1 Ekim 2022 Cumartesi

SA9866/SD2550: Sıkıntı (Roman); 4. Bölüm-Cehennem 3

            Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Her yerde Poe’nın hayatından enstantaneler, notlar, hatıralar... altın yaldızlı, kalın ahşap çerçeveli yağlı boya bir tabloda, Napolyon gibi, önü açık paltosunun içine giydiği yeleğin düğmelerinin arasından içeri soktuğu sağ eli… Masonik örüntünün simgesi olan bu poz beni hiç şaşırtmamıştı."

1914 E Main Street… basit, bakımsız ve eski bir cadde. Kaldırımdayım, siyah şoförün taksisi uzaklaşırken karşıya geçiyorum ve karşımdaki Poe Museum’a bakıyorum. Koyu kahverengi taşların arasına doldurulmuş bej renkli sıvalı duvarları, koyu renkli çatısı ve beyaz çerçeveli üç tane yüksek çatı penceresi ile ‘Old Stone House- Eski Taş Ev’. Küçük bir giriş kapısı var, pirinç tutamaklı koyu yeşil bir kapı.

L şeklinde dizili kahverengi renkli, beton kalıplı kaldırım desenleri gözlerime yabancı değil. Sert plastik çerçeveli taşınabilir bir kaldırım tabelasında, POE’nun O’sunun içine çizili Kuzgun, altında Poe’nun siyah beyaz bir portresi ve onun altında da plastik, su dolu, tıpalı, taşınabilir mini tank tipli tabela ayağı.

Telefondan bir mesaj sesi; gelen Cevval’in mesajı, Saat 10:55, beş dakika gecikti. ‘Sen bir terminatörsün Mühendis’ diye yazmıştı Cevval. ‘Ara istediler, bir saat.’

‘Elhamdülillah’ dedim içimden. Gözlerimi tabeladan ayırdım ve Poe müzesinin kapısından girenleri izlemeye başladım. İnternet sitesinden bazı bilgiler edinmiştim. Müzeye giriş ücretleri şöyleydi: Yetişkinler için $10, yaşlılar (60+) için 7$, gençler (7-17), AAA üyeleri ve eski askerler için 3$, aktif görevli/çalışan aile üyeleri, 6 yaşından küçük çocuklar ve Poe Müzesi üyeleri ücretsiz.

Ve en önemlisi de şu nottu: 'Poe Müzesi tipik olarak, müsaitlik durumuna bağlı olarak, müzeye her gün 11:00 ve 13:00 (Pazar günleri 11:15 ve 13:00) arasında halka açık rehberli turlar sunar.' 

Poe’nun bu küçük taş evde hiç yaşamadığını biliyordum. Richmond’un en eski evi olduğu için Poe’ya ayırmışlardı bu evi, Richmond’da geçen hayatına adayarak. Hepsi o kadardı. Bir gün bir köşede müze olarak izleyebileceğimiz tek ve köksüz ve milletsiz ve dinsiz bir devlet olarak benim gözümdeki ABD gibi.

Giriş kapısında bekleşen, duvarları, kapıları inceleyen birkaç kişinin arkasından ben de usulca içeri süzüldüm. Loş bir atmosfer vardı içeride, tıpkı benzer diğer yerler gibi. Hızlıca göz gezdiriyordum bu küçük taş evin ayrıntılarına.

İçeride her yerde, bazen bir saksıda ölmüş olarak, bazen bir panoda uçarken, bazen kabartma, bazen de oyma olarak duvarlarda rastlayabileceğiniz siyah kuzgunlardan bir tanesinin üzerinde beyaz renkli ibarede şöyle yazıyordu: ‘Poe’nu bil: Poe 1809’da doğdu, Abraham Lincoln ve Charles Darwin’le aynı yılda.’ Başka bir ‘Poe’nu bil’ kuzgununun üzerinde: ‘Poe yetenekli bir şarkıcı ve dansçıydı. O flüt de çalardı.’

Duvara yaslanmış bir şekilde ayakta duran, kapağı açık tabut dikkatimi çekmişti. Kasvet bütün kaya gibi çökmüştü bu eski eve ve eski her nesneye. Bir genç kız tabuta girdi boydan boya, erkek arkadaşı fotoğrafını çekti heyecanla. ‘Instagram için çok iyi, çok iyi…’ diyordu erkek. ‘Korkacaklar.’

İkinci kata çıkan cilalı ahşap merdivenin sol tarafında, loş ışıkla aydınlatılmış iki ayrı cam mekânda üzerlerine el yazısıyla notlar yazılmış sarı saman kağıtlar, açık kitaplarla sergilenen kurutulmuş, dondurulmuş bir kuzgun ve bir kuru kafa… kasvet derinleşiyordu gitgide.

Tırmandığımız merdivenin soldan yukarıya kıvrıldığı yerde karşımıza çıkan büyük bir kuzgun portresi, merdivenin bitiminde ahşap bir koltukta oturtulmuş bir bütün iskelet karşılıyordu konukları. Her ikisinin önünde durup fotoğraf çektiren kadınlı, erkekli, çocuklu, siyah, beyaz, esmer, sarı benizli ziyaretçiler. Üst katta Peo’nun eski ahşap bir karyolada sergilenen yatağı, birkaç eski ahşap iskeletli deri koltuk…

Soldaki duvarda dev boyutlu yağlı boya Kuzgun resminin ve sağdaki duvarda da Poe’nun portrelerinin bulunduğu fotoğraf çekilme köşesi…

Başka bir yerde; üzerine asılı eski evrak renkli, ‘Death Of A Poet- Bir Şâirin Ölümü’ başlıklı Poe’nun son anlarını anlatan metin ve altında cam dikdörtgen bir prizmanın içinde iki Martell marka konyak şişesi…

Her yerde Poe’nın hayatından enstantaneler, notlar, hatıralar... altın yaldızlı, kalın ahşap çerçeveli yağlı boya bir tabloda, Napolyon gibi, önü açık paltosunun içine giydiği yeleğin düğmelerinin arasından içeri soktuğu sağ eli… Masonik örüntünün simgesi olan bu poz beni hiç şaşırtmamıştı.

Çalışma masası, sandalyesi piyanosu, cam kapaklı ahşap dolapta beyaz-krem rengi arası yeleği, çorapları, cam muhafazalı ahşap sandığı, her yerde asılı portreleri, büstleri, iki kesme taş kaide üzerinde ayakta durmuş, Eleonora ya da Lenore olarak tasvir edilebilecek, muhtemelen Poe’un karısı Virginia’yı ya da âşık olduğu bütün kadınları temsil eden bir Romalı kadın heykelinin eliyle Poe’nun duvardaki Roma yapraklı taçla süslü rölyefine dokunduğu üç boyutlu görsel.

Bahçeye çıktım arka kapıdan. Kırmızı tuğlalı duvarlarıyla bütünleşen yemyeşil bahçede ve evin içinde siyah kediler, bunlardan birinin boynunda asılı Edgar yazısı, iki çanaklı, adam boyunda su fıskiyesi ve kırmızı tuğla ile örülmüş üç tane kemerli girişi olan küçük bir yapı ve bu kemerli yapının içinde 1 dolarlık kağıt paralara boğulmuş Poe büstü ve sol tarafında, siyah yağlı boya ile katmerlenmiş, işlenmiş-süslü demir bir sandalyenin yanında dev boyutlu tuvalde, mavi zemin üzerine çizili, kuru bir kafanın üstüne tünemiş, ‘Nevermore’ diyen siyah Kuzgun’la bir başka hatıra fotoğrafı köşesi.. Ve o köşede erkek arkadaşına poz veren gözlüklü, tombul, sarışın, kot pantolonlu bir genç kız.

Çevresindeki evlerin duvarlarıyla boğulan küçük, yeşil, taş döşeli mini yürüyüş yolları ile bahçe kalabalık; bir rehber ücretsiz bir şekilde Poe Müzesinin tarihçesini anlatıyor müzeyi baştan sonra gezen ziyaretçilere. At başlıklı demirden bir nesnenin yanında durup dinlemeye başladım sessizce; gözlerim yedi-sekiz yaşlarında, bana İD’i hatırlatan, sarışın, mavi gözlü küçük bir kız çocuğunun elinden Poe maskotunu almaya çalışan kendisinden birkaç yaş küçük sarışın, mavi gözlü erkek kardeşi ile çekişmesinde; erkek çocuğun da elinde bir Poe maskotu var. Onları sakinleştirmeye çalışan beyaz tenli, sarışın annesi ve kumral saçlı babası satış reyonundan almışlar maskotları. Dönüşte incelemeliydim satış reyonunu.

Ellili yaşlarında, siyah saçlarını kulaklarının arkasına atmış, elinde bir Poe kartı ile konuşan, kalın çerçeveli gözlüklerinin arkasından yeşil yeşil bakan, uzun siyah etekli, kısa kollu açık mor gömlekli beyaz bir kadın, Poe Müzesi rehberi, sakin ve monoton bir ses tonuyla aralıksız bir şekilde anlatıyordu:

‘Gerçek Edgar Allan Poe Evi ve Müzesi, Poe'nun 1830'larda yaşadığı ve Baltimore, Maryland'de 203 Amity Sokak'ta bulunan eski evidir. Bu ev şu anda bir müze olarak ziyarete açıktır ve Baltimore Edgar Allan Poe Topluluğu'na da ev sahipliği yapmaktadır. 1972'de National Historic Landmark (Tarihi önemi nedeniyle tanımlanmış yapı) olarak belirlenmiştir. Amity Sokak'ta bulunan bu briket evin 1830'da inşa edildiği kabul edilir ve 1832'de Poe'nun teyzesi Maria Clemm tarafından kiralanmıştır. Teyzesi ve kızı Virginia Clemm bu evde kalmaktadır. Edgar Allan Poe 1833'te, yaklaşık olarak 23 yaşındayken, West Point'ten ayrıldıktan sonra ailenin yanına taşınmıştır. Teyzesinin kızı Virginia o zaman 10 yaşındadır ve Poe onunla üç yıl sonra evlenecektir; ancak nikâh törenleri 1836'nın sonlarında yapılacaktır.

Evde, Poe'nun saçından bir tutam, John Allan'a ait orijinal porselenler ve Virginia Clemm'in ölümünden sonra yapılmış portresinin büyük bir reprodüksiyonu ile Poe'ya ilişkin başka resimler, Philadelphia Dollar Newspaper'ın 24 Ekim 1849 baskısında yer alan ölüm ilanının yeniden baskısı da, Poe'nun The Stylus adında yeni bir edebiyat dergisi çıkarılacağına ilişkin orijinal duyurusuyla birlikte sergilenmektedir. Şu anda gezdiğiniz bu taş ev ise, bu evde hiç yaşamamış olan, ama Virginia’nın, Richmond’un tarihinde aldığı büyük yere saygı dolayısıyla Poe’nun anısına adanmıştır.’

Rehber kadın kısa bir süre sustuktan sonra izin istedi ve az sonra döneceğini söyleyerek kalabalıktan ayrıldı. Küçük dinleyici grubun üyeleri kendi aralarında sohbet etmeye başladılar. Onları izliyordum. Yetişkinlerin hepsinin yüzlerinde tuhaf bir hayranlık hissi vardı; bir tapınakta nasıl davranılıyorsa öyle davranıyorlardı. Tapınma duygusunun verdiği o açıkça görülen, saygı ve huzur dolu yüz ifadelerini anlamlandıramıyordum. Şaşkındım, bunu gerçekten beklemiyordum. 

<< Önceki                      Sonraki>>


[30.09.2022, (4/7 (331))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 01.10.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı