6 Mayıs 2014 Salı

SA665/SD123: "sulta gerçeği ve dışlanabilir sorgular" /29.10.2006/ 567. patika

..."referansın ne?"...
..."düşüncelerinle varlığını oluştururken ve sürdürürken baz aldığın temel değerleri, neye, nereye dayandırıyorsun?"...
..."kişisel ve sosyal oluşumların gerekçeleri ve sistem gerekleri hangi 'orijin'den tedârik edildi?"...
..."sen kimden/nereden beslendin, besleneceksin?"...
..."seni karşımda var kabul etmem için cevap vermek zorundasın!"..
..."benim kriterlerimle yargılandığın için, cevap vermen de yetmeyecek, onları kabullenmediğin sürece karşımda var olmayacaksın ve ben seni yok edeceğim!"...
...bu bir sulta'dır...
...ismiyle müsemma olan beşerî/beşerîleştirilmiş sistemlerin tümü, bu 'sulta'nın yakıcı ve yok edici acımasızlığını yansıtırlar...
...aksi hâlde yaşamaları imkânsızdır...
...adına laik veya teokratik sistem demeniz bir şey değiştirmez..
...sekuler/laik ve laik sistemler, referans kayıtlarını din dışı 'orijin'lere dayandırmayı önerirler (seküler sistemler, seküler/laik sistemlerden farklıdırlar; laik sistemlerin aksine statik değildirler ve çağdaş normların değişmesine endekslidirler)...
...bu iki sistem dışındaki sistemlerin tümü ise, herhangi bir 'din'in kişisel ve sosyal öneri ve önermelerini kabul eder ve hayatlarına egemen kılarlar...
...'sulta gerçeği', insanın var olduğu ve müdâhil olduğu alanların tümünde ortaya çıkar...
...her sistem kendi sürekliliği adına 'sulta' uygulamak zorundadır...
...laik bir sistemin uygulandığı iddia edilen yönetim rejimleri ile egemenliği 'sorgusuz' herhangi bir sisteme dayandıran rejimler arasında mutlak tek müşterek nokta 'sulta' dır...
...ve ikisi de karşıtlarını yok etmeyi hedeflerler...
...laik sistemlerin kurgulandığı kavramlar, diğer yönetim sistemlerinde görülen 'ideal olan ile mevcut durum çelişkisi'ni ortadan kaldıramamakta, aksine bu çelişkiyi daha da görünür kılmaktadırlar...
...bunun aksi bir örnek henüz yerkürede var olmamıştır...
...din dışı referansları birer dogmaya dönüştürerek insanın insan üzerindeki egemenliğini süreklileştirmekte kullanmak isteyen bir sisteme de 'laik sistem' denemez...
...bu ancak din dışı bir monarşidir ve bu monarşinin kralları da sistemin sürekliliğinden beslenenlerdir...
...salt laik sistem asla var olmamıştır ve var olmayacaktır...
...dinî referansları birer sistem gerçeği olarak kurgulayarak, yine insanın insan üzerindeki egemenliğini 'din adamları' sultasıyla sağlamak da, bu bahiste eleştirilen 'laik sistem' yapısından farklı değildir...
...bu da bir tür monarşidir; kralları da din adamlarıdır...
...yani; laik sistemdeki gibi, onlar da sistemin sürekliliğinden beslenenlerdir...
...aralarındaki fark tektir; birinde itilerek, diğerinde çekilerek din kullanılmaktadır...
... her durumda ilahî kaynaklarda söz edilen 'Allah'ın hakimiyeti' değil, insanların hâkimiyeti tesis edilmektedir...
...burada esas çelişki, Allah'ın hâkimiyetinin insan eliyle tesis edilebileceği yanılgısıdır...
...bu yanılgı da, gerçekte her bir şahsın sorgularının başlaması gereken yerdir...
 ...'sulta' hedefli sorgulamaların dışında, aklın gerektirdiği çelişkisi az bir sorgulama türü vardır...
...bu tür, insanlar tarafından pek kayda değer tutulmaz ve referans olarak algılanmaz...
...akıl orijinli sorgular, sultaların tümünü deşifre ettikleri için, sulta kaygısı taşıyan her grup veya insan için dışlanabilirdir...
...zira akıl, bir insanın referans olarak öğrendiği her türlü bilgiyi kullanması gerektiğini, ön koşul olarak ortaya koyar...
...referans sınırlarını daraltmaz ve sonsuz değişken/parametre/argüman kullanır...
...ve herhangi bir şekilde bir insana/sisteme "referansın nedir?", gibi gerekçesiz ve temelsiz bir soru yöneltilmesine karşı çıkar..
....insanı yönetsel baskı altına almayı, külliyen reddeder...

seçkin deniz

pürüzsüz patikalar

Seçkin Deniz Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı