24 Mart 2024 Pazar

SA10652/SD3054: Sıkıntı (Roman); 7. Bölüm-Vadi 8

   Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bir kadının biyolojik sınırlılıkları erkeği de içeren hayatın akışını yönetmenin temel gerekçeleri olmaya yetmezdi bana göre. Bu adil olmazdı, çünkü erkek ve kadın eşit değillerdi ve hayat hiçbir sorun içermeyen tekdüze bir akışa sahip olmadığı gibi mekanik bir şey de değildi."


‘Vadi Yazarı’ haklıydı, inançlı gençlerin, özellikle genç kızların ve kadınların hayatlarının her anına müdahale etme hakkı olduğunu düşünen, karanlıklarda bir yerde, şu anda geriye çekilen derin bir devlet yapısı vardı; insanlar diledikleri gibi giyinemez, inanamaz ve inandıkları gibi yaşama haklarını kullanamazlardı. 2002’den sonraki uzun iktidar döneminde Erdoğan bile o karanlık yapıya dokunamamıştı.

Bu karanlık yapı sıklıkla renk değiştiren, bazen bukalemun gibi, bazen de yırtıcı bir vahşi hayvan gibi, fırsatları oluşturup acımasızca kullanan masonların hükmettiği bir yapıydı.

Çok şey değiştiğini düşünmüyordum ben de ‘Vadi Yazarı’ gibi; masonların hükmettiği o yapı çok canlıydı ve ayrıca en küçük bir fırsatta eskisinden çok daha kötü ve baskıcı bir devleti yeniden aktif hale getirecek olan terör, askerî darbe ve bölücülük yanlısı, İslam düşmanı büyük bir kitle vardı güzel ülkemizde. Erdoğan’ın devleti yönetmeye çalıştığı bugünlerde bile, sokak ortasında, toplu taşıma araçlarında veya çarşılarda, sıradan vatandaşların başörtülerini elleriyle çıkarıp fırlatmak isteyen İslam ve özgürlük düşmanı kadınlar görüyorduk sık sık.

Sistemin o karanlık yapısı ile çok sık karşılaştığımdan dolayı durumun ciddiyetinin farkındaydım; Erdoğan iktidarına da tutunan, ondan da beslenen, Erdoğan destekçisi bürokrasiyi ve siyaseti istediği gibi dönüştüren bu güce karşı herkesin dikkatli olması gerekiyordu. Eş seçimlerini bile etkileyen bu şeytanî karanlığın tamamen yok edilmesi şarttı.

Geçmişteki olumsuz örneklere rağmen, ailelerimizin bize ve kararlarımıza duydukları derin saygı, değerlerimize, inançlarımıza verdikleri büyük önem bize özgür bir seçim alanı oluşturmuştu ve biz seçimlerimizi kendimiz yapmıştık, herkes hayatını etkileyecek olan seçimlerini özgürce yapma fırsatı bulmalıydı ve çağın şeytanî karanlıklarla insanı boğduğu, baskı altına aldığı bu devirde bu hiç de kolay değildi:

“İnsanlar eş seçimlerinde yaşadıkları ruhsal, fizyolojik, kültürel ve sosyolojik sorunlardan başka bir de ideolojik sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyorlar. Medenî hukuk sistemi, yazılı olmayan ilkel gelenekleri ya da hırsları yazılı hâle getirerek medenî özelliğini kazanmış olmuyor. Aynı sistem, resmî tek, gayrî resmî çok eşliliği de medenî-çağdaş buluyor. Eşlerin anlaşmış olmaları hâlinde tek eşliliği, birlikte yaşama formülüyle çok eşliliğe dönüştürmekte ve resmi eşten başkasıyla yapılan ‘cinsel eylemi’ suç saymamaktadır. Buna karşılık büyük sosyal sorunlar oluşturan bu tür düzenlemelerin neden olacağı sosyolojik ve psikolojik travmaların önüne geçebilecek Kur’an’ın Nisâ Suresi’nin 3. ayeti ile verilen ruhsat çağdışı kabul edilmeye devam ediliyor: ‘Eğer, yetim kızlar hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.”

‘Bekçi’nin dikkatle incelediği, sistemin ördüğü yapışkan ağ insanların Allah’ın emirlerine uygun bir hayat sürmesine izin vermeyecek şekilde örülmüştü:

“Sistem, sağlık, ekonomi vb. sorunlarla birliktelikleri sağlıklı bir şekilde yürümeyen eşlerin resmî kurumlar nezdinde ayrılık işlemlerini onaylamadan başka bir eş ihtiyacını giderecek yasal düzenlemeleri yapmamakla sosyolojik açıdan birçok zarar verici ve yıkıcı olayın müsebbibi olmaktadır. İnsanları tek eşliğe mahkûm ederek onların sahip oldukları hakları sınırlarken sistemin öngördüğü şey evlilik kurumunun sağlığıdır ve birden fazla eş, erkek için sorunlar yumağından başka bir şey değildir. Muhakkak ki, birden fazla eş bir ruhsattır, emir değildir, ‘Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır kılınmıştır’, diyen Allah, Nisa Suresinin 129. ayetinde, ‘Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise büsbütün gönül verip ötekini askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir!’ şeklinde uyarılarda bulunarak tek eşliliğin adalet sağlanmasında uygun olduğunu bildiren 3. ayeti tamamlayıcı bir ayetle insana seslenmektedir. Ve Allah, verilen ruhsatın keyfiliğini tavsiyelerde bulunarak insan iradesinin yürütme aralığında daraltmıştır. Ancak, mevcut eşle yaşanılabilecek sıkıntıların giderilmesine de –diğerlerini boşama şartı olmadan dörde kadar eş almak- izin vermiştir. Kadınların ve genç kızların zihinlerine hâkim olan eşitlik algılarına aykırı gibi duran ve onları, erkeklere daha fazla hak tanındığı şeklinde yanılgılı düşüncelere sürükleyen yukarıdaki ayetler, insanı yaratan Allah’ın insanın yaşayacağı sıkıntıları biliyor olmasından kaynaklanan bir ruhsattan bahsetmektedir. Bu ruhsatın içeriği farz/emir değildir.”

Bu tartışmaların insanlık tarihi boyunca var olduğunu düşünüyordum, insanlık yeryüzünde bulunduğu sürece de bu tartışmalar varlığını koruyacak, insanları kısır bir döngüde meşgul etmeye devam edeceklerdi. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi ile ilgili eşitsizliğe vurgu yapan kadınlara hep hormonlarının neden erkeklerle eşit özellikte olmadığını, biyolojik-cinsel aktivitelerinin, doğurganlıklarının neden sınırlı, periyodik ve süreli olduğunu sormuştum. Genellikle aldığım cevaplar konuyu saptırmaya odaklanıyordu ya da büyük ve derin bir sessizlik olarak yansıyordu.

Bir kadının biyolojik sınırlılıkları erkeği de içeren hayatın akışını yönetmenin temel gerekçeleri olmaya yetmezdi bana göre. Bu adil olmazdı, çünkü erkek ve kadın eşit değillerdi ve hayat hiçbir sorun içermeyen tekdüze bir akışa sahip olmadığı gibi mekanik bir şey de değildi. Kuşkusuz bir erkeğin, zorunluluklar dışında, zevk için birden fazla kadınla evlenmesi de adil değildi; bu daha çok verilen ruhsatın tamamen kötüye kullanılması anlamına geliyordu.

Karım bu konulara çok yüksek bir yerde durarak bakıyordu. ‘İsteyen herkes istediğini yapar, bedelini de öder’ demişti geçmişte. ‘Çünkü herkes neyin ne olduğunu çok iyi bilir, kendisini aldatamayacağı gibi, Allah’ı da aldatamayacağını bilir. Bir başkasını aldatmaya kalkmasının bu açıdan hiçbir önemi yok!’

Bana da çok yüksek bir özgüvenle hep aynı şeyi söylemişti, ‘Eğer başka bir kadına ilgi duyarsan, hakkındır, ama bana haber ver!’ demişti. ‘Ben de bana yakışanı yapabilecek bir uzaklıkta durabilme imkânı bulabileyim!’

Ben Allah’ın sınırlarını asla aşmayı düşünmediğim için karımın bu düşünceleri ve açıklamaları hiç dikkatimi çekmemişti, ancak şimdi onun bu düşüncelerinin ne kadar önemli olduğunu fark ediyordum. Ve Allah’ın verdiği ruhsatın gerekçelerini de yaşayarak anlıyordum.

‘Vadi Yazarı’ cesaretle ilerliyordu bu tehlikeli sularda:

“Aile içi problemlerin köklerine de ışık tutan Allah, düşünceleri modern-çağdaş algılarla sınırlanan Müslüman genç kızların ve kadınların anlamakta zorlandıkları evlilik gerçeklerine dikkat çekmekte ve tavsiyelerde bulunmaya devam etmektedir Nisa Suresinin 34. ayetinde: ‘Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın koruması sayesinde onlar da ‘gayb’ı korurlar. Başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın, onları dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür!’ Yaşanan sosyal gerginliklerin bireysel gerginliklerden beslendiğini gören, artan boşanmaların, evlilik içi şiddetin vardığı ölümcül boyutların ve evlilik içi iki başlılıktan kaynaklanan faciaların istatistiklerini kolaylıkla tutabilen, bu istatistikleri inceleyebilecek teknik donanıma ve imkanlara sahip olan insanoğlu üçüncü bin yılın başlangıcında bu ayetin neden indiğini anlamakta zorluk çekmeyecektir.” 


<< Önceki                      Sonraki>>


[23.03.2024, (7/17 (643))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 24.03.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı