24 Aralık 2015 Perşembe

SA2238/KY42-HM3: Erdebil Tarikatı ve İlhanlılar: Tasavvuf ve Siyaset İlişkisinde Yeni Dönem 3

"İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır."
Hamidreza Mohammesnejad


Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili (1252-1334) Türbesi , Erdebil

Moğollar ve Safeviler; Tasavvuf-Sufilik ve Siyaset

Moğollar zamanında İran halkı zor durumdaydı (14). Bu dönemde Moğolların özelliklerinden biri de elçilerinin çok olmasıdır. Herhangi bir makam sahibi olan Moğol beyleri hem kendi işleri hem de eşinin özel işleri için İran’ın köy ve şehirlerine elçi olan memurlarını gönderiyorlardı. Elçi de o Han ve Hatun’un makam ve rütbesine göre birkaç hizmetçi ve silahlı adamı beraberinde götürüyordu. 

Bunlar herhangi bir köy de konaklandıkları vakit o köy halkı onların ve hayvanlarının yiyecek, içecek ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamak zorundaydılar. 

Bunu fırsat bilen birçok işsiz, eşkıya ve başıboş kimse elçi heyetine katılıp öfkeyle köy halkının her şeyini yağmalıyorlardı. Köylülerin en zor zamanları Hanlar tarafından gönderilen böyle birkaç heyetin aynı zamanda köye geldiklerini anlardı. Fakir köylüler onların hem yiyecek ve içecek hem de yolculuk masraflarını karşılamak zorundaydılar.(15)

Bu elçiler sadece yiyeceklerle yetinmiyorlardı; bazı zamanlar eğlence istekleri de oluyordu. Genel olarak köy halkı yoksul olduğu için bu istekleri karşılayamıyorlardı. Bu durumda elçiler kimi zaman kırbaç ve kılıç zoruyla ve hatta köylünün eş ve çocuklarını ölümle tehdit ederek isteklerinin yerine getirilmesi konusunda ısrarcı davranıyorlardı. 

Bu elçilerin kullanmaları için ahırda 500’e yakın at mevcut olmasına rağmen herkesin atına göz dikiyorlar ve istedikleri kadar alıyorlardı. Hatta orduda görevli olan devlet tarafından gönderilen kadı, âlim veya seyitlerin atını dahi çekip alıyorlardı. Bu durumu fırsat bilen eşkıyalar elçi sıfatıyla halkın at ve develerini alıyorlardı.(16) 

Moğollar zamanında kadılar da halka zulüm ediyorlardı. Kadılar zulümlerin yanı sıra hileli tapu ve sahte senetlerle halkın topraklarını ellerinden alarak bunları rüşvet karşılığında başkalarına veriyorlardı. 

Gazan Han ve kardeşi Sultan Muhammed Hodabende (Olcayto) anlatılan bu zulümler sonucunda elçiler kontrol altına alınmış ve halkın mallarının elçilerden alınarak tekrar halka verilmesi için çaba gösterilmiştir.(17) Ama Moğol emirleri, kadıların nüfuzu ve kayırmadan dolayı halkın, mal ve canları emniyet de değildi.(18) Moğolların vergi memurları bir şehir ya da köye vardıklarında o şehir ve köy halkı zor durumda kalıyordu.

Halk Moğol Hanı'nın ve ilçe hâkiminin vergisini ödemek ve bir miktar da memura rüşvet vermek zorundaydı. (19) Köylüler ağır vergi ödemekten ötürü o kadar zor duruma düşüyorlar ve kız ya da oğullarını kulluk etmek için satmak zorunda kalıyorlardı. (20) 

Köy ve şehir halkının en zor durumda kaldıkları vakitler, bir bölük Moğol askerinin oradan geçtiği zamanlardı. Çünkü bu askerlerin sabit maaşları yoktu, kabilenin reisine tâbi’idiler ve istediklerini tehditle halktan alıyorlardı.(21)

Timurlular'ın zamanında da Moğollar zamanındaki gibi sayısızca insan öldürüldü veya köy ve şehirlerini terk edip Anadolu ve Hindistan’a sığındılar. Birçok köy viran oldu veya ziraat yerleri ve bağlar kurudu, yer altı ve yer üstü su kaynakları ve barajlar çamur altında bırakıldı. 

