5 Şubat 2023 Pazar

SA10036/SD2672: Sıkıntı (Roman); 4. Bölüm-Cehennem 40

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"O arada çay servisi yapılıyordu. Çaylarımızı aldık ve servisin bitmesini bekledik. Cevval’in cevvalliği, benimle ilgili riskin kontrol altında olduğu anlaşılınca yeniden ortaya çıkmıştı. Çayını sehpaya koydu, saçlarını iki elinin parmaklarıyla geriye doğru taradı, sonra boğazındaki gıcığı temizledi."

‘Nasıl yani?’ diye sordu şaşırarak, diğer, o âna kadar sadece gözlem yapan ve dinleyen üçüncü ve en tecrübeli istihbaratçımız. ‘Gönderilen iletiler eşinize ulaşmayacak mı? Bundan nasıl emin olabiliyorsunuz? Biz bile üç gündür dijital trafiği izlemek ve Richmond ekibindeki herkese yönelik şantaj ihtimali olan iletileri engellemek için çabalamaktan helâk olduk, ama emin değiliz.’

Koltuğumu ona doğru döndürdüm. Kalın kaşlarının altından derin bir merakla ve ilgiyle bana bakıyordu. ‘Emin olamamakta haklısınız!’ dedim. ‘Dijital çağda, daha doğrusu bu ‘panoptikon ve surveillance’ çağında emin olmak neredeyse imkânsız, ama kesinlikle imkânsız değil. Dijital ayak izleri doğrusal bir akılla oluşturulan algoritmalar aracılığı ile izleniyor ve bu izleme potansiyeli tasarımcıların akıl yürütme evrenleri ile sınırlı. Fakat doğrusal aklın ürettiği bu evrenin dışına çıkabilir, kendi korunma alanlarınıza izniniz ve kontrolünüz dışında ulaşılmasını engelleyebilirsiniz.’

İstihbaratçılarımızla birlikte Cevval de heyecanlanmış ve az önce yaşadığı ruhsal çöküntüden çıkma umudu ile bana seslenmişti: ‘Nasıl?’

‘Çok basit, ancak söylediklerimin çok önemli olduğunu ve yayılmaması gerektiğini vurgulamak istiyorum!’ dedim gayet ciddî bir ses tonuyla. ‘Bu tür takip çizelgelerinde istihbaratçılar lineer aklın dayattığı çerçevede, lineer ya da laminer akış inşâ ederler, izleme ve iletişim sistemlerini bu temel yaklaşımla kullanırlar, ancak bir de türbülanslı, yani kaotik veya düzensiz akış vardır. Basit bir detay verip konuyu kapatmak istiyorum. Hemen herkesin bir telefon numarası ve bir e-mail adresi olduğu ve iletilerin herkese bu bir tek numara ve adres üzerinden ulaşılabileceği düşüncesi lineer aklın varsayımsal yaklaşımının doğal sonucudur. İşin özü de bu varsayımsal yaklaşımı temel almadan düşünmek ve çözüm üretmektir.’

Kalın kaşlı istihbaratçımız neşeyle ayağa kalktı ve koltuğunun arkasına geçerek ellerini koltuğun üst kısmına koydu, ‘Siz!’ dedi bana. ‘Uzaydan mı geldiniz? Bunca yıllık istihbarat tecrübeme rağmen karşınızda eğiliyor ve şapka çıkarıyorum!’

‘Estağfurullah!’ dedim. ‘Mesleğinize müdahil olduğumu düşünmeyin lütfen, ancak haklı veya haksız olarak ‘meslek kibri’ diyebileceğimiz bir zaafınız var; size karşı da tedbir alma hakkı var insanların, bunu bilmeniz bence daha üst seviyede işler çıkarmanıza yardımcı olabilir.’

Kahkahalarla güldü kalın kaşlı istihbaratçımız; salondaki bütün herkes dönüp şöminenin etrafında kümelenmiş olan küçük grubumuza baktı şaşkınlıkla. İstihbaratçılar toplum içinde asla gülmezlerdi, bu meslek grubunun bireylerinin kahkahalarla güldüklerine de asla rastlanmazdı; onlar ses tonlarını ayırt edebileceğimiz kadar duymamıza bile izin vermezlerdi. Bu kahkaha ekibimizin bütün gerginliğini azaltmış gibi görünüyordu.

Kalın kaşlı istihbaratçımız herkesin dönüp bize baktığını görünce hemen toparlandı ve ustalıkla dikkatleri yumuşattı. ‘Keskin kılıcımız inanılmaz bir espri yeteneğine sahip arkadaşlar!’ dedi. ‘Beni bile neşelendirdi!’

Genç istihbaratçımız ise huzursuzdu, kendisini hırpalamamı gururuna yedirememişti, Cevval’e, ‘Hikâyenin diğer kısmını sizden dinleyebilir miyiz?’ diye sordu.

Küçük grubumuzdaki herkes yadırgar gibi baktı ona; onların aksine ben gülümsüyordum. Bu, beklediğim bir tepkiydi. İnsan haddini aşarak kendisini haksız yere yetkin bir konuma oturttuğunda, gelebilecek eleştirileri hep nefsiyle karşılayan sabırsız bir varlıktı. Oysa sabır insana hata yapmama fırsatı sunan bir tutum ve duruştu. İstihbaratçılarda en çok olması beklenen bir özellikti.

Cevval’in işin içinden yalan söylemeden nasıl çıkacağını merak ediyordum bende. ‘Evet, Cevval!’ dedim. ‘Seni dinliyor arkadaşlar!’

O arada çay servisi yapılıyordu. Çaylarımızı aldık ve servisin bitmesini bekledik. Cevval’in cevvalliği, benimle ilgili riskin kontrol altında olduğu anlaşılınca yeniden ortaya çıkmıştı. Çayını sehpaya koydu, saçlarını iki elinin parmaklarıyla geriye doğru taradı, sonra boğazındaki gıcığı temizledi.

‘Toplantımız görüldüğü üzere devam ediyor. Biz çalışıyoruz, ancak…’ dedi ve bana bakarak konuşmasına devam etti. ‘Çok yoğun bir iş hayatı olan ve buraya neredeyse zorla ikna ederek getirdiğim arkadaşımızla yaptığımız anlaşmaya göre, onun toplantıların her aşamasına katılmayacağı belliydi, onun da bir iş akışı vardı. Bu akışın da sürmesine imkân tanımak ve onun uzun süren toplantı saatleri nedeniyle yalnız kalıp sıkılmamasını sağlamak gerektiğini düşündüm. Diğer şirketle olan işlerini organize edebilmeleri ve Richmond’da turistik gezi yapabilmeleri için, özellikle benden bu yönde talepte bulunan, kendisiyle de iyi anlaşan İD’yi haberdar ettim. Biraz da sürpriz olsun istedim arkadaşımıza. Maalesef hatalı bir karar verdiğimi şimdi görüyorum. İşin bu kısmını hiç düşünmemiştim. Onu sıkıntıya soktuğum için gerçekten üzgünüm.’

Bu adam gerçek bir profesyoneldi. Gerçeğin görünmesini istemediği yüzünü saklıyor ve yalan söylemeden, özellikle ikna edici bir şekilde görünmesini istediği yüzünü öne çıkarıyordu.

‘Bu kadın Türk değil, değil mi?’ diye sordu genç istihbaratçı.

Cevval, ‘Türkçe ikinci anadili ve yarı Türk, yarı Avrupalı. Türkiye pasaportu da var. İstanbul merkezli, yabancı sermayeli bir şirketin iletişim direktörü, birçok iş görüşmemizde de yer alan, anlaşmalarımızda katkısı çok olan bir iş arkadaşımız!’ dedi müsekkin almış bir ses tonuyla. ‘Başka sorunuz yoksa çayımı içebilir miyim?’

Cevval’in sorusu genç istihbaratçımızı şaşırtmıştı. Telaşla, ‘Tabi ki çayınızı içebilirsiniz!’ dedi. ‘Başka sorum yok şimdilik, ama olursa sizi rahatsız edeceğimi bilmenizi isterim!’

Cevval, ‘Hiç çekinmeyin lütfen!’ dedi çuvaldız aranırken. ‘Hatta Richmond’daki bütün mesaimizi bu konuya ayırabiliriz!’

Ortam gerilmişti. Kalın kaşlı istihbaratçımız ortamı yumuşatmak ve herkesin dikkatini dağıtmak için ‘Arkadaşlar!’ dedi neşeli bir ses tonuyla. ‘Takım halinde çalıştığımızı unutmayalım, şu anda dezavantajlı durumdan çıktık ve avantajlı duruma geçtik, enerjimizi yarınki toplantıya saklayalım ve çayımızı içelim!’  

Sonra genç istihbaratçımıza birkaç şey sordu ve bizden izin isteyerek onu salonun bir başka köşesine götürdü; çıraklara ders verme zamanıydı.

Saat gece yarısına yaklaşıyordu. Uykum yoktu, ama belli etmesem de gergindim. Sessizce çaylarımızı içtik. Cevval’e dışarı çıkmak istediğimi söyledim. Cevval, beni yalnız bırakmak istemiyordu, ama yardımcısı ve asistanı yarın için yapılacak hazırlıkları tamamlamak için onu bekliyordu.

Telefonunu cebinden çıkardı ve bana bir mesaj gönderdi Cevval. ‘Cehennem azabı çekiyorum, o cehennemden çıkmadan seni rahat bırakmam!’ diye yazmıştı. Ben de mesajına cevap olarak ona iki nokta üst üste ve bir parantez gönderdim.

Biraz beklememi söyledi seslice, şömine grubu için bir çay servisi talimatı daha vererek yardımcısının ve asistanının çalıştığı masaya doğru yürüdü. Planlama konusunda da profesyoneldi Cevval. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[04.02.2023, (4/80 (404))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 05.02.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı