23 Aralık 2015 Çarşamba

SA2235/KY35-YTK45: Hollywood da ‘Savaş’ Diyor

"Zihnen savaşa, silaha, çatışmaya, intikama, paylaşıma her açıdan daha yatkın her geçen gün daha yakın bir insanlık."

Maltepe Camii'nin karşısındaki Eti Sineması'nda izlediğim filmde kahraman, iyi şerif kötü Kızılderilileri öldürmüyordu. Filmin adını da aldığı Mavi Askerler büyük bir katliam yapıyordu finalde, aslında beyazlarla anlaştıkları için bir saldırı beklemeyen kabileye; çoluk çocuk demeden öldürüyordu hepsini.

Yıllar sonra televizyonda Küçük Dev Adam'da da güle ağlaya yine kahraman şerifin gerçek yüzünü görmüştük. Çok sular aktı bütün bu filmlerin üzerinden. Şimdi önüm arkam sağım solum kaçamayacağım kadar Star Wars serisinin son filminden bahseden yazılar, twitler, facebook paylaşımlarıyla dolu.

Asıl ününü kazandığı yıllarda da izlemedim sonra da. Muhtemelen bu filmi de izlemem. Hiç ilgimi çekmiyor. Bilimkurgunun bana hitap eden türü bu değil.

Benim ne sevdiğimin bir önemi yok, ama önemli olan Star Wars filmi neye tekabül ediyor?

Seri filmlerin huyudur, hele gişe garantisi varsa ölmek bilmezler, çıkıp çıkıp yeniden gelirler.

Eğer bir arkadaşım arayıp “Abi, bu Star Wars ilk olarak çıktığında Reagan Amerikası da SSCB'ye karşı Yıldız Savaşları Projesi'ni başlatıyordu” diye uyarmasa bugün belki başka bir konuyu yazıyor olurdum.

Tavsiyesi önemliydi. Yine Ortadoğu eksenli dünya için kritik bir eşikte ne olacağına dair bir hafta öncesinden bile fikir yürütülemeyen büyük gerginliğin içinde beklerken Star Wars-7 arz-ı endam etti. Filmin ana adı zaten yıldız gibi özellikle Batı kültüründe tanrısal bir imgeye, devamı bildiğin savaş'a dayanıyor.

Son versiyonun bölüm adı ise “Güç Uyanıyor”…

Adıyla ne dediğini, zihnimize neyi kazımak istediğini şimdiden söylüyor Hollywood.

Hiç hafife alınacak bir sektör değil. Kızılderililerin topraklarını işgal ve katliamlarla ele geçirip, kitleleri önce coğrafî sürgünler sonra oralar bile değerlenince toplumsal sürgünlere mahkûm etmiş; Afrikalıları köle olarak kullanma konusunda dünyaya fark atmış bir ülkenin neredeyse 1970'lere kadar bu konularda üzerine minicik leke değdirmeyen bir “kültür” makinesinden bahsediyoruz.

Vietnam'da yenilgi üstüne yenilgi alıp açık katliamlara başlayıp sonra My-Lai Katliamı'nda artık saklayamayıp uluslararası sahnede mahkûm olmasa Kızılderililer hep kahraman şerif John Wayne tarafından “temizlenen” sefil alçak hain mahlûklardı.

Yıllar önce izleyip çarpıldığım Mavi Askerler'le hemen hemen aynı yıllarda oynayan Küçük Dev Adam filmiyle ilk defa beyazları mahkum eden, ilk defa Kızılderililerin bir savaş kazandığını, onların da “insan” olduğunu, üstelik büyük haksızlıklara uğradığını anlattığında Arthur Penn aslında Amerikan kamuoyunda biriken Vietnam cerahatini de patlatmış oldu.

Sonra sökün etti benzer yaklaşımlar… İktidarları, devleti, militarizmi, savaşları sorgulayan filmler.

Ardından tekrar Soğuk Savaş'ın finalinde burnu sürtülmüş kapitalizme Reaganlar Theatcherlar kan verirken Hollywood yeniden hizmetlerine girdi. Marlon Brando'lu Kıyamet'in sinemasal değer olarak yüzde biri etmez Rambolar'ın devri başladı.

Star Wars işte o savaş yanlısı sağcı dönemin modasının çok satan ışıldaklı oyuncaklarından biri.

Yine kapımıza bir devam filmiyle gelince ister istemez yeterince yükselmiş endişemize tuz basıyor Star Wars ve anası Hollywood.

Filmin ne büyük tesadüf (?) çölde başlaması, saf iyi ile saf kötü arasındaki klişe mücadele ve nasıl sonuçlanacağını adımız gibi bildiğimiz finaliyle bu film bize ne anlatıyor?

Film olarak değil, kendisini izleteceği on milyonların zihnine aktaracaklarını soruyorum.

Yine Vietnam'daki insanlık dışı operasyonlar üzerine ünlü Sessiz Amerikalı romanını ilkin CIA ajanının gözünden 1958'de Amerikan yanlısı beyazperdeye aktaran bu sektörün esere sadık kalan 2002'deki ikinci versiyonunda ancak gerçeklerle karşılaşabildi izleyici.

Bir romanın aslında ne anlattığını 34 yıl boyunca tersinden aktarabilir sinema sandığımız bu şey eğer isterse.

O yüzden ne anlattığı konusunda tetikte olurken “ne zaman” veya “niye şimdi” anlatıyor diye de sormadan edemiyorum.

Çölümüz hazır zaten Suriye ve Irak'ta.

İyilerle kötüler konusunda kimsenin kafasında soru işareti kalmayacak kadar kafa kesme videosu yayınladı Işid.

Demokrasinin mümkün olan en ideal coğrafyası olarak gösterilen Batı'nın en ünlü şehirlerinde kamuflaj elbiseli, otomatik silahlı askerlerin köşe başlarında beklediği bir zaman.

Zihnen savaşa, silaha, çatışmaya, intikama, paylaşıma her açıdan daha yatkın her geçen gün daha yakın bir insanlık.

Bütün olup bitenlerin çatışma noktalarına kadar enerji hatları haritalarıyla ilgisi uzmanlar dışında kitleleri ilgilendiremez halde.

Hafızalarımız Haçlı Seferleri'nin iki farklı medeniyetin savaşı olduğu kadar İpek Yolu üzerindeki koridorlarda geçtiğini de not etmemizin mümkün olmadığı kadar bomboş.

Gölgesi gittikçe büyüyen silahlara neredeyse estetik bakış kazandıran bir halüsinasyon için gerekli sosu da küresel kriz sağlıyor.

Sonra şiirden, tek bir insanın hayatından, yağmurdan, kar tanesinden bahsetmenin en fazla beş dakika süren geçici etkisi.

Bu propaganda makinesinin star'ıyla değil şairlerin yıldızlarının, herhangi bir çocuğun başını kaldırıp geceleyin gördükleri arasında en ufak bir insanî bağ yok.

Umarım Hollywood bize Ankara'daki Eti veya Batı sinemalarının eski koltuklarında izlediğimiz o insanî filmlerin yerine lüks AVM sinemalarında yine kötü şeyler fısıldamıyordur.



Yaşar Taşkın Koç, 23.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları








Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/hollywood-da-savas-diyor-2024662

Seçkin Deniz Twitter Akışı