"Ancak asla unutulmamalıdır ki, Türkiye seçmeninin destekleyen %52,6'sına karşılık %47,4'ü Erdoğan'ı desteklememektedir ve bu durum Türkiye'nin daha da güçlenmesinin önündeki en büyük engeldir."
Türkiye'nin yükselişi milli bir temenniden ziyade somut ve nesnel olarak tanımlanabilecek bir şekilde bir enstitünün raporuna da yansımış durumda. Amerika Birleşik Devletleri merkezli Sağlık Ölçekleri ve Değerlendirmeleri Enstitüsü'nün raporuna göre, Dünya Beşeri Sermaye sıralamasında Türkiye 59 basamakla en fazla yükselen ülke. Türkiye'nin 'beşeri sermayesi' 1990 ile 2016 yılları arasında yüzde 250 arttı. Ekonomik gelişmenin en önemli göstergelerinden biri olarak değerlendirilen 'beşeri sermaye', Dünya Bankası Başkanı Dr. Jim Yong Kim tarafından "bir nüfusun sağlık, yetenek, bilgi, deneyim ve alışkanlıklarının tamamı" olarak tanımlanıyor.
ABD'nin Seattle kentinde bulunan enstitü (Institute for Health Metrics and Evaluation), 195 ülkeyi bilimsel yöntemlerle inceleyerek beşeri sermaye sıralaması yaptı. Araştırmacılar, hesaplamalarında 2 bin 500'den fazla anket inceleyerek ülkelerdeki eğitim seviyesi, eğitim kalitesi ve sağlık endekslerini baz aldı. Rapor, incelediği 195 ülke arasında en büyük sıçramayı Türkiye'nin yaptığına dikkat çekti. Türkiye, 1990 yılında 102'inci sırada bulunurken, 2016 yılında 59 sıra yükselerek 43'üncü sıraya yerleşti.
Türkiye ayrıca, beşeri sermayeyi hesaplamak için kullanılan her kriterde de artış gösterdi. Bu kriterlere göre 2016'da eğitim kalitesi 100 üzerinde 79 seviyesinde, sağlık kalitesi ise 75 seviyesinde ölçüldü. Ortalama eğitim süresi 14 yıl, ortalama çalışma süresi ise 43 yıl olarak belirlendi.
Türkiye'nin yanı sıra ölçümlerde en yüksek sıçramaları kaydeden diğer ülkeler arasında Çin, Tayland ve Brezilya bulunuyor. Araştırmacılar ayrıca beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi de ortaya koydu. Rapora göre en yüksek gelişme gösteren ülkeler, yıllık gayri safi milli hasılalarında (GSMH) ortalama yüzde 1,1 daha fazla artış gösterdi. Araştırmayı yapan enstitü Başkanı Dr. Cristopher Murray, "Çalışmalarımız eğitim ve sağlık alanında yapılan yatırımlar ile beşeri sermaye ve GSMH arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Politikacılar bu verileri görmezden gelirlerse kendileri bilir." dedi.
BMGK üyesi ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa hegemonyalarını kaybetmek üzereler. 17 Kasım 2018'da başlayan 'Sarı Yelekliler' protestosunda Fransa'nın yaşadığı derin ekonomik ve toplumsal çöküş; Brexit düğümü ile aynı gün karşıt görüşlülerin gösteri yaptığı, ekonomik ve sosyolojik açıdan çökmüş ve sık sık bakanlarının istifa ettiği ve Başbakan May'in karikatürleştirildiği istikrarsız İngiltere; Başkan Trump ile birlikte ekonomik çöküşün sürdüğü, ahlakî ve siyasî çürümüşlüğün, gangster siyasetinin egemen olduğu, dünyayı yaptırım tehditleriyle yönetmeye çalışan hastalıklı yapısıyla bölünmüş ABD; ABD ile kapitalizmin nimetlerinden faydalanma dönemi sona eren ve ticari yaptırımlarla stratejik alanları daralan, ekonomisi çıkmaza giren, buna karşılık Avrupa, Afrika ve Asya'da ekonomik ve demografik olarak yayılarak ayakta durmaya çalışan Çin ve savaşlarla, gaz-petrol sermayesini dünya pazarına taşıma çabasına giren beşerî sermayesi çürük Rusya artık itibarsızlaşmış nükleer silahlara sahip hegemonya sahibi ülkeler olmaktan hızla uzaklaşıyorlar.
Almanya, nitelikli nüfus sorunu yaşayan, yaşlanmış ve aşırı sağın hızla yükseldiği ve ekonomik tıkanma ile başbaşa kalan baskın AB lideri ülke olarak, İtalya, Hollanda, Belçika, İspanya gibi ülkelerle birlikte ayrışmaları derinleştiren siyasî istikrarsızlıklarla her geçen gün güç kaybetmektedir.
İran ve Suudi Arabistan'ın yaşadığı ABD-AB-Rus-İsrail destekli şii-sünni ayrışması her iki ülkeyi de bağlı bulundukları hegemonya sahibi ülkelerle birlikte siyasî, ahlakî, ekonomik ve toplumsal çöküşe sürüklemektedir.
Türkiye, bütün duyarlılıkları yok edilmiş bu ülkelerle aynı siyasî düzlemde karşı karşıyadır. Yükselişini halkının bu ülkelere karşı direnişine borçlu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yöneticisi ve yaşanan 'Büyük Çıkış'ın mimarı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın omuzlarındaki yük her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Ancak asla unutulmamalıdır ki, Türkiye seçmeninin destekleyen %52,6'sına karşılık %47,4'ü Erdoğan'ı desteklememektedir ve bu durum Türkiye'nin daha da güçlenmesinin önündeki en büyük engeldir.
Bahse konu hegemonya sahibi ve onların iştirakçileri/tetikçileri olan devletlerin bitmez tükenmez düşmanlıklarını sergilemeleri için %47,4 verimli bir siyaset ve entrika alanı olarak durduğu sürece iç çatışma üretme riski, devlet her geçen gün FETÖ-PKK-DAEŞ ve benzeri terör örgütlerinin tasallutundan kurtularak güçlenmekte ise de, devam etmektedir.
Türkiye Beşerî Sermayesini geliştirmeye ara vermeden devam ettiği ve her vatandaşına ulaşma çabasını arttırdığı sürece daha da güçlenecektir. Her türlü askeri darbe, terör ve küresel saldırılara rağmen ekonomi, tarım, inşaat, eğitim, teknoloji, sağlık, savunma, ulaşım, iletişim, sosyal devlet, adalet, insan hakları, inançlara, ırklara saygı ve demokrasi gibi temel alanlarda yaşanan pozitif gelişmeler Türkiye'yi siyasî ayrışmaların kurbanı olmaktan kurtarmaya devam edecektir.
31 Mart 2019'da yapılacak olan 'Yerel Seçimler'de Cumhur İttifakı'nın karşısında konumlanan CHP-HDP-İP-SP gibi yapılara karşı alınacak stratejik tedbirler ve bu tedbirlere bağlı olarak olumlu sonuçlar, Türkiye'ye artan güvenin de göstergesi olacaktır.
Türkiye %47,4'ü kazanmak zorundadır.
Selam ve Sevgiyle...
Seçkin Deniz, 11.12.2018, Sonsuz Ark, Sonsuz Ark Sohbetleri
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.