22 Eylül 2024 Pazar

SA10983/SD3259: Sıkıntı (Roman); 9. Bölüm-Irmak 10

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"‘Onurlu devlet’ ilk defa karşılaştığım bir kavramdı. Devlet bir kişi değildi, onur, şeref gibi kavramlar kişiler için kullanılabilirdi, ancak devlet için kullanılıyor olması devletin kişilerden bağımsız olamayacağına yapılan bir vurguyu içeriyor olmalıydı."

Babam iki kolunu iki yana açmış kendisine doğru koşan torununu kucaklamaya hazırlanıyordu:

‘Allah’tan korktuğu için hiç kimseden korkmadan hakikati insanlara anlatacak benim aslan oğlum!’ diyordu gülerek.

Dede-torun kucaklaşırken büyük oğlum ağır adımlarla gelip yanımıza oturmuştu. Annem de büyük torununa sarıldı, öptü kokladı.

Karım iki çocuğuna bakıp, ‘Okulumuz Kô’da bütün çocukların inançlarına uygun bir gelişim süreci yaşamaları için çabalıyoruz Baba!’ dedi. ‘Belki hepsi birden hem vaiz hem de doktor, mühendis, avukat, öğretmen olurlar!’

Babam kucağına alıp dizine oturttuğu torunuyla meşguldü, ‘İnşallah kızım inşallah!’ dedi gülümseyerek.

Biraz daha oturduktan sonra babamdan ve annemden izin isteyerek çalışma odama çekilmiştim. ‘Irmak Yazarı’nın notlarını düzenlemem gerekiyordu. Sanki bir bulmaca dokusuna bakıyordum onun notlarını okurken.

“Türkiye'nin genel ve esas iki probleminden birincisi, hemen her alanda kalitesiz ünlülerinin bolluğu ve bunların hak etmedikleri, ancak -bazen fevrî, bazen inisiyâkî, bazen de farkında olarak- kullanmaktan çekinmedikleri gücüdür. İkincisi; ünlü olmayan, fakat verdikleri kararlar ve yaptıkları öznel/subjektif tercihlerle sebep oldukları olayların geometrik etkisine göre, ünlülerden daha fazla ve daha derin etkiler bırakan kalitesiz kişiler ve onların gizli gücüdür.” diyordu ‘Bekçi’. “Bu problemler almaşığı şu şekilde de görünür bir tarif aralığına tespit edilerek, iki büyük problem tek probleme indirgenebilir; Türkiye'de herhangi bir kayda değer -nesnel/objektif ölçekli- emeğe isnat edilmemiş kişiliklere sahip olan kişiler, asla olmamaları gereken yerlerde bulunuyorlar.”

‘Herhangi bir kayda değer emeğe isnat edilmemiş kişiliklere sahip olan kişiler,’ diyordu ‘Irmak Yazarı’; bu önemli bir ayrımdı. Sanki ‘kişilik’ herhangi bir denklemdeki ‘x’ gibi bir bilinmeyendi ve o bilinmeyene atanan kişilerin o kişiliğin formuna uygun davranmaları için de herhangi bir emeğe isnat edilmiş kişiliklere sahip olmamaları gerekiyordu. ‘Adamına göre yer veya yerine göre adam’ tartışmalarıyla ilgisi yoktu bu ayrımın; ona göre bir sistem tasarımının sonucuydu bu.

“Türkiye'deki bu esas problem dolayısıyla, olguları ve olayları algılama, yorumlama ve bu yorumları paylaşma sistematiği nitelikli bir yapıya bürünebilmiş değildir. Gelişmiş batılı ülkelerle aramızdaki en önemli fark da budur -son yirmi yılda bu hususta batılılarda görülen büyük erozyon gündemimizin dışındadır-. Türkiye'ye dışarıdan bakma fırsatı bulabilenlerin gündem konularının hızla akıp gitmesini yadırgamaları da bu yüzdendir. Ne yazık ki; ülkemizde, önemli-önemsiz ayrımı yapılmadan herhangi bir ayrıntı bile temel bir problem olarak ortaya konmakta, temel problemler birer ayrıntı gibi ölçülerek ayrıntılarla aynı süre ve kalitede işlenerek çözümsüz bırakılmaktadır.”

Problemi tespit ediyor ve bu probleme giydirilerek üretilen problemler zincirine çıplak gözle bakıyordu ‘Bekçi’. Ona göre imparatorluk mirasına sahip bir milleti genlerindeki gücü ve enerjiyi yüksek bir bilince doğru kanalize edemeyecek bir şekilde meşgul ediyorlardı.

“Türkiye, en büyük probleminin kendisine yüklediği bilinç kaybının etkisi altında her şeyi ilginç bir "şeffaflık" konseptiyle değerlendiriyor. Normalde düşünen ve üreten, kişilik ve kimlik sahibi olan kişilerin bu şeffaflık anaforuna kapılmaları beklenmezken, ortaya çıkan ürünlerden onların eleştirilen bu genel tutum ve davranışlardan kendilerini uzakta tutamadıklarını görüyoruz. Oysa hafızası olan bir birey veya devlet, hangi konularda şeffaf veya hangi konularda ketum olması gerektiğini çok kolay ayırt edebilir. Bazılarının hak ettikleri yerlerde duruyor olmaları, durdukları yerlerin farkında olmalarını da gerektiriyor. Hak etmedikleri yerlerde duranların da bulundukları yerlerin gücünün -diğerlerine göre- daha çok farkında olduklarını görünce, esas problemin ne olduğunu daha net bir şekilde görebiliyoruz.

Sürekli değişen gündemi, Türkiye'nin jeolojik konumu, ekonomik durumu, siyasî yapısı, dinî profili, tarihî mirası, sosyolojik dokusu ve hukukî nosyonları gerekçe gösterilerek mazeretli sayılamaz. Çünkü onun istikrar gibi bir problemi var; gündemi istikrarsız olan bir ülkenin hafızası olmaz. Kurumlarıyla istikrarlı olan bir ülkenin hafızası, yalnızca istihbarî bilgilerden de müteşekkil değildir. Bu hafıza herkesin durduğu yerdeki sorumluğunun içindedir. O sorumluluk kendisini taşıyabilecek olanları da orada görmek ister. Onurlu bir meslek erbabı, mesleğinin hafızasına sahip olabilen ve bu hafızayı ülkesinin menfaatlerine uygun bir şekilde işleyen, değerlendiren ve fonksiyonel hâle getiren kişidir. Onurlu devlet de her alanda hafızası olan bir devlettir.”

‘Onurlu devlet’ ilk defa karşılaştığım bir kavramdı. Devlet bir kişi değildi, onur, şeref gibi kavramlar kişiler için kullanılabilirdi, ancak devlet için kullanılıyor olması devletin kişilerden bağımsız olamayacağına yapılan bir vurguyu içeriyor olmalıydı. Onurlu bir devlet onurlu yöneticilerden oluşan bir devletti.

“Türkiye neden bu haldedir?” diye soruyordu ‘Irmak Yazarı’. “Bağımsız düşünebilenlerin açıkça fark ettikleri ve bildikleri gibi, Türkiye'nin bu "acınılacak durumu" tasarlanmış bir sürecin sonucudur. Bu süreç, öncesi Osmanlı dönemine dayanan, ancak Cumhuriyet'in kuruluşu sonrasında kontrolü "milli" ellerden kaçırılan bir süreçtir. Cumhuriyet, devlet olma onurunu vasıfsız idarecileri eliyle yitirmiş bulunan Osmanlı Devletinden külliyen kopma tercihidir. Sırf bu sebeple Osmanlı'dan kalma devlet adamları adım adım yeni kurulan Cumhuriyet'in kurumlarından uzaklaştırılmıştır.

Cumhuriyet tercihini yapanların hedefi, bireyleri ve kurumlarıyla Batı standartlarında bir devlet sistemi kurmaktı. "Yerinin adamı" da biçilen hedefe uygun bir yaklaşımdı. Belirli tercihlerle bu yapılanma oluşturuldu. Buna karşılık tarih, Cumhuriyet'in hiçbir döneminde istenen düzeyde "yerinin adamı" kriterlerine uygun ideal bir yapılanmayı başardığını kaydedemedi. İlk Cumhurbaşkanı'nın bu hususta ne kadar büyük sıkıntılar çektiği, sık sık değiştirdiği başbakanlar, bakanlar, vekiller ve bürokratlar listesinden ve diğer tarihî belgelerden anlaşılabilir. 

Cumhuriyet, Osmanlı'dan devraldığı olumsuzluklardan arınamadı. Tam aksine, 1930'lu yıllardan sonra Osmanlı'nın yıkılmasını sağlayan unsurlar Cumhuriyet'in tüm kontrol noktalarını ele geçirdiler. Ve bu unsurların oluşturduğu yapılanma, devlet sisteminin her alanında etkili oldu. Devlete adam yetiştiren üniversiteler ve diğer "okul formlu kurumlar" Cumhuriyet'in vizyoner yapısına aykırı kriterlerle yönetilir oldular. Osmanlı'dan bu yana süren "kişiliksizlik sıkıntısı" itinayla beslendi ve devlet sistemindeki daralma artan bir hızla sürdü. Gerçekte söz konusu yapılanmanın mimarlarının asıl hedefi de buydu. Bu mimarların varlığını fark edenler uzun bir süre "komplo teorisyenleri" olarak suçlanıp etkisizleştirildiler; ancak bugün herkes gerçeğin farkındadır.

Üniversitelerin ve diğer kurumların batı standartlarından uzak bir tedrisat mantığıyla yetiştirdiği yeni insanlar, bilimsel/nesnel ölçülerden uzak, akraba/ahbap ilişkileri ile "yer edinmiş" bir halde cemaat ve aidiyet zincirleriyle algısal kısırdöngüye mahkûm olarak devlet sisteminin tüm ana damarlarını -hukuk, eğitim, iktisat, askeriye, mülkiye- özel kurgularla donatıp gayr-î meşru yollarla kontrol altına alarak devleti halktan uzakta "tahkim" ettiler ve halkın üstünde bir ‘vatandaş’ sınıfı oluşturmaya çalıştılar.” 



<< Önceki                      Sonraki>>


[21.09.2024, (9/21 (749))]


Seçkin Deniz, 22.09.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

     

Seçkin Deniz Twitter Akışı