Moğollar ve Timurlular zamanında hâkimlerin zulmünden dolayı halkın can ve namusu tehlikedeydi, iç ve dış savaşlar nedeniyle İran halkı fakir ve perişan olmuştu.(22) İran halkı Moğollar ve Timurluların saldırılarından ötürü o kadar zor bir durumdaydı ki Tarihçi İbnü’l-Esir Moğollar’ın istilâsını “küresel bir facia” olarak niteliyordu.(23)

Kimse can ve malına sahip çıkamıyordu. Herkes ömür boyu çalışmasının karşılığını bir anda kaybedebilirdi. Hatta Moğolların tarihçisi Ata Melik Cüveyni Moğolların saldırısından dolayı İranlıların perişan durumunu saklayamadı; 

“Tüm yerleşim yerlerinde sayıları yüzbinleri bulan nüfustan geriye yüz kişi bile kalmadı”(24)

Hamdullah Mustevfi Moğol saldırısının izlerinin bir asır sonra dahi görülebildiğini ve bunun müsebbibinin Moğollar olduğunu söylemektedir. Bu yıkımın Moğol kaynaklı olduğunu dile getirmektedir.(25)

Moğol istilasından birkaç asır sonra II. Bayezid, Mısır Sultanı Kansu Gavri’ye yazdığı mektupta İranlıların Timur ve Moğol saldırılarından dolayı çektiği meşakkatlerden söz ederek İranlılara saygı duyduğunu belirtiyor.(26) 

O dönemde sadece Moğol Hanlarının ve onun adamlarının elinden canını kurtaranlar ya da onlara katılarak onlar için silah tutanlar kurtulabilirdi. Bu nedenle halk, özellikle de gençler emniyette olmak ve halkın malını zorla ele geçirmek için orduya katılıp halka zulüm ediyorlardı. Bu zorbalık halkın çalışmasına engel oluyordu. Çünkü ne kadar çalışsalar da mallarına sahip çıkamıyorlardı. 

Miladî 1219 yılı (Hicri 615) yılında Cengiz’in İran’a saldırmasından, Miladî 1501 (Hicri 907) yılı Safevîler’in zamanına kadar, yani 292 yıl İran halkı yoksulluk ve çaresizlik içinde bu duruma tahammül ettiler ve bu vaziyet İranlıların yaşamını doğrudan etkiledi. Uzun Hasan ve oğlu Yakub Bey’in zamanında vergiler azaldığı için İran halkı nispeten refah içindeydiler.(27)

Moğollar ve Timurlular döneminde büyük şehirler küçüldü, küçük şehirler köylere dönüştü ve köyler viran oldu. Halk baştanbaşa sıkıntı ve acı içindeydi. Saldırıdan sonra kalan veya yeniden inşa edilen şehirler ve köylerin birbiriyle bağlantıları yoktu. Ticaret yok oldu. Kimse ne yapacağını planlayamıyordu çünkü her an her şey ellerinden gidebilirdi.(28)

Bu durumda olan İran halkı bu zulümlerden kurtulmak için yönetime direndiler. Böylelikle 12. 13. ve 14. yüzyıllarda İranlılar Emevîler’in ve Abbasiler’in zamanındaki gibi tekrar mezhebe yöneldiler. Ama o zamanın şartlarına uygun olarak sufilikten de etkilendiler. 

İranlılar, Mezhepler ve Sufilik Hareketleri

İran halkı mezhep ve sufilik gibi, zamanın iki önemli gücünün etkisiyle zalim yöneticilere karşı kendilerini ve ülkelerini korumak için harekete geçtiler. Mezhep ve Sufilik hareketleri toplumsal ve siyasi hareketleri de etkilemiştir ve bu siyasi hareketler çoğunlukla halkın yaşadığı kötü olaylar ve çektiği acılar sonucu ortaya çıkmıştır. 

Sözü edilen Sufilik hareketleri mezhebî hareketleri de içinde barındırmıştır. Bu hareketlerin kültürel ve siyasî olmak üzere iki boyutu vardır. Önce fikirsel ve kültürel olarak ortaya çıkmış, sonra siyasî bir harekete dönüşerek büyük ayaklanmalarla sonuçlanmıştır.

Moğollar ve Timurlular zamanında sufîliğin halk, toplum ve yöneticiler üzerinde etkisini anlamak bize Safevîlerin bu sorunların üstesinden nasıl gelip, hükümranlıklarını hangi temeller üzerine kurduklarını anlamamızı sağlar.

Seyyid Şerafettin İsyanı

Miladî 1265 (Hicri 664) yılında İlhanlıların hâkimiyetlerine karşı Seyyid Şerafettin liderliğinde Fars eyaletinde büyük bir ayaklanma vuku buldu ve devlet tarafından bastırıldı. Miladî 1280-1290, (Hicri 679-689) yılları arasında da zulme uğrayan halk tarafından İran’ın kuzey ve batısında çok geniş bir bölgeye yayılan ikinci bir ayaklanma daha meydana geldi. Birçok çekişmeden sonra bu ayaklanma Gazan Han’ın ordusu tarafından bastırdı.

Lur Kavmi, Şeyh Yakub ve Serbedariye İsyanı

Miladî 1291 (Hicri 691) yılında İsfahan’da Lur kavmi isyan etti ve bu isyan da bastırıldı. Miladî 1303 yılında (Hicri 703) bir grup sufînin başlattığı Şeyh Yakub liderliğindeki isyan da şiddetle bastırıldı. Dönemin en önemli hareketlerinden Kirman ve Horasan’da “Serbedariye” isyanı olmuştur.

Bu hareketin önemli özelliği bir halk hareketi olması; “ziraatçılar, şehirde yaşayan yoksullar, işçi sınıfları ve kaçan köleler” gibi toplumun çeşitli gruplarından oluşmuş olmasıdır.(29)

Serbedariler’in lideri Şiî-Sufî olan Şeyh Halife idi. Şeyh Halife Mazendaran da doğdu ve Sebzevar da hareketini başlattı ve bu şehirde diğer din hocalarının Moğollarla işbirliği sonucunda Moğollar tarafından idam edildi.

Hasan Curî

Şeyh Halife’nin öğrencisi Cur köyünde doğan Hasan Curî onun ölümünden sonra tebliğine Nişabur’dan başladı ve 3 yıl boyunca Herat, Belh ve Meşhet bölgelerinde taraftar topladı.(30)

Hasan Cürî Moğollar tarafından yakalandıktan sonra Hazar Denizinin doğusunda yer alan Tag Kalesi’nde hapsedildi ve sonra Abdu’r-Rezzak’ın kardeşi Veciheddin Mesut aracılığıyla serbest bırakıldı bir süre sonra Herat savaşında öldü.

Daha sonra Hasan Cür’inin müritleri Abdu’r-Rezzak liderliğiyle hâkimlere karşı çıkarak kendileri için “Ser Bera-ya Dar” (asılmaya hazır olan baş) adını seçtiler. İlhanlılar’ın siyasi ve ekonomik olarak zayıflamaları nedeniyle bir kıvılcım devletin yıkılmasına neden oldu.(31)

Beş Moğol askeri vergi almak için dört fersah uzaklıktaki Sebzavar’ın güney batısında yer alan Baştin köyüne Hasan Curi’nin yardımcılarından Hasan Hamza ve Huseyin Hamza adlı iki kardeşin evine girip içki içerek kadın istemişlerdi. Bu iki kardeş Moğol askerlerinin yaptıklarından dolayı zor durumda kalır ve “Biz başımızı veririz ama namusumuzu veremeyiz” diyerek “Serbedar” kelimesi buradan ortaya çıkmıştır.) (32) canları pahasına askerlere saldırıp beşini de öldürür.(33)

Köylülerin yaşadığı bu olaydan dolayı öleceklerini bilen köylüler kefen giyip Sebzevar’a doğru harekete geçtiler. Canlarından vazgeçen ve ölüme hazır olan köylüler sonunda Şia Seyitlerinden olan Abdu’r-Rezzak liderliğiyle Sebzevar’ı ele geçirdiler.(34) Abdu’r-Rezzak’ta:“Erkekçe başını darağacına sallandırmak alçakça katledilmekten bin kere daha iyidir” demiştir.(35)

Serbedarîler Nişabur ve Cam’ı da ele geçirdiler. En son Serbedarîler’in meşhur liderlerinden olan Yahya Karabî liderliğinde İlhanlıların son hâkimiyeti de ortadan kaldırılmıştır.

Yahya Karabî liderliğinde iktisadi ve ziraî gelişmeler olmuştur.(36) “Şeyhiye” ve “Serbedariye” olarak iki guruba bölünen Serbedarlılar, hutbede 12 imamın adını anıyorlardı.(37) Sonunda Serbedariye Devleti Timur tarafından ortadan kaldırıldı. Buna rağmen Timurlular döneminde ortaya çıkan birçok hareket kendini Serbedar adıyla duyurmuşlardır.(38)




Hamidreza Mohammesnejad, 24.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Tasavvuf ve Siyaset

Hamidreza Mohammesnejad Yazıları 



Metnin Orijinali: 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, TAD, C. 34/ S. 57, 2015, s.99-120, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1986/20787.pdf

Sonsuz Ark'ın Notu: Çalışmasının yayınlanması için Hamidreza Mohammesnejad Beyefendi'nin onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 19.12.2015


Dipnotlar:

14- Yakut Hemevî, Mucemu’l-Buldan, c.I, s. 713. 
15- İbn-i Belhi, Farsname, Dünyay-ı Kitap Yayınları, , Tahran 1987, s. 132-134.
16- Abbas İkbal, “Tarih-i Moğol” Emir Kebir Yayınları, Tahran 2009, s. 290-292.
17- Abdullah Bin Fadlullah Şirazi, “Tarih-i Vassaf” Emirkebir Yayınları, Tahran1980. s. 378.
18- BertoldSpuler, İran Moğolları, çeviren Cemal Köprülü, TTK 1987, s. 337-350.
19- İbn-i Battuta, Sefername-i İbn-i Battuta, çeviren Muhammed Ali Muvahhid, 
BongahTercüme ve Naşr-ı Kitap, C. III, Tahran 1958. s. 58; Marko Polo, Seyahatname, Esatir Yayınları, c.I. Tahran1981,s. 158; Şahabettin Nesevi, Nesevi Tarihi, Minevi çalışması, İlmi-Ferhengi Yayınları, Tahran 1978, s. 77-81, 4-54. 

20- İbn-i İsfendiyar, Tarih-i Teberistan, Kolaleye Haver Yayınları, Abbas İkbal çalışması, c. I, s. 74. 
21- Menuçehr Parsadost, Şah İsmail-i Evval, İntişar Yayınları, Tahran 1995, s. 102 
22- Huseyini Fasayi, Farsnameye Naseri, Tashih eden Mansur Rastgar Fesayi, Emir KebirYayınları, Cilt I, Tahran 2003, s.267-288. 
23- İzzeddin İbn-i Esir, El’Kamil,çeviren Ebulgasim Halet, İlmi Yayınları, cilt XII, s. 35-233.
24- Atamelik Cüveyni, Tarih-i Cihanguşay-ı Cüveyvi, Kolaleyi Haver Yayınları, 
Muhammedbin Abdullah Kazvini çalışması, , Tahran 1958, c. I, s. 17. 

25- Hamdullah Müstevfi, Nuzhetul-Gulub, Emir Kebir Yayınları, Abdu’l-Hüseyin Nevayı Çalışması, Tahran 1984, s. 27-28. 
26- Muhammed Arif Erzurumi, İnkılabı İslam, Milli kütüphane Hattı nüsha, Tahran 1930s. 62-
67; Tacbahş, Tarih-i Safevî, s. 72-75.
27- Hamdullah Müstevfi, Nuzhetul-Gulub, Emir Kebir Yayınları, Abdul-Hüseyin Nevayı 
Çalışması, , Tahran 1984, s. 103. 

28-İbn-i Esir, El kâmil fil-Tarih, çeviren Ebul-Gasim Halet, İlmi Yayınları, c. XII,Tahran 1992, s. 12. 
29- Mason Smith, TheHistory of the Sarbadar Dynasty, çeviren Yakub Ajend, Tarh-ı No Yayınları,Tahran 1982, s. 55. 
30-Abdulrefi-i Hakikat, Tarih-i Cönbeşe Serbedaran ve Diger Cönbeşhay-ı İranıyan Dar Karn-ı Heştum-ı Hicri, Kavmş yayınları, Tahran 1996, s. 138-139. 
31-Muhammed Muhsin Mustevf Zubdetul-Tevarih, Behram Güdarziçasması, Mahmud Afşar vakıfı, Tahran 1996, s 86-90. 
32-Ahmed Celaleddin Muhammed Hafi, Mucmel-i Fasihi, Esatir yayınları, tashih eden Mahmud Farah Horasanı, c.III, Tahran 1961 s. 50-51. 
33- Handmir, Tarih-i Habibus-Siyer, s 357; Ahmed Celaleddin Muhammed Hafi,a.g.e., s. 51.
34- Meryem Ahmedi, Din ve Devlet Dar Ahd-ı Safevî, Emirkebir Yayınları, Tahran 1984, s. 21
35- Devletşah-ı Semerkentı, Tezkeretuş-Şuara, naklan Edward Brown, s. 278.
36- Devletşah-ı Semerkentı, a.g.e, s. 212.
37- Petroşevsky ve Digeran, Ez Ezmene-yi Kadim Ta Karne 18 Tarih-i İran, Tahran Üniversitesi, çev. Kerim Keşaverz, c.,II, Tahran 1971, s. 457.

38- Handmir, Habibus-Siyer, c. III. s. 406. 

Seçkin Deniz Twitter Akışı