14 Mayıs 2014 Çarşamba

SA677/PZ22: Anlatsan Olmaz, Dertlerin Depreşir; Anlatmasan…

“Ölüm kadar büyük acı yok belleyenler, ölümden daha büyük acıların saymakla bitmeyeceğini de bilsinler.”


İnsanı ayakta tutan imanıdır, duasıdır, sabrıdır. İman yoksa, kime dua edeceksin, ne için sabredeceksin? Dua etmişsin, duanın kabulü için sabretmen lazım. İman yoksa dua da yok, sabır da. İnsanın içini söken dertler geldiğinde kaçacak yerimiz yok, gidecek kapımız yok Allah’tan başka.

Ölüm gelir haber vermeden; hastalık başından eksik olmaz insanın, ama bir de devası olmayanı çıkarsa karşına, ne yapacaksın? İçin içini yer, ruhun sıkışır, çaresiz dolanıp durursun olduğun yerde. Yaş insana tecrübe verir, korkaklığını alır, sabırsızlığını alır. O yüzden bizim gibilerin yüzü pek çabuk hareket etmez, değişmez. Sonrasını çok görmüşüz o meselelerin. Başka çaremizin olmadığını biliriz. Dudaklarımız kıpır kıpırdır, dua ederiz, bekleriz. Gözümüzden birkaç damla yaş süzülür, geçmişimize bakıp dertlerimizi hatırlarız.

Sabrı ve hakkı tavsiye etmekten hiç kimse vazgeçmesin. Rahmetlik anam felç olduğunda doktor doktor gezdirdim; içimde umut vardı. Hangi doktora götürdüysem, hepsi kafasını salladı, “Dikkat edin daha beteri olmasın!”dedi Sene 88-89, o civar. Sol kolu tutmaz, sol bacağı donmuş, ama yürüyor, konuşuyor, işini yarım yamalak da olsa kimseye muhtaç olmadan yürütüyor. Ama ana işte, yüreği elvermiyor insanın, eski haline dönsün diyor.

Tansiyon bilmezdi anam; bizim dükkâna hırsız girmiş, o da üzülmüş tabi. Zaten durum iyi değil, işler kötü, anam biliyor, üstüne hırsız tuz serpince o yaşlı bedeni dik duramadı. Ne dertler çekmişti, 45 sene dul, iki çocuk, köy yerinde. Ne ana var ne baba, ne kaynana var ne kayın baba, ne kardeş var ne de kayın. Sipsivri tek başına. Bir görümcesi var, halam; düşman başına. Zaten geriye gitmişiz Evren’in aldığı 50 bin lira vergiden sonra. Dikiş tutturamamışız. Çocuklar büyümüş, düğün dernek, kızları ever, iki oğlumuz okuyor, hepsi masraf.

Köyden o kış sabah çıkarken hiçbir şeyimiz yoktu, her şeyi evde bırakmıştık, ama içimizde umut vardı. Bedenimiz gençti. Darbeyi yedikten sora göz gitti, umut gitti; kaldık kaldığımız yerde. Keder üstüne keder ayakta durdurmuyor adamı. Anam, çocukluğundan beri getirdiği dertleri süpüre süpüre bir çuvala koyup sırtına yüklemiş sanki, yaşlılığın o en zayıf günlerinde o yük artık yerinde durmadı, kendisiyle beraber anamı da düşürdü.

Anam 2004’e kadar yaşadı. 98’de bir darbe daha yedi tansiyondan, elden ayaktan düştü, dili de gitti. Ona bakarken yüreğim elvermezdi. Aklıma çocukluğum, gençliğim gelirdi; anam dağ gibiydi, tek güvencemdi. Zaman geri gitmiyor, giden geri gelmiyor, insan gün gün öğreniyor. Dua ediyorsun, elinden başka bir şey gelmiyor.

Çok kederler atlattık, çok üzüldük, ama her üzüntü kendi elbisesini giyer. Her derdin kahrı başkadır… Lakin her derdin bir tek ilacı vardır; dua ve sabır. Ölen ölür, kalan o kederle, o hatıralarla yaşar. Hiçbir derdin tecrübesi diğerinin yerini tutmaz.

Yakının ölünce, onunla geçen ne kadar hatıran varsa bir bir gözlerinin önüne gelir. Ne gece ne gündüz koparamazsın aklını ondan. Ama çare yok, gün gün ölen daha da uzaklaşır; ara ara hatırlamaya başlarsın. Ölenle ölünmez deniyor ya. O tam öyledir, eksiksiz öyledir. Ayakta durmak lazım, hasar almamak lazım. Zira ölüm de bu ziyaretgahın terkidir. 

Nasıl gelmişsek öyle de gideceğiz. Kimse kalmamış burada. Ama isyan etmek yok, ama Allah’a karşı gelmek yok. Müslümana yakışmaz. Varsa tedbirin alacaksın, ama ötesi yok. Saati geldiğinde herkes gidecek, amma yaşlanarak gidecek, amma çocukken gidecek. Çoluk çocuk perişan olacak yaşta da gidecek, askerlik yaşında iken de.

Hepsinde hepimiz için hakikatler vardır, hepimiz için imtihanlar vardır. Erkek evlat doğunca nasıl içimiz içimize sığmıyor idiyse sevincimizden, insanın sevdiğinin gidişi de öyle içini içine sığdırmaz adamın. Gözyaşı fayda etmez, bağırtı fayda etmez. Usul usul köşende çekeceksin acını. Kimse hâlinden de anlamaz; soran sorar çeker gider. Onun da yapacak başkası bir şeyi yok. Biz mezara bırakıp dönmüyor muyuz, anamızı, babamızı… Dostlar da bizi bırakıp işlerine güçlerine bakarlar elbet. Kimse kimsede bahane bulamaz. Bu devran böyle döner.

İnsana düşen ne varsa insan eksiksiz yapmalı, tedbirini almalı; sonrasına da artık devletin, Allah’ın yapıp ettikleri kefildir. İnsan ne yapacak ki başka?

Biz vazifesini tam yapan bir devlet görmedik ömrümüzde. Devlet ancak vergi isterdi, askerlik isterdi, bir de hak-hukuk derdi olana mahkemenin soğuk suratını pay ederdi, tamam. Olmasaydı daha az zarar eder miydik bilmem. Fakat gün gün biraz daha iyiye gidiyor devlet.

Rahmetlik nenemi, dedem seferberlikteyken, köyde kedi-köpekle beraber nişangah niyetine vurdukları vakte bakarsak, epey yol almışız. Onun acısını babamla halam yaşamış. Kim ne bilecek ki? Kim neyi bilecek? Kim kimin içindeki fırtınaları görüp işitecek?

Öyle işte. Anlatsan olmaz, dertlerin depreşir; anlatmasan gençler birbirini yiyecek sabırsızlıktan.

Ölüm kadar büyük acı yok belleyenler, ölümden daha büyük acıların saymakla bitmeyeceğini de bilsinler.

Ölümden beteri de var; Allah beterin beterinden sakındırsın hepimizi… Her şeyin bir sonrası muhakkak vardır.


Piro Zaza, Sonsuz Ark, 14.05.2014





Sonsuz Ark'ın Notu:  13 Mayıs 2014 Salı günü saat 15:10'da trafo patlaması sonucu vefat eden Manisa/ Soma kömür madencilerine Allah'tan rahmet, ailelerine de sabırlar diliyoruz.


Seçkin Deniz Twitter Akışı