4 Aralık 2014 Perşembe

SA1021/KY20-MEK2: Vatansız İktidar Ortaklığı/ Mene, Tekel Ufarsin; Sınandınız ve Kaybettiniz

"Siyonizm kendi mitolojisinin, MASADA ve diğerlerinin tutsağıdır aslında…" 
M. Hasaneyn Heykel, Mısırlı Gazeteci


 Özet: 2000 yıl evvel son kale MASADA’da belki umutsuzca ve belki kahramanca, önce çocuklarını ve kadınlarını ardından birbirlerini kılıçtan geçiren son Yahudi topluluğu ile birlikte[i] Yahudi varlığının kararlı ve süreğen bir coğrafi bütünlükle ve toprakla bağlantısı kesildi. Şimdi 1948’de uluslararası dengeler ve batılı güç odaklarının teşvik ve desteği ile 2000 yılın ardından yeniden bir coğrafi alanda bir Yahudi yoğunlaşması, İsrail Devleti üzerinde görülmektedir. Bu kısa araştırma Filistin toprakları üzerinde kökleşmeye çalışan bu Yahudi varlığının Ortadoğu jeopolitiğine etkileri ve sahip oldukları jeopolitik imkan ve riskler üzerine bazı çıkarımlara ulaşmayı hedeflemektedir.

Yersiz Yurtsuz bir Jeopolitik: Yahudi

Yahudi; yersiz-yurtsuz bir küresel jeopolitiktir. Tanımın garipliğinin farkındayım. Coğrafyadan bağımsız bir jeopolitik tanımı yapılabilir mi, tartışılır; ancak son 2000 yıllık Yahudi tarihi bu gün kullandığımız jeopolitik etki-fırsat ve risklerin tamamına sahip bir ‘Vatansız İktidar Ortaklığı’dır dense yeridir.

Fernand Braudel 'Akdeniz'inde Yahudileri şöyle tanımlar:

"Garip olanakları vardır, bir hükümdar onları takip etmekte bir diğeri korumaktadır, bir ekonomi onlara ihanet etmekte bir diğeri ihya etmektedir, bir büyük uygarlık onları korumakta bir baskası kucağını açmaktadır.../... Yahudi uygarlığının[ii] kök salamadığı veya kötü biçimde saldığı bir devamlılık arzeden kararlı coğrafi belirleyicilerin dışında kaldığı doğrudur ve bu onun en güçlü özgün yanlarından biridir. Bu uygarlığın gövdesi tıpkı ince zeytinyağı damlacıkları gibi diğer uygarlıkların derin suları üzerinde dağılmış, yayılmıştır ama asla onlarla karışmamıstır, fakat hep onlara bağımlı kalmistir'[iii]

Birçok siyasi çevre ve özellikle de siyonist politikacı ve yazarlar yahudiliği bir ırk olarak tanımlama temayülündedir ve bunu 19. Yüzyılda Avrupa'da etkili olan milliyetçi dalganın etkisi ile ortaya çıkan siyonizm olgusu ile bağlantılandırmaktadırlar,[iv] fakat bütün bilimsel veriler milliyetçi tanımı olan siyonizme rağmen Yahudi’liğin bir ırk olmadıgını göstermektedir.

 'Yahudiler bir ırk değildir[v]. Bütün bilimsel araştırmalar bunu kanıtlamaktadır. Bunların kolonileri yüzyıllar boyunca yaşadıkları ülkelere ve aralarında bulundukları halklara bağımlıdırlar. Almanya Yahudileri veya Aşkenaziler İspanya Yahudileri veya Sefardimler biyolojik olarak yarı Alman yarı İspanyoldurlar çünkü kan karışımları oldukça sıktır ve Yahudi cemaatleri çoğu zaman o yerin insanlarının museviliğe katılımları ile doğmaktadır,'[vi] Afrika kökenli yahudiler, Doğu Avrupa ve Rus kökenli yahudilerin fiziksel özellikleri de yahudilerin bir ırk olduğu tezini nakzeder.[vii]

Tarihsel olarak da yahudilik gerek sürgün öncesi ve gerekse sürgün sonrasında bir çok farklı ırktan milletlerin kabul edip inandığı bir inanç olmuştur. ‘Yahudiler Batı Asya'da yerleşmiş çok çeşitli Arap yahut Sami kabilelerden herhangi biridir. Dolayısı ile ne bir Yahudi ırkı ne bir Yahudi milleti olmadığına ve sadece Yahudi dini olduğuna göre Siyonizm bir aptallıktan başka bir şey değildir.’[viii]

Bir kan bağı ve biyolojik devamlılık/bütünlük olmamasına karşın Yahudi topluluğu yeryüzünün bütün coğrafyasına dağılmış olarak yaşadığı uzun geçmişinde bütünlüğünü koruyabilmiştir. Yaşadıkları kültür ve uygarlıklar ile asla bütünleşmeyen Yahudi’nin bu tavrının altında teolojik referanslara dayalı seçilmiş millet, üstün ırk gibi inanç ve akideler yatmaktadır. Bu inanç ve akidelerin sürekli sürülen ve horlanan Yahudi’de nasıl bir savunma mekanizması yarattığı ilgiye şayandır. '... Yahudi cemaatleri bir arada tutan sahte bir güç olan kan birliği değilde, diğerlerinin onlara ve onların diğerlerine karşı husumeti olmakta ve bu din sorunu da yoğun bir inanç, adet, çeşitli miraslar hatta mutfak alışkanlıkları demetinin ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Katolik kralları tarihçisi Bernaldez ihtida etmiş yahudilerden söz ederken 'Musevi usulü yemek adetlerini hiç bir zaman kaybetmediler' demektedir.'[ix]

Bu görece munis ve uyumlu tavra rağmen Yahudi’lerin tarih boyunca yaşadıkları toplumlara karşı bir hoşgörü içinde olduklarını savunmak mümkün değildir. '...Yahudi tavrının olağan olarak sakin ve hoşgörülü olduğunu düşünmek hatalı olacaktır, kendisi bir Yahudi dostu olan tarihçi Lucio de Azadedo 16.yy eşiğinde Yahudi hoşgörüsüzlüğünün kesinlikle Hristiyanlarinkinden cok daha büyük olduğunu savunmuştur'[x]

Uğradıkları horlanma ve ayrımcılıkla gittikçe içe kapanan Yahudi kimliği kendi içinde nevrotik ve dış görünüşünün tam tersine gittikçe katılaşan kapalı bir üstünlük duygu ve inanışı ile donanmıştır. 'seçilmiş millet, dünyayı yönetme ayrıcalığına sahip yegane etnik grup inanışı ile 2500 yıldan beri sürekli tahkir edilen, sürülen dağınık toplum tecrübesi Arthur Koestler in kavramsallaştırması ile Yahudi Nörozunu ortaya çıkartmıstır'[xi]

Çoğu zaman vahşice kıyımlara ve müsaderelere varan tacizlerden korunmak için din değiştiren Yahudi cemaatleri bu yoğun baskı ve şiddet dönemlerinde bile dini gelenek ve yaşam biçimlerini korumayı sürdürmüşlerdir.

İspanyol engizisyonunun en şiddetli günlerinden şu tanıklık Yahudi inanç demetinin nasıl bir iştiyakla sürdürüldüğünün kanıtıdır:

"Bir engizitor Sevilla Valisi'ne 'Signor eğer Conversos'un (İhtida Belgesi sahibi ihtida etmiş Yahudi) Şabbat'ı (çalışmak, yemek yapmak, ateş yakmak ve diğer birçok yasağı içeren kutsal Cumartesi günü)[xii] nasıl kutladığını görmek istiyorsanız benimle kuleye çıkın dedi' ve oraya çıktıklarında 'kafanı kaldır ve Conversos'un oturduğu şu evlere bak, ne kadar soğuk olursa olsun Cumartesi günü hiç birinin bacasından duman çıktığını göremezsin"[xiii]

Bu yaygın koloniler halinde ve zaman zaman iyice ağırlaşan yalıtılmış yaşama rağmen Yahudi varlığı nerede ise küresel çapta bir organizasyona sahiptir. Bu küresel organizasyon, dönemin bütün zorluklarına rağmen modern Dünyada bazı milletlerin bu gün bile sahip olmadığı bir çok gelişkin özelliğe sahiptir.

Bunlardan bazıları muazzam bir haberleşme sistemi, tamamen farklı coğrafi kültürel sistemlerde yer almalarının bir meyvesi olarak muazzam bir dil ve kültürel çeşitlilik hakimiyeti, ticaret ve para hareketleri ve yolları üzerinde hakimiyet kabiliyeti.

'Yahudiler Doğu'da her türden konuşmanın doğal tercümanıdırlar, Türkiye Yahudileri olağan olarak 4-5 cins dil bilmektedirler, hatta 10-12 tanesini bilen bir çok Yahudi bulunmaktadır.'[xiv] Yahudiler 2000 yıl evvel başlayan sürgünden beri her yerdeler, sık sık yaşadıkları zorunlu tehcirler 'kendi aralarında eğitim, inanç, aralıksız yolculuklar, tüccarlar, hahamlar, dilenciler (bunlar birlik halindedir), ticari mektupların kesintisizliği, dostluk ve aile'[xv] onları adeta her zaman her yerde kılmaktadır. Hemen her zaman 'ayaklarının dinleneceği'[xvi] kentlerin peşinde olan yahudiler nihayetinde ve zorunlu olarak her yerdedirler.

Bir vatan duygusundan yoksun ve bunun yarattığı süreğen bir tedirginliğin verdiği sürekli dingin yaşam, Yahudi’ye diğer milletlerden çok daha fazla zihni faaliyet gerektiren meslekler ve kar odaklı nakit bir yaşam biçimi kazandırmıştır. 'Ermeni gibi eskiden köylü olan Yahudi yüzyıllar ve yüzyıllar boyunca toprak işlemekten uzaklaşmıştır. Her yerde maliyeci, tefeci, rehineci, tabip, zanaatkar ve fırsat bulduğunda tekrar rehinecidir.'[xvii]

Modern Kapitalizmin Sürreal Ürünü: İsrail Devleti

İsrail devletinin kuruluşu, yukarıdan beri anlata geldiğimiz yahudi tarihi ve o tarihin ortaya çıkardığı Yahudi kimliğinden bağımsız ele alınamaz. Yahudi kimliği ve o kimlik etrafında örgütlenen yapılar hemen bütünü ile bu arkaik öğeler üzerine kurulu kimlik ile bağlantılıdır.

'Yahudi kaderi dünya tarihi bağlamının, kapitalizm tarihinin dışında tartılamaz' [xviii]Sermaye temerküzü ve bu sermayenin transferi ve kontrolü kapitalizmin gelişimi ile iktidarlara ortaklığa kadar varan güç birikimlerine yol açmıştır.

Epey erken bir dönemde, 1535 aralığından gelen bir tanıklık ‘yasalara uymayan Conversosları şikayet eden yetkililerin yakınmaları, Portekiz kralına 500 000 Duka altın avans veren Conversosun’[xix] gücü önünde yapacak pek bir şeyleri kalmadığını ve hemen her olayda yüksek kademelerdeki dostlarca korunduklarını ifade etmektedir.

'Yahudi tüccarlar gelişmekte olan bölgelerde gitmekte, buralara katkıda bulundukları kadar da kar elde etmektedirler. Sağlanan hizmetlerin karşılığı söz konusudur. Kapitalizm aynı anda binlerce şey ve aynı zamanda bir hesap sistemi, bir para ve kredi tekniklerinin kullanımı demektir. Üstelik her kapitalizm bir ağ, bir güven dizisi, dünya satranç tahtası üzerindeki gerekli yerlere oturmuş bir dizi suç ortaklığı gerektirmektedir.'[xx]

Yahudi bütün bu seyyal, bu bağlantılı, akışkan ilişkiler ağına sahip, onu koordine edebilen bir geçmişe ve kültüre sahiptir. Bütün bu sistemik baskılar içinde karlı ticaretler kaçınılmaz olarak bir çok yasadışılığı, küçük yasal boşluklardan faydalanmayı ve suçlularla çeşitli kesişmeleri getirecektir.

'Kovulan Yahudiler ile uyanık haydut çetelerini karşılaştırmak uygunsuz olacaktır, ama nihayetinde ibranilerle kanun kaçakları Almanya'da olduğu kadar İtalya’da da karmaşık bir siyasi haritanın yarattığı boşluk ve kolaylıklarından yararlanmaktadırlar'[xxi] 'İsrail devletini ortaya çıkaran insan unsuru, Yahudi toplumunun tarih hafızasının oluşturduğu kimlik, dünya görüşü ve tecrübe birikiminin ürünüdür. Bu toplumun siyasi davranış kalıpları, tepkileri, planları, basarı ve zaafları bu uzun sürecin eseridir.'[xxii]

Yahudi uygarlığı bütün gücünü seyyal özelliğinden, bu seyyaliyetin sürdürülebilir, karlı bir küresel organizasyon özelliğinden ve bu organizasyonun ürettiği muazzam karlılık ve birikimlerin transfer edilebilir olma özelliğinden almaktadır.

'Yahudinin temel psikolojisi üç temel amaç etrafında kenetlenmektedir; 1- Her şartta var kalma 2- Sürekli güç temerküzü, her an taşınabilir kalma (nakit kalma) 3- Bu taşınabilir gücü seçilmiş millet miti misyonu için kullanma'[xxiii]

İnançlardan kaynaklanan şiddetli bir takkiyecilliğin de yahudi ruhuna sirayet etmesinin yüzyıllara yayılan bu sürekliliğinde payı büyüktür; 'Yaşadığın ülkenin kanunu senin kanunundur' Talmud, Ghitim, 10:2, Nedarim 28:1

'Seni yerleştirdiğim kentin barışını gözetecek ve Tanrı'ya bunun için yakaracaksın' Tevrat, Yeremiya, 29:7[xxiv]

Modern kapitalizmin ürettiği en sürreal tasarımlardan biri olarak İsrail devleti olgusu bu seyyal organizasyonun birikimlerinin transferi üzerine oturmuş durumdadır. 1948 de İngilizlerin öncülüğünde Milletler Cemiyeti’nin aldığı alelacele bir karar ile dünyaya tanıtılan İsrail Devleti, öncesinde, tam bir transfer sistemidir. Yahudi 2000 yıldan beri en iyi bildiği şeyi yapmaktadır, biriktirmekte ve birikmişi transfer etmektedir. İsrail'in kuruluşundaki temel transferlere bakalım:

Nüfus transferdir, Ekonomi transferdir ve devlet organizasyonu ve ideolojisi transferdir

'17.yy’da Kahire, İskenderiye, Trablusşam, Halep, Ankara arasındaki bölgede 2500 Yahudi yaşamakta idi'[xxv]' 1905-1914 arasında Filistin'de 12000 nüfuslu 59 Yahudi kolonisi kurulmuştur'[xxvi] '1918-1928 arası Filistin'e transfer edilen Yahudi nüfus 175000 idi'.[xxvii] '1905 de Filistindeki Yahudi nüfus 80000 civarında idi, 1925 de 110000 ve 1939 da 500000’ne ulaştı.'[xxviii]

Bu nüfus transferinde batılı güçlerin gerçekleştirdiği bazı katliamlar ve Yahudi propaganda mekanizmasının bu olayları maharetle işlemesi büyük paya sahiptir. 'Politik Siyonizm ikinci dünya savaşının hemen ertesinde Hitler cinayetleri ile kesin şekilde beslenmiş oldu. Siyonist yöneticilerin kaydadeğer ustalığı; Nazizmi ve Yahudi düşmanlığını geniş bir ölçüde indirgemeyi başarmak, sanki bu bütün insanlığa karsı yapılmış bir suikast değilmiş gibi, Hitler kurbanlarının yalnızca Yahudiler olduğuna inandırmak oldu. Sanki kırk milyon Slavın kökü kazınmamış, sanki Hitler savaşı 65 milyon ölüye mal olmamış gibi.'[xxix]

1890 ve 1910 döneminde Rusya'da işlenen ve Pogrom olarak kavramasallaşan katliam ve tedhişler Rus Yahudilerinin göçlerini hızlandırmış ve ilk Yahudi yerleşimlerindeki omurgayı Rus Yahudileri oluşturmuştur.'[xxx]

Avrupa'nın çeşitli kentlerinde Gettolarda yaşayan Yahudi bu tecrübe ile kenetlenmeyi ve hedefler konusunda inatçı bir hırçınlığı da karakterine katmış olmaktadır, Tarihsel olarak da Ghetto uygulaması İtalya'da başlamış olmasına rağmen, esasında Avrupa'nın çeşitli kentlerinde uygulanagelmistir.[xxxi]

'1179 yılındaki Lateran Konsülü'nün Yahudiler ile birlikte yasamaya cüret eden Hrıstiyanların aforoz edileceğine dair kararı getto sisteminin dini temelini oluşturdu.'[xxxii] Ama tarihsel süreç izahı ne derse desin sonuçta Arthur Koestlerin dediği gibi;’kendi tutumları Yahudileri içinde yaşadığı çevrenin halkından ayırmaktadır. 2000 yıllık acılı geçmişine bakılırsa, Yahudi dini, gerek ulusal gerek sosyal bakımlardan kendi kendini çekip ayırmıştır. Hem Yahudi'yi ayırmakta hem de başkalarının ayırmasına zemin hazırlamaktadır. Fiziksel ve kültürel gettoları kendi kendine, otomatik olarak oluşturmuştur.’[xxxiii]

Ari ırkını üstün ırk görmenin seküler/ideolojik formu olan Nazizim ile Yahudi teolojisinden kaynaklanan seçilmiş millet dogmasının teolojik/ideolojik formu olan siyonizm paraleldir.'[xxxiv]

Kısa bir kronoloji ile İsrail'in kuruluşunu anlatmak gerekirse;

Siyonizm'in siyaset sahnesine çıkışı 1860-1880 arasında gerek Rus ve gerekse Avrupa Yahudileri arasında kurulan çeşitli organizasyonlar ve 1897 T. Herzl’in öncülük ettiği Siyonist Kongre ve devamındaki gelişmeler İsrail devletinin kuruluş sürecindeki temel adımlardır.[xxxv]

C. Weizmann ve arkadaşlarının kurduğu ‘Yahudi Fonu’, Filistin'e dönük nüfus transferini organize ederek Filistin'de ilk Yahudi kolonilerin kurulmasına öncülük ettiler. 1917 de Balfour deklarasyonu ile İngiltere'nin tam desteğini alan Siyonistler terör çeteleri kurarak Filistin topraklarını işgale başlamışlardır.

O dönemin önde gelen Siyonist liderlerinden Vladimir Jabotinsky kan donduran eylemlerini aynen şöyle ifade etmiştir:

"Yaşadığı toprakları kendi iradesi ile terk eden tek bir halk var mıdır? Zor kullanılmazsa Filistinli Araplar da egemenliklerinden vazgeçmeyeceklerdir'[xxxvi] 'Darkafalıların soluklarını kesecek şekilde ilkeleri çiğnemeden, ahlak sınırlarını zorlamadan yapılan büyük bir şey hiç olmadı'[xxxvii] Jules Romains. 1880’de başlayan Filistin'e Yahudi nüfus transferi sonucu neredeyse küçük bir köy nüfusu olan Yahudi nüfusunu 50 yıl gibi kısa bir sürede 500.000’e çıkartmıştır. Ve 14 mayıs 1948 de İsrail Devleti ilan edilmiştir. ‘Bir ulus ikinci bir ulusa üçüncü bir ulusun toprağını vaad etti..’[xxxviii]

Siyonistler böylece, Filistin Arap toprağı ve halkları ile hiç bir bağları olmayan, bölgenin, toprağın, iklim, insan ve kültürünün tamamen yabancısı, çoğunlukla korkutulmuş/tedirgin ve bazısı vaatler ile hülyalı, bazısı arkaik inançları ile zaten bu günde yaşamayan ve her biri birbirine gerçekten yabancı halklar toplululuğunu Filistine taşıyarak, adeta bu halk topluluklarını bu çöle çakarak bir devlet kurmuş oldular.

İsrail Devleti'nin kaderini Hitler lakaplı Rus yahudisi Vladimir Jabotinsky güzel ifade eder:

‘Araplarla bizim aramızda gönüllü bir uzlaşmaya varılması hayaldir. Ne şimdi ne de ileride gerçekleşmesi imkansızdır. İlkel olsun, medeni olsun, bütün uluslar yaşamakta oldukları toprağı vatanları olarak görüyorlar ve ebediyen de o toprağın tek sahibi olmak istiyorlar. Bu uluslar yeni ev sahiplerine razı olamayacakları gibi, bir ortaklığı da kabul etmezler. Yeni yerleşimleri kovma umudu var oldukça her ulusun yerli halkı bu yolda mücadele edecektir. Filistin'in de Yahudi devletine dönüşmesinin engellenmesine imkan olduğu sürece, Araplar da aynı şekilde davranacaklar. Ancak Yahudi sürgünlerinden örülmüş bir duvar Arapları kaçınılmaz sonucu kabul etmeye zorlayabilir.’[xxxix]

İsrail devletinin devamlılığının üzerine kurulduğu tek gerçek jeopolitik öğe bu karma/sürgün/taşıma nüfus ve yerleşimlerdir.

İsrail ekonomisi de transfer bir ekonomidir.

İsrail, sadece ABD’nin yıllık dış yardım bütçesinden %30 pay almaktadır. 1987’den beri her yıl 8 milyar doları geçkin yardım almaktadır. 1949-1998 yılları arasında sadece ABD’den İsrail'e 84 milyar dolar yardım yapılmıştır. Bu yardımların yanı sıra kayıtlara girmeyen veya kongrenin takibini yapamadığı yardımlar ve geri ödenemeyen krediler şeklinde kalemler de mevcuttur.

Amerikan askeri ve teknoloji şirketlerinin arge aşamasında ki birçok projelerinin bu şirketleri zarara sokacak şekilde İsrail'de üretildiği ve yine zarar ettirecek şekilde ABD’ye ihraç edildiği, yine birçok Amerikan yatırım fonunun start-up durumundaki İsrail şirketlerini uçuk denebilecek şekilde fonladıkları da bilinmektedir.[xl]

1967 savaşından sonar her yıl İsrail devletinin teşvik ve zorlaması ile İsrail'de toplanan 'Yahudi Milyonerler Konferansı' temel olarak küresel Yahudi sermayesinin İsrail'i fonlaması fikri üzerine oturmuştur.

Garaudy’nin deyimi ile 'İsrail dünyanın en bağımlı ve borçlu ülkesidir'[xli]

ABD 1949’dan bu yana İsrail'e 100 milyar dolardan fazla hibe yardımı yaptı, 10 milyar dolar özel kredi verdi, yine yönetimin parçası olan kurumlar her yıl 1 milyar dolar para aktardılar, geçen yirmi sene boyunca İsraile askeri malzeme alımları için 5.5 milyar dolar verildi[xlii], bütün bunlara maliyetin altında fiyatlar ile satılan ve fonları yine Amerika'nın sağladığı imtiyazlı ithalatlar, İsrail lehine sıfırlanan gümrük muafiyetleri, çeşitli Yahudi kurum ve kuruluşlarının İsrail'e transfer ettikleri paraların vergiden muaf tutulması gibi endirekt destekler dahil değildir.

Çölde mucize safsatası ile pazarlanan bu Amerika'nın küçük Golyat'ı esasında her yıl kişi başına 5000 dolardan fazla bir yardımla Amerikan vergi mükelleflerinin en büyük kamburlarından biridir. Bu arada İslam dünyası ile ilişkileri bozmamak adına yardımları saklı tutulan ve 1950’den beri topladığı vergilerinin yüklüce bir kısmını İsrail'e transfer eden Almanya ve çeşitli kalemlerde bu çölde vaha projesine yardım eden İngiltere, Fransa ve diğer Avrupalı güçlerden gelen yardımlar hakkında yazık ki verilere ulaşmak zor olmuştur.

Bütün veriler İsrail ekonomisinin ve üretiminin reel olmaktan oldukça uzak olduğunu, çoğunluğu ABD Prütenlerinin kaynaklık ettiği garip ve uçuk inanış ve söylencelerin, mirasların, Mesih ve kıyamet ile Tanrı Krallığı gibi arkaik inançların esir aldığı cahil bir Amerikan kamuoyunun desteği ile Amerikan yönetimini adeta esir alan AIPAC[xliii] gibi Yahudi lobilerinin organize ettiği siyasi ve ekonomik/askeri destekler ile sürdürülen, bütün dünya için artık gittikçe ağır bir bagaja dönüşen İsrail'in varlığının gerçekten sürreel olduğunu göstermektedir.

Yahudi tarihi ve inanışları ile soslandırılan Siyonizm'e batının desteği ayrı ve çaplı bir tartışma konusu olmakla birlikte; temel olarak batılılar Siyonist projeye;

-Yahudileri Avrupa’dan çıkararak sosyal olarak Avrupa'yı yüzyıllardır yoran ve batılı bilinçaltında ki bir sorundan kurtulmak,

-Sanayi Devrimi için gerekli olan hammadde ve petrole sahip Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için çıkarılacak savaşlarda, zengin Siyonistleri, bir devlet kurmak vaadi ile sponsor olarak kullanmak,-Aslında hiç hazzetmedikleri Yahudiler ile Müslümanları sonu belirsiz bir savaşa sürüklemek ve mümkünse ikisinden de kurtulmak,

-Müslümanlar, Yahudiler ile savaşırken batıya sömürüye uygun bir zemin oluşturarak bölgeyi, bölgenin doğal kaynaklarını sömürmek,

-Karma topluluklardan oluşan İsrail devletini aynı zamanda bir ileri karakol ve yerel güçlerin kökleşip güçlenmesinin önünde işlev görecek karmaşık siyasi denklem olarak konumlandırmak.

'Batı İsrail devletinin kuruluşunu gerçekleştirmekle asırlardır Avrupa coğrafyasında Yahudi/Hristiyan çatışması olarak algılanan Yahudi meselesini Müslüman/Yahudi çatışmasına dönüştürerek Ortadoğu'ya ihraç etmiştir.'[xliv]

Sonu Gelmeyen Barış Süreçleri ve İsrail'in Dayattığı Jeopolitik: ‘Sürekli Savaş’

Kuruluşu ve sonrasında bütün gücünü işgale ve genişlemeye hasreden İsrail Devleti'nin tarihi hemen tümü ile bir savaş ve işgal tarihidir. 1948-49 Arap İsrail savaşından itibaren İsrail devleti ve öncesinde Yahudi terör örgütlerinin gerçekleştirdikleri vahşet ve katliamlar[xlv] bütün dünyanın gözleri önünde işlenmiştir.

Sayısız BM kararına rağmen dünyanın hakim güçlerinin suskunlukla karşıladıkları bu terör süreci başlangıçta (1917) Filistin topraklarının sadece %2.5’na sahip olan Yahudileri bu gün %93’ünü işgal etmiş duruma getirmiştir.[xlvi]

1967 Arap-İsrail Savaşı ile inanılmaz boyutlar kazanan işgal ve etnik temizlik arkaik dini referanslara dayandırılarak ve Holokost[xlvii] propagandası ile ‘üzerinde konuşulamaz’ kılınarak sürdürülmüştür. 'Nazizim ile özdeşleştirilen antisemitizme duyulan tepki İsrail'in işlediği insan hakları suçlarını dile getirmeyi bile engellemiştir.'[xlviii]

M. Beginin ifadesi ile, "Siyonizmin güncel eleştirisi Yahudi düşmanlığının modern biçimidir."[xlix] Bu gün dünyanın birçok ülkesinde Holokost'u ve İsrail'e yapılacak en küçük bir eleştiriyi bile suç sayan antisemitizm yasaları mevcuttur.

Sistematik işgaller ve yerleşimlerle Filistin toprağı üzerinde bir Filistin Devleti'nin kurulması fiziken imkansız hale getirilmiş bulunmaktadır. Batı Şeria ve Gazze arasında bir coğrafi süreklilik kalmadığı gibi Batı Şeria'daki kentler arası coğrafi devamlılık yerleşimler yolu ile sonlandırılmıştır.

Bütün bu süreç 1978 de Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David anlaşması ile yeni boyutlar kazanmıştır. Camp David, İsrail'e yeni bir düzen ve ardı arkası kesilmeyecek olan barış oyalamaları devri ve bunun sağladığı ortamda hiç bitmeyen etnik temizlik ve işgalleri sürdürme imkanı sağlamıştır.

Moshe Dayan: ‘Gelecek Mısır iledir. Arabanın bir tekerleğini alırsanız yoluna devam edemez. Mısır mücadele dışında kalırsa bir daha savaş olmayacaktır.’[l]

İsrail'in dünya kamuoyunu kale almayan şımarık tavırları onu dünyada adeta Apartheid bir devlet konumuna sürüklemiş ve 'Atlantik hegemonyasının Ortadoğu coğrafyasında sınırlı bir gettoya sıkışmış karakolu görünümü, asırlar boyu varlığını ekonomik mobiliteye uyarlamış Yahudi toplumu için uygun bir taktik pozisyon temin etmiyordu'[li] Böylece onlarca konferans, plan, deklarasyon[lii] ile bu barış oyunu İsrail'e hızla sürüklendiği Apartehid devlet görünümünden ve algısından bir miktar kurtulma imkanı sağlamış ve ama işgal ve etnik temizlik hız kaybetmeden devam etmiştir.'

Son barış sürecine kadar Ortadoğu jeopolitiğine bir ur yerleştirilmiş olarak görülen İsrail Devleti, bu süreç sonunda bölgeyi oluşturan diğer devletlere eşit bir ulus devlet niteliği kazanmış ve bu niteliğin meşruiyeti bu döneme kadar İsrail'i dışlayan devletlerce tescil edilmiştir[liii]'

Ortadoğu barış süreci ve bağlantılı onlarca anlaşma gerçekten de İsrail'e arzu ettiği meşruiyeti bölge devletleri nezdinde oldukça cömert bir şekilde kazandırdı. Ancak liderlerinin büyük çoğunluğu diktatör olan bu devletlerin halklarının nezdinde o meşruiyetin hiç de sağlanamadığı son iki yılda iyice ortaya çıkmış bulunmaktadır.[liv]

Elbette İsrail, sınır çizmediği bir ülkenin sahibi olarak 1979 Camp David, 1993 Oslo süreçlerini boşa çıkardığı gibi 2002 de başlayan Yol Haritasını da maharetle boşa çıkardı ve işgalle genişlemeyi ve etnik temizliği sürdürdü.[lv] Ve bütün bunları yaparken her zamanki gibi temel aldığı arkaik inançlar demeti oldu, 'İsrail dini sembol ve iddialar ile dis politika stratejisi arasında doğrudan bağ kurma geleneğine sahiptir'[lvi]

Yeniden Bir Gettoya Doğru: İsrail Devlet Gettosu

İsrail Ortadoğu barış süreci ile hedeflediği ortadoğudaki izole yapıdan kurtulup küresel güç dengelerinde 'Stepne' değil temel aktör olma atağını son yıllarda attığı adımlar ile yitirmiş bulunmaktadır.

Küresel denklemin sağladığı avantajlar (Körfez Krizi, Arapların yalnızlığı ve yalıtılmışlığı, Filistinli aktörlerin içine düştüğü açmazlar, küresel güçlerin ve Yahudi sermayesinin sağladığı stratejik işbirliği alanları vb.) ile girdiği ve doğrusu çok da basarı ile yürüttüğü barış oyununu, Yahudi teolojisi ve etnik Siyonist ideolojinin fanatik taraftarlarının köpürttüğü siyasi ortam ve organizasyonlar İsrail'i tekrar rehin almış ve eşiğine yaklaştığı büyük barışın tekrar elden kaçmasını getirmiştir.

Bu süreç aynı zamanda Arap baharı ile tekrar birleşik ve barışık güçlere dönüşmeye namzet Araplar ve benzer bicimde ortak hareket zeminine her zamankinden daha yakın Filistinli aktörler ile, hızla Asya'ya kayan küresel güç denklemi eşliğinde İsrail'i belki de tarihinde ilk kez bu kadar yalnız ve devamlılığı anlamında riskli bir konuma sürükleyecektir. Batıda ki ahlaki meşruiyet zeminini zorlayacak biçimde işgal ve şiddeti yükselten İsrail çoğu zaman akıl dışı işlere girişmekten ve bu akıldışılığı yine bir başka akıldışı eylemle izaha kalkmaktan beri durmamaktadır.

Mesela; 'Filistinli teröristler İsrail misillemelerine karşı, Filistinli sivillerin korunmasızlığını en üst düzeye çıkarmışlardır ve İsrail'ler terörist amaçlara yeteri kadar acımasızca misilleme yapmayı ret ettiklerinde teröristler kendi kendilerine misilleme yaparlar. Buna bir örnek olarak 2000 yılının Eylül ayında İsrail Filistin silahlı çatışması sırasında, taraflar karşılıklı olarak birbirlerine ateş ederken, 12 yaşındaki erkek çocuğu Muhammed el Durra'nn babasının kollarında öldürülmesini örnek verebiliriz. Ayrıntılı balistik incelemeler ve video delilleri, el-Durra'nn (eğer gerçekten o öldürülmüşse) Filistinli bir tetikçi tarafından büyük ihtimalle kasıtlı olarak öldürüldüğünü göstermektedir'[lvii] diyebilmektedir.

Son iki yılda Arap dünyasında büyük değişimlere sebep olan ve hala sürmekte olan büyük dip dalgaları, İsrail'i, sonu gelmez günahlarının yarattığı ve dayattığı büyük bir kin ile dolu olan Arap sokağı ile geçen yüzyılın başında olduğu gibi tekrar baş başa bırakmış[lviii] bulunmaktadır.

Kendisine sunulan Komşu olma fırsatını tepen ve 2000 yıldan beri yaptığı gibi kendine ve başkalarına bir Getto yaşamı dayatan İsrail, Kasım 2012 de yapılan BM’de ki Filistin'in gözlemci üye devlet oylamasında hem kendi hem de destekçisi ülke ve ülkecikleri ne hale düşürdüğü gayet iyi görülmektedir.

Ancak onun doğası ve yersiz yurtsuz jeopolitiği İsrail'e 2000 yıl aradan sonra yeniden bir MASADA’ya doğru sürüklenmeye bırakmış durumdadır. Ortadoğu jeopolitiği içindeki insan unsuru ve ürettiği kültür, coğrafyanın ürettiği politik atmosfer, bu hırçın ve sert dağlar, bu umut kırıcı ve teskin edici çöllerin dayattığı isyan ahlakı ve düzen ihtiyacı, bu çöller ve dağların altında ve üstündeki ekonomik kaynak ve potansiyellerin sokakları ateşleyen iştahası, dışarıdan gelen ve tam bir yabani gibi davranan bu yersiz yurtsuz Yahudi jeopolitiğini, bu bozguncu ve ben merkezci arkaik insan topluluklarını hiç şüphesiz püskürtecektir.

Bu püskürtmeye temel teşkil eden daha bir çok çevresel ve dışarlıklı öğe de mevcuttur, hızla Asya'ya kayan küresel güç merkezi ve bununla birlikte oluşamaya başlayan yeni dünya dengeleri bu rehinci ve tefeci organizasyonların meşum varlıklarını 2000 yıl önceki gibi yeniden savuracaktır.

Her olumsuzluğun altında İslam'ı arayan batılı güçlere bazen aklı başında tavsiyeler de gelmiyor değil; 'Washington'un Ortadoğu politikalarını oluştururken sanki İslam hiç var olmamış gibi hareket etmesi gerekir. Bölgedeki meselelerin büyük çoğunluğu bir açıklama veya etkili unsur olarak İslam'a başvurulmadan ele alınıp çözülebilecek türdendir.../... Bölgenin sakinleşmeye başlayabilmesi için Müslüman dünyasındaki -müslümanları son derece kızdıran- batılı askeri ve siyasi müdahalelere derhal son verilmelidir. Bu tüm Amerikan ve batılı güçlerin Müslüman topraklarından çekilmesi demektir.../.... Filistin sorununa acil bir çözüm bulunmalıdır. Filistin sorunu, Müslüman Dünyası'nda dış emperyalizmin en korkunç örneği olarak algılanmaktadır. Altmış yıldan uzun bir süredir devam eden bu sorunda yerel halk yerlerinden edilerek mülteci kamplarındaki berbat yaşam koşullarına mahkum edilmiş, İsrailde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş veya sürgüne gönderilmiştir. Filistinlilerin her geçen gün büyüyen çileleri Filistin'in ötesine yayılan bir radikallesmeyi doğurmuştur. Krizin acilen çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Her iki taraf da çözümün genel hatlarını gayet iyi bilmektedirler. İsrail'in Filistin topraklarını sömürgeleştirme çabalarına son verilmeli ve Filistinlilere toprakları geri verilmelidir,'[lix]

Ancak tarih her zaman ki gibi insana aldırmadan hükmünü icra etmektedir. Bu sürüklenmeye en büyük destek hiç şüphesiz yine arkaik inançlara ve içinden çıkılmaz bir nevroza saplı Yahudi kimliğinden gelmektedir; '...uluslararası arenada -başbakan yardımcısı Ehud Barak'in 2010 yılında yaptığı meşum uyarısından alıntılayarak- bir "apartheid" devleti olarak görülmeye başlayan bir ülkenin uzun vadeli hedefleri şüphelidir,' özellikle Atlantik'ten gelen İsrail'e sorgusuz destek; 'Bu (İslam dünyasında artan ABD nefreti ve Asya'ya Kayan güç dengesi) jeopolitik bağlamda ve İslam Dünyası ile düşmanca bir ilişki içine kilitlenmiş bir Amerika'nın, İsrail'in uzun vadeli güvenliğinin yararına olacağını savunanların aksine, İsrail'in uzun süreli hayatta kalma mücadelesini tehlikeye düşürebilir.'[1]' (Filistin sorununda müspet bir çözüme ulaşılmazsa) Amerika'nın bölgedeki menfaatleri zedelenecek ve nihayet böylesine muhalif bir uluslararası arenada İsrail'in kaderi de şüpheli olacaktır,'[2] ve şüphesiz bütün bunların temelinde batının bölgeye yönelik emperyalist iştahlarının bulunduğu apaçıktır, 'Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerde Amerika'nın Ortadoğu'ya askeri müdahalesinin yanııra İsrail'e desteğii karşısında duyulan yoğun kin, batı emperyalizminin bir uzantısı olarak görülmektedir.[3] Camp David düzeni[4] hiç şüphesiz sona ermiştir ve onun sağladığı konfora bütün dünyanın içten içe desteklediği ve Ortadoğu coğrafyasının heyecan duyduğu şekilde ‘One Minute’[5]denmiştir.

Sonuç:

Son sözü Mısırlı duayen gazeteci M. Hasaneyn Heykel'e bırakalım:

"İsrailliler tarihi yanlış yorumluyorlar, tarih ile mit arasındaki ayrımı göremiyorlar. Siyonizm'in çıkmazlarından birisi de budur. Mitte belirli, durağan, geçmiş bir olay ele alınır. Oysa tarih gelişen bir süreçtir. Mitlerle düşünürsek kendimizi insanlarla değil durumlarla karşı karşıya buluruz. Siyonizm kendi mitolojisinin, MASADA ve diğerlerinin tutsağıdır aslında…/…İsrailliler Araplarla İsrail arasında ki güçler dengesini her zaman yanlış değerlendirdiler. 100 milyon Arap ile 3 milyon İsrailli arasında ki siyasi ve askeri dengenin sürekli olarak devamı düşünülemez."[6] 

Artık gün gibi ortaya çıkmıştır ki: 'Ortadoğu meselesi Filistin meselesi, Filistin meselesi Kudüs meselesi ve Kudüs meselesi Mescid-i Aksa meselesi demektir' [7] ve bu mesele Ortadoğu jeopolitiğinin en ateşleyici ögelerinden biri olarak bütün İslam milletini ilgilendirmektedir, harekete geçirmektedir.

‘Mene, Tekel ufarsin. İmtihandan geçtiniz ve kaybettiniz.’[8] İsrael Shamir.



Mustafa Ekici, 28.11.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 




Okuma Listesi:

1- 2. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, Fernand Braudel, cev. Mehmet Ali Kilicbay, 2 cilt İmge Yay, 2. Basim 1994
2-Büyük Deniz, Akdeniz'de İnsanlık Tarihi, David Abulafia, Alfa yay. 2012
3-Stratejik Derinlik Türkiye'nin Uluslararsi Konmu, Ahmet Davutoğlu, Küre Yay. 2001
4-Tasların Çığlığı, Yasemin Kokusu, Gilbert Sinoue, Can Yay, 2011
5-Toplumsal Yaşamda Türk Yahudleri, Naim A.Güleryüz, Gözlem yay. 2012
6-Çatışmalar ve Görüşmeler Sarmalında Filistn İsrail, Ali Öner, Mana Yay. 2012
7-Arap Baharı, Turan Kislakci, Mana Yay.2011
8-Stratejik Vizyon, Zbigniew Brzezinski, Timas Yay.2012
9-İranın Zamanı Geldi, Zbigniew Brzezinski, Robert M. Gates, Profil Yay, 2004
10-İslamsız Dünya, Graham Fuller, Profil Yay. 2010
11- Haydut Millet, Peter Scowen, Truva Yay, 2004
12-Şeytana Son, terörde savaş nasıl kazanılır, Richard Perle, David Frum, Truva ay, 2004
13-Ortadoğu Gercegi, Ali Bulac, Bir Yay, 1988
14-Suriye Dosyası, Ömer Faruk Abdullah, Akabe Yay, 1985
15-Ortadoğu Üzerine Aykırı Düşünceler, Cengiz Çandar, Bir Yay, 1984
16-İntifada, Alexander Flores, Çizgi Yay, 1991
17-1973 Arap İsrail Savaşı ve Ortadoğu, M. Hasaneyn Heykel, 3. Dünya Yay, 1977
18-İsrail Mitler ve Terör, Roger Garaudy, Pinar Yay, 1996
19- Siyonizm Dosyası, Roger Garaudy, Pinar Yay, 1993
20-Kuşatma, Rauf Musad, Desen Matbaası, 1990
21- Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas, Dr. Abdulah Azam, vahdet yay, 1990
22-Yaşamla ölüm Arasında Gazze, Dünden Bügüne Filistin Sorunu, Noam Chomsky, İlan Peppe, bgst yay,2011
23-İslami Direniş Haritası, Rıfat Seyyid Ahmed, işaret yay,1989
24-Seta 2010 Yıllığı, Seta yay, 2011
25- 20. YY Biyografisi, Roger Garaudy, Fecr Yay, 1989
26- Devletler Oyunu, Miles Copeland, Nehir yay, 1987
27-13. Kabile Arthur Koestler Plato yay. 2006
28-Filistin israil Barış Süreci ve Türkiye, Bülent Aras, Bağlam yay,1997
29-wikipedia.org
30-Yarın Dergisi, Haber10.com, gazeteler ve benzeri güncel kaynaklar

Alıntılar A:

 [i]- wikipedia.org
[ii] -Yahudi Uygarlığı, çok bilinen ve kullanılan bir kavram olmamakla birlikte Braudel’in kendi orijinal tezi olarak özel bir tatışmayı hak ettiği kanısındayım,
[iii] - Akdeniz sayfa 176 /177 2. Cilt
[iv] - Filistin İsrail sayfa 54
[v] -Daha fazla tanıklık için Garaudy’nin alıntıları, Maxime Rodinson, İlan Halevi, Arthur Koestler, Thomas Kiernan, Levy-Srauss… Siyonizm Dosyası sayfa 57 ve devamı.
[vi] - Akdeniz sayfa 179 2. Cilt
[vii] -13. Kabile sayfa 216/217 ve devamı
[viii] -Joseph Reinach, nakleden R. Garaudy, Siyonizm Dosyası sayfa 64
[ix] - Akdeniz sayfa 181 cilt 2
[x] - Büyük Deniz 538
[xi] - Stratejik Derinlik sayfa 373
[xii] -wikipedia.org/Şabat maddesi
[xiii] - Akdeniz 2. Cilt sayfa 181
[xiv] - Akdeniz 183 sayfa
[xv] - Akdeniz sayfa 178 179
[xvi] - Akdeniz 183
[xvii] - Akdeniz 189
[xviii] - Akdeniz 198
[xix] -Akdeniz 176
[xx] - Akdeniz sayfa 191
[xxi] -Akdeniz 187
[xxii] - Stratejik Derinlik sayfa 373
[xxiii] - Stratejik Derinlik sayfa 34
[xxiv] - Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri önsöz
[xxv] - Akdeniz sayfa 192
[xxvi] - Filistin İsrail sayfa 62
[xxvii] - Hamas sayfa 29
[xxviii] - Stratejik Derinlik sayfa 380
[xxix] - 20. yy Biyografisi sayfa 180
[xxx] - wikipedi Pogrom maddesi
[xxxi] - Akdeniz sayfa 180
[xxxii] - Stratejik Derinlik sayfa 376
[xxxiii] -13. Kabile sayfa 268
[xxxiv] - Stratejik Derinlik sayfa 379
[xxxv] -Filistin İsrail sayfa 54/59
[xxxvi] - Tasların Çığlığı sayfa 35
[xxxvii] - Tasların Çığlığı sayfa 305
[xxxviii] -Arthur Koestler, nakl eden Siyonizm Dosyası sayfa 67
[xxxix] - Filistin İsrail sayfa 73
[xl] - http://www.miftah.org/ dan nakl eden bgst.org/çeviren Özgür Efe
[xli] -Siyonizm Dosyası sayfa 185
[xlii] -yaşamla ölüm arasında Gazze sayfa 80/81
[xliii] - Amerika İsrail Halklar İlişkiler Komitesi, www.aipac.org/
[xliv] - Stratejik Derinlik sayfa 380
[xlv] -Filistin İsrail sayfa 89 ve devamı
[xlvi] -İsrail Mitler ve Terör sayfa 180
[xlvii] -soykırım anlamında ibranice kelime, İsrail Mitler ve Terör sayfa 153 ve devamı
[xlviii] - Stratejik Derinlik sayfa 382
[xlix] -20 yy Biyografisi sayfa 175
[l] -Filistin İsrail Barış Süreci ve Türkiye sayfa 33
[li] -Stratejik Derinlik sayfa 383
[lii] -Fahd Planı, Venedik Dekrasyonu, Regan planı vs.. Filistin İsrail sayfa 129
[liii] - Stratejik Derinlik sayfa 384
[liv] -Seta 2010 yıllığı sayfa 102 Nuh Yılmaz
[lv] - Seta 2010 yıllığı sayfa 194 Taha Özhan
[lvi] - Stratejik Derinlik sayfa 387
[lvii] - David Forum/Richard Perle Şeytana Son sayfa 129
[lviii] -Arap Baharı sayfa 64/65
[lix] - İslâmsız Dünya sayfa 321-324

Alıntılar B:

[1] - Stratejik vizyon sayfa 120/121
[2] - Stratejik vizyon sayfa 153
[3] - Stratejik vizyon sayfa 43
[4] -Bu kavramlaştırma Taha Özhan’a aittir, sabah gazetesi
[5] - 30 ocak 2009 Davos, Wikipedi.org, Türkiye İsrail ilişkileri maddesi
[6] -1973 Arap İsrail savası ve Oradoğu, sayfa 53
[7] -Stratejik Derinlik sayfa 395
[8] - http://www.haber10.com/makale/14263/ israel shamir



Seçkin Deniz Twitter Akışı