24 Eylül 2015 Perşembe

SA1801/KY13-AO25: Gelişme ve Düşünce Özgürlüğü

"Yapılması gerekli ilk şey; tabulara sığınan, konuları kalıplar çerçevesinde ele almaktan başka bir yeteneği olmayan gruplardan, kişilerden gelecek adına hiçbir şey beklememektir."


Tartışma kültürü gelişmeden toplumların gelişmesi mümkün değildir.Yani düşünsel gelişme tartışma kültürünün yerleşmesi ve gelişmesiyle ilintilidir.

Düşünsel aktivitesi, düşünsel enerjisi yüksek toplumlar sürekli yeni fikirler ileri sürdükleri ve bulunulan hali değiştirerek kendilerini daha ileriye taşımak istedikleri için böylesi toplumları yönetmek zordur.

Tartışma yollarını kapatarak, toplumları kalıplaşmış görüşlere hapsetmek, o toplumları kolay yönetmek için en geçerli yoldur.

O nedenle resmi yapı başta ideolojik kamplaşmalar olmak üzere çeşitli kamplaşmalar aracılığıyla toplumları bloklaştırır ve böylece birey yerine blok düşünceleri muhatap alarak ortaya aykırı seslerin çıkmasını önler. Aykırı seslerin çıkmaması ise siyasal erk için bir hedeftir.

Orta çağda, kilise toplum adına karar veren bir dinsel otoriteydi. Bireyler kilise dışında görüş belirttiklerinde aforoz ediliyor ve cezaya uğruyordu. Aydınlanmayla birlikte kilise toplumsal işleyişin dışına atıldı ve serbest düşünmenin yolu açıldı.

Batı düşüncesinin ve bununla birlikte Batı'nın gelişmesi o nedenle aydınlanmayla başlar.Yani; bireyin düşünce serbestiyetinin önünün açılmasıyla Batı'nın gelişmesi eş zamanlıdır.

İslam, engizisyonun fırtınalar estirdiği dönemlerde düşünceye serbestiyet veren bir dindi.. Bu din içinde bireyler her şeyi irdeleyebiliyor ve çeşitli farklı görüşler ileri sürebiliyordu. O nedenle İslam dünyasının gelişmesi de bu ülkelerdeki bireysel/düşünsel farklılıklara önem verilmesiyle başlar.

İslam, parlak dönemlerde her şeyi mantık düzlemine çekmeye ve oradan daha ileri şeyler üretmeye dayalı bir din adıydı. Zamanla bu din üzerinden sultalarını yürütmek isteyen yöneticilerin işbaşına gelmesi ve böylece bireyin düşünce özgürlüğünü kısıtlayarak düşünsel kalıpların üretilmesi bu dini de gelişmenin önünden alarak kolay yönetmenin eline geçmesine neden oldu.

İslam dünyası o gün bu gün geri kalmışlık sendromu yaşıyor ve bu manzara değişmedikçe de bundan kurtulması mümkün değil.

Eğer bugün çevremizde bizlerle her konuyu tartışmaya açık insanlar bulamıyorsak, bunun nedeni, din bulanmış resmi ideolojiler ve uzun uzantısı diğer yapılar tarafından düşünmeyi sevmeyen ve halinden memnun olan bir toplum haline getirilmiş olmamızdır.

Yapılması gerekli ilk şey; tabulara sığınan, konuları kalıplar çerçevesinde ele almaktan başka bir yeteneği olmayan gruplardan, kişilerden gelecek adına hiçbir şey beklememektir.

Bu tür insanların sayısı gün geçtikçe azalmak yerine artmakta. Maalesef nereye dönerseniz bu yüzler karşınıza çıkıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, gelecek adına iyimser olabileceğimiz günler oldukça uzak...

Adnan ONAY, 24.09.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Seçkin Deniz Twitter Akışı