaflarını anlatırken de bu seviyeden eleştiriler yapmıştım. O da bunu fark ettiği için durumu kabullenmiş, gülümsemiş ve beni Kongre’ye davet etmişti.

Osmanlı İmparatorluğu, Amerika Birleşik Devletleri’nin hatıralarında ‘büyük’ bir yer ediniyordu. Altı yüz yıl süren bu imparatorluğun sırlarını öğrenmek ve aynı şekilde uygulamak için çok çabalamışlardı. Thomas More’un ‘Ütopyası’nı oluştururken ilham aldığı, yıkılacağı hayâl bile edilemeyen bir hayâl dünyasıydı Osmanlı İmparatorluğu.

Amerikalılar, 1938’den bugüne dek o büyük mirasın temsilcisi olamayacak düzeyde kişilerle karşılaşmışlardı; yüksek bir mirasın temsilcilerini karşılarında görmek isteyen Amerikalılar için de bu bir hayâl kırıklığı idi. Kongre üyesinin yüzünde yüz yıllık derin hayâl kırıklığının kalkışını izlemiştim. Bu yüzden gülümsediğini de biliyordum. Sorduğu soru bu inceliği de içerdiği için verdiğim cevaptaki inceliği hemen algılamıştı. Erdoğan’ın ‘Neo-Ottomanism’ ile suçlanmasının altında yatan temel korkularının farkındaydım; atalarının sesine sahip olan Erdoğan’a saygı duymayı öğrenmişlerdi. Herkes biliyordu. Osmanlı artık bir tarihti, diriltilmesi mümkün değildi. ‘Yeni Osmanlıcılık’ diye bir sıkıntısı da hayâli de yoktu Erdoğan’ın.

Onlar, Türkiye’nin yükselişini Batı kültürüne ‘Neo-Ottomanism’ diye tanıttıkları zaman, yüzlerce yıllık ‘Haçlı Bilinci’nin, ne kadar birbirlerine düşman olsalar da bütün Batı ülkelerini birleştireceğini biliyorlardı. Her şey propagandadan ve sahte gerçeklerden ibaretti. Ortada Haç da kalmamıştı Hristiyanlık da. Ama ‘Osmanlı Korkusu’ onları birleştirmeye yetiyordu. Çünkü Osmanlı, kavramsal olarak onlara büyük bir imparatorluk karşısında yaşadıkları yenilgileri ve eziklik hissini hatırlatıyordu.

Osmanlı, başarısızlıkları yüzünden çökmüştü; Allah’a güvenmekten vazgeçip masonlara güvenmeye başladığı için çökmüştü. Dünya hızla değişmiyordu, aksine çok yavaş değişiyordu. Aklın ve Kur’an’ın rehberliğini terk edip Sufizm’in sefil ruhuna sığınan ve yaptırdıktan üç yıl sonra 1580'de Kaptan-ı Deryâ Kılıç Ali Paşa’ya emir verip Tophane’deki toplarla Galata sırtlarındaki Takiyüddin’in rasathanesini yıktıran III. Murad döneminde çökmeye başlayan Osmanlı 1918'de tarihe karışmıştı, çöküş 338 yıl sürmüştü.

1776’da masonlar tarafından milyonlarca insanın kanıyla ve zulümle kurulan, 1861’de başlayıp 1865'te biten, yine masonların çıkardığı iç savaş sonrası dünyaya alttan alta yayılan, birinci ve ikinci dünya savaşlarını çıkararak geleneksel imparatorlukları yıkan ve 1952'de NATO ile egemenliğinin zirvesine ulaşan ABD'nin çöküşü Bretton Woods sistemini reddettiği yılda, 1971'de başlamıştı; yarı ömrü 53 yıldı, tıpkı Osmanlı'nın yarı ömrü olan 300 yıl gibi; o yüzden ABD şimdi ölmekteydi, parasına ‘Tanrı’ya güveniyoruz’ yazmasına rağmen o da masonların egemenliğine girerek Osmanlı gibi başarısız olmuştu, yıkılmak zorundaydı.

Kongre üyesi yaptığım vurguları, Asknotlar ve Bobolar arasındaki derin çatışmaya yönelik analizimi dikkatle dinlemişti. Birçok Amerikalının bile bu derin çatışmadan haberi yoktu. Osmanlı’nın da böyle yıkıldığını biliyorduk. ‘Bu cesaretinizi neye borçlusunuz?’ sorusuna verdiğim cevap onun için yeterince açıklayıcıydı: ‘Allah’a ve sizin başarısızlıklarınıza!’

‘Cehennem Yazarı’nın bana Amerika yolculuğumda rehberlik eden notlarına göre, biz imparatorluğumuz parçalanırken cehennemi yaşamıştık, paramparça olmuştuk; masonlar tarafından kirletilmiş devlet kültürümüzle, Sufizm tarafından tahrif edilmiş inancımızla ezilmiş, öldürülmüş, tecavüze uğramış, yurtlarından sürülenlerden olmuştuk, Allah, tıpkı binlerce yıl önce Yahudiler’in azgınlığını cezalandırdığı gibi bizim de azgınlıklarımızı cezalandırmıştı. Samirîler Yahudileri de azdırdıkları gibi bizi de azdırmışlardı. Dinimize sızmışlardı; Sufizm’in dergahları, tekkeleri ve zâviyeleri aracılığı ile devleti ele geçirmişler, ruhunu iğfal etmişler, zulmü yaymışlar ve böylece çökertmişlerdi. ABD de aynı süreci aynı şekilde yaşıyordu. Allah her daim her şeyi görüyordu ve onun cezası da vaadi de kaçınılmazdı.

Meryem Suresi 65-76. ayetlerde apaçık bir şekilde anlatılıyordu, Dünya’daki ve Kıyamet sonrası ‘Cehennem’:

“(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun? İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der. İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz. Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. Sonra, oraya girmeye en lâyık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz. Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız. Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlara, “İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?” dediler. Biz onlardan önce, mal-mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helâk ettik. De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler. Allah doğru yolda olanların doğruluğunu arttırır. Baki kalacak yararlı işler Rabbinin katında sevap olarak da daha iyidir, sonuç olarak da daha iyidir."

Osmanlı gibi ABD’nin de süresi bitmişti, sahte cennetlerde yaşayan elit Amerikalılar için ‘Cehennem’ yeni başlıyordu. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[23.09.2022, (4/3 (327))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 24.09.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı