13 Eylül 2014 Cumartesi

SA885/TG51: Ebola Salgını: ABD Kaynaklı Bir Biyoterör Eylemi mi?

 “Batı Afrika’da daha önce asla bir Ebola salgını görülmemiştir.”

 Ebola

Bu makale Ebola salgını hakkında bize yalan söylendiğine inanmamız için çeşitli sebepler sunmaktadır. Makalenin içeriğindeki açıklamalar Ebola salgınının ABD bağlantılı bir biyoterör eylemi olduğunu ortaya koymaktadır. 

ABD’nin Batılı ana akım medyası aracılığıyla ısrarla savunduğu yalanlardan biri de, hiçbir saygın uzman tarafından Ebola virüsünün hava yoluyla taşındığına inanılmadığı görüşüdür. Bu mesele hakkında Kanada Halk Sağlığı Kurumu tarafından verilen beyanat(1) şöyledir:

“Enfeksiyon, laboratuar ortamında küçük parçacıklı aeresollar aracılığıyla primatlar üzerinde denenmiş ve kesin olarak gösterilmemiş olsa da, hava yoluyla insanlar arasında hastalığın yayılabileceğine dair ciddi şüpheler ortaya çıkmıştır. Hastalığın bu şekilde iletiminin ne kadar önemli olduğu açık değildir. Kötü hijyenik koşullar virüsün yayılımına yardımcı olabilir.”

Hava yoluyla hastalığın taşınmasına dair endişelerini ifade eden bazı bilimsel çalışmalara şu makalede(2) değinilmiştir ve bu tür başka çalışmaları bulmak da zor değildir.

Görüldüğü gibi; Ebola’nın hava yoluyla bulaşma olasılığı hakkında endişelenmek için bazı sebepler olduğuna inanan, konu hakkında otorite olan insanlar olmasına rağmen ABD hükümeti ve ana akım medya, durum bu şekilde değilmiş gibi yalan söylemeye ve davranmaya devam etmektedir.

ABD tarafından ileri sürülen yalanlardan ikincisine geçmeden önce yeterli derecede tartışılmayan üç adet gerçeği belirtmek gerekir. Birincisi ve belki de en önemlisi Ebola’nın Batı Afrika’ya nasıl ulaştığı konusunda hiçbir fikrimizin olmayışıdır. Araştırma yaptığınızda kendiniz de göreceksiniz ki(3) Batı Afrika’da daha önce asla bir Ebola salgını görülmemiştir.

Belki de ırkçı ABD ve ana akım medyasına göre bütün Afrika ülkeleri aynıdır öyleyse bu kimin alındığında daha önceki salgınlara nazaran çok daha bulaşıcı olduğu görülmektedir. Bir önceki linkte belirtilmiş olduğu gibi şu anda en az 1975 vaka mevcuttur.   


Şimdi bir dakika için durun ve tamamen şunu dikkate alın; Şu an 1975 olan vaka sayısı, 1977’den 2014’e kadar olan tüm Ebola salgınlarındaki sayıyı geçmiştir. Öyleyse Arnavutluk’ta hastalık belirtisi gösteren insanların olması(4) şaşırtıcı değildir.

Maruz kaldığımız ikinci yalan ise tamamen bir gerçeği gizleme durumudur ve ana akım medyasının bize şu an görülen Ebola virüsünün daha önce asla görülmemiş olan biyolojik olarak farklı bir form olduğunu açıklamaması ile ilgilidir.


Aşağıda New England Journal Nisan 2014(5) sayısında yer alan ve günümüzdeki Batı Afrika ve Gine’de görülen Ebola salgını ile ilgili endişe verici bilgilerin bulunduğu yazıdan bir kesit bulunmaktadır: 

Tam uzunluktaki dizilerin filogenetik analizlerinde diğer bilinen Ebola virüsleri ile Gine Ebola virüsü arasında gerçekleştirilen kız kardeş çiftleştirilmesi sonucunda ayrı bir tür ortaya çıkmıştır. Bu durum Gine kaynaklı Ebola virüsünün Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Gabon’daki türlerle paralel bir şekilde yakın zamana ait ortak bir atadan evrimleştiğini ve Gine’ye ikincil ülkelerden gelmediğini göstermektedir. Ebola virüsünün muhtemel kaynakları olan meyve yarasaları Batı Afrika’nın geniş bir bölümünde yaşamaktadır. Muhtemelen Ebola virüsü bu bölgede tespit edilmemiş şekilde varlığını sürdürmekteydi. Gine virüsün ortaya çıkması bütün Batı Afrika bölgesinde görülebilecek Ebola salgını riskine dikkatleri çekiyor.(6). 

Aynı çalışmanın devamında şu ifadeler yer alıyor:

Üç adet tam uzunluktaki dizi arasında yer alan, 15 kısmi L geni dizisindeki yüksek dereceli benzerlik ve vakalar arasında görülen epidemolojik bağlantılar virüsün insanlara tek kaynaktan bulaştığını ortaya koymaktadır. Bu bulaşma Aralık 2013 başlarında veya daha önce gerçekleşmiş gibi görünmektedir.

Şu anda karşı karşıya olduğumuz Gine varyantlı Ebola virüsü, tüm önceki Ebola versiyonlarından genetik olarak yeteri kadar uzaktadır. Öyle ki; kendi genetik dalını veya türünü belirlemiştir ve bu türün Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Gabon’da bulunan ortak bir Ebola varyant atadan paralel olarak evrimleştiğine inanılmaktadır. Dahası şu anki salgın, Haziran veya Temmuz’da değil, Nisan 2014 başlarında belki de Aralık 2013’ten daha evvel ortaya çıkmıştır.

Görünüşe göre Gine (Batı Afrika) Ebola varyantı tek kaynaktan insanlara geçmiştir. Bu yüzden Gine varyantlı Ebola virüsü taşıyan meyve yarasaları tarafından ısırılmış çok sayıda insan vakaları görülmemektedir.

Sonuçta Batı Afrika Ebola salgınının Merkez Afrika’ya veya başka bir yere yayılımı izlenebilir değildir ve biz hala Ebola virüsünün Batı Afrika’da nasıl ortaya çıktığını bilmemekteyiz.

ABD tarafından Ebola hakkında söylenmiş üçüncü yalana geçmeden ve bu üç yalanı birbirine bağlayan nedenler hakkında makul bir açıklama yapmadan önce kısa bir özet yapalım.

Gine Ebola varyantı, daha önce asla görülmemiştir. Şimdiye kadar karşılaşılan tüm Ebola varyantlarından çok daha bulaşıcı olabilir; hatta hava yoluyla bulaşma ihtimali de bulunmaktadır. Ebola’nın Batı Afrika’da nasıl ortaya çıktığı hala bilinmemektedir fakat ortaya çıkış zamanı Batılı ana akım medyasının yalanlarını sergilemesinden oldukça öncedir.

ABD tarafından Ebola hakkında söylenen üçüncü yalana gelince: 

“Federal Hükümetin Tutarsız Ebola Hikâyesi” başlığını taşıyan Matt Drudge bağlantılı bir makaleye (6) baktığımızda ABD hükümetinin MappPharmaceuticals ilaç şirketi tarafından Dr.Kent Brantly ve Nancy Writebol aracılığıyla geliştirdiği sihirli Ebola ilacı ZMapp hakkında birbiriyle çelişen iki farklı hikâye anlattığı anlaşılmaktadır. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’ne (CDC) göre kendilerine deneysel bir Ebola ilacı bulmak için başvuran Dr.Brantley’i bunun için görevlendiren özel bir insani organizasyon olan Samaritan’s Purse isimli kuruluştu. CDC, Mapp için referans veren Samaritan’s Purse kuruluşunun Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) ile temasını sağladığını ifade ediyor:

“Bu deneysel tedavi özel olarak Samaritan’s Purse tarafından düzenlenmiştir. Samaritan’s Purse, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) ile temas kurmuş, CDC’de kendilerini Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne (NIH) refere etmiştir. NIH, bu organizasyonla tedaviyi geliştiren özel şirket bünyesindeki uygun şahıslar arasında teması sağlamıştır. NIH’ın tedavi öncesi çalışmalar, taşıma, onaylama veya deneysel tedavilerle bir ilgisi yoktur.”

Konuyla ilgili bu anlamdaki haberler The New York Times’da 6 Ağustos tarihinde yayınlandı, birkaç gün sonra da bu ifade CDC’nin kendi sitesinde yer aldı ve hala orada bulunmaktadır. (7)

Fakat Morning Consult’ta yer alan yukarıdaki makalede şu ifadeleri de görüyoruz:

Fakat NIH, deneysel bir alternatif grup tarafından düşünülmeden önce Batı Afrika’da bulunan kendi bilim adamlarından birinin başarıya yaklaştığını Morning Consult’a beyan etmiştir. Kuruluş tarafından Morning Consult’a gönderilen bir elektronik postada şu ifadeler yer alıyor:

“Batı Afrika’da bulunan NIH bilim adamı, Samaritan’s Purse’ü deneysel tedavi statüsü hakkındaki meselelere en iyi cevabı verebilecek donanıma sahip oldukları için şirket bileşenlerine yönlendirmiştir. Bu olay Samaritan’s Purse’ün bir deneysel tedavi çalışması kararı almasından önce gerçekleşmiştir.”

Samaritan’s Purse’ün bir ifadesi de CDC’nin anlattığı olaylarla çelişmekte ve NIH ile diğer hükümet kurumlarının ilaç tedarikinde aktif olarak rol oynamış olabileceğini göstermektedir.

“Dr. Brantley’e uygulanan deneysel ilaç tedavisi bize tavsiye edilmişti. Bunu araştırmadık, fakat bu tedaviyi elde etmek için Ulusal Sağlık Enstitüleri ve diğer hükümet kurumları ile çalıştık.”

Bize ABD hükümeti tarafından yardım çalışanlarına ilacın dağıtımının başlangıçta hükümetin fikri olduğu söylenmiştir; fakat bunun böyle olmadığı ortaya çıkıyor. İhtimallerin her ikisi de doğru olamayacağına göre bu noktada Amerikan hükümeti bize Ebola hakkında üçüncü yalanını söylemiş oluyor.  

Fakat (Brantly’nin durumunu 20 dak. ile bir saat arasında değiştirmeye başladığı söylenen)  ZMapp sihirli serumunu verme fikri gerçekten de kimden çıkmıştı? Büyük bir olasılıkla bu Amerikan hükümetinin fikriydi, en azından aşağıda yer alan Morning Consult makalesindeki ifadeler nedeniyle.

Vox şöyle diyor: 

“Eğer bunu [Mapp] kendi başlarına yaptılarsa ürüne ve konu hakkında aşağı yukarı bilgi sahibi olan avukatlarına inanılmaz bir güven besliyorlardı. Bu durumda ihtiyatsız bir şekilde davrandıkları için yatırımcılarının da endişelenmesi gerekirdi. Bu şekilde davranmakla bir bilim adamları grubu pek çok sorunla karşı karşıya kalabilir ve şirketlerini bu şekilde yönetiyor olduklarına inanamıyorum, özellikle de Savunma Bakanlığı’ndan aldıkları destek düşünülünce.”

Şimdi tüm bu söylediklerimizi bir araya getirelim. Karşımızda şu ana kadar karşılaşılan Ebola varyantlarının en bulaşıcısı bulunuyor, genetik formu önemli anlamda değişiklik içeriyor ve biz hala bu virüsün Batı Afrika'da nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz.

Zmapp isimli -daha önce ismini duymadığımız ve Birleşik Devletler Savunma Bakanlığı ile bağlantıları olan bir Amerikan firması tarafından üretilen- deneysel ilacın mucizevî bir şekilde işe yaradığı söylenmektedir.  Dahası deneysel ilacın Amerikan yardım çalışanlarına kimin tarafından verildiği noktasında Amerikan hükümetinin anlattığı hikâyede boşluklar bulunurken bunu Amerikan hükümetinin yapmış olduğunu düşünmemiz için gerekli sebepler de bulunmaktadır.

Tüm bunları dikkate alarak şu soruyu sormamız gerekiyor: Mapp Pharmaceutical'in sihirli ilacı Zmapp ne zaman geliştirilmiştir?

International Business Times'da yer alan bir makalede (8) bulunan aşağıdaki ifadeler bize bu konuda yol gösterebilir:

Mapp tarafından verilen beyanata göre:

“Zmapp (ilacı), Mapp Biopharmaceutical Inc., LeafBio, Defyruslnc, Amerikan hükümeti ve Kanada Halk Sağlığı Kurumu arasında gerçekleşen ortak bir çalışmanın ürünüdür.”

“Zmapp üç adet “insanileştirilmiş” monoklonal antikorun bitkilerde, özellikle de Nicotiana'da üretilmesiyle oluşturulmuştur. Bu ilaç, en iyi MB-003 ve ZMAb bileşenlerini bir araya getiren iyileştirilmiş bir karışımdır.

“Zmapp ilk olarak Ocak 2014 tarihinde bir ilaç olarak tanımlanmış ve insanlarda güvenirliği henüz değerlendirilmemiştir. Bu yüzden şu anda ilaçtan çok sınırlı miktarda bulunmaktadır. Deneysel bir ilacın bir hastada kullanılması için karar verecek olan FDA'nın düzenleyici yönetmelikleri altındaki hastayla ilgili hekimdir.“

Burada ilgi çekici noktalardan birisi de Zmapp üretimine dâhil olan taraflardır. Taraflardan ikisi Amerikan hükümeti ve Kanada Halk Sağlığı Kurumu'dur (Ebola'nın hava yoluyla bulaştığına dair “ciddi şüpheleri” bulunan kurum, yukarıda yer alan ikinci paragraftan hatırlayacağınız gibi Kanada Halk Sağlığı Kurumu'ydu). Bize hala ısrarla Amerikan hükümetinin bu tür bir şüphesi bulunmadığı söylenmektedir.

Fakat dikkate alınması gereken çok daha önemli noktalar var.

“Zmapp bir ilaç adayı olarak ilk kez Ocak 2014'te tanımlanmıştır.” ifadesi Zmapp'in en başından itibaren, neredeyse salgının başlamasıyla birlikte, Gine Ebola varyantını tedavi amacıyla özel olarak tasarlandığı anlamına mı geliyor? Ya da Zmapp, Gine varyantı ile bahşetme amacına bir şekilde uygun hale getirilmiş bir ilaç mı? Veya belki de bunların tamamen dışında başka bir şey mi?

Her halükarda eğer yukarıdaki Mapp Pharmaceutical beyanatı doğru ise şu da gayet açıktır ki; Zmapp ve onun potansiyel etkinliği hakkındaki esas karar Ocak 2014 tarihinde verilmiştir ve bu kararın veriliş zamanı şu anki Gine Ebola salgının başlamasının hemen sonrasına çok yakındır.

Bu yüzden eğer Zmapp bahsedildiği gibi (9) mucizevî bir başarı ise, ki buna inanmamız bekleniyor, Araştırma ve Geliştirme anlamında sonuçlara hemen hemen bir gecede ulaşılması gerekirdi. Bunun sebebi yeni Gine Ebola varyantı salgınının başlangıç tarihi olarak Aralık 2013 tarihinin verilmiş olmasıdır. Bu durumda Mapp'in Gine Ebola varyantına karşı Zmapp'i kullanma kararı alması için fazla zamanı olmuş olamazdı.

Ya da Mapp'in aslında bol zamanı olmuş olabilir mi?

İhtimallerden birine göre Mapp'in yeterli zamanı vardı çünkü yeni Ebola varyantı Batı Afrika'da ilk kez görülmeden önce onun hakkında bilgi sahibiydi. Bu durum biyoterör komplosu için çok güçlü bir delil olurdu öyle değil mi? Şüphesiz bundan emin olmaktan çok uzağız.

Bununla birlikte Mapp'in daha önce görülmemiş Gine Ebola varyantının ilk çıkışından önce bundan haberi olmadığına inansak bile Ocak 2014'te Gine varyantına karşı Zmapp ile belli bir yol kat etmişti. Bu durumda bizim hala şu soruyu sormamız gerekir; Mapp varsayımlara göre henüz yeni karşılaşmış olduğu bir varyanta karşı nasıl Zmapp ile başarı elde etti?

Belki de Mapp hali hazırda var olan Ebola varyantlarına karşı başarılı bir şekilde karşı koyabilmek için Zmapp'in tasarım sürecindeydi ve ilacı bu var olan varyantlara karşı etkili kılan özellikler her ne ise daha önce hiç görülmemiş yeni Gine varyantına aktarıldı.

Belki.

Fakat durum eğer böyleyse Zmapp, Gine varyantından ziyade Ebola varyantlarına karşı başarılı olmalıydı. Öyle değil mi?

Eğer Gine varyantından ziyade Ebola varyantlarına karşı başarı sağlanamadıysa, Batı Afrika kökenli Ebola Gine varyantının Amerikan hükümeti bağlantılı bir biyoterör eylemi anlamına geldiği sonucuna birisi nasıl olur da mantıklı bir şekilde karşı çıkar anlam veremiyorum.

Tabi eğer bu kişi, daha önce hiç görülmemiş ve öngörülmemiş bir şeye karşı başarı sağlayan bir çözümün tasarımında, bu çözüm aynı problemle alakalı diğer durumlarda başarısızlığa uğramış olsa bile, bir talih kuşunun mucizevî rolüne inanmak istiyorsa durum değişir.

Sona gelirken şuna lütfen dikkat edin; Amerikan biyoterör eyleminin ekonomik anlamda yorumlanması bu makalede tartışılan üç Amerikan yalanının nedenini açıklamaktadır. Aynı şekilde bu yorum, Amerikan hükümetinin Ebola'nın hava yoluyla bulaşması noktasında niye yalan söylediğini, Amerikan hükümeti ve ana akım medyanın neden Gine varyantının coğrafik ve virolojik orijinalliğini kamuya açıklamada yavaş hareket ettiğini ve son olarak Amerikan hükümetinin “mucizevî deneysel ilacının” kendinden alınması gerektiğini neden yarım ağızla istediğini de açıklamaktadır.

Diğer yandan son bir ihtimalden daha söz etmek gerekir; Dr. Kent Brantly'nin mucizevî bir şekilde iyileşmesi tam anlamıyla gerçek bir iyileşme olmayabilir.


Dr. Jason Kissner, Kriminoloji Doçenti, California Devlet Üniversitesi, Kriminoloji(*)


Tamer Güner, 13.09.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri



Tamer Güner'in Notu:

Tropikal hastalıklar uzmanı Dr.Martin Rogers arabasında ölü olarak bulunmuş. Ebola ile ilgili bir şey mi biliyordu?

http://www.nbcwashington.com/news/local/Crews-Search-for-Missing-NIH-Scientist-Martin-Rogers-273126461.html


Sonsuz Ark'ın Notu: Ebola virüsü, insanlarda ve insan dışı primatlarda viral hemorajik ateş şeklinde ciddi hastalık formlarına yol açan virüstür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 4. Risk Grubu Patojen olarak kabul edilmektedir. Tanımlanabilen üç Ebola virüsü vardır.

Ebola Sudan
Ebola Reston
Ebola Fildişi Kıyısı

Çok tehlikeli bir virüstür. İshal, kanama, deri döküntüleri ve yüksek ateşe neden olur. Adını, Afrika'daki bir nehirden alır. Bulaşıcıdır. Kontrol altına alınmazsa salgınlar görülür. Ebola virüsü, ipliksi yapıda, yaklaşık 80 nm boyundadır. Genetik materyali RNA'dan oluşur.


Bulaşma; Hastaların (hayvanlar başlıca maymun ve meyve yarasaları) kan ve vücut sıvıları ile bulaşır. Hava yoluyla bulaşma tespit edilmemiştir.

Liberya Sağlık Bakanı, "Ülkemizin varlığı, orman yangını gibi yayılan Ebola nedeniyle ciddi tehdit altındadır" dedi. Batı Afrika'da hâlen kontrol altına alınamayan Ebola virüsünden en çok etkilenen ülkelerden Liberya'da, hastalığın 'ulusal varlığı tehdit' boyutuna ulaştığını açıklandı. Liberya Savunma Bakanı Brownie Samukai, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada, "Ülkemizin ulusal varlığı, orman yangını gibi yayılan ve geçtiği tüm yolları yutan Ebola virüsüyle ciddi şekilde tehdit altındadır" dedi.




REFERANSLAR:



Seçkin Deniz Twitter Akışı