11 Şubat 2023 Cumartesi

SA10042/SD2676: Sıkıntı (Roman); 4. Bölüm-Cehennem 41

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Onun anlattıklarını dinlerken yüzümdeki ifade, Cevval’in şu anda yaptığı işteki anlamsızlığı ve gereksizliği somutlaştırıyordu, ‘kimin ne düşündüğünü umursamıyorum ve hadi anlatacaklarını bitir de kalkıp gidelim' diyordu saniye saniye… Eğer bu kadar zamanda beni tanımamışlarsa bundan sonra da tanıyacaklarını sanmıyordum."


6 Şubat 2023'te yaşanan Türkiye Depremi'nde vefat edenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Seçkin Deniz, Adana, 10-17.02.2023

Damağımda ılık, tuzlu bir tat vardı. Hasar aldığımı biliyordum. Bunun sebebi de Cevval’di. Planlamam dışında bir değişken olarak İD’yi meslek hayatımın en kapsamlı, detaylı ve çok boyutlu işine özel hayat akışından dahil edince zihnen sarsılmıştım ve şimdi de o güne dek birçok uluslararası işte birlikte çalışmamıza rağmen hiç muhatap olmadığım istihbarat grubumuzun soru işaretleri radarına girmiştim. Bunu hak etmemiştim. Cevval’i inandırıcı bulmadıklarını biliyordum. Canım çok sıkkındı.

00:24 civarında çay servisi yapıldığında Cevval küçük özel ekibine gecenin son iş emirlerini veriyor ve yarın sabah devam edecek olan son toplantıya hazırlanmak üzere herkesi dinlenmeye davet ediyordu. Çayını alıp gelmiş ve koltuğuna tekrar oturmuştu. Bu arada diğer iki istihbaratçı da yerlerine dönmüşlerdi.

‘Size bir şey itiraf etmem gerek!’ dedi Cevval istihbaratçılarımıza dönerek. ‘Bunu yapmak zorundayım, çünkü mühendisimize dair hiç kimsenin zihninde zerre kadar kuşku kalmamalı. İD’nin uzun süredir kendisine olan ilgisinden habersiz, harama uçkur çözmeyen birisi için şu yaşanan şey gerçekten büyük bir haksızlık. Amerikalıların yakalamakta usta oldukları şeyler bunlar. Ancak benim hatam çok daha büyük olduğu için arkadaşımızın toplantılardaki stratejik riskleri tamamen zararsız hale getirerek yönetmesini istemeden engellemiş oldum. Bakın ben bekar bir adamım ve istediğim gibi yaşamaya hakkım olduğunu düşünürüm, bunu destekler ya da eleştirirsiniz, önemli değil. Ancak mühendisimiz öyle yapmadı; benim helal-haram umursamazlığımı samimiyetimiz dolayısıyla sorguladı ve kadın zaafıma dair hatırlatmalarda bulundu.’

Kısa bir süre susarak bana baktı Cevval ve başını eğerek anlatmaya devam etti: ‘Ben de İD’nin ona olan ilgisini bildiğim için hangi tarihlerde ve saatlerde Richmond’da olacağımızı, mühendisin hangi otelde, hangi odada kalacağını ona haber verdim. Tek amacım vardı; kadın zaafımı eleştiren arkadaşımı sınamak.’

Onun anlattıklarını dinlerken yüzümdeki ifade Cevval’in şu anda yaptığı işteki anlamsızlığı ve gereksizliği somutlaştırıyordu, ‘kimin ne düşündüğünü umursamıyorum ve hadi anlatacaklarını bitir de kalkıp gidelim' diyordu saniye saniye… Eğer bu kadar zamanda beni tanımamışlarsa bundan sonra da tanıyacaklarını sanmıyordum.

‘Sınadım arkadaşımı ve dersimi aldım, hem de çok ağır bir şekilde aldım!’ diye sözlerine devam etti Cevval. ‘Şu anda çok üzgünüm, onu üzdüğüm için üzgünüm, İD’ye yönetemeyeceği bir ilişki kurma umudu verdiğim ve onu hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Değerli iki iş arkadaşımın psikolojik olarak hırpalanmalarına sebep olduğum için üzgünüm. Bir daha birlikte çalışıp çalışmayacaklarına da emin değilim. Ama her şeyden önemlisi sizin gözünüzde arkadaşımın itibarının sarsılmasına neden olduğum için kahroluyorum. O bunları hak etmedi.’

Daha fazla konuşamamıştı Cevval. Gözleri dolmuştu ve bu pişkin şirket yöneticisinin gözyaşlarının yanaklarından aşağıya doğru süzülüp gittiğini görmüştü şömine grubundaki herkes. Konu Cevval olunca bu yaşanılanlar inanılmazdı.

İstihbaratçı grubumuzun her bir üyesi Cevval’i sakince dinliyordu. Kalın kaşlı istihbaratçımız çayından bir yudum aldı, boğazını temizledi ve Cevval’e dönerek konuşmaya başladı:

‘İkinizi de tanıyoruz ve ikiniz hakkında da elimizde yeterince veri ve oluşmuş kanaat var, bu konuda endişelenmeyin Cevval Bey!’ dedi. ‘Sorularımıza gelince, biz soru sormayı bıraktığımız zaman işimizi yapmamış oluruz. Size ve mühendise dair, Richmond’a gelen ekipteki herkese dair her an soru sorar ve bu soruların cevaplarını bulmaya çalışırız. İşimiz budur; bu sorular hem güvenliğimizle ilgilidir hem de yaptığımız işlerin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için önemlidir.’

‘Biliyorum!’ dedi Cevval. ‘Benim için düşüncelerinizde serbestsiniz, ama mühendis için serbest olamazsınız, ondan kuşkulandığınız anda onu kaybedersiniz, hepimiz kaybederiz.’

Sıkılmıştım, ‘Bir kadın bu kadar büyük yıkıcı bir güce sahip olamaz!’ dedim ayağa kalkarken. ‘Onu bu kadar güçlü yapan sensin, senin gibilerdir Cevval, Sultan Süleyman’dır. İmparatorlukları da yıkarsınız, şahsiyetleri de. Şeytan erkeği kullandığı gibi, kadını da kullanır, CIA’in, MOSSAD’ın kullanmasına şaşırma! Ve insanlar itibarları ile yaşarlar, bir kere darbe yedikten sonra da tutunmaları zordur. Benim için üzülme; erkeklere olduğu gibi kadınlara da doğuştan sahip oldukları güçten daha fazla güç vermem, vermeye çalışmam. Bana da bu tarz bir güç verilmesine karşı çıkarım. Ben işimi yaptım, onlar işimi yapmamı engellemek için çabaladılar; bu bir işti ve bitiyor… gerisi de hayatın akışında ilerleyecek. İstihbaratçılarımız da beni tanımak için bu tür şeylere ihtiyaç duyuyorlarsa işlerini iyi yapmıyorlar ve başarısızlar derim. Geleceksen hadi kalk, ben çıkıyorum!’

Kalın kaşlı istihbaratçımız kendini tutamamıştı yine, bir kahkaha patlattı: ‘Mühendis!’ dedi yine. ‘Artık şüphem kalmadı, sen uzaydan gelmişsin!’

Çaylak dahil diğer istihbaratçılar da gülümsüyorlardı, Cevval şaşkındı, gayr-i ihtiyarî bir şekilde ayağa kalkmıştı.

‘Haklı olabilirsiniz!’ dedim kalın kaşlı istihbaratçımıza. ‘Bütün insanlar gibi ben de uzaydan geldim, vakti gelince de geldiğim yere gideceğim; aslında hepimiz şu anda zaten uzaydayız, bu olağandışı bir şey değil!’

‘Hadi gidin siz!’ dedi kalın kaşlı istihbaratçımız. ‘Bizim düşüncelerimizden endişelenmeyin, işinizi güvenle tamamlayın diye buradayız. Ayrıca sohbet için de samimiyetle teşekkür ederiz.’

Vedalaştık ve çok hızlı bir şekilde çalışma salonundan çıktık. The Jefferson Hotel’de artık işim kalmamıştı. Cevval de çok hırpalanmıştı, bu gece arsız arayışlara girmeyecekti ve benimle birlikte The Berkeley Hotel’e gelecekti.

Sokaklar canlıydı, sakin adımlarla yürüyorduk. Cevval’i kendi cehenneminden çıkarmalıydım.

‘İnsan kendi derinliklerinde olanlarla yaşar, Cevval!’ dedim. ‘Onları düzene koymadan bu hayatta hiçbir şey yolunda gitmez; yol da Kur'an'da. Ne kadar görebilirsek ne kadar yürüyebilirsek... Çok da zor değil görmek. İnsan çok basit bir varlık, sürekli aç, sürekli azgın olmaya müsait; öyle yaratılmış, ölene dek bir savaşın içinde, ne kadar arınırsa kendisinin derinliklerinden, İblis’in fısıltılarından o kadar iyi!’

‘Sana neden böyle davrandığımı anlatmadım değil mi Mühendis?’ dedi Cevval ağır bir yas dokusu sinmiş sesiyle. ‘Sadece sana değil hiç kimseye anlatmadım.’

‘Elbette sebebin ya da sebeplerin vardır Cevval!’ dedim. ‘Anlatıp anlatmamakta serbestsin, anlatman sana ağır gelecekse yine anlatma, samimiyetimiz hırpalanacaksa ve bana karşı tutumun değişecekse de anlatma!’

‘Kadınlardan intikam alıyorum ben!’ dedi Cevval bir nefeste ve hışımla. ‘Çocukluğumdan beri çektiğim acıları azaltmaya çalışıyorum.’

‘Azalmıyor gördüğüm kadarıyla Cevval!’ dedim. ‘Ve artık çocuk değilsin ve bir kadının yaptığı hatanın bedelini bütün kadınlara ödettiremezsin!’ 

<< Önceki                      Sonraki>>


[10-17.02.2023, (4/82 (406))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 11.02.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı




Not: Dostlar, deprem dolayısıyla maalesef romanı yazmaya devam edemedim. Allah izin verirse yazacak ve yayınlayacağım, serinin yayın akışı devam edecek. Türkiye'ye geçmiş olsun diyorum. Seçkin Deniz, 10.02.2023, Adana

Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı