13 Eylül 2025 Cumartesi

SA11611/SD3600: Sıkıntı (Roman); 13. Bölüm-Toprak 1

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Herhalde sen bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa onların peşlerinde üzüntüden nefsini helak edeceksin. Şüphesiz biz onlardan hangisinin daha güzel amel yaptığını denemek için yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet (süs) kıldık. Ve muhakkak ki biz, oradaki (yeryüzündeki) her şeyi kupkuru bir toprak hâline getiririz.”
Kur'an, Kehf Suresi, 6-8. Ayetler 


13. Bölüm/ Toprak

Ağustos’un dördüncü günü, yani yirmi birinci gün başlamıştı. Sabahın geceden kalma serinliği, yattığım odanın açık penceresinde usul usul dans eden perdeyi okşayarak içeriye giriyor ve Adana sıcağına alışkın olan yüzüme merhametle dokunuyordu. Bahçede koşuşturan yaprakların hışırtıları dışında da herhangi bir ses duyulmuyordu. 

Namazdan sonra yatakta bağdaş kurmuştum ve bilgisayarımda çalışıyordum. Şirketin rutin iş akışını kontrol ettikten sonra ‘sıkıntı’da gerekli olan notları alıyor ve sonraki adımları planlıyordum. Birazdan güneş doğacaktı ve Cevval, Sabır Taşı, Lutfiye Abla ve Hayri Abi ayaklanacaktı. 

Cevval’den herhangi bir çağrı alana kadar da keyfimi bozmaya niyetim yoktu. İstanbul uçağımın kalkışına üç saatten fazla zaman vardı.

Mahir’in son mesajını hatırladım, elimde olmadan gülümsedim. Cevval’e mesajı göstermiştim gece. O da ‘Mahir senin gibi çılgın biri, çaresiz uğrayacağız, Mühendis!’ demiş ve sormuştu: ‘Üzümü güzel mi, gerçekten?’

‘Biz çılgın değiliz, Cevval!’ demiştim gülerek. ‘Senin de bizden farkın yok, biz inceliği ciddiye alan ve dostluğa kıymet veren az bulunur türlerin son örneklerindeniz. Konu üzüm değil; o da bilir o üzümden yesem de olur yemesem de, ben de bilirim. Ama eğer o üzümü bana ikram etmeyi kafasına koymuşsa ve ikram etmeyi de unutmuşsa, hiç kimse onu durduramaz!’

Cevval kahkahalarla gülerken Sabır Taşı sevecenlikle gülümsemiş, Lutfiye Abla da ‘Adam dediğin öyle olmalı!’ diyerek Mahir’e gıyabında iltifat etmişti.

Çalışıyordum, ancak uykum vardı... Yazları Adana’nın insanın ruhuna da sirayet eden her yere sinmiş harareti uyku kalitesini bozuyordu. Evimizin bulunduğu mevki biraz serin olsa da, o çöl sıcağının etkilerinden uzak kalamıyorduk. Uyku problemlerim başlamıştı, serin bir yer bulunca da uyumak istiyordum.

Ne var ki uyuyamazdım. Bu iş temposu ile özel hayatım neredeyse bitmişti. Bir kez daha gençliğin o nefessiz tırmanışının sona erdiğini hissediyordum. Belki de ‘sıkıntı’nın ürettiği aşırı yoğun zihinsel gündemimin de bunda etkisi vardı. İD faktörü ve...

İçtenlikle Eûz-u Besmele çektim. Nefesim genişledi ve zihnimi toparladım. Birazdan gündelik akışa soluk alacaktı bedenim, birazdan her zamanki mekanik işleyişine dönecekti aklım. 

İstanbul’daki iş görüşmem kısa sürecekti, sonrasında ‘Avukat’la programımız vardı. Hukukçuydu, ona ‘avukat’ diyordum; onunla çocukluk yıllarımıza dayanan bir arkadaşlığımız vardı. Mahir’in hep ‘keşke’ dediği bir arkadaşlıktı bu.

Cevval kapımı tıklayana kadar çalışmaya devam ettim. 

‘Mühendis!’ diye seslenmişti Cevval. ‘Uyanık olduğunu biliyorum, hepimizin uyandığını haber vereyim dedim. Aşağıda seni bekliyoruz, Mahir de evinde bekliyordur şimdi!’

Saat onlar için çok erkendi, ama benim için geç olduğunu bildikleri için erkenden ayaklanmışlardı. Hoşuma da gitmişti bu ince tutumları. Cevval’in Mahir vurgusu da eğlenceliydi.

Aşağıya indiğimde Sabır Taşı ile Lutfiye Abla kahvaltı masasına bir şeyler taşıyorlardı. Cevval bile heyecanla yardım ediyordu onlara. 

Beni görünce neşeyle seslendi Cevval:

‘Günaydın, Mühendis!’ dedi. ‘Senin için sıcak pide aldırdım Hayri Abi’ye. Ankara simidi de almış, sağ olsun!’

‘Günaydın, hayırlı sabahlar!’ dedim yüksek sesle. Akşam oturduğum büyük pencerenin önündeki koltuğa doğru ilerleyerek. ‘Böyle bir pazar günü bu kadar erkenden güne başlamanıza neden olduğum için kendimi çok iyi hissettiğimi söylemem gerek; erkenden kalkarak sabahların o mükemmel iklimini birlikte yaşamamızı sağladığınız için hepinize teşekkür ederim!’

Sabır Taşı öylece durmuş şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Lutfiye Abla muzip bir şekilde gülümsüyordu. Cevval ise kahkaha atmakla meşguldü.

‘Nereden biliyorsun, Mühendis!’ diyordu. ‘Belki her sabah erkenden kalkıyoruz, tek erken kalkan sen misin?’

‘Biliyorum, Cevval!’ dedim. ‘Sabahları erken kalkma alışkanlığı olan herkes içinde iyimser bir gül büyütür akşama dek, o gül yüzüne de yansır, diline de. Bu, her gün tekrarlanarak süren bir serüvendir. Annemden, babamdan, kendimden ve karımdan bilirim. Senin yüzünde bu gülü hiç görmedim. Lutfiye Abla’yı bilmem, işi gereği erken kalkıyor olabilir, ama Sabır Taşı’nın da erken kalktığını düşünmüyorum!’

Sabır Taşı, elindeki kahvaltılıkları masaya yerleştirirken seslendi:

‘Size inanamıyorum Mühendis Bey!’ dedi. ‘Neden ifşa ettiniz beni?’

‘Güneşin doğuşunu izlemenizi istediğim için!’ dedim gülümseyerek. ‘Sabahın o güzel dakikalarını uykuda geçirmek akıllı insanlara yakışmıyor!’

Lutfiye Abla da kendini tutamamıştı:

‘Mühendis Bey, haklı!’ dedi. ‘Güneşin doğuşunu hiçbirimiz izlemiyoruz. Kazan gibi bir kafayla uyanıyoruz. Kendimize gelene kadar, fincan fincan kahve içiyoruz, iştahsız bir şekilde öğle yemeği niyetine kahvaltı yapıyoruz. Günümüz gecikmiş bir sabahın üzerimizdeki ağırlığını atma çabalarıyla geçiyor!’

‘Doğru!’ dedi Sabır Taşı.

 ‘Ama bence Mühendis Bey, sabah namazını da kastediyor!’ dedi Lutfiye Abla. ‘Kuru kuruya sabah yüzünde güllerle uyanmaz insan. Namaz da olmalı!’

Cevval susmuştu; Sabır Taşı’nı ve Lutfiye Abla’yı izliyordu gülümseyerek.

‘Namaz...’ demişti dalgın dalgın. ‘Evet; Namaz! İnsanın içindeki şeytan artığı bütün pislikleri temizleyen bir ibadet. Güne onunla başlamak ve onunla bitirmek, akıllı insanların yapacağı en iyi arınma faaliyetidir!’

Sabır Taşı ve Lutfiye Abla kahvaltı masasını donatmışlardı. Sıktıkları taze meyve sularını taşıyorlardı.

‘Haydi sofraya!’ diye seslenmişti biraz sonra Lutfiye Abla. ‘Her şey hazır!’

Cevval, sıcak taş fırın ekmeğini dilim dilim doğramış, simitlerle birlikte bir sepete yerleştirmişti.

‘Bu simit ısırılarak yenir, Mühendis!’ diyordu neşeyle. ‘Doğranmaz!’


<<Önceki                      Sonraki>>


 [12.09.2025, 13/3 (957))]


Seçkin Deniz, 13.09.2025, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı




Takip et: Next Sosyal @seckin_deniz

Takip et: Next Sosyal @sonsuzark



Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı