7 Eylül 2025 Pazar

SA11602/SD3595: Sıkıntı (Roman); 12. Bölüm-Okyanus 30

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Onların düğünü bugündü; şeytanın içlerine gizlenmiş bütün parçalarını karanlığa savuruyorlardı bu aydınlık gecede.


Şeytanî amaçların ulaştığı sonuçları da inceliyordu ‘Chris’:

“Okült ve şeytani modanın toplum üzerindeki etkisi yadsınamaz. Gotik kıyafetlerin karanlık ve gizemli imgelerinden metal ve punk modasının cesur ve cüretkâr ifadelerine kadar, bu stiller son yıllarda giderek daha popüler hale geldi. Peki toplum üzerinde ne gibi etkileri var? Bu stiller kendini ifade etmenin bir yolu ve kalabalığın arasından sıyrılmanın bir yolu olarak görülebilir. Aynı zamanda geleneksel normlara meydan okumanın ve sınırları zorlamanın bir yolu olarak da görülebilir. Bazıları için bu stilleri giymek güçlendirici ve özgürleştirici olabilir.”

Peki, başka?

“Öte yandan, bu tarzlar şok ve kışkırtma yolu olarak da görülebilir. Şiddeti ve ölümü yüceltmenin, korku ve nefret kültürünü teşvik etmenin bir yolu olarak da görülebilir. Ayrıca, toplum için tehlikeli ve zararlı olabilecek okült ve şeytani inançları yüceltmenin bir yolu olarak da görülebilir.”

Önemli olan neydi? İki veya üç küçük bez parçasıyla örter gibi davrandıkları kadınların cinsel organları mı? Cennet yapraklarıyla alay edenlerle insanı cennetten kovduran nedenler arasındaki ilişki asla değişmemişti ve değişmeyecekti:

“Nihayetinde, moda aracılığıyla kendilerini nasıl ifade edeceklerine karar vermek bireylere kalmıştır. Ancak, bu tarzların toplum üzerinde yaratabileceği potansiyel etkinin farkında olmak önemlidir. Bu tarzların iletebileceği mesajların farkında olmak ve bunları giymenin olası sonuçlarının farkında olmak önemlidir.” diyerek sesleniyordu ‘Chris’, yazdığım romanın gerçeği bayrak gibi sallayan satırlarının arasında ilerleyen okuyucunun dikkatli bakışlarına.

Farkında mıydık? Kesinlikle farkında değildik. Ama onlar farkında olmadığımızı bildikleri için yaptıklarını gururla anlatmaktan çekinmiyorlardı. Aramıştım ve gururla anlattıkları karanlık gizli yüzlerine yine kendilerinden tanık bulmuştum.

Yahudi kuruluşlarına ve İsrailli moda/yaşam tarzı markalarına en iyi hikâyelerini anlatmalarında yardım eden Sababa Creative ajansının kurucusu, The Times of Israel Blogs, JLiving Magazine, The Philadelphia Inquirer ve Hey Alma'da yazıları yayınlanan Ilana Fish'in, UnPacked’da yayınlanan, Moda dünyasında etkili roller oynayan ve insanların Yahudi olduklarını bilmediği moda tasarımcılarına odaklandığı ‘Yahudi olduğunu bilmediğiniz 8 üst düzey moda tasarımcısı’ (8 top fashion designers you didn’t know are Jewish) başlıklı yazısında "İkonik Polo logosu ve çığır açan şal elbiseden dünyada devrim yaratacak Levi's blue jean'lere kadar, Yahudi tasarımcılar moda endüstrisindeki en etkili parça, trend ve yeniliklerden bazılarının arkasında yer almıştır. Bu tasarımcılar ikonik moda evlerine öncülük etmiş ve çağdaş trendleri şekillendirerek sektörde kalıcı izler bırakmışlardır. Yaratıcılıkları, yenilikçilikleri ve kültürel etkileri podyumları dönüştürmüş ve stili nasıl algıladığımızı yeniden tanımlamıştır." diyordu. 

Ve biz, Moda'yı yöneten Yahudilerin, kadınların değersizleştirildiği ve aşağılandığı kıyafet kaosuna sürüklenmelerindeki aktif rolüne, İsrail'in Filistin/Gazze'de yaptığı soykırıma ve LGBTQ+'ye verdikleri desteği övdüğüne tanık oluyorduk.

“Zac Posen'in modaya olan ilgisi, büyükanne ve büyükbabasıyla sinagoga gittiği ve kipaları bebekleri için yaratıcı bir şekilde balo elbiselerine dönüştürdüğü zamanlarda başladı.” diyordu Ilana Fish. “O zamandan beri Posen, feminen siluetleriyle tanınan saygın bir tasarımcı haline geldi. Anatomik yapısı ve drapaj gibi tekstil manipülasyonlarıyla ünlü bu doğma büyüme New Yorklu'nun tasarımları Sarah Jessica Parker, Gwyneth Paltrow (ikisi de Yahudi!), Oprah ve eski First Lady Michelle Obama gibi isimler tarafından giyildi. Modanın ötesinde Posen, Emmy Ödüllü “Değişimin Tarifi” belgeselinde yer alarak antisemitizmin son dönemdeki yükselişi hakkında da sesini yükseltti: Antisemitizme Karşı Durmak."

Ne kadar da gurur duyuyorlardı kendilerinden...

“Ralph Lauren, şıklığın her alanında öncü bir isim olarak öne çıkıyor. Milyarlarca dolarlık moda imparatorluğu genellikle WASP kültürüyle ilişkilendirilse de, ikonik tasarımcının asıl adının Ralph Lifshitz olması şaşırtıcı gelebilir. Belaruslu göçmenler Frieda ve Frank Lifshitz'in çocuğu olarak Bronx'ta dünyaya gelen Ralph ve kardeşleri, karşılaştıkları amansız zorbalıklar nedeniyle soyadlarını Lauren olarak değiştirmeye karar verdi. Lauren, gündüz okulunu tamamladıktan sonra Washington Heights'taki Manhattan Talmudical Academy'ye (Yeshiva Üniversitesi'nin erkek lisesi) devam etti.” diye tanıtıyordu İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma yaptığı yüksek bağışlarla destek veren ikinci Yahudi modacıyı. “Sıcak ve sevgi dolu bir ev yaşamından gelmesine rağmen, Doğu Avrupa toplumundan uzaklaşmayı ve Amerika'yı tamamen kucaklamayı arzuluyordu. Lauren için bu, Amerikan kültürünün Amerikan Batısı, Marlon Brando ve Audrey Hepurn gibi Eski Hollywood ve Ivy League'in ve üst sınıf insanlarının gösterişliliği gibi çeşitli unsurlarında güzelliği bulmak anlamına geliyordu.”

Üçüncü isim Donna Karan’dı:

“Moda çevrelerinde Yedinci Cadde'nin Kraliçesi olarak bilinen Donna Karan, 1980'lerde çalışan kadınların gardırobunda devrim yaratılmasında önemli bir rol oynamıştır. Karan Queens'in Forest Hills mahallesinde doğdu ve daha sonra annesi ve kardeşleriyle birlikte Long Island'da bir Yahudi yerleşim bölgesi olan Five Towns'a taşındı. Moda alanında geleneksel bir yol izleyerek Parsons Tasarım Okulu'na gitti ve ardından Yahudi tasarımcı Anne Klein'ın rehberliğinde çalıştı. Yahudilerin tikkun olam değerine (Tikkun olam, Yahudilikte dünyayı onarmayı ve geliştirmeyi amaçlayan çeşitli eylem biçimlerini ifade eden bir kavramdır) derinden bağlı olan Karan, yardım kuruluşu Urban Zen Foundation'a daha fazla zaman ayırmak için 2015 yılında şirketinin başkanlığından istifa etti. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) için bağış toplama etkinliğine ev sahipliği yapıyor ve İsrail'e verdiği destek konusunda açık sözlü davranıyor.”

Dördüncü isim ise topuklu kadın ayakkabıları tasarlayan bir ayakkabıcıydı; kadınlar kırıtarak yürümeliydi:

“Stuart Weitzman, kadın ayakkabı tasarımcıları arasında hem biçime hem de işleve öncelik vermesiyle öne çıkıyor ve bir ayakkabının göründüğü kadar iyi hissettirmesi gerektiğinde ısrar ediyor. A-list ünlüler tarafından giyilen rahat ve aynı zamanda lüks topuklu ayakkabılarıyla tanınan Weitzman'ın tasarımlarından üçü dünyanın en pahalı on ayakkabısı arasında yer alıyor. Ayakkabıcı bir aileden gelen Weitzman, kariyerine babasının fabrikası “Seymour Shoes”da çıraklık yaparak başladı ve 1960'ların başında aile şirketi için ayakkabı tasarlamaya başladı. Long Island doğumlu Weitzman, 1986 yılında babasıyla aynı İspanyol üreticiyi kullanarak kendi markasını kurdu. Stuart ve Jane, şirketteki aktif rollerinden emekli olduktan sonra, zamanlarını ve paralarını Yahudi kuruluşlarına bağışlayarak hayırsever birer güç merkezi haline geldiler. Çift kısa bir süre önce Philadelphia'daki Ulusal Amerikan Yahudi Tarihi Müzesi'ne sekiz rakamlı önemli bir bağışta bulunarak müzeyi iflastan kurtardı.”

Beşinci isim olan Kennet Cole da LGBTQ+ finansörü bir ayakkabıcıydı:

“1982'deki kuruluşundan bu yana Kenneth Cole Productions, Inc. yüksek kalitesi, zamansız siluetleri ve lüksü ile tanımlanmaktadır. Yahudi deneyimine sıklıkla nüfuz eden girişimci ruhu somutlaştıran Kenneth Cole, bir sergi salonuna parası yetmediğinde ilk serisinin ön gösterimi için New York Ayakkabı Fuarı'ndan iki blok ötede bir karavan kiraladı. Kenneth Cole Productions, sadece iki buçuk gün içinde kırk bin çift ayakkabı satmayı başarırken aynı zamanda bu deneyimi belgeledi. Şirketinin günlük operasyonlarından çekildikten sonra bile Cole, markasını ve kişisel platformunu LGBTQ+ topluluğu, silah kontrolü ve eğitim konularında aktif olarak savunuculuk yapmak için kullanıyor. Kenneth Cole İsrail'i destekliyor, hatta Yahudi dostlarıyla dayanışma içinde olduğunu göstermek için bir İsrail TV reklamında da rol aldı.”

Altıncı isim başka bir Yahudi kadındı:

“Diane von Fürstenberg, 20. yüzyılın en ikonik kıyafetlerinden biri olan ipek jarse örgülü şal elbiseyi tasarlamasıyla tanınıyor. Ünlü moda mucidi Newsweek tarafından “Coco Chanel'den bu yana en pazarlanabilir kadın” olarak selamlandı. Diane Simone Michele Halfin olarak Yahudi-Romen bir baba ile Holokost'tan kurtulan ve direniş savaşçısı olan Yunan bir anneden dünyaya gelen Fürstenberg, hayatını bir mucize olarak görüyor. Fürstenberg'in 1970'lerde tasarladığı şal elbise, kadın özgürlüğü hareketinin sembollerinden biri olarak görülmeye başlandı. Ancak, etkisi giysinin çok ötesine uzanıyor. Eşi Barry Diller ile birlikte her yıl “kadın davalarına bağlılıklarında liderlik, güç ve cesaret sergileyen kadınlara” beş ödül vermektedir. Diller-von Furstenberg Aile Vakfı, her bir onur sahibine kar amacı gütmeyen kuruluşlarına önemli çalışmalarını ilerletmeleri için 100.000 dolar bağışta bulunuyor.”

Tüp bluzu popüler hale getiren yedinci isim İran’dan geliyordu:

“Cebinde 100 dolardan daha az bir parayla İsrail'den New York'a göç eden Elie Tahari, Amerikan Rüyası'nın somut bir örneğidir. Tahari'nin ailesi 1952 yılında İran'ı terk ederek yeni kurulmakta olan İsrail Devleti'ne gitti. Orada, İsrail Hava Kuvvetleri'ne katılmadan önce birçok yatılı okula devam etti. Amerika Birleşik Devletleri'ne geldikten ve 100 dolarını harcadıktan sonra Tahari kısa bir süre evsiz kaldı. Ancak pek çok girişimci gibi o da asla pes etmedi ve Manhattan'daki Garment District'te bir giyim butiğinde elektrikçi olarak işe başladı. Birkaç bin dolar biriktirdikten sonra Tahari ilk defilesini 1977 yılında efsanevi Studio 54'te düzenledi. Tahari'nin markası 1 milyar doların üzerinde satış yapan sadece üç markadan biri ve kuruluşundan 40 yıl sonra hala kurucusu tarafından yönetiliyor. Tüp bluzu popülerleştirmesi ve Hilary Clinton'ın ünlü pantolon takımlarını tasarlamasıyla tanınan Tahari'nin çok yönlülüğü kendini gösteriyor. Elie Tahari ayrıca İsrail Tahvilleri için para toplamak amacıyla koşer yemekli bir tartışma ve defileye ev sahipliği yaptı.”

Sekizinci isim sonuncu muydu, artık hiç kimse maskelerin arkasında saklananların kim olduklarından emin değildi:

“Michael Kors, zamansız sofistikeliğiyle kitleleri büyüleyen lüks aksesuarları ve hazır giyim koleksiyonlarıyla tanınan ünlü bir tasarımcıdır. Kors, hazır kadın kıyafetlerini popülerleştiren ilk tasarımcı olarak tanınıyor. Long Island doğumlu olan Kors'un (asıl adı Karl Anderson Jr.) yolculuğunun her adımında yanında sadık ve destekleyici bir “Yahudi moda annesi” vardı. Kors'un kreasyonları Nicole Kidman, Yahudi komedyen Tiffany Haddish ve özellikle Michelle Obama gibi ünlüler tarafından birinci dönem resmi portresi için süslendi.”

Sabır Taşı’nın 3 Ağustos 1919 Cumartesi gecesi açtığı pencereden görünen derin ve şeytanî karanlık, insanlığın köprüden önceki son çıkışı da kaçırmak üzere olduğunu gösteriyordu. Okyanus Yazarı’nın uyarıları hayatın taşındığı her yerde her insana ayrı ve özel bir sorumluluk yüklenmesi gerektiğini hatırlatıyordu.

Cevval, Sabır Taşı ve Lutfiye Abla ile gecenin ertesi güne sarkan dakikalarında bahçede ayaküstü yaptığımız o sohbetin, acılar içinde kıvranan bir çağın muhasebesi olduğunun hepimiz farkındaydık.

Cevval ve Sabır Taşı birer semboldü insanlık adına yürütülen mücadelede; elde ettikleri zafer de diğer insanlara umut veriyordu.

Onların düğünü bugündü; şeytanın içlerine gizlenmiş bütün parçalarını karanlığa savuruyorlardı bu aydınlık gecede. 

Ben biraz daha huzur doluydum etrafa doluşan iyiliğin kokusunu içime çekerken. Gök berraktı yıldızlarıyla karanlığa meydan okurken; hava serin.

Vakit artık çok geçti. Hep birlikte bahçeden eve geçerken telefonum titredi. 

Mahir’den mesaj gelmişti:

‘Azizim selam. Telaştan sana üzüm ikram etmeyi unutmuşum. Yarın havaalanına geçerken muhakkak bekliyorum. Gelmezsen, taksi tutar üzümü havaalanına getiririm. O üzüm yenilecek!’ 

Çöl'de üzüm yenmemişti, derin sohbetlerin insanı zorla çekip götüren ruhundan o güzel üzümden yemeye fırsat bulamamıştık. Ama ne olursa olsun o üzüm yenilecekti. 

Mahir, bir çıkış bulmuştu Çöl'den...


<<Önceki                      Sonraki>>


[06.09.2025, 12/62 (954))]


Seçkin Deniz, 07.09.2025, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı




Takip et: Next Sosyal @seckin_deniz

Takip et: Next Sosyal @sonsuzark



Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı