4 Mart 2023 Cumartesi

SA10067/SD2691: Sıkıntı (Roman); 4. Bölüm-Cehennem 47

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Biliyordum, insanın kendisini aklama ihtiyacı çok baskın bir ihtiyaçtı; ama olsun bunu denememizden ne çıkardı ki? Bunu bizden ve Allah'tan başkası bilmeyecekti nasılsa; aslında zaten Allah da biz de biliyoruz yapıp ettiklerimizi."

Sabahların tefekkür dolu ânlarını seviyordum. Herkes uyurken doğaya bakarak düşünmek, Kur’an ayetleri gibi kuşkusuz ölçülere göre akıl yürütmek içimin arınmasını ve huzurla dolmasını sağlıyordu. Her insanın stresli zamanlarında yaşadığı içsel sorunlarla yüzleşme cesareti yoktu, bu çok zordu çünkü, herkes için başlangıcı olan bir emek geçmişi gerektiriyordu. Namaz en sade ve en etkili bir imkandı insan için.

Çocukken başlamıştım namaza. Beni ve bütün evreni yaratan Allah’a dua etmek kadar iyileştirici ne olabilirdi ki? Ben anlatmasam da anlayan, düşüncelerimi her ân bilen, dualarımı kabul eden ve bana en yakın olan sadece Allah’tı.

Bazen, her şeye rağmen, Richmond’da yaşadıklarım gibi İblis’in kışkırtılarından bunaldığım ânlar olurdu. Allah’ın beni neden bu kadar etkiye açık yarattığını düşünürdüm. Bu zayıflıktı, zayıflık olmasa sınanma olmaz, güçten, iradeden ve özgürlükten bahsetmek mümkün olmazdı. İnsanın tasarımının tam ve eksiksiz olarak şu anda olduğu gibi olması gerektiği sonucuna ulaşırdım her seferinde.

Allah nasıl bir temel niteliğe sahip olduğumuzu da bize bildiriyordu Şems Suresi’nin 7-10. ayetlerinde: ‘Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.’

Her zaman düşünmüşümdür; doğrultmansız hayatlarla bir ya da birden fazla doğrultmanı olan hayatlar arasındaki kirlenme farkı ne kadar büyüktür diye... ya da doğrultmansız hayat var mıdır diye. Bütün bunlar insanlık tarihinin en önemli problemlerinden. Biz çözebilir miydik bu problemleri, bilmiyorum, ama hepsinin üzerinde düşünebilirdik.

Evet; üzerinde düşünebiliriz hepsinin. Bir insan seçebiliriz insanların arasından. Ona bakabiliriz, onun bütün geçmişine dair fikir yürütebiliriz. Onun hakkında ne kadar çok şey bilirsek, o kadar çok ölçebiliriz o insanın ne kadar kirlendiğini.

Peki seçtiğimiz bu insan biz kendimiz olursak, kendimize de ona davrandığımız gibi acımasız bir bakışla bakabilir miydik? Bize bulaşan ya da bizim bulaştığımız kirleri hiç saklanmadan ve saklamadan ölçebilir miydik?

Biliyordum, insanın kendisini aklama ihtiyacı çok baskın bir ihtiyaçtı; ama olsun bunu denememizden ne çıkardı ki? Bunu bizden ve Allah'tan başkası bilmeyecekti nasılsa; aslında zaten Allah da biz de biliyoruz yapıp ettiklerimizi.

Şu andaki yaşımıza gelene dek ne kadar kirlendiğimizi sorabiliriz.’Kir'e dair düşünürüz sonra. Neye, kime göre kirdir kir dediğimiz şey? İşte doğrultmanlar burada gerekli bize. İnsanlar kendilerini ve diğerlerini ikna ederek kir dediğimiz şeyleri kir saymamaya meyillidirler; bu aklanma ihtiyacının serkeş gücüdür ve her an çalışan bu gücün bizi kirlerimizle birlikte yaşamaya devam etmeye alıştırdığını hepimiz biliyoruz.

Aklanma ihtiyacı, içimizdeki kirlerin bize yüklediği beladır, bu beladan kurtulmak için ne gerekiyorsa yaparız; sonraki saatlerimizde, günlerimizde biriktirdiğimiz yeni kirlere karşı kullanana dek onu unutmayı da seçeriz; sıkıntıları, zorlukları sevmeyiz ve kendimizi her şeyden üstün ve kusursuz görürüz.

Yaratılışımız böyledir. Beled Suresi’nin 1-5. ayetlerinde anlatıldığı gibi: ‘Sen bu beldedeyken bu beldeye, babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık. İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?’

Düşüncelerimiz, söylediklerimiz ve yaptıklarımız; biz tamamen bunlardan ibaretiz ve kirlerimiz bunlara yapışarak yüklenirler ruhumuza. Neyi, nasıl düşüneceğimizi, söyleyeceğimizi ve yapacağımızı da ergenliğe varana kadar öğreniriz; ebeveynimiz, aile-akraba çevremiz doğrultanlarımızı öğretirler bize... Geleneklerimiz, inançlarımız ve arkadaş çevremiz; kimi zaman birbiri ile uyuşmayan doğrultmanlarla hizaya sokmaya çalışırlar bizi.

Fakat ilanihaye bu ilk olgunluk evremizdeki gibi gitmez hiçbir şey, nefsimiz bedenimizle iş birliğini arttırır, geçmişte öğrendiğimiz her şeyi yönetmeye başlar; doğrultmanlarımız belirsizleşir ve kendimizle baş başa kalırız; kendimizle baş başa kalmamızı bekleyen, zaman zaman tanışmak için bize uğrasa da o ana dek bütünüyle görünmeyen İblis de o an hiç teklifsiz çıkagelir.

Tek düşmanı biz olduğumuz halde hiç utanmadan bizimle dost olur İblis, bizi ikna etmeye çalışır; söylenenlerin aksine, onun sesini çok iyi duyarız ve diğer bütün seslerin içinden seçer alırız. O ses çoğunlukla hoşumuza giden şeyler söyler, bunları kendi sesimizle karıştırırız, biz söylüyoruz zannederiz ve kirlenmenin ilkelerini kendimiz kirden sırılsıklam ıslanana kadar giyiniriz.

Allah'a öfkeleniriz, anne-babamıza, eşimize, çocuklarımıza, komşularımıza, iş arkadaşlarımıza... öfkeliyken en zayıf hâlimizle baş başa olduğumuzu fark etmeyiz; İblis'in sesiyle kendi sesimizi ayıramayacak derecede karıştırdığımız bu demde, kirlenmek için ne gerekiyorsa yaparız; özgür olmaktır tüm doğrultmanları reddetmek mesela. Kur'an'a, aile terbiyesine, geleneklere, güzel duygulara aykırı ne varsa hepsini boca ederiz düşüncelerimizin, sözlerimizin ve fiillerimizin üstüne.

Öfkenin yakıp geçtiği günler dağıldığında, oturup kendimizle ve kirlerimizle yüz yüze kaldığımızda, içimizde kalan iyi şeyler, unutmak istediğimiz doğrultmanlarımız bizleri dürterler, ahireti ve hesaba çekilmeyi hatırlatırlar; aklanmak, arınmak isteriz kirlerimizden. Bu genlerimize işlenmiş olağan bir durumdur.

Aklanabilir miyiz gerçekten? Kim bilir nerelerden ve kimlerden kendimize bulaştırdığımız ya da nerelerde ve kimlere bulaştırdığımızı bildiğimiz-bilmediğimiz kirlerimizi silmek mümkün müdür? İyiliklerimizi ve kötülüklerimizi her an kaydeden melekler niçin silsinler ki kirlerimizi? 


<< Önceki                      Sonraki>>


[01.03.2023, (4/94 (418))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 04.03.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı