11 Mart 2015 Çarşamba

SA1209/SD229: Avrupa'nın Değişmez Kodları ya da Türkler'in Avrupalı Olamayacağı Gerçeği

"Bencil ve acımasız bir Avrupa Türkiyeliler için yeterince iticidir... Türkiyeliler, Avrupalılar kadar materyalist sebeplere, dinleri ve sosyal yapıları nedeniyle saplanamazlar..."


Fransa Devlet Başkanlığı seçimleri ve bu seçimlerdeki aday ve aday ardılı kompozisyonları Avrupa'nın temel sorunlarından biri olan Türkiye ilgili sorulara verilen cevaplarla şekilleniyor. Ya da zaten şekillenmiş olan perspektiflerin, yargıların dışa vurumuna sahne oluyor. Gerçi adayların tamamına yakını Türkiye ve Avrupa içerikli zıt fikirlerden hiçbirini sesli olarak yansıtıyor değiller; aksine klasik Fransız ikiyüzlülüğünü yansıtıyorlar. Bir tek kişi hariç; ırkçı parti lideri Le Pen... O her zamanki sabit duruşuyla: "Türkleri ve Türkiye'yi seviyorum, ama Türkiye Avrupalı değil",demeye devam ediyor...

Avrupalılar, Türkiye, Avrupa coğrafyasına ait olsa bile, Türklerin Avrupalı olmadıklarını söylerken çok haklılar. Onları iki yüzlü davranmaya iten Türklerdir. Osmanlı geçmişine rağmen Türkler Avrupalı değildirler. Bu kesin ve katı gerçek, 18.yy başından beri değişmedi; 19.yy daki bazı anlaşma metinlerindeki Avrupalılık vurguları da yeterli gerekçe üretmediler.

Hâlihazırdaki uluslarası hukuk ve anlaşmalar da gerekli ve yeterli hukukî koşulları sağlasalar bile Türkler Avrupalı olmayacaklardır. Bazı Türklerin ısrarla vurguladığı "bu ideal etiket" Türklerin Avrupalılık kompleksinden kaynaklanan bir vurgudur ve aşırı bir yamanma refleksidir...

Türkler dinleri, dilleri ve toplumsal yapıları dolayısıyla asla Avrupalı olmadılar. Türkler ve Avrupalılar kendi kültürel genlerini taşıdıkları sürece Türkler Avrupalı olamayacaklardır...bununla beraber Avrupalıların da Türkleşme kaygıları olmayacaktır. Avrupalılık, Hristiyanlık temeli üzerine yerleşmiş ve bu temelden beslenmeye devam eden katı bileşenler topluluğudur..Ve bu topluluk içine aldığı her şeyi kendi "değişmez kodları"na uydurmadığı sürece, onu kabullenmesi de imkansızdır...


Osmanlılık, Orta Çağ Avrupası' nda, ekonomik zenginlik ve insan hakları temel bazlarında özlenen bir kimlik iken, 17.yy da başlayan travmalarla Orta Çağ Avrupası kimliğiyle neredeyse yer değişen, sıyrılıp atılacak ,aynı zamanda utanılacak bir yüke dönüşmüştür. 

Dönemsel önem düzeyi değişen aidiyetlikler toplumları farklı bozulmalara sürükledikleri için, Osmanlılık önce batı ışığıyla aydınlanmış kişiliklerde utanılacak ve arınılacak bir kir olarak algılandı. Bu tavır başlangıçta Osmanlı tabanında yer bulmasa bile Osmanlı padişahlarıyla başlayan ve cumhuriyetle devam eden "kendi kimliğini aşağılama duyguları" zamanla, parçalanmış Osmanlıdan geriye kalan cumhuriyetin tüm fertlerinin zihninde yer edinmeye başladı; Osmanlı kimliğine üstünlük sağlayan ekonomik zenginlik ve insan hakları bazında Avrupalılık Kimliği özlenen bir kimliğe dönüştü...

Bu klasik bir dönüşüm senfonisidir. 'Her maksimal durum kendisinden daha iyi başka bir durum olamayacağı için maksimal olduğundan, ondan sonraki her durum ondan daha kötü olacaktır' gerçeği, söz konusu Avrupalı olma hedefinin Türkler için ulaşılması gereken en üst hedef olarak belirlenmesine neden olmuştur; ancak bu hedef, asla herkesin temel hedefi haline gelmemiştir. Gelmemesinin temel sebebi de kültürel farklılık, din ve beklentiler bileşiğindeki uyumsuzluktur...

Osmanlı'nın bıraktığı kalıntılarda, hâlâ Osmanlılık insani değerleri süregitmektedir. Ve Avrupalılar bu insanî değerlerle yakından ve uzaktan ilgili değildirler. İletişimdeki yüksek hız ve kolaylık, turizm, Türklerin Avrupalılarla aralarındaki farkları daha sık görmesine ve bu farkları daha gerçekçi bir bakış açısıyla sorgulamalarına fırsat vermiştir...

Avrupa, Avrupa hayranı olup Avrupa'ya karşı yüksek yoğunluklu aşağılık duygusuyla kıvranan aydınlar tarafından değil, Avrupalıların kendi dillerinden, kişilerinden kendisini anlatmaktadır. Bu gerçek, Avrupalı'nın Türklerden ne kadar farklı olduğunu anlatmak için gerekli ve yeterli olan tüm ayrıntıları içermektedir...

Bencil ve acımasız bir Avrupa Türkiyeliler için yeterince iticidir... Türkiyeliler, Avrupalılar kadar materyalist sebeplere, dinleri ve sosyal yapıları nedeniyle saplanamazlar...

Le Pen kesinlikle haklıdır; Türkler, Avrupa Kıtası'nda yaşasalar bile Avrupalı değildirler ve kesinlikle Avrupalı olmayacaklardır. Ayrıca Avrupalılık üst değerler topluluğu değildir; hiçbir zaman da olmamıştır...


Seçkin Deniz, 09.04.2007, Sistematik Analizler 23

Seçkin Deniz Yazıları



Güncel Not: 

2015 yılı itibarı ile Avrupa'da yükselen müslüman karşıtlığı (PEGİDA vb), Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin ucu açık bir belirsizliğe mahkûm edilmesi, Türklerin Almanya, Belçika vb ülkelerde yaşadıkları ırkçı şiddet, 2007'de yaptığım analizin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Seçkin Deniz, 11.03.2015

Seçkin Deniz Twitter Akışı