27 Ağustos 2015 Perşembe

SA1677/KY13-AO19: Türk ve Müslüman Olmanın Lüksü

"Asıl olan isimler, tanımlar değil, değerlerdir.."


Kendine 'Müslüman' diyenler yeni bir şey öğrenmeye ihtiyaç duymuyorlar. Zira, bu dönem müslümanları İslam'ın son ve en yüce din olduğuna sığınıyor, Müslüman olmanın herkesten üstün olmak anlamına geldiğine inanıyorlar.

Bu düşüncede olanlar Batılıları, Müslüman olmayanları da kendilerinin hiçbir sözüne kulak verilmeyecek geri zekalı,aptal zındıklar olarak görüyor, kendilerini onlardan bir şey öğrenmek durumunda olmadıklarına inandırıyorlar.

Ayrıca onlara göre Batılıla r iyilik, güzellik, bilim adına ne öğrenmişlerse bunları Müslümanlardan öğrenmişlerdir.

Sadece 'Müslüman dininden olmakla dünyanın tek ve en önemli gerçeğini elinde tuttuğuna inanan bir insanın' yeni bir şey öğrenmeye kendini kapatması doğaldır.

Bu tip insanlar eğer yeni bir şey öğrenecekse bunu mevcut İslam yapılarında aramaya kalkmakta, kolayca tarikat, cemaat gibi yapılara teslim olarak böylece daha üst bir aidiyete sahip olma duygusuna saplanmaktadırlar.

Eğer kişi böyle bir yola girmişse her şeye o pencereden bakması ve bulunduğu yerin fanatiği olması kaçınılmaz hale geliyor.

Günümüzde Müslümanlık adına ortaya çıkan bu zihniyet maalesef en yaygın zihniyettir ve kitleler bahsettiğim tablo altında hızla bağnazlaşma ve kendini dış dünyaya kapatma, yeni bir şey öğrenmeme durumunu içselleştirmektedirler.

Bu özgüvende olan birinin yeni bir şey öğrenmemek istemesi anlaşılabilir bir şeydir; ancak bu, mesele çözümü çok zor bir meseledir.

Bu ülke, Osmanlının duraklama devrinden itibaren bu zehirli zihniyetin güdümüne girmiş, parçalanma dönemiyle birlikte bu hastalığa bir de Türkçülük hastalığı eklenmiştir.

Sözde Osmanlıyı kurtarma adına ortaya çıkan bir kısım "Yeni Osmanlıcı", Türklüğü öne çıkarmış, Osmanlı'nın kurucu unsuru olan Türkler'in, bu kez de Osmanlının yıkılışıyla birlikte Türkler eliyle yeni bir Osmanlı kuracaklarına inanmışlardır. Yani yeni bir Osmanlıyı, yeni büyük bir devleti ancak Türklerin kuracaklarına, diğer etnik unsurların tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi bu yeni devlette de katalizör olarak bulunmaları gerektiğine kendilerini ve çevrelerini inandırmışlardır.

Böylece her şeyin en iyisini Türklerin, yani İslam'ın bayraktarlığını yapmış olan bir milletin yapabileceği düşüncesi Osmanlı'nın parçalanışını kolaylaştırdığı gibi, Türklüğün her şeyin önünde olduğu düşüncesini de pekiştirmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hakimiyetini artıran bu zihniyet, kısa bir zaman içerisinde asıl olanın İslam Dini'nin yüceliğinden ziyade Türklük olduğunu öne sürecek noktaya gelmiş, İslam'ın Türklere değil, Türklerin İslam'a katkı sağladığına inanmışlardır.

Böylece dinin bir kenara itilmesi kolaylaşmış, Türklük üzerinden bir ideoloji üretilmiş, herkesin kendini Türk hissetmesiyle yüce bir yüce sahip olacağı yaygınlaşmıştır. "Bir Türkün dünyaya bedel olması" anlayışı herkesi bu payda altında toplamaya çalışan 'Beyaz Türklük'ü türetmiştir.

Nasıl müslüman olmakla her şeyin en yücesine sahip olduğuna inanıp, kendini dışarıya kapatmak mantıksal bir hale gelmişse, Türk olmakta her şeyin en yücesine sahip, asli unsur olmayı doğal hak olarak görmeyi öne çıkardı.

Türk demek her şey demekti. O halde bu ülkede yaşayan herkesin Türk olması veya kendini Türk hissetmesi gerekliydi.

Şimdi bu tip düşünceye sahip olanlar, tıpkı kendine 'Müslüman' diyenin diğerlerini hor görmesi, onlardan öğrenebilecekleri bir şey olmadığına inanmaları gibi, Türk olmayanın, kendini Türk hissetmeyenin bu ülkeye hiç bir yararı olmayacağına inanmakta, kendini başka etnik aidiyetle tarif edene hor gözle bakmaktadırlar.

Osmanlının Türklüğü bir ümmet, bir evrensel inanç ve hepsinin üstünde kültürel/dinsel değerlerin toplamı üzerinden oluşmuş bir özelliğe dönüştürdüğü doğrudur. Yani; bugün dahi Türk dendiğinde ondan Osmanlıyı oluşturan din, adalet, insanlık gibi toplam değerler anlaşılır. O nedenle bir başka etnisiteye sahip olanlar da bu milletin içinden kabul edilmekle daha kuşatıcı bir değere sahip olduklarına, bunun etnik kökenlerini inkar anlamına gelmediğine inanırlar. O nedenle kendilerine Türk denmesinden gocunmazlar.

Ancak bu düşünceyi sağlayan özün Osmanlı'yı kuran Türklerin diğer milletleri hor görmesi değil, onları el üstünde tutması olduğunu göz ardı edemeyiz. Asıl olan isimler, tanımlar değil değerlerdir..

Sonuç olarak; bugün hâlâ Müslüman veya Türk olmayı en yüce değerlere sahip olmak olarak görüp, bu düşünceyle dışarıya, yeni bir iletişime kendini kapatanlardan kurtulmadıkça büyük ve güçlü bir devlet olabilmemiz mümkün değil.



Adnan ONAY, 27.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar


Seçkin Deniz Twitter Akışı