17 Aralık 2015 Perşembe

SA2205/KY42-HM2: Erdebil Tarikatı ve İlhanlılar: Tasavvuf ve Siyaset İlişkisinde Yeni Dönem 2

"İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır."
Hamidreza Mohammesnejad

Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili (1252-1334) Türbesi , Erdebil

Tasavvuf'un Kökeni- Safevîler


Tarihteki gelişmelerin nasıl olduğunu anlamak olayları o zamanın şartlarıyla incelemekle mümkündür. Metinlerle tarihsel koşullar arasındaki karşılıklı etkileşimler sonucunda yeni değerlendirmeler ve sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu tarihsel uyum ve etkileşim tarihçiler tarafından hermanotik olarak adlandırılmakta ve tarihsel gerçekliğe ancak bu yolla varılabilmektedir. 


Bu bağlamda Ortaçağ’daki tarihsel şartlar birçok Sufî fırkasının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Ortaya çıkan Sufî fırkalarından birisi de Safevîlerdi. Safevîler’in nasıl ortaya çıktığını anlamak ve onları tanıyabilmek için İlhanlılar (Moğollar) ve Timurlar döneminin siyasi gelişmelerini bilmek gerekmektedir. Ayrıca Safevîlerin siyasi ve toplumsal etkinliklerini artırmalarında önemli rol oynayan İmamiye Şiîliğinin gelişim sürecini ve “Gulat” ve Sufîlik kavramlarını da anlamak gerekmektedir.

Gulatlar ve Sufilik


Gulat sözcüğü ‘’Gali’’ ve ‘’Gali’’ kelimesi de ‘’Gula’’ kökünden gelmektedir. Gulat kelimesi haddini aşmış ve mübalağa eden anlamlarına gelir. (1)


Hz. Muhammed ve Hz. Ali’yi Tanrıya benzeten ve onların beşeri âleme değil ilahi âleme ait olduklarına inanan bazı Şiî-Sufî fırkalara Gulat denilmektedir. Ayrıca Allah’ın ruhunun insanda zuhur ettiğine ve beşer şeklinde cisimleşerek kendini gösterdiğine inanmaktadırlar. 


Gulatlar “Muhammediye” ve “Alevîye” olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.(2) Gulatlar; hem vahdet-i vücuda; bütün yaratılmışlar Allah’ın ruhundan (3) (zatından) ve Vücutla mevcudun bir olması, hem de Hulul’a yani Vücutla mevcudun ayrı olmalarına rağmen Allah’ın sıfatlarının (ruhunun) insan da hulul etmesine inanıyorlar.(4)


Gulatların bu mübalağalı görüşleri Şiî aydın ve ulemalar tarafından kabul edilmemektedir. (5) 


Gulatların görüşleri zamanla hafiflemiştir. Genellikle Gulatlar şeriat geleneklerine uymayıp vahdet-i vücuda (Allah ile insanın birleşmesi) inanıyorlardı. 


Gulatlar Camii de bulunmayı uygun görmüyorlardı. Bunun bir sebebi Hz. Ali’nin cami içinde şehit edilmesi diğer sebebi ise konar-göçer olmalarıdır. 


Gulatlar yer mülkiyeti konusunda herkes için eşit toplumsal imtiyazlar olduğuna inanıyorlardı. Siyasi ve toplumsal olarak Safevî döneminde Gulatlar özel bir mevkiye sahipti. 


Gulatlar; (6) Hurufî’ye, Bektaşi’ye, İran’ın batısında yaşayan Ehli Hak ve bunun altında ortaya çıkan Guranlar ve Karakoyunlular Azerbaycan’da, Abdal Bei Urümiye de, Kakavand Kazvin’de, Hacevend Mazendaran’da, Kızılbaşlar Anadolu’da olmak üzere çeşitli gruplara ayrılmıştır.


Sufilik


Sufîlik ve onun anlamı hakkında çeşitli görüşler vardır. Gazali ve Biruni bu kelimeyi Yunanca ‘’sophia’’ kelimesiyle karşılaştırmış. (7) Bazıları Yunanca gizli ve şifre anlamına gelen “mistik” kelimesi ile aynı anlama geldiğini öne sürmüşlerdir. Bazıları ise Sufî kelimesinin yün veya kumaştan geldiğini Sufîlerin yün giydikleri için böyle adlandırıldığını ifade etmişlerdir.(8)


Kimi düşünürler Tasavvuf‘un Yeni Platoncu (Eflatun) felsefeden geldiğini veya ondan etkilendiğini ifade etmişlerdir. (9)


Bu konuda farklı görüşler ileri sürülmekte olup kimilerine göre Sufîlik Hristiyanlık'tan, kimilerine göre ise Hint Dinleri ve Budizm’den etkilenmiştir. Manihaizm, Zerdüştlük, Massignonve Nicholson Tasavvufundan etkilenmiş olabileceğini ifade edenler vardır. 


İslâm Bilimciler ve Müslümanlar ise Sufîliğin İslâm’ı bir fenomen olduğunu ve esasının Hz. Peygamber’in kişiliğine dayandığını ileri sürmektedirler. İslâm Bilimciler ve Müslüman Sufiler tevhit anlayışını vahdet-i vücuda benzetmişler ve İslâmî Tasavvufun teorik tartışmalarında çok etkili olmuşlar.(10) 


Bazı sosyalistler de Tasavvufun gayrî İslâmî olduğunu ifade etmektedirler. İslâm dini insanın nefsini arındırması gerektiğini önermiştir. Hz. Peygamber’in hayatında İslâm dininin bu yönünü görmemiz mümkündür. Hz Muhammed’in “Fakirlik benim övüncümdür.” ve “Ben de sizin gibi bir insanım bana sadece vahiy nazıl olur.” hadisleri de bu konuya işaret etmektedir. 


Hz. Peygamber’in sünneti de insanları putlaştırmanın onları Allah’tan uzaklaştıracağını göstermektedir. Böylelikle insanın özgürlüğü ve bağımsızlığı elinden alınmış olur. İslam’da insan eşref-i mahlûk olmasına rağmen Hz. Peygamberden kısa süre sonra diğer kültürler ve medeniyetlerden etkilenerek putlaştırılmış ve İslam dünyasını da etkilemiştir. 


Böylece hem Şiî ve Sünnî mezhepler, İslâmî hükümetler ve güç peşinde olan hükümdarlar insanların putlaştırılması anlayışını kullanarak bundan yararlanmış ve bu gayrî İslâmî fikir ve İslâmî Tasavvufu da etkisi altına almıştır.


Sufîliğin İslâm kaynaklı olduğu (11) veya kimilerine göre gayrî İslâmî olduğu ileri sürülse de aslında Tasavvuf insanın manevî ihtiyaçlarıyla beraber maddi ihtiyaçlarını da etkileyen ve gideren bir olgudur. Tasavvuf insanın davranış, vücut ve ruhunu dengeler. Tasavvuf; insanın bencillik ve diğer tüm kötü davranışlardan uzaklaşmasını sağlar. İslâm dini de insanın bu önemli ihtiyacını önemsemiş, göz önünde bulundurmuş ve karşılamıştır.


İslâm ve Sufilik bu yönleriyle birbirlerine paraleldir. Fakat zamanla aşırıya kaçmıştır. (12) 


Şu olay bu aşırılığın bir ifadesi olabilir, Abdullah b. Saba Hz. Ali’yi Allah’a benzetir, buna karşılık olarak Hz. Ali:‘’Ben Allah’ın kuluyum sen bu sözlerinle şirke giriyorsun’’ der. Abartma düşüncesinin ortaya çıkmasının nedeni despotik dönemlerde gizli grupların ortaya çıkması ve bu düşünceleri abartılı şekilde ifade etmeye yol açmıştır.


Bütün bu zikrettiklerimizin yanı sıra Sufîlik yalnızca dünyevî uğraşları terk etmek anlamında olmayıp düşünce temelinde halk içinde ve onlarla beraber olmayı önemser. İnsanın saadetini düşünen arifler ve yüce insanlar bu nedenle tasavvufa ilgi göstermişlerdir. 


Tasavvuf


Tasavvuf, insanın Allah’a tam manasıyla bağlandığı ve varlığı tanımamızı sağlayan felsefe ve din gibi çeşitli yollardan biridir. İslâm’da ise irfan ve tasavvuf bir taraftan hakikati (Allah’ın özü) aramak onunla olmayı diğer taraftan da realitelerle (dünyadaki maddi ve manevî olgular) ulaşmayı hedefler. 


Bu yönüyle Sufîler dünya ile ilgilenerek, insanlarla diyalog kurarlar ve onların nasıl bir durumda olduklarıyla ilgilenir ve durumlarının değişmesi için çaba gösterirler.


Mutasavvıflar şeriat taraftarı olmakla birlikte şeriat üstü âlemlerin ve değerler de olabileceğini beyan ederler. Tasavvuf tarikat yoluyla hakikati aramak için çalışır. Sufîler hakikatin şeriat yoluyla değil tarikat yoluyla aranması gerektiğine inanmaktadırlar. 


Sufîlere göre uzaktaki ateşin varlığını söylemek o ateşin içinde olmakla aynı değildir. Bu nedenle tasavvuf sadece fıkıh ve dini kurallara uyan bir sistem değil estetik ve sembollerle yakınlaşan bir olgudur. Sufîlik dış dünyaya bağlı olmaksızın bağımsızlığını ortaya koymak ister. Allah ile kendi arasında bir aracı olmasını istemez. Tasavvufî düşüncenin en önemli noktası Allah’a yakınlaşmak için dünyanın itibarsızlığının vurgulanıyor olmasıdır.


Mürşid-i Kâmil- Kâmil İnsan


Sufilikte gerçek mümin sadece kâmil mürşittir (âlem-i sağır) ve Allah’ın kâmil mürşitte tecelli ettiğine inanılır. Kamil Mürşit’in ruhunu hissetmek Allah’ın tecellisini görmek anlamındadır. Bu nedenle müritler kendi vücudunu onda görür ve onun için her çeşit fedakârlıkta bulunurlar. Bu nedenle müritler düşünce ve duygularında mürşitten ilham alırlar. Hatta müritler mürşidin manevî olarak tecrübe ettiklerini kendi tecrübelerine tercih ederler. Dünyayı ve Allah’ı tanımak Mürşid’e bağlıdır ve onun aracılığıyla meydana gelir. 


Safevîler de kâmil insan mefhumu imamet anlayışıyla ifade edilir. Bu fikir Safevîler’den önce Sünnî Sufîlerin kâmil insan düşüncesinde de görülmekte ve Safevîler bu düşünceden etkilenmiştir. (13)


Safevîlerin Sufîlikten siyasi güce ulaşmalarını anlamanın yolu tasavvufu iyi anlamaktan geçer. Çünkü Tasavvufî özellikler ve sıfatlar Safevî Sufîleri tarafından Safevîlere nisbet edilirdi. İslâm ve İran sahasında Moğollar ve Timurlular zamanının genel siyasi durumunu anlamak ve bu dönemde Tasavvufun uygulanma şeklini bilmek de Safevîlerin eriştiği gücü anlamamızı sağlar. Bu dönemi iyi analiz etmek bizim Safevîlerin tarih sahnesine nasıl çıkmalarını anlamamıza yardım edecektir.




Hamidreza Mohammesnejad, 17.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Tasavvuf ve Siyaset

Hamidreza Mohammesnejad Yazıları 





Metnin Orijinali: 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, TAD, C. 34/ S. 57, 2015, s.99-120, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1986/20787.pdf

Sonsuz Ark'ın Notu: Çalışmasının yayınlanması için Hamidreza Mohammesnejad Beyefendi'nin onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 19.12.2015

Dipnotlar:  

1- Mehmet Kanar, Farsça Türkçe Büyük Sözlük, Birim Yayıncılık, İstanbul 1998, s. 442 
2- Abbas İkbal Aştiyani, Handan-i Nevbahti,Tahüri YayınlarıTahran 1979, s. 249. 
3- WiliamChiting, Wahdat Al-Wujud, Encyclopedia of İslam andtheMuslimWorld, s. 727 
4-  AbdulhuseyinZarrınkub, Arzeş-i Miras-ı Ferhengi’ye Süfiye, Emirkebir Yayınları, Tahran, 2004, s. 109-110; Abbas İkbal Aştiyani, a.g.e., s. 42. 
5- Petroşevski, İslam Dar İran Payam Yayınları, çeviren Kerim Keşavarz, Tahran1968, s. 325. 
6- Muhammed Muin, Muin Sözlüğü, Emirkebir Yayınları, VI. cilt, Tahran 1982, s. 1360.
7- Ebureyhan Birüni, Tahkikü’lMalu’l-Hind,MoasisiyeMotaleat ve İntişarat-ı Ferhengi, çev. MenüçihrSudügi, Tahran 1984, c. I,s. 15. 
8- GuşeyriAbu’l-Kasim, Risaleye Guşeyri, tashih Bediü’z-Zaman Fruzanfar, BunyadFerhengYayınları, ,Tahran 1965, s. 49. 
9- RinoldNicholson,Peydayeş ve Mesir-i Tasavvuf, çeviren Muhammed Bağır Muin, Tahran, 1977, s. 27. 
10- RinoldNicholson, a.g.e., s. 29 ve 49; Rinold Nicholson, İslam Tasavvufu ve İnsanla Allah İlişkisi, Çeviren Muhammedriza Şefii Kedkeni, Sohan Yayınları, , Tahran 1980,önsüzünde. 
11- Gasim Gani, Tasavvuf Dar İslam, Zavvar Yayınları, Tahran 1977, s. 21-23. 
12- Gasim Gani, a.g.e, s 27. 
13- Henry Corbeun, Şiîlik, İsmailîyye ve Münasebat-ı Süfiyye, Kavir Yayınları, Tahran 1964, s. 47-50. 

Seçkin Deniz Twitter Akışı