7 Mayıs 2014 Çarşamba

SA666/YB19: Boyun Eğmiş Güverte'den / Sınanmış Renkler 19

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

“Kasırgaların içeride kopardıkları bağlar daha acıtıcı. Uzaklar bu yüzden daha rahatlatıcı geliyor bana.”

Soğuk güneşlerle dolu uzun günleri tutuyorum parmaklarımda. Geceler de uzun. Çok uzun hem de… İpek gibi durgun gökyüzünü yıldızlarıyla alıp okyanusun pürüzsüz teninde parlatıp duruyorlar düşüncelerimi. Kimsecikler yok Allah’tan başka. Sessizliğin şarkısı yankılanıyor, uçsuz bucaksız sudan bozkırda. Suyun içindeki canlılar ne halde acaba?

Güverte, sırtımı dayadığım seren direği, durgun gökyüzünün ve karanlık okyanusun soğuk egemenliğine boyun eğmiş gibi… Halatlar soğuk, yelkenlerin dudakları morarmış; bir hüzün kaplıyor içimi… Uzaklara dalıyorum baktığım yeri görmediğim halde. Evet, yıldızlar var gökte; okyanusta yakamozlar.

“İnsan olmak zordur!”, demiştim birinde birine… ‘İyi insan olmak zordur!’ diye düzeltmişti o biri sözümü… Gülümsemiş ve eklemiştim: “İnsan iyidir zaten, iyi değilse insan olmaz!” İçinden dışına doğru büsbütün her zerresiyle teçhiz edilen bir varlıktan bahsediyoruz; aklı ve nefsi olan bir varlık. Yani; kendisine ve başkasına her şeyi yapabilecek özelliklere sahip olan bir varlık. O, kötü olan her şeyi engelleyecek ve ‘iyi’ olacak ve böylece insan olacak… Bu yüzden zor insan olmak. Kişisel değil bu; insan özgesine ait bir şey…

Hava soğuk; söylüyorum sık sık. Seren direği bile boyun eğmiş; küsmüş gibi sanki gemiye. Güverteden uzayıp giderken, göğe atlayıp gidecekmiş gibi duruyor. Geri dönmeyeceğini düşünür gibi geliyor gözlerime… kasırgalardan bile yılmamış bir yılgınlık var üzerinde. Belki de ben öyle görüyorum; belki de kişiselleştirdiğim, bir şahıs olarak tanımladığım, bir cansız varlık olarak algılamak istemediğim serenin varlığında bulduğum hatıralar var. Hatıraları yoksa bir şeyin, canlı ya da cansız, ne önemi vardır ki?

Okyanusla da, göklerle de var hatıralarım. Uzun yolculuklarımda aklımdaki uzaklar onlardı çünkü. Ama onları birer şahıs olarak algılamadım, anlamlandırmadım; onlara ait değil onlarla ilgili olan hatıralarım. Okyanus ve gök, soğuk ya da sıcak diye tutmadığım uzaklardı benim için. Bu yüzden şimdi burada, bu uçsuz bucaksız yakamozlarla tutabildiğim yıldızların ışığında yalnızım.

Kötü olan her şeyi engelleyemedik, engellemeye çalıştığımız halde. İnsan olmak kaygımızın neresinden, kime, ne bulaştı, bilmiyoruz. Kötü olan her şeyi engelleme gücümüz vardı, buradaki kötü, bizim yaptıklarımızla ortaya çıkan kötü; yapmasak ortaya çıkmayacak olan kötü. Bir çaba ne kadar kendi kökünden beslendiği ile uzun ömürlü olabilir ki? İnsanlar çoğalmadan kötülük nasıl azalabilir? Allah, kötülüğü azaltanlar artmadıkça neden yardım etsin?

Notlar tutuyorum bu kez düşsüz düştüğüm bu yolculukta. Bir kendicelik, bir dertleşme gibi gemim sakin sularda yürürken. Kasırgaların zarar vereceği kuytuluklar da var. Açık denizlere bakıyorum kimi zaman, kuytuluklardaki tehlikeler buralarda yok. Saklanarak korunacaklarını sananların, içlerinde büyüyen tehditleri nereye koyacaklarını bilmediklerini biliyorum.  Onlar biliyorlar; bilmiş olmaları onlara korunak bırakmıyor içlerinde. Kasırgaların içeride kopardıkları bağlar daha acıtıcı. Uzaklar bu yüzden daha rahatlatıcı geliyor bana. Daha çoğul, daha yalnız. Ama soğuk.

Bu yolculuk ne kadar sürecek, bilmiyorum. Yazacağım zaman zaman, Allah’tan başka korunak bulamadığım bu sonsuzmuş gibi gelen gidişte.

İnsan olmak zordur, bunu iyi biliyorum.

Hoş ve hoşnut kalınız.

Selam ve sevgiyle.


<<Önceki                        Sonraki>>


Yaşlı Bilge, 06.05.2014, 19:33Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 19



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.


Seçkin Deniz Twitter Akışı