30 Mart 2024 Cumartesi

SA10665/SD3061: Sıkıntı (Roman); 7. Bölüm-Vadi 9

   Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Gecenin sabaha doğru dönen dakikaları yavaşlıyor ve daha farklı düşünceler sarıyordu zihnimi. Uykuyu özlemiştim, deliksiz uykuyu özellikle. Son iki hafta uykuyla aramda büyük bir boşluk biriktirmişti. Uyumuştum karımı sakinleştirirken."


İnsan erkek ve kadından oluşan bir bütündü; ikisiyle ilgili her türlü sorun hayatın bütün akışını değiştiriyordu. Batı erkek ve kadını eşitleyerek insanı parçalamıştı ve sorunların alışılageldik sınırları birdenbire genişlemiş ve hayatın her alanına yayılmıştı. Ne yazık ki bunun farkında olan çok az sayıda insan vardı. Erkek kadının kadın da erkeğin huzura ulaşmasını sağlayan bütünün parçaları olmak yerine, insanın birbirine düşman olan iki parçası haline getirilmişti.

‘Vadi Yazarı’nın notları sınırları genişleyen erkek ve kadın sorunlarına doğrudan dokunuyordu ve insanı yaratan Allah’ın koyduğu sınırları öne çıkarıyordu:

“Allah, eşinin itaatsizliğinden dolayı öfkelenen erkeği üç aşamalı bir yola yönlendirmektedir. İtaatin ve itaatsizliğin sınırlarını çizen Allah, itaat gerçekleştikten sonra başka yol aramamayı emretmekte ve tersi durumda Bakara Suresinin 231. ayetinde olduğu gibi boşanmaya izin vermektedir: ‘Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın ayetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.’”

Allah’ın ayetlerini eğlenceye alma dönemi sona ermişti, insan o ayetlerin insanın iyiliği için gönderildiğini bile düşünmüyordu, daha doğrusu Allah’ı ve ayetlerini umursayan insan sayısı azalmıştı:

“Modern çağ, ayrıldığı için öldürülen kadınların cesetlerini saklayamadığı halde Allah’ın koyduğu sınırları anlamakta güçlük çekmeye devam ediyor; kadının dövülmesine dair üçüncü aşama ruhsatını öne çıkararak bu ruhsatı eleştiriyor ve riyakârca, masum bir varlık olarak telakki ettiği erkeğin kadını öldürme, ona tecavüz etme veya tehdit etme gibi ileri derecede vahşete kadar gidemeyeceğini tasavvur ediyor.” diyordu ‘Vadi Yazarı’. “Sonra da tasavvur etmediği gerçekleşmelerle karşı karşıya gelince, erkeği cezalandırmak için yeni kanunlar çıkarmaktan başka çare bulamıyor. Her şeye rağmen Allah’ın ayetlerini kuşkuyla karşılayan Müslüman kadını ve erkeği Allah, Ahzâb Suresinin 36 ayetinde ‘Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.’ diyerek tekrardan uyarıyor.”

Evlilik korkutucu bir kurum olarak insanların önüne konulmuştu artık. Her birimizin de kaçamadığı sınırları belirsiz sorunlar, binlerce yıllık insanlık tarihinde birkaç başlık altında yorumlanabilecek sorunlar yumağından çok daha farklıydı.

‘Bekçi’ evliliğin gerçekleşmesinin önündeki psikolojik ve sosyolojik engellere odaklanmaya devam ediyordu:

“Görüldüğü üzere evlilikle ilgili temel problemler eş seçmekle sınırlı değildir. Bazı Müslüman genç kızların, kendilerinde bulunduklarını vehmettikleri üstünlükleri dolayısıyla, evlenmeyi düşündükleri veya kendilerine evlilik teklifinde bulunan erkeklerle ilgili kanaatleri de eş seçimi döneminde önemli sonuçlar doğurmaktadır.

Yüksek öğretim yaparak belli bir meslekle iş hayatına atılan veya evde bekleyen genç kız/genç erkek, kendisine denk olmadığını düşündüğü genç kızı/erkeği dışlarken, hiç şüphesiz evlilik kurumunu çocukluğunda dinlediği masallar çerçevesinde algılıyor, kişisel hayallerinin zirvesinde yaşıyor. Oysa ‘Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.’ diyerek uyaran Nisâ Suresinin 32. ayetinin dikkat çektiği yerleri tefekkür etmek zorundadır. Doğru bir akıl yürütmede kişisel hayallerin zirvesinin yeri elbette vardır, ancak gerekçeler yeterli değildir.”

Erkekle kadının arasına başından beri Şeytan girmişti, şimdi Şeytan ve insandan devşirdiği ortakları ve onların ürettiği algısal engeller çok daha güçlü bir şekilde insanı etkiliyordu:

“Evlilik uyumlu bir birliktelik ise, birlikteliğin mesleki ve diploma boyutu hem erkek için hem de kadın için aynı derecede önem kazanmak zorundadır. Denklik kurgusunun temelinde yer almayan ‘sevgi’, denkliği bozan temel unsurdur. “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.’ diyen Rum Suresinin 21. ayeti, sevgi ve merhamet temeline oturttuğu evliliği başka hiçbir kıstasa gerek duyurmayacak kadar net bir şekilde ortaya koyuyor ve evlilikte oluşacak olan uyumlu birlikteliğin ana hedefi olan huzuru bu iki temel koşula bağlıyor.

Allah, yarattığı erkeği ve kadını sevgi ve merhamet hisleriyle birbirine bağlıyor, eş seçiminde, başka hiçbir kriterin esas için yeterli ve gerekli olmadığını vurguluyor. Ne fayda ki; erkek ve kadın güzellik, yakışıklılık, kariyer ve zenginlik gibi ardıl ayrıntıları iki esas kriterin yerine koymakta aceleci davranıyor. Çünkü, kültürel format farklılığı kadını ve erkeği, birbirinden farklı korkular ve beklentilerle yüklüyor.”

Evlilikle ilgili notları sona ererken umudunu kaybetmediğini hissettiriyordu ‘Vadi Yazarı’:

“Birikim çukurları ve kişisel hayallerin zirvesi, mahur bir ‘aşk’ dalgasıyla birbirini yutabilir olsalar da, geçici körlüklerin sona ermesi ile daha şiddetli çukurlar ve zirveler oluşuyor. Sorunlu evliliklerde veya eş seçim dönemlerinde ortaya çıkan sonuçlar genellikle bu çerçevededir. Oysa sevgi ve merhamet her bir kültürde mevcuttur ya da insanın baskın kültürün etkileyemediği derinliklerinde saklı durmaktadır. Geçici körlükler sona erdiğinde ayakta kalan sevgi ve merhamet ise geride sorun olarak değerlendirilebilecek erkek ve kadın sebepleri kalmayacaktır. Birlikte yan yana ve ileriye doğru bakmak, ancak sevgi ve merhametle mümkün olabilecek, bu iki büyülü his diğer alt sorunları ortadan kaldıracaktır.”

İnsanın masumiyetine olan güvenim gün geçtikçe eriyordu; ihmaller ihtimalleri öldürüyor ve işte bu masumiyetin güven vermeyecek kadar eksik olduğunun belki de en büyük kanıtı oluyordu.

Biz birlikte ileriye doğru bakmak üzere sözleşmiştik karımla, sevgi ve merhametin yaşanılır kıldığı bir hayat istiyorduk, şu anda yaşadığımız krize rağmen bu değişmeyecekti.

Gecenin sabaha doğru dönen dakikaları yavaşlıyor ve daha farklı düşünceler sarıyordu zihnimi. Uykuyu özlemiştim, deliksiz uykuyu özellikle. Son iki hafta uykuyla aramda büyük bir boşluk biriktirmişti. Uyumuştum karımı sakinleştirirken.

Bana bitmeyecekmiş gibi gelen temmuz ayının son dakikalarını da nihayet geride bırakmıştık ve ağustosa girmiştik.


<< Önceki                      Sonraki>>


 [29.03.2024, (7/19 (645))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 30.03.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı