15 Temmuz 2014 Salı

SA777/KY1-CÇ66: Yolculuk

“Ayaz yoktu. Kar yoktu. Kızakçı yoktu. Ve ben otuz yıl sonra yeniden ağlıyordum.”


Annemin bir kez olsun sızlandığını hatırlamam. Onun yerinde bir başkası olsa?! Hep hastaydı. Aklım erdiğinden ölümüne kadar -altmış beşine varmadan ölmüştü- bütün bir ömrü hastalıkla geçen biri nasıl sızlanmazdı? Daha gencecik yaşında kalbinden muzdaripti. Şairlere yakışır bir hastalık değildi kuşkusuz. Kronik kalp hastası.

Kalbini iyileştirmek için uygulanan tedaviler böbreğinin birini tamamen işlevsiz bırakmıştı. Diğer böbreği de dostlar alış-verişte görsün kabilinden iş görüyordu. Sonra romatizma. Kireçlenme. Yüksek tansiyon. Ve sanki biraz biraz sızlanmanın eşiğine getiren burun kanamaları..

Hayır! o hep “Buna da şükür!” derdi iniltili bir sesle. Suratını asmadan. Kılamadığı namazlar için üzüntü duyardı ve bunu belli ederdi. Ama sızlanmazdı. Yani yakınmazdı. Yakınmayı, sızlanmayı öğreten biri çıkmamıştı karşısına. o da öğrenemeden ölüp gitti sessiz sedasız.

On çocuk getirdi dünyaya. En küçükleri bendim. Mahalleden konu-komşu, çevreden eş-dost “Hey tekne kazıntısı!” diye takılırlardı bana. Sinirime dokunurdu. Belli etmezdim. Anneme ait bir huydu bu. Ev halkı aşinaydı kalp krizlerine annemin. Alışkındı her biri. Bir ben alışamadım. Her kriz geçirişte yüreğim ağzıma gelirdi.

En küçükleri bendim. Bütün korkular bana yüklenmişti. Tıpkı büyüklerime olmayan giysilerin bana verilişi gibi. Annemin ilk kriziyle altı yaşında tanıştım. Yüzünde renk kalmamıştı. Sofanın ortasına yatırmışlardı. Eski bir kilim üzerine. Ben bir köşede kimsenin duyamayacağı bir sesle ağlıyordum içimi çekerek. Babam annemin deyimiyle “payitaht”a (İstanbul) gitmişti malzeme almak için.

Her Ocak ayının ikinci haftası payitahttan malzeme almak için yola çıkardı babam trenle. Akşamdı. Kardeşlerim dedemin yanındaydı öteki büyük odada. Erkeklerin yemek yediği, çay içip sohbet ettiği, misafirlerin ağırlandığı o odaya kadınlar sadece yemek götürmek ve temizlik için girerdi. Ben sevmezdim o odayı. Erkeklerden kimsenin de umurunda değildi.

Dedem “Ula kerata sen ganayahlı mısın?” derdi. Kadınlar “ganayahlı”ydı dedemde çünkü. Ben ana kuzusuydum. Babaannem küçük amcamı bir kızakçı bulmak için dışarı göndermişti. Ben ve annemden başka kimse yoktu sofada. Yanına yaklaşmaya korkuyordum. İdare lambasının gösterdiği kadar görebiliyordum göğsünün inip kalktığını. Yaşıyordu.

Şimdiki gibi otomobiller yoktu. Yazın faytonla, kışın atlı kızaklarla ulaşım sağlanırdı. Sabahtan beri yağan kar durmuş kuru bir ayaz hâkimdi şehre. Annemi bindirdik kızağa, üstüne bir kilim örttük.. amcam kızakçının yanına oturmuş, ben de annemin baş ucuna büzülmüştüm.. ya biz şehrin bir ucundaydık ya hastahaneyi bizim evin çok uzağına kurmuşlardı. Bizim muhit hastahaneye ne kadar uzaksa mezarlığa o kadar yakındı.

Bir saate yakın sürdü yolculuğumuz.. Kızakçı annemi sarsmamak için elinden geldiğince itina ediyordu.  Her zaman şahidi olduğum bir tek küfür çıkmadı ağzından adamın, at tökezler gibi olduğunda.

Ay ışığında rengi daha bir uçuktu annemin. Hıçkırıklarımı içime atabiliyordum, ama gözyaşlarımın yanaklardan sızmasına engel olamıyordum. İyice yaklaşmış, nefes alıp almadığına bakmak istemiştim. Yaşıyordu.. sevincin-üzüntüyle sarmaş dolaş olduğu anlardan birini yaşadım..

Gözlerini araladı annem.. göz göze geldik. İyice eğildim. Dudakları kıpırdıyordu. Yanaklarımdan süzülen gözyaşları annemin yüzüne dökülüyordu. Yutkundu hırıltılı bir sesle; “Ağlarsan.. eğer.. ağlarsan o zaman ben hiç iyileşemem.” dedi.

Güçlükle çıkmıştı her bir sözcük ağzından. Elimi kilimin altına soktum, göğsünün üzerindeki ellerine sarıldım. Ayazdan buz kesmiş ellerimi avuçları içine aldı. Sıktı. 

Gözyaşlarım bıçak kesercesine kesilmişti. Annemin iyileşmesi bana bağlıydı. Annem öyle demişti. Bir daha hiç ağlamadım. 

O hastahane yolculuğundan tam otuz yıl sonra öldü annem.

Ölmeden bir gün önce hastahanedeki özel odada refakatçi bendim. Yüzü yine soluktu. O yolculukla bu an arasındaki tek benzerlik de bu soluk renkti. Ayaz yoktu. Kar yoktu. Kızakçı yoktu. Ve ben otuz yıl sonra yeniden ağlıyordum.



Cemal Çalık, 15.07.2014,  Konuk Yazarlar,  Sonsuz Ark, Öykü



Seçkin Deniz Twitter Akışı