7 Aralık 2025 Pazar

SA11746/SD3674: Sıkıntı (Roman); 13. Bölüm-Toprak 26

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bazıları yoksuldu insanların, bazıları da varsıl; bazıları da arada bir yerdeydiler. Varsıllar yoksulların sırtlarına bir sürü yük yüklüyorlardı; onlar meşgul olsunlar ve sömürüldüklerini anlamasınlar diye...


‘Kültürel Emperyalizm’ deniyordu buna; bütün güzel geleneklerimizi ve göreneklerimizi yavaş yavaş yok eden bir zehir yayılmıştı içimize. Batı kendi karanlık ruhunu insanları köleleştirmek için yaymıştı. Varlıklı olan da varlıksız olan gibi bir köleden başka bir şey değildi.

Kuyruklarda bekleyen insanlara bakıyordum; ellerinde salata tabakları sıra bekleyen mini etekli, askılı tişörtlerle etrafı süzen genç ve güzel kadınlar, zengin genç, orta yaşlı ve yaşlı erkekler ve onların arasına karışmış olan, varlıklı olduklarını açıkça belli eden tesettürlü genç kadınlar ve bir kısmı sakallı orta yaşlı erkekler ve çocuklar.

Kim köleydi, kim efendi, belli değildi.

Zaman değişse de bu konuda hiç bir şey değişmiyordu. Heyecanları hep vardı insanın; hedefleri, kurguları, bir de özellikleri... özellikleri doğuştan geliyordu ve biraz da toplum ona bir şeyler yüklüyordu. 

Harcanacak emek ve zaman gerekiyordu sonra. İnsan doludizgin koşup gidiyordu hedeflerinin peşinden. Gün geliyordu; her şeyi sorguluyordu acımaksızın; darbeler yiyordu, kullanılıyordu, kendisine ait olmayan hedefleri fark ediyordu; gereksiz yüklerini anlamaya başlıyordu.

Bazıları yoksuldu insanların, bazıları da varsıl; bazıları da arada bir yerdeydiler. Varsıllar yoksulların sırtlarına bir sürü yük yüklüyorlardı; onlar meşgul olsunlar ve sömürüldüklerini anlamasınlar diye...

Bu yükler, dindi, dildi ve ırktı; bunların üstüne eklenen bazı ekonomik hedefler de olacaktı kuşkusuz.. Hedefleri yontan ve düzenleyen varsılın keyfi neyi gerektiriyorsa, ona uygun bir sürü yeni yük hemen/gecikmeksizin tedarik ediliyordu.

Yükleriyle yaşayanlar edebiyat binâsına da harç taşıyorlardı. Onun binâ edilmesinde acıların, sevinçlerin, özgürlüklerin, esaretin, yoksullukların ve daha birçok şeyin en iyi malzeme olduğunu biliyordu bazı insanlar. Edebiyata dair nesnelerin tamamı, bir yerlerde duran varsılla, diğer bir yerde duran yoksulun hesaplaşmasına resimdârlık yapıyorlardı. 

Özgürlük varsılı ile esaret, sevinçlerle acı, haddi aşırı gitmiş zenginlik ve sefaletle iç içe yoksulluk, bir bütün oluştururcasına yaşıyorlardı iç içe. Yoksulun duyguları bazen heyecanlarıyla kopup gidiyordu; varsılın heyecanları vardı, ama... nihayetinde duygular ne yoksulda ne de varsılda hakiki yerini buluyordu.

Hedeflerin, kurguların ve özelliklerin çatışıp durduğu yerlerin tümünde insanlar bir sürü şey üretiyorlardı, sonra oturup ağlıyorlardı hâllerine. Oyuncak olduğunu anlayan yoksul ile onunla oynayan varsıl bir gözyaşının etrafında dolanıp duruyorlardı hep... O gözyaşı, kendisinin dahi farkında olmayan, bağıra çağıra sesini duyurmaya çalışan zavallı insandı.

‘Toprak Yazarı’nın notları çıkıp geliyordu hafızamdan.

“Egemen medeniyet verileri, ABD, Avrupa ve Rusya’nın, yani aşırı zengin G7 ülkelerinin bulunduğu üst medeniyet formundan ve parlak medeniyet formunun etkilediği, baskı altına aldığı, sömürdüğü ve dilediği zaman öldürdüğü insanların bulunduğu Filipinler’den Guantanamo’ya, Kolombiya’dan Afganistan’a, Bosna’dan Sincan’a, Kafkasya’dan Somali’ye, Kore Yarımadası’ndan Venezuela’ya, Güney-Kuzey Afrika’dan Çin-Japon Denizi’ne, Hind alt kıtasından Güney Amerika’ya ve Doğu Avrupa’dan, Orta-Güney Asya’ya kadar alt medeniyet örnekleminden elde edilerek nesnel bir analize tabi tutulduğunda, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılların ürettiği uygarlık kurgusunun insana iyilik ve güzellik vermeyi hedeflemediğini, Marksizm gibi yaygınlaşma, Nasyonalizm gibi sıkılaşma, arileşme, daralma eğilimli sentetik ideolojilerin kapitalizme hizmet etmek ve her ırktan, dilden ve dinden insanı sömürmek için köleleştirmeyi hedeflediğini gösterecektir.” diyordu ‘Bekçi’ ve  insanlığın geldiği noktayı yorumluyordu:

“2008 Ekonomik Krizi, G7 ülkelerinde yaşayan ‘gelişmiş’ insan faktörünü işsiz ve aç bıraktığında, kürenin geride bırakılmış diğer insanlarının üç-dört yüz yıllık acılarından öğrendikleri gibi, ‘gelişmiş’ ülkelerin insanları da parlatılmış medeniyet/uygarlık kurgusunun toplumlar için uzun vadeli değil, kısa vadeli çıkarlar planladığını anladılar. Uzun vadeli çıkarlar, parlak medeniyet kurgularının sahiplerine aitti. Çok uzun zaman önceden beri de, bu, aslında sadece böyleydi.”

Uzaktan izleyen nesnel bir dili vardı ‘Toprak Yazarı’nın, kirli bilgi olgusuna çeviriyordu bakışlarını:

“Kirli Bilgi’den arınma ihtiyacının ve yüzyıllık çözümlemenin hikayesi, kanlı bir süreç sonunda özetle şöyle anlatılabilir!” diyordu. “İletişim teknolojisinin ulaştığı benzersiz yapı / organizasyon, birbirinden haberdar olan her ırktan, dilden ve dinden insanın bir diğerini anlamasını sağlarken, aynı zamanda parlak medeniyet kurgucularının hiç beklemedikleri bir hızla gerçeği anlamalarına ve anladıklarını anlatmalarına yardım etti. Sentetik ideolojilerin hızla değer kaybettiği bu dönemde, insan hayatı, daha farklı bir bakış açısını gerektirdi. Savaşlar sorgulandı ve ölen insana ve onun yakınlarına fayda sağlamayan savaşlara karşıt küresel bir algı oluştu. Egemen medeniyet parlatıcıları için insanların farkındalık düzeyinin ulaştığı nokta, sonun başlangıcıydı.”

İnsan kirli bilgiden uzak kalmak istiyor muydu, emin değildim; ondan beslenmek birçok insanın kendisinden ve gerçeklerden saklanmasına yardım ediyordu çünkü.

“İnsanların yönetilmesini sağlayan temel bileşenin, yani bilginin kirli olduğu gerçeği medeniyetin yüzündeki maske kadar berraktı. İletişimin açtığı sonsuz etkileşim alanında bilginin kirleri sağaltılıyor, yeni kirli bilgi tezgahları hızla çalışmaya devam ediyorken, insan, parlak medeniyet kurgularının kendisine kazandırdığı her şeyi geleceği yeniden planlamak için kullanıyordu. İnsanlığın ürettiği vahşi, barbar son medeniyet kendi ürettiği bumerang salgılarıyla bir sonraki diriltilişine dek hızla çökecekti.”

‘Keşke hep öyle olsaydı’ dedirten notlardı bunlar, ama bu bir süreç analiziydi:

“Kirli bilgi, farkına varıldığı anda hızla avlanarak, binlerce yıllık tarih bilinci ile anti-virüsleşen insan algılarından uzaklaştırılıyor; devlet yönetenlerin de (politikacıların, bürokratların ve sermaye sahiplerinin) sıradan birer insan oldukları, tanrısal niteliklere sahip titanlar olmadıkları anlaşılıyordu. ‘Kral Çıplak’ metaforu bu kez tarihin masalsı derinliklerinden fırladığında, krallar sadece kabus görmeyeceklerdi; krallıkları dökülecek bir tek damla gözyaşı kalmamış, ‘gelişmiş’ aç ve işsiz insanlar tarafından tarihe gömülecekti.” diyordu ‘Toprak Yazarı’ ve biraz daha dikkatle bakmamızı sağlıyordu:

“On sekizinci yüzyıl sonrası, bilgiyi yönetmeye başlayan güçlü azınlık mensupları, ansiklopediler, terminolojik alanlar, kitaplar, dergiler, gazeteler, sinema ve televizyonla estirdikleri ‘aydınlanma’ rüzgarında ‘kir’i özenle sakladılar. İyiliği ve güzelliği tanımlayan her türlü düşünce akımı, kendi göreli / tuzaklı atmosferinde kir üretmeye devam etti.”

Masonların önce Batı’da, sonra bütün dünyada güç kazandığı zamanları görüyorduk ‘Bekçi’nin notlarında:

“Kalkınmışlığın standartlarını üretenler, basılan, okunan ve izlenen medya istatistiklerine entegre edilmiş “Kir Yayılma Hız Endeksi’ne bağlı kalarak ‘Bilimsel Angajman Kuralları’na tanrısız fon akışı sağladılar. Buna karşılık insansız ölüm araçlarının kullanımı, saldırgan ülkelerin asker kaybetmesini engellerken, yine aynı saldırgan ülkelerin insanları, öldürülen insanların kanlarından beslenmelerinin artık mümkün olmadığını anlamak zorunda kaldılar. Kızıl, sarı, esmer ve kara derililler sömürülmekten, öldürülmekten bıkmışlardı ve acılarını ‘Kirli Bilgi’ye borçlu olduklarını biliyorlardı.

Barbar azınlıklar küresel izleklerde İncil’in, Tevrat’ın bozulmuş süt rengine, putperest Romalıların, Yunanlıların, Hinduların, Mısırlıların, Babillilerin, Budistlerin kutsal sunaklarında erittikleri kanı karıştırdıklarını saklayamıyorlardı. Tapınakların karanlık noktalarında umut sömüren kir, kendi karanlığında sorgulanacaktı”


<<Önceki                      Sonraki>>


 [04.12.2025, 13/53 (1007))]


Seçkin Deniz, 07.12.2025, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı




Takip et: Next Sosyal @seckin_deniz

Takip et: Next Sosyal @sonsuzark



Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı