29 Temmuz 2018 Pazar

SA6569/KY71-ATANTİK28: Kavram’ın Anlam Katmanları…

"Maalesef bilgi ile çok yönlü bir ilişki kuran bilgin kişiler hariç kavramları genelde öğrendiğimiz ve daha sığ bir düzeyden hareketle kullanıyoruz."


Kavramları ne kadar biliyoruz?

Herhangi bir kavramın derinlikli anlamını bilmek için sadece sözlük anlamı yeterli değil. Sözlük anlamı bize kavramın kök anlamını verebilir. Ancak yeterli değildir. Bir kavramın tarihsel bir süreci vardır. Ayrıca bir kültürün içinde sürekli yeni anlamlar kazanarak varlık sahasına yönelir. Bir kavram bir olguyu, durumu veya bir davranışı ifade ederken o anlamın tarihsel bir süreç içinde bireysel ve toplumsal yaşanmışlıklardan süzülerek anlamı billurlaşır. Bu yüzden kavram kültürün temel kodlarını dikkate almadan anlamını bize deşifre etmez.

Bir kavramın en önemli anlam katmanı bizzat hangi dünya görüşüne ait olduğu ile ilişkilidir. Kavramlar da kültürlerden beslenir. Kültür ise bir dünya görüşü ekseninde kalıcılık kazanır. Toplumsal tecrübeyle süreklilik elde eder. Böylece kavramın hikâyesini izlemek, o toplumsal ve kültürel tecrübenin hikâyesini izlemek gibi heyecan vericidir. Kavram bu çerçeve içinde sürekli yeni anlamlar kazanır. Bu yeni anlamları ise bilge insan dinamik bir şekilde kavrama yükleyerek kavramın yaşam ile dinamik bir ilişkiye girmesini sağlar. İnsan halleri üzerinden kavramın anlam katmanlarını öğrenmek daha kolayca olur. İnsan ve kavram bilgi üzerinden derin bir bağla birbirine bağlanırlar. İşte bu bağ aynı zamanda kavramın işlevselliğini de açığa çıkarır.

Bir kavramın metafizik anlamı ile sosyolojik anlamı arasında bir bağ olmakla birlikte ayrım taşıdığını da biliyoruz. Ayrıca her kavram bir insan ve toplum gibi tarihsel bir sürece mebni olarak anlam değişimlerine açıktır. Bu noktada kavramın insan gibi etkilenişe açık olduğunu ve aslında kavramın kök anlamının diğer anlamlarda da bir şekilde varlığını sürdürdüğünü de söylemek durumundayız. Bu da kavramın anlam katmanları arasındaki bağı bize gösterir. Çünkü her anlam katmanı kavrama derinlik ve genişlik katar ve bize bir bakış sunar. Böylece kavramı bütün anlamları ile birlikte düşündüğümüzde kavramı derinlikli bir analize tabi tutabiliriz. Bu yüzden hem dünya görüşü ve hem de kültürel dokunun insana ve bilgiye dair kattığı değeri de dikkate alarak kavramı düşünmeliyiz.

Bütün bu gerçekleri bilerek mi kavramı kullanıyoruz?

Maalesef bilgi ile çok yönlü bir ilişki kuran bilgin kişiler hariç kavramları genelde öğrendiğimiz ve daha sığ bir düzeyden hareketle kullanıyoruz. Gerçi, bu öğrenim kavramın kullanımında bize bir kolaylık sağlamaktadır. Ama çoğu zaman yanlış anlamaların ve farklı bakışların ana nedenlerinden birinin de bu kavramın doğru bir şekilde anlamlandırılmamasına bağlı olduğu gerçeğidir.

 O yüzden kavramı ciddiye almalıyız…

 Yoksa aklımıza gelen ilk anlamını kesinlik derecesinde kabullenerek onu mu sunuyoruz?

Genelde bir kavramı kullanmayı düşündüğümüzde biraz çıkarımıza uygun bir kullanımını dillendirmekten hoşnutluk duyuyoruz. Kavramı bu düzeyde kullandığımızda ve karşımızdakini ikna ettiğimizde keyif aldığımızı da söylemek zorundayım. Bu da tartışmaların hakikati ortaya çıkarmak yerine o an geçici de olsa muhatabın ezilmesine ve yenilmesine zemin hatırlamak yeterli oluyor. Çoğu insanda aklına gelen ilk anlamı ile veya öğretilmiş ilk anlama dayalı olarak kavramı kullanır. Hâlbuki iletişim ve diyalog ancak kavramları aynı anlam üzerinden kullandığımızda sahicilik şartlarına haiz olur.

İşimiz zor. Ama insan zor işlere dayanıklı yaratılmıştır. Sorumluluk gereği birilerimizin bu zor işe talip olması elzemdir...

Kavramın doğru anlamını ortaya koymak için bir arkeolojik kazı şarttır. Bu da ilim ile gerçekleştirilecek bir durumu gösterir. Bilgi ve bilgiye dayalı insanın varlığı bize kolaylık sağlar. İnsan, bilgiyi eyleme dönüştürmek istediğinde kavramın anlamının açığa çıkarılmasına yönelik bir kültürel kazı gerçekleştirmek ile yükümlüdür. Bunu da hakikat aşığı insanlar gerçekleştirir. Zaten, bir kavramı ele geçirmek için zorlu bir sınavdan geçmenin esas olduğu bir dünyadır bu… Buna talip olan da zorluğu göğüsleyecek kişinin bizzat kendisidir ve her dönemde bu insanlar azdır, az olmaya devam edeceklerdir.

Örneğin; Selam kavramını sadece iki insanın arasındaki ilişki olarak yorumlayan kahır ekseriyet, selamın aynı zamanda tevhidi en iyi ifade eden bir metafizik kavram olduğunu düşünebilir mi? Selam kavramı bizzat Allah tarafından gönderilen bütün peygamberlerin ortak dininin adıdır. Bu çerçeveden kavrama bakıldığında nasıl bir derinlik ve kuşatıcılık kazandığını gözlemlemek daha kolay olacaktır. Ayrıca, bu ortak dini kavram hayatın da nirengi noktasını işaret etmektedir. Tevhit, dinin temelini işaret eder. Selam bu tevhidin, yaşamın bizzat ana odağını oluşturduğunu temsil ettiğini düşünelim, kavram nasıl bir genişlik kazanır. Yani insan, aile, cemaat, ümmet ve insanlık ile varlığın diğer katmanları arasındaki bağı barış/selam/silm ile kurduğunda her varlığın ve insanın kendisi olarak hayatını idame edecek yaşam şartlarına haiz olması gerektiği bir ilkeye ulaşır. Ve işte bu metafizik ile fizik dünyanın ortak alanını işaret eder.

Selam'ın sosyolojik anlamı ile kişide tecelli edişi arasındaki mahiyet farkını da dikkate almalıyız. Yani anbean yaratılışın sürdüğü bir hayatta kavramın sürekli yeni anlamlara kapı araladığını düşünerek kullanmayı denemeliyiz... Ve selam kavramının aynı zamanda bütün farklı anlamlarına rağmen ortak bir algıyı ve idraki oluşturduğunu da gözlemlemek zorundayız. İşte o zaman kavram bize hakikatini aşikâr kılacaktır. Selamın tevhit olması bu anbean varlık âleminin yaratılışının sürekliliğe tevdi edilen boyutunu dikkate alarak birliğini sağlayan anlamıdır. Bu kök anlam üzerinden kavrama yüklenecek her anlam derinliğini hissettirir…

Kendini selam içinde düşünmek gibi... Bunun sağlayacağı psikolojik vasatı düşünelim... Neler katar insana, özgüven, sekinet, huzur, dayanıklılık vesaire... İnsan tekinin birey olarak varlığını bu duyarlılık, dayanıklılık ve derinliğe dayandırdığını hesaba katalım… Hangi şeytan bu insanın ayağını kaydıracak zemini bulabilir… İnsan, her zaman aynı anı taşımaz, idrak etmez, duyarlı kalamaz. Ama buna rağmen bu bilgi sürecinde ve kavramın bu tercihinde kültürel olarak insana öyle bir basiret kazandırır ki birçok şeyi aşmada kendisine yardımcı olacak bir vasatı sağlar.

Selam, sürekli varlık ile barışı ikame ederek kişinin Allah’a doğru seyrü sefer içinde olmasıdır. Bu da tevhidi oluşturmanın parçadan bütüne doğru yolculuğunu ifade eder. Ama bu yolculuğu varlığın fıtratına muvafık bir şekilde yapılmasını elzem görerek gerçekleştirmeyi ilke olarak kabullenir.

Tabii ki selam kavramının fiziksel bir boyutu da vardır. Ve anlamlarından biri de bu eman olmalıdır... Aslında doğru anlaşıldığında her varlığın kendisini gerçekleştirme imkânının sağlandığı bir zemini işaret eder ki bu bütün varlıkta farklılıklarına rağmen bir emanın/ kimsenin kimseye karışmadığı vasatını işaret eder. Yani selam; insanların bütün farklılıklarına rağmen; renk, dil, cinsiyet, politik tutum, felsefi inanç, kültürel davranış farklılığı ve dini farklılıklara rağmen birlikte ve barış içinde yaşamayı zımnen taahhüt eder.


Abdülaziz Tantik, 29.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Düşlemek


Sonsuz Ark'ın Notu: Abdülaziz Tantik  Beyefendi'ye, bütün samimiyetiyle yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 31.03.2018







Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı