25 Eylül 2014 Perşembe

SA904/TG55: İran Liderlik Dönüşümüne Hazırlanıyor

CIA’in gölge-sivil yüzü Stratfor’un yayınladığı bu analizin en çarpıcı iki cümlesi şudur: 
"Humeyni aynı zamanda 1979’da şahın devrilmesiyle ortaya çıkan hareketin başında uzun süre kalarak sağlam politik bir ehliyete de sahip olmuş eşsiz bir liderdi."
Hamaney, ruhani lider rolünü üstlenmeden önce Ayetullah statüsüne göre daha az öneme sahip bir dini figür olmasına rağmen o zamandan beri üstün bir politik zekâ örneği sergilemektedir.” 
İran-ABD işbirliğinin 1979 devrimi(!)nden sonra da hiç kesilmediğini gösteren bu iki cümle Stratfor’un ‘Ruhani Lider’li İran Velayet Sistemi’nin sağlığı ile ilgilenmesini yeterince izah etmektedir. ABD’lilerin 'Eşsiz Bir Lider" dedikleri Humeyni ve ‘Üstün Politik Zeka’ atfettikleri Hamaney, ABD’nin Şer Ekseni ülkeler arasında sayılan İran’ın iki lideriydi.

Seçkin Deniz, 25.09.2014, Sonsuz Ark


Özet

Ruhani Lider Ayetullah Ali Hamaney’i hastanede ziyaret eden üst düzey yetkililerin ve tanınmış yabancı erkânın fotoğraf ve videoları İran tarafından yayınlanıyor olmasına rağmen İslam Cumhuriyeti’nin en güçlü noktasında bulunan Hamaney’in sağlık durumu belirsizliğini koruyor. Prostat ameliyatı olarak tanımlanan sürecin, alışılmışın dışında bir şekilde gerçekleştirilen halkla ilişkiler yönetimi, Tahran’ın halkı ve dünyayı üçüncü bir ruhani lider dönüşümü [1] için hazırlıyor olabileceğini ortaya koymaktadır. İran’ın içinde bulunduğu atmosferi normal olarak gösterme çabaları, İran politik sisteminde yer alan aktörlerin, İslam Cumhuriyeti’nin jeopolitik bir dönüm noktasına ulaşmışken bir güç boşluğu oluşacağı yönündeki endişelerini örtüyor.

Analiz

Benzersiz iç politik değişimler ve daha önemlisi uluslararası olaylar sebebiyle, İslam Cumhuriyeti’nin 35 yıllık tarihindeki dönüşümler hep en kritik zamanlara denk gelmiştir.
Pragmatik muhafazakâr Başkan Hasan Ruhani’nin Haziran 2013 tarihinde seçilmesiyle ortaya çıkan sosyal, politik ve ekonomik reformlar din ve güvenlikle ilgili kurumların içindeki aşırı sağ kesimlerden gelen tepkiyle karşılandı. Başkanlık ile karşıtları arasındaki en büyük mesele ABD ile gerçekleştirilmekte olan İran nükleer programı ile ilgili müzakere sürecidir.

Nükleer Müzakereler ve Suriye

Kasım 2013’te gerçekleşen ve geçici bir anlaşmayla sonuçlanan benzersiz bir atılımın ardından, son tarih olarak belirlenmiş olan 20 Temmuz 2014’e kadar nihai bir anlaşmaya varılamaması sebebiyle aksayan müzakereler için, son tarih ertelenerek 24 Kasım 2014 olarak belirlendi. New York’ta 18 Eylül 2014’te toplanacak olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun açılış bölümünde ivme kazanacak görüşmelerle birlikte bazı kısmi anlaşmaların gerçekleşmesi beklenmektedir.

Tahran’ın bu noktada kötümser bir beklenti içinde olması nedeniyle Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinin görüşmelerin olumsuz bir şekilde bitme olasılığına medyayı hazırladığı bildirilmektedir. Görüşmelerin olumsuz bir şekilde sonuçlanma riskinin sebebi, şahin görüşlü karşıtlarının iç politik mücadeleyi kazanma riski göz önüne alındığında Ruhani’nin, İran’ın sivil bir nükleer program izlemesi ile alakalı şartları ancak belli bir noktaya kadar kabul edebilecek olmasıdır.

Stratfor kaynakları Ruhani’nin bu seneki Genel Kurul’a katılmak istemediğini fakat Dış İşleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in, ziyaretinin müzakere sürecine katkı sağlayacağını söyleyerek onu ikna ettiğini bildirmektedir.

Müzakere süreci başlı başına Ruhani için yeterli bir problem değilmiş gibi ABD’nin Suriye’de hem İslam Devleti (İD-önceki adı IŞİD) hem de İran’ın müttefiki Esed rejimi ile savaşması için muhalifleri destekleme yönündeki kararı, Tahran için büyük bir problem olarak ortaya çıkmıştır. 

Iraktaki İD tehdidi göz önüne alındığında Amerika ve İran’ın çıkarları örtüşmektedir. Fakat Suriye’de İD ile mücadele etmek için Amerika İran karşıtı güçlere güvenmek zorundadır ve Obama yönetimi Esed’i devirmenin yollarını aramaktadır. Bundan dolayı iki taraf arasındaki uzlaşma girişimlerinin ardından geçen bir yıldan az bir sürenin sonunda tansiyon yeniden yükseliyor gözükmektedir.

Yeni Bir Ruhani Lider

Bu tetikleyici durumun üzerine Hamaney’in sağlığı konusundaki belirsizlikler İran’ın önceliklerinin yeni bir ruhani lider arayışına yönelmesine yol açmıştır. Tahran’ın bir yandan Hamaney’in hastane süreci ile ilgili her şeyin yolunda gittiğini göstermek için takınmış olduğu alışılmadık tutumu sürdürürken diğer yandan ülkeyi ve dış dünyayı kaçınılmaz bir lider değişimine psikolojik olarak hazırlaması, Wikileaks tarafından 2010’da yayınlanan (teyit edilmemiş olsa da) bir ABD gizli raporunda yer alan Hamaney’in kanser olduğu yönündeki bilgi ile birleştirildiğinde, İran’daki politik yapının bir lider değişimine hazırlandığı ortaya çıkmaktadır.

Hamaney’in kendisi artık resmi sorumluluklarını yerine getiremeyecek duruma gelmeden önce bir değişim isteyebilirdi. Hamaney’in 1989’da ruhani lider olarak seçilmesinden önce din adamları arasında müşterek bir ruhani yapı fikri muteberdi.

Ülkenin ikinci en etkili din adamı Ayetullah Ali Ekber Haşimi Rafsancani birkaç fırsatta, ruhani liderlik makamına alternatif olarak bazı üst düzey din adamlarından oluşan bir “içtihadi konsey” fikrini önermiştir. 

Bu öneri çok fazla ilgi çekmemiş olsa da eli kulağında olan liderlik değişimi için yarışan hiziplerin bir konsensüse varamamaları durumunda daha çekici bir uzlaşı yöntemi olarak görülebilir.

Anayasaya göre geçici bir liderlik konseyinin görevi devralması için, görev başında bulunan ruhani liderin Uzmanlar Meclisi yerine birini seçene kadar görevini artık yapamayacak durumda bulunması gereklidir. İran politik elitinin hizipsel yapısı göz önünde bulundurulduğunda, Hameney’in yerine bir başkasının seçilmesi sürecinde muhafazakâr yapıyı oluşturan çeşitli taraflar arasında büyük bir mücadelenin ortaya çıkacağını varsaymak son derece normaldir. Her şeye rağmen bu durum, değişim isteyenler ve ülkenin geleceğini şekillendirmek için süreklilik peşinde olanlar için son derece nadir karşılaşılabilecek bir fırsattır.

Ruhani’nin takip ettiği ılımlı yolu son derece sorunlu olarak gören ve bu yüzden cesaretleri derinden kırılmış olan tutucu kesim için, gelecek ruhani liderin başkan ile aynı düşünceleri paylaşan birisi olmaması gereklidir. Onların bakış açısına göre Hamaney, hükümeti çok başıboş bırakmıştır. Ruhani ise muhaliflerinin liderlik değişimi sırasında başarılı olması durumunda iç ve dış politik gündeminde yer alan sorunların çok hızlı bir şekilde artabileceğinin farkındadır.

Muhtemel Yeni Lider Adayları

Ülkenin elit ideolojik askeri gücü İslami Devrim Muhafızları Ordusu, şüphesiz yeni ruhani liderin kim olacağı noktasında kilit rol oynayacaktır. Benzer şekilde Kum’da yer alan dini yapının da bu konuda söyleyecekleri olacaktır. Uzun süreden beri politik kurumlarda egemen olan Devrimci-çağ din adamlarının nesli tükenmektedir ve Uzmanlar Meclisi yeniden bir değişime ihtiyaç doğuracağı için ileri yaşta birini seçmek istemeyecektir. 

Stratfor’un edindiği bilgiye göre Hamaney’in yerine geçme olasılığı bulunan kişiler arasında İran yargı gücü eski başkanı olan ve Hamaney’e yakınlığı ve ılımlı tutumu ile bilinen bir din adamı olan Ayetullah Mahmud Haşimi Şehrudi yer almaktadır. Bu kişilerden bir diğeri de cumhuriyetin kurucusu Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin büyük torunu olan Hasan Humeyni’dir.

Humeyni, başkanın pragmatik muhafazakar grubuna ve reformculara yakındır fakat mensup olduğu aile nisbeten sol-kanat eğilimlerini ve 42 olan genç yaşını telafi etmeyebilir. Son olarak listede şu anda İran Yargı Erki Başkanı olarak görev yapan Muhammed Sadık Laricani bulunmaktadır. Laricani, bazılarının İslami Devrim Muhafızları Ordusu tarafından aday olarak tercih edileceği düşünülen Parlamento Sözcüsü Ali Laricani’nin küçük kardeşidir.

Cumhuriyetin kurucusunun ölümünden beri ruhani liderlik makamını çevreleyen esas sorun yeni bir adayın belirlenmesi için çok küçük bir aday havuzunun bulunmasıdır: Çoğu din adamı politik yeteneklerden yoksunken politik kavrayışa sahip olanlar ise gerekli dini referanslara sahip değildir. 

Hamaney, ruhani lider rolünü üslenmeden önce ayetullah statüsüne göre daha az öneme sahip bir dini figür olmasına rağmen o zamandan beri üstün bir politik zekâ örneği sergilemektedir. Tanınmış bir dini âlim olarak tam bir ehliyete sahip olan Humeyni aynı zamanda 1979’da şahın devrilmesiyle ortaya çıkan hareketin başında uzun süre kalarak sağlam politik bir ehliyete de sahip olmuş eşsiz bir liderdi.

Humeyni, seçilmiş halefi Ayetullah Hüseyin Ali Montazeri ile 1987’de ters düştüğünden beri bu konuma benzeri nitelikler taşıyan hiç kimse gelmedi. Liderliği Hamaney’den devralacak kişi de bundan muaf olmayacak hatta İslami Cumhuriyetin evrimindeki en kritik dönemeçlerden birisinde karşılaşacağı hizipsel muhalefeti yönetebilme yeteneğine ihtiyaç duyacaktır.

15 Eylül 2014 / Stratfor Analiz

Tamer Güner, 25.09.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri



Orijinal Metin:



Seçkin Deniz Twitter Akışı